Aşk
Şarkım (My Own
Love Song) filmini, başrolündeki karakterin engelli bir kadın olduğunu öğrendiğim
için seyrettim. Bir engelli hikayesi olmasa seyreder miydim bilemiyorum. 2010
yılı yapımı filmin başrollerinde Renee Zellweger, Forest Whitaker, Madeline
Zima ve Nick Nolte oynuyor. Filmin yönetmeni,
yapımcısı ve senaristi Olivier Dahan. Filmin müzikleri Bob Dylan'a ait. Blues
müzik sevenler sadece bunun için bile seyredebilir. Aşk Şarkım, komedi ve dramı
harmanlamış bir yol filmi...
Filmin
konusuna gelice; Jane Wyatt (Renee Zellweger) trafik kazası sonrası yürüyemez
hale gelmiştir. Hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmektedir. Joey Navinsky
(Forest Whitaker) ise ailesini kaybetmiş ve mistik olaylara inanan bir adamdır.
Her ikisi de bunalımdadır. Joey, sevdiği bir yazarın konferansına gitmek için Memphis'ten
New Orleans'a doğru yola çıkmaktadır. Jane'yi de beraberinde götürmek için ikna
eder. Birlikte yola çıkarlar. Böylece Jane oğlunun törenine de
katılabilecektir. Yol boyunca farklı kişilerle yolları kesişir...
Seyrederken
anlıyoruz ki, Jane ve Joey birbirinden çok farklı karakterler. İkisi de
psikolojik sorunları nedeniyle hastanede karşılaşıyorlar ve aralarında güçlü
bir bağ oluşuyor. Jane, başarılı bir şarkıcı iken kazadan sonra şarkı söylemeye
de küser. Sadece bacaklarını kullanamadığı halde şarkı söylememeye başlar. Joey,
ona şarkıcı olduğunu hatırlatır ve hep yardımcı olur. Jane ise fikirlerine
katılmadığı halde Joey'un yanında olmaya devam eder. Filmde; dostluk,
arkadaşlık, sevgi ve dayanışma adına bir çok mesaj var.
Geçirdiği
kaza Jane'den çok şey götürür. En önemlisi de
oğlunu bakamayıp evlatlık olarak vermek zorunda kalır. Aşk Şarkım, engelli
bir kadın ve özellikle engelli bir anne olmanın zorluğunu bize çarpıcı bir
şekilde anlatıyor. Ancak, Jane engelli olduğu halde birilerinden yardım almayı
sevmeyen, kimseye eyvallah demeyen çok güçlü bir kadın. Engelli anne, en güzel
aşk şarkısını da oğlu için söylüyor. Bence bu filmin vermek istediği en önemli
mesajlardan biri... Renee Zellweger, Jane rolünde oldukça başarılı. Gerçekten
de hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor gibi...
Film
de engelli ve engellilik adına çok etkileyici sahneler var. Ama beni en çok açılış
sahnesi etkiledi. Yeni tanıştığı ve ona ilgi gösteren adamın onun engelli
olduğunu anladığı an hemen oradan kaçmaya çalışması bir çok engellinin yaşadığı
bir durumdur. Bu sahne, bir engellinin yaşadığı en önemli dışlanmayı çok
çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Gerçek yüzünüze çarpıyor. Buruk bir his
bırakıyor. Sahne ve yaşanan duygular bana da çok tanıdık geldi. Belki de onun
için merakla seyrettim.
Yönetmen
şaşırtmak istemiş mi istemiş, yoksa masalsı bir hava katmak mı bilemiyorum. Filme
çizimler de eklenmiş. Gerçek ile hayal karışıyor. Aşk Şarkım, farklı duyguları
tattırıyor. Bazen güldürüyor, bazen üzüyor, bazen düşündürüyor. İnançla ilgili
olumsuz cümleler ve inanca dair bir sorgulama da var. Ama oralara takılmadım
açıkçası... Bazılarına sıkıcı ve yavaş gelebilir. Bazıları da severek izler. Biraz
da o an ki duygu durumunuza bağlı... Empati yaparsanız filme kendinizi kaptırabilirsiniz.
Belki bir yerden sizi yakalar, iyi de gelebilir.
ALİYE
YÜCEL