> Engeloji : Engelli Çocuk

Translate

Engelli Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Engelli Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ekim 2024 Çarşamba

ENGELLİ ÇOCUĞA EBEVEYN OLMAK...


Amerikalı yazar Kelley Coleman "Engelli Bir Çocuğa Ebeveyn Olmak Hakkında Kimsenin Size Söylemediği Her Şey" (Everything No One Tells You About Parenting a Disabled Child) isimli bir yeni kitap yazdı. Kitap adından da anlaşılacağı üzere ebeveynlere; tanı, okul, sigorta, engelli hakları ve ebeveynlik hakkında rehberlik, hikayeler ve destek sunan bir yol haritası olarak yazılmış. 

Engelli çocukların ebeveynleri için, hizmetler ve destek arasında nasıl bir yol izlemek gerektiğini anlamak zor olabilir. Kitapta engelli bir çocuğa ebeveyn olmak konusunda değerli tavsiyeler yer alıyor. 

Yazar Kelley Coleman kitabına:
"Hoş geldin. Burada olacağını hiç düşünmedin, değil mi? Eğer bunu okuyorsanız, muhtemelen engelli bir çocuğun ebeveynisiniz ve bunalmış, bitkin hissediyorsunuz ve tüm bu olanlardan dolayı kafanız karışıyor. Yürüdüğünü sandığın o basit yol mu? Evet, artık farklı bir yoldasın. Eski yol artık yok. Aynı şekilde. Yalnız değilsin. Çocuğunuzu dünyadaki her şeyden daha çok seviyorsunuz. Ama ya izlenecek yollar? O kadar da değil…" diye başlıyor. 

Sonra şöyle devam ediyor:
Birden fazla engeli olan iki çocuğa ebeveynlik yapma deneyimimden, kimsenin bunun nasıl yapılacağını bilmediğini öğrendim. Kendimizi bu işin ortasında bulduğumuzda tüm tekerlekleri yeniden icat ederiz! Bu yolculuğun başında gerçek, pratik bilgi almanın en iyi yerinin genellikle diğer ebeveynlerden olduğunu öğreniyoruz. Daha sonra bilgili ebeveynler oluyoruz.

Sonunda bu kitap, o ebeveynler olma yolundaki yol haritanızdır. Bu işi çözen, başaran ve yol boyunca çocuğunuzun başarısını kutlayan ebeveynler... İster yeni teşhis konulan bir bebeğe ebeveynlik yapıyor olun ister yetişkin çocuğunuzun bakıcısı olun, bu kitap tam size göre.

Herkes için işe yarayacak sihirli çözümlere sahip olmayı dilerdim ama her bölge, aile, çocuk ve engellilik için birbirinden çok farklı sistemler mevcut. Ancak bu sistemler genellikle birbiri ardına gelen baş ağrılarıdır. İmkansız hissedebilirsiniz. Keşke bu işler bu işi bilen insanlar tarafından yönetilmiş olsaydı.

Bu kitapta işime yarayan şeyleri bulacaksınız. Birçoğu da işinize yarayacaktır. Söylediklerim size uymuyorsa, kesinlikle görmezden gelin. Sistemler, hizmetler ve destekler, aynı federal yönergelere göre bile eyaletten eyalete inanılmaz derecede farklıdır. Ve çocuklarımız daha da eşsiz. Engellilik her ailede farklı görünecektir. Olması gerektiği gibi. Her çocuk farklı şekilde gelişir ve büyür. Ve çocuğunuzun izlediği yol onu diğerlerinden daha fazla veya daha az yapmaz. 

Şu anda liseyi onur derecesiyle bitirecek olan çocuğu için üniversite gezileri planlayan bir arkadaşım var. Geçtiğimiz yılın büyük bir kısmını çocuğuyla birlikte hastane odasında geçiren, birden fazla ameliyat ve ağrı tedavisi için aylarca hastanede kalan bir arkadaşım daha var. Her iki aile de engelli bir çocukla yaşam deneyimi yaşarken, bu deneyimler, çocuklarını tutkuyla seven harika ebeveynler için bile yaşamı açıkça farklı şekilde etkiliyor. 

Arkadaşım Jill geçenlerde bunu  "Hepimiz aynı okyanustayız ama çok farklı teknelerdeyiz. Bazı günler hangi tekneye bineceğimden emin değilim. Hepsi yüzüyor. Bazılarında kürek çekmekte zorlanıyorum" diyerek açıkladı. 
Ve kürek çekmek benim için sizin için olduğundan farklı görünüyor. Bununla ne demek istiyorum? Hepimiz ebeveynliğimize ve sularda yol alma şeklimize kendi yaşam deneyimlerimizi getiriyoruz...

Kendi ailemde, zaman ayrıcalığının çocuğumun lehine işlediğini gördüm. Çocuğumun ihtiyaç duyduğu desteği alabilmesi için öğrenmek, çözmek ve işleri halletmek için zaman ayırabildim. Buna ek olarak, ırk, eğitim, gelir güvenliği ve destekleyici arkadaş ve aile ağı gibi diğer ayrıcalıklarım olduğunu da kabul ediyorum. Ve bunların hepsi benim için hala çok zor. 

Çocuğumu sevmek zor mu? Hayır, asla. Ama tüm bu evrak işleri? Evet, berbat. Bu kitapla amacım, bu şeyleri öğrenmek için harcadığım zamanın, paranın ve stresin çoğunu başkalarına kazandırmak. Başkalarına hem çocuklarını desteklemek hem de bu yolda karşılaşacakları önyargılarla yüzleşmek için kullanabilecekleri bilgiler vermeyi umuyorum. Hepimiz aynı gemide değiliz. Birbirimize kürek çekmede yardımcı olalım. Tüm çocuklarımız için...

Bu kitap tek bir mükemmel çözüm sunmakla ilgili değil. Engellilik çözülmesi gereken bir sorun değil! Çözmemiz gereken sorun herkes için; yeterli, erişilebilir desteğin olmamasıdır.  Bu kitap tıbbi veya yasal tavsiye olarak tasarlanmamıştır, çünkü ben ne doktor ne de avukatım. Temel konulara yönelik bir rehberdir, böylece daha iyi sorular sorabilir, daha iyi yanıtlar alabilir ve daha iyi çözümler bulabilirsiniz.

Bu kitabı yeni hayatınızın ihtiyaç duyacağınız bir haritası olarak düşünün. Buradan nereye gideceğiniz size kalmış. Çocuğumda nadir görülen, teşhis edilmemiş bir genetik sendrom var. Muhtemelen çocuklarımız çok farklıdır ve ayrıca birçok benzerliğe de sahiptir. Tıpkı hepimizin ebeveynleri gibi. 

Bir ebeveyn olarak çocuğunuzun neye ihtiyacı olduğunu bilmiyorum. Ama sizin neye ihtiyacınız olduğunu biliyorum: Anlayabileceğiniz ve kullanabileceğiniz bilgiler var. Çocuğunuza yardım etmek için burada değilim. Size yardım etmek için buradayım." 

Okuduğunuz gibi kitaptan bazı önemli alıntılar yaptım. Umarım kitap Türkçeye de çevrilir ve bir çok ebeveyne yol haritası olur. Çünkü buna gerçekten ihtiyaç var.

Kaynak: https://www.kuow.org/ 

ALİYE YÜCEL


8 Eylül 2024 Pazar

NARİN'İN ENGELLİ ABLASI


Diyarbakır'da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan sekiz yaşındaki Narin Güran cinayeti hepimizi çok etkiledi. 

Bunun etkilerinin üzerine bir iddia daha ortaya atıldı. Narin'in engelli ablası Tülin'in de şüpheli şekilde can verdiği iddia edildi. İddiaya göre Narin'in engelli ablası olduğu ve 2019 yılında küçük yaşta iken merdivenden düşerek hayatını kaybettiği söylendi. 

Güran ailesinin engelli olan bu kız çocuğunun cinayet nedeniyle mi, yoksa kaza ile mi hayatını kaybettiği bilinmiyor. Narin'in ölen engelli ablası için "Düşüp öldü deniliyor" ve otopsi yapılmadan defnediliyor. Böylece konu kapanıyor. 

Acaba ablası nasıl öldü? Bu bir doğal ölüm mü? Yoksa cinayete mi kurban gitti? Ve en önemlisi engelli biri merdivenden nasıl düşüyor? Bu soruların cevabı çok önemli...

Narin'in ölen engelli ablasının da mezarı açılarak mutlaka DNA örnekleriyle doğal ölüm mü, cinayete kurban gidip gitmediği araştırılmalı... Ayrıca sonradan engelli olduğu söyleniyor. Nasıl engelli hale geldi o da ayrı bir soru... Bu çocuğun da mezarı açılarak otopsi umarım. Davaya bu da eklenmeli...

ALİYE YÜCEL

30 Ağustos 2024 Cuma

KINIYOR MUSUNUZ?

Engeli Mahremiyeti ekibi olarak her hafta instagramda engelli farkındalığına dair paylaşımlar yapmaya devam ediyoruz. 

Bu haftaki paylaşımımız oldukça eleştirilere sebep olan bir konu olduğu için blogumda da paylaşmak istedim.

Ekibimizdeki danışmanımız Öğretim Görevlisi Gülsiye Bıçak'ın sosyal medyada gördüğü bir paylaşım önerisiyle hazırladık. 

Paylaşımımızda;

"Çocuklarını bakımevine veren aileleri kınıyor musunuz?

Her engelli ve her bakıma muhtaç kişi aynı kategoride  değerlendirilmemelidir.

Bazen ailenin başka seçeneği olmayabilir ya da çocuk için gereklidir."



Cümlelerini yazdık. Bu cümleleri yazmama sebep olan paylaşımın hikayesinde anne şöyle sesleniyordu:
 
"Çocuklarını bakımevine veren ailelerin kötü insanlar olduklarını düşünüyordum. Ben bunu asla yapmam diyordum. Ancak oğlum üç yaşındayken şiddet eğilimi göstermeye başladı. 

O zaman bile, "Ne olursa olsun, onu bakımevine vermem," diyordum. Fakat büyüdükçe şiddetini kontrol edemez olduk ve 12 yaşında onu yatılı bakımevine vermek zorunda kaldık. O gün hayatımın en acı günüydü. Önceden önyargılı olduğum ailelerle ilgili belki de hep yanlış düşünmüştüm. Belki onlar kötü insanlar değildi. "Ben asla yapmam," demeden önce belki bir an durup düşünmek gerekir..."

Annenin samimi itirafı böyleydi. Bu bazı konularda ön yargının bizi nasıl yanılgıya götürdüğünün etkileyici bir örneği... 

ALİYE YÜCEL

29 Ağustos 2023 Salı

LEGO'DAN BRAILLE ALFABELİ PARÇALAR


Dünyaca ünlü oyuncak firması Lego, görme engelli çocukların da oyuncaklarını oynayabilmesi için braille alfabesiyle kodlanmış parçaları satacağını duyurdu. 

Dünya'da en çok satan oyuncak ürünlerinden olan Danimarka merkezli Lego, görme engelli çocuklar için özel yapım parçalar satmaya başlayacağını açıkladı. 

Lego, 2020 yılından bu yana braille alfabesiyle kodlanmış parçaları görme engelli kuruluşlarıyla birlikte test etti. Test sonuçlarından memnun olduğunu belirten Lego, bu girişim ile ebeveynlerin görme engelli alfabesini öğrenmelerine yardımcı olacaklarını umduğunu ve braille alfabeli ürünlerin önümüzdeki aydan itibaren satın alınabileceğini açıkladı.


Birleşik Krallık'ta görme kaybı yaşayan insanlar için faaliyet gösteren Kraliyet Ulusal Körler Enstitüsü (RNIB) elçisi Dave Williams, Lego aracılığıyla braille alfabesini öğrenmenin sürecini hızlandırdığını ve eğlenceli hale getirdiğini söyledi. 

Williams, braille alfabeli legolar için "Herkesin tanıdığı bir oyuncağı kullanmak garip hissettirmiyor ayrıca engelleri de ortadan kaldırıyor" dedi. 

Braille kodlu parçaların tasarımcısı Rasmus Løgstrup, "Parçalar, binlerce talep aldı. Ailelerin birlikte braille alfabesiyle oynayarak eğlendiklerini görmek için sabırsızlanıyoruz" sözlerini ifadesinde bulundu.

Kaynak: The Guardian

ALİYE YÜCEL 



21 Haziran 2020 Pazar

OTİZMLİ BUĞRA'NIN AZMİ

Buğra Çankır'dan bahsedeceğim bu yazımda... Otizmli bir gencin büyük başarısından... Genç yetenek, üniversite eğitimi ile yetinmeyip yüksek lisans yaptı. Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Anasanat Dalı Yüksek Lisans tezini başarıyla tamamladı ve mezun oldu.  Buğra otizmli ve iletişim kurma konusunda ağır engeli var. Ancak o dünyadaki 645 üstün yetenekli otizmlilerden biri... 
Buğra Çankır, henüz 2 yaşında iken otizmli olduğu anlaşılmış... Ama o farklı olduğunu göstermiş ve 3,5 yaşında okumaya başlamış. 10 yaşında geldiğinde de müziğe olan yeteneği keşfedilmiş. İletişimde güçlükler yaşasa da "mükemmel kulak" ya da "tam kulak" olarak nitelenen ve doğadaki tüm sesleri nota olarak tanımlayabilen özel  bir yeteneği var. 2004 yılında California Üniversitesi tarafından yapılan "mutlak kulak" testinde o güne dek yapılan sınavlardan en yüksek puanı (tam puan) alan Çankır, 2007 yılında ise Wisconsin Medical Society tarafından "Müzikal deha" olarak literatürde yerini aldı. 

Buğra Çankır, 2011 yılında İngiliz Kraliyet Akademisi lisans öncesi programını  tamamladı. Piyano dalında "Associated Board of the Royal School of Music, Piano Grade 8" sertifikasını aldı ve kaynaştırmalı öğrenci olarak Hatay Bedii Sabuncu Güzel Sanatlar Lisesi'ni bitirdi. 2016 yılında İskenderun Teknik Üniversitesi Mustafa Yazıcı Devlet Konservatuarı'nı bitirdi. 2018 yılında ise AKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Anasanat Dalında yüksek lisansa başladı. Bu yılda yüksek lisansını bitirdi. 

Buğra Çankır ile ilgili yapılan haberleri okuyunca ailesinin çok büyük desteği olduğunu gördüm. Onunla gurur duyuyorlar. O bu yönden çok şanslı... Babası Kemal Çankır, yapılan bir röportajda oğlunun müziğe olan ilgisi ve yeteneklerini keşfettikleri günden sonra ailece otizmin olumsuz yönünü geride bırakıp Buğra'nın müziğe olan ilgisine odaklandıklarını belirtiyor. Böylece bu bakış açısının ne kadar değerli olduğunu bize anlatmış oluyor. Oğluna olan güvenini belirtip onun daha bir çok başarılara imza atacağını her fırsatta dile getiriyor. 

Buğra, ilköğretimi öğretmen olan annesinin yanında yapıyor. Annesi, engelli çocuğu olan ailelere hitaben "Hangi engelle karşılaşırlarsa karşılaşsınlar eğitim camiasında olur, oturdukları muhitte komşularından olur pes etmesinler. Buğra'nın bir misyonu oldu. Engelli çocuk aileleri, çocuklarının peşini asla bırakmamalı. Bütün anne babalar çocuklarıyla bir şekilde ilgileniyorlar ama bir noktada çevreden bir şey gördüğünüzde demoralize olabiliyorsunuz, orada canınız yanıyor. O zaman aileler bırakabilir ama o noktada asla çocuklarını bırakmamalılar" diyor.

Otizmli bazı kişiler çok özel yeteneklere sahip oluyorlar. Bu bir ya da daha fazla alanda olabiliyor. Üstünlük gösterdikleri yerler; hafıza, sanatsal veya müzikal alanlarıdır. Buğra Çankır da bunlardan biri... Buğra'nın yeteneği de müzikal alanda... O, onun durumundaki çocuklara imkan ve fırsat verildiğinde nerelere gelinebileceğini bize gösteriyor. Bu nedenle ailelere ve öğretmenlere büyük iş düşüyor. Bu çocukları fark etmek ve onları yeteneklerine göre yönlendirmek...

ALİYE YÜCEL

12 Nisan 2020 Pazar

ÖZEL ÇOCUKLARA ÖZEL İZİN



Korona virüsü nedeniyle birçok önlem alındı. 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlara sokağa çıkma yasağından sonra, 20 yaş altı genç ve çocuklara da sokağa çıkma yasağı geldi. Geldi ancak bu bazı aileler için zor bir durumu ortaya çıkardı. Çünkü bazı zihinsel engelli özel çocuklar için bu karara uymak oldukça zordu… Bu görülmüş olmalı ki İçişleri Bakanlığı, “özel çocuklar” için yeni bir genelge çıkardı.

İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine “özel gereksinimi” olan genç ve çocuklarla ilgili istisnaları içeren bir ek genelge gönderdi. Bu genelgeye göre; 20 yaş altı (1 Ocak 2000 sonrası doğan) genç ve çocuklar arasında; otizm, down sendromu ve ağır mental retardasyon gibi engel tanısı konulmuş olanların dışarı çıkmasına izin veriliyor.

Genelgede, otizm, down sendromu ve ağır mental retardasyon gibi engel tanısı konulmuş çocuk ve gençlerin; enfeksiyon yayılımını engelleyecek uygun şartları yerine getirmek, sosyal mesafe kurallarına uymak, maske kullanmak, el temizliği ve hijyene uymak koşulu ile evlerinden çıkmalarına, park ve bahçelerde dolaşmalarına ve aynı il sınırları içinde araçla seyahat etmelerine izin verileceği belirtiliyor.


Tam bu noktada, “Bu çocuk ve gençlerin özel gereksinimi olduğunu nasıl anlatılacak ki?” derseniz rapor bulundurmak zorunlu… 20 yaş altı genç ve çocukların ebeveynleri, yakınları ya da bakıcıları onların engellerini kanıtlayan rapor gibi belgeleri yanında bulunduracaklar. Ancak bu sayede dışarı çıkarabilecekler.

Otizm, down sendrom ve ağır mental retardasyon gibi engel tanısı konulmuş bazı çocuk ve gençlerin kapalı kalmaları onların sağlılarını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Genelgede, özel gereksinimi bireylerin uzun süre kapalı alanlarda kalmalarının ruhsal ve fiziksel sağlıkları üzerinde olumsuzluklar meydana getirebileceğine dikkat çekiliyor.

Genelge de ayrıca; valilik ve kaymakamlıklardan uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi çocuklar, gençler ve ailelerinin herhangi bir şekilde mağdur edilmemesi istendi. Umarım bu genelge en küçük birimlere kadar iletilir. Bir çocuğu sokakta görünce onun özel çocuklardan biri olabileceği hatırlanır. Yoksa mağdur olanlar olabilir.

ALİYE YÜCEL

23 Şubat 2020 Pazar

GÜLÜMSEMENİ PAYLAŞ BECKY



Bloguma başladığım yıllarda Barbie bebeklerinin tekerlekli sandalyedeki arkadaşını yazmıştım. Tekerlekli sandalyedeki bebeğin adı Becky’di. Yazmakla kalmamış almak istemiştim. Ama maalesef aramış Türkiye’de bir türlü bulamamıştım. Barbie, bebeklerinin yapım firması olan Mattel’in Türkiye mümessili olan firmaya yazmış ve bebeği sormuştum. Cevap olarak bana Türkiye’ye getirmediklerini ve getiremeyeceklerini yazmışlardı. Şaşırmıştım…

Bu bebekten mutlaka almak istedim. Ama yurt dışından da getirtemedim. Meğerse firma 1997 yılında Barbie'nin tekerlekli sandalyedeki arkadaşı Becky'yi piyasaya sürmüş ve kısa bir süre sonra da (artık her ne sebeptense) ortadan kaldırmış… Mattel firması geçen hafta yaptıkları bir açıklamaya göre tekerlekli sandalyedeki bebeği tekrar ürettiklerini açıkladı. Üstelik firma bunun devamının geleceğini; saçı olmayan, protez bacaklı ve vitiligolu bebeklerin de yakında piyasada olacağını söyledi.

Kız çocukları Barbie bebekleri çok seviyor. Her çocuk Barbie almak istiyor. Ancak Barbie bebekler de hep eleştiriliyor. Çocuklar için uygun bir oyuncak olmadıklarını ortaya koyan tartışmalar açılıyor. Barbie’ler vücut hatlarını ve bir yaşam biçimini çocuklara dayatıyor diye… Çocuklar kendilerine hem fiziksel hem de kültürel olarak bu bebeğin yaşam biçimini model alıyorsa Becky belki de Barbie bebeklerinin en faydalısı…


Tekerlekli sandalyedeki bebek fikrinin çocuklar için faydalı olacağını düşünüyorum. Dış görünüşü ve hayat biçimiyle çocuğun düş dünyasına hitap ediyorsa, tekerlekli sandalyedeki Becky olumlu bir sunum... Becky çocuğu engelliliğin bir çeşidi olan bedensel engellilikle tanıştırıyor. Böyle bir bebekle oynayan çocuk tekerlekli sandalyede birini görse yadırgamaz. Engellilik kavramını ve engelli gerçeğini öğrenir. Ayrıca, tekerlekli sandalyedeki çocuklar için de tıpkı onlar gibi bir bebek olması çok olumlu bir durum…

Bu konuda yanılmadığımı 2016 Paralimpik Oyunları’nda şampiyon olan İngiliz atlet Hannah Cockroft’un The Telegraph’a yaptığı röportajından da anladım. Cockrof, Becky’nin kendine nasıl ilham verdiğini konusunda “Beş yaşımdayken tekerlekli sandalyeden nefret ediyordum. Annem sadece Amerika’da satılan Gülümse Becky’nin reklamını bir dergide görmüş. Oradaki oyuncak firmasına mektup yazarak engelli ama özgür ruhlu olduğumu, tekerlekli sandalyeye alışmam için yardım gerektiğini anlatmış. Bebeği bana doğum günü hediyesi olarak gönderdiler. Barbie tekerlekli sandalyeye oturuyorsa ben de oturabilirim diye düşündüm…” diyor.

Küçük bir çocuk için tekerlekli sandalyede olmak ve çevresinde de bu durumda olan birini görememek zor olabilir. İşte bu durumda Becky onlara yardıma hazır! Eğer çocuk engelli değilse de engelliyi tanımak ve engelli farkındalığı için böyle bir bebek gerekli… Becky’nin sloganı da oldukça anlamlı “Share a Smile” (Gülümsemeni Paylaş)… Belki de birlikte gülümsemek için engelli engelsiz her çocuğun bir Becky’si olmalı…

ALİYE YÜCEL

14 Nisan 2019 Pazar

EVDE EĞİTİME DESTEK



Milli Eğitim Bakanlığı engelli çocuklar için çok önemli bir düzenlemeyi hayata geçiriyor. Yatağa bağımlı olan ya da farklı sağlık sorunları nedeniyle özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine gidemeyecek durumdaki engelliler için "evde eğitim" desteği geliyor. Engelli eğitimi adına çok gerekli bir adım olduğu kesin... Bu uygulama engelliler ve ailelerinin eğitim konusunda yaşadığı sıkıntılara büyük ölçüde çözüm olacak.

Bakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği'nde bir değişikliğe gidecek. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden eğitim alan engelli çocukların buralara gidemeyecek durumdakilerin evlerinde eğitim almalarına destek sağlanacak. Bu düzenleme ile bu merkezlere çeşitli nedenlerle devam edemeyen engelli bireylerin telafi eğitimlerini alabilmelerine de bir imkan olacak.

Bu uygulama olabilmesi için bir şart var. Engelli çocukların aileleri bulundukları ilçenin Rehberlik ve Araştırma Merkezleri'ne (RAM) raporlarıyla birlikte başvuracaklar. Onlar durumu değerlendirecek "evde eğitim alması gerekir" yönünde bir karar verilirse, aileler ile  özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri arasında bir protokol imzalanacak. Bu aşamadan sonra da Milli Eğitim Bakanlığı evde eğitim görecek engelli öğrenciler için katkıda bulunmaya başlayacak.


Milli Eğitim Bakanlığı, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine giden engelli öğrenciler için destek veriyor. Bu yıl özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine giden engelli öğrenciler için katma değer vergisi hariç olmak üzere bireysel eğitim için aylık 632 lira, grup eğitimi için ise aylık 177 lira destek verdi. Son şekli yakında verilecek taslak çalışmaya göre şimdi de evinden çıkamayan engellilerin eğitimi için de bu merkezlere benzer desteği sağlayacak.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden eğitim alan engelli çocuklardan kuruma gidemeyecek durumda olanların evlerinde eğitim almalarının sağlayacak çalışmada sona gelinmek üzere... Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine gidemeyen engelli çocukların eğitim konusunda yaşadığı sıkıntılara çözüm bulunması aileleri de rahatlatacak. Öyle görülüyor ki, gidip gelme konusunda belki de çocuklarından daha çok zorlanan aileler rahat bir nefes alacak.

Engelli çocukların eğitiminin önemini söylemeye gerek yok. Ancak gerek mimari engeller, gerekse bireysel hareket zorluğu nedeniyle engellilerin evden çıkmasının zorluğu da ortada... Bu nedenle bu düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu durum yanlış anlaşılmasın. Bu verilecek eğitim fizik tedavi ya da özel eğitim değil. Bildiğimiz okulda alınan eğitim... Sadece okula gitmek yerine eve öğretmen gelecek ve dersleri öğretecek.  


ALİYE YÜCEL


27 Ocak 2019 Pazar

KAÇ KİŞİ BUNU YAPABİLİR?



Engellilik ve engellilerle ilgili bir çok haber yapılıyor. Ben de her gün bu haberleri takip edip, okumaya çalışıyorum. Bazısı gerçekten dikkatimi çekiyor. Geçtiğimiz gün böyle bir habere rastladım. Haberde; Amerika'nın Ohio eyaletinde yaşayan bir adamın evlat edindiği engelli çocukları için tekerlekli sandalye erişimine uygun iglo (Eskimo evi) inşa ettiği yazıyordu. Haberde Gregg Eichhorn ve eşi Katie'nin tam dokuz engelli çocuğu evlat edindiğinden de bahsediliyordu.

Gregg, kar yağdığında bir hafta sonu ailesiyle birlikte karın tadını çıkarmak istiyor. Kar üzerinde bütün çocuklarının içinde oynayabileceği bir yer yapmaya karar veriyor. Çünkü, oğlu Elijah ve kızı Zahara tekerlekli sandalyede olduğu için karda oynamakta zorluk çekiyorlar. Daha önce de bir iglo yapan adam, kız kardeşi Sarah ve çocuklarının yardımıyla içerisinde küçük bir iglo olan iki katlı engelli erişimine uygun bir yer yapıyor. Böylece bütün çocukları karda oynamanın keyfini çıkarıyorlar.

19 yaşında olan Zahara, Uganda'dan evlatlık alındığı için hiç kar görmemiş. Kar görmek onu şaşırtıyor ve etkiliyor. İgloyu görünce mutlu oluyor. Gregg'in yakın arkadaşı Dan Thoms; Elijah ve Zahara'nın iglodaki fotoğraflarını çekiyor. Bu fotoğrafları sosyal haber sitesi Reddit'te yayınlıyor. Bu paylaşımlar çok dikkat çekiyor ve beğeniliyor. Gregg Eichhorn ve ailesi güzel yorumlar alıyor. Gregg, hikayenin yayılmasından dolayı mutluluk duyuyor.


Gregg bu konu hakkında "The Mighty" isimli engellilere destek grubuna "Tekerlekli sandalyenin içeri girebileceği, böylece Elijah ve Zahara'nın da kardeşleri gibi oynayabileceği bir iglo yapmaya karar verdik. Ailemiz, bütün çocuklarımızı her türlü aktiviteye dahil ediyor. O günle ilgili sıra dışı bir olay yoktu aslında..." diye bir açıklama yapıyor. Gregg'in bu yaptığı çok takdir edilse de o bu yaptığının ailesi ile eğlendiği çok normal bir gün olduğunu söylüyor.

Gregg ve Katie'nin engelli çocukları evlat edinme hikayeleri çok ilginç... Engelli çocukları evlat edinme istediklerinde her engelli çocuğu evlat edinemeyecekleri biliyorlar. Bu nedenle koruyucu ebeveynlik lisansı alıp, beklemeye başlıyorlar. Bir gün, bir iki hafta içinde ölecek çok hasta bir erkek bebeğin haberini alıyorlar. İlk olarak hayatta kalma şansı az olan bu bebek Elijah'ı evlat ediniyorlar. Onların sevgisi ve ilgisi sayesinde hayatta kalıyor. Elijah, şimdi 11 yaşına gelmiş. Gregg, Elijah ile ilgili olarak, "Onsuz bir hayat düşünemiyorum. O beni daha iyi bir insan yaptı ve hatta bana engelli çocukları evlat edinmem gerektiğini bile öğretti..." diyor.

Gregg Eichhorn, tekerlekli sandalye erişimine uygun bir iglo yaptığı için takdir topluyor. Bu yaptığı haber oluyor. Oysa asıl takdir edilmesi gereken dokuz engelli çocuğu evlat edinmesi değil mi? Gregg "Yetim olan engelli (tüm tıbbi ve özel ihtiyaçları olan) çocukları kabul ediyoruz. Çünkü onlar ev bulmakta zorlanıyorlar..." diyor. Bundan da mutluluk duyuyorlar. Biliyoruz ki engelli çocuklara bakmak koşulsuz bir sevgi ve büyük bir özveri gerektirir. Kaç kişi bu kadar yüce gönüllü olabilir? Kaç kişi bunu yapabilir? Bu yüzden Gregg ve eşi Katie en büyük takdiri ve alkışı hak ediyorlar.


ALİYE YÜCEL

18 Kasım 2018 Pazar

GEREKLİ BİR İSTİFA



Bulgaristan'da fakirlik, hayat pahalılığı ve yapılan zamlar nedeniyle hükümet aleyhine çeşitli protestolar yapılıyor. Engelli çocuğu olan yüzlerce anne de çocuklarına sağlanan sosyal hakların iyileştirilmesi için gösteri yaptılar. Bu gösteri sırasında, engelli çocukların ailelerine yönelik sözleri nedeniyle sert tepkiler gösterilen Başbakan Yardımcısı Valeri Simeonov istifa etti. Başbakan Boyko Borisov da  kendisinin görevi bırakmayacağını belirterek onun istifasını kabul etti. İstifa etme sebebinin engelli çocuklar ve anneleri için söylediği sözler olması ilginç...

Bulgaristan Başbakan Yardımcısı, parlamentonun önünde engelli çocuklarıyla birlikte onlara daha iyi bir hayat için gösteri yapan anneleri "shrill kadın" yani "cırtlak cırtlak bağıran kadınlar" olarak nitelendiriyor. Valeri Simeonov "Bağırıp, çağıran kadınlar, toplayın sözde hasta çocuklarınızı ve onları maymun gibi sokaklarda dolaştırmayın" diyor. Sözde hasta olan çocuklarını spekülasyon amacı ile kullandıklarını ima ediyor. Onlara ve engelli çocuklarına hakaret ediyor. Simeonov'un söylediklerine bir bakın!

Bu sözleri üzerine de Bulgaristan'da 150'den fazla örgüt ve dernek Başbakan Yardımcısı Valeri Simeonov istifasını istiyor. Büyük tepki alan Bulgaristan Başbakan Yardımcısı "Hükümette daha fazla gerginliğe yol açmak istemiyorum. Toplumda gerilime sebep olmak istemiyorum" demiş ve istifasını vermiş. Başbakan Yardımcısı, kararının şahsi olduğunu hükümetin otoritesini zedeleyen bir medya kampanyasının olduğunu söylemiş...


Haberi okuyunca insan inanamıyor. Diyelim ki hükümet aleyhine yapılan bu protestolar için bir takım şeyler söyleyecek, bir açıklama yapacak. Bu sözler mi söylenir? Anlaşılan ne diyeceğini bilememiş. Bir şeyler söylemek istemiş bu cümleleri kurmuş! Annelere ayrı hakaret, engelli çocuklara ayrı hakaret.. Bilinçaltı bu şekilde çünkü... Engellileri böyle görüyor, böyle düşünüyor ve böyle söylüyor. Zihniyetini de açıkça belli ediyor.

İnsanlar, kelimeler ağzından çıkmadan önce iyice düşünmeli... Herkes için bu böyle olmalı... Ama özellikle de yetkililerin ağzından çıkanların kulaklarının duyması gerekiyor. Yapacaklarıyla engellilere faydalı olacak konumdaki biri engellileri böyle tanımlasın. Olacak iş değil. Bu büyük bir gaf. Engellilik konusunda duyarlılığı olmayan ve oradaki kişilerle empati yapamayan birinin bu konumda olması çok acı.

İstifa etmiş etmesine de acaba söylediklerini düşünüp, biraz utandı mı? "Ben ne yaptım, bu sözler söylenir mi?" diyerek pişman oldu mu? Yoksa gelen tepkiler üzerine "Artık bu makamda durmamalıyım" dedi ve istifa mı etti? Bunu tam olarak bilemiyoruz. Ama bu sözleri söyleyecek bir zihniyeti taşıdığına göre pişman olmaktan çok, tepkiler yüzünden istifa etmiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir zihniyet taşıyan kişilerin önemli makamlarda olmaması gerekiyor. Eğer böyle şeyler söylüyorsa da istifa etmeli...

ALİYE YÜCEL

23 Eylül 2018 Pazar

BU ÖDÜL BAŞKA ÖDÜL



İrlandalı aktör Colin Farrell, televizyon şovları ve Gerçeğe Çağrı, Kanun Namına, Azınlık Raporu, Büyük İskender gibi filmleri ile tanınıyor. Ünlü aktör, Global Down Sendromu Vakfı'nın verdiği Exceptional Advocacy Ödülü'nü (Quincy Olağanüstü Savunuculuk Ödülü) kazandı. Bu ödül özel gereksinimli çocukların haklarını savunan isimlere verilen bir ödül. Bu yıl ödülü Colin Farrell ile birlikte down sendromlu aktör Zack Gottsagen da aldı. Ödül Colin Farrell'e tesadüfen verilmiş bir ödül değil. Farrell, engellilerle ilgileniyor ve onlara yardımcı olmak için çalışmalar yapıyor. Onun da engelli bir oğlu var.

Aktörün büyük oğlu James Padraig Farrell 2003 yılında normal bir bebek olarak doğmuş ve iki yaşında iken Angelman sendromu teşhisi konmuş. Colin Farrell, önceleri oğlunun durumunu gizlemiş... James, dört yaşına geldiğinde onun durumunu açıklamış. Bunu neden sakladığı konusunda: "İnsanların oğlumun hastalığını kullanarak onları etkilemeye çalıştığımı düşünmelerini istemedim. Ama şimdi düşünüyorum ki bu sorunla karşı karşıya olan başka insanlar da bizim ne kadar umutlu olduğumuzu okuyup pozitif düşünmeye başlayabilirler" diyor.

Angelman sendromu, genetik bir hastalık. İlk olarak 1965 yılında İngiliz doktor Harry Angelman tarafından tanımlandığı için bu ismi alıyor. Bu hastalığı taşıyan çocuklar sürekli gülümsediği ve beden duruşlarının sabit olması nedeniyle Happy Puppet Syndrome (Mutlu Kukla Sendromu) olarak da adlandırılıyor. Angelman sendromu, otizm ve serebral palsi ile çok benzer özellikler taşıdığı için çoğu zaman bu hastalıklarla karıştırılabiliyor.


Hastalığın anneden gelen kromozom 15'teki bozukluk nedeniyle olduğu düşünülüyor. Sendrom genellikle 1 yaşından kadar fark edilmeyebiliyor. Angelman sendromlu çocuklarda; zeka geriliği, gelişim bozuklukları, hareket ve denge bozukluğu, konuşma bozuklukları, kol ve bacaklarda titreme, nöbetler, uyku problemleri, sürekli gülümseme, kahkaha atma ve benzer bazı fiziksel özellikler oluyor.

Ünlü aktör, yıllar önce yapılan bir röportaja her şeye rağmen oğlunun hayatında olmasından büyük mutluluk ve şükran duyduğunu belirtip "James, dört yaşında ve ilk adımları daha 6 hafta önce atmaya başladı. Ama bunun acıklı bir öykü olarak algılanmasını istemiyorum. Çünkü öyle değil. Onun hayatımda olmasından mutluluk duyuyorum" diyor. Farrell ayrıca  "Oğlum yaşamı boyunca hastalığı ile cesurca başa çıktı ve bir çok engeli yıktı. Bundan sonrasını da başaracağına inanıyorum..." diye açıklıyor.
 
Farrell, oğlu ile yakından ilgileniyor. James'in hayatını rahatça sürdürebilmesi için elinden geleni yaptığını söylüyor. Fotoğraflarda çoğu zaman oğlunu kucağında görüyoruz. Colin Farrell, sadece oğlu ile değil diğer engellilerle de ilgileniyor. Bir çok yardım kuruluşunun elçisi ve destekçisi... Engelliler Olimpiyatları'nın tanıtımı için çalışmalar yapmış... Angelman Sendromu Terapisi Vakfı'nı destekliyor. Ödüle gelince; başarılı oyuncu Altın Küre de dahil bir çok ödül aldı. Mutlaka daha başka ödüller alacaktır. Ama Global Down Sendromu Vakfı'nın verdiği ödül onun için çok özel olmalı... Bu ödül rolüne değil. Gerçeğine...

ALİYE YÜCEL

19 Ağustos 2018 Pazar

TEK BİR CÜMLE



Avrupa Paralimpik Yüzme Şampiyonası 13-19 Ağustos tarihleri arasında İrlanda'nın başkenti Dublin'de yapıldı. Şampiyonada 15 yaşındaki yüzücümüz Sümeyye Boyacı, kadınlar S5 kategorisi 50 metre sırtüstü finalinde yarıştı. Milli yüzücümüz Avrupa Şampiyonu oldu ve altın madalya kazandı. Ülkemiz şampiyonaya 14 sporcu ile katıldı. İlk madalya da Sümeyye Boyacı'dan geldi. Sümeyye'nin başarısı çok ilgi çekti. Pek çok yerde haber oldu. Çünkü bu sıradan bir başarı değildi...

Evet... Sümeyye'nin başarısı sıradan bir başarı değil. Sümeyye'nin doğuştan her iki kolu da yok. Ama o kolları olan yüzücülerle yarıştı. Yani kulaç atanlarla birlikte yüzdü ve birinci oldu. Ne kadar şaşırtıcı ve nasıl da göz yaşartıcı değil mi? Sümeyye'nin haberlerini okurken; azmine, çabasına ve özgüvenine hayran kaldım. Onun hakkında yazılanlar arasında ilginç bir detaya rastladım. Eskişehir Anadolu Gazetesi'nden Cihan Yıldırım, Sümeyye'nin başarısına giden yolu çok güzel anlatmış...

Anadolu Üniversitesi Konservatuarı Öğretim Üyesi Amine Aygistova, daha üç-dört yaşlarında iken Sümeyye ve ailesini yolda görüyor. Bu iki kolu olmayan kız  çocuğu onun ilgisini çekiyor. Yanlarına gidiyor onlarla tanışıyor. Bu kıza yardım etmek istiyor. Aygistova, daha sonra bir gün küçük kızı ziyarete gidiyor. Giderken Sümeyye için bir hediye almayı düşünüyor. Hediye olarak kavanozda bir balık alıyor. Hediyesini ona verirken de Sümeyye'ye başarı getiren sihirli cümleyi ona söylüyor: "Bak balıkların da kolları yok. Ama yüzüyorlar, mutlular..." diyor.


Amine Aygistova, o günden sonra Sümeyye ile yakından ilgileniyor. Onu çeşitli etkinliklere teşvik ediyor. Biyonik protez kol için uğraşıyor. Ama çok faydalı olmadığı düşünülen biyonik koldan vazgeçiliyor. Sümeyye'ye mutlaka bir uğraş kazandırmak istiyor. Resme yönlendiriyor. Küçük kız ayaklarını elleri gibi kullanıyor. Ayaklarıyla resim yapmaya başlıyor. Resimleri Eskişehir ve Moskova'da sergileniyor. Sonra okul hayati için yardımcı oluyor. Ebru sanatı ile ilgilenmesini sağlıyor. Küçük kız ebrularını da sergiliyor.

Eğitim, resim, ebru derken sıra yüzmeğe geliyor. Amine Aygistova, yüzme konusunda da Sümeyye'ye destek oluyor. Küçük kız çok kısa sürede yüzmeyi öğreniyor. Yüzmeyi çok seviyor ve önemsiyor. Böylece bugünlere geliyor. Büyük başarılara imza atıyor. Sümeyye Boyacı, röportajlarında "Yüzmek için kollara ihtiyaç yok, balıkların da kolları yok..." diyor. Küçük yaşında duyduğu bir cümlenin ona ne büyük bir özgüven aşılamış olduğunu görüyoruz.

"Bak balıkların da kolları yok. Ama yüzüyorlar, mutlular..." kolları olmayan küçük kızı mutlu etmek için söylenen bir cümle... Ancak Sümeyye'nin çocuk ruhunda ne kadar güzel bir etki bırakmış... Başarısında da ne büyük bir katkısı olmuş... İşte olması gereken de bu... İnanıyorum ki, başarılı olan herkesin çocuk iken duyduğu teşvik edici bir cümle vardır. İşte bu sihirli ve teşvik edici cümleyi bulup, onlara söyleyebilmek ne kadar önemli... Her çocuk böyle bir cümle duymalı... Ama en çok da engelli çocukların buna ihtiyacı var.

ALİYE YÜCEL


8 Temmuz 2018 Pazar

MAYA'NIN HİKAYESİ



Suriyeli küçük bir kızın bacakları olmadığı için babasının PVC boru ve konserve kutusundan yaptığı protez bacaklarla gezdiğinin haberini okumuştum. 8 yaşındaki Maya Merhi ve ailesi Halep'in güneyinden kaçıp İdlib'te bir kampa sığınmıştı. Türkiye sınırına yakın Ser Ceble kampında yardım kuruluşlarının dağıttığı çadırda yaşıyorlardı. Maya, bacakları olmadan doğmuştu. Doğuştan bacaklarının dizden aşağısı olmadığı için babası ona PVC boru ve konserve kutusundan protez yapmıştı. Onlara yürüyor ve okula gidiyordu.

Haberde Maya'nın okula çamur ve toz içinde sürünmeden protez bacaklarla gideceği günü hayal ettiği yazıyordu. Okuduğumda "Maya, eğer Türkiye'de olsaydı. Şimdi protezlere sahip olur ve daha kolay yürürdü... " diye aklımdan geçirdim. Onu, PVC boru ve konserve kutusundan bacaklarla zorluk ve acı ile yürüdüğünü görenler dayanamamış olacak ki "Sosyal medyadan çok sayıda doktor ve hayırsever protez bacak yapmak için Maya'yı arıyor..." haberleri yapıldı.

Anadolu Ajansı'nın yaptığı haberleri ve sosyal medyada paylaşımları görenler hemen harekete geçtiler ve "Suriyeli Maya protez bacaklar için Türk Kızılay'ı tarafından İstanbul'da..." haberleri geldi. Protez Uzmanı Mehmet Zeki Çulcu'nun Maya'nın protezlerini yapmayı istemesi üzerine, Türk Kızılayı Başkanı Dr. Kerem Kınık harekete geçti ve Maya protezlerinin yapılması için İstanbul'a getirildi. Küçük kız İstanbul'a babasıyla beraber geldi.


Ali Merhi de kızı gibi konjenital bozukluk (doğumsal anomali) nedeniyle engelli... Bundan anlıyoruz ki Maya'nın engeli genetik... Merhi, "Kızım birilerinin yardımı olmadan bir şey yapamıyor. Bu durum beni çok mutsuz ediyor. Onu kimseye muhtaç olmadan okula giderken, ihtiyaçlarını giderirken görmek istiyorum" diyor. Savaş nedeniyle Suriye'de protez yaptıramadıklarını kızının durumuna üzüldüğünü ve yürüyebilmesi için PVC boru ve ton balığının konserve kutusundan protez yapma fikri aklına geldiğini anlatıyor.

Protez Uzmanı Mehmet Zeki Çulcu, sadece Maya'ya değil, babasına da protez yapmak istiyor. Her ikisinin de protezlerini üstlenen Çulcu, küçük kızın durumunu görüp çok etkilendiğini "Her ne kadar Maya doğumsal problemli bir kızımız olsa da benzer durumda, bu savaşın ortaya çıkardığı parçalanmış hayatlara bir örnek. Maya gerçekten bayrak bir çocuk oldu, simge bir çocuk oldu. Bunun gibi çokça çocuğumuz var..." diyerek Suriye'de onun durumunda olanlara dikkat çekiyor.

Maya'nın muayenesi yapıldı. Ölçüleri alındı ve protezleri yapıldı. Şimdi yeni yapılan protez bacaklarla yürümeye çalışıyor. Protezleriyle ayakta durma ve denge çalışması yapıyor. Protezlerine alışıyor. Onu öyle görmek çok etkileyici... Maya'nın önceki hali ile bir çok fotoğrafları yayınlandı. Bir boru ve konserve kutusuyla yürümeye çalışmak oldukça zor olmalı... Üstelik canı nasıl da yanmıştır. Nereden nereye... Maya'yı yeni protezleriyle adım atarken görmek çok etkileyici... O, artık daha kolay yürüyebilecek, okuluna rahatça gidebilecek... Maya'nın hikayesini haber yapanlara, onu İstanbul'a getiren Türk Kızılayı'na ve protezlerini yapan Mehmet Zeki Çulcu'ya ne kadar teşekkürler etsek azdır. Küçük bir kızın hayatını böyle değiştirdikleri için...

ALİYE YÜCEL

21 Ocak 2018 Pazar

KARNE ALMAK İSTİYORUM


Engelli küçük kızın karne üzüntüsü haberini gördüğümde ister istemez bir empati kurdum. Haberde Mardin'in Artuklu ilçesinde yaşayan Fikriye Nur Esin'in karne alamamasının üzüntüsü anlatılıyordu. Engelli olan 9 yaşındaki Fikriye Nur, okula devam edememenin üzüntüsünü yaşamış ve bu bir haber yapılmıştı. Yarıyıl tatilinin başladığı ve öğrencilerin karne aldığı gün önemli bir haberdi bu... Okumak ve karne almak isteyen engelli bir çocuk...

Fikriye Nur, arkadaşları gibi okula gidememenin ve karne alamamanın üzüntüsünü yaşıyor ve "Herkes karne alacak ben alamayacağım..." diyerek üzüntüsünü dile getiriyor. Küçük kız daha sonra "Okulumu seviyorum. Benim arkadaşlarım olsun istiyorum. Ben okula gitmiyorum, eğer gitsem arkadaşlarım olurdu. Gazeteci olacağım çünkü gazeteciler çok iyi. Ne olur bana yardım edin. Çünkü ben engelliyim. Engelliyim diye beni kabul etmiyorlar..." diye anlatıyor. İlkokul 2. sınıfa kadar giden küçük kız, okulda yaşanan problem nedeniyle okuluna devam edememiş.

Annesi bu konu ile ilgili: "Öğretmeni kendisiyle engelli olduğu için ilgilenmiyordu. Kendisini okul müdürüne de şikayet ettik. Sürekli kendisine bağırıyordu. Bize "Kızınızı başka okula gönderin. Benim yanıma getirmeyin" diyordu. Bu yüzden okula gönderemedik bu yıl. Bütün çocuklar karne alacak. Kızım alamayacak. Karne almayı çok istiyordu. Engelli olduğu için okuldan geri kalsın istemiyorum. Onun da okumaya hakkı var. Eğer kızım engelli olmasaydı, gelip "neden okula göndermiyorsun" diyeceklerdi. Ama engelli olduğu için istemiyorlar onu. Tek istediğim vatana hayırlı bir evlat olsun. Cumhurbaşkanından bu konuda yardım bekliyorum" diyor.


Bu ailenin anlattığı... Diğer tarafta ise; İhlas Haber Ajansı'nın (İHA) telefonla ulaştığı okul yetkilileri ve öğretmenler ise bu iddiaları yalanlamışlar. Ne dediler, kendilerini nasıl savundular, sebebini ne diye açıkladılar. Bu konuda bilgi verilmemiş. Gerçek nedir? Kim haklı, kim haksız bilemeyiz. Ama ortada bir gerçek var ki o da küçük kızın okula gidemediği ve karne sevincinden mahrum kaldığı... Fikriye Nur da akranları gibi okula gidebilmeli ve eğitim almalı...

Engelli çocukların eğitim alması çok önemli... Bunun içinde "kaynaştırma eğitimi" var. Bu engelli öğrenciler için bir hak. Ancak bu nedense uygulamada bazen böyle olmuyor. Neden olmuyor anlamak zor. Bu olayda aile öğretmeni suçluyor. Bazı okullarda öğrenciler tarafından dışlanıyor. Bazen de öğrenci velileri engelli öğrencileri istemeyebiliyorlar. Eğitim almak isteyen engelli öğrencilerin ve ailelerinin işi oldukça zor. Kendilerini okula ve öğrencilere kabul ettirmek için uğraşmaları, savaşmaları gerekebiliyor.

Engelli çocukların kendi akranlarıyla birlikte eğitim alması; hem onlar, hem de diğer çocuklar için çok kazançlı bir durum. Ama görüyoruz ki bazen amacına ulaşamıyor. Bunun için bir şeyler yapılmalı... Bir çözüm yolu bulunmalı... Bir tek engelli çocuk bile eğitim hakkından mahrum kalmamalı... Kabul etmek gerekir ki bazı engelli çocuklar için özel bir eğitim ve çaba gerekebilir. Ama engelli çocuklar da engeli olmayan çocuklarla aynı okula gidebilir. Sadece bazı hareketleri kısıtlı diye ya da tekerlekli sandalyede diye bir çocuk neden ayrı bir okula gitsin ki?


 ALİYE YÜCEL


24 Eylül 2017 Pazar

ENGELLİ MOLA EVLERİ


Antalya Büyükşehir Belediyesi "Engelsiz Antalya" hedefiyle engellilere yönelik projelerini hayata geçirmeye devam ediyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi, şimdi de engelli aileleri için çok önemli bir hizmet başlatıyor. Engelli ailelerinin günübirlik işlerini rahatlıkla yapabilmesi için "Engelli Mola Evleri" projesi hayata geçirilecek. Antalya Valisi Münir Karaloğlu ve Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel, bu önemli projenin protokolünü imzaladı. Böylece aileler engelli çocuklarını mola evlerine bırakarak, çarşıda pazarda ve nerede işleri olursa olsun rahatlıkla yapabilecekler.

Menderes Türel mola evleri hakkında yaptığı açıklamada "... Özel bir bireyi olan bir aile su faturasını, elektrik faturasını veya günlük çarşı alışverişini yapmak için engelli bir bireyle çarşıya çıkması kolay olmuyor. İşte bu yüzden bu engelli mola evlerimize çocuklarını bırakarak, günlük rutin işlerini gün boyu rahatlıkla yapabilecek. Bankada işi varsa banka işini görecek. Çarşıda pazarda alışverişi varsa onu yapacak, elektrik, su faturası varda onu ödeyecek. Bütün gün boyunca engelli mola evlerimizde aileler adına bu hizmeti vereceğiz. Günübirlik bir hizmet olacak tabi ki. Gün sonunda veya birkaç saat sonunda da aileler engelli vatandaşlarımızı mola evlerimizden alarak tekrar evlerine dönebilme şansı olacak." dedi.

Antalya Belediye Başkanı Türel'in proje ile yaptığı açıklamalara göre; Engelli Mola Evleri, ilk olarak Muratpaşa, Kepez ve Konyaaltı ilçelerinde belirlenen 3 pilot okulda başlayacak. Daha sonra önce 5 ve daha fazla okulda mola evleri açılacak. Okul bahçelerinde belirlenen alanlara engellilerin rahatlıkla ulaşabileceği, kısmı zamanlı veya günübirlik bakılarak, keyifli zaman geçirebileceği tek katlı binalar inşa edilecek. Binaların kapalı ve açık alanlarının toplamı 400 metrekareyi bulacak.


Ağır engellilerin bakımı oldukça zordur. Engelli çocukları olan aileler oldukça meşakkatli günler geçirirler. Bir yere gitmek istedikleri zaman çocuklarını bırakabilecek birini bulmak, bırakacakları bir yer bulmak imkansızdır. Hiç olmazsa bazı günler; bir zaruret durumunda, bir sağlık sorunu olduğunda, zorunlu gidilmesi gereken yer olduğunda engelli çocukların bırakılacağı bir yerin olması onlar için ne kadar büyük bir kolaylık olur. İşte Engelli Mola Evleri buna cevap verecek.

Bu projenin ne kadar gerekli olduğu ortada... Engelli çocukları olan aileler çocukları orada iken sosyal hayata katılabilecekler ve çocukları ile uğraşırken yapamadıkları pek çok şeyi yapabilecekler. Bu projenin bir diğer yararı da engelli çocuklara olacak. Evinden hiç çıkmayan, daima evinde oturan, sadece belli kişileri gören engelli çocuklar dört duvar arasında kalmaktan kurtulacaklar. Böylece onlarda sosyalleşecek ve üstelik bazı beceriler de kazanacaklar.

"Engelli Mola Evleri" projesi Türkiye'de bir ilk. Daha önce niye düşünülmedi? Bugüne kadar neden yapılmadı acaba? Anlamak zor. Halbuki çok gerekli olduğu ortada... Bu proje engelli çocuğu olan bir çok aileyi büyük ölçüde rahatlatacak ve onları mutlu edecek. Umarız bu proje sadece Antalya ile kalmaz. Diğer illere ve hatta ilçelere de örnek olur ve pek çok yerde Engelli Mola Evleri açılır. Engelli Mola Evleri'nin çoğalması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL