> Engeloji : Otizmli

Translate

Otizmli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Otizmli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Nisan 2024 Salı

OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ



Bugün 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü.

Birleşmiş Milletler, 2008 yılında otizm konusunda farkındalık meydana getirmek ve sorunlarına çözüm aramak nedeniyle 2 Nisan gününü Dünya Otizm Farkındalık Günü olarak ilan etmiştir.

1 yaş civarı bir çocuk, anlaşılır kelime söylemiyor, kendi adına tepki vermiyor, göz teması kurmuyor, gülümsemiyor, sesin geldiği yöne başını çevirmiyor, ağrılı durumlarda tepkisiz kalıyor, bir şeyi gösterirken işaret parmağını kullanmıyor, o
yunlara gereken ilgi göstermiyor, ayakta durduklarında sallanıyor ve parmak uçlarında yürüyorsa otizm açısından değerlendirmelidir.

Otizm Farkındalık Günü için mavi renk seçilmişti. Ancak, rota otizm farkındalık rengi olan maviden, kabullenmenin dikkat çekici rengi olan kırmızıya çevrildi.

ALİYE YÜCEL 

19 Mart 2024 Salı

TALLULAH WİLLİS OTİZMLİ



Ünlü sinema yıldızları Bruce Willis ve Demi Moore'un kızlar kızı Tallulah'a otizm teşhisi konulduğu haberlerine rastladım. Kim, nasıl, ne şekilde engelli hale gelir bilinmiyor.

30 yaşındaki Tallulah Willis sosyal medya hesabında babasıyla birlikte olduğu bir videosunu yayınlıyor ve ardından kendisine otizm teşhisi konulduğunu açıklıyor. 

Instagram'dan açıklama yapan Willis "Sanırım teşhisim hakkında ilk kez açıkça konuşuyorum. Geçtiğimiz yaz öğrendim ve hayatımı tamamen değiştirdi..." diyor.



Tallulah Willis, daha önce anoreksiya nervoza ve depresyonla mücadelesi hakkında açıklamalar yapmış.
 
Onun  "Otizmliyim..." açıklaması ilginç geldi. Demek ki bu durumunun farkında... Tallulah, bu konu da neler yaşadı bilemeyiz. Ancak 30 yaşına kadar hastalığına bir teşhis konmamış... Oysa ki otizmli kişilerde erken teşhis çok önemli...

Kim bilir bu durumda olan ne çok insan vardır. Bilmeden yaşıyorlar. Otizm konusunda daha fazla farkındalık çalışmaları yapılması gerekiyor. 

ALİYE YÜCEL 


23 Ocak 2023 Pazartesi

ATEŞ KUŞU SABİT

Dizi ve filmlerde engelli farkındalığı adına güzel adımlar atılıyor. Her dizi ve filmi izlemek imkansız ancak bazen bu dizilere rast geliyorum. Özellikle de otizm farkındalığını konu alanlara... İşte ATV'nin yeni dizisi "Ateş Kuşları" da bunlardan biri...

Dizinin konusu kısaca şöyle: Ateş Kuşları; sokak çocuklarının zorluk, çaresizlik ve acılara rağmen hayata tutunma çabalarını ele alıyor. Hikaye, kendilerine "Köksüzler" diyen; en büyüğü 13, en küçüğü 6 yaşında, biri kız, biri otistik, beş sokak çocuğunun, çöplükte kırk günlük bir bebek bulmalarıyla başlıyor. Kendilerine "Köksüzler" diyen çocuklar büyüyor ve "Ateş Kuşları"na dönüşüyorlar.


Ateş Kuşları dizisinde baş karakterlerden biri otizmli Sabit Ateş. Adının aksine hiç sabit duramayan biri. Babası otizmli olduğu için sokağa bırakınca saatlerce sallanarak beklemiş. Sonra sokak çocuğu olan Ali, onu bulup yanına almış, korumuş ve kollamış. Sabit, bütün Ateş Kuşları'na düşkün ama en çok da çöpte buldukları minik bebek Gülayşe'yi sahiplenmiş... Sabit rolünde oyuncu Emir Çubukçu var. Çok etkileyici bir oyun sergiliyor. 

Dizinin daha ilk iki bölümünde bile otizmli bir çocuk ve yetişkinin nasıl davrandığına dair önemli ipuçları var. Sahnelerde beni en çok etkileyen Ateş Kuşları fertlerinin Sabit'e karşı sabırları oldu. Öyle anlayışlı ve sabırlı davranıyorlar, onu sakinleştirmek için öyle büyük çaba sarf ediyorlar ki, "Gerçek ailesi olsa böyle anlayışlı ve sabırlı davranabilir mi, acaba?" diye düşünmeden edemiyor insan.  

Aile, aşk, arkadaşlık gibi bir çok hikayenin yanında otizmli çocukların hayatını da ekrana taşıyan bir yapım olan Ateş Kuşları oldukça ilgi çekecek ve otizm adına bir farkındalık oluşturacak gibi duruyor. 

ALİYE YÜCEL

2 Ocak 2023 Pazartesi

FATMA İLE OĞUZ

Netflix'de yayınlanan Fatma  dizisini seyredenler bilir. Dizinin çok etkileyici bir hikayesi var. Dizinin başrollerinde Burcu Biricik ve Uğur Yücel var. Diğer rollerde Mehmet Yılmaz Ak, Hazal Türesan, Şahsuvar Aktaş, Olgun Toker gibi isimler yer alıyor. 

Dram, polisiye ve aksiyon tarzında olan diziyi bir seri katil hikayesi gibi görenler olabilir. Ben diziye bir engelli hikayesi olarak baktım. Fatma ve otizmli oğlu Oğuz'un hikayesi... Burcu Biricik, engelli çocuğu olan bir anneyi çok başarılı bir şekilde canlandırıyor. 

Fatma, bize bir engelli  annesinin yaşadığı zorlukları, ne gibi fedakarlıklar yapabileceğini ve onların psikolojisini çok etkili bir şekilde anlatıyor. "Ben ölürsem ne yapar?" diye düşünüyor ve çocuğunun eğitim almasını istiyor. Oğlunun okulda istenmemesi karşısında çaresiz kalıyor. 


Genç kadın "Babası bir kere oğlum deyip sarılmadı...” derken oğlunu çok sevdiğini ve babasının da öyle çok sevmesini bekliyor. Oysa Oğuz babası tarafından istenmiyor ve babası onun ölümünü kurtuluş olarak görülüyor. 

Fatma, Oğuz'un kazada ölmesinde bile oğlunun kusurlu olarak çıkması karşısında "Doğarken kusurlu ölürken de kusurlu..." diyerek oğlunun içinde bulunduğu zavallı durumu çok güzel özetliyor.
 
Fatma, otizmli çocuklar ve ailelerinin yaşadığı zorluklar göstermesi açısından etkileyici bir dizi. Önemli bir farkındalık oluşturuyor. Engelli çocuğu, özellikle de zihinsel engelli çocukları olan annelerin durumu maalesef böyle... 

ALİYE YÜCEL

22 Ağustos 2022 Pazartesi

SIRA DIŞI AVUKAT WOO



Bu hafta Netflix'in yeni dizisi “Extraordinary Attorney Woo” (Sıra Dışı Avukat Woo) ile ilgili yazacağım. Diziden yeğenim İroş’um sayesinde haberdar oldum. Benim engelli ve engellilik konularındaki ilgimi bildiği için bir sabah bana “Günaydın Şila (Hala). Sana bir dizi önereceğim. Çok güzel bir dizi… KDrama, Kore yapımı, otizmli bir avukat hakkında. Beğenirsin diye düşünüyorum…” diye yazmış…

Hemen bulup, ilk fırsatta izlemeye başladım. Daha önce otizmli bir doktoru seyretmiştik. Bu da avukat. Dizi, otizm spektrum bozukluğu olan genç avukat Woo’nun hikayesini anlatıyor. Dizi 16 bölüm… Daha ilk bölümde bunu bloguma yazmalıyım diye düşündüm. Tamamını bitirince yazmayı planlıyordum. Ama bekleyemedim.

Haziran'ın son günlerinde başlayan dizi, kısa sürede dünyada çok ilgi görmüş. İki hafta üst üste Netflix'in Küresel Top 10 İngilizce Olmayan Diziler Listesi'nde 1. sırayı almış. Ayrıca; Güney Kore, Hong Kong, Endonezya, Malezya, Singapur, Tayvan, Tayland ve Vietnam'da da 1. olan dizi, 14 ülkede de Top 10 listelerine girerek izleyicilerin beğenisini kazanmış.


Dizinin başrol oyuncusu Park Eun-bin diziyi zor kabul etmiş. Kabul etmesi bir yıl sürmüş. Genç oyuncu otizmli birini canlandıramayacağını düşündüğü için kabul etmemiş ama sonunda ikna olmuş… Park Eun-bin, daha önce The King's Affection ve Hello, My Twenties adlı dizilerde oynamış.

Park Eun-bin diziyi kabul edince karakter için uzun araştırmalar yapmış ve araştırmanın bir parçası olarak da otizm spektrum bozukluğu alanındaki çalışmalarda uzmanlaşmış kişilerle görüşmüş. Tüm benliğiyle bu karaktere hayat verirken, bazı sahneleri doğaçlama olarak canlandırmış. 

Dizide, genç avukatta otizm spektrum bozukluğu olduğu için hukuk şirketindeki iş arkadaşlarının ve aldığı davalardaki bazı kişilerin ön yargılarıyla karşılaşıyor. Ama çok zeki olduğu için başka kimsenin göremeyeceği ayrıntıları ve yasal boşlukları fark edip davaları benzersiz bir şekilde çözüyor. Son sözü o söylüyor!

Bu dizi de Woo gibi sıra dışı… Diğer hukuk dizilerinden farklı… Olaylara değil, kahramana ve ayrıntılara bağlı olarak sonuçlanıyor. Woo, engelli olsa da yakınlarının, çevresindekilerin anlayışı ve daima onun yanında olmaları çok etkileyici… Bu arada dizinin olumsuz yanları da var. Ama engelli ve engellilik adına öyle güzel bir iş çıkarmışlar ki. Ben o yönlerini görmedim.

ALİYE YÜCEL
 


21 Haziran 2020 Pazar

OTİZMLİ BUĞRA'NIN AZMİ

Buğra Çankır'dan bahsedeceğim bu yazımda... Otizmli bir gencin büyük başarısından... Genç yetenek, üniversite eğitimi ile yetinmeyip yüksek lisans yaptı. Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Anasanat Dalı Yüksek Lisans tezini başarıyla tamamladı ve mezun oldu.  Buğra otizmli ve iletişim kurma konusunda ağır engeli var. Ancak o dünyadaki 645 üstün yetenekli otizmlilerden biri... 
Buğra Çankır, henüz 2 yaşında iken otizmli olduğu anlaşılmış... Ama o farklı olduğunu göstermiş ve 3,5 yaşında okumaya başlamış. 10 yaşında geldiğinde de müziğe olan yeteneği keşfedilmiş. İletişimde güçlükler yaşasa da "mükemmel kulak" ya da "tam kulak" olarak nitelenen ve doğadaki tüm sesleri nota olarak tanımlayabilen özel  bir yeteneği var. 2004 yılında California Üniversitesi tarafından yapılan "mutlak kulak" testinde o güne dek yapılan sınavlardan en yüksek puanı (tam puan) alan Çankır, 2007 yılında ise Wisconsin Medical Society tarafından "Müzikal deha" olarak literatürde yerini aldı. 

Buğra Çankır, 2011 yılında İngiliz Kraliyet Akademisi lisans öncesi programını  tamamladı. Piyano dalında "Associated Board of the Royal School of Music, Piano Grade 8" sertifikasını aldı ve kaynaştırmalı öğrenci olarak Hatay Bedii Sabuncu Güzel Sanatlar Lisesi'ni bitirdi. 2016 yılında İskenderun Teknik Üniversitesi Mustafa Yazıcı Devlet Konservatuarı'nı bitirdi. 2018 yılında ise AKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Anasanat Dalında yüksek lisansa başladı. Bu yılda yüksek lisansını bitirdi. 

Buğra Çankır ile ilgili yapılan haberleri okuyunca ailesinin çok büyük desteği olduğunu gördüm. Onunla gurur duyuyorlar. O bu yönden çok şanslı... Babası Kemal Çankır, yapılan bir röportajda oğlunun müziğe olan ilgisi ve yeteneklerini keşfettikleri günden sonra ailece otizmin olumsuz yönünü geride bırakıp Buğra'nın müziğe olan ilgisine odaklandıklarını belirtiyor. Böylece bu bakış açısının ne kadar değerli olduğunu bize anlatmış oluyor. Oğluna olan güvenini belirtip onun daha bir çok başarılara imza atacağını her fırsatta dile getiriyor. 

Buğra, ilköğretimi öğretmen olan annesinin yanında yapıyor. Annesi, engelli çocuğu olan ailelere hitaben "Hangi engelle karşılaşırlarsa karşılaşsınlar eğitim camiasında olur, oturdukları muhitte komşularından olur pes etmesinler. Buğra'nın bir misyonu oldu. Engelli çocuk aileleri, çocuklarının peşini asla bırakmamalı. Bütün anne babalar çocuklarıyla bir şekilde ilgileniyorlar ama bir noktada çevreden bir şey gördüğünüzde demoralize olabiliyorsunuz, orada canınız yanıyor. O zaman aileler bırakabilir ama o noktada asla çocuklarını bırakmamalılar" diyor.

Otizmli bazı kişiler çok özel yeteneklere sahip oluyorlar. Bu bir ya da daha fazla alanda olabiliyor. Üstünlük gösterdikleri yerler; hafıza, sanatsal veya müzikal alanlarıdır. Buğra Çankır da bunlardan biri... Buğra'nın yeteneği de müzikal alanda... O, onun durumundaki çocuklara imkan ve fırsat verildiğinde nerelere gelinebileceğini bize gösteriyor. Bu nedenle ailelere ve öğretmenlere büyük iş düşüyor. Bu çocukları fark etmek ve onları yeteneklerine göre yönlendirmek...

ALİYE YÜCEL

10 Kasım 2019 Pazar

ENGELLİYİ YUHALAMAK

Haberi duymusunuzdur. Aksaray'da bir ilkokulda eğitim gören otizmli çocukların sınıflarının kapatılması isteyen veliler çocukları yuhaladı. Olay Aksaray Mehmetçik İlkokulu'nda meydana geldi. 
Veliler, aynı okulda  eğitim gören diğer  öğrencilerin velileri okulun çıkış saatinde toplanarak bu eylemi gerçekleştirdi. Bu olay doğal olarak büyük tepki gördü. Aksaray Valiliği'nden de açıklama geldi. Milli Eğitim Bakanlığı, olayla ilgili soruşturma başlattı.
İşin ilginç yanı bu skandal olaya okul müdürü de ortak. Velilerin, otizmli çocukların kendi çocukları ile aynı okulda eğitim görmesine karşı çıktığı ve okul müdürünün de bu eylemi desteklediği ortaya çıktı.
Otizmli öğrencinin velileri ise otizmli çocukların dışlandığını, onların diğer öğrencilerden farklı yerde yemek yediğini ve eğitim gördüğünü, giriş çıkış yerlerinin bile farklı olduğunu belirterek yine de bu eylem yaptıklarını belirtti.
Çocuklarının ellerinden tutup “otizmli çocukları istemiyoruz” diyerek slogan atan aileler çocuklarını düşünüyor olamazlar. Çünkü  böyle bir olayı yaparak onlara en büyük zararı verdiler.
Utanç verici... Bu durumda kendi çocukları da olabilirdi. Çocuğa karşı eylem olabilir mi? Engelli çocuğa karşı eylem yapılabilir mi?

ALİYE YÜCEL



29 Eylül 2019 Pazar

SAVANT SENDROMLU DAHİ RESSAM




Fox Tv'de yayınlanmaya başlayan "Mucize Doktor" dizisi otizm savant sendromlu ünlülere dikkat çekti. Otizm savant sendromlu kişiler dünyada çok az sayıda bulunuyor. Stephen Wiltshire de bu ünlülerden biri... Onun hikayesini yıllar önce öğrenmiştim. İstanbul'a gediğinde yazmak istemiştim. Ama olmadı. Şimdi otizm savant sendromu gündemde yer alınca bu sendromu taşıyan en ilginç yeteneğe sahip kişi olan Stephen Wiltshire'yi hatırladım.

Stephen Wiltshire, otizm savant sendromlu bir ressam... Sadece bir kez gördükten sonra bir manzarayı belleğine kaydedip, daha sonra çizebilme yeteneği ile tanınıyor. Fotoğrafik hafızasına kaydettiği bütün yapıları karakalem ile kusursuz bir şekilde çizebiliyor. Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü fotoğrafik hafızasına sahip olan kişi olarak gösteriliyor. Stephen Wiltshire, "Yaşayan kamera", "insan kamera", "dahi ressam", "dahi bellek" gibi çeşitli isimlerle anılıyor.

Stephen Wiltshire, 1974 yılında Londra'da doğmuştur. 3 yaşında iken ona otizm (savant sendromu) tanısı konulmuştur. Sessiz bir çocuk çocukluk geçirmiş, kendi dünyasında yaşamıştır. Dil gelişimi olmadığı için çevresindekilerle çizerek iletişim kurmuştur. 5 yaşında resim yapmaya başlamıştır. 8 yaşında iken şehir resimleri çizmiştir. Öğretmenleri konuşmaya teşvik için resimden uzaklaştırmaya zorlayınca ilk kez konuşmuş ve konuştuğu ilk kelime "kağıt" olmuştur. 9 yaşında konuşmaya başlamıştır.


Çizimlerinde usta bir perspektif ve farklı bir stili olduğu için bütün bunlar onun doğuştan bir kabiliyeti olduğunu göstermiştir. İngiltere'nin en başarılı çocuk sanatçısı ve kraliyet nişan ödüllerini almıştır. Çalışmaları dünya çapında duyulmuş, birçok televizyon programına konu olmuştur. Hakkında çeşitli kitaplar yazılmıştır. Londra'da kendi çalışmalarının bulunduğu bir galerisi vardır. İnanılmaz hafızası, olağanüstü resim yeteneği yanında bir de müzik yeteneği vardır.

Dahi Bellek, Londra'nın üzerinde bir helikopterle uçarak kuş bakışı resimlerini detaylı ve ölçekli olarak çizmiştir. Bu çizimde 12 tarihi yer ve 200 bina aslına uygun olarak çizilmiştir. Çizdiği bu çalışma tüm dünyada büyük ilgi gördü. Binlerce sanatsever bu eseri görmek için Londra'ya geldi. Londra'dan sonra Roma, Tokyo, Newyork gibi birçok şehri helikopter gezisinden sonra panoramik olarak tüm detaylarıyla her şeyi kağıda aktarmıştır. Wiltshire, 2014 yılında Palladium Tower'in açılışı için ülkemize de gelmiştir. İstanbul'un üzerinde 45 dakika boyunca helikopterle gezmiş ve İstanbul'u 5 günde, 4 metre uzunluğundaki dev bir tuvale detaylı olarak çizmiştir.

Dahi Ressam Stephen Wiltshire de dizide seyrettiğimiz Mucize Doktor gibi otizmli kişinin doğru bir eğitim verilince neler yapabileceğinin en güzel örneği... Bazen engellerin eksiklik değil de farklı bir yetenek ortaya çıkarabileceğini Stephen Wiltshire tanıyınca bir kez daha anlıyoruz. Bu arada insan, dünyada otizmli birçok kişinin doğru iletişim kurulamadığı için özel yeteneğini ortaya koyamadığını düşünmeden edemiyor.

ALİYE YÜCEL


7 Temmuz 2019 Pazar

47 BİN 751 ENGELLİ ÖĞRENCİ



2017 yılında alınan bir kararla Yükseköğretim Genel Kurulu'nca üniversite eğitimi alan engelli öğrencilerin kapsamı genişlemişti. Bedensel engelli, görme engelli, işitme engellilerin yanı sıra; artık MR (mental retardasyon - zihinsel engelli), yaygın gelişimsel bozukluklar, otizm spektrum bozuklukları (OBS), Asperger sendromu, rett sendromu, dezintegratif bozuklukları bulunan engellilerde yükseköğretim görme hakkına sahipler...

Geçtiğimiz günlerde; Down sendromlu, otizmli ve diğer gelişim bozukluklarına sahip bireyler ile ailelerinin sorunlarının tespiti, problemlerin çözümü için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu; Başkanvekili, AK Parti Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu başkanlığında toplandı. Bu toplantıda engelli öğrencilerle ilgili çeşitli bilgiler paylaşıldı. YÖK Uzmanı Duygu Çandarlı, engelli öğrencilere ilişkin YÖK bünyesinde kurulan komisyonun çalışmalarını ve YÖK Genel Kurulu'nda alınan kararları anlattı.

Duygu Çandarlı; yükseköğretim sisteminde 7 milyon 740 bin 502 öğrenci olduğunu, engelli öğrenci sayısının ise 47 bin 751 olduğunu belirtti. Engelli öğrencilerden 38 bin 895'inin engel durumu bilinmeyenler, 2 bin 705'inin bedensel engelli, 2 bin 316'sının kronik sağlık sorunu olanlar, 2 bin 31'inin görme ve bin 103'ünün işitme engelli olduğunu açıkladı. Çandarlı "Otizm spektrum bozukluğu (OBS) ve Asperger sendromu, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve zihin engelli öğrenci sayımız ise oldukça düşük. Zihin engelli öğrencilerimiz 119, öğrenme güçlüğü 31, dikkat eksikliği 58 ve Otizm ve Asperger sendromu olan öğrencilerimizin sayısı ise 21 olarak sistemimizde yer alıyor" bilgisini paylaştı.


Bünyesinde açıköğretim fakültesi bulunduran Anadolu Üniversitesi'nde 36 bin 106, Atatürk Üniversitesi'nde 4 bin 760, İstanbul Üniversitesi'nde 1670 engelli öğrenci var. Bunlarından sonra en çok engelli öğrenci 274 kişiyle Ankara Üniversitesi'nde... Engelli öğrencilerin 42 bin 62'si açıköğretim programlarında öğrenim görüyor. 5 bin 169'u örgün eğitim, 515'i de uzaktan eğitim programlarında öğrenimlerine devam ediyor. Engelli öğrencilerin cinsiyet dağılımına bakıldığında erkeklerin sayısının fazla olduğunu görüyoruz. 47 bin 751 öğrencinin 32 bin 944'ü engelli erkek öğrenciler...

ÖSYM Engelli Adaylar Daire Başkanı Belma Atak ise, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) 2018 yılında; yaygın gelişimsel bozukluk grubundan 106, özgül-özel öğrenme güçlüğü  grubundan 301, zihinsel engel gurubundan bin 262, serebral palsi (CP) grubundan 457 adayın katıldığını belirtti. Atak, aynı sınava 2019 yılında; yaygın gelişimsel bozukluk grubundan 144, özgül-özel öğrenme güçlüğü  grubundan 419, zihinsel engel gurubundan bin 606, serebral palsi (CP) grubundan 539 adayın katıldığını açıkladı.

Bütün bu açılamalardan anlıyoruz ki; Yükseköğretim Genel Kurulu'nun eğitimi engellilere uygun hale getirmesi ve onlara bu hakkın verilmesi sayesinde bir çok engelli üniversite eğitimi yapmaya başladı ve başlayacak. Zihinsel problemleri olsa bazı kişiler olağanüstü bir yeteneğe sahip olabiliyor. Bazı zihinsel farklılıklar insanlara özel bir yetenek katabiliyor. Albert Einstein'in otizm spektrum bozukluğu, Issaac Newton'un Asperger sendromlu ve Steve Jobs'un disleksi  olduğunu biliyoruz. Şimdi bizden de farklı özelliklere sahip ama yetenekli kişiler ortaya çıkabilir. 

ALİYE YÜCEL

4 Kasım 2018 Pazar

OTİZMLİ MÜZİK DEHASI ÜNİVERSİTEDE



Raci Demir, otizmli bir genç... Aynı zamanda bir müzik dehası... Raci, özel yetenek sınavının ikinci aşamasında DEÜ Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü'ne kabul edilmiyor. Ancak babası İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Demir onun için bir hukuk mücadelesi başlatıyor. 23 Ekim 2017 tarihinde başlattıkları bu mücadeleyi kazandılar. Raci şimdi üniversitede okuyabilecek...

Hukuk mücadelesini kazanan Raci'nin babası Prof. Dr. Cengiz Demir konuyla ilgili olarak "Raci, DEÜ Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü özel yetenek sınavına girmişti. İkinci aşamada elenmişti, ben de notunu sormuştum ama söylememişlerdi. Dava açtık. İzmir 6. İdare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararı verince Raci'nin okula kaydı alındı ve bütün derslerden başarılı oldu..." diyor. Sonra da "Üniversiteye giriş zor ama okuma süreci kolay oldu" diye ilave ediyor.

Geçtiğimiz yıl zihinsel engelli öğrencilerin Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) en az 100 puan almaları şartı ile özel yetenek sınavı ile üniversiteye girebilecekleri kararı alındı. Bu karara göre de özel yetenek sınavı ile öğrenci alan bölümler engelliler için ayrı bir sınav yapacaklardı. Bedensel, görme ve işitme engelli kişiler bir şekilde yüksek öğretim yapabiliyor ve üniversiteye girebiliyordu. Ancak zihinsel engelliler bundan mahrumdu. Böylece onlar da yüksek öğretim imkanına sahip oldular.


Engelli öğrencilerin kapsamı da oldukça genişti. Otizmli adaylar da engelli sağlık kurulu raporları ve YGS'de 100 ve üstünde puan aldıklarında özel yetenek sınavlarına katılabiliyordu. Raci de bu haktan yararlanarak özel yetenek sınavına katılmış... O, gerçek bir müzik dehası... Notalarına bile bakmadan pek çok parçayı; keman, piyano, çello ve akordiyon gibi müzik aletlerini çalabiliyor. Masaya vurulan bir kalemin çıkardığı sesin bile notasını söylüyor. California Üniversitesi'nin Perfect Pitch sınavından tam puana yakın bir puan alıyor. Bu yeteneği ile yüksek öğretimi hak etmiyor mu?

Şunu biliyoruz ki, zihinsel bir takım problemleri olsa da bazı kişiler gerçekten olağanüstü bir yeteneğe sahip olabiliyor. Bazı zihinsel farklılıklar insanlara özel yetenek katabiliyor. Tarihe damga vurmuş pek çok kişinin topluma garip gelen, sıra dışı farklılıkları vardı. Örneğin; Albert Einstein'in otizm spektrum bozukluğu, Issaac Newton'un Asperger sendromlu ve Steve Jobs'un disleksi  olduğunu biliyoruz. Bu örnekleri arttırabiliriz. Bu nedenle bu gibi kişilerin tespit edilmesi ve eğitim görmesi çok büyük kazanç...

Yükseköğretim Genel Kurulu'nun zihinsel engelliler öğrencilerin YGS'de en az 100 puan almaları şartı ile özel yetenek sınavı ile üniversiteye girebilecekleri karar ile ilgili bir yazı yazmış. "Umarız farklı özelliklere sahip ama yetenekli kişiler ortaya çıkar. Belki bu kişilerin üniversite eğitimine kazandırılması zor olabilir. Belki de sayıları çok azdır. Ama bir kişi bile verilen bu haktan yararlansa yetmez mi? Kim bilir belki de bir gün bu haktan yararlanan bir kişinin başarı hikayesini buraya yazarım" demiştim. İşte Raci Demir, bunlardan biri...

ALİYE YÜCEL

29 Temmuz 2018 Pazar

OTİZMLİ YÜZÜCÜ



Medyada Can Demirci'nin barajı geçip yarışmaya hak kazandığı halde otizmli olduğu için Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı'na katılmasının engellendiği yazıldı. Bu bir skandal olarak değerlendirildi. Sadece Can'ın değil, onun gibi otizmli Melih Onur Şırlak'ın da yarışmaya giremeyeceği bildirilmişti. Daha sonra sosyal medyadan gelen büyük destek üzerine son gün katılmasına izin verilen Can Demirci ve Melih Onur Şırlak büyük başarı göstererek birincilik ve ikinciliği paylaştılar.

Otizmli Can Demirci'nin yarışmaya alınmayacağı sosyal medyada büyük tepki gördü. #canötekilestirmesinyarışakatılsın hashtagı ile bir kampanya başlatıldı. Ünlü oyuncu Ceyda Düvenci de çektiği vido ile Can Demirci'ye destek oldu. Ceyda Düvenci'nin engel ve engellilik konularında çok hassas olduğunu biliyoruz. Düvenci, bir video ile herkese şöyle seslendi: "Can lütfen ötekileştirmesin. Sosyal medyanın gücünü hep birlikte görelim..." Ben de bu konuyu Ceyda Düvenci'nin videosunu seyredince öğrendim. Sonucunu merak ve takip ettim.

Kamuoyunda büyük tepki çeken olayla ilgili, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) internet sitesinden bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamaya göre yüzücülerin gerekli başvuruları yapmadıkları gerekçesiyle yarışmaya alınmayacağı bildirildi. Can ve Onur'un isimlerinin Türkiye Bedensel Engelliler Futbol Federasyonu'nun (TBESF) listesinde olmadığını bu nedenle yarışa dahil edilmedikleri açıklandı. TMOK ise bedensel engelliler ve özel sporcuların başvurularının muhatabı TBESF ve Türkiye Engelliler Spor Federasyonu (TESF) olduğunu açıkladı.


Ceyda Düvenci, sadece video ile kamuoyunun dikkatini çekmekle kalmayıp Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi yetkililerine Can için ricada bulundu. Dilekçeyi de paylaşarak başvuruların yapıldığını anlatan bir paylaşım yaptı. Eşi Bülent Şakrak'ta yapılan başvuru belgesini sosyal medyada yayınladı. Bütün bunlar çok dikkat çekti ve ses getirdi. Bunun üzerine Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu devreye girdi ve konuyla ilgilendi. Böylece Can ve Onur yüzme yarışlarına kabul edildiler.

Bu yıl 30. su yapılan yarışma geçtiğimiz hafta 22 Temmuz Pazar günü gerçekleşti. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin geleneksel olarak düzenlediği Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı, Anadolu Yakası'nda Kanlıca'dan başlıyor ve Avrupa Yakası'nda Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkı'nda son buluyor. Yerli ve yabancı toplam 2 bin 400 yüzücünün katıldığı yarışta kendi kategorilerinde Can Demirci birinci olurken, Melih Onur Şırlak da ikinci oldu.

Medyada otizmli oldukları gerekçesiyle yarışlara alınmayacakları söylense de bunun böyle olamayacağını düşündüm. Bir kişinin otizmli olduğu için yüzme yarışmasına alınmaması nasıl bir durum anlamak çok zor. İnsan sadece otizmli diye yarışmasına izin verilmediklerine inanmak istemiyor. Bu konuyu tam olarak anlayabilmiş değilim. Eğer böyle ise durum gerçekten çok vahim. Biz bu engelleri nasıl aşacağız? Engel olunmasın ki yüzebilsinler, engel olunmasın ki başarsınlar, engel olunmasın ki şampiyon olabilsinler.

ALİYE YÜCEL   

22 Nisan 2018 Pazar

DUVARLARI YIKIN



Pink Floyd'u bilmeyen yoktur sanırım. Yabancı müzik dinlemeyenler bile bu grubun adını duymuştur. Dünyanın en ünlü müzik grubunun "The Wall" (Duvar) albümündeki Another Brick in the Wall isimli şarkısı çok bilinir, dinlenir ve sevilir. İşte bu ünlü şarkı, İstanbul Zihinsel Engelliler İçin Eğitim ve Dayanışma Vakfı'nın (İZEV) yaptığı çok önemli bir projenin sesi oldu. Hayvanlar ve Biz  projesinin tanıtımı için Pink Floyd'un ünlü gitaristi Roger Waters'in parçası kullanıldı.

İstanbul Zihinsel Engelliler İçin Eğitim ve Dayanışma Vakfı,  23 yıldır otizmliler ve down sendromlular için çalışıyor, projeler yapıyor. "Hayat ve Biz" isimli projeleri üç aşamalı... İlk aşamada "Sanat ve Biz" isimli çalışmada 12 önemli eseri, down sendromlular ve otizmli kişileri buluşturmuştu. Şimdi projenin ikinci ayağı olan Hayvanlar ve Biz'de down sendromlu, otizmli ve mental geriliği olan 13 gencin yer aldığı bir fotoğraf sergisi hazırladılar. Sergi, İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'nda 6 Mayıs'a kadar görülebilecek.

İZEV, bu projenin tanıtımında Pink Floyd'un Another Brick in the Wall'ın Türkçe versiyonunu kullanmak istemişler. Roger Wates'a ulaşmaları ve şarkıyı almaları oldukça ilginç. İZEV Danışmanı Hakan Kural ve Pelikan Müzik Roger Waters'e ulaşmak istemişler. Bir mail, sonra da down sendromlu gençlerin zeybek oynadığı bir video gönderilmiş. Roger Waters, 1,5 ay sonra onlara geri dönmüş ve "Bana sözleri gönderin" diyerek şarkının Türkçe versiyonu için söz istemiş.  Hakan Kural, hemen söz yazarak kendisine göndermiş. Böylece "Yaşam Hakkı - Duvar" ortaya çıkmış.


Ünlü müzisyen, büyük bir jest göstererek Another Brick in the Wall'ın Türkçe versiyonunun hakkını iki yıl ücretsiz olarak İZEV'in kullanması için vermiş. Parçayı; Selda Bağcan, Funda Arar, Kubat ve Koray Avcı ünlü sanatçılar seslendirmiş. "Yaşam Hakkı - Duvar" için bir de klip çekilmiş. Klipte; Selda Bağcan, Funda Arar, Kubat , Koray Avcı'nın yanı sıra öğretmen olarak Dr. Yavuz Dizdar ve İstanbul Zihinsel Engelliler İçin Eğitim ve Dayanışma Vakfı'nın çocukları yer alıyor. Klip, orijinal şarkının klibi gibi engellilerin toplumda yer bulma konusunda yaşadıkları sorunlara uyarlanarak çekilmiş.

Pink Floyd, The Wall albümünü 1979 yılında çıkarmıştır. The Wall, müziğinin yanı sıra sözleri ve anlattığı felsefesi ile de çok dikkat çekmiştir. Albümün konusu, kişinin hayat şartları ve korkularının sonucu kendisine, çevresine ve dünyaya yabancılaşmasını anlatır. Kişi giderek yalnızlaşır, yabancılaşır, korkuları ile kendi çevresine bir duvar örer. Bu duvarın en büyük nedeni ise kişiler arasındaki iletişimsizliktir.

Another Brick in the Wall, sisteme bir eleştiri olarak yazılmıştır. Anlıyoruz ki, bu şarkı tesadüf olarak seçilmemiş... Şarkının Türkçe versiyonu  engelli kişilerin toplumdaki yerini anlatıyor. Engelli olmayan kişiler ile engellilerin arasında bir duvar olduğunu bilmeyen var mıdır? İşte bu duvarların yıkılması gerekiyor. İZEV'in yaptığı bu proje duvarların yıkılması ve farkındalık sağlamak için çok etkili... Bu nedenle İZEV ve şarkısını proje için veren Roger Waters alkışı hak ediyor.

Şarkının Türkçe versiyonunun sözleri şöyle:
Yaşam Hakkı - Duvar
Yıkılmak zorunda olan zihinlerdeki duvar
Yaşam hakkı istiyoruz bize "dur" diyenlerden
Hey dinle biz duramayız
Sadece farklıyız ama hayattayız
Duvarları yıkın çünkü biz de varız

ALİYE YÜCEL



26 Mart 2017 Pazar

SUSAM SOKAĞI'NDA OTİZMLİ KARAKTER


Susam Sokağı'nı hatırlar mısınız? Çocuklar için hazırlanan bu program Sesame Street'in Türkçe uyarlamasıdır. 1980'li yılların sonları ve 1990'lı yılların başlarında TRT ekranında yayınlanmıştı. O yıllarda çocuk olanlar, hatta büyükler bile hatırlayacaklardır. Sanırım sonraki yıllarda tekrarları da oldu. Biliyoruz ki bir mahalle içinde geçen dizi filmler çok sevilir. Susam Sokağı da bir mahalle de geçiyordu. Çocuklar tarafından çok sevilmiş ve eğitimciler tarafından yararlı bulunmuştu.

Ben o yıllarda çocuk değildim ama yine de seyrederdim. Susam Sokağı'ndaki Muppet Show karakterleri oldukça ilginç gelirdi. Minik Kuş, Edi, Büdü, Kurabiye Canavarı, Kırpık... Bu kuklalar her bölümde çok farklı konulardan bahsederler, pek çok şey öğretirlerdi. 1969 yılından bu yana süren Susam Sokağı'na şimdi de otizmli bir kukla dahil oluyor. Julia isimli 4 yaşında bir kız çocuğu... Turuncu saçlı sevimli Julia; çocuklar ve gençlerin otizmi anlamasını sağlayacak. Onlara engelli farkındalığını öğretecek.

Otizm günümüzde oldukça yaygın. Susam Sokağı'nı hazırlayanlar 2015 yılında otizm farkındalığı için özel bir kitap hazırlamışlar. Bu kitapta Julia isimli otizmle mücadele eden bir karakter yer almış. Bu çizgi karakter şimdi de kukla olarak ekranlara gelecek. Otizmli karakterin bir kız çocuğu olarak seçilmesinin nedeni ise otizmli çocukların büyük çoğunluğunun kız olmasıymış...


Julia'nın kuklacısı Stacey Gordon'un bu role ilgisi farklı... Çünkü onun da otizmli bir oğlu var. Oğlu okulda ağladığında arkadaşlarının korktuğunu söylüyor. "Oğlumun arkadaşları, sınıfta tecrübe etmeden önce televizyon aracılığıyla görselerdi. Ondan korkmayabilirlerdi..." diyor. Gordon, şimdi arkadaşlarının onunla benzer davranışları yapan birini televizyonda gördüklerinde oğlundan korkmayacaklarını düşünüyor. Julia'yı seyreden ve tanıyan çocukların, oğlu gibi otizmli olan çocukları daha iyi anlayabileceğini umuyor.

Julia, ilk bölümde Susam Sokağı'nın en sevilen karakterlerinden Minik Kuş ile tanışıyor. Ancak onu görmezden geliyor. Minik Kuş, bu yüzden onu sevmediğini düşünüyor. Bunun üzerine diğer kuklalar da öyle olmadığını anlatmak için "O sadece bazı şeyleri farklı yapıyor" diyerek, otizmli birinin davranışlarının alışılagelmişten farklı olabileceğini vurguluyor. Bir oyun oynamaya başladıklarında ise Julia; sevinç ve heyecanla hoplayıp, zıplıyor.  Böylece diğer çocuklarda Julia'yı dışlamak yerine, hoplanıp zıplanan bir başka oyun oynamaya başlıyorlar ve onu aralarına alıyorlar.

Susam Sokağı'ndaki bu karakter sayesinde otizmli olmayan çocuklar, otizmin ne olduğunu öğrenecekler. Gerçek hayatta onlarla karşılaştıklarında, onları bildikleri için daha iyi iletişim kurabilecekler ve arkadaş olabilecekler. Yazar Christine Ferraro'nun ise farklı bir dileği var. O, Julia'nın önemli bir karakter olması bekliyor ve otizmli bir karakter olarak değil de "sadece Julia" olarak tanınmasını istiyor. Bu dilek aynı zamanda tüm engellilerin de dileği... Hiç bir engelli yanına bir "sıfat" almak istemez. Herkes gibi sadece adıyla anılmak ister.
                                                                  
ALİYE YÜCEL    


26 Haziran 2016 Pazar

HAKLI BİR İSTEK


Zaman zaman "change.org" kampanyalarıyla ilgili mailler ve katılım için imza istekleri geliyor. Bunların bazılarını biraz düşünüp öyle imzalıyorum. Bazılarını ise hiç düşünmeden... Geçen gün öyle bir mail geldi ki... "Altına imzamı atarım..." dedim! Kampanya, huzur evinde kalacak olan bir annenin isteğiydi. Kampanyanın muhatabı ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ydı. Anne, ne mi istiyordu? Engelli oğluyla beraber kalacağı bir "huzurevi"...

Kampanyayı başlatan Gevher Kara, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı Kurucu Üyesi, oğlu Taylan otizmli... Gevher Hanım, oğlu 6 aylık olunca ondaki farklılığı görmüş. Taylan, 1 yaşına gelince de tamamen içine kapanmış. Çevresini fark etmemiş, duymamış, konuşmamış... Gevher Kara, onun hem annesi, hem öğretmeni olmuş. Konuşmayı, okumayı yazmayı öğretmiş. Şimdi 43 yaşında olan Taylan kendi ihtiyaçlarını gideriyor, bazı ev işlerini yapabiliyor. Ancak yaşlanıyorlar ve ikisi evde yaşayamayacak duruma gelecekler...

Gevher Kara, öyle etkileyici cümlelerle durumunu ve isteğini anlatmıştı ki... Oğlu Taylan'la birlikte aynı huzur evinde kalmak istiyor. Oysa yasalarımız buna engel... O bir huzurevine, engelli oğlu ise bir bakımevine konacak... Kampanyayı bu nedenle başlatmış. Change.org bu kampanya için bir film de hazırlamış. Kampanyanın video filmini seyreden, mektubunu da okuyan herkes hak verecek... Anneyi haklı görmeyen bir kişi bile çıkacağını sanmıyorum.


Gevher Kara mektubuna şöyle başlıyor. "İki ayrı bedeniz ama aslında tek kişiyiz. Oğlumla bizi ayırmayın. Zihinsel engelli bir çocuk annesi olarak doğduğu günden bu yana gözümün önünden ayırmadığım, ömrümü seve seve adadığım evladımla, elden ayaktan düşüp ona bakamayacak yaşa gelince de birlikte bir huzur evine yerleşme hayali kurardım. Ben evladıma ihtiyaç duyduğu sevgiyi verirken ikimizin bakımına birinin yardım edeceği düşüncesiyle içim huzurla dolardı.

Ancak çok yakın bir tarihte öğrendim ki yasalarımız buna müsaade etmiyor! Ben normal bir huzur evine yerleştirilirken; canımdan çok sevdiğim, hayatı boyunca koruduğum ve kolladığım evladım, benden çok uzakta hiç bilmediği, anlayamayacağı bir ortama konacakmış. Kalan ömrümüzde bize verilen bir lokma ekmeğe gözyaşımızı katık ettirmeyin.

Analara, babalara, sesimi duyan sizlere sesleniyorum. Ancak sizin desteğinizle sessiz çığlığımı gerekli makamlara duyurabilirim. Biliyorum bu ülkede benim gibi birçok aile var... Devletin evlatlarımız birlikte kalabileceğimiz "huzurevlerini" hayata geçirmesi için sizlerden bir imza, sadece bir imza istiyorum... Bu ayrılığı bize yaşatmasınlar, zaten ölüm bir ayrılıktır ama ölmeden önce bizi öldürmesinler..." diye bitiriyor.

Gevher Kara isteğinde çok haklı. Kampanyanın sonucunu merakla takip ediyorum. Çünkü emsal teşkil edecek, belki pek çok anne ve babanın yüreğine su serpecek. Kampanya daha ilk günden binlerce imza attı. Başlamasından kısa bir süre sonra sonuç gelmeye başladı. Bakanın talimat verdiği ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın harekete geçtiği, aileye yardımcı olmak istedikleri haberleri yer aldı. Böyle olacağından hiç şüphem yoktu. Bu haklı istek karşısında kim kayıtsız kalabilir ki?  


ALİYE YÜCEL

5 Nisan 2015 Pazar

OTİSTİK DEĞİL


Otizmli kişilere “Otistik” demenin yanlış olduğunu öğrendiğimde onların bu seslenişinin ne kadar haklı olduğunu anladım. Çünkü otizm onları tek başına anlatan bir kavram değil. Sadece karakterinin bir bölümü… Onlar da duyguları ve farklı yetenekleri olan birer birey… Bu nedenle onların bunu değiştirme çabasını “Otistik” yerine “Otizmli” denmesini istemelerini çok iyi anlıyorum. Bunun farkını anlamak, bunun farkına varmak lazım.

Geçtiğimiz Perşembe 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ydü. Otizm, bizim çok da iyi bilmediğimiz ve filmlerden (Rain Man, Temple Grandin, Bukalemun gibi) tanıdığımız bir engel türü… Otizm, kişilerde ilginç durumlar ortaya çıkardığı için filmlere konu olmuş... Otizmli bir kişi gördünüz mü? Ya da çevrenizde varsa da tanıyor musunuz bilmem? Ama şu bir gerçek ki, onlarla nasıl iletişim kuracağımızı ve nasıl davranacağımızı maalesef bilemiyoruz.

Otizmi tanımak, otizme farkındalık oluşturmak konusunda Tohum Otizm Vakfı’nın çalışmalarını takdir ediyorum. Yaptıkları projelerle, kampanya ve yayınlarla bir şekilde herkese ulaşıyorlar.  “Otizm Yelpazesinde Yer Alan Her Çocuğun Bilmenizi İsteyeceği 10 Şey” başlığıyla hazırladıkları 10 madde otizmli bir çocuğu çok güzel anlatıyor. Okurken herkesin mutlaka bulup, okuması gerektiğini düşündüm. Çünkü bilmediğim şeyler vardı. Otizmle ilgili burada hepsini yazamayacağım pek çok bilgi var.

Bilmemiz gereken en önemli ayrıntılardan biri duyusal algılarının bozuk olduğu… Bize normal gelen bazı şeyler; sesler, kokular, tatlar, görüntüler, temaslar onlar için çok rahatsız edici olabiliyor. Örneğin; bulunduğu ortamda birçok kişinin aynı anda konuşması, mekanik bir ses, ter kokusu, titreşen ışıklar gibi şeyler onları çok rahatsız ediyor. Onlarla baş edemeyebiliyor. Bu durum denge duyusunu etkiliyor ve vücutlarının konumunu algılayamıyorlar.


Otizmli kişilerin algılarının farklı olduğunu unutmayalım. Örneğin; ona “Çok mu sevindin?” demek yerine “Eteklerin zil mi çalıyor?” dersek onun kafasını karıştırmış oluruz ve söylediğimizin onlar için bir anlamı olmaz. Deyimler, imalar ve kinayeler onlara anlamsız gelir ve akılları karışır. Çünkü somut düşünürler. Bu yüzden uzaktan seslendiğimizde anlamayıp ve isteklerimiz yapmayabilirler.

Yanlarına gelip basit cümlelerle istediğimizi anlatmalıyız. “Oyuncaklarını bırak. Yatıp uyuma zamanı” gibi basit ve net cümleler onların uyum sağlamasını kolaylaştırır. Kelime dağarcıkları sınırlı olduğu için vücut diline ve gösterdiği tepkilere bakmak gerekir. Bazen yapması gereken bir şeyi söylemek yerine defalarca yapmak gerekebilir. Sosyalleşme konusunda yardıma ihtiyaçları vardır. Kriz ya da öfke nöbetlerinin sebebini bulmak gerekir.

Unutmayalım ki bu hayat onların seçimi değil. Onlarla iletişim halinde iken büyük bir sabırla yaklaşmalı ve koşulsuz sevmeliyiz. Desteğimize ve rehberliğimize ihtiyaçları var. En önemlisi de eğitim… Bu onlar için çok önemli bir unsur… Özel oldukları için özel bir eğitim almaları gerekiyor. Otizmli çocuklar birbirinden farklı özelliklere sahip olduğundan her çocuğa bireysel eğitim verilmeli…

Her konuda, her engelde olduğu gibi otizmde de eksiklikleri değil artılarını görmek lazım. Kesinlikle yalan söyleyemezler, oyunlarda hile yapmazlar, arkadaşlarıyla dalga geçmezler, insanlara ön yargıyla yaklaşmazlar. Bütün bunlar insan olmak için önemli değerler. Otizme eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmak gerekiyor. Günümüzde; Einstein, Mozart ya da Van Gogh gibi dahilerin otizmli olduğu düşünülüyor. Onların düşünme şekilleri farklıydı ve dünyaya farklı bir gözle baktılar. Ancak biliyoruz ki mükemmel işlere imza attılar.

ALİYE YÜCEL

8 Mart 2015 Pazar

EUROVİSİON ADAYI ENGELLİ GRUP


Eurovision Şarkı Yarışması, çok ilgi çeken ve adından çok söz ettiren bir etkinlik… Her yıl katılanlar arasında dikkat çekici adaylar oluyor. Bu yıl yapılacak yarışmada da en dikkat çekici adaylardan biri Finlandiya’nın göndereceği aday olacak. Kısa adı PKN olan Pertti Kurikan Nimipaivat adlı punk grubunun üyeleri engelli. Dört kişilik grup, down sendromlu ve otizmli sanatçılardan oluşuyor.

PKN yarışmaya Fince bir parça ile katılıyor. Aina Mun Pitaa (Ne zaman Zorunda Kalsam) isimli şarkı; günlük hayattaki sağlık, beslenme ve temizlik gibi zorunlulukların sıkıcılığından bahsediyor. Parçanın süresi oldukça kısa. 1 dakika 25 saniye (01:25) ve bu nedenle Eurovision Şarkı Yarışması tarihinin şimdiye kadar katılan en kısa şarkısı.

Altı yıldır birlikte müzik yapan PKN, 2009 yılında bir yardım kuruluşunun atölye çalışması sırasında kurulmuş. Grup, 2012 yapımı The Punk Syndrome (Punk Sendromu) isimli belgesele konu olmuş. Öğrenme güçlüğü yaşayanlara yönelik farkındalığı arttırmayı amaçlayan PKN dünyanın da gündeminde. Engelleri aşmanın en güzel örneğini veren grubu, bahis şirketleri de güçlü bir aday olarak görüyor.


Grup; Sami Helle (Bas), Kari Aalto (Solist), Pertii Kurikka (Gitar) ve Toni Valitalo’dan (Vurmalı) oluşuyor. Pertti Kurikan Nimipaivat, Eurovision Şarkı Yarışması’na down sendromu ve otizme geniş çapta dikkat çekmek için katılıyor. Böylece, down sendromu ve otizm konusunda bir farkındalık oluşturmak ve toplumu bilinçlendiren projelere daha çok destek olunmasını sağlamak istiyorlar. 
   
Grubun solisti Kari Aalto, “Engelliler daha cesur olmalı” diyor. Grubun basçısı Sami Helle; yaptıkları sahne çalışmalarıyla, toplumda down sendromlu ve otizmli kişilere bakışı değiştirdiklerini, söylüyor. Helle “Biz diğerlerinden çok da farklı insanlar değiliz, sadece zihinsel engelleri olan kişileri olan normal kişileriz” diyor. En önemlisi de, yarışmada kendilerine acıdıkları için oy verilmesini asla istemiyorlar.

Eurovision bu yıl 19-21 tarihleri arasında Avusturya’nın başkenti Viana’da yapılacak. Ülkemiz daha önce katıldığı halde son iki yıldır oylama ve kura sistemini uygun görmediği katılmıyordu. Bu yıl da katılmıyoruz. Finlandiya, Eurovision’u bir kez kazanmış… PKN kazanır mı? Ne kadar oy alır bilinmez. Ancak isimlerini duyurdukları ve farkındalık sağladıkları ortada… Öyle ya hiçbir ülkenin adayı bilmezken Finlandiya’nın yarışmacılarını tanımış olduk. Bu arada unutmayalım, Finlandiya da bu gruba destek verdiği için ayrı bir takdiri hak ediyor.

ALİYE YÜCEL