> Engeloji

Translate

5 Temmuz 2015 Pazar

İYİ TATİLLER


Engelli bireylerin de herkes gibi gezmeye, yeni yerler görmeye, seyahat etmeye, tatil yapmaya ihtiyacı var. Engelliler de tatil yapmak istiyor. Onlarda tatili hak ediyor. Ancak gidilecek, kalınacak tesisler nerede? Pek çok tesis engellilere uygun değil. Bazı tesislerde düzenlemeler var. Ama bunların birçoğu engellilerin ihtiyacını karşılayacak düzeyde değil. Karşılayanların da bazı alanları engellilere uygun olmuyor.

Son yıllarda engelsiz turizm, engelsiz tatil, erişilebilir tatil adı altında bazı çalışmalar yapılsa da... Engellilere rahat bir tatil sağlayacak çok az tesis var. Engelliler için ayrı bir tesis yapmak, engelli ve engelsiz kişilerin birbirlerinden daha da yabancılaşmasına yol açar. Önemli olan engelli kişilerin de herkesle aynı ortamda tatil yapması olmalıdır. Engellilerde hayatın her alanında aynı şartlarda yararlanmalıdır. Turizm de bu alanlardan biri... Bu nedenle  bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı; "Engelli Dostu" tesislere “Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi" veriyor. Bu belgeyi almaya hak kazanan tesisler engellilerin daha rahat konaklayabilmesi için düzenlemeler yapıyor. Bu düzenlemeler tesislere girişten başlıyor. Merdivenler, odalar, yemekhaneler, havuz, tuvaletler ve banyolar gibi her alanda devam ediyor. Böylece bir engellinin de tek başına özgürce tatil yapabileceği şartlar sağlanıyor.


Turistik tesislerin engellilere göre düzenlenmesi ve engelli odaları denilince, bedensel engelliler için düzenlenmiş odalar akla geliyor. Evet, bedensel engellilerin  rahat kalabileceği odalar, hareket edebileceği alanlar ve denize girebileceği sahiller gerekiyor. Ancak diğer engel gruplarının da farklı ihtiyaçları var.  İşitme engelliler için işaret dili bilen bir personel, görme engelliler için de hissedilebilir zeminler, ses uyarıcıları, Braille alfabesiyle yazılmış broşür gibi... Ancak bütün bunların yasal zorunluluklar yerine teşvik edici bazı unsurlar sayesinde olması en doğrusu olur.

Engelliler için yapılacak düzenleme ve uygulamaların maliyetinin yüksek olacağı düşünülebilir. Ancak bu uzun vadede bunlar kar olarak dönecektir. Herkes gibi engellilerde rahat hareket ettiği ve alıştığı ortama tekrar gelmek isterler... Ayrıca; bir gerçekte engelliler için yapılacak bazı düzenlemelerin yaşlılarında hayatını kolaylaştırmasıdır. Çünkü yaşlılarında birçoğu hareket zorluğu yaşarlar. Dünyada yaşlı nüfusun arttığını düşünürsek yapılan düzenlemeler onlara içinde faydalıdır. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır.

Ülkemizin her yerinde engellilere uygun otel, motel ve pansiyon ve tesisler olmalıdır. Ama özellikle de tatil yörelerinde... Engelli gittiği yerde rahat hareket edip, zorluk çekmezse ve erişilebilir bir tatil yaparsa tekrar gitmek isteyecektir. Aslında bu engelli, engelsiz herkes için böyledir. Zorluk ve sıkıntılarla dolu bir tatili kim ister ki... Herkes için erişilebilir bir tatil için gerekli çalışmalar devlet ve özel sektör işbirliği ile olmalıdır. Böylece engellilere de iyi bir tatil yapabilir.

ALİYE YÜCEL  


28 Haziran 2015 Pazar

PARK DEĞİL ÇARK EDELİM


Engelli park alanlarına, engelsiz kişilerin park ettiği araçları görmüşsünüzdür. Bu durumu görünce insan hayrete düşüyor. Bir insan bunu nasıl yapar? Bir kişiyi zor durumda bırakacağını nasıl anlamaz? Engelliye zarar vereceğini nasıl düşünmez? Bir insan empatiden nasıl bu kadar yoksun nasıl olur? diye... Ama bu manzara ile maalesef çokça karşılaşıyoruz. Bununla ilgili pek çok fotoğraf yayınlanıyor. Haber yapılıyor...

Gelelim bu konuda yazmama neden olan ilginç habere... Brezilya'da bir sürücü engeli olmadığı halde engellilere ayrılan yere park ediyor. Sen misin buraya park eden! Duyarsız sürücü geldiğinde otomobilini tanınmaz bir halde buluyor. Otomobilinin üzeri baştan sona mavi çıkartmalarla kaplanıyor ve üzerine de engelli logosu yerleştiriliyor. Otomobil görülmeye değer... Gelip geçen herkes ilgiyle seyrediyor.

Aracını bıraktığı gibi bulamayan sürücü büyük bir şok yaşıyor. Aracına biniyor, pencerelerde kaplı olduğu için göremiyor dışarı çıkıyor. Çıkartmaları sökmeye çalışıyor. Yaptığına bin pişman oluyor ve çok öfkeleniyor. Çevredekiler, bu durumu görenler onun bu cezayı hak ettiği için gülerek "Oh olsun" der gibi bakıyor. Böylece sürücü engelli yerine park etmenin cezasını çekiyor. Umarız bu ona bir ders olur. Onu ve arabasını bu halde görenlere de örnek olur.


Rusya'da da engelli park yerine araç bırakmayı önlemek için çok çarpıcı bir uygulama yapılmıştı. Otoparktaki engelli park alanına kameralar yerleştirilmişti. Kamera gelen aracın ön camında "engelli" işaretini görmeyince (engelli aracı değilse) aracın önüne bir engelli kişinin hologramı beliriyor. Bu hologram duyarlılık göstermeyen sürücüleri uyarmak için konuşmaya başlıyor. Sürücülere  bunu neden yaptığını diye soruyor. Bu yaptıklarının yanlış olduğunu, engelli park yerine park etmemeleri gerektiğini çok etkileyici bir biçimde anlatıyor. 

Ülkemizde de engelli yerine park etmenin yanlışlığını anlatmak için çeşitli farkındalık çalışması yapılıyor. Bunlardan en anlamlılarından biri de engelli park alanlarına yazılan bir slogan... Bu sloganda "Yerimi aldın. Engelimi de alır mısın?" yazıyordu. Oldukça etkileyici olan bu söz pek çok park yerinde kullanılmış ve oldukça ses getirmişti. Bu uyarıcı söz keşke tüm otoparklara yazılsa... Böylece duyarsız kişilerin gözüne sokulsa... 

Türkiye'de ve dünyada engelli park yerine aracını bırakmanın yanlışlığı çeşitli şekilde ortaya konuluyor. Ama çok doğal bir durummuş gibi hala park edenler sürücüler oluyor. Bu yanlış hep devam ediyor. Kişi hiç düşünmüyor. Bu engel kendisinde olsaydı ve park yeri bulamasaydı ne yapardı. Biraz empati yapalım ve bu alanlara park etmeyelim. Bir engelliye zarar vermeyelim, onu zor durumda bırakmayalım. Bu alanlar engelliler için... Bu yanlıştan dönelim. Artık park değil, çark edelim!
                                                                                       
ALİYE YÜCEL         

21 Haziran 2015 Pazar

BENNUR KARABURUN MECLİSTE


AK Parti Bursa Milletvekili Bennur Karaburun Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kaydını yaptırdı ve mazbatasını aldı. Biz onu iki yıl kadar önce, yağmurun altında tekerlekli sandalye ile giderken ıslanmaması için yanında şemsiyesini tutan biri ile birlikte fotoğrafta görmüştük. Bu fotoğraf medyada çok yer aldı. Sonra onun Bursa'dan AK Parti 9. sıradan milletvekili adayı olduğunu öğrendik. Seçilmeyi başardı. Şimdi meclisteki iki engelli vekilden biri...

Bennur Karaburun, 1973 yılında Bursa'da doğuyor. 7 yaşından 23 yaşına kadar profesyonel olarak yüzme ve su topu ile yapıyor. Bu konuda dereceleri ve rekorları var. Uludağ Üniversitesi Tekstil Bölümü'nü bitirdikten sonra imalat müdürü olarak çalışıyor. Son çalıştığı firmanın aracı ile bir trafik kazası geçiriyor. Kazada boynu kırılınca aylarca yaşam mücadelesi veriyor. O günden sonra omurilik felçlisi olarak tekerlekli sandalyede hayatını sürdürüyor. Bu arada Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitiriyor. Halen de  Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü son sınıf öğrencisi...

İki dil bilen Karaburun; engelli hale geldikten sonra kök hücre konusunda araştırmalar yapmış. Amerika ve Çin ile bağlantıya geçmiş. Kök hücre ameliyatı yapılmalı yapılmamalı mı diye tartışılırken o ameliyat olmak istemiş ve olmuş... İlk kök hücre ameliyatı olanlardan... Kök hücre ile ilgili; Eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, zamanın başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın doktorları ve Sağlık Bakanlığı ile görüşmeler yapmış. Öyle ki bu konuda çalışmalar yapmak için de milletvekili olmak istemiş...


Bennur Karaburun, kaydını yaptırmasının ardından çok heyecanlı olduğunu belirterek "Engelli bir milletvekili olarak burada olmak gerçekten çok güzel. Bu ben olduğum için değil, başka bir engelli kardeşimiz de olmuş olsaydı yine aynı mutluluğu yaşardım. Bundan sonraki süreçte de İnşallah engelli kardeşlerimizin, kadınlarımızın, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vekili olmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Hizmet odaklı bir partiyiz ve hizmet anlamında elimizden gelen her şeyi yapacağız..." diyor.

"Meclis engelli bir milletvekiline hazır mı?" sorusuna ise "İnanın hazır, rampa ile ilgili hiç bir sıkıntı yaşamadım. Kapıdan buraya gelene kadar bir sıkıntı yaşamadım. Bundan sonra nasıl olur bilmiyorum ama..." diyerek gerektiğinde seyyar rampayı kullanabileceğini böylece engeli aşacağını açıklıyor. Bennur Karaburun; güzel bir ekiple çalıştığını, hiçbir zorluk yaşamadığını ve destekleyici bir güçle orada olduğunu belirtiyor. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılacak çalışmalar engelliler açısından büyük önem taşıyor. Bennur Karaburun, 2015 Genel Seçimleri'nde milletvekili olan iki engelliden biri. Engelli milletvekillerinin sayısını artsın isterken maalesef azaldı. Geçen dönem dört milletvekili vardı. Şimdi ise sayı ikiye indi. Engelli sorunlarının çözümünün engelli bireylerden geçtiğine inandığım için kendisinden çok şey bekliyorum. Özellikle de Bursalı ve engelli biri olarak...


ALİYE YÜCEL                                                 

14 Haziran 2015 Pazar

ŞANSLI BALIK


Hayvanlar için yapılan yürüme aparatlarını görmüştüm. Sanırım pek çok kişi de görmüştür. Kedi, köpek, at, kaplumbağa gibi pek çok çeşitli hayvan sakat kalıp, engelli hale geliyor. Ama takılan bir aparat sayesinde rahatça yürüyor, hayatını böyle sürdürüyor. Ancak bir balık için yapılanını görünce şaşırmamak elde değil. Bir balık bir aparat sayesinde akvaryumda rahatça yüzüyor. Çok ilginç...

Paylaşılan fotoğraf gören herkesi yüreğinden yakalayacak türden... Balık çok sevimli ve çok tatlı görünüyor. İnsanı gülümsetiyor. Bir Japon balığı bir aparat sayesinde karın üstü durabiliyor, su altında kalabiliyor ve tek başına rahat rahat yüzebiliyor. Garip geliyor değil mi? Kimin aklına gelir? Balığa böyle bir şey yapmak... Engelli bir balık "yüzer tekerlekli sandalye" ile akvaryumda... Şaşırtıcı bir görüntü...

Fotoğraftaki Japon balığını görünce önce şaşırıyor ve gülümsüyoruz. Sonrada bir balığın bile engelli olabileceğini ve bir aparata ihtiyaç duyabileceğini anlıyoruz. Solungaçlarındaki bir problem yüzünden, sindirim sistemi bozukluklarında ya da çeşitli hastalıklar nedeniyle yüzme engeli olan balıklar bu sayede yüzebilecek ve böylece hayatta kalabilecek. İlginç bir buluş...


Balık için yapılan bu aparatın yani yüzer tekerlekli sandalyenin uzman biri tarafından yapılmış versiyonları vardır ve satılabilir. Ama bu kolayca evde yapılacak kadar basit... Bir mantar ve bandaj birbirine tutturularak bir düzenek hazırlanmış... Bu da engelli balığa takılmış. Balık dik duramıyor ve yüzemiyor işte bu aparat onun yüzmesini sağlıyor. Bir tür şamandıra...

Bu aparat hayat kurtarıcı... Çünkü takılmasa yüzemeyen balık su yüzeyine çıkıp yem yiyemeyecek ve ölecek... Sahibinin bunu fark edip yüzemeyen balığa bu yardımı yapması ne etkileyici. Nasıl fark etti acaba? Nasıl düşündü? Nasıl yaptı? Balık farkında değil ama çok şanslı... Böyle bilinçli bir bakıcısı var. Tebrik etmek gerekir. Balığın durumunu görmüş ve bu aparatı yapmış. Yoksa yüzemeyecek, yem yiyemeyecek ve ömrü daha az olacaktı, bu kesin.

Her canlı gibi bu balıkta daha iyi bir hayatı hak ediyor. Sahibi bu aparatı yaparak hem balığa büyük bir yardım yapmış... Hem de bize bir balığın bile engelli olabileceğini... Ve ona nasıl bir yardım yapılabileceğini göstermiş... Hayat çok garip... İnsan yaşadıkça nelerle karşılaşıyor. Bir yanda balığın engeline çözüm bulan bir insan, diğer yanda engelli insana çözüm bulmak şöyle dursun, ona engel olan insanlar var.

ALİYE YÜCEL

7 Haziran 2015 Pazar

SEÇELİM SEÇİLELİM


Bugün milletimiz açısından önemli bir gün. Genel seçimler yapıldı. Yeni milletvekillerimiz belli olacak. Hangi parti kaç millet vekili çıkaracak henüz belli değil. Ama çok istediğim bir şey var. Engelli olan ya da engelliyi iyi bilen, iyi tanıyan milletvekillerinin mecliste olması... Belki pek çok kişi; hangi parti önde olacak, hangi parti kaç milletvekili çıkaracak, koalisyon mu  olacak diye merak ediyor. Ancak ben bütün bunların yanı sıra, kaç engelli milletvekilinin de meclise gireceğini merak ediyorum.

Engelli sorunları ve çözümü açısından bu noktada her partiye eşit mesafede olmak durumundayım. Hangi partiden olursa olsun engelliyi temsil edecek birilerinin mecliste olması gerektiğine inanıyorum. Maalesef meclisteki engellilerin sayısı oran olarak çok az... 9 milyon engelliyi temsil için bir elin parmakları kadar bile olmayan milletvekili sayısı olur mu? Bu hiç iyi bir gösterge değil. Üstelik bu seçimlerde de engelli aday sayısı çok azdı. Hepsi meclise girse bile yetersiz kalır.

Mecliste daha önceki dönemlerde engellileri temsil eden milletvekilleri vardı. En çok tanınanları, ilk engelli milletvekili olan AK Parti Milletvekili Lokman Ayva ve CHP Milletvekili Şafak Pavey gibi...  Biri görme engellileri diğeri, ise bedensel engellileri temsil ediyordu. Bundan başka de engelli vekillerimiz oldu. Şu an ki mecliste de 4 engelli milletvekili var. Bu milletvekillerinden biri CHP'den Şafak Pavey, diğer üçü ise AK Parti'den Gürsoy Erol, Mehmet Doğan Kubat ve Abdurrahim Akdağ.


Engellilerle ilgili önemli çalışmalar yapıldı. 2005 yılında Engelliler Yasası çıkarıldı. 2010 yılında da engellilere çeşitli haklar verildi. Ama bunlar yeterli değil... Çok eksik noktalar ve yapılması gereken pek çok şey var. Yeni dönemde bunların tamamlanmasını gerekiyor. Partilerin tüzüklerinde engelliler için yapılması planlanan neler var. Tam olarak bilmiyorum. Ama yapılacak çalışmalar engelliler açısından büyük önem taşıyor.

Ülkemize engellilerin yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalar yapan milletvekilleri gerekli... Engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak önlemler almalı, bu yönde çalışmalar yapmalı... Gönül ister ki her engelli grubunu temsil edecek milletvekilleri olsun. Görme, işitme, bedensel engelli ve zihinsel engelli yakını gibi... Ancak bu sayı birkaç milletvekili ile sınırlı olmamalı... Sayıları çok daha fazla olmalı...

Sorunların büyük bir bölümünün çözümü siyasetten geçiyor. Engelli sorunlarının çözümü için engeli olmayan birinin çok başarılı olacağına inanmıyorum. İşte bu yüzden engelliler siyasette ve Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında daha çok yer almalı... Seçmeli, seçilmeli... Engelli olmasa bile bu konuda duyarlı ve farkındalığa sahip milletvekilleri yok değil. Fakat benim sorunumu en iyi ben bilirim. Çözümünü de en iyi ben sunarım. Bunun aksini söyleyecek biri var mıdır? Sanmıyorum. Varsa da lafügüzaf...


ALİYE YÜCEL

31 Mayıs 2015 Pazar

PROTEZ BACAKLI POP STAR


Viktoria Modesta, ünlü bir pop star ama herhangi pop star gibi değil. Kusursuz vücutlarıyla önde olanların aksine takma bacağıyla ipi göğüsleyen biri... Dünyanın ilk protez bacaklı pop starı... 1987 yılında doğan şarkıcının doğuştan gelen bir hasar sonucu bir bacağı gelişememiş ve bu nedenle dizinden aşağısı ampute olmuş... SSCB doğumlu şarkıcı aynı zamanda şarkı sözü yazıyor, DJ'lik ve modellik yapıyor.

Viktoria Modesta'nın doğumu sırasında sol bacağının sinirlerinde büyük hasar meydana geliyor. Böylece sol bacağı gelişemiyor. Bu nedenle küçük yaştan itibaren defalarca ameliyat geçiriyor. 12 yaşında iken ailesiyle birlikte İngiltere'ye yerleşen Modesta'nın ameliyatları orada da devam ediyor. Çok zor yıllar geçiren şarkıcı 20 yaşına geldiğinde pek çok ameliyata rağmen düzelmeyen sol bacağının dizinden aşağısını amputasyon operasyonu ile aldırıyor.

Operasyondan sonra protez bacakla yürümeye başlıyor. Bu duruma kolayca adapte olup hareket kabiliyetini kazanıyor. Şarkıcılığın yanı sıra model olan Viktoria Modesta müzik ve moda çalışmalarına devam ediyor. Modesta; müzik, moda ve görsel konularda her şeyle ilgilendiğini belirtiyor. Protezlerini de kendi tarzına uygun özel olarak hazırlatıyor. Öyle farklı ve ilginç protezleri var ki hepsi birer sanat eseri...


Şarkıcının ününe ün katan parçası "Prototype". Bu şarkının çok orijinal bir klibi var. Bu 6 dakikalık video klip Channel 4'te yayınlandıktan kısa bir süre sonra YouTube'da izlenme rekorları kırıyor. Klip kısa film tadında... Biyonik protez bacaklarıyla insanı şaşırtacak kadar hızlı ve bir o kadar da güzel dans ediyor. Klipte kullandığı kostüm ve protezler çok şık ve çarpıcı... ViktorModestaia , çok rahat ve kendinden emin bir kadın... Kesik bacağını protezi olmadan da çekinmeden sergiliyor.

Viktoria Modesta, "İnsanların; engellilere, bir organını kaybetmiş kişilere bakışlarını gözden geçirmesini hedefliyorum. Böyle bir şey herkesin başına gelebilir. Sağlam kişilerde hiç ummadıkları bir zamanda; bir kaza ya da başka bir şekilde vücutlarının bir parçasını kaybedip engelli hale gelebilirler... Engellilik üzerine yapılan sıkıcı etik tartışmaların miladı doldu. Engelliliğe farklı bir bakış açısı getiriyorum... Bu konuda ilerlemenin tek yolu tutku, hayranlık, merak ve imrenme..." diyerek bir farkındalık ortaya koyuyor.

Tüm dünyada pop starların fanları oluyor ve rol model olarak görülüyorlar. Viktoria Modesta da bunlardan biri... Bu durumda kendini kabul ettirmesi, özgüveni insanı etkiliyor. Şarkıcı engelliler ile ilgili önyargıları yıkıyor. Düşünüyorum da bizde böyle biri pop star olabilir mi? Düşünelim bakalım "protez bacaklı bir pop star"... İnsan vücudunun sesinden daha ön planda olduğu, fiziksel özelliklerin önemli olduğu bir alanda galiba çok zor. Türkiye için henüz erken!

ALİYE YÜCEL

24 Mayıs 2015 Pazar

ATLA TERAPİ


Ülkemizin çeşitli yerlerinde atla tedavi yapılan merkezler var. Geçtiğimiz günlerde bunlara bir yenisi daha eklendi. Türkiye Jokey Kulübü'nün (TJK) Veliefendi Hipodromu bünyesinde faaliyet gösterecek Atla Terapi Merkezi açıldı. Merkezin açılışında TJK Başkanı Yasin Kadri Ekinci, Genel Sekreter Necati Demirkol, engelli çocuklar ve aileleri bulundu.

TJK Başkanı Yasin Kadri Ekinci, Türkiye nüfusunun 12,29'unun engelli olduğunu ve yaptıkları çalışmanın bir sosyal sorumluluk olduğunu belirterek "Engelli kardeşlerimizin yaşadığı sorunlar yalnız kendilerinin değil, hepimizin sorunudur. Biz de TJK olarak bu sorumluluğumuzun bilinciyle Atla Terapi Merkezi'ni hayata geçirdik. Tedavisine fizyoterapist raporuyla izin verilen tüm engelli çocuklar bu merkezden ücretsiz olarak yararlanabilecek..." dedi.

Türkiye Jokey Kulübü Genel Sekreteri Necati Demirkol ise; atla terapinin yani hipoterapinin Türkiye'de yeterince gelişmemiş bir tedavi şekli olduğunu belirterek "Atın yürüyüşündeki ritmik ve dinamik hareketler özellikle engelli bireylerde, birçok sistem ve duyunun uyarılmasına yardımcı olacaktır..." diyerek konuşmasını sürdürdü.
Hipoterapi ismi Eski Yunancada "At" anlamına gelen Hippos kelimesinden geliyor. 


Tıpta "Hipoterapi" adı verilen atla terapi yöntemi, atın çok boyutlu hareketlerini kullanarak, engelli çocukların duygusal, zihinsel ve fiziksel gelişmelerine yardımcı olan alternatif ve tamamlayıcı bir tedavi yöntemi... Atla terapi hem zihinsel hem de bedensel engelli kişilerde; rehabilitasyon, ilaç ve cerrahi gibi tedavi yöntemlerin dışında onlara destek bir uygulama olarak yapılıyor. Atların hareket halindeki ritmik hareketleri vücut ısıları engelliler üzerinde çok olumlu etkiler yapıyor.

Atların tedavideki faydası daha MÖ 460 yıllarında fark edilmiş... Hipoterapinin; kasları normalleştirme, vücut dengesini sağlamak, baş ve gövde kontrolü, koordinasyon, konuşma, sosyalleştirme, psikolojide düzelmeler gibi pek çok faydaları bulunuyor. Atla terapi; Serebral Palsi (Beyin Felci), öğrenme bozuklukları, Otizm, Spina Pfida, zihinsel engellilik, işitme engellilik, Down Sendromu, görme engellilik, çeşitli ruhsal bozukluklar, Multiple Skleroz (MS), Spina Bifida, Parapleji, Kas Distrofisi, çeşitli felçler gibi pek hastalık ve engel grubunun tedavisinde kullanılıyor.

Veliefendi Hipodromu Atla Terapi Merkezinde; Apranti Eğitim Merkezi mezunu olan ve özel eğitim alan eğitmenler, özel çiftlikte yetişmiş 4 at, 1 atla terapi uzmanı ve 3 adaptif binicilik uzmanı bulunuyor. Merkez haftanın üç günü saat 10:30 ile 17:30 saatleri arasında ücretsiz olarak hizmet verecek. Atla terapinin ücreti, maliyetinden dolayı yüksek olduğu için bundan pek çok engellinin yararlanamayacağını düşünürsek, Türkiye Jokey Kulübü'nün ücretsiz yaptığı bu hizmet çok önemli... Engellinin engelini aşma yolunda yapılan her çalışma ise çok değerli...


ALİYE YÜCEL

17 Mayıs 2015 Pazar

EMPATİ


Engelliler Haftası'nda engelli hakların sağlanması, engellilerin topluma kazandırılması, engelli farkındalığının oluşması için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri,  bu yıl Engelliler Haftası (10-16 Mayıs) boyunca misafirlerini tekerlekli sandalyelerde ağırladı. Bu uygulama empati yapabilmek, tekerlekli sandalyede hayatını sürdüren birini anlamak adına yapıldı.

Sloganı "Engelleri Aşmanın İlk Adımı Anlamak" olan projeyi; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı ve Engelliler Müdürlüğü ortaklaşa gerçekleştirdi. Florya Sosyal Tesisleri ve Dragos Sosyal Tesisi'ne gelen misafirler,  hazırlanan temsili tekerlekli sandalyelerde ağırlandı. Bu dikkat çekici uygulamanın benzerleri pek çok yerde yapılıyor. Böylece tekerlekli sandalyede hayatını sürdüren kişilerle empati kuruluyor.

Yapılan bu proje bana izlediğim bir filmi hatırlattı. "Sen Olmak" filmini... 2007 yapımı kısa filmin başrollerinde Şevval Sam, Ömer Şahin ve  Asiye Dinçsoy oynuyor. Yönetmenliğini Tayfur Aydın'ın yaptığı film, 7. Ulusal Kısa Film Festivali'nde "En İyi Film" seçilmiş. 9 dakikalık kısa filmde tekerlekli sandalyedeki bir engellinin ve engelli yakınının neler yaşayabileceğini görüyoruz. Bu açıdan başarılı bir film... Şevval Sam, bu filmin senaryosunu çok beğenmiş ve hiç ücret almadan rol almış...


Sen Olmak, adı gibi başkası olmayı anlatıyor. Filmde; tekerlekli sandalyede bir adam İstanbul caddelerinde dolaşıyor ve tahmin edeceğiniz gibi karşısına pek çok engel çıkıyor. Merdivenler, kaldırımlar gibi... Sonra evine dönüyor. Bakıyoruz adam birden tekerlekli sandalyesinden kalkıyor ve yürüyor! Evde kendisini bekleyen karısının yanına geliyor. O an anlıyoruz ki; adam bunu empati için, engelli karısının neler hissettiğini anlamak için yapıyor.

Pek çok engelsiz kişi zaman zaman yürüyemeyen birini anlamak için tekerlekli sandalyeye oturuyor. Görme engelli birini anlamak için gözlerini bağlıyor. Böylece engelli kişinin yerine koyuyor, empati yapıyor. Empati yapabilmek karşımızdaki kişiye kuracağımız en anlamlı iletişim şekli... Empati, insan ilişkilerinin belki de en önemlisi... Başkalarının duygularını anlamaya çalışmak, onların bakışıyla bakabilmek, onların durumlarına göre davranmak çok insanca... Ama engelliyi anlamak için yeterli olur mu? İşte burası biraz tartışmalı...

Herkesin bildiği bir hikayedir. Nasrettin Hoca damdan düşünce çevresindekilerin "Hemen bir doktor çağıralım" sözüne, "Bana doktor değil. Damdan düşen birini çağırın. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar..." demiş... Ancak empatiyi de bir kenara atamayız. Burada sadece empatinin yetmeyeceğini söylemeye çalışıyorum. "Peki öyle ise ne yapalım?" derseniz. Biri bizi engelliyor! Bu siz olmayın!

ALİYE YÜCEL



10 Mayıs 2015 Pazar

ENGELSİZ TÜRKİYE ÖDÜLLERİ VERİLDİ


Engellilerin yetenek ve üretim potansiyelleri konusunda toplumda farkındalığı arttırmak ve engellilerle birlikte yaşama kültürünü yaygınlaştırmak amacıyla Bağcılar Belediyesi koordinatörlüğünde; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör işbirliğiyle yürütülen “Birlikte Daha Güzel Kampanyası” kapsamında pek çok proje hayata geçiriliyor.

Son olarak da dün akşam muhteşem bir törenle "Engelsiz Türkiye Ödülleri" verildi. Bu ödüller engelli bireylerle birlikte yaşama kültürü konusuna katkıda bulunan kişi, kurum ve kuruluşları ödüllendirmek, ayrıca da yeni kişi, kurum ve kuruluşları teşvik etmek hedefiyle verildi. Bu yıl ilki düzenlenen program İnci Ertuğrul ve Burak Törün'ün sunumuyla Bağcılar Engelliler Sarayı’nda gerçekleştirildi.

Engelsiz Türkiye Ödülleri'ne uygun görülen adaylar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, gazeteci, yazar ve engelli yakınından oluşan jüri heyeti tarafından belirlendi. Değerlendirme kurulunda ben de vardım. Ancak orada olmayı çok istediğim halde sağlık sorunlarım nedeniyle ödül gecesine katılamadım. Benim adıma kardeşim katıldı. Ayrıca bir ödül de aldım!


Gecede 11 kategoride tam 55 ödül verildi. 2015 Ödül Kategorileri şöyle: Onur Ödülleri, Erişilebilirlik Faaliyetleri, Eğitim, Engelli İstihdamı, Televizyon, Gazete, Sinema Yönetmeni, Oyuncu, Gönüllü Destekçiler, Kültür Elçileri ve Spor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yüksek Mimar Şükrü Sürmen, İŞKUR Genel Müdürü Nusret Yazıcı, Milliyet Gazetesi'nden Ali Eyüboğlu, Türkiye Gazetesi'nden Fatih Selek, Hürriyet Gazetesi'nden Ayşe Baykal, Yönetmen Hakan Yonat, Mert Turak, Belçim Bilgin Erdoğan ve Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı ödül alan isimlerden bazıları...

Bu yıl ilk olması nedeniyle alt kurul tarafından önerilen ve değerlendirme kurulu tarafından kabul gören kişi, kurum ve kuruluşlar arasından seçildi. 2016 yılında yapılacak olan "2. Engelsiz Türkiye Ödülleri" ise başvuru esaslı yapılacak. Önce ödül temaları ilan edilecek, buna uygun olan kişi, kurum ve kuruluşlar da başvuru yapabilecekler. Kendi adıma önümüzdeki yıl bir de "Blog" kategorisi olmasını diliyor ve bu ödülü almak istiyorum.

3 yıllık planlama kapsamında bu ödüllerin;  "Engelsiz Balkan Ödülleri", "Engelsiz Ortadoğu Ödülleri", "Engelsiz Türk Cumhuriyetleri Ödülleri" ve "Engelsiz Dünya Ödülleri" adı altında yurtdışında da düzenlenmesi planlanıyor. Engelliler alanında bu takdir ve teşvik çok değerli... Her alanda pek çok ödül verilirken Engelsiz Türkiye Ödülleri'nin bu zamana kadar verilmemiş olması ise çok şaşırtıcı...

ALİYE YÜCEL

3 Mayıs 2015 Pazar

YÜK DEĞİL ARKADAŞ!


Fotoğrafa bakınca bir engelli ve onu sırtında taşıyan birini görüyorsunuz. Bu benim için çok bilindik bir resim! Sanıyorum pek çok engelli de bu durumda yakınları tarafından taşınmıştır. Bu çok olağan bir durum… Ama fotoğrafın hikayesini okuyunca sıradan olmadığını anladım. Xie Xu, engelli arkadaşını sırtında taşıyor. Evet, ailesinden biri değil bir arkadaşı Zhang Chi’yi her gün okula götürüyor. Hem de tam 3 yıldır.

19 yaşındaki Zhang Chi, Muskuler Distrofi (kas erimesi) yüzünden ayağa kalkamıyor ve yürüyemiyor. 18 yaşındaki Xie Xu da okula giderken her gün arkadaşının kaldığı yurda uğruyor ve onu sırtına alarak okula götürüyor. Bu ilginç durum birilerinin dikkatini çekmiş ki pek çok fotoğrafı çekilmiş… Çin’in sosyal medya sitesi Sina Weibo’da paylaşılan bu fotoğraflar, İngiltere’nin internet sitesi Independent’te haber yapılmış... Böylece tüm dünya Çin’de yaşanan bu olayı öğrenmiş oldu.

Kas erimesi olarak bilinen Muskuler Distrofi kas hastalıklarının en ağır ve en sık görüneni… Hastalığın belirtileri 3 yaşından önce ortaya çıkıyor. Yürümede isteksizlik, hareketlerde azalma, koşma ve zıplama güçlük, düşmeler oluyor. Çünkü kaslarda kuvvet kaybı oluşuyor. Kişi 10 - 12 yaşlarında da yürüme yeteneğini kaybediyor. İşte Zhang Chi’n de bu hastalık nedeniyle kasları zayıflamış ve yürüme yeteneğini kaybetmiş…


Zhang Chi ve Xie Xu, Çin’in Xuzhou bölgesi Jiangsu eyaletinde Daxu Lisesi’nde okuyorlar. Okudukları Daxu Lisesi’nin Müdür Yardımcısı iki öğrencinin bu ilişkilerinin “etkileyici ve ilham verici” olduğunu söylüyor ve “Xie Xu aynı aileden olmadığı halde 3 yıldır arkadaşını taşıyor” diye ekliyor. Başöğretmenleri ise iki arkadaşın devamsızlığının olmadığını belirterek “Xie Xu sayesinde Zhang Chi bir tek dersini bile kaçırmadı. Xie Xu “Çin’in En Güzel Öğrencisi” seçildi. Arkadaşına bu yardımı yaparak diğer öğrencilere de iyi bir örnek oluyor” diyor.

Fotoğrafların anlattığına göre onlar sadece okula giderken değil. Her yer de beraberler. Xie Xu, yemeğe giderken ve diğer günlük işlerinde de Zhang Chi’ye yardımcı oluyor. Onlar gerçek birer dost… Ailesinden biri olmadığı halde, gönüllü olarak arkadaşını taşıması çok etkileyici… Bu güzel dostluk insanlığın bitmediğine dair umutlar veriyor. Bazıları Xie Xu’nun sırtındakini bir yük olarak görse bile anlaşılan o ki, o bunu öyle görmüyor. Ona göre sırtındaki asla bir yük değil, arkadaş!

Bu güzel tabloda üzücü bir durum var. O da lise eğitimlerinin sonuna gelmeleri… Lise bitince yolları ayrılacak gibi görünüyor. Her ikisi çok başarılı birer öğrenci olan Zhang Chi ve Xie Xu mutlaka yüksek eğitimlerine devam edecekler. Ancak isteseler de aynı okulları, hatta aynı şehirdeki okulları kazanmaları çok kolay değil… İşte bu yüzden belki ayrılacaklar… Dileğimiz hiç ayrılmamaları ve dostluklarının ömür boyu sürmesi… Bu zamanda böyle arkadaş; engelli, engelsiz herkesin başına…

ALİYE YÜCEL

26 Nisan 2015 Pazar

"BİRLİKTE DAHA GÜZEL" ÇIKTI!


Türkiye’nin ilk engelli ve engelsiz birlikte yaşama kültürü dergisi “Birlikte Daha Güzel” çıktı! Engellilerle birlikte yaşama kültürünü yaygınlaştırmak amacıyla Bağcılar Belediyesi koordinatörlüğünde; bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör işbirliğiyle yürütülen “Birlikte Daha Güzel Kampanyası” kapsamında pek çok proje hayata geçirildi. İşte bunlardan biri de “Birlikte Daha Güzel” dergisi.

Geçtiğimiz yıl Bağcılar Belediyesi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü işbirliğiyle “Türkiye’nin Yeni Yazarları” isimli Yazarlık Atölyesi projesi yapıldı. Bağcılar Engelliler Sarayı’nda yapılan atölye çalışmalarına görme, işitme, bedensel engelli ve engeli olmayan 18 kursiyer katıldı. Pek çok yazar, şair, fikir adamı ve yazıya gönül vermiş kişi bu atölyede tecrübelerini paylaştı. Ben de katılmış ve tecrübe paylaşımında bulunmuştum. Derginin kadrosu “Türkiye’nin Yeni Yazarları” isimli Yazarlık Atölyesi’ne katılan ve mezun olan kursiyerlerden meydana geliyor.

“Birlikte Daha Güzel” dergisi 3 ayda bir çıkacak. Derginin ilk sayısında; Cumhurbaşkanımız Sunuş ve Değerlendirme yazısı, Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı’nın Önsözü, Haber Turu, Haber Aktüel, Bir Kitap (Engeloji), Bunlar da Yaşanmış, Bizim Mekanlar, Doğal ve Sağlıklı Yaşam, Engelli Dostu Teknolojiler, Oku-Yorum, Bilgi Kutusu, İftihar Tablosu, Birlikte Spor Yapıyoruz gibi birbirinden farklı içerikler yer alıyor.


Derginin ilk sayısının sunuş yazısı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazıldı. Cumhurbaşkanımız yazısında Yazarlık Atölyesi hakkındaki görüşlerini dile getirerek “… Türkiye’nin Yeni Yazarları projesini örnek bir çalışma olarak görüyorum. Engelli kardeşlerimizin yazma yeteneklerini ortaya koyabilmeleri ve geliştirebilmeleri için kendilerine bu imkanın sağlanmış olmasını takdirle karşılıyorum…” diyor.

Dergi;  
Yazılı ve görsel baskı,
Görme engelliler için Braille (Kabartma Yazı) baskı,
Web için flash animasyonlu format,
İndirilebilir PDF formatı,
Görme engelliler için ekran okuyucu uyumlu metin formatı,
olmak üzere 5 ayrı versiyonda hazırlandı. Dergiyi almak isteyenler; birliktedahaguzel.org web sitesinden, Bağcılar Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü ve Bağcılar Engelliler Sarayı’ndan temin edebilirler.

Türkiye’nin Yeni Yazarları projesinin içinde olmaktan ve bu projenin meyvesi olan dergide yazımın olmasından dolayı çok mutluyum. Birlikte Daha Güzel dergisi; engelli, engelsiz herkesin birlikte yaşama kültürüne büyük katkılar sağlayacak. Umarım dergimizin yayın hayatı uzun yıllar sürer. Şimdiden bir sonraki sayısı için çalışmalarımıza başladık bile…

ALİYE YÜCEL


19 Nisan 2015 Pazar

SEVGİNİN MUCİZESİ


Mucize hakkında daha vizyona girmeden aylar önce bir yazı yazmıştım. Bir engelli hikayesi olduğu için dikkatimi çekmiş, “Bakalım bize hangi mucizeyi gösterecek!” demiştim. İzledikten sonra bir daha yazıp yazmamakta tereddüt ettim. Ama bazı haberleri okuyunca “Mutlaka yazmalıyım!” dedim. Çünkü bu haberlerde “Mahsun Kırmızıgül’ün “Mucize” filminin senaryosuna benzer bir olay yaşandı. Zihinsel engelli genç ile evlendirilen kız intihar etti…” yazıyordu. Şimdi burada bir duralım! Mucize’deki Aziz zihinsel engelli değil. Köyün delisi yani psikolojik engelli de değil.

Aziz, köyün delisi ya da zihinsel engelli gibi algılanıyor. Oysa öyle değil. Engelliler konusunda belli bir fikri olan biri olarak yazıyorum. Aziz spastik engelli… Film; bir sahnesi, hariç (banyodan kaçış) bize bunu gösteriyor. Yoksa finaldeki durum buna engel olur... İnandırıcılığını kaybeder… Evet, Aziz spastik… Spastiklik bir akıl hastalığı veya zeka geriliği değil. Spastik kişilerde beyin ile vücuda giden sinyallerin tam olması nedeniyle istem dışı hareketler oluşur. Zor konuşurlar, konuşurken kasılırlar, kekelerler, yüzleri çeşitli ifadeler bürünür. El, kol koordinasyonunu sağlayamazlar. İşte Aziz de bu durumda…

Filme gelince; Film, Mahir Öğretmen’in İzmir’den doğuya tayini ve köyde yaşadıklarını anlatır gibi görülse de bir aslında bir engelli hikayesi… Engelli farkındalığı, engelli duyarlılığı hakkında çok güzel mesajlar verilmiş… Engelli Aziz rolündeki Mert Turak, çok başarılı… Müthiş oynamış… Çok ilginç bir tip ortaya çıkarmış… Kimseyle konuşmayan Aziz, atıyla konuşuyor. Çocuklar onunla uğraşıyor, alay ediyor, taşlıyor. Ailesi ve öğretmenin ona karşı tutumu oldukça iyi… Ona iyi davranıyor ve yardımcı oluyorlar. Aziz de kardeşleri gibi evlenmek istiyor…


Öğretmen ve Aziz arasındaki dostluk nasıl da etkileyici… Mahir Öğretmen, Aziz’i olduğu gibi kabul edip, onu anlıyor. Ona yazmayı ve konuşmayı öğretiyor. Eğitimin önemini bir kez daha idrak ediyoruz. Bir çizgi çizmesi, adını söylemesi bile Aziz’in babasını ne kadar mutlu ediyor. Mahir, sadece öğretmenlikle kalmıyor. Onunla yakından ilgileniyor. Aziz’e jimnastik yaptırıyor. Onun engeli yüzünden çalışmayan kollarını çalıştırıyor.

Filmdeki pek çok sahne akıllara kazınacak türden… Aziz’in babasının “Benim oğlum sakattır” sözü üzerine kızın babasının “Kalbi sakat olmasın!” cevabı da her engellinin yüreğinden yakalayacak gibi… Diğer kardeşlerin istedikleri bütün özellikler Aziz’in karısında olması çok şaşırtıcı… Masal, roman, film diyeceğim. Ama gerçek hayattan alınmış... Kadınlar, Aziz’in karısına acısa da Mizgin (Seda Tosun): “Aziz; kocam, babam, çocuğum…” diyerek hayatı olduğu gibi kabul etmenin en güzel örneğini veriyor. 

Aziz, durumundan dolayı hep horlandığı için “Belki gittiğim yaban ellerde benimle sakat olduğum için dalga geçmezler” diyerek köyünden kaçıyor… Yıllar sonra köyüne eski halinden eser kalmamış bir halde gelince, babası “Aziz oğlum! en iyi olmuşsun. Ameliyat mı oldun?” diye soruyor. Aziz de aşkın, sevginin gücünün nelere kadir olduğunu çok güzel anlatan bir cevap veriyor: “Ben karıma aşık oldum!”

Mucize’nin hikayesi gerçek hayattan alınmış… Gerçek Aziz; eşi, 2 çocuğu ve torunuyla birlikte İstanbul’da yaşıyor. Yaşadığı durum gerçekten ilginç ve bir mucize… Filmde adını bundan alıyor. Böylesi olur mu? Bilemem. Olursa da binde bir olur. Ancak engellilere umut verme açısından çok güzel ve etkileyici bir film. Ayrıca, Aziz’in köyden gittikten sonraki hikayesini de merak etmemek elde değil. Keşke devam filmi de çekilse…
                                                     
http://aliyeyucel.blogspot.com.tr/2014/06/mahsun-kirmizigulden-mucize.html

ALİYE YÜCEL

12 Nisan 2015 Pazar

ENGELOJİ’DEN BAHSEDENLER 2


Engeloji’den Bahsedenler’i daha önce paylaşmıştım. Kitabım; Milliyet Gazetesi Ali Eyüboğlu, ATV Müge Anlı, Fox TV İsmail Küçükkaya (Çalar Saat), 24 TV Murat Çiçek (Günün Manşeti), Akşam Pazar Eki, Yeni Akit Gazetesi, Yazar Ümit Şimsek, Kadınlar Arası, Hürriyet Sosyal Ayşe Baykal, Türkiye Gazetesi, Fikir Haber, Fatih Gazetesi, Yaşadıkça gibi pek çok medyada yer almıştı.

Bu geçen zaman içinde yine Engeloji’den bahsedenler oldu. İşte onlar:


Posta Gazetesi

Küçük Kırmızı Pabuçlar

Millet Gazetesi

Varide

Dünya Bizim

Milliyet Blog



Özürlüler Gazetesi

Bedrekaa

Haberler

Duyabilirsin

Engelsiz Dostlar

Ne Okuyabilirim

Bunlar bulabildiklerim, rast geldiklerim. Belki bu günden sonra da yer alacak. Ancak biriktiği için yer vermek istedim. Bu arada Instagram, Facebook ve Twitter’da da çok güzel paylaşımlar yer aldı. Engeloji’den bahseden herkese yer verdikleri ve yazdıkları övgü çok sözler için çok teşekkür ediyorum.

ALİYE YÜCEL




5 Nisan 2015 Pazar

OTİSTİK DEĞİL


Otizmli kişilere “Otistik” demenin yanlış olduğunu öğrendiğimde onların bu seslenişinin ne kadar haklı olduğunu anladım. Çünkü otizm onları tek başına anlatan bir kavram değil. Sadece karakterinin bir bölümü… Onlar da duyguları ve farklı yetenekleri olan birer birey… Bu nedenle onların bunu değiştirme çabasını “Otistik” yerine “Otizmli” denmesini istemelerini çok iyi anlıyorum. Bunun farkını anlamak, bunun farkına varmak lazım.

Geçtiğimiz Perşembe 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ydü. Otizm, bizim çok da iyi bilmediğimiz ve filmlerden (Rain Man, Temple Grandin, Bukalemun gibi) tanıdığımız bir engel türü… Otizm, kişilerde ilginç durumlar ortaya çıkardığı için filmlere konu olmuş... Otizmli bir kişi gördünüz mü? Ya da çevrenizde varsa da tanıyor musunuz bilmem? Ama şu bir gerçek ki, onlarla nasıl iletişim kuracağımızı ve nasıl davranacağımızı maalesef bilemiyoruz.

Otizmi tanımak, otizme farkındalık oluşturmak konusunda Tohum Otizm Vakfı’nın çalışmalarını takdir ediyorum. Yaptıkları projelerle, kampanya ve yayınlarla bir şekilde herkese ulaşıyorlar.  “Otizm Yelpazesinde Yer Alan Her Çocuğun Bilmenizi İsteyeceği 10 Şey” başlığıyla hazırladıkları 10 madde otizmli bir çocuğu çok güzel anlatıyor. Okurken herkesin mutlaka bulup, okuması gerektiğini düşündüm. Çünkü bilmediğim şeyler vardı. Otizmle ilgili burada hepsini yazamayacağım pek çok bilgi var.

Bilmemiz gereken en önemli ayrıntılardan biri duyusal algılarının bozuk olduğu… Bize normal gelen bazı şeyler; sesler, kokular, tatlar, görüntüler, temaslar onlar için çok rahatsız edici olabiliyor. Örneğin; bulunduğu ortamda birçok kişinin aynı anda konuşması, mekanik bir ses, ter kokusu, titreşen ışıklar gibi şeyler onları çok rahatsız ediyor. Onlarla baş edemeyebiliyor. Bu durum denge duyusunu etkiliyor ve vücutlarının konumunu algılayamıyorlar.


Otizmli kişilerin algılarının farklı olduğunu unutmayalım. Örneğin; ona “Çok mu sevindin?” demek yerine “Eteklerin zil mi çalıyor?” dersek onun kafasını karıştırmış oluruz ve söylediğimizin onlar için bir anlamı olmaz. Deyimler, imalar ve kinayeler onlara anlamsız gelir ve akılları karışır. Çünkü somut düşünürler. Bu yüzden uzaktan seslendiğimizde anlamayıp ve isteklerimiz yapmayabilirler.

Yanlarına gelip basit cümlelerle istediğimizi anlatmalıyız. “Oyuncaklarını bırak. Yatıp uyuma zamanı” gibi basit ve net cümleler onların uyum sağlamasını kolaylaştırır. Kelime dağarcıkları sınırlı olduğu için vücut diline ve gösterdiği tepkilere bakmak gerekir. Bazen yapması gereken bir şeyi söylemek yerine defalarca yapmak gerekebilir. Sosyalleşme konusunda yardıma ihtiyaçları vardır. Kriz ya da öfke nöbetlerinin sebebini bulmak gerekir.

Unutmayalım ki bu hayat onların seçimi değil. Onlarla iletişim halinde iken büyük bir sabırla yaklaşmalı ve koşulsuz sevmeliyiz. Desteğimize ve rehberliğimize ihtiyaçları var. En önemlisi de eğitim… Bu onlar için çok önemli bir unsur… Özel oldukları için özel bir eğitim almaları gerekiyor. Otizmli çocuklar birbirinden farklı özelliklere sahip olduğundan her çocuğa bireysel eğitim verilmeli…

Her konuda, her engelde olduğu gibi otizmde de eksiklikleri değil artılarını görmek lazım. Kesinlikle yalan söyleyemezler, oyunlarda hile yapmazlar, arkadaşlarıyla dalga geçmezler, insanlara ön yargıyla yaklaşmazlar. Bütün bunlar insan olmak için önemli değerler. Otizme eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmak gerekiyor. Günümüzde; Einstein, Mozart ya da Van Gogh gibi dahilerin otizmli olduğu düşünülüyor. Onların düşünme şekilleri farklıydı ve dünyaya farklı bir gözle baktılar. Ancak biliyoruz ki mükemmel işlere imza attılar.

ALİYE YÜCEL