> Engeloji

Translate

11 Kasım 2018 Pazar

GÖNÜLLERİMİZİN ŞAMPİYONU



2018 Dünya Ampute Futbol Şampiyonası 24 Ekim - 5 Kasım tarihleri arasında Meksika'nın San Juan de los Lagos şehrinde yapıldı. Bu şampiyona Dünya Ampute Futbol Federasyonu (WAFF) tarafından düzenleniyor. Ampute Futbol Milli Takımımız şampiyonluğu kıl payı kaçırarak dünya ikincisi oldu. Bilmeyenler için; Ampute Futbol (Engelli Futbolu); bacaklarından biri olmayan sporcuların koltuk değneği (kanadyen) kullanarak oynadığı bir engelli sporudur.

Ampute futbolun diğer futboldan farklı ve kendine özgü bazı kurallar var. Takım, 6 oyuncu ve 1 kaleciden oluşur. Kaleciler tek kolludur. Karşılaşmalar, 25’şer dakikalık 2 devreden oluşur. Devre araları 10 dakikadır. Taç atışı ayakla yapılır. Ofsayt yoktur. Oyuncular değneğiyle topu atamaz. Oyuncuların kesik uzuvlarıyla topa dokunmaları da yasaktır. Oyuncu değişikliğinde sınır yoktur. Her iki takımında mola hakkı vardır.

Dünya Ampute Futbol Şampiyonası'nda A, B,C,D,E ve F olmak üzere 6 grup yer aldı. Milli takımımız ABD, Kenya, Liberya ile birlikte F grubundaydı. Ampute Futbol Milli Takımımız gurubunu yenilginiz lider olarak tamamladı. İkinci turda İrlanda'yı geçti. Çeyrek final maçında son dünya şampiyonu Rusya ile karşılaştı. Rusya'yı 5-1 yendi. Böylece yarı finale yükselen milli takımımız yarı  finalde ev sahibi Meksika ile oynadı. Bu maçı da 4-0 kazandı. Diğer yarı final maçı Brezilya ile Angola arasında oynandı. Maçı Brezilya'yı yenen Angola kazandı.


Böylece finaldeki rakibimiz Angola oldu. Maçın normal süresinde eşitlik bozulmadı. Maç penaltı atışlarına kaldı. Milli takımımız penaltılarda 5-4 Angola'ya yenildi. Takımımız Ampute Futbol Dünya Kupası’nda şampiyonluğu kaçırdı ve dünya ikincisi oldu. Ay-yıldızlı millilerimiz ikinci olsalar da gerçekten çok güzel performans gösterdiler. Maçları çok başarılı geçti. Böylece de kendi branşında dünyanın sayılı takımları arasında yer aldılar.

Spor engelliler için büyük önem taşıyor. Ancak ampute futbola sadece bir spor karşılaşması olarak da bakmamak gerekiyor. Futbolcularda bedensel eksikliğin; sosyal hayatın içinde olmaya engel teşkil etmediğini görüyoruz. Engelli sporculardan, her türlü şartlarda hayata bağlanmak gerektiği anlıyoruz. Ayrıca; bir engelli olarak, sporcu kimliği kazanmak ve bu kimlikle uluslararası bir başarı elde etmenin de önemi var.

Futbolun çok büyük ilgi gördüğü ülkemizde ampute futbolun bilinmemesi ve ilginin az olması üzücü bir durumdu. Ampute Milli Takımımız daha önce de önemli başarılar yakaladığı halde medyada yeteri kadar yer almaması gerçekten garipti. Neyse ki artık bu durum ortadan kalktı. Milli takımımız gereken ilgiyi gördü. Pek çok haberi yapıldı. Duymayan kalmadı. Her yerden tebrikler geldi. Ödüller verildi. Ampute Futbol Milli Takımımız gönüllerimizin şampiyonu oldu.

ALİYE YÜCEL


4 Kasım 2018 Pazar

OTİZMLİ MÜZİK DEHASI ÜNİVERSİTEDE



Raci Demir, otizmli bir genç... Aynı zamanda bir müzik dehası... Raci, özel yetenek sınavının ikinci aşamasında DEÜ Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü'ne kabul edilmiyor. Ancak babası İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Demir onun için bir hukuk mücadelesi başlatıyor. 23 Ekim 2017 tarihinde başlattıkları bu mücadeleyi kazandılar. Raci şimdi üniversitede okuyabilecek...

Hukuk mücadelesini kazanan Raci'nin babası Prof. Dr. Cengiz Demir konuyla ilgili olarak "Raci, DEÜ Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü özel yetenek sınavına girmişti. İkinci aşamada elenmişti, ben de notunu sormuştum ama söylememişlerdi. Dava açtık. İzmir 6. İdare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararı verince Raci'nin okula kaydı alındı ve bütün derslerden başarılı oldu..." diyor. Sonra da "Üniversiteye giriş zor ama okuma süreci kolay oldu" diye ilave ediyor.

Geçtiğimiz yıl zihinsel engelli öğrencilerin Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) en az 100 puan almaları şartı ile özel yetenek sınavı ile üniversiteye girebilecekleri kararı alındı. Bu karara göre de özel yetenek sınavı ile öğrenci alan bölümler engelliler için ayrı bir sınav yapacaklardı. Bedensel, görme ve işitme engelli kişiler bir şekilde yüksek öğretim yapabiliyor ve üniversiteye girebiliyordu. Ancak zihinsel engelliler bundan mahrumdu. Böylece onlar da yüksek öğretim imkanına sahip oldular.


Engelli öğrencilerin kapsamı da oldukça genişti. Otizmli adaylar da engelli sağlık kurulu raporları ve YGS'de 100 ve üstünde puan aldıklarında özel yetenek sınavlarına katılabiliyordu. Raci de bu haktan yararlanarak özel yetenek sınavına katılmış... O, gerçek bir müzik dehası... Notalarına bile bakmadan pek çok parçayı; keman, piyano, çello ve akordiyon gibi müzik aletlerini çalabiliyor. Masaya vurulan bir kalemin çıkardığı sesin bile notasını söylüyor. California Üniversitesi'nin Perfect Pitch sınavından tam puana yakın bir puan alıyor. Bu yeteneği ile yüksek öğretimi hak etmiyor mu?

Şunu biliyoruz ki, zihinsel bir takım problemleri olsa da bazı kişiler gerçekten olağanüstü bir yeteneğe sahip olabiliyor. Bazı zihinsel farklılıklar insanlara özel yetenek katabiliyor. Tarihe damga vurmuş pek çok kişinin topluma garip gelen, sıra dışı farklılıkları vardı. Örneğin; Albert Einstein'in otizm spektrum bozukluğu, Issaac Newton'un Asperger sendromlu ve Steve Jobs'un disleksi  olduğunu biliyoruz. Bu örnekleri arttırabiliriz. Bu nedenle bu gibi kişilerin tespit edilmesi ve eğitim görmesi çok büyük kazanç...

Yükseköğretim Genel Kurulu'nun zihinsel engelliler öğrencilerin YGS'de en az 100 puan almaları şartı ile özel yetenek sınavı ile üniversiteye girebilecekleri karar ile ilgili bir yazı yazmış. "Umarız farklı özelliklere sahip ama yetenekli kişiler ortaya çıkar. Belki bu kişilerin üniversite eğitimine kazandırılması zor olabilir. Belki de sayıları çok azdır. Ama bir kişi bile verilen bu haktan yararlansa yetmez mi? Kim bilir belki de bir gün bu haktan yararlanan bir kişinin başarı hikayesini buraya yazarım" demiştim. İşte Raci Demir, bunlardan biri...

ALİYE YÜCEL

28 Ekim 2018 Pazar

BLOGUM 7 YAŞINDA



Blogumu tam 7 yıl önce bir ekim günü yazmaya başlamıştım. Bir kaç yıldır her ekim ayının başında bu konuyu yazıyor, "Blogumun doğum günü..." diyordum. Bu yıl "Artık yazmayayım. 10 yıl olunca hala da yazıyorsam o zaman yazarım" dedim. Dedim demesine ama dayanamadım. Yılda bir kere bir haftayı da bloguma ayırmalıyım. Bloga başlarken yıllarca yazacağımı, beğenileceğini ve ciddi bir okuyucu kitlesine ulaşacağımı düşünemezdim.

Anlar, saatler, günler, haftalar, aylar ve yıllar geçti. Aksatmadan her hafta yazdım. Her pazar mutlaka bir yazı yayınladım. Bu güne kadar da 360'ün üstünde post oldu. Günde 100 ile 800 kişi bloguma giriyor. Ayda 5 bin civarında görüntülenme oluyor. Bu da beni mutlu ediyor. Toplam sayfa görüntülenme sayısı da 360 bini buldu. Bu konuda mütevazı olamayacağım. Blogum içerik olarak başarılı...

Engeloji, malum temasal bir blog. Sadece engelli ve engellilik hakkında yazıyorum. Engelli  farkındalığı meydana getirmek istiyorum. Blogumu en çok engeli olmayanların okumasını istiyorum. Okuyup anlasınlar, nasıl engellediklerini görsünler istiyorum. Bir gün biri okur ve engellileri yanlış tanıdığını anlar diye yazıyorum. Engelliliğin yanlış bilinmesi, engellilerin yanlış tanınması beni bu konuda yazmaya zorluyor.


Bloguma bir konu bulmak için araştırma yapmayı seviyorum. Bu konuda yazacağım bir şeyler var diye düşünmek ve bir yazı ortaya koymak beni mutlu ediyor. Ancak bazen zaman konu seçememek ya da zaman yetersizliğinden yazmayayım dediğim zamanlar olmadı değil. Ama bir ihmal edersem bir daha yazmak istemeyebilirim, diye endişeleniyorum. Bu nedenle bir görev disiplini yazmaya devam ettim.

Engelli ve engellilik hakkında araştırma yapanlar mutlaka bloguma rast geliyor. Çünkü 7 yıl boyunca engelli ve engellilik konusunda çok farklı konular yazdım. Farklı farklı konularla hep engelliyi ve engelliliği anlattım. Bazen gündemdeki konular ilgili olarak bloguma ilgi artıyor. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası, Mucize filminin televizyon kanallarında yayınlanması gibi...

Hep yazıyor ve söylüyorum. Yazılarımın beğenilmesini mutlaka isterim. Ama asıl isteğim engelliyi doğru tanımlayıp bir farkındalık ortaya koymak. Yazılarım hakkında yapılan güzel eleştiriler beni mutlu ediyor. Anlaşılmak çok güzel şey... Bu 7 yıl boyunca okuyan, takip eden, beğenen, paylaşan, eleştiren, yorum yazan, ziyaret edenlere, herkese, arkadaşlarıma ve aileme çok teşekkür ediyorum.                                                                                                                                                                            
ALİYE YÜCEL    

21 Ekim 2018 Pazar

ALTIN PROTEZLİ GELİN



Günümüzde engelli kişilerin de modellik yapabileceğini kanıtlayan modeller var. Bunlardan biri de Rebekah Marine. En iyi "Biyonik Model" olarak bilinen Marine'in sağ kolu dirseğinin altından itibaren yok. Böyle doğmuş. Piyasadaki en gelişmiş protez kolu kullanıyor. Onun protezi robotik, ileri bir teknolojinin ürünü. Sinir sistemi veya beyin dalgaları yerine iç ve dış kol hareketlerini algılayan iki sensör yardımıyla çalışıyor. Protez kolunu akıllı telefonu sayesinde kontrol edebiliyor. Bu sayede parmaklarını hareket ettiriyor ve bir şeyler tutabiliyor. İşte bu nedenle ona Biyonik Model deniyor.

Marine, küçük yaşlarında kolu nedeniyle içine kapalı biriymiş. Kolunu saklayan ve kapatan bol kollu kıyafetler giyiyormuş. Ancak, bir taraftan model olmak istiyor ve bunu hayalini kuruyormuş. Bu nedenle bazı başvurularda bulunmuş ama hep olumsuz cevaplar almış. Kendisine bu alanda asla çalışmayacağı söylenmiş. Nedeni olarak da tahmin edeceğiniz gibi kolunun olmadığı belirtilmiş... Ancak o bu hayalinden asla vazgeçmemiş... Bütün ön yargılara ve her şeye meydan okumuş...

Azmi sonucunda 20'li yaşlarında moda alanda çalışmalara başlamış. Rebekah Marine, kolu sayesinde farklı olduğu için akılda kalmış ve çok kısa zamanda tanınmış. Medyada çok yer almaya başlamış. Ünü hızla yayılan Biyonik Model'in; Time, Cosmopolitan, Daily News, People Magazine gibi pek çok ünlü basında haberleri yer almış. Çeşitli moda haftalarında podyuma çıkmış. Tommy Hilfiger, Dove gibi ünlü markaların etkinliklerine katılmış... Kısacası Rebekah Marine, engelli modellerin en tanınmışlarından biri...


Biyonik Model, yaptığı konuşmalarda engellilere motivasyon olması için yaşadıklarını anlatıyor. "Ben çocukken Google ya da Facebook yoktu. Dolayısıyla bir engelli olarak ayakkabılarımı nasıl bağlayabileceğim ya da gömleğimi nasıl ilikleyebileceğim gibi bir takım bilgilere ulaşacağım kaynak da yoktu. Hepsini kendim öğrenmek zorundayım. 16 yaşına gelene kadar saçımı nasıl atkuyruğu yapacağımı öğrenemedim" diyerek her engellinin hayatında çeşitli zorluklar yaşadığına dikkat çekiyor.

Moda sektöründe çalışan Rebekah Marine, bu konudaki önemli bir eksikliği görmüş. Engelliler için özel, uyarlanabilir kıyafetler üretilmesi için çalışmalara katılıyor. Bu konu ile ilgili olarak: "Engellilere uyarlanabilir kıyafet konusu çok önemli. Neden bunu daha önce yapmadık?" diyor. Fermuar ve düğme yerine mıknatıslı, etek ve kol boyu ayarlanabilen, kolayca giyilip çıkarılabilen tasarımların gösterildiği bir defileye de kendisi gibi engelli modellerle birlikte katılmış... 

Rebekah Marine, kusursuz görünümlü modellerden farklı olduğu için sadece model değil aynı zamanda bir rol model de oluyor. Küçük yaşlarında ve genç kızlık çağlarında kolundan dolayı toplum içine çıkmaktan çekinen, kameralardan kaçan bir kızken, şimdi çok ünlü bir model. Biyonik Model, bu yıl nisan ayında evlendi. Şimdi hamile bir çocuğu olacak. Evlenirken de koluna altından bir protez taktı. Protezi parıl parıl parlıyordu. Protezini kamufle etmek yerine daha da dikkat çekici bir hale getirmiş. Özgüvene bakar mısınız? Ne büyük bir meydan okuma değil mi?
                                                                           
ALİYE YÜCEL                                                

14 Ekim 2018 Pazar

FATURA ÇAĞLA ŞİKEL'E KESİLDİ



Geçtiğimiz günlerde ünlü manken ve sunucu Çağla Şikel hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Sebebi de oldukça ilginç... Engellilere hakaret içeren sözler kullandığı için... Ağrı İl Engelliler Meclisi ve Doğubayazıt Yaşama Sevinci Engelliler Derneği Başkanı Oktay Topçi, Fox TV'de yayınlanan "Çağla ile Yeni Bir Gün" isimli programda "engellilere yönelik hakaret içerikli sözler kullandığı" iddiasıyla Çağla Şikel hakkında Doğubayazıt Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayet dilekçesi verdi.

Oktay Topçi, bu şikayet ile ilgili "Kendisi Türkiye'ye mal olmuş birisi. Şimdi biz toplumda engellilerin psikolojisini düzeltmeye çalışırken Çağla Hanım'ın çıkıp da programında engellilere yönelik 'körler, sağırlar birbirini ağırlar' sözlerini kullanması gerçekten bizi çok rahatsız etti. Engellilerin engelini ön plana çıkarmak, bunları kullanmak gerçekten çok yanlış ve rahatsız edici..." diyerek savcılığa dilekçe verdiklerini ve Çağla Şikel'den özür dilemesini istediklerini açıkladı.

Ancak şikayet konusu "Körler, sağırlar birbirini ağırlar" sözü Çağla Şikel'e ait bir söz değil ki... Her gün, her programda buna benzer öyle çok söz kullanılıyor ki. Bu yazıyı yazarken arada televizyona bakıyordum TV 8'de O Ses Türkiye programında Acun Ilıcalı da "Körler, sağırlar birbirini ağırlar" dedi. Merak ediyorum. Bakalım bu nedenle Acun Ilıcalı'ya da suç duyurusunda bulunan olacak mı? Bu tür sözler için suç duyurusunda bulunmaya kalkarsak şikayet etmediğimiz hiç kimse kalmaz.


Sonuçta herkes kullanıyor ama fatura Çağla Şikel'e kesildi. Sanırım şikayetçi olan dernek bunu bu konuya dikkat çekmek yaptı. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Amaç eğer buysa amaçlarına ulaştıklarını belirteyim. Çünkü bu şikayet çok dikkat çekti. Bir çok medyada haberleri yapıldı. Engelliler alanında başarılı çalışmaları olan Hürriyet yazarı sevgili Ayşe Baykal da bu konudaki görüşlerini yazdı. Yazısında kitabım Engeloji'den de alıntılar vardı.
 
Açıkçası engelli farkındalığı konusunda hassas olduğum ve bu konuda yazdığım halde bundan çok rahatsız olmadım. Evet söylenmese iyi ama, halk arasında çok kullanılan bir söz... Çağla Şikel'in ağız alışkanlığıyla söylediği belli... Ben bu kalıplaşmış söz ve deyimlerden ziyade engellilere bakış açışından dolayı söylenen cümlelerden rahatsızım. Normal insanların (!) engellileri;  acıma ya da küçümseme unsuru olarak gördüğü için söylediği sözlerden... Örneğin; Hande Yener'e "Hayatınızda biri var mı? Sevgiliniz var mı? " diye sorulduğunda "Sakat mıyım? Kör müyüm? Topal mıyım? Tabi ki sevgilim var..." diye cevap vermesi gibi...

Engellilerin trajik bir yaşam sürdüğü, normal bir hayat sürdürmediklerine dair bir ön yargı var. Hande Yener gibi bazı kişiler de engellileri acıma ve küçümseme unsuru olarak görüyor. İşte bu bakış açısı, düşünce ve değerlendirme ile söylenen sözler de gün geliyor atasözü ve deyim oluyor. Atasözleri ve deyimler toplumun; inanç, kültür, duygu ve düşünce yapısını yansıtıyor. Önce bu bakış açısı değişmeli ki dilimizden bu sözler uzaklaşsın. Yoksa bu sözleri daha çok duyacağız.

ALİYE YÜCEL

7 Ekim 2018 Pazar

VESTEL ENGELLERİ SEVGİYE DÖNÜŞTÜRÜYOR



Sosyal sorumluluk projeleri çok önem taşıyor. Şirketler; çocuklar, hayvanlar, engelliler ve doğa gibi farklı konularla ilgili projeler üretiyor. Vestel Şirketler Grubu da çok önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza attı. "Vestel Engelleri Sevgiye Dönüştürüyor" projesiyle, kullanım ömrünü tamamlamış ürünlerin parçalarından "engelli hayvanlar için yürüteç" tasarladı. Firma tarafından yapılan açıklamada bu projenin Vestel ve Manisa Büyükşehir Belediyesi iş birliği ile gerçekleştirildiği belirtildi.

Engelli hayvanlar için yürüteç projesiyle ilgili olarak Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan: "Vestel olarak insanlar için üretiyor ama üretim yaparken yaşadığımız çevreyi göz ardı etmiyoruz. Ürünlerimiz ve üretim süreçlerimizde çevreye zarar vermemeyi çok önemsiyoruz. Arkadaşlarımızın geri dönüşüme ayrılan Vestel ürünlerinden elde ettikleri malzemeler ile tasarladıkları yürüteçler, hayvan dostlarımızı yeniden hayata kazandırıp onlara can oluyor..." diye açıklama yaptı.

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün ise felçli hayvanlar için bakım yeri yaptıklarını söyleyip: "Trafik kazası, silahlı yaralanma ya da insan eliyle oluşan yaralanmalardan dolayı zarar görmüş olan hayvan dostlarımıza adeta bir umut olan bu güzel projeyi tasarlayan, hayata geçiren ve ön ayak olan herkesten Allah razı olsun diyorum.  Manisa'nın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hem şahsım adına, hem hemşehrilerim adına bu güzel projeye öncülük eden herkese teşekkür ediyorum" diyor.


Şirketten edinilen bilgiye göre, kullanım ömrünü tamamlamış ürünlerin parçalarından hazırlanan bu yürüteçler ilk önce Manisa Hayvan Barınağı'ndaki acımak ve engelli hayvanlara uygulanıyor. Bu hizmet daha sonra Türkiye'deki belediyelere bağlı bütün resmi barınaklarda yaşayan engelli hayvanlara götürülecek. Böylelikle engelli hayvanlara, sürünmeden yaşama imkanı sunulacak. Eğer bu yürüteçler olmasa acı çekecek, bir süre sonra ölecek hayvanlar böylece hayata dönecek.

Çeşitli şekilde kaza geçiren ve felç olan insanlar için yürüteç, protez gibi cihazlar yapılıyor ve bunlarla yürüyebiliyorlar. Sonuçta insanların başına gelen kazalar hayvanların da başına gelebiliyor. İnsanlar derdini anlatıp bir çözüm yolu bulabiliyor. Hayvanlar ise bunlardan yoksun kalıyor. Bu imkanlardan insanlar faydalanıyorsa, hayvanlar da faydalanmalı... Kazada bacağını kaybetmiş, felç olmuş hayvanlar takılan bu yürüteçlerle yürüyüp ve hayatlarına devam edebilmeli...

Eğer  yürüteçler olmasa, pek çok hayvanın bir köşede ölüme terk edileceğini unutmayalım! Engelleri yüzünden hayatlarını sürdüremeyen hayvanlar için hazırlanmış yürüteçler sayesinde hayvanlar uyutulmadan, sürünmeden, acı çekmeden yürüyebilecek ve hayatlarını sürdürecekler. Pek çok hayvanın acı sonla bitecek hikayesi Vestel sayesinde devam edecek. Bu nedenle Vestel'in bu projesi çok anlamlı...

ALİYE YÜCEL                                                                

30 Eylül 2018 Pazar

ONLAR ZİHİNSEL ENGELLİ DEĞİL


Ayşe Arman'ın "Bu nasıl vicdansızlık! Okullar 7 yaşındaki Serebral Palsili Can'ı almıyor" başlıklı yazısını görüp okuduğumda "Çok şükür ki bu yazı sayesinde pek çok kişi bir gerçeği öğrenecek..." diye düşündüm. Arman'ın bahsettiği Can, doğumu sırasında Serebral Palsili (Cerebral Palsy) yani Beyin Felci geçirmiş bir çocuk... Bedensel engelli ve elleri titriyor. Zekasında hiç bir problem yok. Yani zihinsel engelli değil. Ancak okullar onu almıyor. Çünkü, Serebral Palsililer yanlış tanınıyor.

Can, babasını kaybetmiş. Annesi ve ablaları onun eğitim alması için uğraşıyorlar. Tam 8 okula başvurmuşlar ama hiç biri almak istememiş. Başvurdukları her okul almamak için çeşitli bahaneler bulmuşlar... Veliler engelli çocukları istemedikleri için onların tepkilerinden çekiniyorlarmış! Ayrıca onu bir sorun olarak görüp, uğraşmak istemiyorlarmış... Yapılan röportajda Can'ın annesi "Bazı yöneticiler, fiziksel engelliyle zihinsel engelli arasındaki farkı bile bilmiyor. Buna eğitmenler de dahil..." diyor. Çok haklı... Evet, maalesef bilmiyorlar.

Serebral Palsi hastanın zeka düzeyiyle ilgili olmayan bir hastalıktır. Beyin ile vücuda giden sinyallerin tam olmaması nedeniyle istem dışı hareketler ortaya çıkar. Konuşurken kasılırlar, kekelerler, titrerler, yüzleri çeşitli ifadelere bürünür. Bu nedenle onları tanımayan kişiler tarafından zihinsel engelli muamelesi görürler. Bir insanın hareketlerinin yavaş, konuşmalarının bozuk olması, titremeleri onun zihinsel engelli olduğu anlamına gelmez. Normal zekaya sahip olabilirler. Ancak bunu düşünemiyorlar.


Serebral Palsili kişilere halk arasında “spastik” adı verilir. Serebral Palsililerin zeka engelli olduklarına dair var olan ön yargı nedeniyle, kendilerini doğru ifade etmeleri çok zordur. Spastik engelli birini tanıyanlar onun bir zeka sorunu olmadığını bilirler. O zaman mesele yoktur. Ama maalesef bunu bilmeyen kişiler öyle çok ki... İnsanların çoğu onları yanlış tanıyor. Toplum tarafından dışlanıyorlar, hor görülüyorlar ya da yok sayılıyorlar. Spastik engellilerden korkup kaçanlar bile olabiliyor. Oysa onlar zihinsel engelli değil. Gördüğü her engelliye zeka sorunu varmış gibi davranan kişiler en çok da onları incitiyor.

Spastik engelliler, pek çok alanda olduğu gibi eğitim alanında sıkıntı çekiyorlar. Okullara alınmıyorlar, veliler tarafından istenmiyorlar, arkadaşları tarafından dışlanıyorlar. Eğitim sisteminin onlara uygun olmaması nedeniyle performanslarını gösteremiyorlar. Oysaki beyin güçleri yerindedir, algı problemleri yoktur ve çok şey başarabilecek kapasitededirler. Spastikliğin bir akıl hastalığı veya zeka geriliği değil; sinir sistemi ve dolayısıyla kasların düzgün çalışmamasından dolayı ortaya çıktığını herkes bilmeli...

Serebral Palsililerin yanlış bilinmesi beni çok etkiliyor. Blogumda ve dolayısıyla kitabımda bu konu ile ilgili "Yanlış Tanınan Engelliler: Spastikler" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımı herkesin okumasını isterdim. Çünkü bu konu engelli farkındalığı adına çok önemli bir sorun. Ayşe Arman, çok okunan bir yazar... Röportaj da Serebral Palsili çocuklarla ilgili çok çarpıcı gerçekler var. Bu nedenle gerçeği yani Serebral Palsililerin zihinsel engelli olmadıklarını bir çok kişi öğrenmiştir diye umut ediyorum.


ALİYE YÜCEL