Ekranların
sevilen yüzü ve benim canım arkadaşım İnci Ertuğrul'un ilk kitabı çıktı. İlk
diyorum çünkü devamı gelecek buna inanıyorum. İnci, kitabının çıktığını bana
söylediğinde kendi kitabım çıkmış gibi sevindim. Yazdıklarını da çok merak
ettim. "Sessizliğe Konuşanlar, Sessizliğe Susanlar" isimli kitabı
imzalı olarak elime geçti. Büyük bir merak ve heyecanla okudum. Her ne kadar
onu tanısam da yazdıklarından İnci Ertuğrul'u daha iyi tanıyacaktım. Öyle de
oldu. Bilmediğim bazı yönlerini de öğrenmiş oldum.
TGRT'nin
bana kazandırdığı en güzel dostlardan biridir İnci. Onu görenler ne kadar güzel
olduğunu biliyor. Ancak onu tanıyanlar yüreğinin de ne kadar güzel olduğunu çok
iyi bilirler. Ekranda yaptığı programlarında ilginç hikayelere şahit olan İnci
Ertuğrul'un bunlardan etkilenmemesi ve bunları kağıda dökmemesi mümkün değildi.
Bunu tahmin etmek hiç de zor değil. Bir gün yazacağını biliyordum.
Her
okuduğum kitabı bloguma yazamıyorum. Yazdıklarım malum; engelli, engellilik ve engelli
farkındalığı konusunda... İnci'nin kitabında çok etkileyici engelli hikayeleri
var. Onların her cümlesini, her kelimesini farklı bir merakla okudum. Onlardan
ortak bir duygu yakalamak için... Görme, işitme, bedensel ve zihinsel engelli
kişilerin yaşadıkları vardı. Altı çizilecek cümlelerle dolu bu hikayeler çok
tanıdık geldi. TGRT'den sonra engellilerle ilgili bir projede İnci'yle beraber
çalışmak kısmet olmuştu. Engelli duyarlılığını iyi bildiğim için o hikayelerdeki
farkındalık beni bir başka etkiledi.
İnci,
duygu ve düşüncelerini anlatmaktan öte gözlemlerini de çok etkili bir biçimde
aktarmış, bu da empati yeteneğini bize gösteriyor. Sessizliğe Konuşanlar,
Sessizliğe Susanlar'da öyle hikayeler var ki gerçek olduğunu bilmek insanın
içini acıtıyor ve çok üzüyor. Bir kısmını ekranda gördüğüm konuların hikayesini
okumak ilginç geldi. Bazı konular hakkında bilgim vardı. Bazıları hakkında da
bilmediğim yönleri gördüm. Ne çok tanıdık duygu ve düşünce vardı. Bazen
gözyaşlarımı zor tuttum. Bazen de tutamadım.
İnci
Ertuğrul kitabının arka kapağında: "Birlikte ağlamaktan fazlasını yapalım
diye anlatıyorum size isimsiz kadınların hikayelerini. Onları tanıyalım,
anlayalım diye. "Biz" diye başladığımız cümlelerin devamında,
hakkında ahkam kestiğimiz isimsiz kadınların yaşamlarındaki farklılıkları
görebilelim diye. Kendi kararlarını alıp uygulayabilen, ayaklarının üstünde
durabilen, birey olan kadınların sayısı artsın diye..." diyerek bizlere
sesleniyor.
İnci'nin
kadınları anlatması tesadüf değil. Hayatının her döneminde kadınları dinlemiş,
kitap bu doğal süreç içinde ortaya çıkmış gibi... Sanki her kadının hayatından
öğreneceği çok şey var da hepsiyle konuşmak istemiş gibi... Bunu okurken
anlıyorsunuz. Anlattıklarının ayrıntılarını merak ediyorsunuz. Sanki bitmesin
ve daha uzun olsun istiyorsunuz. Bu da hikayelere bir gizem katıyor. Ve her
hikaye bir roman olabilir diye düşündürüyor. Yazdığı hikayeler arasında kendi
hikayeleri de var. Ne kadar da içtenlikle anlatmış kendini ve yaşadıklarını...
Okuduğun bir kitabın yazarını tanımak, sevdiğin birinin kitabını okumak çok
güzel.
ALİYE
YÜCEL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder