> Engeloji

Translate

13 Ocak 2019 Pazar

HANNAH İLE SHANE



Bir varmış bir yokmuş... Bundan çeyrek asır önce Amerika'da Shane adı verilen bir bebek dünyaya gelmiş... Bu bebek, SMA (Spinal Müsküler Atrofi) adı verilen bir hastalıkla doğmuş... Shane Burcaw, hiç yürüyememiş ve hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmeye başlamış... Gel zaman git zaman Shane büyümüş, genç bir adam olmuş. Günlerden bir gün, hayatını anlatan bir belgeseli seyreden Hannah Aylward isimli genç kızdan bir mail almış....

Üniversitede okuyan Hannah mailinde; Shane'in konuşmalarından çok etkilendiğini, esprilerini beğendiğini ve onu çok tatlı bulduğunu yazmış... Shane, bu maili okuyunca çok mutlu olmuş. Kalbini hiç bu kadar hafif hissetmemiş, kalp atışları hızlanmış... "Bu kişiyi tanımam gerekiyor" demiş ve hemen bir cevap yazmış. İki genç mesajlaşmaya ve konuşmaya başlamışlar. Kısa bir süre de birbirlerine bağlanmışlar. Bu görüşmeler birbirlerine aşık olduklarını anlaya kadar sürmüş... Hannah, bir gün Shane'i ziyarete gelmiş...

Bu ziyaretten sonra aralarında mesafe olsa da ilişkilerini yürütmeye karar vermişler. Çünkü, Hannah eğitimine devam ediyormuş... Bir süre sonra da Minnesota'da beraber yaşama kararı almışlar. Birlikte yaşamaya başladıktan sonra; herkesi ilişkileri hakkında daha iyi bilgilendirmek ve engellilere umut vermek için hayatlarını sosyal medyada paylaşmayı düşünmüşler. YouTube'da videolarını, instagramda fotoğraflarını paylaşmaya başlamışlar... Gökten kaç elma düşmüş mü bilemeyiz, ama masal burada bitmemiş...



Yazdıklarım bir masal gibi değil mi? Ama bu masal değil, gerçek bir hikaye... Shane Burcaw 26, Hannah Ayward ise 23 yaşında 3 yıldır birlikteler... Geçtiğimiz yıl birlikte yaşamaya başlayan genç çift "Squirmy and Grubs" adını verdikleri YouTube kanalıyla pek çok kişiye sesleniyorlar. Yaptıkları videolarda gezdikleri yerleri ve günlük yaşantılarını en doğal halleriyle paylaşarak yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için uğraşıyorlar. Bu paylaşımlarda Hannah, Shane'in durumu ile ilgili komik yorumlarda bile bulunuyor. 

Shane'in hastalığına gelince; SMA, hareket sinir hücrelerinden kaynaklanan bir hastalık. Kas hareketlerini kontrol eden sinir sistemi tahrip oluyor kaslar zayıflıyor ve eriyor. Alışılagelen bir aşk olmadığı için insanların çoğu onların sevgisine inanmamışlar. Dışarı çıktıklarında gelen tepkiler için Shane: "Sakatlığım ve tekerlekli sandalyem yüzünden insanlar bizi erkek arkadaş ve kız arkadaş olarak görmekte zorlanıyorlar. İnsanlar bizi yolda gördükleri zaman Hannah'yı kız kardeşim, ücretli bakıcım hatta daha kötüsü annem olduğunu sanıyorlar. Bize baktıkları zaman Hannah'yı kız arkadaşım olarak görmek onlara zor geliyor" diye açıklama yapıyor.

Hannah ise kendini bakıcı gibi hissetmediğini, bunun bir zorunluluk olmadığını, gayet dürüst ve gerçek bir ilişki olduğunu söylüyor. İlham verici videolarıyla engelli olmanın aslında engel olmadığını anlatmak istiyorlar. Onlar, engelliliğin anormal olarak görülmesini istemiyorlar. Shane "Amacımız, engelliliği ve bizimki gibi ilişkileri normalleştirmek" diyor. Videoları pek çok engelliye umut olmaya devam ediyor. Bir SMA hastası yorumunda: "Ben de SMA hastasıyım. Onların ilişkilerini görmek ve benim içinde mümkün olabileceğine inanmak içimi ısıtıyor" diyor.

Hannah ve Shane engellilere yapılan olumsuz damgalanmayı ve önyargıları yıkmak istiyorlar. Engellilerin aciz olduğunu ve romantik ilişkilere değmez olduğunun yanlışlığını göstermeye çalışıyorlar. Onlar, gelen olumsuz yorumları umursamadan birlikte çok mutlular... Genç çift çocuk sahibi olmayı da düşünüyor. Ancak Hannah'nın okulunu bitirmesini bekliyorlar. Bazıları beyinleri yerine kaslarını güçlendire dursunlar, onların birliktelikleri çok güzel gidiyor.

ALİYE YÜCEL

6 Ocak 2019 Pazar

ENGELLİ SURİYELİLER



Medyada çok yer alan engelli Suriyelileri hep merak ediyordum. Geçtiğimiz ay bu konuda bir araştırma yapıldığını gördüm. İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER), "Savaşın Engellileri: Engelli Yaşama Mahkum Edilen Suriyeliler" isimli bir rapor yayımlandı. Rapor, İNSAMER araştırmacısı Uzman Klinik Psikolog Ayşe Hümeyra Kutluoğlu Karayel tarafından kaleme alınmış.

Raporun "Giriş" bölümü: "Bu çalışmada genel olarak engellilik kavramı ve buna bağlı olarak 7 yılı aşkın süredir Suriye'de devam eden savaş ortamında, doğuştan veya sonradan oluşanların yanı sıra bombalamalar ve türlü işkenceler neticesinde gerçekleşen uzuv ziyanı ve engellilik konusu ele alınacaktır. Savaşın en kirli yüzlerinden biri olan bu durumdan günümüze binlerce Suriyeli muzdariptir" açıklamasıyla başlıyor.

Rapora göre; Suriye'de bugüne kadar 10 milyondan fazla kişi yerinden ayrılmak, 5,6 kişi de ülkesini terk etmek zorunda kalmış... Yurt dışına çıkanlardan 3,5 milyonu ülkemize gelmiş. Suriye'de 13,1 milyondan fazla kişinin yardıma muhtaç olduğu tespit edilmiş. Resmi açıklamalara göre 106 bini sivil olmak üzere 353 bin kişinin öldüğü savaşta hayatlarının sonuna kadar engelli bıraktığı çok sayıda Suriyeli var.

Yapılan araştırmada; engelli Suriyelilerin yaşadığı sorunlar çeşitli başlıklar altına toplanmış. Bunlar; sağlık sorunları, eğitim sorunları, psikolojik sorunlar, işsizlik ve ekonomik sorunlar, sosyal sorunlar... Bu sorunlar ön yargı ve ayrımcılık ile birleştiğinde engellilerin hayatları çok daha zor olmakta, toplumdan kopma ve psikolojik olarak ciddi travmalar meydana getirdiği açıklanmış... Ayrıca bundan sadece kendilerinin değil ailelerinin ve çevresindekilerin de etkilendiği belirtilmiş... Sorunların tespitinden sonra çözüm önerileri de tek tek ele alınmış...


Engelli Suriyelere ait resmi ve sağlıklı veri toplanamadığı için savaşın etkilerinin engellilik alanında tam olarak tespit edilemediği belirtilmiş. Ancak sahada yapılan görüşmeler ve gözlemlerin yanı sıra Suriyeli kuruluş olan Medical Education Council (MEC) başkanının verdiği bilgilere dayanarak bazı tespitlerde bulunulmuş... MEC Başkanı, üç yıl önce kurulmuş olan merkezde yüzlerce engelli Suriyeli hastanın tedavi gördüğü, bunların çoğunun felçli, bedensel engelli yada uzuv kaybı olan kişiler olduğunu belirtmiş...

Savaş sonucunda meydana gelen engelli olgusunun anlaşılması için, altı engelli ve aileleriyle vaka incelemeleri de yapılmış. Katılımcıların kişisel bilgileri sınırlı tutulmuş. Çalışmada ele alınan vaka incelemeleri ve birebir görüşmeler sınır şehri olan ve birçok Suriyelinin kaldığı Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde ve Suriye içinde İHH tarafından kurulmuş olan Rahmet köyünde yapılmış. Vaka incelemeleri konuyu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Örneğin: 42 yaşında bir hemşire bombardımanda yaralanmış, Türkiye'de defalarca ameliyat geçirmiş. Protezle zor da olsa yürüyor. Şimdi, Medical Education Council'de fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezinde çalışıyor...

Rapor "Engelli bireyler için oldukça zor geçen bu sürecin devlet eliyle ve resmi kurumlar tarafından sağlıklı, bilinçli ve toplumu da içine alacak bir şekilde yönetilmesi büyük önem arz etmektedir. Artık bir kriz olmaktan çıkıp süreç haline gelen Suriye savaşı neticesinde ülkemize gelen binlerce engelli Suriyelini yaşadığı sosyal, ekonomik, psikolojik, sağlık ve eğitim alanındaki sorunların çözümüne duyulan ihtiyaç giderek daha büyük bir aciliyet arz etmekte ve zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır" cümleleriyle sona eriyor.

ALİYE YÜCEL

30 Aralık 2018 Pazar

2018 BİTERKEN...


Yeni bir yıla giriyoruz. Herkes gelecek yıl için beklentiler içinde... 2019 yılında herkes sağlık, mutluluk, başarı ve hayatında güzel gelişmeler olsun istiyor. Ben de bunlara ilave olarak yeni yılda engellilerin ve engellilik sorunlarının çözülmesini diliyorum. Çünkü, istatistiklere göre Türkiye nüfusunun % 10'u engelli. Bu hiç de küçümsenecek bir rakam değil.

2019 yılı geldi. Ancak engellilerin sorunları hala devam ediyor. Eğitim, istihdam, mimari engeller ve engellilere yönelik yanlış bakış açısı gibi bir çok şey... Hangisini sayalım? Say say bitmiyor. Oysa engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olamaz, olmamalı... İşte bu yüzden bir an önce bazı şeylerin değişmesi gerekiyor.

Engellilerin de herkes gibi eşit haklara sahip olması için her alanda ve el birliği ile bir şeyler yapılmalı... Bir an önce engellilerin sorunlarına kesin çözümler getirilmesi, engelli haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması gerekiyor. Tüm bunlar yapılmalı, sözde kalmamalı... Çünkü, bütün bunlar zor ve imkansız olan şeyler değil.



Engellilerin hayat şartlarını iyileştirilmesi konusunda güzel gelişmeler de olmuyor değil. Ancak engellilere olan yanlış bakış açısı bir türlü değişmiyor. Bu ön yargı maalesef her kesimde var. İşte öncelikle bu bakışın artık ortadan kalkması gerekiyor. Engelliye ön yargısız, acımadan ve küçümsemeden yaklaşılmalı... Yapılan bu iletişim yanlışı engelliler için en büyük engel...

Engelliyi engeli değil; engeli nedeniyle istenmemesi, küçümsenmesi, işe yaramaz görülmesi olumsuz yönde etkiliyor. Yani görünürde engel olan engel, zorlayan engeli değil! İstenmemek, küçümsenmek ve sevgiden mahrum kalmak çok daha zor geliyor. Ayrıca; sakat, aciz, kör, topal, dilsiz, kambur gibi sıfatlarla yaklaşmak en büyük yanlış...

Engelliler için herkes bir şeyler yapabilir. Engelli park alanlarına park etmemek gibi, engelli rampalarının önlerini kapatmamak gibi, ön yargı ile yaklaşmamak gibi,  engellilere acımamak gibi, onları küçümsememek gibi... Böylelikle belki bazı şeyler değişebilir. Engeller ortadan kalkabilir. 2019 yılında engelli farkındalığının artması ve engellerin kalkması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL

23 Aralık 2018 Pazar

GÖRMÜYORSAN KAN VEREMEZSİN!



Medyada 3,5 yaşındaki Öykü Arin Yazıcı'nın haberlerini görmüşsünüzdür. Minik Öykü'ye Dokuz Eylül Üniversitesi'nde nadir görülen Juvenil Miyelomonositik Lösemi (JMML) teşhisi konmuştu ve ilik aranıyordu. Bunun için kampanyalar başlatıldı. Hala da devam ediyor. İnşallah uygun ilik bulunur. Görme engelli Yusuf Ak da Öykü'ye kan vermek istiyor ve bunun için Kızılay'ın kan bağışı noktasına gidiyor. Ancak görme engelli olduğu ve yanında bir yakını olmadığı için ondan kan alınmıyor.

27 yaşındaki Yusuf Ak, "Çok yerde ayrımcılığa maruz kaldım ancak böylesini ilk kez yaşadım" diyerek üzüntüsünü anlatıyor. Genç adam "Öykü Arin için kan vermek amacıyla kan bağışı noktasına gittim. Bana yanımda yakınımın olması ve onun şahitliği gerektiği söylendi. Yaşanan bu olay beni çok üzdü. Ağlamaklı oldum. Mevzuatta böyle bir şey yok. Bu; ben, benim gibi engellilere yapılmış büyük bir haksızlık..." diye devam ediyor. Ayrıca; Kızılay'dan da kendisinden özür dilemesini istiyor.

Bu konu ile ilgilenen İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel ise bunun kabul edilemez olduğunu ve Yusuf Ak'ın uğradığı bu haksızlığın takipçisi olacaklarını söyleyerek "Bu aşamadan sonra Kızılay Bölge Müdürlüğü ile bağlantıya geçip, yaşanan olayın sebebini öğrenecek ve kurumsal olarak olayın takipçisi olacağız. Biz mağduriyetin ortadan kaldırılması açısından üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız" diyor.


Bu durum karşısında şaşırmamak elde değil. Bu belki oradaki kan alan bir görevlinin hatası... Onun hatasını  tüm kuruma mal etmek doğru olmayabilir. Ama bu tür yerlerde çalışan kişilerin bu konularda daha bilinçli olması gerekmiyor mu? Görmüyor diye bir kişiden kan alınmaz mı? Yusuf Ak, bir okulda memurluk yapan yetişkin bir kişi neden kan veremesin? Görmemek kan vermeye engel olan bir şey mi? Gerçekten inanılmaz bir tutum.

Haberi okuyunca aklıma Türkiye Beyazay Derneği'nin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü için yaptığı kampanya geldi. Dernek, Türkiye genelinde "Kan Vermeye 'Engel' Yok!" kampanyası başlattı. Engelliler ve engelli yakınları kan bağışında bulundular.  Kampanyadaki amaç, kan bağışında toplumsal farkındalık yaratmak, kan vermenin engel tanımadığını, sağlığı uygun herkesin rahatlıkla kan verebileceğini göstermekti. Tam da bu kampanyanın üzerine görme engelli birinden kan alınmaması çok garip geldi.

Kızılay'dan yetkili bir kişi Yusuf Ak'tan özür diledi mi ya da diler mi? Bunları bilemiyoruz. Ancak görmemek, işitmemek yada yürüyememek kan vermeye asla  engel olamaz. Bunu çok iyi biliyoruz. Artık bu ayrımcılıktan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Engellileri de herkes gibi  görmek gerekiyor. Engelin hiç bir şeye engel olmadığını bilmek gerekiyor. Engelli ve engelsiz herkes eşit olduğunu kabul etmek gerekiyor.


ALİYE YÜCEL

16 Aralık 2018 Pazar

İNCİ'NİN KİTABI



Ekranların sevilen yüzü ve benim canım arkadaşım İnci Ertuğrul'un ilk kitabı çıktı. İlk diyorum çünkü devamı gelecek buna inanıyorum. İnci, kitabının çıktığını bana söylediğinde kendi kitabım çıkmış gibi sevindim. Yazdıklarını da çok merak ettim. "Sessizliğe Konuşanlar, Sessizliğe Susanlar" isimli kitabı imzalı olarak elime geçti. Büyük bir merak ve heyecanla okudum. Her ne kadar onu tanısam da yazdıklarından İnci Ertuğrul'u daha iyi tanıyacaktım. Öyle de oldu. Bilmediğim bazı yönlerini de öğrenmiş oldum.

TGRT'nin bana kazandırdığı en güzel dostlardan biridir İnci. Onu görenler ne kadar güzel olduğunu biliyor. Ancak onu tanıyanlar yüreğinin de ne kadar güzel olduğunu çok iyi bilirler. Ekranda yaptığı programlarında ilginç hikayelere şahit olan İnci Ertuğrul'un bunlardan etkilenmemesi ve bunları kağıda dökmemesi mümkün değildi. Bunu tahmin etmek hiç de zor değil. Bir gün yazacağını biliyordum.

Her okuduğum kitabı bloguma yazamıyorum. Yazdıklarım malum; engelli, engellilik ve engelli farkındalığı konusunda... İnci'nin kitabında çok etkileyici engelli hikayeleri var. Onların her cümlesini, her kelimesini farklı bir merakla okudum. Onlardan ortak bir duygu yakalamak için... Görme, işitme, bedensel ve zihinsel engelli kişilerin yaşadıkları vardı. Altı çizilecek cümlelerle dolu bu hikayeler çok tanıdık geldi. TGRT'den sonra engellilerle ilgili bir projede İnci'yle beraber çalışmak kısmet olmuştu. Engelli duyarlılığını iyi bildiğim için o hikayelerdeki farkındalık beni bir başka etkiledi.


İnci, duygu ve düşüncelerini anlatmaktan öte gözlemlerini de çok etkili bir biçimde aktarmış, bu da empati yeteneğini bize gösteriyor. Sessizliğe Konuşanlar, Sessizliğe Susanlar'da öyle hikayeler var ki gerçek olduğunu bilmek insanın içini acıtıyor ve çok üzüyor. Bir kısmını ekranda gördüğüm konuların hikayesini okumak ilginç geldi. Bazı konular hakkında bilgim vardı. Bazıları hakkında da bilmediğim yönleri gördüm. Ne çok tanıdık duygu ve düşünce vardı. Bazen gözyaşlarımı zor tuttum. Bazen de tutamadım.

İnci Ertuğrul kitabının arka kapağında: "Birlikte ağlamaktan fazlasını yapalım diye anlatıyorum size isimsiz kadınların hikayelerini. Onları tanıyalım, anlayalım diye. "Biz" diye başladığımız cümlelerin devamında, hakkında ahkam kestiğimiz isimsiz kadınların yaşamlarındaki farklılıkları görebilelim diye. Kendi kararlarını alıp uygulayabilen, ayaklarının üstünde durabilen, birey olan kadınların sayısı artsın diye..." diyerek bizlere sesleniyor.

İnci'nin kadınları anlatması tesadüf değil. Hayatının her döneminde kadınları dinlemiş, kitap bu doğal süreç içinde ortaya çıkmış gibi... Sanki her kadının hayatından öğreneceği çok şey var da hepsiyle konuşmak istemiş gibi... Bunu okurken anlıyorsunuz. Anlattıklarının ayrıntılarını merak ediyorsunuz. Sanki bitmesin ve daha uzun olsun istiyorsunuz. Bu da hikayelere bir gizem katıyor. Ve her hikaye bir roman olabilir diye düşündürüyor. Yazdığı hikayeler arasında kendi hikayeleri de var. Ne kadar da içtenlikle anlatmış kendini ve yaşadıklarını... Okuduğun bir kitabın yazarını tanımak, sevdiğin birinin kitabını okumak çok güzel.

ALİYE YÜCEL

9 Aralık 2018 Pazar

3 ARALIK'IN ARDINDAN



Birleşmiş Milletler, 1992 yılında aldığı bir kararla 3 Aralık gününü Uluslararası Engelliler Günü (International Day of Disabled Persons) olarak ilan etti. Bu karardan sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu 5 Mart 1993 tarihli ve 1993/29 sayılı bildiri ile üye ülkelerce 3 Aralık gününün tanınmasını istedi. Böylece ilk kez 1993 yılı 3 Aralık günü "Uluslararası Engelliler Günü" olarak anıldı ve kutlandı.

Geçtiğimiz pazartesi günü 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ydü. Dünyada ve Türkiye'de engellilerin hatırlandığı ve engelli sorunlarının ele alındığı gün... Bu yıl 3 Aralık'ta da yine öyle oldu. Engelliler konusunda dikkat çekmek ve duyarlılığı sağlamak için çeşitli etkinlikler düzenlendi. Medyada bu konu ile ilgili çeşitli haberler yapıldı. Sosyal medyada bugüne ait paylaşımlar yapıldı. Engellilerin hayat şartlarını iyileştirme için yapılanlardan bahsedildi.

Tüm dünya, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ne önem veriyor. Ama maalesef engellilerin sıkıntıları hala devam ediyor. Eğitim, mimari engeller, istihdam, engellilere yönelik yanlış bakış... Hangisini sayalım... Bu nedenle 3 Aralık Dünya Engelliler Günü için söylenen sahte dilekler çok yersiz geliyor. Bir şeyler değişmeli... En önemlisi de engellilere olan yanlış bakış değişmeli... Bu değişmediği sürece bugünün bir anlamı yok.


Engellileri bir tek gün hatırlamak, bir tek gün onların sorunlarını görmek ve sorunlara çözüm yolları bulmak yeterli olabilir mi? Engellilerde herkes gibi eşit haklara sahip olmalıdır. Engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olamaz. Toplumumuz ve yetkililer engellilerin sorunlarına karşı ilgisiz ve duyarsız kalmamalıdır. Bu nedenle her alanda ve el birliği ile bir şeyler yapılmalıdır.

3 Aralık günü için: "Herkes bir engelli adayıdır...", "Bizler de birer potansiyel engelli adayıyız..." gibi cümleler kurmak çok yanlış... Ancak maalesef ki bu yanlış hala devam ediyor. Bu bana çok şaşırtıcı geliyor. Engellilere olan duyarlılık "Ben de bir gün engelli olursam..." düşüncesiyle olabilir mi? Nasıl kadın haklarını savunmak için kadın olmak, hayvan haklarını savunmak için hayvan gerekmiyorsa; engelli haklarını savunmak için de engelli olacağımızı düşünmemeliyiz.

Dünya Engelliler Günü'nün amacı, engellilerin topluma kazandırılması, engellilerin sorunlarına çözüm bulmak, engelli haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması olsa da hep sözde kalıyor. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nün ardından söylenecek çok şey var... 3 Aralık engellileri fark etme günü olmalı. Empati kurup, dünyaya onlar gibi bakma günü olmalı. Hep beraber engelleri kaldırma günü olmalı . Ama artık bunlar sözde kalmamalı...

ALİYE YÜCEL

2 Aralık 2018 Pazar

KAN VERMEYE ENGEL YOK



Yarın 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. 3 Aralık günü ülkemizde çeşitli kurum ve kuruluşlarda etkinlikler düzenleniyor.  Bu etkinlikler günün anlamı nedeniyle engelli, engellilik ve engelli farkındalığı üzerine oluyor. Türkiye Beyazay Derneği ise bu yıl 3 Aralık günü farklı bir etkinliğe imza atıyor. "Kan Vermeye 'Engel' Yok!" kampanyası ile  engelliler ve engelli yakınları kan bağışında bulunacaklar.

Bir sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Beyazay Derneği, 1988 yılından bu yana engelli ve engellilik konusunda önemli çalışmalar yapıyor. Yurt içi ve yurt dışı şubeleriyle başta engellilerin eğitimi ve istihdamı olmak üzere toplumsal farkındalık çalışmaları yürüten Türkiye Beyazay Derneği 3 Aralık Dünya Engelliler Günü etkinlikleri çerçevesinde yurt genelinde kan bağışı kampanyası başlatacak.

Kan bağışı kampanyası ile ilgili olarak Genel Başkan Nejla Sümer "Kan Vermeye 'Engel' Yok! sloganı ile başlattığımız kampanyamızda yurt genelinde 80 şubemizdeki engelli ve engelli yakınlarımız ile toplu kan bağışında bulunacağız. Bu kampanyadaki amaç, kan bağışında toplumsal farkındalık yaratmak, kan vermenin engel tanımadığını, sağlığı uygun herkesin rahatlıkla kan verebileceğini kamuoyu ile paylaşmaktır..." diyor.


Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Nejla Sümer, kan bağışının hayati önemine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam ediyor "Kızılay'ın verilerine göre ülkemizde her 4 saniyede bir ünite kana ihtiyaç var. Her bir kan bağışı üç kişinin hayatını kurtarabilir. Böylesine insani ve ulvi bir olayda engellilerin de desteğinin olması önemlidir."

Türkiye Beyazay Derneği, kampanya ile ilgili olarak yaptıkları afişte "3 Aralık Dünya Engelliler Günü saat 11:00 de Beyazay ailesi olarak Türkiye genelinde kan veriyoruz. Sen de bize katıl 3 kişiye can ver!" diyorlar. İrtibat olarak da  yurt içindeki bütün Türkiye Beyazay Derneği şubelerini gösteriyorlar. Verebilecek durumda olan bütün üyelerini Beyazay - Kızılay işbirliği ile eş zamanlı kan bağışı yapmak üzere davet ediyorlar.

Kan vermenin önemini söylemeye gerek var mı? Kan demek can demek... Bu hayati sıvıyı elde etmenin bir tek yolu var. O da kan bağışı... Başka yolu yok. Kan bağışlamakla hayat kurtarıyoruz. Bu yüzden Türkiye Beyazay Derneği'nin kan bağısı için kampanya yapması çok değerli. Umarım gereken ilgi gösterilir ve engelliler için önemli olan bu günde sadece engelli farkındalığı değil de farklı bir farkındalık adımı da atılmış olur.

ALİYE YÜCEL