> Engeloji : 1.03.2019 - 1.04.2019

Translate

31 Mart 2019 Pazar

YEREL SEÇİMLER VE ENGELLİLER



Bugün ülkemizde yerel seçimler yapıldı. Bu seçim sürecinde belediye başkan adayları bir çok vaatlerde bulundular. Gördük ki engellileri de unutmadılar. Pek çoğu engelsiz bir şehir yapacaklarını ve engellilere çeşitli hizmetler vereceklerini vurguladılar. Bazısı da engelli seçmenleri ziyaret etti. Biliyoruz ki il ve ilçe belediyelerinde engelliler için çeşitli çalışmalar yapılıyor. Yapılan bu çalışmalar engelliler için büyük bir önem taşıyor. Ama yeterli değil.

Engelli haklarına göre belediyeler, engellilere uygun düzenlemeleri standartlara uygun yapmak zorundalar. Ama kamuya açık yerlerin çoğunun mimari planları engelsiz insanlar düşünülerek yapılmış ve engelliler hep göz ardı edilmiş. Sinema, tiyatro, alışveriş merkezleri, kafe ve restoran gibi yerlerin pek çoğunda rampa ve asansör yok. Üstelik çoğu kamu binalarında bile rampa ve asansör yok. Görme engelliler için hissedilebilir yüzey düzenlemeleri yok ya da yanlış yapılıyor. Kamuda işaret dili bilen kimse çok az.

Binalardaki; koridor, merdiven, rampa, asansör, tuvalet ölçülerinin ve zeminin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekiyor. Konuya gerekli hassasiyetin gösterilmesi ve gerekli düzenlemelerin mutlaka yapılması lazım. Kamu kurum ve kuruluş binaları, kamuya açık alanlar ve toplu taşıma araçları mutlaka engellilerin kullanımına uygun hale getirilmelidir. Konuyla ilgili en büyük görev de yerel yönetimlere düşüyor. Bu yüzden bu seçimler belki herkesten çok engellileri ilgilendiriyor. Engellileri etkileyecek.


Pek çok yerde kimsenin aklına engelliler gelmiyor. Eski binalarda engellilere uygun düzenlemelerin yapılmasının zor olduğunu anlıyoruz. Ancak yeni yapılan binalar için bunları yapmak çok daha kolay. Yurdun her köşesinde yeni binalar yapılıyor. Pek çok şehirde kentsel dönüşümler oluyor. Kentler planlanırken bunlar düşünülmeli ve yapılan yeni yerlerde engellilerin erişimine uygun olmayan binalara ruhsat verilmemelidir. Bu çok zor ve yapılamayacak bir uygulama değil...

Kazanan her belediye başkanı; engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak önlemler almalı, bu yönde çalışmalar yapmalıdır. Engelliye yapılan hizmetlerin yardım olarak görülmesi de en büyük yanlış olur. Bu hizmetler ve erişilebilirlik her engelli birey için gereklidir. Her vatandaş hizmetlerden eşit şekilde yararlanmalıdır. Bu durumda engellilere yapılanlar bir sosyal yardım değil, onların en büyük hakkıdır.

"Yerel yönetimlerin başarısı, engelliye verdiği değer ile ölçülür" dersek hiç yanlış olmaz. Umarız seçim sürecinde engelliler için verilen her türlü vaatler yerine getirilir. Kim kazanırsa kazansın, tüm belediyeler engelliler için bir şeyler yapmalı, onlara hizmet için yarışmalıdır. Böylece engelliler için daha yaşanılabilir şehirler meydana gelir. Umarız engelliler seçimden önce hatırlanan, daha sonra unutulan bir kesim olmaz.


ALİYE YÜCEL  

24 Mart 2019 Pazar

SALLY'NİN ŞANSI



Sally Whitney,  31 yaşında Brighton'da yaşayan genç bir kadın... 2008 yılında Sally'ye lupus (SLE) yada kelebek hastalığı teşhisi konuluyor. Bir bağışıklık sistemi hastalığı olan lupus, daha çok doğurganlık çağındaki kadınlarda görülüyor. Bağışıklık sisteminin vücut dokularına zarar vermesiyle ortaya çıkıyor. Kronik bir hastalık olan lupus; özellikle deri, eklemler, kan, böbrekler ve merkezi sinir sistemi olmak üzere vücudun farklı yerlerini etkiliyor. Açıklanamayan eklem ağrıları, deride ve özellikle de güneş gören yerlerde olan kızarıklar, ateş, kilo kaybı gibi belirtiler bu hastalığın habercisi oluyor.

Sally'ye lupus teşhisi konulduktan 4 yıl sonra da Ehlers-Danlos sendromu teşhisi konuluyor. Ehlers-Danlos sendromu da kalıtımsal bir hastalık... Hastalık; nazik bir deriye sahip olma, kolay doku zedelenmesi, yaraların iyileşmesinde gecikme, eklemlerin normalden fazla gevşek olması gibi durumlarla kendini gösteriyor. Genç kadın, bu iki hastalığın etkisiyle hayatını tekerlekli sandalyeyle sürdürmeye başlıyor. Sally, birkaç saat süren şiddetli nöbetler geçirdiğinden, her hareketinin izlemesi ve günlük işleri yapmasına yardım etmesi için bakıcılara ihtiyaç duyuyor.

Sally Whitney, 2015 yılında hayatını kolaylaştıracak yardımcı bir köpek almak istiyor. Ethan isimli bir hizmet köpeği buluyor. Ethan'ı aldıktan sonra artık hep yanında duracak bir bakıcıya ihtiyacı kalmıyor. Ethan ona her konuda yardımcı olmaya başlıyor. Çeşitli işlerini yaparken evde, alışverişte ve her yerde isteklerini yerine getiriyor. Köpeği onun eli ayağı oluyor. Genç kadın böylece özgürlük ve bağımsızlık kazanıyor. Yepyeni bir hayatı oluyor.


Sally, köpeği Ethan ile ilgili olarak: "Onsuz bir hayat hayal edemiyorum. Yatağımdan kalktığımdan yatağa girdiğim ana kadar o da bütün gün bütün gece benimle..." diyor. Anlattığına göre Ethan'ın yapabildiği pek çok farklı iş var. Sabahları banyoda yardım ediyor, kapıyı kapıyor, şampuan düşünce alıyor, havluyu veriyor. Giyineceği zaman dolabı açıyor, kıyafetleri veriyor. Gidip gelirken asansörü çağırıyor. Çamaşır yıkamasında yardım ediyor.

Ethan'ın kelime hazinesi oldukça fazla... Buzdolabından bile kapının koluna bağlı ipi çekerek, istenilenleri getirebiliyor. Hatta alışverişte ödeme yapabiliyor. Sally, bunu "Sadece "çanta" diyorum. Çantamı açıyor kartımı buluyor ve dizimin üzerine  atlıyor. Sonra "dokunma" diyorum. Ödemeyi yapıp bip sesini duyunca heyecanlanıyor. Fişi almasını istiyorum ve ağzıyla koparıp bana getiriyor. Bunu gören herkes etkilenip onu alkışlıyor..." diyerek anlatıyor.

Sally ile Ethan arasında çok güçlü bir bağ olduğu anlaşılıyor. Ethan, nöbetin erken işaretlerini tespit edebiliyor. Bunun üzerine yardım almak için koşarak Sally'nin hayatta kalmasına yardımcı oluyor. Bayıldığında yada düştüğünde eşi ve bakıcıdan yardım isteyebiliyor. Sally, Ethan sayesinde acizlikten kurtulup, kendisine güven duyan biri haline geliyor. Hayvanlar sahiplerini, sahipleri de onları çok severler. Aralarında daima özel bir bağ vardır. Bunu biliyoruz. Ama anladığımıza göre Ethan çok farklı... Böyle bir köpeğe sahip olmak herkese nasip olmaz. Bu nedenle Sally çok şanslı...


ALİYE YÜCEL

17 Mart 2019 Pazar

ÖYKÜ'NÜN HASTALIĞI



Her gece televizyon kanallarında birçok dizi yayınlanıyor. Aynı saatlerde yayınlandığı için hepsini seyretmek imkansız. Bazen seçim yaparak, bazen de tesadüfen başlayıp seyrediliyoruz. Ben de TV 8'de yayınlanan "Kızım" dizisine tesadüfen başladım. Bir iki bölüm derken şimdi seyrediyorum. Dizi sayesinde de haberdar olduğum bir hastalık var: Niamann - Pick. Dizinin başrol oyuncusu olan küçük Öykü (Beren Gökyıldız) bu hastalığa yakalanıyor. İnsan merak ediyor. Ben de nedir bu hastalık diye baktım.

Hastalık, hakkında pek çok bilgi var. Bazısı tıp sayfalarında, bazıları da farklı sayfalarda... Önce adına gelelim. Albert Niemann ve Ludwig Pick tarafından bulunduğu için bu adı almış. Kalıtsal ve ölümcül bir hastalık... Hastalığa vücuttaki lipid metabolizması sebep oluyor. Kolesterol yükseliyor. Bu hastalarda; karaciğer, dalak, akciğer, beyin ve kemik iliğinde aşırı miktarda yağ toplanıyor. Hastalığın etkili bir tedavisi maalesef henüz yok. Bazı umut verici sonuçlar olsa da, ilaçlar ancak semptomları hafifletici olarak kullanılıyor.

Niamann - Pick, 4 farklı çeşitte görülüyor. A, B, C ve D tipi. D tipi tabiri günümüzde kullanılmıyor. A tipi bebeklik döneminde ortaya çıkıyor, karaciğer ve dalak büyümesi olarak görülüyor. Kilo ve büyüme sorunları görülüyor. Sinir sistemi yavaş yavaş kötüleşiyor. A tipi hastaları erken çocukluk dönemine kadar bile yaşayamıyor. B tipinde nörolojik sıkıntılar görülmüyor. Sinir sistemi etkilenmiyor. Büyüme geriliği oluyor, karaciğer ve dalak büyüyor, akciğer sorunları görülüyor. Kanda kolesterol ve yağ yükseliyor. Kilo ve kemik sorunları oluyor. Bu hastalar yetişken olana kadar yaşıyorlar.


C tipi, gen mutasyonlarına göre C1 ve C2 olarak adlandırılıyor. C tipi genellikle çocukluk döneminde görülür. Bazen bebek ve yetişkinlerde de olabiliyor. Karaciğer hastalığı, nefes darlığı, kas dokusunda zayıflık, gelişim bozuklukları, koordinasyon eksikliği, beslenme zorluğu, göz hareketlerinde kısıtlılık oluyor. Mutasyona uğrayan genlere ilaç tedavisi uygulanır. Bu hastalar yetişkinliğe kadar hayatta kalıyorlar. Her tipin görülme sıklığı farklı oluyor. A ve B tipi dünya genelinde 250.000'de 1, C tipi ise 150.000'de 1 görülüyor.

Eminim pek çok kişi Niamann - Pick hastalığını Kızım dizisi sayesinde öğrendi. Çünkü çok nadir görülen bir hastalık. Dizi de küçük Öykü'nün Niamann - Pick hastası olduğu ortaya çıkıyor ve tedavisinin olmadığı vurgulanıyor. Doktoru onda bazı değişiklikler olacağının belirtip, hareketlerinde zorlanacağını, hafızasının da etkileneceğini söylüyor. Öyle de oluyor... Öykü, hareketlerinde zaman zaman zorlanmaya başlıyor. Anlık unutkanlıklar yaşıyor. Şimdi babasını bile tanımıyor...

Diziyi küçük büyük herkes seyrediyor. Dizinin finali nasıl olacak diye düşünüyorum. Öyle ya bu hastalığın tedavisi yok. Bu durumda Öykü ölecek mi? Diyelim ki ölmeyecek ama bu hastalığın tedavisi olmadığı biliniyor ve dizide bile söyleniyor. Peki ne olacak o zaman? Her dizinin sonu merak edilir. Ama bunun sonu iyice merak uyandırıyor. Dizi uyarlama olduğu için özgün hikayesine sadık kalınır mı bilinmez. Dizi bile olsa yetişkin birinin ölümüne bile tahammül edemiyoruz. Bir çocuğun ölümüne hiç hazır değiliz.

ALİYE YÜCEL

10 Mart 2019 Pazar

BİR HAYALİM VAR



Euronews, serebral palsili (beyin felçli) Rijad Mehmeti'nin hikayesini yayınladı. Rijad, 14 yaşında, Kosova'nın Priştine şehrinin bir banliyösü Bardhosh'ta yaşıyor. Bir erkek bir de kız kardeşi var. Rijad, "Bir hayalim var. Engelli çocukların eğitimlerinin tadını çıkarmaları için eşit haklara sahip olmaları..." diyor. Küçükken rüyasında bir okula gittiğini görüyor. Burası onun için sadece yeni bir ortam ve daha çok arkadaş değil. Hayallerindeki gibi bir okul, her şeyi yapabileceği sihirli bir yer... Potansiyeline ulaşabileceği, pek çok şey öğrenebileceği ve arkadaşlarıyla gününü geçirebileceği bir yer...

Rijad, okulu her dileğin yerine getirildiği sihirli bir yer olarak hayal etmiş. Bu yeni hayata başlamayı dört gözle beklemiş. 1 Eylül sabahı annesi hayalini gerçekleştirmiş ve onu okula götürmüş. Kendi kendine "Hayalim gerçek oluyor" demiş. Artık okula gidiyormuş... Okulun ilk gününde çok heyecanlanıyor. Seviniyor ve mutlu oluyor. Okula geldiğinde ona selam veren birçok çocuk görüyor. Okuldaki ilk günü hayallerinin de ötesinde geçiyor.

Okulda birçok arkadaş ediniyor. Ancak biri onun için çok özel oluyor. Okulun ilk günü Adrian, gülümseyerek onun yanına geliyor. Ona yardım etmek ve destek olmak istiyor. Sınıfa girdiklerinde Adrian, Rijad'ın yanına oturuyor. Defterlerini ve kalemlerini çantadan çıkarmasına yardım ediyor. Bir süre konuşuyorlar. Aralarında büyük bir dostluğun ilk tohumları atılıyor. O günden bu yana Rijad'ın en yakın arkadaşı Adrian oluyor.


Rijad, derslerin ilk zamanlarında bazı zorluklarla karşılaşıyor. Yazı yazmak istiyor, yazamıyor. Adrian, yazmasına yardımcı oluyor. Birlikte yazdıkları ilk iki harf A ve E oluyor. Bu arada Rijad karışık hisler duyuyor. Okulu seviyor, yazdığı için mutlu oluyor. Ancak Adrian'ın yardım etmesi onu rahatsız ediyor. Bir süre sonra tuvalet ihtiyacı hissediyor. Böylece bir sorun daha ortaya çıkıyor. Tekerlekli sandalyesi ile gidemiyor. Çünkü okulun tuvaletinin engelliler için uygun olmadığı görüyor. Yine Adrian ve diğer arkadaşları ona yardımcı oluyorlar. Ancak bu hiç kolay olmuyor...

Rijad, yavaş yavaş buranın aslında hayalini kurduğu okul olmadığını anlıyor. 1 Eylül 2015 tarihinden bu yana hala yazmada zorlanıyor. Hala arkadaşlarının yardımıyla okula gidiyor. Yaşadığı zorluklar hala devam ediyor. Hikayesini anlatmasının nedeni aynı zorluklarla karşı karşıya olmasından kaynaklanıyor. Bu zorluklar sadece okulla da kalmıyor. Her yerde, diğer kurumlarda ve şehirlerin tamamında olduğunu fark ediyor. Hayatını kolaylaştıracak ve daha güzel hale getirecek pek çok şeye erişiminin olmadığını söylüyor.

Rijad'ın hayalindeki sihirli okul rüyası kayboluyor. O, eşitlik istiyor. Tuvalete kendi başına gitmek istiyor. Kendi başına yazmak istiyor. Teknolojiyi kullanmak istiyor. Bu günleri sadece kendisi için değil tüm engelli çocuklar için hayal ediyor. Bütün çocukların eşit olduğu bir dünya istiyor. Rijad, "Umarım bütün çocuklar için eşit bir dünyaya sahip olacağımız, tüm çocukların okuldaki zamanlarının tadını çıkarabileceği, okulu gerçekten sihirli bir yer ve hayallerinin gerçek olduğu bir yer olarak görebileceğimiz bir gün gelecek..." diyor. Onun bu hayali dünyadaki birçok engelli çocuğun da hayali... Ne kadar tanıdık geliyor. Rijad'ın tüm hayallerinin gerçekleşmesi dileğiyle...

ALİYE YÜCEL

3 Mart 2019 Pazar

BACAĞINI KAYBEDEN MODEL PAOLA ANTONINI



Zaman zaman engelli model ve mankenlerin hayat hikayelerini yazıyorum. Çünkü, görselliğe dayanan bir mesleği engellerine rağmen yapmalarını çok önemsiyorum. Bacağını geçirdiği trafik kazasında kaybeden Paola Antonini bunlardan biri... Paola, 1994 yılında Brezilya'da doğuyor. Güzelliği sayesinde modellik yapmaya başlıyor. Sadece güzelliği ile değil zarafet ve karizmasıyla da büyük ilgi görüyor. Sosyal medyada tanınmaya başlıyor ve seviliyor.

Paola ve erkek arkadaşı 2014 yılında, Noel'de seyahat için hazırlık yapıyorlar. Valizlerini arabaya yüklerken sarhoş bir sürücü Paola'ya çarpıyor. Bacağı feci bir şekilde eziliyor. Hemen hastaneye kaldırılan genç kadın ameliyata alınıyor. Dört cerrah müdahale ediyor ve ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak bacağının dizinin altından kesilmesi gerekiyor. Kazadan sonra bacağına bakmaya cesaret edemiyor. Bacağı kesildikten sonra onun için zorlu bir süreç başlıyor.

Genç model, iyileşip yürüyebilmesi için fizik tedavi görüyor. Uygun bir protez yapılıyor. Tam yavaş yavaş  yürümeye başlayınca daha kötü bir haberle karşılaşıyor. Bu şekilde yürüyemeyeceği için bu kez de bacağının dizinin üstünden kesilmesi gerekiyor. Böylece tekrar başa dönülüyor. Bacağı tekrar kesiliyor. Yeniden tedavi görüyor. Protez yapılıyor. Yeniden iyileşme ve yürüme süreci başlıyor.

Paola Antonini, geçirdiği kazanın ardından: "Sonsuza kadar mutsuz olmak ve hayatta kaldığıma minnettar olmak gibi seçeneklerim vardı. Ben ikincisini seçtim" diyor. Instagram'da takipçilerine duaları ve sevgileri için çok teşekkür ediyor. Durumunu trajedi olarak görmediğini, yeni yaşamını bir şans olarak gördüğünü belirtiyor. Tanrıdan umudunuzu kesmeden, hayatta kaldığı için teşekkür ediyor. Ve önemli olanın bu olduğunu vurguluyor.


Paola Antonini'nin geçirdiği kaza ile başa çıkması çok etkileyici... O, bu yıkıcı olaydan güçlenerek çıkıyor. Genç model kazanın ardından yaptığı her şeyi sosyal medyada paylaşmaya karar veriyor. Ampute bacağını saklamak istemiyor. Protezini gizlemek yerine daha da göze sokuyor. Her halini çekinmeden paylaşıyor. Milyonlarca takipçiye ulaşıyor ve onların beğenisini kazanıyor. Paylaştığı fotoğraflar engelli engelsiz herkese ilham verecek türden...

Kazadan bu yana tam 5 yıl geçmiş... Paola, modellik yapmaya devam ediyor. Bir dergide yazıyor. İngilizce eğitimi görüyor. Neutrogena, The Body Shop, Under Armour ve Nissan gibi ünlü firmalarla çalışıyor. Bu yaptıklarının yanı sıra ilham kaynağı olmaya da devam ediyor. Kendi durumunda olanlara motivasyon sağlıyor. Bu durumu sadece onun için değil herkes için anlamlı bir hale dönüşüyor. Hayat enerjisi ile herkesi kendine hayran bırakıyor.

Pek çok kişi için böyle kötü bir deneyim büyük travmaya sebep olur. Hem fiziksel açıdan hem de psikolojik açıdan olumsuz etkiler bırakır. Paola'ya etkisini ve yıkımını tahmin etmek hiç de zor değil. Sonuçta bir model... Modellik yapıyorken bir bacağını kaybediyorsun. Bu durumda ne yapılabilir? Genç yaşta başına bu kazanın gelmesiyle tabii ki çok üzülüyor ve etkileniyor. Ancak anlıyoruz ki bu onu hiç etkilememiş gibi davranıyor. Durumu ciddi olsa da zararın büyüklüğünü görmüyor, bardağın dolu tarafına bakıyor. Çünkü, hayatın sizden bir şey aldığında bir diğerini hatta daha fazlasını geri verdiğine inanıyor.

ALİYE YÜCEL