> Engeloji

Translate

17 Nisan 2016 Pazar

GÖRME ENGELLİ YARIŞMACI


"Kim Milyoner Olmak İster?" yarışma programı uzun yıllardır sürüyor ve ilgi ile izleniyor. Eminim pek çok kişi her bölümünü olmasa da bazı bölümlerini mutlaka izlemiştir. Ben de zaman zaman rastladığımda izliyorum. Geçtiğimiz günlerde fragmanında görme engelli bir yarışmacı olduğunu görünce merak ettim ve seyretmek istedim. Önce tanıyamadım. Sonra ismini duyunca emin oldum. Yarışmacı tanıdığım biri, Kürşat Ceylan'dı.

Kürşat'ı ağabeyi ile aynı projede beraber çalıştığım için tanıyorum. Seyredenler de anlattıklarından ve yarışmadaki başarısından sonra onu tanıdılar. Ancak, Kürşat'ın yaptıkları arasında yarışmadaki başarısı ne ki? Oradaki başarısını asla küçümsemiyorum. Tabii ki o da önemli... Hele de daha ilk sorularda elenen yarışmacıların yanında başarısı çok önemli... Ancak Kürşat Ceylan, daha pek çok başarılara imza etmiş bir genç...

Kürşat Ceylan, Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunu. Boğaziçi Üniversitesi'nde okurken Young Guru Academy (YGA) ile tanıştı. YGA, sosyal bilinçli liderler yetiştirmek vizyonuyla 2000 yılında Türkiye'de kurulan uluslararası bir liderlik okuludur. 2 yıl Kör Liderler Projesi'nde gönüllü olarak çalıştı. 3000 görme engelli arasından seçilen 600 öğrenciden biri olarak programdan mezun oldu. Görme engelli ilköğretim öğrenciler için liderlik programları tasarladı. Görme engelliler için rol model oldu.



Kürşat, Gamze Sofuoğlu ile birlikte NTV Radyo'da "Başka Bir Gözle" programını yaptı. Uluslararası bir firma olan Roche'da yönetici olarak çalıştı. Daha sonra işinden ayrılıp YGA'da profesyonel olarak çalışmaya başladı. Ödüllü bir proje olan "Hayal Ortağım" projesinin liderliğini üstlendi. Hayal Ortağım sayesinde görme engellilerin sinemada sesli betimleme ile rahatça film izleyebilmesi için çalışıyor. Görme engellilerin hayatı için çok önemli olan bu adımdan sonra, şimdi de dünyadaki görme engellilerin hayatını kolaylaştırmak için yurt dışına açılıyor. Kürşat; kayak yapıyor, gitar ve klavye çalıyor. 

Kim Milyoner Olmak İster? yarışmasında 125 bin TL değerindeki 11. soruyu açtıran Kürşat, doğru cevabı bilmesine rağmen riske girmek istemedi ve çekildi. Yarışmadan 60 bin TL ödül kazandı. Onunla ilgili olarak "Kim Milyoner Olmak İster? tarihine geçti", "Görme engelli yarışmacıdan hayat dersi", "Kim Milyoner Olmak İster? Programına Damga Vuran Görme Engelli Yarışmacı", "Görme engelli Kürşat Ceylan başarısıyla herkesi kendine hayran bıraktı..." gibi övgü dolu haberler yapıldı.

Oysa, Kürşat'ın başarısına hiç şaşırmadım. Onun ve onun gibi görme engellilerin neler yaptığını, neleri başardığını gördüm. Onların yaptığı bazı işleri hiç bir engeli olmayan kişilerin yapamayacağını da çok iyi biliyorum. Benim şaşırdığım bunun bilinmemesi... Nasıl bir ön yargı varsa. Görme engelliler ne sanılıyorsa artık... Yarışmada bir kaç soruyu bilip, başarılı olunca şaşırılıyor. Bu duruma gülmek mi gerekiyor, yoksa ağlamak mı bilemedim.

ALİYE YÜCEL

10 Nisan 2016 Pazar

FOTOĞRAFTA NE VAR?


Gün geçmiyor ki sosyal paylaşım siteleriyle ilgili bir yenilik olmasın. Dünyanın en çok kullanılan sosyal medya platformu Facebook da görme engelliler için yeni bir uygulamayı hizmete sundu. Bu uygulama Automatic Alternative Text (Otomatik Alternatif Metin) adı verilen bir fotoğraf tanıma sistemi... Bu sistem yayınlanan fotoğrafları tarıyor ve gördüklerini sesli olarak söylüyor. Paylaşılan fotoğraflarda neler olduğu artık kelimelere dökülüyor. Böylece görme engelliler de paylaşılan görsellerde neler olduğunu öğrenebiliyor.

Her gün Facebook, Twitter, Instagram ve WhatsApp gibi sosyal paylaşım sitelerinde milyarlarca paylaşım yapılıyor. Bu paylaşımlar arasında da en çok ilgi görenler fotoğraflardır. Görme engelliler maalesef paylaşılan fotoğraflarda ne olduğundan haberdar olamıyordu. İşte artık olacaklar. Facebook'ta bu uygulamadan önce ekran okuma araçları görsel paylaşımlar için sadece "fotoğraf" deyip geçiyordu. Şimdi ise fotoğraflarda görünenler, yapay zeka teknolojisiyle kelimelerle etiketleniyor.

Fotoğraflara ait açıklamalar şimdilik çok az. 100 kelime kadar... Ancak bu da hiç yoktan iyidir. Etiketlerde; yüz tanıma yöntemiyle kaç kişi olduğu, çevredeki objelerin neler olduğu, ortamın dış mı, iç mekan mı olduğu bilgisi veriliyor. Önceden bir fotoğraf paylaşılıyor... Sonra herkes o fotoğraf hakkında yorumlar yapıyordu. Ancak o fotoğrafta neler olduğunu kimse yazmadığı için görmeyen biri  için çok anlamsız oluyordu.


Görme engellilerle ilgili teknolojilerle yakından ilgilenen bir arkadaşıma bu konuyu sordum. Bu uygulamayı Amerika'da yaşayan görme engelli bir arkadaşlarına denetmişler. Paylaşılan görsel bir grup kişinin yemek yedikleri bir fotoğrafmış... Facebook'taki yeni uygulama bununla ilgili olarak "16 kişi var. Kapalı bir alanda çorba içiyorlar..." gibi bir tanımlama yapmış. Bunları yaparken kesin ifadeler yerine, olabilir gibi ifadeler kullanılıyormuş. Bu da en doğrusu olmuş... Çünkü ne de olsa yapay zeka bir yanılma payı olmalı...

Görme engelliler için çok faydalı bu uygulama şimdilik iOS işletim sistemi kullanan telefonlarla ve İngilizce olarak var. Ancak Facebook bunu geliştirmeye devam ediyor. Yakın bir gelecekte Android telefonlar için hatta internet tarayıcılarında bile bu özellik bulunacak. Farklı dillerde de olacak. Gün gelecek fotoğraflarla ilgili her soruya cevap da alınabilecek. Bu arada buna benzer bir uygulamayı Twitter da kullanmaya başlamış... Onun da hakkını yemeyelim.

Bu uygulamanın nasıl olduğunu merak ediyorum. Eminim görme engelliler için çok şey ifade edecek. İfade edecek etmesine de bu uygulama henüz çok yaygın değil. Bir kaç ülke ile sınırlı... Ülkemizde de henüz yok. Bakalım Türkiye'ye ne zaman gelecek? Bu yenilik mutlaka  yaygınlaşmalı... Facebook'ta çok sayıda görme engelli kullanıcı olduğunu tahmin etmek zor değil. İşte onlar bu erişim kolaylığından bir an önce faydalanmalı...


ALİYE YÜCEL

3 Nisan 2016 Pazar

ÖZGÜN'E ÖZGÜN ÇOCUK


Bir baba düşünün engelli çocuğunun kendisine bir ödül olarak gönderildiğini söylesin! Bunun karşısında ne diyebiliriz? Önünde saygı ile eğilmekten başka hiç bir şey... Pop müziğin sevilen seslerinden Özgün Uğurlu ile yapılan bir röportaj bize engelli evlada nasıl bakılması gerektiğini bir kez daha gösterdi. Down Sendromlu oğlu için öyle güzel şeyler söylüyor ki... Bakış acısına hayran kalıyor insan... Çok etkileniyor.

Pop şarkıcısı Özgün kendisi gibi müzisyen Nida Karaçar ile evli... Geçen yıl bir oğulları oluyor. Ediz, Down Sendromlu olarak dünyaya geliyor. Özgün, Down Sendromunu bir hastalık olarak görmediği gibi oğlunu da engelli olarak görmüyor. Oğlu Down Sendromlu olarak doğunca şaşırdığını söylüyor... Çünkü doğum öncesi yapılan test sonuçlarında Down Sedromlu olacağına dair bir şey çıkmamış...

Down Sendromlu doğmak Ediz'in isteği değildi. Bu ne onun, ne de anne ve babasının suçu... Hayatın kime ne getireceğini bilemeyiz. Özgün, oğlunun Down Sendromlu olarak doğacağı duyduğu an değil de, Ediz'i kucağına aldığı zamanda hissettiklerini önemsiyor. Ve minik oğlunu kucağına aldığındaki duygularını şu sözlerle anlatıyor: " Çok acayip bir şeydi; sanki kalbi avuçlarımda atıyordu. Biz bir bebek bekliyorduk. Allah bize bir melek gönderdi..."


Bazen babalar engelli bir çocuğu kolay kolay kabullenemez. Kendi çocuğunun engelli olmasının nedenini sorgularlar. Böylece engelli olan yavrusunun hayatını kolaylaştırması gerekirken, daha da zorlaştırırlar. Engelli çocuk büyütmek zor olabilir. Normal bir çocuk büyütmekten çok daha fazla fedakarlık isteyen bir durum olduğu kesin... Anne ve baba için hiç kolay değil. Ama engelli de olsa evlat bu... Özgün ve eşi için ise engelsiz çocuktan farkı yok. Aynı ilgi ve sevgiyi hatta belki de daha fazlasını gösteriyorlar. Bunu anlıyoruz.

Ediz bebek, çok şanslı bir çocuk... Böyle gibi bir babaya sahip... Özgün, bu durumun sosyal, psikolojik, maddi ve manevi her türlü zorluğuna katlanmaya hazır. O, "Ben sadece, Ediz'in istediği şeyleri yapabileceği bir konfor için çalışıyorum. Seveceği bir hayatı yaşasın, iyi insanlar çıksın karşısına..." diyor. Bir baba olarak onun geleceğini hazırlasa da çok iyi biliyor ki karşısına çıkacak kimselerin önemi çok büyük...

Özgün, "... Biz bir bebek bekliyorduk. Allah bize bir melek gönderdi..." diyor ya. Evet, her çocuk bir melek olarak doğar. Öyle kabul ederiz. Ama büyüyüp, yetişkin olduğunda neler olacağını, neler yapacağını asla bilemeyiz. Ediz, bir melek olarak doğdu... Üstelik büyüdüğünde de hep böyle melek olarak kalacak! Öyle değil mi? İşte önemli olan bu galiba... Ancak, bunu görebilmek, bunu idrak etmek de herkese nasip olmuyor!

ALİYE YÜCEL                                                                                        


27 Mart 2016 Pazar

YETİŞEN BİR HAYAT


Demirhan Kadıoğlu'nu şahsen tanıyor, çalışmalarını biliyordum. Engelsiz Kalemler Uluslararası Yayım Dergi ve İletişim Fuar Programı sayesinde günlerce aynı ortamda bulundum. Böylece kendisi ve eşiyle tanışma fırsatım oldu. Zaman zaman sohbetler ettik. Biri sorsa "Tanıyorum" derdim. Ama onu gerçekten tanımam "Yetiştirilmiş Hayatlar" sayesinde oldu. "Onu tanıyorum" diyebilmek için kitabının okunması gerektiğine inanıyorum. Yoksa bir şeyler eksik kalır...

Demirhan Kadıoğlu; karikatürist, yazar, televizyoncu ve radyocu... Çalışmalarını burada sıralamak mümkün değil. Böylesine yazabilmek ve çizebilmek herkesin harcı değil. Resim yeteneğine neler yazılır bilemiyorum. Fuar boyunca isteyen herkesin resmini bir kaç dakika içinde çizmesi hangi takdir cümleleriyle anlatılır? Kendi deyimiyle "en etkili iletişim ve etkileşim alanı olan çizgi" onun için çocuk oyuncağı... 

"Yetiştirilmiş Hayatlar" roman tadında bir otobiyografi... Demirhan Kadıoğlu, yetiştirme yurdundaki anılarını ve oradaki hayatını yazmış... Kitabında bize bilmediğimiz bir dünyanın kapılarını aralıyor. Bildiğimizi sandığımız ama asla tam anlamıyla bilemeyeceğimiz, empati yapmakta da zorluk çekeceğimiz bir dünyanın... Yetiştirme yurtlarındaki hayatın... İnsan yazılanların bazılarına inanamıyor, inanmak istemiyor. Okurken bir duygu seline kapılmamak, gözyaşlarına hakim olmak zor...


Yetim ve öksüz kavramları içimizi sızlatır. Ne derin manalar taşır... Ama gerçek yetim ve öksüzler yetiştirme yurtlarında galiba... Bunu bir kez daha sarsıcı bir şekilde anladım. Çünkü diğer anne ve babası olmayan çocuklar eğer yakınlarının (babaanne, anneanne, dede, hala, teyze, amca, dayı gibi) yanında kalıyorsa sevgi, şefkat, merhamet ve yakınlık görebiliyor. Oysa yurttaki çocuklar bundan mahrum kalıyor. Çocuk ve yetiştirme yurtlarındaki hayatlar tahmin bile edemeyeceğimiz türden... Oradaki çocuklar; annesiz, babasız, kardeşsiz, ailesiz olmaktan daha farklı acılar da yaşıyormuş, bunu anladım.

Demirhan Kadıoğlu, küçük yaşta iken çocuk felci geçirmiş ve onun izlerini taşıyor. Ancak kitabında engelliliğinden çok fazla bahsetmemiş... Çocuk felci geçirdiği zamanı ve bazı zorluk çektiği noktaları yeri gelince anlatmış. Ancak yaşadığı şeylerin yanında engellilik hep ikinci planda kalmış... Dünya imtihan dünyası... Herkesin bir imtihandan geçtiğini biliyoruz. İnsanların hangi imtihandan geçtiğini biz asla bilemeyiz ya da yanlış teşhiste bulunabiliriz. Ancak nedense ben kitabını okurken Demirhan Kadıoğlu'nun asıl imtihanının (aynı kendim gibi) "engellilik" olmadığını düşündüm!

"Yetiştirilmiş Hayatlar" herkesin yüreğine dokunacak türden... O nedenle mutlaka okunmalı... Demirhan Kadıoğlu, ajitasyon yapmadan yaşadıklarını çok etkileyici bir biçimde yansıtmış... Annesizliği, babasızlığı, kimsesizliği ve yalnızlığı çok çarpıcı bir şekilde anlatmış... Yetiştirme yurdu çocuklarının gerçek hikayesini bize aktarmış... Günümüzde şartlar ve imkanlar değişti. Bunu biliyoruz. Ancak çocuk yüreklerde annesiz, babasız, ailesiz olmak hiç bir zaman değişmez. "Bir gün mutlaka gelecek" umuduyla anne ve babayı beklemek her dönemde aynıdır. Öyle değil mi?


ALİYE YÜCEL         

20 Mart 2016 Pazar

FUARDAN ANILAR


Bir fuar böyle geçti. Ne güzel anlar yaşadım. Ne güzel anılar biriktirdim. Ortam kitap kokunca her şey güzeldi galiba... Yazacak ne çok şey var. Ama nereden başlamalı, neleri yazmalıyım bilemiyorum.

Fuarda benim için en anlamlı zamanlardan biri Hekimoğlu İsmail Hoca ile tanışmak oldu. Gördüğümde öyle mutlu oldum ki... Onun kitapları ne çok yüreği etkilemiştir. Hele de Minyeli Abdullah... Tanıştım ve Engeloji'yi imzalayıp verdim. Ne güzel bir andı...

Gurur Göç, Bodrum'dan geldi. Tanışmaya ve Engeloji'yi imzalatmaya... Siz beni tanımazsınız. Ama ben sizi yazılarınızdan tanıyorum. Sizinle tanışmaya geldim. Uçaktan şimdi indim. Hemen buraya geldim..." dediğinde benim için fuardaki en mutlu anlardan biriydi. Taaa Bodrum'dan gelmişti. Kendisine çok teşekkür ettim. Beni çok mutlu etti.

Fuarla ilgili yazılarıma daha sonra uzun uzun ilaveler yapmak istiyorum. Yaşadığım beni etkileyen her şeyi aktarmak,  yazmak istiyorum. Ama şimdilik bu kadar...

ALİYE YÜCEL                                                                             

ENGELSİZ KALEMLER FUARI - ALİYE YÜCEL

ENGELSİZ KALEMLER CNR KİTAP FUARI'NDA BULUŞTU

13 Mart 2016 Pazar

ENGELSİZ BİR DÜNYA İÇİN BULUŞTUK


Kitap Fuarı bitti. Fuarla birlikte "Engelsiz Kalemler - Uluslararası Yayım Dergi ve İletişim Fuar Programı" da bitti. 10 gün boyunca oradaydım. Yüz yüze görüşmediğim pek çok arkadaşımı, kardeşimi gördüm. Ne güzel dostluklar edindim. Ne güzel günler geçirdim. Yazacak ne çok şey var.

Sloganı "Engelsiz Bir Dünya İçin Buluşuyoruz" olan fuar programı Engelsiz Dünya Platformu tarafından düzenlendi. Bu bir ilkti. Fuarın en önemli farklılığından biri her engelli yazara özel bir stant tahsis edilmiş olmasıydı. Her birimiz kitaplarımızı imzaladık.

Birlikte yaşama kültürünün gelişmesi için yapılan her adım çok önemli... Bu nedenle Engelsiz Dünya Platformu'nun düzenlediği fuar programı çok değerli... Engelsiz Kalemler, çok ilgi gördü. Gelecek yıllarda daha geniş kapsamlı olacak buna inanıyorum. Emeği geçen herkese çok teşekkürler...



ALİYE YÜCEL        

6 Mart 2016 Pazar

BAKANIMIZ VE ENGELOJİ


"Engelsiz Kalemler - Uluslararası Yayım Dergi ve İletişim Fuar Programı" 04  Mart Cuma günü CNR Kitap Fuarı Hall-1'deki özel bölümde başladı. Engelsiz Kalemler'den biri de bendim. Bugün 3. gün. Bu üç gün içinde çok güzel anlar yaşadım. Çok güzel anılar biriktirdim.

Fuar programı Engelsiz Dünya Platformu tarafından düzenleniyor. Fuara; Almanya, Amerika, İsviçre, İngiltere, Fransa, Kazakistan ve ülkemizin farklı illerinden 27 engelli yazar katıldı. Hepsi çok değerli 26 arkadaşım. Bazısını yıllar öncesinden tanıyordum. Bazısını yeni tanıdım. Bazısını da henüz yakından tanımadım, tanıyacağım.


İlk gün benim için en önemli anı Kültür ve Turizm Bakanımız Mahir Ünal'ın standımı ziyareti oldu. Kitabımı eline aldı. Ben de neden Engeloji'yi ismini verdiğimden bahsettim.

İlk bölümdeki "Çocukken, bebekleri doğacak kişilerin "Kız olsun erkek olsun hiç fark etmez. Eli ayağı düzgün olsun da..." sözü içimi acıtırdı." cümlesini okudu. Sonra da her kütüphanede olması gerektiğini söyledi... 

ALİYE YÜCEL

28 Şubat 2016 Pazar

ENGELSİZ KALEMLER


Ülkemiz, engellilerle birlikte yaşama kültürünü hem toplumumuzda hem de yurt dışında yaygınlaştırmak maksadıyla konsept olarak dünyada ilk defa yapılacak önemli bir fuar programına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. "Engelsiz Kalemler - Uluslararası Yayım Dergi ve İletişim Fuar Programı" 04-13 Mart tarihleri arasında CNR Kitap Fuarı Hall-1'deki özel bölümde hayata geçirilecek. Fuar programı Engelsiz Dünya Platformu tarafından düzenlenecek.

Fuar programına "Engelsiz Kalemler" teması ile hazırlanan ve yalnızca engellilerle birlikte yaşama kültürü konusunda yayım, dergi ve iletişim faaliyetleri gerçekleştirilen kurum ve kuruluşların katılacak. 7 ülkeden katılım olacak. Engelsiz Kalemler ülkemize gelecek. İstanbul'da buluşacak. Fuara; Almanya, Amerika, İsviçre, İngiltere, Fransa, Kazakistan ve ülkemizin farklı illerinden 27 engelli yazar, 57 kurum ve kuruluş katılacak.

Fuarın en önemli farklılığından biri her engelli yazara özel bir stant tahsis edilmiş olması. Fuarda stantların bulunduğu sokaklara da toplumda farkındalığı yaygınlaştırmak amacıyla; Cemil Meriç, Aşık Veysel, Şükrü Sürmen, Mithat Enç, Helen Keller ve Prof. Dr. Nemat Kelimbetov gibi aramızdan ayrılmış olan yerli ve yabancı engelli yazar ve fikir adamlarının isimleri verildi. Bu yıl ilki verilecek "İlham Ödülleri"ni Kazakistan'dan merhum engelli yazar Prof. Dr. Nemat Kelimbetov ve Cemil Meriç'in varisleri alacak. 


Sloganı "Engelsiz Bir Dünya İçin Buluşuyoruz" olan fuar programına TRT'de yayınlanan Seksenler, Filinta ve Baba Candır Oyuncuları, Türkan Sabancı, Ediz Hun, Hülya Koçyiğit, Perihan Savaş, Turgay Tanülkü, Bulut Aras, Müfit Can Saçıntı, Metin Şentürk, Hasan Kaçan, Rasim Öztekin, İnci Ertuğrul, İskender Pala, Kahraman Tazeoğlu, Şahika Ercüment ve Voleybol Milli Takımı oyuncuları katkı sundular.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla yapılacak ve 10 gün sürecek "Engelsiz Kalemler - Uluslararası Yayım Dergi ve İletişim Fuar Programı" kapsamında Engelsiz Kalemler dışında; 9 Dakika Yeterli, Engelsiz Dünya Gönüllüsü Ol Eğitim Programı, İlham Ödülleri ve Engelsiz Lezzetler gibi ilk defa gerçekleştirilecek özel etkinlikler de yer alacak. 

Engelsiz Dünya Platformu'nun hayata geçireceği fuar programı engellilerin kültürel, sosyal gelişimleri ve dünyada engellilerle birlikte yaşama kültürünün yaygınlaştırılması konusunda önemli bir rol üstlenecek. Birlikte yaşama kültürünün gelişmesi için yapılan her adım çok önemli ve değerli... Engelsiz Dünya Platformu'nun düzenlediği fuar programının ilgi görmesi ve  gelecek yıllarda daha geniş kapsamlı olması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL                                                                             

21 Şubat 2016 Pazar

BAŞARILAR GÖRMEK İÇİN


Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonu (GESF) arasında bir iş birliği protokolü imzalandı. Böylece görme engelli yetenekli öğrenciler daha çok spor yapma imkanı bulacak. Bu oldukça güzel bir gelişme... Görme engelli öğrenciler hem eğitimlerini sürdürecekler, hem de yetenekli oldukları bir  sporda dalında faaliyet gösterecekler. Sporun sevdirilmesi ve geliştirilmesi için düşünülmüş çok güzel bir çalışma...

Sporun insanlar için önemini söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Ancak engelliler için çok ayrı bir önem taşıyor. Spor engellilere; bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan büyük katkılar sağlıyor. Spor, bir engelli için engeli ile başa çıkmakta en büyük etken... Bilmem engellileri spor yaparken gördünüz mü? Hepsi de müthiş azimli, yılmak nedir bilmeyen gerçek sporcular... Öylesine kendinden emin ve kendileriyle barışık ki... Onlara baktıkça engelli olmadıklarını, engelleri nasıl da aştıklarını görüyorsunuz.

Bu protokolden sonra Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel eğitim okul ve kurumlarına giden, kaynaştırma eğitimi alan görme engelliler böylece daha fazla fiziksel ve sosyal aktiviteye katılacaklar. Yapılan bu iş birliği ile görme engelli öğrencilerin eğitim aldığı okullarda sporun yaygınlaştırılması amaçlanıyor. Görme engelli öğrencilerin spor dallarında başarı göstermesi hedefleniyor.


Bu proje kapsamında okullarda yetenek tarama testleri yapılacak. Yapılacak tarama testleriyle yetenekli görme engelli öğrenciler tespit edilecek. Bu öğrenciler spora yönlendirilecekler. Böylece yeteneği olduğu halde spor yapamayan öğrenciler spor yapma imkanına kavuşacak. Türkiye Görme Engelliler Federasyonu'na bağlı atletizm, futbol, futsal, goalball, halter, judo, satranç ve  yüzme branşları var. Yetenekli görme engelli öğrenciler bu dallarda spor yapabilecekler.

Protokolde sporu teşvik amaçlı pek çok ayrıntı düşünülmüş... Okul spor kulübü takımlarının top, forma, eşofman, ayakkabı çanta gibi malzeme ihtiyaçları da karşılanacak. Görme engelli sporcuların katılacağı etkinliklerin geliştirilmesine ilişkin plan, program, proje gibi faaliyetlerle, onların uyum alanlarında daha aktif ve katılımcı rol almalarına yardımcı olunacak. Bu öğrencilere eğitim veren öğretmenlere de ihtiyaç duyulduğu hallerde seminer, oyun kuralları ve antrenörlük kursları verilecek.

Engelli sporcular ulusal ve uluslararası alanlarda oldukça başarılı oluyorlar. Görme engelli sporcular da Paralimpik Oyunları'nda başarılar elde ediyorlar ve oldukça iddialılar. Bu yıl da Brezilya'da Paralimpik Oyunları var. Eylül ayında yapılacak olan 2016 Rio Paralimpik Oyunları'nda tüm engelli sporcularımızın başarı olmalarını diliyoruz. İşte Milli Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonu'nun yaptığı bu iş birliği de daha çok başarılar görmek için...


ALİYE YÜCEL

14 Şubat 2016 Pazar

ENGEL OLMAK BU


Ülkemizde ve dünyada engelliler yeterince tanınmıyor, anlaşılmıyor. Böyle olunca da doğru iletişim kurulamıyor. Engellilere genellikle acımak ya da küçümsemek şeklinde çok yanlış bir bakış açısı var. Bunu yapılan araştırmalardan öğrendiğimiz gibi medyaya yansıyan haberlerden görüyor ve anlıyoruz. Öyle şeyler söylüyorlar ve engellilere öyle bakıyorlar ki insan inanamıyor. Şimdi bazılarını sıralayayım.

İlk örnek bir şarkıcıdan... Magazin muhabirlerinin sıkça sorduğu bir soru olan: "Hayatınızda biri var mı? Sevgiliniz var mı? " sorusu şarkıcı Hande Yener'e de soruluyor. O da cevap olarak "Sakat mıyım? Kör müyüm? Topal mıyım? Yaşlı mıyım yaaa? Tabi ki sevgilim var..." diyor. Evet! Hiç çekinmeden, rahatlıkla bu cevabı veriyor. Bu cevapla engellilere nasıl bir bakış açısı olduğunu da ortaya koyuyor. Engellileri hiç tanımadığı, bilmediği verdiği bu cevaptan nasıl da belli oluyor.

AK Parti Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut, bir açılışta engelliler için çıkan yasaları hatırlatıp "Bu insanlar sokağa çıkamıyorlardı, evlerde saklanıyorlardı. Anneleri babaları bu insanları sokağa çıkarmaya sıkılıyordu, utanıyordu. Ama hükümetimizin 2005 yılında çıkardığı yasa ile biz engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk. Bazıları 'Eskiden evimizdeki engelli, yatalaklar bir an önce ölse de kurtulsak diye Allah'a yalvarırdık' diyordu. Şimdi 'Aman ölmesin, evimizin bereketi bu. Ben onun yüzünden devletten 450-500 lira bakım ücreti alıyorum, aman ona bir şey olmasın diye bakıyoruz' diyorlar. İşte zihniyet değişikliği bu..." diyerek engelliye bakışının yanlışlığını ortaya koyuyor. 

Gazi olan Yılmaz Yiğit,  Ankara'da bir belediye otobüsüne bindiğinde, otobüsün şoförü gaziye kartını basmasını söylüyor. Gazi'de kartı arka cebinde olduğu ve her iki eli de olmadığı için çıkaramıyor. Şoförden yardım istiyor. Şoför açıyor ağzını yumuyor gözünü... "Sizin gibi şerefsizlerden bıktım. Bana ne. Çıkarmak zorunda mıyım? Bunlar hep böyle. Benim için mi kollarını kaybettin? Sana iyi olmuş, iyi ki kaybetmişsin. Senin gibi şerefsiz bir gaziden 2 bin 500 TL. tazminat aldım, benim için mi gazi oldun? Şerefsiz..." gibi bir çok hakaret ettikten sonra gazinin kollarını kastederek "Allah görmüş de elini almış işte..." diyebiliyor.


Amerika'da 2016 yılında yapılacak seçimlerde başkan aday adayı olan ünlü iş adamı Donald Trump, yaptığı bir seçim konuşmasında New York Times muhabiri Serge Kovaleski'nin hareket ve konuşmasını taklit ediyor. Donald Trump, mitingte Kovaleski için "İyi bir muhabir..." diye bahsedip, sonra da "Şimdi bu zavallı adamı görmelisiniz..." diyerek kollarını ve ellerini tuhaf hallere sokup, çarpıtarak muhabirle engelinden dolayı alay edebiliyor.

Son örnekte Savunma Sanayi Müsteşarlığı ARGE ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanı Ata Şenlikçi'den... Ata Şenlikçi, Engelsiz Siber Güvenlik Konferansı'na konuşmacı olarak katılıyor. Konuşmasında da "Şahsıma ait 6 çocuğum var. Elhamdülillah hiçbirinde hata yok..." diyebiliyor. Engelli için; özürlü, sakat, noksan, malul, aciz gibi çok tabirler kullanılıyordu. O da çıkıp "hatalı" dedi.

İşte böyle... Yukarıda bahsettiğim konuları zamanında uzun uzun yazmıştım. Cehalet, eğitim vs. diyeceğiz, ancak görüyorsunuz ki değil. Her kesimden ve mevkiden gelen bakış bu yönde... Gördüğünüz gibi bu örnekler medyaya yansıyanlar ve benim rastladıklarım. Bunun gibi yüzlerce örnek vardır. Üstelik bunlar söze dökülenler, bir de akıldan geçip dile getirilemeyenler var. Bunları gördükçe umutsuzluğa düşmemek elde değil. Engele ve engelliye bakış maalesef bu... Aslında engel olmak bu...


ALİYE YÜCEL

7 Şubat 2016 Pazar

ENGELLİ LEGO FİGÜRÜ


Lego, üzerindeki girinti ve çıkıntılar sayesinde birbirine kenetlenen, çeşitli renklerdeki yapı parçalarından oluşan bir oyuncak çeşididir. Danimarkalı The Lego Group isimli şirket tarafından 1949 yılında üretilmeye başlanmıştır. Önceleri tahtadan yapılmış, daha sonra plastikten üretilmiştir. Hemen hemen her çocuk Lego ile oynamıştır. Lego'nun her çocuğun hayatında önemli bir yeri vardır. Çocukların gelişimine olumlu katkısı olduğu da bir gerçektir.

"Toy Like Me" projesinden daha önce bahsetmiştim. İngiltere'de üç anne, engelli çocuklarına onlara benzer engelli oyuncak bulamayınca, engelli oyuncak bebekler tasarlayıp bunu  internette paylaştılar. İşte Toy Like Me (Benim Gibi Oyuncak) isimli bu proje dünyada büyük ilgi gördü. Oyuncak firmaları da bundan etkilendi. Pek çok oyuncak firması engelli oyuncaklar üretmeye başladı. Her ihtiyaç grubuna yönelik setler üreten ünlü oyuncak Lego da buna kayıtsız kalamamış ve engelli bir oyuncak üretmiş... İlk engelli figürünü Lego City'ye dahil etmiş...

Aslında Lego daha önce engelli bir oyuncak üretmiş... Ancak bu figür Toy Like Me grubu tarafından eleştiri almış. Çünkü, bu figür  tekerlekli sandalyede yaşlı bir adammış. "Oysa sadece yaşlı kişiler tekerlekli sandalyede olmazlar. Genç bir kişide engelli olabilir ve tekerlekli sandalyede yaşayabilir..." diye firmayı uyarmışlar. İşte bunun üzerine de Lego tekerlekli sandalyede genç bir figür üretmiş. Bu engelli gencin yanında ona eşlik eden bir rehber köpek de var.


Yıllarca çocuklar için kaleler, evler, yarış arabaları, gemiler üreten Lego şimdi bu engelli figür ile belki de çocukların dünyasına engellileri tanıtacak. Çünkü çocuk için bu engelli oyuncaklar çok önemli... Engelli çocuklar; daima kusursuz bebekleri görüp, kendilerini dışlanmış ve yalnız hissedebiliyorlar. Kusursuz olan bebekler çocuğun dünyasında olumsuz bir etki bırakabiliyor. Engelli oyuncakların, çevresinde dışlanan engelli çocukların özgüven duygusunun gelişmesinde ve kimlik kazanmasında etkisi büyük...

Aslında engelli bebekler sadece engelli çocuklar için değil, engeli olmayan çocuklar için de önemli. Engellinin dünyasını tanımaları, anlamaları ve onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeleri için... Bu bebekleri gören ve oynayan çocuk engelli birini görünce yadırgar mı? Korkar mı? Onları dışlar mı? Küçük yaşta bu gerçekle tanışmış olur. Çünkü engelli ve engelsiz bu hayatı birlikte paylaşıyoruz. Bir gün bir yerde mutlaka karşılaşıyoruz.
  
Bakalım engelli Lego Türkiye'ye gelecek mi? Merakla bekliyorum. Çünkü Barbie'nin tekerlekli sandalyedeki arkadaşı Becky'yi Türkiye'ye bulamadım. Böyle bir oyuncağı çocuğuna alacak, onunla oynatacak ebeveynler var mıdır? Bu da ayrı bir konu... Genelde çocukları engelli olmayan anne ya da babalar çocuklarını böyle bir oyuncakla oynatmak istemezler. Onları uzak tutarlar. Çünkü çocukları böyle bir oyuncakla oynarsa onların da bu hale geleceğini mi  düşünürler bilinmez! Bazı ebeveynler için engellilik kavramı kaçılması, görülmemesi, yok sayılması gereken bir kavramdır. Oysa engellilik hayatın bir gerçeğidir. Bunu görmezden gelmekle bir yere varılmaz. Bunu unutmayalım.
                                                                                                                             
ALİYE YÜCEL

31 Ocak 2016 Pazar

HATA KİMDE?


Geç kalmış bir yazı... Daha duyduğumda yazmak istedim. Ama sonra vazgeçtim. "Aman sen de... Değmez bile..." dedim. Bugün konusu tekrar geçince yazmadan yapamadım. Geçtiğimiz günlerde Antalya'nın Alanya ilçesinde düzenlenen Engelsiz Siber Güvenlik Konferansı'na, Savunma Sanayi Müsteşarlığı ARGE ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanı Ata Şenlikçi konuşmacı olarak katılıyor. Konuşmasında da "Şahsıma ait 6 çocuğum var. Elhamdülillah hiçbirinde hata yok..." diyor. Bu nasıl bir gaf?

Duyunca kulaklarıma inanamadım. Acaba söylediğini kulakları duyunca "Ben ne yaptım" dedi mi? Engelliler için yapılan bir konferansta engeli hata olarak görmek ve böyle bir cümle kullanmak için nasıl bir zihniyettir biri bana anlatsın. Cehaletin bu kadarı nasıl oluyor? Sen müsteşar ol. Engelliler için yapılan bir konferansa konuşmacı olarak çağırsınlar. Bu cümleyi sarf et. Böyle diyerek hayatının hatasını yapmış bence... O konuşurken salonda onu dinleyen pek çok engellinin olması da dikkat çekici...

Şimdi "hata" kelimesini tanımlarına bir bakalım.
1- Yanlış,
2- İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı,
3- Suç, günah, kusur.
Şimdi soruyorum "Engelli" kavramıyla söylediği nasıl bağdaşır? Hata kelimesinin anlamı için Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne baktım. Ama nereye bakarsak bakalım. Hatanın olumlu bir anlamı var mı? Var da biz mi bilmiyoruz?


Anlaşılan engelliye ne diyeceğini bilememiş. Sakat, özürlü, engelli bir şey diyecek. Ama o hatalı diyor. Engellilik konusunda bir damla duyarlılığı olmayan ve empati yapamayan birinin engelli konulu bir konferansa çağırması en büyük hata. Ancak iyi ki de söylemiş! Bilinç altı böyle çünkü... Böyle düşünüyor ki böyle söylüyor. Zihniyetini açıkça belli etmiş. Toplumun büyük bir kesiminin düşüncelerini yüksek sesle söylemiş...

Kelimeler ağzımızdan çıkarken iyi düşünmeliyiz. Herkesin, ama özellikle de yetkililerin ağzından çıkanların kulaklarının duyması gerektiğine inanıyorum. Bir taraftan engelinin ayrımcılık görmemesi, olumsuz sunulmaması için uğraşılsın. Bunun mücadelesi verilsin. Yetkili biri, bir müsteşar bunu yapsın. Engeli bir hata olarak görsün ve düşünsün. Bırakın böyle düşünmeyi, konuşmasında "Çocuklarımda hata yok!" desin. Engeli, engelliyi bir hata olarak görüyorsa bu hata kimin diye sormazlar mı adama?

İnsan biraz utanır. Şimdi bu zat engelli ve engellilik adına ne yaparsa yapsın, hatta ağzıyla kuş tutsun beni etkiler mi? Cevabım tabii ki hayır! Okumadım ama eminim sonradan da "Yanlış anlaşıldım. Öyle demek istemedim..." diye bir takım beyanı da olmuştur. Ama artık ne derse desin. Özrünü kabul eden olmayacaktır. Eğer çocukları hatasızsa (!) babaları adına çok utanmışlardır. Yok eğer utanmıyorlarsa onlar zaten hatalıdır! 


ALİYE YÜCEL 

24 Ocak 2016 Pazar

ENGELSİZ DÜNYA PLATFORMU


Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu'nun yaptığı bir sergi açılışıyla hayata geçirilen Engelsiz Türkiye Platformu'nun kapsamı değişti. Yapacağı çalışmalar uluslararası bir hale gelince "Engelsiz Dünya Platformu" oldu. Kısa adı EDP olan Engelsiz Dünya Platformu, öncelikle engelliler olmak üzere bütün dezavantajlı gruplarla birlikte yaşama kültürünü hem Türkiye'de hem de yurt dışında yaygınlaştırmak amacıyla kurulan bir sivil toplum örgütü.

Her geçen gün yeni isimlerin katıldığı platformun; üniversiteler, konfederasyonlar, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, özel kuruluşlar ve bunlara bağlı 314 dernek ve 1.100.000 üyeden meydana gelen oldukça geniş bir yapısı var. Bunların isimleri şöyle;

Kızılay,
Bağcılar Belediyesi,
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu (TSK),
Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği (TBYM),
Türkiye Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu (TAŞPAKON),
Yeni Dünya Vakfı,
İstanbul Aydın Üniversitesi,
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi,
GENAR Araştırma,
 Nakkaş Akademi ve
VEFA Yayın Yapım Grubu'dur.


Farkındalık oluşmuş bir topluluk ve dünya için var olmak misyonuyla yola çıkan platform, bütün dezavantajlı gruplarla birlikte yaşama kültürü konusunda farkındalığı yaygınlaştırma vizyonunu hedef alıyor. Engelsiz Dünya Platformu; farklılıkları kabul edip aynı zaman birleştirici olmayı, başkalarını ötekileştirmemeyi, herkese güven vermeyi, toparlayıcı ve birleştirici olmayı, sahip olduğumuz insani değerleri muhafaza etmeyi ve  herkesin değerlerine saygılı olmayı ilke ediniyor.

Platform; başta engelliler olmak üzere yaşlılar, yetim çocuklar ve kadınlar için çeşitli faaliyetler yapmayı amaçlıyor. Ayrıca, bünyesinde bulunan sivil toplum kuruluşları arasındaki tanışma, dayanışma ve müzakere olanaklarını geliştirmek, yurt ve dünyadaki olaylara ortak tepki vermek, sahip olduğumuz değerlere topluma aktarmak için çaba göstermek amaçlarından bazıları... Bu amaçları gerçekleştirmek için gerekli eğitim, bilinçlendirme, sosyal ve kültürel etkinlikler için çalışmalarını sürdürecek...

Birlikte yaşama kültürünün gelişmesi için yapılan her adım çok önemli ve değerli... Engelsiz Dünya Platformu'nun faaliyet alanları oldukça geniş... Yapacakları faaliyetlerin, olaylara verilecekleri tepkilerin, eğitim çalışmalarının, oluşturacakları lobilerin, yapacakları seminer, panel ve kampanyaların, her türlü etkinliklerin örnek olacağına inanıyorum. Engelsiz Dünya Platformu Başkanı Kenan Yabanigül olmak üzere tüm kuruculara ve yönetim kurulu üyelerine başarılar diliyorum.


ALİYE YÜCEL  

17 Ocak 2016 Pazar

ATLARI VURMUYORLAR


Bacağı kırılan atların vurulduğunu bilirsiniz. Eskiden bir atın bacağı kırıldığında iyileşemeyeceği için maalesef hayatına son veriliyordu. Bu durum bir filme bile isim olmuştu. "Atları da Vururlar" filmini duymayan yoktur. Küçük yaşlarda filmlerde bacağı kırılan atların vurulduğunu görmüş, öğrenmiştim. At düşüyor ya da kaza geçiriyor, bacağı kırılıyor. Sahibi ya da bakıcısı tabancayı çekip vuruyordu. Buna çok üzülür, "Neden vuruyorlar, neden? Neden onları da bizim bacağımız gibi alçıya almıyorlar da öldürüyorlar?" diye düşünüyordum.

Öğrendim ki o zaman bugünkü teknoloji olmadığı için mecburen böyle yapılıyormuş. Çünkü atın rahat etmesi için ayakta durması gerekirmiş. At yattığı zaman vücudundaki iç organlar ağırlık yapar nefes alması zorlaşırmış... Bu nedenle atlar ayakta rahat eder, ayakta durmak istermiş. Kırılan kemiğin kaynaması 2-3 ay sürer. Bu süre içinde atın hareketsiz yatması, oraya güç yüklememesi gerekirmiş... Atlar hareketsiz kalamadıkları, kalkmak istedikleri için kaynama gerçekleşemez ve bu yüzden çaresiz kalınıp, bacağı kırıldığında vurulurlarmış...

Neyse ki bu durum artık değişti. Gelişen teknoloji ile atlar artık tedavi edilebiliyor. Onlara da protez bacak takılıyor. Böylece atlar hem yürüyor hem de hayatları kurtuluyor. İşte Papi'nin hikayesi de böyle... Balıkesir'in Bandırma ilçesinde yaşayan Papi isimli at dört yıl önce bir trafik kazası geçiriyor. Sol arka bacağından ağır yaralanıyor. Bir veteriner müdahale ediyor ve bacağını kesiyor. Tedavisinin devam etmesi gerekiyor. Ancak Papi, sahibini de kanserden kaybediyor.


Hayvanları Koruma Derneği (HAYKOD) onun durumunu öğreniyor. Papi bunun üzerine Jokey Kulübü'nün de desteğiyle HAYKOD tarafından Ankara'ya bir barınağa getiriliyor. Yaptığı ortez ve protezler sayesinde binin üzerinde hayvanı yürütmeyi başaran Niyazi Çapa, Papi'yle ilgileniyor. Ona önce metal bir destek sonra da bir protez yapıyor. Papi, proteze çok çabuk alışıyor. O günden bu yana protez bacağı ile hayatını sürdürüyor. Yürüyor, hatta koşuyor. Niyazi Çapa onun için "Papi, aslanlar gibi..." diyor.

Papi'nin protezi geçen dört yıl boyunca hayırseverlerin desteğiyle tam üç kez değiştirilmiş. Değiştirilmesi gerekiyormuş, çünkü yıllar geçtikçe fiziki özellikleri de değişiyor yeni bir proteze ihtiyaç duyuyormuş. Papi'nin son protezinin malzemesi Amerika'dan gelmiş ve silikondan yapılmış... O, şimdi bu yeni protezle çok daha rahat edecek ve daha rahat yürüyecek... Papi de her canlı gibi daha güzel bir hayatı hak ediyor.

Önceden olsaydı kaza sonrası vurulacak olan atlar günümüzde protez sayesinde hayatını sürdürebiliyor. Bu güzel bir gelişme... Bir bacağını kaybeden bir  insan protez sayesinde nasıl yürüyorsa, atlarda bundan faydalanıyor. Böylece atların öldürülmesi artık tarihe karışıyor. Bacağı kırılan atın acı sonla bitecek hikayesi güzel bir şekilde devam ediyor. Artık atları vurmuyorlar!

ALİYE YÜCEL 

10 Ocak 2016 Pazar

BENİM GİBİ KEDİCİK


"Benim Gibi Oyuncak" kampanyasını biliyorsunuzdur. İngiltere'de yaşayan üç anne, engelli çocuklarına onlara benzer oyuncak almak istiyorlar. Ama istedikleri oyuncakları bulamıyorlar. Bunun üzerine "Benim Gibi Oyuncak" (Toy Like Me) adı altında ilginç bir proje başlatıyorlar. Anneler, engelli çocukları için onlar gibi engelli oyuncak bebekler tasarlıyorlar... İşte size bunun benzeri bir durumdan bahsedeceğim. Bu defa "Benim Gibi Kedicik" hikayesi...

Olay, ABD'nin California eyaletinde yaşanıyor. Scarlette Tipton, 2 yaşında bir kız çocuğu... Hayatın kime ne getireceğini bilemiyoruz. Minik Scarlette, daha 10 aylık iken kolu şişiyor. Sürekli şişmesi üzerine doktora götürülüyor. Tetkikler sonuncu küçük kızın kolunda ender rastlanan türde bir kanser olduğu anlaşılıyor. Tedavisi olmayınca da kolu omuz hizasından itibaren kesiliyor. Scarlette'nin hayatı kurtuluyor. O günden sonra hayatına tek kol ile devam ediyor.

Ailesi minik kızlarına özel bir yeni yıl hediyesi vermek istiyor. Annesi Simone Tipton ve babası Matt Tipton ona, arkadaş olacak evcil bir hayvan almayı düşünüyorlar. Aylarca da arıyorlar. Bir gün hayvan barınağına gittiklerinde orada gördükleri minik bir kedi onları çok şaşırtıyor... Scarlette'nin annesi Simone Tipton, Doc'la karşılaşma hikayeleri için "Barınakta gördüğümüz manzara karşısında çok şaşırdık. Tatlı tatlı miyavlayan minik kedinin de sağ ön bacağının da aynen kızım Scarlette'nin gibi yok olduğunu gördük ve daha uygun bir kedi bulamayacağımızı anladık. Ayrıca kızımda onu çok sevdi..." diyor. Böylece, aile kızlarına benzer bir kedicik görünce onu almak istiyor.


Ailesinin Scarlette'e hediye etmek istedikleri Doc ise daha 3 aylık bir kedi yavrusu... Doc, soğuk havada ısınmak için bir arabanın motoruna giriyor. Minik kedinin patisi motorun pervanesine sıkışıyor. Hemen veterinere götürülüyor ve tedavi ediliyor. Ancak sağ patisi kurtarılamıyor ve kesiliyor. Doc, hayvan barınağında yaşıyor. Hayvan barınağının yetkilileri verdikleri her hayvanın nereye verileceği konusunu iyi düşünüp, iyi bakılacağından emin olmak isterler. Her hayvan özen ister. Ancak Doc'un durumunda olan bir kedi için çok daha dikkatli olmak gerekiyor. Yetkililer Scarlette'in durumunu öğrenince; onların tam verilecek bir aile olduğunu düşünmüşler. Böylece, Scarlette bu çok özel hediyeye sahip olmuş...

Çocuklar hayvanları çok severler. Özellikle de minik kedileri... Ancak Scarlette için Doc'un yeri çok daha farklı ve önemli... Çünkü benzer bir kaderleri var. Benzer şeyler yaşayan bu iki miniğin dostluğunun çok özel olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Şimdi de kader onları bir araya getirmiş ve aynı evde yaşıyorlar. Video ve fotoğraflarına bakınca birliktelikleri insanı yüreğinden yakalıyor ve tatlı bir tebessüm ettiriyor. Her ikisi de çok mutlu görünüyor.

Gelelim Scarlette'in ailesine... Ailenin engel ve engelliye bakışı ne kadar önemli. Scarlette'in ailesi oldukça bilinçli. Onlar, minik bir bebekken bir kolunu kaybeden kızlarının bu durumla baş etmesi için elinden geleni yapıyor. Bir patisi olmayan bir kediyi almaları da bunu gösteriyor. Bu minik kedicik Scarlette'e çok güzel bir yol arkadaşı olacak. Aralarında çok özel bir bağ oluşacak. Durumuna daha kolay uyum sağlayacak. Böylece, Scarlette, Doc'a baktıkça ve onunla birlikte büyüdükçe yalnız olmadığını anlayacak.

ALİYE YÜCEL


3 Ocak 2016 Pazar

"BAMBAŞKA" BİR ENGELLİ FİLMİ


Yeni bir engelli filmi daha vizyona girmeye hazırlanıyor. "Bambaşka" 8 Nisan 2016 tarihinde vizyonda olacak. Film, bir kaza sonucu engelli hale gelen Doğa'nın hayata tutunma çabasını konu alıyor. Filmin haberlerini, afişini ve fragmanını görünce çok şey vaat ettiğini görüyoruz. Beğeniyle seyrettiğimiz ve çok sevdiğimiz eski Türk filmleri tadında bir film gibi... Umarım sonu eski Türk filmlerinden farklı olur!

Engelli farkındalığını anlatmak için çekilen filmin yapımcısı ve senaristi Bülent Aydoslu. Yönetmeni ise Bahadır Abşin. Filmin başrollerinde; Buse Sevindik, Birgül Ulusoy, Caner Tanrıverdi, Tayfun Sav, Fatih Paşalı ve paylaştığı fotoğraflarla sosyal medya fenomeni olan Cansu Taşkın oynuyor. Film, bir sosyal sorumluluk projesi olarak düşünülmüş... Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen filmin çekimleri İzmir Boyoz Akademi Oyunculuk Okulu tarafından yapılmış... Komedi filmlerinin ilgi gördüğü günümüzde romantik bir dram olan filmin ilgi görmesini dilerim.

Filmin konusu şöyle: Doğa, üniversite öğrencisi genç bir kızdır. Hayat dolu, eğlenceli biri olan Doğa bir kaza geçirir. Kaza sonucu omurilik felci olur ve belden aşağısını hissedemez. Tekerlekli sandalyede yaşamaya başlar. Hayatı tamamen değişen ve yaşama sevincini kaybeden genç kız bir gün Yiğit ile tanışır. Yiğit, medyatik bir oyuncudur ve nişanlısı tarafından aldatılmıştır. Yiğit, ruhsal yıkımını atlatmak isterken, Doğa da Yiğit'le hayata tutunmayı dener. İki genç, engelli ve engelsiz kişilerin birlikte yaşayabileceğini gösterirler...


Bambaşka için yapılan haber, fragman ve tanıtımlardan anlıyoruz ki filmde engelli birinin hayata tutunma çabaları ve çevresiyle olan ilişkileri ele alınıyor. Doğa, engelli hale gelince hayata küsüyor. Sonradan engelli hale gelen kişilerin bu ruh halinde olması çok rastlanır bir durum... Hayatını normal bir şekilde sürdürürken birden engelli olmak, tekerlekli sandalyede yaşamaya başlamak hemen kabullenilir bir durum değil. Ancak hayat devam ediyor. Doğa da mücadelesini sürdürürken; sevip, seviliyor ve hayata başka bakıyor. Bambaşka, bir sevgi filmi... Sevgi ve aşk gerçek olunca engelli, engelsiz ayrımı kalmıyor.

Seyretmeden bir şeyler yazmak pek uygun değil. Ancak, film sadece engellinin değil, çevresinin de engel ve engelliye bakışını yansıtıyor. Yiğit, aldatılmanın yıkımını Doğa'nın sevgisiyle atlatmaya çalışıyor. Mutluluğu onda buluyor... Film de pek çok engelli ebeveyninin çabalarını da görüyoruz. Doğa'nın annesi Hatice Hanım kızı için her türlü zorlukla savaşıyor. Kızının eski günlerine dönmesi için çabalıyor... Babası Behzat Bey de kızı için ne yapacağını bilemiyor ve onun mutlu olması için uğraşıyor...

Bir engelli hikayesini anlatan Bambaşka'nın nesi bambaşka çok merak ediyorum. Doğa rolündeki oyuncunun engelliyi nasıl canlandırdığını da... Eski Türk filmlerine benzeyen filmin  sonunun onlara benzemesini istemiyorum. Sonunda Doğa iyileşip, kalkıp yürümesin! "Bu nasıl bir dilek?" diyenlere şunu söylemek istiyorum. Unutmayın, ömür boyu bu şekilde yaşayanlar var. Bir kişinin sevgiyi ve mutluluğu hak etmesi için mutlaka engelsiz olması gerekmiyor. Engelli ve engelsiz kişiler de birlikte mutlu olabilir. Biraz da bunlar anlatılmalı...

ALİYE YÜCEL

Formun Üstü