Engelliler
Haftası'nda engelli hakların sağlanması, engellilerin topluma kazandırılması, engelli
farkındalığının oluşması için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri, bu
yıl Engelliler Haftası (10-16 Mayıs) boyunca misafirlerini tekerlekli
sandalyelerde ağırladı. Bu uygulama empati yapabilmek, tekerlekli sandalyede
hayatını sürdüren birini anlamak adına yapıldı.
Sloganı
"Engelleri Aşmanın İlk Adımı Anlamak" olan projeyi; İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı ve Engelliler Müdürlüğü ortaklaşa
gerçekleştirdi. Florya Sosyal Tesisleri ve Dragos Sosyal Tesisi'ne gelen
misafirler, hazırlanan temsili
tekerlekli sandalyelerde ağırlandı. Bu dikkat çekici uygulamanın benzerleri pek
çok yerde yapılıyor. Böylece tekerlekli sandalyede hayatını sürdüren kişilerle empati
kuruluyor.
Yapılan
bu proje bana izlediğim bir filmi hatırlattı. "Sen Olmak" filmini... 2007
yapımı kısa filmin başrollerinde Şevval Sam, Ömer Şahin ve Asiye Dinçsoy oynuyor. Yönetmenliğini Tayfur
Aydın'ın yaptığı film, 7. Ulusal Kısa Film Festivali'nde "En İyi
Film" seçilmiş. 9 dakikalık kısa filmde tekerlekli sandalyedeki bir engellinin
ve engelli yakınının neler yaşayabileceğini görüyoruz. Bu açıdan başarılı bir
film... Şevval Sam, bu filmin senaryosunu çok beğenmiş ve hiç ücret almadan rol
almış...
Sen
Olmak, adı gibi başkası olmayı anlatıyor. Filmde; tekerlekli sandalyede bir
adam İstanbul caddelerinde dolaşıyor ve tahmin edeceğiniz gibi karşısına pek
çok engel çıkıyor. Merdivenler, kaldırımlar gibi... Sonra evine dönüyor. Bakıyoruz
adam birden tekerlekli sandalyesinden kalkıyor ve yürüyor! Evde kendisini bekleyen
karısının yanına geliyor. O an anlıyoruz ki; adam bunu empati için, engelli karısının
neler hissettiğini anlamak için yapıyor.
Pek
çok engelsiz kişi zaman zaman yürüyemeyen birini anlamak için tekerlekli
sandalyeye oturuyor. Görme engelli birini anlamak için gözlerini bağlıyor. Böylece
engelli kişinin yerine koyuyor, empati yapıyor. Empati yapabilmek karşımızdaki
kişiye kuracağımız en anlamlı iletişim şekli... Empati, insan ilişkilerinin
belki de en önemlisi... Başkalarının duygularını anlamaya çalışmak, onların
bakışıyla bakabilmek, onların durumlarına göre davranmak çok insanca... Ama engelliyi
anlamak için yeterli olur mu? İşte burası biraz tartışmalı...
Herkesin
bildiği bir hikayedir. Nasrettin Hoca damdan düşünce çevresindekilerin
"Hemen bir doktor çağıralım" sözüne, "Bana doktor değil. Damdan
düşen birini çağırın. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar..." demiş...
Ancak empatiyi de bir kenara atamayız. Burada sadece empatinin yetmeyeceğini
söylemeye çalışıyorum. "Peki öyle ise ne yapalım?" derseniz. Biri
bizi engelliyor! Bu siz olmayın!
ALİYE
YÜCEL