> Engeloji : Tekerlekli Sandalye

Translate

Tekerlekli Sandalye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tekerlekli Sandalye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ocak 2019 Pazar

KAÇ KİŞİ BUNU YAPABİLİR?



Engellilik ve engellilerle ilgili bir çok haber yapılıyor. Ben de her gün bu haberleri takip edip, okumaya çalışıyorum. Bazısı gerçekten dikkatimi çekiyor. Geçtiğimiz gün böyle bir habere rastladım. Haberde; Amerika'nın Ohio eyaletinde yaşayan bir adamın evlat edindiği engelli çocukları için tekerlekli sandalye erişimine uygun iglo (Eskimo evi) inşa ettiği yazıyordu. Haberde Gregg Eichhorn ve eşi Katie'nin tam dokuz engelli çocuğu evlat edindiğinden de bahsediliyordu.

Gregg, kar yağdığında bir hafta sonu ailesiyle birlikte karın tadını çıkarmak istiyor. Kar üzerinde bütün çocuklarının içinde oynayabileceği bir yer yapmaya karar veriyor. Çünkü, oğlu Elijah ve kızı Zahara tekerlekli sandalyede olduğu için karda oynamakta zorluk çekiyorlar. Daha önce de bir iglo yapan adam, kız kardeşi Sarah ve çocuklarının yardımıyla içerisinde küçük bir iglo olan iki katlı engelli erişimine uygun bir yer yapıyor. Böylece bütün çocukları karda oynamanın keyfini çıkarıyorlar.

19 yaşında olan Zahara, Uganda'dan evlatlık alındığı için hiç kar görmemiş. Kar görmek onu şaşırtıyor ve etkiliyor. İgloyu görünce mutlu oluyor. Gregg'in yakın arkadaşı Dan Thoms; Elijah ve Zahara'nın iglodaki fotoğraflarını çekiyor. Bu fotoğrafları sosyal haber sitesi Reddit'te yayınlıyor. Bu paylaşımlar çok dikkat çekiyor ve beğeniliyor. Gregg Eichhorn ve ailesi güzel yorumlar alıyor. Gregg, hikayenin yayılmasından dolayı mutluluk duyuyor.


Gregg bu konu hakkında "The Mighty" isimli engellilere destek grubuna "Tekerlekli sandalyenin içeri girebileceği, böylece Elijah ve Zahara'nın da kardeşleri gibi oynayabileceği bir iglo yapmaya karar verdik. Ailemiz, bütün çocuklarımızı her türlü aktiviteye dahil ediyor. O günle ilgili sıra dışı bir olay yoktu aslında..." diye bir açıklama yapıyor. Gregg'in bu yaptığı çok takdir edilse de o bu yaptığının ailesi ile eğlendiği çok normal bir gün olduğunu söylüyor.

Gregg ve Katie'nin engelli çocukları evlat edinme hikayeleri çok ilginç... Engelli çocukları evlat edinme istediklerinde her engelli çocuğu evlat edinemeyecekleri biliyorlar. Bu nedenle koruyucu ebeveynlik lisansı alıp, beklemeye başlıyorlar. Bir gün, bir iki hafta içinde ölecek çok hasta bir erkek bebeğin haberini alıyorlar. İlk olarak hayatta kalma şansı az olan bu bebek Elijah'ı evlat ediniyorlar. Onların sevgisi ve ilgisi sayesinde hayatta kalıyor. Elijah, şimdi 11 yaşına gelmiş. Gregg, Elijah ile ilgili olarak, "Onsuz bir hayat düşünemiyorum. O beni daha iyi bir insan yaptı ve hatta bana engelli çocukları evlat edinmem gerektiğini bile öğretti..." diyor.

Gregg Eichhorn, tekerlekli sandalye erişimine uygun bir iglo yaptığı için takdir topluyor. Bu yaptığı haber oluyor. Oysa asıl takdir edilmesi gereken dokuz engelli çocuğu evlat edinmesi değil mi? Gregg "Yetim olan engelli (tüm tıbbi ve özel ihtiyaçları olan) çocukları kabul ediyoruz. Çünkü onlar ev bulmakta zorlanıyorlar..." diyor. Bundan da mutluluk duyuyorlar. Biliyoruz ki engelli çocuklara bakmak koşulsuz bir sevgi ve büyük bir özveri gerektirir. Kaç kişi bu kadar yüce gönüllü olabilir? Kaç kişi bunu yapabilir? Bu yüzden Gregg ve eşi Katie en büyük takdiri ve alkışı hak ediyorlar.


ALİYE YÜCEL

13 Ocak 2019 Pazar

HANNAH İLE SHANE



Bir varmış bir yokmuş... Bundan çeyrek asır önce Amerika'da Shane adı verilen bir bebek dünyaya gelmiş... Bu bebek, SMA (Spinal Müsküler Atrofi) adı verilen bir hastalıkla doğmuş... Shane Burcaw, hiç yürüyememiş ve hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmeye başlamış... Gel zaman git zaman Shane büyümüş, genç bir adam olmuş. Günlerden bir gün, hayatını anlatan bir belgeseli seyreden Hannah Aylward isimli genç kızdan bir mail almış....

Üniversitede okuyan Hannah mailinde; Shane'in konuşmalarından çok etkilendiğini, esprilerini beğendiğini ve onu çok tatlı bulduğunu yazmış... Shane, bu maili okuyunca çok mutlu olmuş. Kalbini hiç bu kadar hafif hissetmemiş, kalp atışları hızlanmış... "Bu kişiyi tanımam gerekiyor" demiş ve hemen bir cevap yazmış. İki genç mesajlaşmaya ve konuşmaya başlamışlar. Kısa bir süre de birbirlerine bağlanmışlar. Bu görüşmeler birbirlerine aşık olduklarını anlaya kadar sürmüş... Hannah, bir gün Shane'i ziyarete gelmiş...

Bu ziyaretten sonra aralarında mesafe olsa da ilişkilerini yürütmeye karar vermişler. Çünkü, Hannah eğitimine devam ediyormuş... Bir süre sonra da Minnesota'da beraber yaşama kararı almışlar. Birlikte yaşamaya başladıktan sonra; herkesi ilişkileri hakkında daha iyi bilgilendirmek ve engellilere umut vermek için hayatlarını sosyal medyada paylaşmayı düşünmüşler. YouTube'da videolarını, instagramda fotoğraflarını paylaşmaya başlamışlar... Gökten kaç elma düşmüş mü bilemeyiz, ama masal burada bitmemiş...



Yazdıklarım bir masal gibi değil mi? Ama bu masal değil, gerçek bir hikaye... Shane Burcaw 26, Hannah Ayward ise 23 yaşında 3 yıldır birlikteler... Geçtiğimiz yıl birlikte yaşamaya başlayan genç çift "Squirmy and Grubs" adını verdikleri YouTube kanalıyla pek çok kişiye sesleniyorlar. Yaptıkları videolarda gezdikleri yerleri ve günlük yaşantılarını en doğal halleriyle paylaşarak yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için uğraşıyorlar. Bu paylaşımlarda Hannah, Shane'in durumu ile ilgili komik yorumlarda bile bulunuyor. 

Shane'in hastalığına gelince; SMA, hareket sinir hücrelerinden kaynaklanan bir hastalık. Kas hareketlerini kontrol eden sinir sistemi tahrip oluyor kaslar zayıflıyor ve eriyor. Alışılagelen bir aşk olmadığı için insanların çoğu onların sevgisine inanmamışlar. Dışarı çıktıklarında gelen tepkiler için Shane: "Sakatlığım ve tekerlekli sandalyem yüzünden insanlar bizi erkek arkadaş ve kız arkadaş olarak görmekte zorlanıyorlar. İnsanlar bizi yolda gördükleri zaman Hannah'yı kız kardeşim, ücretli bakıcım hatta daha kötüsü annem olduğunu sanıyorlar. Bize baktıkları zaman Hannah'yı kız arkadaşım olarak görmek onlara zor geliyor" diye açıklama yapıyor.

Hannah ise kendini bakıcı gibi hissetmediğini, bunun bir zorunluluk olmadığını, gayet dürüst ve gerçek bir ilişki olduğunu söylüyor. İlham verici videolarıyla engelli olmanın aslında engel olmadığını anlatmak istiyorlar. Onlar, engelliliğin anormal olarak görülmesini istemiyorlar. Shane "Amacımız, engelliliği ve bizimki gibi ilişkileri normalleştirmek" diyor. Videoları pek çok engelliye umut olmaya devam ediyor. Bir SMA hastası yorumunda: "Ben de SMA hastasıyım. Onların ilişkilerini görmek ve benim içinde mümkün olabileceğine inanmak içimi ısıtıyor" diyor.

Hannah ve Shane engellilere yapılan olumsuz damgalanmayı ve önyargıları yıkmak istiyorlar. Engellilerin aciz olduğunu ve romantik ilişkilere değmez olduğunun yanlışlığını göstermeye çalışıyorlar. Onlar, gelen olumsuz yorumları umursamadan birlikte çok mutlular... Genç çift çocuk sahibi olmayı da düşünüyor. Ancak Hannah'nın okulunu bitirmesini bekliyorlar. Bazıları beyinleri yerine kaslarını güçlendire dursunlar, onların birliktelikleri çok güzel gidiyor.

ALİYE YÜCEL

15 Nisan 2018 Pazar

İŞTE AŞK ŞARKIM



Aşk Şarkım (My Own Love Song) filmini, başrolündeki karakterin engelli bir kadın olduğunu öğrendiğim için seyrettim. Bir engelli hikayesi olmasa seyreder miydim bilemiyorum. 2010 yılı yapımı filmin başrollerinde Renee Zellweger, Forest Whitaker, Madeline Zima ve Nick Nolte oynuyor.  Filmin yönetmeni, yapımcısı ve senaristi Olivier Dahan. Filmin müzikleri Bob Dylan'a ait. Blues müzik sevenler sadece bunun için bile seyredebilir. Aşk Şarkım, komedi ve dramı harmanlamış bir yol filmi...

Filmin konusuna gelice; Jane Wyatt (Renee Zellweger) trafik kazası sonrası yürüyemez hale gelmiştir. Hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmektedir. Joey Navinsky (Forest Whitaker) ise ailesini kaybetmiş ve mistik olaylara inanan bir adamdır. Her ikisi de bunalımdadır. Joey, sevdiği bir yazarın konferansına gitmek için Memphis'ten New Orleans'a doğru yola çıkmaktadır. Jane'yi de beraberinde götürmek için ikna eder. Birlikte yola çıkarlar. Böylece Jane oğlunun törenine de katılabilecektir. Yol boyunca farklı kişilerle yolları kesişir...

Seyrederken anlıyoruz ki, Jane ve Joey birbirinden çok farklı karakterler. İkisi de psikolojik sorunları nedeniyle hastanede karşılaşıyorlar ve aralarında güçlü bir bağ oluşuyor. Jane, başarılı bir şarkıcı iken kazadan sonra şarkı söylemeye de küser. Sadece bacaklarını kullanamadığı halde şarkı söylememeye başlar. Joey, ona şarkıcı olduğunu hatırlatır ve hep yardımcı olur. Jane ise fikirlerine katılmadığı halde Joey'un yanında olmaya devam eder. Filmde; dostluk, arkadaşlık, sevgi ve dayanışma adına bir çok mesaj var.


Geçirdiği kaza Jane'den çok şey götürür. En önemlisi de  oğlunu bakamayıp evlatlık olarak vermek zorunda kalır. Aşk Şarkım, engelli bir kadın ve özellikle engelli bir anne olmanın zorluğunu bize çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Ancak, Jane engelli olduğu halde birilerinden yardım almayı sevmeyen, kimseye eyvallah demeyen çok güçlü bir kadın. Engelli anne, en güzel aşk şarkısını da oğlu için söylüyor. Bence bu filmin vermek istediği en önemli mesajlardan biri... Renee Zellweger, Jane rolünde oldukça başarılı. Gerçekten de hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor gibi...

Film de engelli ve engellilik adına çok etkileyici sahneler var. Ama beni en çok açılış sahnesi etkiledi. Yeni tanıştığı ve ona ilgi gösteren adamın onun engelli olduğunu anladığı an hemen oradan kaçmaya çalışması bir çok engellinin yaşadığı bir durumdur. Bu sahne, bir engellinin yaşadığı en önemli dışlanmayı çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Gerçek yüzünüze çarpıyor. Buruk bir his bırakıyor. Sahne ve yaşanan duygular bana da çok tanıdık geldi. Belki de onun için merakla seyrettim.

Yönetmen şaşırtmak istemiş mi istemiş, yoksa masalsı bir hava katmak mı bilemiyorum. Filme çizimler de eklenmiş. Gerçek ile hayal karışıyor. Aşk Şarkım, farklı duyguları tattırıyor. Bazen güldürüyor, bazen üzüyor, bazen düşündürüyor. İnançla ilgili olumsuz cümleler ve inanca dair bir sorgulama da var. Ama oralara takılmadım açıkçası... Bazılarına sıkıcı ve yavaş gelebilir. Bazıları da severek izler. Biraz da o an ki duygu durumunuza bağlı... Empati yaparsanız filme kendinizi kaptırabilirsiniz. Belki bir yerden sizi yakalar, iyi de gelebilir.

ALİYE YÜCEL

1 Nisan 2018 Pazar

BENİM GİBİ EMOJİ



Emojiler artık olmazsa olmazımız. Ne hissettiğimizi, ne yaptığımızı artık onlarla ifade ediyoruz. Onlarsız iletişim olmuyor. Bazen sözün yetmediği yerde, bazen de yazmak istemediğimizde onları kullanıyoruz. WhatsApp, facebook, twitter, instagram, ne kullanırsak kullanalım mutlaka onlara başvuruyoruz. 2000'e yakın emoji var. Emojiyi ilk olarak Japon Shigetaka Kurita bulmuş. İlk olarak 1998 yılında kullanılmış. Emojinin anlamına gelince; "Moji" karakter demek, "E" de görsel anlamını taşıyor.

Pek çok şey için emoji var ama engellileri anlatan yok. Bunca emoji arasında bir tek emoji var. O da tekerlekli sandalye sembolü. Bu sembol bütün engellileri ve engel gruplarını kapsamıyor. Bunu fark eden Apple, engellileri temsil eden 13 adet emojiyi yayına almak istemiş ve bunun için Unicode Consortium'a  (Evrensel Kod Konsorsiyumu) başvurmuş... Unicode Consortium, evrensel kod standardının geliştirilmesi, genişletilmesi, kullanımını yaygınlaştırılmasını ve yazının modern yazılım ortamında sunulmasını amaçlayan bir kuruluş... Kuruluşta Apple'dan başka Google, Microsoft, Adobe, Facebook, Twitter gibi isimlerde yer alıyor.

Apple tarafından istenilen emoji setinde görme, işitme ve bedensel engellileri temsil eden emojiler bulunuyor. 13 farklı emoji arasında; rehber köpek, işitme cihazı, akülü tekerlekli sandalyede bulunan biri, manüel tekerlekli sandalyede bulunan biri, beyaz bastonla yürüyen görme engelli, protez kol ve protez bacak gibi farklı emoji var. Üstelik bunlar erkek kadın seçenekleri ve renk tonlarıyla birlikte 45 farklı seçeneğe ulaşıyor.

Apple bu isteğinin nedeni için: "Engelli bireyleri daha iyi temsil etmek için emoji eklemesini yapmak istiyoruz. Şu anda bulunan emojiler bir çok seçenek sunuyor, ancak bu seçenekler engelli kişilerin deneyimlerini temsil etmeyebilir..." diyor. Ayrıca "Bu tüm olası engellerin tam bir listesi değil. Fakat önerimiz kabul edildiği takdirde benzeri bir çok emojiyi sağlayacağız..." diye açıklamada bulunuyor.

Teknoloji herkes için erişilebilir olmalı ve her türlü bireysel ihtiyaca hizmet etmeli düşüncesinden yola çıkan Apple, bu emojileri önermeden önce Amerikan Görme Engelliler Konseyi, Serebral Palsy Vakfı ve Ulusal İşitme Engelliler Derneği gibi oluşumlardan yardım almış. Apple, engelliler için emoji arayan ilk kuruluş değil. Scope, 2016 yılında engelliler için 18 farklı karakter bulmuş, ancak bunlar Unicode Consortium klavyesinin parçası olmadığı için kullanılamamış...

Emojiler için değerlendirme yapacak olan komitenin önümüzdeki ay toplanacağı belirtilmiş. Engelliler için önerilen emojiler onaylanırsa da hemen kullanamayacağız. Çünkü,  2018 yılı için kullanılacak emoji listesi tamamlanmış, engellileri anlatan emojileri ancak 2019 yılından sonra yazılım platformlarında görebileceğiz. Farklı engel çeşitlerinin emojilere yansıması dikkati çekecek, farkındalığı da arttıracaktır. Engellilerin de kendileri gibi emojileri görmeleri ilginç olacak. Madem her şeyi kapsıyor, herkes için var. Bizim için de olmalı... Benim gibi de olmalı...


ALİYE YÜCEL

18 Mart 2018 Pazar

BİR ÖLÜMÜN ARDINDAN



Ünlü İngiliz evrenbilimci ve fizik profesörü Stephen Hawking 76 yaşında hayatını kaybetti. 1942 yılında doğan Hawking, 21 yaşında ALS (motor nöron) hastalığına yakalanmıştı. Ünlü fizikçi, ALS sebebiyle elli yıldan fazla vücudunu yönetemeden, hareket edemeden ve konuşamadan hayatını sürdürdü. İletişimini ve  konuşmasını makineye bağlı olarak gerçekleştirdi. Hawking, bir yazılım sayesinde konuşuyor, yazıyor ve kendisini ifade ediyordu.

ALS açık adıyla Amyotrofik Lateral Skleroz, merkezi sinir sisteminde, omurilik ve beyin sapı bölgesinde motor sinir hücrelerinin (nöronlar) kaybı ile ortaya çıkıyor. ALS, sinir sistemini felç ediyor. Bu nedenle kaslarda güçsüzlük başlıyor. Kasların zayıflığı önce ellerde başlıyor. Sonra sıra bacaklara, ağza ve dile kadar geliyor. En sonunda da tüm vücut etkileniyor. Ancak, ALS sinir sistemini felç etse de beynin zihinsel faaliyetlerine zarar vermiyor.

Hawking bir röportajında "8 Ocak 1942'de Galileo'nun 300. ölüm yıldönümünde doğdum. Fakat, tahminimce iki bin diğer bebek de benimle aynı gün doğdu. Onların astronomiye merak sarıp sarmadığını bilemiyorum. Ayaklarınıza değil, gökyüzüne bakın... Gördüğünüz şeylerin mantığı anlamaya çalışın. Evren'in neden ver olduğunu düşünün. Meraklı olun..." diyordu. Ne ilginçtir ki kadere bakın. Ölümü de ünlü fizikçi Albert Einstein'ın doğum günü olan 14 Mart gününe denk geldi. Stephen Hawking, Einstein'den sonra en büyük dahi olarak kabul ediliyordu.


Ünlü fizikçi yaptığı çok önemli bilimsel çalışmalar dışında söyledikleriyle de hep dikkat çekiyordu. Ben onun engellilik kavramıyla ilgili söylediklerini çok önemsiyorum. O , "Engelli bir bireyseniz, büyük ihtimalle bu sizin suçunuz değildir. Fakat insanlardan acıma beklemenin ya da dünyayı suçlamanın bir yararı da yoktur. Olumlu bir tavır takınmalı ve içinde bulunduğunuz durumu en iyiye döndürmeyi bilmelisin. Fiziksel bir engeliniz varsa, bunu psikolojik bir engele dönüştürmeyin. Bana göre, fiziksel engelli biri, kendisine fazla engel teşvik etmeyecek fiziksel aktivitelere yönelmeli..." demiştir.

Kendisiyle ilgili "Benim engellerim, çalışma alanım olan teorik fizikte bana büyük bir sorun teşkil etmiyor. Aslına bakarsanız bana faydaları da dokundu. Derslerden ve yönetimsel işlerden muafım. Engellilik hayatım boyunca karımdan, çocuklarımdan, iş arkadaşlarımdan, öğrencilerimden aldığım yardımı es geçemem. İnsanların size yardım etmeye hazır olduklarını anladım. Yeter ki, yardımlarının işe yarayacağına dair bir şeyler gösterin onlara. Elinizden gelenin en iyisi yapın..." diyerek, engellileri bir şeyler yapmaya teşvik etmiştir.

Engelli, hatta "ağır engelli" biri olarak neler yapabildiği ortada... Allah'ın hikmeti bu... Allah kudretini onda bize gösterdi. Onda düşünebilmenin, akıl sağlığının ve zekanın önemini gördük. O tekerlekli sandalyesinde aciz gibi görünse de aslında ne kadar güçlüydü. Hareket edemeyen hatta kıpırdayamayan bir adam ancak yaptıklarına, yapabildiklerine bir bakın. İnsanlık için gerekli olan bilime büyük hizmet etti. Dünyanın en büyük bilim insanlarından biriydi. Bu ne kadar değerli ve önemli... Bizi bu ilgilendirmeli... Engelli ya da engelsiz herkesin ondan ve onun hayatından çıkaracağı çok ders var.

ALİYE YÜCEL


14 Ocak 2018 Pazar

ENGELSİZ ŞIKLIK


Ünlü dünya markası Tommy Hilfiger, engellileri düşündü ve onlar için özel bir koleksiyon hazırladı. Daha önce lüks markaların göz ardı ettiği engelliler için kıyafetler tasarladı. Geçtiğimiz yıl ekim ayında bu kıyafetler satışa sunuldu. Koleksiyonda; engelli yetişkin erkekler için 37, engelli yetişkin kadınlar için ise 34 farklı giysi bulunuyor. Engelliler için hazırlanan bu özel tasarımlar, onlara hem şıklık hem de büyük kolaylık sağlayacak türden...

Bu özel koleksiyon Tommy Hilfiger firmasının engellilere yönelik ilk koleksiyonu da değil. Marka, daha önce de "Runway of Dreams" adı altında engelli çocuklar için özel iki koleksiyon hazırlamıştı. Bu koleksiyonda, engelli kız ve erkek çocukların gereksinimini göz önünde bulundurularak hazırlanan çeşitli kıyafetler yer alıyordu. Moda, herkes içindir. Firma böylece modayı engelli çocuklar için de erişebilir bir hale getirmişti.

İşte; şimdi de yetişkin engelliler için; pantolon, gömlek, ceket, kazak, elbise gibi çeşitli kıyafetler hazırladı. Ayarlanabilir dikişler ve kolayca kapanan düğmeler, fermuarlar, mıknatıslar, cırt cırtlar var. Pantolonların bacak iç bölümleri kolaylıkla açılacak türden yapılmış. Gömlekler tek elle bile kolaylıkla giyilebilecek düğme ve manşetlere sahip, yaka kısımları ayarlanabiliyor. Bu özel kıyafetler; engelliler, aileleri ya da refakatçileri için büyük kolaylık sağlayacak.


Markasına ismini veren Tommy Hilfiger, engelliler için hazırlanan bu koleksiyonu için "modanın demokratikleşmesi" olduğunu söylüyor. Hilfiger; "Demokratikleşme ve kapsayıcılık her zaman markamın DNA'sının merkezinde yer alıyor. Bu koleksiyon bahsettiğim vizyonun önemli bir parçası. Güçlendirici ve engelleri aşmamızı sağlayan tasarımlar... Engellilerin günlük hayatını kolaylaştırmak için pratik detayları düşünülerek tasarlanan koleksiyonda toplam 71 parça bulunuyor..." diye koleksiyonunu anlatıyor.

Engelliler, pek çok alanda olduğu gibi giyim alanında da zorluk çekiyorlar. Çoğu zaman uygun kıyafet bulmakta güç olabiliyor. Çünkü engellilerin farklı ihtiyaçları oluyor. İhtiyacı karşılayacak olan kıyafetleri bulmak imkansız gibi... İşte bu koleksiyon, uygun kıyafet bulmakta zorlanan engelliler için çok önemli bir çalışma... Bu giysiler, tekerlekli sandalye kullananlar ve hareketleri zorluğu çekenler ve hareketleri sınırlı olan engelliler için çok faydalı olacak. Bu kıyafetler engellilerin günlük yaşantısını büyük ölçüde kolaylaştıracak.

Şık giyinmek herkesin hakkı... Tommy Hilfiger, "engelli giyimi" konusunda bir farkındalık oluşturması açısından önemli bir adım atmış oldu. Dünyada pek çok engelli bu kıyafetleri alıp giyecek ve böylece daha şık olacak. Umarız yapılan bu çalışma tüm dünya markalarına da ilham verir. Onlar da bu yoldan giderek engelliler için özel koleksiyonlar hazırlarlar. Çünkü buna ihtiyaç olduğunu biliyoruz.


ALİYE YÜCEL

26 Kasım 2017 Pazar

BEKLENEN TEKERLEKLİ SANDALYE


Teknoloji ilerledikçe engelliler içinde hayat kolaylaşıyor. Yürüyemeyenler için tekerlekli sandalyelerin pek çok çeşidi yapılıyor. Manueli, akülüsü, hatta elektriklisi... Şimdi bunlara bir yenisi ekleniyor. "Laddroller" adı verilen tekerlekli sandalyenin en büyük özelliği ise engelliyi ayağa kaldırabilmesi... Laddroller, Yunan Mimar Dimitrios Petrotos tarafından tasarlandı. Bu sandalyeyi medikal alanında çalışan bir uzman değil de bir mimarın yapması da oldukça ilginç...

Laddrollerin ortaya çıkma hikayesi şöyle: Engelli bir müşterisi, Mimar Dimitrios Petrotos'a kendisi için tekerlekli sandalye ile kolayca dolaşabileceği bir ev tasarlamasını ister. Mimar, evi tasarlarken tekerlekli sandalye kullananların evlerinde yaşadıkları zorlukları görür, sorunları tespit eder. Bunun üzerine bazı engelleri aşabilecek ve gerektiği durumlarda yükselebilme özelliği olan bir sandalye yapmaya karar verir. Bu projesini gerçekleştirmek için bir ekip kurar ve çalışmalara başlar.

Dimitrios Petrotos'un kurduğu ekip proje üzerinde birkaç yıl çalışarak projeyi tamamlar. Yaptıkları sandalyenin bir versiyonunu da piyasaya sürerler. Ancak, laddroller henüz prototip aşamasında ve çalışmaları halen devam ediyor. 2020 yılında seri üretiminin yapılması ve dünyada satışa sunulması planlanıyor. Laddroller, Paralimpik Oyunları olan Cybathlon'da yer almış. Şimdi Dimitrios Petrotos, laddroller'in 2020 yılında Zürih'te gerçekleştirilecek 2. Cybathlon'da da yer almasını istiyor.


Laddroller, motorlu bir tekerlekli sandalye... Çekiş özelliğine sahip, ön taraftakileri daha büyük olmak üzere dört tekerleğe sahip... Oturulan yerin yükselmesini sağlayan pistonlu bir mekanizması var. Böylece ayakta durma pozisyonuna geçebiliyor. Tüm parçaları da sökülüp takılabiliyor. Laddroller, ayağa kalkma özelliği sayesinde engellilere evlerinde olduğu kadar dışarıda da faydalı olacak. Büyük tekerlekleri sayesinde kaldırım ve tümsekler daha kolay aşılacak. Parçalarının takılıp sökülebilmesi arabanın bagajına koyma ve taşınma açısından büyük kolaylık sağlayacak.

Tekerlekli sandalye olumsuz bir klişe gibi görülse de kullananlar için özgürlük ve hareket demektir. Yürüyemediği için yatağa bağımlı olacak kişiler tekerlekli sandalye sayesinde rahatlıkla gezip dolaşabilirler. Mimari engeller olmazsa her yere gidebilirler. Ancak tekerlekli sandalyelerin hareket yeteneği bir yere kadardır. Kişiye özel olarak tasarlansa bile hareketleri oldukça sınırlıdır. Sadece belli bir oturma pozisyonunda kullanılabilirler. ATM'lere, kapalı kapılara, yüksek yerlere ulaşmak zordur.

Görülüyor ki laddroller sayesinde tekerlekli sandalye kullananların günlük yaşantısı oldukça kolaylaşacak. Bugüne kadar nasıl düşünülmedi, neden yapılmadı anlamak zor. Oysa çok büyük bir ihtiyaç olduğu ortada... 2020 yılında piyasaya sürüleceği söyleniyor. Ancak bu kadar beklenmemeli... Bir an önce tamamlanıp, tüm dünyaya satışı yapılmalı. Tekerlekli sandalyede hayatını sürdürenler bir an önce bunu kullanabilmeli ve hayatları daha kolaylaşmalı...   


ALİYE YÜCEL

1 Ekim 2017 Pazar

TEKERLEKLİ SANDALYEDE OLMAK


Bazı kişiler kaza ya da hastalıklar sonucu yürüyemedikleri için hayatlarını tekerlekli sandalyede sürdürürler. Hayatını tekerlekli sandalyede geçiren bu kimseler için genellikle "tekerlekli sandalyeye mahkum" cümlesi kullanılıyor. Bilinmeli ki onlar bu tabirden hiç hoşlanmıyorlar. Mahkum kelimesi çok rahatsız edici geliyor. Onlar sadece hayatlarını tekerlekli sandalyede sürdüklerinin bilinmesini istiyorlar.

Tekerlekli sandalyede yaşayanların bir çoğu küçük yaştan beri durumlarının farkında ve bunu kabullenmişler... Günlük yaşantılarında zaman zaman mimari engellerden dolayı zorlansalar da yaşantılarını bu şekilde sürdürebiliyorlar. Evet yürüyemiyorlar ancak yürüyemeseler de tekerlekli sandalyeleriyle pek çok yere gidebiliyorlar. Bu şekilde eğitimlerini sürdürüyorlar, çalışıyorlar, sosyal hayata katılıyorlar...

Bazen normal insanlar (!) tekerlekli sandalyede yaşayanlara acıma ya da küçümsemeyle bakıyorlar. Oysa onlar kendilerine  farklı bakılmamasını ve ilk tanışmada herkese nasıl davranılıyorsa onlara da öyle davranılmasını istiyorlar. Tekerlekli sandalyede yaşayanlar dışlanmayı istemedikleri gibi fazla ilgi de beklemiyorlar.


Tekerlekli sandalyede oldukları için onlara “sakat, aciz" gibi etiketlerle yaklaşılıyor. Bu da onları oldukça rahatsız ediyor. Hiç kimsenin acıyarak yaklaşmasını ve acıma hissi veren bir ses tonu ile konuşmasını istemiyorlar. Sonuçta bazı engellere sahip olduklarını biliyorlar. Ancak  hasta ya da mutsuz olmadıklarının bilinmesini istiyorlar.

Onlar, karşılarında çok dikkatli ve özenli olmaya çalışanları da hiç anlayamıyorlar. Diğer insanlarla nasıl konuşuluyorsa onlarla da öyle konuşulmasını istiyorlar. Bazı kişilerin kelimeleri vurgulayarak veya yüksek sesle konuşmasını anlamsız buluyorlar, çünkü duyma sorunları olmadığının bilinmesini istiyorlar! Ayrıca zeka ve algılama sorunu olduğunu ima eder gibi tane tane ve vurgulayarak konuşulmasını da istemiyorlar.

Tekerlekli sandalyede oldukları için onlara yardım etmek isteyenlerin aniden atılmamalarını, onlardan yardım istemesini beklemelerini istiyorlar. Eğer yardım istiyorlarsa da kendileri söylemek istiyorlar. Doğru bir yardım yapılabilmesi için yardım edecek kişiyi kendi yönlendirmeleri gerekiyor. Tekerlekli sandalyelerine aniden yaslanılması ve dokunulması onları rahatsız edebiliyor.

Hayatını tekerlekli sandalye sürdüren kişiler, kendisiyle konuşan kişinin tam karşılarında ve rahatlıkla görebileceği şekilde durmasını istiyorlar. Sanıldığının aksine, onlar engelleriyle ilgili soru sorulmasından rahatsız olmuyorlar. Sadece soruların samimi olmasını ve uygun bir dille sorulmasını bekliyorlar. Kısaca onlar bizden çok şey beklemiyorlar. Onları oldukları gibi kabullenmemizi istiyorlar...

ALİYE YÜCEL

            

23 Temmuz 2017 Pazar

GÜZEL MÜCADELE


Onunla ilgili haberleri okuyunca etkilenmiş ve sosyal medyadan takip etmeye başlamıştım. Çok güzel bir kadın ve fotoğrafları çok etkileyici... Gören herkes bana hak verecektir. Jordan Bone'den bahsediyorum. Tekerlekli sandalyede hayatını sürdüren güzellik ve moda bloggerinden... İngiltere'de yaşayan genç kadının sosyal medyada binlerce takipçisi var. Hayat hikayesi ise insana ilham verecek kadar ilginç...

Şimdi 27 yaşında olan Jordan Bone, 15 yaşında bir iken bir trafik kazası geçiriyor. Kaza sonucu boynunda zedelenme meydana geliyor ve göğsünden aşağısı felç oluyor. Bu yüzden ellerini, kollarını, bacaklarını kullanamıyor. Bir daha yürüyemeyeceğini ve hep sırt üstü yatacağını öğreniyor. Yapılacak ameliyat onu daha da kötü hale getirebileceği bile bile tedavi olmayı kabul ediyor. Risk dolu bir operasyon geçiriyor. Aylarca hastanede kalıyor. O günden sonra hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor.

Bone, kazadan sonra çok büyük bir üzüntü duymuş ve iki yıl boyunca depresyona girmiş. Hayatının onu nereye götüreceğini bilememiş... Çok genç yaşta engelli olduğu için bu durumda olması çok normal. Yürüyebilirken birden tekerlekli sandalyede olmak, kolaylıkla yaptığı şeyleri yapamamak herkes için zordur. Ancak o bu durumdan güçlenerek çıkıyor. Kendi durumunda olan kişilere yardımcı ve örnek olacağını umduğunu videolar hazırlamaya ve bunları sosyal medyada paylaşmaya başlamış...


Makyajını nasıl yaptığını soranlar için hazırladığı videolar milyonlarca kişi tarafından seyredilmiş. Şimdi; güzellik, motivasyon, moda ve yaşam tarzı konusunda ünlü bir blogger... Ayrıca, ünlü markaların sosyal medyadaki reklam yüzü olmuş. Yaşadıklarının anlattığı Benim Güzel Mücadelem (My Beautiful Struggle) isimli bir kitap yazmış... Kitabı daha ilk günden tükenmiş... Umarım Türkçeye de tercüme edilir.

Belki omuriliği tedavi olabilecek ya da bir çift biyonik bacakla yürüyebilecek. Ancak o bunlara bağlanıp, bunları düşünerek yaşamak istemiyor. Hayatına istediği gibi devam ediyor. "Şu anda hayatımda yaptığım şeyler, felçli olmasam da yapacağım şeyler... Çünkü her zaman makyaj yapmayı ve yazmayı çok sevdim..." diyor. Bu da bize engelli olup, tekerlekli sandalyede olmanın hayatı sürdürmek için engel olmadığını gösteriyor.

Paylaştıkları, söyledikleri, yazdıkları öyle yaşama sevinci dolu ki... Onun dış güzelliğin altında yatan bir iç güç olduğunu anlıyorsunuz. Tekerlekli sandalyedeki kız olmanın ötesine geçmiş. Vücudu engelli olsa da ruhu değil... O kazada çok şey kaybetse de kararlılıkla hayatın zorluklarını yenmiş. Jordan Bone, kendine inanarak, tüm umutlarının bittiği bir anda hayata tutunmuş... Engelliliğin ötesine geçen bir umudun olduğunu fark etmiş ve büyük zorlukların üstesinden gelmiş... Bize de "Mesajım şu şekildedir: Kendinize güvenin ve başaracaksınız" diyor. Güzel mücadelesi herkese örnek  oluyor.

ALİYE YÜCEL

14 Mayıs 2017 Pazar

ŞIK OLMAYA ENGEL YOK


10-16 Mayıs Engelliler Haftası... Televizyon programları da engelli ve engellilik konularını ele alıyor. Haberler yapılıyor, engelli konuklar alınıyor. Geçtiğimiz günlerde 24 TV'de Ardan Zentürk'ün konuğu da Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Başkanı Ramazan Baş'dı. Baş, yaptıkları çalışmalardan bahsetti. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD) ile erkek giyiminin ünlü markası Bisse'nin ortak bir projede buluştuğunu anlattı.

TOFD ile Bisse "Engelli Olmak Şık Olmaya Engel Değil" diyerek engellilere yönelik özel dikim tasarımları hazırlamışlar. Türkiye'de  bir ilk olan bu proje kapsamında bir de defile düzenlenmiş. Bu defile de engelli TOFD üyeleri, Bisse'nin kendileri için hazırladığı özel tasarım kıyafetleri giyerek projenin tanıtımını yapmışlar. İhtiyaçlarına uygun kıyafet bulmakta zorlanan engelliler için çok önemli bir proje... Çünkü her alanda olduğu gibi giyim alanında da engellilerin farklı ihtiyaçları oluyor.
 
TOFD Başkanı Ramazan Baş "Engelleri aşabilmemiz noktasında yaşadığımız sıkıntılardan biri de uygun kıyafetleri bulamamaktı. Bu alanda ilk kez Bisse'nin desteği ile bir adım atmış olduk. Ben şık giyinmeyi seven bir insanım, küçük ya da büyük bütçeye sahip olan herkesin şık giyinmesi gerektiğine inanıyorum. Özellikle toplumumuzda engelli konusundaki  'yardıma muhtaç, acınacak insan' algısını engellilerin şık giyimlerinin kıracağını düşünüyorum. Bu nedenle Bisse'nin engelliler için hazırlayacağı özel tasarımlar, bizleri bu yaşadığımız sıkıntılar konusunda rahatlatacak. Tüm engelli arkadaşlarımız Bisse'nin bu hizmetinden uygun fiyat avantajlarıyla yararlanabilecek..." diyor.


Çok farklı ve önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza atan Bisse Yönetim Kurulu Başkan Vekili Asiye Kefeli ise proje ile ilgili olarak "Engelli giyimi konusunda biz ilk adımı atıyoruz, diğer tüm markaların da bu projeye destek olmasını bekliyoruz..." diyerek, diğer giyim markalarına çağrıda bulunuyor. Umarım bu çağrı hak ettiği cevabı bulur. Firmalar bu konuda yarışırlar. Engellilerin ihtiyaçlarına uygun ürünler tasarlanır ve bundan engelliler karlı çıkar.

Yapılan açıklamalara göre Bisse'nin hazırladığı özel tasarımlarda; ceket, kaban gibi tekerlekli sandalyelerinin tekerleklerine sürtünen, sarkan kumaşlar özel tasarımlarla engelleniyor. Özellikle tekerlekli sandalyeden yatağa geçerken, seyahat sırasında bir yerden başka bir yere transfer edilirken zorluk yaşayan engelliler için beli yüksek ve fermuarı uzun olan pantolonlardan üç ayrı bedende üretilmiş... Bütün bunlar engellilerin ihtiyaç ve isteklerine göre tasarlanmış. Bisse, engellilerden gelecek talep ve yönlendirme doğrultusunda, bu modelleri daha da çeşitlendirip, özel dikim gömlek ve pantolonlar üretebilecek.

Özel ürünlerin tasarlanması engelliler için büyük kolaylık. Çünkü ihtiyaç olan kıyafetleri bulmak imkansız. Bisse, bu projeyle "engelli giyimi" konusunda bir farkındalık oluşturması açısından takdir edilecek bir adım atıyor. Bisse vitrinlerinde tekerlekli sandalyeli afişler kullanarak dikkat çekiyor. Bu arada, dernek üyeleri  engelliler için hazırlanan bu ürünleri yüzde 50 indirimle alabilecekler. Bisse'den yapılan alışveriş yapan müşteriler de TOFD'ye bağış yapmış olacaklar. 

 ALİYE YÜCEL 

8 Ocak 2017 Pazar

ŞOFÖRÜN BÖYLESİ


Geçtiğimiz günlerde medyada çok tepki gören bir olay yaşandı. İstanbul'da bir otobüs şoförü tekerlekli sandalyedeki bir engelliye davranış şekli ve söyledikleri ile büyük tepki aldı. Bu olay İstanbul Anadolu Yakası'nda Fındıklı-Kadıköy hattında yaşanmıştı. Otobüsündeki bir yolcu da bu olayı saniye saniye görüntülemiş ve bu görüntüler yapılan haberlerde gösterilmişti. Okuyanların bir çoğu da bu haberi görmüş ve duymuştur. Ancak bu tür olaylara zaman zaman rastlanıldığı için bir de ben yazmak istedim.

Olay şöyle gelişiyor. Tekerlekli sandalyedeki bir kadın yolcu kucağında çocuğu ve yanında bir yakını ile otobüse binmeye çalışıyor. Engelli kadın, tekerlekli sandalyenin otobüse çıkmasını sağlayan rampayı açması için şoföre sesleniyor. Yolcular da yardım etmek istiyor ve bu arada İETT şoförü de geliyor. Şoför engelli rampasını açarken bir yandan da engelli yolcunun yakınıyla tartışıyor.

Bundan sonrası çok şaşırtıcı bir şekilde devam ediyor. Çünkü İETT şoförü insanın şoka sokan bir cümle kuruyor. "Bunu ben açmak zorunda değilim" diyor. Tekerlekli sandalyedeki yolcu daha sonra şoför ve yolcuların yardımıyla otobüse biniyor. Aralarında tartışma devam ederken şoför sinirli bir şekilde engelli kadına hitaben "Hem iyilik yap, hem konuşsun..." diye söyleniyor. Şoför, herkesin tepkisini alıyor. Engelli kadın ise "İyilik yapmıyorsun sen bana! Bu benim hakkım!" diyerek en güzel cevabı veriyor.


İşte bütün bunlardan sonra bunun yapan İETT şoförünün görevinden uzaklaştırıldı haberi geldi. İETT ise bu konu ile ilgili olarak şöyle bir açıklama yaptı: "Engelli yolcumuza gerekli hassasiyeti göstermeyen Özel Halk Otobüsü sürücüsü hakkına ivedilikle tahkikat işlemi başlatılmıştır. Özel Halk Otobüsleri Yönergesi kapsamında gerekli cezai işlem uygulanarak sürücü görevden uzaklaştırılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

İETT'nin bu açıklaması gönüllere biraz su serpiyor. Aslında şoförün görevinden alınmasına, ekmeğinden olmasına sevinecek değiliz. Ancak engelli birine böyle davranılır mı? Hiç mi empati yapamıyor? Hiç mi bir engelli tanımadı? Yakınında hiç mi bir engelli yok? Engelliyi geçtim; çevresinde yaşlı, güçsüz biri de yok mu? Nasıl bir zihniyet anlamak zor. Anlıyoruz ki bu şoför engellilere hizmet etmek istemiyor! İşte asıl engel olmak bu değil mi?

Engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak her şey onların en büyük hakkı... Şoförün engelliye yaptığı hizmeti lütuf olarak görmesi de ne büyük bir yanlış... Bu bir lütuf mu? İnsan olan herkesin seve seve yapacağı bir davranış... Çok şükür ki herkes bu şoför gibi düşünmüyor. Çok şükür ki sosyal hayatta rastladığımız pek çok kişi ve görevliler bu şekilde davranmıyor. Yoksa gerçekten hayatımız çok daha zorlaşırdı.

ALİYE YÜCEL

1 Ocak 2017 Pazar

LEĞENDE YAŞAYAN KIZ


Hayatını o yaşarken yazmak istiyordum. Ancak maalesef yazamadım. Şimdi ölüm haberinden sonra yazıyorum. Leğende yaşayan kızdan bahsedeceğim. Nijeryalı Rahma Haruna'dan... Tüm dünya onu "Leğende Yaşayan Kız" olarak tanıdı. Rahma, geçtiğimiz hafta 19 yaşında iken hayatını kaybetti. Öldüğü güne kadar da plastik bir leğende yaşadı. Oldukça çarpıcı bir hayat hikayesi vardı. Görenleri hayrete düşürüyordu.

Rahma, Nijerya'nın Kano şehrinde normal sağlıklı bir bebek olarak doğuyor.  6 aylık iken ateşli bir hastalığa yakalanıyor. Bu hastalıktan sonra ise vücudunun büyümesi tamamen duruyor. Yaşı büyüse de küçük bedeni bir leğene sığıyor. Rahma'nın erkek kardeşi Fahad onun bir fotoğrafını sosyal medyaya paylaşıyor ve böylece dünya onu tanıyor. Dünya medyası onunla çok ilgilenmişti. Çeşitli haberleri yapılmıştı. Çünkü gerçekten ilginç bir hayatı vardı.

Rahma Haruna, annesi ve kardeşinin desteği sayesinde hayatını sürdürüyordu. Günlük hayattaki bütün ihtiyaçları annesi tarafından karşılanıyordu. Rahma'nın annesi kızının hastalığını "6  aylık olduğunda ateşi yükseldi. Sonra ellerinin ve ayaklarının uyuştuğunu fark ettik. Daha sonra vücudu hiç gelişme göstermedi..." diye anlatmış, Rahma'nın çok zeki olduğunu ve her şeye rağmen mutlu bir genç kız olduğunu belirtmişti.


Erkek kardeşi Fahad, onu her gün dışarı çıkarıyor ve gezdiriyordu. Kardeşi "Ona yardımcı olmanın bir çok yolu var. Onu her gün dışarıya çıkarıyorum. İnsanların ona yardımcı olması beni mutlu ediyor. Akrabalarımızı görmeye gidiyoruz. Bu onu çok mutlu ediyor, çok iyi geliyor..." diye ablasını çok sevdiğini ve onu gezdirmekten hoşlandığını anlatmıştı. Rahma'nın babası Hussaini Haruna ise; yıllarca kızının hastalığının tedavisi için pek çok işte çalışmış ve kazandığını buna harcamıştı. Ancak kızının hastalığı karşısında çaresiz kalmıştı. Ailesi onun için elinden geleni yapıyordu.

Fotoğraflarının yayınlanmasından sonra Rahma'ya tekerlekli sandalye hediye edilmişti. Artık onunla daha rahat dolaşıyordu. Hiç arkadaşı olmadığını söyleyen genç kız, ailesinin ve erkek kardeşinin en yakın arkadaşı olduğunu belirtiyordu. Rahma, verdiği bir röportajında da hastalığının tıpta tedavisi olmadığını belirtmiş, ama her şey için Allah'a şükrettiğini söylemişti. Yapılan haberlerdeki fotoğraflarında yüzü gülüyordu.

Her genç kız gibi Rahma'nın yapmayı istediği hayalleri vardı. En büyük hayali ise; bir gün kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve tek başına alışverişe çıkmaktı. Hayatı kısa sürdü. Çok genç yaşta hayatını kaybetti ve hayallerini gerçekleştiremedi. Ölümü onu tanıyanları çok üzdü. Bu dünyadan; başı, beyni ve yaşı büyüse de vücudu hiç büyümeyen biri geldi, geçti. Oldukça ibretlik bir engelli hikayesi değil mi?

ALİYE YÜCEL


13 Kasım 2016 Pazar

OKULA RAHATÇA GİDEBİLMEK


Herkesin yaşadığı bir duygudur. Güzel bir şey karşısında bazen kendi yararınıza olmuş gibi sevinirsiniz. Geçen gün böyle bir duygu yaşadım. Haberde "Bedensel (fiziksel) engelli öğrencilerin okula gidişini kolaylaştırmak için asansörlü okul servisi aracı uygulaması başlatıldı" yazıyordu. Milli Eğitim Bakanlığı ile Ankara Valiliği işbirliği ile yürütülen uygulamayla bedensel engelli öğrenciler evlerinden okullarına, okullarından evlerine erişilebilirlik standartlarına uygun, kimsenin yardımı olmadan asansörlü servis araçlarıyla taşınacaklar.

Bu hizmetten şimdilik, Ankara Doğan Çağlar Ortopedik Engelliler İlkokulu, Ortaokulu ve Meslek Lisesi öğrencileri ile Çankaya Gökkuşağı Özel Eğitim Anaokulu, İlkokulu ve Ortaokulu öğrencileri yararlanmaya başlamış. Engelli öğrencilerin taşıtlarında koltuk sayısı azaltılıyor. Otomatik asansör sistemi, rampa ve güvenlik mekanizmaları bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile Ankara Valiliği işbirliği ile yürütülen çalışmanın tüm Türkiye'de yaygınlaştırılması planlanıyormuş...

MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Celil Güngör, engelli öğrencilerin okullara daha kolay ve rahat bir şekilde ulaşabilmeleri amacıyla bu uygulamaya başladıklarını açıklıyor. Tekerlekli sandalyeyle servis aracına binmenin zor ve zahmetli olduğuna dikkat çeken Güngör, "Asansörlü servislerle örencilerimiz daha rahat bir şekilde servislere erişebilecek. Görevliler ve aileler çocuklarımızı tekerlekli arabayla servis aracına bindirmeye çalışıyordu. Çocuklarımızın servisten inmeleri de yine aynı şekilde çok zor bir süreçti..." diye anlatıyor. 


Haberi okurken okula gidip gelişlerimi düşündüm. Ne zorluklar yaşadım. Çoğu öğrenci sabah uyandığında o gün olacağı sınavı düşünür değil mi? Bense o gün okula gidip gidemeyeceğimi düşünürdüm. Okuldaki dersler, sınavlar kolaydı! Onları başarabilirdim. Ama ya arabamız çalışmaz da okula gidemezsem, diye çok korkardım. Bedensel engelli biri için ulaşım en büyük sorundur. Bu sorunun çözülmesi ise engelli için en büyük özgürlüktür.

Şimdi bu asansörlü okul servisi uygulaması sayesinde tekerlekli sandalye kullanan öğrenciler rahat ve güvenli bir şekilde okullarına gidip gelecekler... Tekerlekli sandalye ile başkalarının yardımıyla servislerine binerken zor anlar yaşayan öğrencilerin, artık yardımsız olarak servislerine binmeleri ne büyük bir rahatlık... Bunu yaşamayan bilemez. Bunu anlatmak ve anlamak zordur. Yaşamak lazım.

Bu haberi gören tekerlekli sandalye kullanan öğrenciler ne kadar çok sevinmiştir. Bu uygulama yapılamayacak ve zor bir şey değil. Her okula ve her güzergaha  böyle bir taşıt konulması gerekmiyor aslında... Bedensel öğrencileri tespit edip, sadece onların evlerinin bulunduğu güzergahların servislerinin böyle olması yeterli. Umarım bu güzel uygulama Türkiye genelinde de yaygınlaşır. Böylece tekerlekli sandalye kullanan öğrencilerin engeli kalkar.

ALİYE YÜCEL

5 Haziran 2016 Pazar

MODEL OLMAK


Misfit Models bir modellik ajansı... Model denilince aklınıza; kusursuz bedenler, uzun boy, güzel ve yakışıklı kişiler gelir. Misfit Models'de ise; böyle modeller yok. Bu ajansta; kısa boylu, şişman, cılız, bazı uzuvları olmayan, yüzleri alışılagelmişten farklı, dövmeli, garip saçlı, tekerlekli sandalyeli ve engelli bedenlere sahip modellerden var. Sıra dışı, uyumsuz, farklı, kendine has görünüşleri olan ve normlara uymayan modeller...

Ajansa ait internet sitesini incelediğinizde, aynı anda görmenizin asla mümkün olamayacağı farklı insan tipleriyle karşılaşıyorsunuz. Berlin'de bulunan ajansın sahibi Del Keens İngiltere'de yaşadığı zaman Ugly Models ajansına kayıtlıymış. Keens; Calvin Klein, Ranault, Levis ve Dizel gibi pek çok ünlü firma ile çalışmış. Bu konuda deneyim kazanmış. Daha sonra Berlin'e taşınınca Almanya'da çalışabileceği buna benzer bir ajans aramış. Fakat bulamamış. "Böyle bir ajansı niye ben kurmayayım..." diye düşünmüş ve Misfit Models ajansını kurmuş.

Ajans; güzellik kelimesini alışagelen algıdan farklı kabul ediyor. "Modanın size zorla kabul ettirmeye çalıştığı gibi değilseniz, iki haftalık diyetleri takmıyor, toplumca kabul edilen burun şeklini umursamıyorsanız, mükemmel bir vücuda sahip değilseniz, o zaman siz de Misfit Model olabilirsiniz" diye sesleniyor. Yaş, ırk, milliyet ayrımı gözetmeden sıra dışı bedenlere sahip herkesi ajansa davet ediyor.


Modellerin hemen hemen hepsinin (sahibi de dahil) görünüşleri nedeniyle alay edilmiş, aşağılanmış ve küçümsenmiş olduklarını tahmin etmek hiç de zor değil. Oysa şimdi hepsi özgüveni tam olan kişiler... Ajans sayesinde dış görünüşleriyle barışmışlar. Kendilerini özel hissediyorlar. Artık cesurlar ve farklılıklarını değerlendiriyorlar. Önceden dalga geçilen özellikleri şimdi aranan bir kişi olmalarını sağlıyor.

Bir gün Del Keens'e "Portföyünüzde ne tür engelliler var?" diye soruluyor. O da cevap olarak "Bilmiyorum ki... Çünkü "engelli" tam olarak ne demek ki?" diyor. Ne güzel bir cevap bu... Gerçekten de "Engel nedir?", "Engelli nedir?" sorularının cevabını kim tam olarak bilebilir ve verebilir? Bir organın olmaması yada görevini yapamaması mı kişiyi engelli yapar? Yoksa asıl engel onları engelli gören zihinlerde midir?

Ajansa kayıtlı sıra dışı modeller çeşitli reklamlarda oynuyor ve oldukça başarılılar. Dikkat ve ilgi çekiyorlar. Akılda kalıyorlar. Ancak, umarım bu modellere hep kötü roller verilmez. Devamlı kötüyü canlandırmazlar. Çünkü biliyoruz ki; masallarda ve filmlerde iyiler hep güzel... Kötüler ise hep çirkin ve kusurludur. Dileriz bu modellere verilen iyi ve başarılı roller çocukluktan beri bize öğretilen bu algıyı da yıkar. Böylece engelli ve kusurlu olan kişilerin de iyi ve başarılı olabileceği fikri yaygınlaşır.

                                                                                              
ALİYE YÜCEL