Otizmli
kişilere “Otistik” demenin yanlış olduğunu öğrendiğimde onların bu seslenişinin
ne kadar haklı olduğunu anladım. Çünkü otizm onları tek başına anlatan bir
kavram değil. Sadece karakterinin bir bölümü… Onlar da duyguları ve farklı
yetenekleri olan birer birey… Bu nedenle onların bunu değiştirme çabasını
“Otistik” yerine “Otizmli” denmesini istemelerini çok iyi anlıyorum. Bunun
farkını anlamak, bunun farkına varmak lazım.
Geçtiğimiz
Perşembe 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ydü. Otizm, bizim çok da iyi
bilmediğimiz ve filmlerden (Rain Man, Temple Grandin, Bukalemun gibi)
tanıdığımız bir engel türü… Otizm, kişilerde ilginç durumlar ortaya çıkardığı
için filmlere konu olmuş... Otizmli bir kişi gördünüz mü? Ya da çevrenizde
varsa da tanıyor musunuz bilmem? Ama şu bir gerçek ki, onlarla nasıl iletişim
kuracağımızı ve nasıl davranacağımızı maalesef bilemiyoruz.
Otizmi
tanımak, otizme farkındalık oluşturmak konusunda Tohum Otizm Vakfı’nın
çalışmalarını takdir ediyorum. Yaptıkları projelerle, kampanya ve yayınlarla
bir şekilde herkese ulaşıyorlar. “Otizm
Yelpazesinde Yer Alan Her Çocuğun Bilmenizi İsteyeceği 10 Şey” başlığıyla
hazırladıkları 10 madde otizmli bir çocuğu çok güzel anlatıyor. Okurken
herkesin mutlaka bulup, okuması gerektiğini düşündüm. Çünkü bilmediğim şeyler vardı.
Otizmle ilgili burada hepsini yazamayacağım pek çok bilgi var.
Bilmemiz
gereken en önemli ayrıntılardan biri duyusal algılarının bozuk olduğu… Bize
normal gelen bazı şeyler; sesler, kokular, tatlar, görüntüler, temaslar onlar
için çok rahatsız edici olabiliyor. Örneğin; bulunduğu ortamda birçok kişinin
aynı anda konuşması, mekanik bir ses, ter kokusu, titreşen ışıklar gibi şeyler
onları çok rahatsız ediyor. Onlarla baş edemeyebiliyor. Bu durum denge duyusunu
etkiliyor ve vücutlarının konumunu algılayamıyorlar.
Otizmli
kişilerin algılarının farklı olduğunu unutmayalım. Örneğin; ona “Çok mu
sevindin?” demek yerine “Eteklerin zil mi çalıyor?” dersek onun kafasını
karıştırmış oluruz ve söylediğimizin onlar için bir anlamı olmaz. Deyimler,
imalar ve kinayeler onlara anlamsız gelir ve akılları karışır. Çünkü somut
düşünürler. Bu yüzden uzaktan seslendiğimizde anlamayıp ve isteklerimiz
yapmayabilirler.
Yanlarına
gelip basit cümlelerle istediğimizi anlatmalıyız. “Oyuncaklarını bırak. Yatıp
uyuma zamanı” gibi basit ve net cümleler onların uyum sağlamasını
kolaylaştırır. Kelime dağarcıkları sınırlı olduğu için vücut diline ve
gösterdiği tepkilere bakmak gerekir. Bazen yapması gereken bir şeyi söylemek
yerine defalarca yapmak gerekebilir. Sosyalleşme konusunda yardıma ihtiyaçları
vardır. Kriz ya da öfke nöbetlerinin sebebini bulmak gerekir.
Unutmayalım
ki bu hayat onların seçimi değil. Onlarla iletişim halinde iken büyük bir sabırla
yaklaşmalı ve koşulsuz sevmeliyiz. Desteğimize ve rehberliğimize ihtiyaçları
var. En önemlisi de eğitim… Bu onlar için çok önemli bir unsur… Özel oldukları
için özel bir eğitim almaları gerekiyor. Otizmli çocuklar birbirinden farklı
özelliklere sahip olduğundan her çocuğa bireysel eğitim verilmeli…
Her konuda,
her engelde olduğu gibi otizmde de eksiklikleri değil artılarını görmek lazım.
Kesinlikle yalan söyleyemezler, oyunlarda hile yapmazlar, arkadaşlarıyla dalga
geçmezler, insanlara ön yargıyla yaklaşmazlar. Bütün bunlar insan olmak için
önemli değerler. Otizme eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmak
gerekiyor. Günümüzde; Einstein, Mozart ya da Van Gogh gibi dahilerin otizmli olduğu
düşünülüyor. Onların düşünme şekilleri farklıydı ve dünyaya farklı bir gözle
baktılar. Ancak biliyoruz ki mükemmel işlere imza attılar.
ALİYE
YÜCEL