> Engeloji : Mimari Engeller

Translate

Mimari Engeller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mimari Engeller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2019 Pazar

EVDE EĞİTİME DESTEK



Milli Eğitim Bakanlığı engelli çocuklar için çok önemli bir düzenlemeyi hayata geçiriyor. Yatağa bağımlı olan ya da farklı sağlık sorunları nedeniyle özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine gidemeyecek durumdaki engelliler için "evde eğitim" desteği geliyor. Engelli eğitimi adına çok gerekli bir adım olduğu kesin... Bu uygulama engelliler ve ailelerinin eğitim konusunda yaşadığı sıkıntılara büyük ölçüde çözüm olacak.

Bakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği'nde bir değişikliğe gidecek. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden eğitim alan engelli çocukların buralara gidemeyecek durumdakilerin evlerinde eğitim almalarına destek sağlanacak. Bu düzenleme ile bu merkezlere çeşitli nedenlerle devam edemeyen engelli bireylerin telafi eğitimlerini alabilmelerine de bir imkan olacak.

Bu uygulama olabilmesi için bir şart var. Engelli çocukların aileleri bulundukları ilçenin Rehberlik ve Araştırma Merkezleri'ne (RAM) raporlarıyla birlikte başvuracaklar. Onlar durumu değerlendirecek "evde eğitim alması gerekir" yönünde bir karar verilirse, aileler ile  özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri arasında bir protokol imzalanacak. Bu aşamadan sonra da Milli Eğitim Bakanlığı evde eğitim görecek engelli öğrenciler için katkıda bulunmaya başlayacak.


Milli Eğitim Bakanlığı, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine giden engelli öğrenciler için destek veriyor. Bu yıl özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine giden engelli öğrenciler için katma değer vergisi hariç olmak üzere bireysel eğitim için aylık 632 lira, grup eğitimi için ise aylık 177 lira destek verdi. Son şekli yakında verilecek taslak çalışmaya göre şimdi de evinden çıkamayan engellilerin eğitimi için de bu merkezlere benzer desteği sağlayacak.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden eğitim alan engelli çocuklardan kuruma gidemeyecek durumda olanların evlerinde eğitim almalarının sağlayacak çalışmada sona gelinmek üzere... Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine gidemeyen engelli çocukların eğitim konusunda yaşadığı sıkıntılara çözüm bulunması aileleri de rahatlatacak. Öyle görülüyor ki, gidip gelme konusunda belki de çocuklarından daha çok zorlanan aileler rahat bir nefes alacak.

Engelli çocukların eğitiminin önemini söylemeye gerek yok. Ancak gerek mimari engeller, gerekse bireysel hareket zorluğu nedeniyle engellilerin evden çıkmasının zorluğu da ortada... Bu nedenle bu düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu durum yanlış anlaşılmasın. Bu verilecek eğitim fizik tedavi ya da özel eğitim değil. Bildiğimiz okulda alınan eğitim... Sadece okula gitmek yerine eve öğretmen gelecek ve dersleri öğretecek.  


ALİYE YÜCEL


31 Mart 2019 Pazar

YEREL SEÇİMLER VE ENGELLİLER



Bugün ülkemizde yerel seçimler yapıldı. Bu seçim sürecinde belediye başkan adayları bir çok vaatlerde bulundular. Gördük ki engellileri de unutmadılar. Pek çoğu engelsiz bir şehir yapacaklarını ve engellilere çeşitli hizmetler vereceklerini vurguladılar. Bazısı da engelli seçmenleri ziyaret etti. Biliyoruz ki il ve ilçe belediyelerinde engelliler için çeşitli çalışmalar yapılıyor. Yapılan bu çalışmalar engelliler için büyük bir önem taşıyor. Ama yeterli değil.

Engelli haklarına göre belediyeler, engellilere uygun düzenlemeleri standartlara uygun yapmak zorundalar. Ama kamuya açık yerlerin çoğunun mimari planları engelsiz insanlar düşünülerek yapılmış ve engelliler hep göz ardı edilmiş. Sinema, tiyatro, alışveriş merkezleri, kafe ve restoran gibi yerlerin pek çoğunda rampa ve asansör yok. Üstelik çoğu kamu binalarında bile rampa ve asansör yok. Görme engelliler için hissedilebilir yüzey düzenlemeleri yok ya da yanlış yapılıyor. Kamuda işaret dili bilen kimse çok az.

Binalardaki; koridor, merdiven, rampa, asansör, tuvalet ölçülerinin ve zeminin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekiyor. Konuya gerekli hassasiyetin gösterilmesi ve gerekli düzenlemelerin mutlaka yapılması lazım. Kamu kurum ve kuruluş binaları, kamuya açık alanlar ve toplu taşıma araçları mutlaka engellilerin kullanımına uygun hale getirilmelidir. Konuyla ilgili en büyük görev de yerel yönetimlere düşüyor. Bu yüzden bu seçimler belki herkesten çok engellileri ilgilendiriyor. Engellileri etkileyecek.


Pek çok yerde kimsenin aklına engelliler gelmiyor. Eski binalarda engellilere uygun düzenlemelerin yapılmasının zor olduğunu anlıyoruz. Ancak yeni yapılan binalar için bunları yapmak çok daha kolay. Yurdun her köşesinde yeni binalar yapılıyor. Pek çok şehirde kentsel dönüşümler oluyor. Kentler planlanırken bunlar düşünülmeli ve yapılan yeni yerlerde engellilerin erişimine uygun olmayan binalara ruhsat verilmemelidir. Bu çok zor ve yapılamayacak bir uygulama değil...

Kazanan her belediye başkanı; engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak önlemler almalı, bu yönde çalışmalar yapmalıdır. Engelliye yapılan hizmetlerin yardım olarak görülmesi de en büyük yanlış olur. Bu hizmetler ve erişilebilirlik her engelli birey için gereklidir. Her vatandaş hizmetlerden eşit şekilde yararlanmalıdır. Bu durumda engellilere yapılanlar bir sosyal yardım değil, onların en büyük hakkıdır.

"Yerel yönetimlerin başarısı, engelliye verdiği değer ile ölçülür" dersek hiç yanlış olmaz. Umarız seçim sürecinde engelliler için verilen her türlü vaatler yerine getirilir. Kim kazanırsa kazansın, tüm belediyeler engelliler için bir şeyler yapmalı, onlara hizmet için yarışmalıdır. Böylece engelliler için daha yaşanılabilir şehirler meydana gelir. Umarız engelliler seçimden önce hatırlanan, daha sonra unutulan bir kesim olmaz.


ALİYE YÜCEL  

10 Mart 2019 Pazar

BİR HAYALİM VAR



Euronews, serebral palsili (beyin felçli) Rijad Mehmeti'nin hikayesini yayınladı. Rijad, 14 yaşında, Kosova'nın Priştine şehrinin bir banliyösü Bardhosh'ta yaşıyor. Bir erkek bir de kız kardeşi var. Rijad, "Bir hayalim var. Engelli çocukların eğitimlerinin tadını çıkarmaları için eşit haklara sahip olmaları..." diyor. Küçükken rüyasında bir okula gittiğini görüyor. Burası onun için sadece yeni bir ortam ve daha çok arkadaş değil. Hayallerindeki gibi bir okul, her şeyi yapabileceği sihirli bir yer... Potansiyeline ulaşabileceği, pek çok şey öğrenebileceği ve arkadaşlarıyla gününü geçirebileceği bir yer...

Rijad, okulu her dileğin yerine getirildiği sihirli bir yer olarak hayal etmiş. Bu yeni hayata başlamayı dört gözle beklemiş. 1 Eylül sabahı annesi hayalini gerçekleştirmiş ve onu okula götürmüş. Kendi kendine "Hayalim gerçek oluyor" demiş. Artık okula gidiyormuş... Okulun ilk gününde çok heyecanlanıyor. Seviniyor ve mutlu oluyor. Okula geldiğinde ona selam veren birçok çocuk görüyor. Okuldaki ilk günü hayallerinin de ötesinde geçiyor.

Okulda birçok arkadaş ediniyor. Ancak biri onun için çok özel oluyor. Okulun ilk günü Adrian, gülümseyerek onun yanına geliyor. Ona yardım etmek ve destek olmak istiyor. Sınıfa girdiklerinde Adrian, Rijad'ın yanına oturuyor. Defterlerini ve kalemlerini çantadan çıkarmasına yardım ediyor. Bir süre konuşuyorlar. Aralarında büyük bir dostluğun ilk tohumları atılıyor. O günden bu yana Rijad'ın en yakın arkadaşı Adrian oluyor.


Rijad, derslerin ilk zamanlarında bazı zorluklarla karşılaşıyor. Yazı yazmak istiyor, yazamıyor. Adrian, yazmasına yardımcı oluyor. Birlikte yazdıkları ilk iki harf A ve E oluyor. Bu arada Rijad karışık hisler duyuyor. Okulu seviyor, yazdığı için mutlu oluyor. Ancak Adrian'ın yardım etmesi onu rahatsız ediyor. Bir süre sonra tuvalet ihtiyacı hissediyor. Böylece bir sorun daha ortaya çıkıyor. Tekerlekli sandalyesi ile gidemiyor. Çünkü okulun tuvaletinin engelliler için uygun olmadığı görüyor. Yine Adrian ve diğer arkadaşları ona yardımcı oluyorlar. Ancak bu hiç kolay olmuyor...

Rijad, yavaş yavaş buranın aslında hayalini kurduğu okul olmadığını anlıyor. 1 Eylül 2015 tarihinden bu yana hala yazmada zorlanıyor. Hala arkadaşlarının yardımıyla okula gidiyor. Yaşadığı zorluklar hala devam ediyor. Hikayesini anlatmasının nedeni aynı zorluklarla karşı karşıya olmasından kaynaklanıyor. Bu zorluklar sadece okulla da kalmıyor. Her yerde, diğer kurumlarda ve şehirlerin tamamında olduğunu fark ediyor. Hayatını kolaylaştıracak ve daha güzel hale getirecek pek çok şeye erişiminin olmadığını söylüyor.

Rijad'ın hayalindeki sihirli okul rüyası kayboluyor. O, eşitlik istiyor. Tuvalete kendi başına gitmek istiyor. Kendi başına yazmak istiyor. Teknolojiyi kullanmak istiyor. Bu günleri sadece kendisi için değil tüm engelli çocuklar için hayal ediyor. Bütün çocukların eşit olduğu bir dünya istiyor. Rijad, "Umarım bütün çocuklar için eşit bir dünyaya sahip olacağımız, tüm çocukların okuldaki zamanlarının tadını çıkarabileceği, okulu gerçekten sihirli bir yer ve hayallerinin gerçek olduğu bir yer olarak görebileceğimiz bir gün gelecek..." diyor. Onun bu hayali dünyadaki birçok engelli çocuğun da hayali... Ne kadar tanıdık geliyor. Rijad'ın tüm hayallerinin gerçekleşmesi dileğiyle...

ALİYE YÜCEL

3 Şubat 2019 Pazar

AH ŞU RAMPALAR



Engelli rampaları, tekerlekli sandalye kullanıcıların yükselti farklarını aşmaları için yapılmış, ergonomik ve güvenlik şartlarını sağlayarak dizayn edilmiş eğimli platformlardır. Tanım bu ama sosyal medyada bir rampaya rastladım ki. İnanılır gibi değil. Gördüğüm pek çok rampa maalesef standartlara uygun değil. Ama böylesi görülmemiştir sanırım. Yapanlara sormak isterdim. Bunu gerçekten bir rampa olarak mı yaptılar?

Rampaların bir çoğunun eğimi öyle yanlış yapılıyor ki, mimari standartlardan çok uzak. Yapmış olmak için yapıldığı belli oluyor. Amaca hizmet etmek şöyle dursun. Daha çok zarar verecek türden... Tekerlekli sandalyedeki biri çıkmak ya da inmek için kullandığında düşüp büyük sağlık problemleri hatta hayati tehlike yaşayabilir. Böyle bir rampaya rastlarsanız bundan uzak durmak gerekiyor. Sakın ha...

Normalde tekerlekli sandalyeli kişi bir rampayı tek başına kolaylıkla inip çıkabilmeli... Ancak bazı rampalarda tekerlekli sandalyedeki birinin tek başına inip çıkması mümkün değil. Hatta, bir kaç kişinin yardımıyla bile kullanılamaz halde. Peki o zaman bunlar neden böyle yapılır. Bunun tek bir cevabı var. Olsa olsa yapmış olmak için, dostlar alışverişte görsün diye yapılıyor. Başka bir açıklaması olabilir mi?


İmar yönetmeliğinde TSE 9111'e Madde 30'da bina girişleri ve rampalara yer verilmiş. Rampaların bir standardı var. Belirlenen bu standartlara göre, tekerlekli sandalyenin çıkacağı yükseklik 15 cm. veya daha az olursa eğim % 8, 15-50 cm. arasında eğim % 7, 50-100 cm. arasında eğim % 6 ve 100 cm.'in üzerinde ise eğim % 5 olması gerekiyor. Ama pek çok yerde engelli rampası eğimleri % 20 civarında... Buna hiç dikkat edilmiyor. Rampaların bir denetimi de yok.

Tekerlekli sandalyede hayatini sürdürenler için hayatı kolaylaştıran bu rampalar, sadece tekerlekli sandalyeler için değil ki bebek arabaları, bisikletler, çeşitli el arabaları için de gereklidir. Hatta yaşlıların ve küçük çocuklarında hayatını kolaylaştırır. Bireysel yapılar da belki ihtiyaç olduğu düşünülmüyor. Ama çeşitli siteler ve  toplu konutlarda bu böyle yapılıyor maalesef... Halbuki rampalar mutlaka yönetmeliğe uygun şekilde yapılmalıdır. Bu zor bir şey değildir.

Kimse tekerlekli sandalye muhtaç olmasın ama olduğunuzda o rampa öyle büyük bir önem kazanıyor ki... Bu kelimelerle anlatılamaz. O olmazsa bir adım öteye gidemiyorsunuz. İhtiyacı olmayan asla bilemez. O an ki çaresizliği ancak yaşayan bilir. Çok önemli bir ihtiyaçtır. Bu nedenle artık standartlara uygun rampalar yapılmalı, uygun olmayan rampalara ruhsat verilmemelidir. Bunu yapanlara ve ruhsat verenlere de bir yaptırım olmalıdır. Yoksa faydası yerine zararı olacaktır.


ALİYE YÜCEL

30 Aralık 2018 Pazar

2018 BİTERKEN...


Yeni bir yıla giriyoruz. Herkes gelecek yıl için beklentiler içinde... 2019 yılında herkes sağlık, mutluluk, başarı ve hayatında güzel gelişmeler olsun istiyor. Ben de bunlara ilave olarak yeni yılda engellilerin ve engellilik sorunlarının çözülmesini diliyorum. Çünkü, istatistiklere göre Türkiye nüfusunun % 10'u engelli. Bu hiç de küçümsenecek bir rakam değil.

2019 yılı geldi. Ancak engellilerin sorunları hala devam ediyor. Eğitim, istihdam, mimari engeller ve engellilere yönelik yanlış bakış açısı gibi bir çok şey... Hangisini sayalım? Say say bitmiyor. Oysa engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olamaz, olmamalı... İşte bu yüzden bir an önce bazı şeylerin değişmesi gerekiyor.

Engellilerin de herkes gibi eşit haklara sahip olması için her alanda ve el birliği ile bir şeyler yapılmalı... Bir an önce engellilerin sorunlarına kesin çözümler getirilmesi, engelli haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması gerekiyor. Tüm bunlar yapılmalı, sözde kalmamalı... Çünkü, bütün bunlar zor ve imkansız olan şeyler değil.



Engellilerin hayat şartlarını iyileştirilmesi konusunda güzel gelişmeler de olmuyor değil. Ancak engellilere olan yanlış bakış açısı bir türlü değişmiyor. Bu ön yargı maalesef her kesimde var. İşte öncelikle bu bakışın artık ortadan kalkması gerekiyor. Engelliye ön yargısız, acımadan ve küçümsemeden yaklaşılmalı... Yapılan bu iletişim yanlışı engelliler için en büyük engel...

Engelliyi engeli değil; engeli nedeniyle istenmemesi, küçümsenmesi, işe yaramaz görülmesi olumsuz yönde etkiliyor. Yani görünürde engel olan engel, zorlayan engeli değil! İstenmemek, küçümsenmek ve sevgiden mahrum kalmak çok daha zor geliyor. Ayrıca; sakat, aciz, kör, topal, dilsiz, kambur gibi sıfatlarla yaklaşmak en büyük yanlış...

Engelliler için herkes bir şeyler yapabilir. Engelli park alanlarına park etmemek gibi, engelli rampalarının önlerini kapatmamak gibi, ön yargı ile yaklaşmamak gibi,  engellilere acımamak gibi, onları küçümsememek gibi... Böylelikle belki bazı şeyler değişebilir. Engeller ortadan kalkabilir. 2019 yılında engelli farkındalığının artması ve engellerin kalkması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL

26 Kasım 2017 Pazar

BEKLENEN TEKERLEKLİ SANDALYE


Teknoloji ilerledikçe engelliler içinde hayat kolaylaşıyor. Yürüyemeyenler için tekerlekli sandalyelerin pek çok çeşidi yapılıyor. Manueli, akülüsü, hatta elektriklisi... Şimdi bunlara bir yenisi ekleniyor. "Laddroller" adı verilen tekerlekli sandalyenin en büyük özelliği ise engelliyi ayağa kaldırabilmesi... Laddroller, Yunan Mimar Dimitrios Petrotos tarafından tasarlandı. Bu sandalyeyi medikal alanında çalışan bir uzman değil de bir mimarın yapması da oldukça ilginç...

Laddrollerin ortaya çıkma hikayesi şöyle: Engelli bir müşterisi, Mimar Dimitrios Petrotos'a kendisi için tekerlekli sandalye ile kolayca dolaşabileceği bir ev tasarlamasını ister. Mimar, evi tasarlarken tekerlekli sandalye kullananların evlerinde yaşadıkları zorlukları görür, sorunları tespit eder. Bunun üzerine bazı engelleri aşabilecek ve gerektiği durumlarda yükselebilme özelliği olan bir sandalye yapmaya karar verir. Bu projesini gerçekleştirmek için bir ekip kurar ve çalışmalara başlar.

Dimitrios Petrotos'un kurduğu ekip proje üzerinde birkaç yıl çalışarak projeyi tamamlar. Yaptıkları sandalyenin bir versiyonunu da piyasaya sürerler. Ancak, laddroller henüz prototip aşamasında ve çalışmaları halen devam ediyor. 2020 yılında seri üretiminin yapılması ve dünyada satışa sunulması planlanıyor. Laddroller, Paralimpik Oyunları olan Cybathlon'da yer almış. Şimdi Dimitrios Petrotos, laddroller'in 2020 yılında Zürih'te gerçekleştirilecek 2. Cybathlon'da da yer almasını istiyor.


Laddroller, motorlu bir tekerlekli sandalye... Çekiş özelliğine sahip, ön taraftakileri daha büyük olmak üzere dört tekerleğe sahip... Oturulan yerin yükselmesini sağlayan pistonlu bir mekanizması var. Böylece ayakta durma pozisyonuna geçebiliyor. Tüm parçaları da sökülüp takılabiliyor. Laddroller, ayağa kalkma özelliği sayesinde engellilere evlerinde olduğu kadar dışarıda da faydalı olacak. Büyük tekerlekleri sayesinde kaldırım ve tümsekler daha kolay aşılacak. Parçalarının takılıp sökülebilmesi arabanın bagajına koyma ve taşınma açısından büyük kolaylık sağlayacak.

Tekerlekli sandalye olumsuz bir klişe gibi görülse de kullananlar için özgürlük ve hareket demektir. Yürüyemediği için yatağa bağımlı olacak kişiler tekerlekli sandalye sayesinde rahatlıkla gezip dolaşabilirler. Mimari engeller olmazsa her yere gidebilirler. Ancak tekerlekli sandalyelerin hareket yeteneği bir yere kadardır. Kişiye özel olarak tasarlansa bile hareketleri oldukça sınırlıdır. Sadece belli bir oturma pozisyonunda kullanılabilirler. ATM'lere, kapalı kapılara, yüksek yerlere ulaşmak zordur.

Görülüyor ki laddroller sayesinde tekerlekli sandalye kullananların günlük yaşantısı oldukça kolaylaşacak. Bugüne kadar nasıl düşünülmedi, neden yapılmadı anlamak zor. Oysa çok büyük bir ihtiyaç olduğu ortada... 2020 yılında piyasaya sürüleceği söyleniyor. Ancak bu kadar beklenmemeli... Bir an önce tamamlanıp, tüm dünyaya satışı yapılmalı. Tekerlekli sandalyede hayatını sürdürenler bir an önce bunu kullanabilmeli ve hayatları daha kolaylaşmalı...   


ALİYE YÜCEL

29 Kasım 2015 Pazar

ENGELLİ OLAN YAPILARIMIZ


Mimarlar Odası Bursa Şubesi'nin düzenlediği Ulusal Fotoğraf Yarışması'nın bu yıl ki konusu ilgimi çekmişti. "Engelli Olan İnsanımız Değil Yapılarımız" konulu yarışma sonuçlandı. Yarışmaya Türkiye genelinde amatör ve profesyonel fotoğrafçılar, 383 eser ile katılmış... Bu yıl 4.'sü düzenlenen yarışmada Osman Arslan'ın fotoğrafı birinci, Hatice Karakan'ın ikinci, Aytül Akbaş'ın ise üçüncü olmuş...  Dereceye giren fotoğraflar oldukça etkileyici...
   
Mimarlar Odası Bursa Şubesi; mimari engellerden arınmış mekanların, engelli ve engelsiz herkesin hakkı olduğuna ve erişimin lüks değil, önemli hak ve ihtiyaç olduğuna inandığı için böyle bir konsept seçmiş... "Engelli Olan İnsanımız Değil Yapılarımız" diyerek zaten çok şey anlatmış... Bu fotoğraf yarışması önemli ve başarılı bir sosyal sorumluluk projesi... Dikkat çekici ve çarpıcı... Engelli, engelsiz kim olursa olsun bu fotoğrafları görüp etkilenmemesi mümkün değil.

"Engelli Olan İnsanımız Değil Yapılarımız" denildiğinde ilk akla gelen merdiven ve basamaklar olur. Gerçekten de özellikle de bedensel engelliyi en çok merdivenler zorlar. Fotoğraf sanatçıları da böyle düşünüp, bunu gözler önüne sermişler... Böyle yerleri bulmakta zorluk çekmediklerine de eminim! Fotoğraflarda, mimari engeller ve eksiklikler gözlemlenmiş... Engel ve insan ilişkisi çarpıcı bir şekilde ortaya konmuş... Fotoğraflara bakınca bunu açıkça görüyoruz.


Özellikle bedensel engellilerin yaşadığı mimari engeller ve erişimde yaşanılan sorunlara dikkat çekilmek için yapılan bu yarışma sonunda çekilen fotoğraflardaki karelerden engellilerin hiç dikkate alınmadığını bir kez daha görüyoruz. Nereye gidersek gidelim bir engel var. Eğitim, kültür, sosyal hayat gibi pek çok yerde karşımıza bir engel çıkıyor. Şehirlerdeki pek çok yerin mimari planları engeli olmayan insanlara göre çizilmiş ve öyle yapılmış...

Türkiye'de engelli olmak bu yüzden zor. Caddeler, sokaklar, parklar, yollar, binalar, kamuya açık alanlar mimari engellerle dolu... Tekerlekli sandalye kullananlar rampaların eğimi  yüzünden refakatçi olmadan çıkmaya çekiniyorlar. Görme engelliler yürüdükleri kabartma zeminlerde her an bir engelle karşılaşıyorlar. Kol değneği, baston kullananlar; yol, zemin, merdiven ve kaldırım gibi pek yerde zorlanıyorlar.

Engelliler için yapılması gerekenlerle ilgili kanunlar ve talimatlar olduğu halde hiç bir alanda uygulanmıyor. Oysa yerel yönetimler, ilgili kurum yetkilileri, sivil toplum örgütleri ve herkes bu engelleri kaldırmak için bir şeyler yapmalı... İşte Mimarlar Odası Bursa Şubesi böyle bir adım atmış ve engelli olanın insanımız değil yapılarımız olduğunu göstermeye çalışmış... Umarız atılan bu önemli adımla yapılan yanlışlar görülür ve gereken düzenlemeler yapılır.

Not: Yayınladığım fotoğraflar derece sırasına göre...


ALİYE YÜCEL

30 Mart 2014 Pazar

ENGELLİ DOSTU BELEDİYELER


Bugün Türkiye'de yerel seçimler yapıldı. Seçim sürecinde belediye başkan adayları çeşitli vaatlerde bulundu. Pek çoğu engellilere çeşitli hizmetler vereceklerini ve engelsiz bir şehir yapacaklarını vurguladılar. Bazısı engelli seçmenleri ziyaret etti. Yurdumuzdaki il ve ilçe belediyelerinde engelliler için pek çok çalışmalar yapılıyor. Bunu görüyor ve biliyoruz... Yapılan bu çalışmalar engelliler için çok büyük önem taşıyor. Engellilerin yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalar yapan belediyelere de "Engelli Dostu Belediye" unvanı veriliyor.

Engelli haklarına göre; belediyeler engellilere uygun düzenlemeleri standartlara uygun yapmak zorundalar... 5378 sayılı ve 2005 tarihli Engelliler Kanunu'na göre, tüm Türkiye'de fiziki çevre düzenlemeleri ve ulaşılabilirliği için 7 yıl süre tanınmıştı. Bu süre 2012 yılında doldu. Ancak düzenlemeler yetişmediği için süre uzatıldı. O süre de bitince durum ne olacak? Çok merak ediyorum. Çünkü engellilere uygun düzenlemelerin yapılmasının zor olduğunu anlıyoruz. Belki yeni yapılan binalar için bunları yapmak daha kolay, ancak eski binaların düzenlenmesi zor olabiliyor.

Kamuya açık yerlerin çoğunun mimari planları hep engelsiz insanlar düşünülerek yapılmış… Engelliler hep göz ardı edilmiş... Sinema, tiyatro, alışveriş merkezleri, kafe, restoran gibi yerlerin çoğunda rampa ve asansör yok. Hatta kamu binalarında bile rampa ve asansör yok... Görme engelliler için hissedilebilir yüzey düzenlemeleri yapılmıyor. İşaret dili bilen kimse yok. Pek çok yerde kimsenin aklına engelliler gelmiyor.


Binalardaki koridor, merdiven, rampa, asansör, tuvalet ölçülerinin ve zeminin bir kez daha gözden geçirilmesi, konuya gerekli hassasiyetin gösterilmesi ve gerekli düzenlemelerin mutlaka yapılması gerekiyor. Kamu kurum ve kuruluş binaları, kamuya açık alanlar ve toplu taşıma araçları mutlaka engellilerin kullanımına uygun hale getirilmelidir. Konuyla ilgili en büyük görev de yerel yönetimlere düşüyor.

Bütün belediyeler; engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak önlemler almalı, bu yönde çalışmalar yapmalıdır. Engelliye yapılan hizmetlerin yardım olarak görülmesi de büyük yanlış... Bu hizmetler ve erişilebilirlik engelli bireyin de hakkı değil mi? Her vatandaşın hizmetlerden eşit şekilde yararlanması gerekmez mi? O halde bu bir sosyal yardım değil, haktır...

Yerel yönetimlerin başarısı, engelliye verdiği değer ile ölçülürse hiçte yanlış olmaz...  Umarız seçim sürecinde verilen vaatler yerine getirilir. Engelliler seçimden önce hatırlanan, sonra da unutulan bir kesim olmaz. Kim kazanırsa kazansın. Tüm belediyeler "Engelli Dostu Belediye" olmak için yarışsın... Daha yaşanılabilir şehirler yapılsın... Böylece engelliler kazansın!

ALİYE YÜCEL  


22 Aralık 2013 Pazar

MİNİK AHSEN'İN HİKAYESİ


Ahsen, tekerlekli sandalyede bir kız çocuğu... Ateşli bir hastalık geçirdiği için her iki bacağı da tutmuyor. Bu nedenle hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor. Bazı kimseler hayatını tekerlekli sandalyede geçiren kimseler için "tekerlekli sandalyeye mahkum" diyor. Oysa Ahsen bu tabirden hiç hoşlanmıyor. O hayatını tekerlekli sandalyede sürdürdüğünün bilinmesini istiyor...

Ahsen, küçük yaştan beri durumunun farkında ve bunu kabullenmiş bir çocuk... Yürüyemese de tekerlekli sandalyesiyle okula gidiyor. Günlük yaşantısında zaman zaman (mimari engellerden dolayı) zorlansa da yaşantısını sürdürüyor. Ailesi, arkadaşları ve öğretmeni onu çok seviyor ve yardımcı oluyorlar... Sınıfı okulun giriş katında, okulunun girişinde bir kaç basamak merdiven var. Bu nedenle Ahsen'in okula başladığı yıl, tekerlekli sandalyesiyle rahatça girebilmesi için girişe rampa yapılmış... Ahsen, mutlu ve çok başarılı bir çocuk...

Genelde normal insanlar (!) bazen Ahsen'e acıma ya da küçümsemeyle baksa da o kendisine  farklı bakmamalarını, ilk tanışmada herkese nasıl davranılıyorsa ona da öyle davranmalarını istiyor. Tekerlekli sandalyede yaşasa da ekstra bir ilgiyi ya da dışlanmayı istemiyor.


Tekerlekli sandalyede olduğu için “sakat, aciz" gibi etiketlerle, acıyarak yaklaşılmasını ve acıma hissi veren ses tonu ile konuşmalarını da istemiyor. Sonuçta birtakım engellere sahiptir olduğunu biliyor. Ancak o hasta ya da mutsuz olmadığının bilinmesini istiyor.

Ahsen, karşısında çok dikkatli ve özenli olmaya çalışanları hiç anlayamıyor. Diğer insanlarla nasıl konuşuluyorsa onunla da öyle konuşmalarını istiyor. Kelimeleri vurgulayarak veya yüksek sesle konuşmayı anlamsız buluyor, çünkü onun duyma sorunu yok! Ayrıca onun zeka ve algılama sorunu olduğunu ima eder gibi tane tane ve vurgulayarak konuşulmasını da istemiyor.

Tekerlekli sandalyede olduğundan dolayı ona yardım etmek amacıyla aniden atılmamalarını; onun yardım istemesini beklemelerini istiyor. Eğer yardım istiyorsa kendi söylüyor ve yardım edecek kişiyi kendi yönlendiriyor. Tekerlekli sandalyesine aniden yaslanılması ve dokunulması onu rahatsız edebiliyor.

Tekerlekli sandalyede olduğu için onunla konuşan kişinin tam karşısında, rahatlıkla göreceği şekilde durması gerekiyor. Sanıldığının aksine Ahsen engeliyle ilgili soru sorulmasından rahatsız olmuyor. Sadece soruyu samimiyetle, uygun bir dille sormalarını bekliyor...

 ALİYE YÜCEL

1 Temmuz 2012 Pazar

ENGELLİLER İÇİN UYUMUYORUZ!


5378 sayı ve 01 Temmuz 2005 tarihli Özürlüler Kanunu göre, tüm Türkiye’de fiziki çevre düzenlemeleri ve ulaşılabilirliği için 7 yıl süre tanınmıştı. Bu süre, Temmuz 2012’de doluyordu. Ama maalesef bu sürenin bitimine çok az bir zaman kala, ek süre istendi. Sürenin dolmasına az bir zaman kala, ek süre talep edilmesine tepki gösteren Sivil Toplum Kuruluşları imza kampanyası başlattı.  İstanbul’da “Engelliler İçin Uyumuyoruz” adıyla bir etkinlik düzenlendi. Kanunun ertelenmeye çalışılmasına bu şekilde bir tepki gösterdi.
7 Temmuz Platformu tarafından; Taksim’de “Uyumuyoruz” adıyla düzenlenen etkinliğe tüm sivil toplum kuruluşu yöneticileri ve temsilcileri, engelli hakları konusunda çalışan aktivistler, engelliler, engelli yakınları, basın mensupları, sanatçılar ve yazarlar katıldı. Herkes “Engelliler İçin Uyumuyoruz” dedi!
Artık biliyoruz ki; ülkemizde çevre şartları, ulaşılabilirlik, mimari engeller tam anlamıyla anlaşılmış ve aşılmış değil! Maalesef pek çok eksiklik var. Şehirlerdeki pek çok kamuya açık yerler engelsiz insanlar düşünülerek yapılmış… Sinema, tiyatro, alışveriş merkezleri, kafe, restoran gibi yerlerde rampa ve asansör yok. Aslında kamu binalarında bile rampa ve asansör yok. Hiç olmazsa kamu kurum ve kuruluş binaları, kamuya açık alanlar ve toplu taşıma araçları engellilerin kullanımına uygun hale getirilmeliydi.

Belki toplum olarak bilinçli değiliz. Belki de durumun hassasiyeti bilinmiyor. Ya da “Cezası neyse öderiz! Niye uğraşalım!” diye düşünülüyor. Oysaki dışarı çıkmak, bir yere gitmek, bir işini halletmek isteyen pek çok engelli sadece bu yüzden evinden dışarı çıkamıyor, çıkmak istemiyor, çıkarsa da çok zorlanıyor.
Bu yasa engelliler için çok önemli bir adım olacaktı. Pek çok engelli, bu yasanın başlangıç tarihi olan Temmuz 2012’yi engellerin kalkacağı zaman olarak görüyordu. Ancak, geçen bu 7 yıllık sürede yönetimler, bu alanların kanuna uygun şekilde düzenlemesini gerçekleştiremedi. Sürenin dolmasına kısa bir süre kala 3 yıl ek süre talebi ile torba yasaya bir madde konulması için girişimler başlatıldı. Engelliler hizmete ulaşacaklarına sevinirken; kanunun ertelenmeye çalışılması onları hem üzdü, hem de zora soktu.
Her fırsatta “Süre uzatılmayacak ve çalışmalar zamanında bitecek” diye açıklamalar yapılsa da bir arpa boyu yol alınmadı! Şimdi de ertelenirse, engelliler 3 yıl daha sıkıntı çekecek, 3 yıl daha bekleyecek… Her fırsatta engellilerin yanında olduğunu belirtenler, galiba samimi değiller…
Kanunlar ve talimatlar olduğu halde bu düzenlemeler hiçbir alanda uygulanmıyorsa, eksiklikleri gidermek yerine erteleniyorsa sorumlu kimdir? Yerel yönetimler, ilgili kurum yetkilileri, sivil toplum örgütleri ve biz,  hepimiz! Bir şeyler yapmalı ve bunun engelliler için hayati bir önem taşıdığını mutlaka anlatmalıyız! Engelliler için biz de uyumamalıyız!

ALİYE YÜCEL

6 Mayıs 2012 Pazar

BİR SINAV BÖYLE GEÇTİ


Geçen Pazar günü (29 Nisan) Özürlü Memur Seçme Sınavı yapıldı. Engelliler için ilk defa düzenlendiği için önemli bir sınavdı. Ama maalesef yetkililer sınavı geçemedi! Engelliler için özel olarak düzenlenen ÖMSS’de bile merdiven engeli ortaya çıktı! Asansör ve rampa olmadığı için adaylar salona ulaşmakta zorluk çekti. Mimari engellerden dolayı sınav salonlarına ulaşmak bedensel engelliler için eziyete dönüştü.
Bu durum haberlere de konu oldu. Tekerlekli sandalyede oldukları için merdivenleri görevlilerin, polislerin veya yakınlarının yardımıyla güçlükle çıkan adaylar… Koltuk değnekleriyle yüksek merdivenleri çıkmak zorunda kalanlar… Merdiven çıkamadıkları için karga tulumba taşınanlar… Anlaşılan o ki bedensel engelli adayları sınavdan çok merdivenler ve sınav salonlarına ulaşmak yordu.
Bir sınavdan sonra; sorular kolay mı, zor mu, yanlış soru var mı gibi konular konuşulur ve tartışılırken; Özürlü Memur Seçme Sınavı’ndan sonra sınav salonlarına ulaşmadaki zorluklar konuşuldu. Bedensel engelli adayların çektiği sıkıntılar dile getirildi. Çünkü burada en önemli şey unutulmuştu! Sınava gireceklerin engelli olduğu…
Özürlü Memur Seçme Sınavı’na girecek aday tekerlekli sandalyede ya da kol değnekleriyle çok zor yürüyor. Ama sınav salonu 3. katta… Şaka gibi… Bu nasıl unutulur? Bu kişiler başvuru sırasında Özürlü Raporu ile başvurmadılar mı? Bu sınav için 9 aydır çalışılmıyor muydu? Bunu düzenlemek çok mu zordu?

ÖMSS’ye başvuru sırasında da pek çok zorluk yaşanmıştı. O zorluklar bir şekilde aşıldı. Ancak bu çok daha kötü bir durum… Bir yanda sınava girmenin psikolojisi bir yanda, erişebilirlik problemi… Kucaklarda taşınmak zorunda kalmak… Çık çık bitmeyen merdivenler… Ne büyük bir stres… Yaşamayan bilemez! Sınav öncesi sıkıntı çekmek ve yorgun düşmek ne kötü… Kendimden biliyorum. O merdivenleri çıkmak, oturup soru çözmekten daha zor olabiliyor!
81 ilde gerçekleştirilen bu sınav için toplam 968 bina tahsis edilmiş… Biliyoruz ki sınav merkezi olan pek çok bina ortopedik engellilerin erişimine uygun değil. Rampası ve asansörü olan bina yok denecek kadar az… Pek çok yerde bunu düzenlemek çok güç, hatta imkansız. Ama en azından ortopedik engelli adayların sınav salonları giriş katında olabilirdi. Bunun mutlaka düşünülmesi gerekiyordu. Bunu düzenlemek çok mu zordu?
Engelliye sınav stresi dışında başka stres daha yaşatan bir sınav böyle geçti. Dileriz bir sonraki sınavda gerekli çalışmalar yapılır ve bu sorunlar tamamen ortadan kalkar. Özür gruplarına göre farklı sınav uygulamalarının gerçekleştiği Özürlü Memur Seçme Sınavı’nda bedensel engellilerin erişim konusu unutulmaz!

ALİYE YÜCEL

29 Ocak 2012 Pazar

GERİ SAYIM BAŞLADI!


 
5378 sayılı ve 01 Temmuz 2005 tarihli Özürlüler Kanunu göre, tüm Türkiye’de fiziki çevre düzenlemeleri ve ulaşılabilirliği için 7 yıl süre tanımıştı. Bu süre, Temmuz 2012’de doluyor. Yani, 5 ay kadar zaman kaldı. Geri sayım başladı!
Ülkemizde çevre şartları, ulaşılabilirlik, mimarı engeller tam anlamıyla anlaşılmış ve aşılmış değil! Maalesef pek çok eksiklik var. Her engel grubunun farklı sorunları var. Mimari engellerde en çok ortopedik engellilere büyük sorun oluyor. Mimari engeller kaldırılmadan sosyal hayatta katılmak ve istihdam gibi konulara da çözüm bulunamıyor.
Türkiye’de bedensel engelli olmak gerçekten çok zor! Eğitim, kültür, sosyal hayat gibi pek çok yerde karşımıza hep aynı engeller çıkıyor! Engelli için bina girişindeki küçük bir yükselti veya yüksek bir merdiven aynı anlama geliyor! İkisini de aşmak zor oluyor.
Şehirlerdeki pek çok kamuya açık yerlerin mimari planları engelsiz insanlar düşünülerek yapılmış… Sinema, tiyatro, alışveriş merkezleri, kafe, restoran gibi yerlerde rampa ve asansör yok. Aslında kamu binalarında bile rampa ve asansör yok. Kimsenin aklına bedensel engelliler gelmiyor.
Binalardaki koridor, merdiven, rampa, asansör, tuvalet ölçülerinin ve zeminin bir kez daha gözden geçirilmesi, konuya gerekli hassasiyetin gösterilmesi ve tadilatların mutlaka yapılması gerekiyor. Kamu kurum ve kuruluş binaları, kamuya açık alanlar ve toplu taşıma araçları engellilerin kullanımına uygun hale getirilmelidir. Konuyla ilgili en büyük görev de yerel yönetimlere düşüyor.

Sadece merdivenleri çıkmam zor diye çok istediğim ve başarılı olacağımı inandığım bir işe görüşmeye gittiğimde yukarı çıkamadan telefonla arayıp “Maalesef, kabul edemiyorum” dedim. Bir yere gittiğinde sadece tuvalet sorunu yüzünden bir daha oraya gidemeyenleri bilirim! Mimari engeller yüzünden değil sosyal hayata katılmak eğitim göremeyen pek çok kişi tanıdım. Bunun gibi öyle çok örnek var ki…
Toplum olarak bilinçli değiliz. Belki de durumun hassasiyeti bilinmiyor. Ya da “Cezası neyse öderiz! Ne diye uğraşalım!” diye düşünülüyor. Oysaki dışarı çıkmak, bir yere gitmek, bir işini halletmek isteyen pek çok engelli sadece bu yüzden evinden dışarı çıkamıyor, çıkmak istemiyor, çıkarsa da çok zorlanıyor.
Bu konu ile ilgili olarak; Birleşmiş Milletlerin Engellilere İlişkin Sözleşmesi, 5378 Sayılı Özürlüler Kanunu, 3194 Sayılı İmar Kanunu, İmar Yönetmelikleri, Kat Mülkiyeti Kanunu, Toplu Taşımaya İlişkin Mevzuat, Başbakanlık Genelgesi ve Başbakanlık Talimatı gibi pek çok yasal yaptırım ve düzenleme olduğu halde sorunlar sürüyor. Çevrenin engelliler için yaşanılabilir, ulaşılabilir olması için yapılan imar planları ve teknik alt yapılarda Türk Standartları Enstitüsü’nün ilgili standardına uyulması zorunlu… Ancak, kanunda belirtilen düzenlemeler standartlara uygun mu belli değil.
Evet!  5 ay kadar bir süre kaldı. Sanki bir arpa boyu yol alınmadı! Kanunlar ve talimatlar olduğu halde hiçbir alanda uygulanmıyorsa sorumlu kimdir? Yerel yönetimler, ilgili kurum yetkilileri, sivil toplum örgütleri ve biz, hepimiz! Bir şeyler yapmalı ve bunun hayatı bir önem taşıdığını anlatmalıyız! Mimari engelleri ortadan kaldırmak için kamuoyu baskısı oluşturmalıyız!
İlgili kanunlar kapsamında hükümlülüklerini yerine getirmeyen kamu kurum ve kuruluşlar ile özel sektör temsilcilerine Temmuz 2012 tarihinden sonra tazminat davaları açabileceğiz. Ancak; keşke davalar açılmadan bir şeyler yapılabilse bu konudaki sorunlar ortadan kalksa!


ALİYE YÜCEL

ÖZÜRLÜLER VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
Kanun No   : 5378
Kabul Tarihi : 1.7.2005
GEÇİCİ MADDE 2.- Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
GEÇİCİ MADDE 3.- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerine sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.