> Engeloji

Translate

22 Mayıs 2016 Pazar

CEMİL MERİÇ VE GELEN ÖDÜL


Engelli yazar, engelli ve kitap, engelli ve edebiyat denildiğinde ilk aklıma gelen isim Cemil Meriç'tir. Hep onunla ilgili bir şeyler yazmak istedim. Her defasında "Onu nasıl anlatabilirim ki, benim cümlelerime sığar mı? Ne yazsam az kalır..." dedim ve yazmaktan çekindim. Kelime ustasını kelimelerle anlatmak benim için çok zordu. Geçen hafta onun adının verildiği bir ödül aldım. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 7.'si verilen Cemil Meriç Engel Tanımayan Başarı Ödülü'nü... Bu ödüller her yıl; müzik, sanat, teknoloji, edebiyat ve spor gibi çeşitli dallarda başarı gösteren üç kişiye veriliyor. Benim ödülüm de edebiyat alanında oldu.

Cemil Meriç'in hayatı ve eserleri hakkında detaylı bilgi pek çok yerde bulunabilir. Burada kısaca bahsedeceğim. Yazar, çevirmen ve düşünür olan Hüseyin Cemil Meriç 1916 yılında Reyhanlı'da doğdu. 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji alanında araştırmalar yapmış, yazılar yazmıştır. Büyük düşünce adamı Cemil Meriç'in eser ve tercümeleriyle edebiyatımızda çok büyük yeri vardır. 38 yaşında görme yetisini tamamen kaybetmiştir. Eserlerinden bazıları şunlardır: Bu Ülke, Işık Doğudan Gelir, Umrandan Uygarlığa, Jurnal 1-2, Kırk Ambar 1-2, Mağaradakiler, Kültürden İrfana...

"Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplar..." diyen Cemil Meriç tüm parasını kitaplara yatırıyormuş. Tam 11.000 ciltlik bir kütüphaneye sahip olduğunu biliyoruz. Elindeki kitaba yüzünü iyice yaklaştırdığı bir fotoğrafı vardır. O hep gözümün önüne gelir.

Yıllar önce kızı Prof. Dr. Ümit Meriç ile tanışmıştım. Cemil Meriç'in kitap sevgisini bilsem de kızının anlatımından bir kez daha anladım. Günden güne görme oranının azalmasına rağmen okumayı hiç bırakmamış. Kitaptaki harfleri daha iyi görebilsin diye sandalyesini tavandaki ışığın altına koyuyor ve okumaya devam ediyormuş. Görme yetisini tamamen kaybettiğinde ise kitapları kızı Ümit Hanım'a okutmuş. Yıllarca pek çok eseri kızının ağzından dinlemiş. Tamamen görmediği zamanlarda, geceleri kitaplığından sevdiği kitapları alıp ellerini satırlarında gezdirerek ağladığını öğrendiğimde çok etkilenmiştim.

Cemil Meriç, telif eserlerinin çoğunu görme yeteneğini tamamen kaybettikten sonra vermiştir. O herkesin, her kesimin kabul ettiği çok değerli bir entelektüeldir. Cumhuriyet döneminin en önemli aydınlarındandır. Şüphesiz ismi çok bilinen bir düşünür ve yazardır Cemil Meriç. Pek çok yere ismi de verilmektedir. Değeri biliniyor. Ancak kitaplarının yeterince okunmadığını düşünüyorum. Oysa kitaplarının mutlaka okunması ve anlaşılması gerekiyor.
   
İçinde bulunduğun engelli çalışmalarında örnek isimleri ele almamız gerektiğinde mutlaka Cemil Meriç'e yer verilmesi isterdim. Çok ayrı bir yeri var benim için... Büyük bir hayranlık... Cemil Meriç'in doğumunun 100. yılında onun adıyla bir ödül almak çok mutluluk verici... Hem de onun alanında edebiyatta... Bu nedenle, bu ödülü bana layık gören başta Kocaeli Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.

ALİYE YÜCEL


15 Mayıs 2016 Pazar

7. CEMİL MERİÇ ENGEL TANIMAYAN BAŞARI ÖDÜLÜ



Bugün, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle düzenlenen 7. Cemil Meriç Engel Tanımayan Başarı Ödülü'nü  Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu'nun elinden  aldım.  
Cemil Meriç'in adının geçtiği bir ödülü almak çok güzel.



8 Mayıs 2016 Pazar

ENGELLİ FARKINDALIĞI HAFTASI


10 Mayıs ile 16 Mayıs arası Engelliler Haftası... Bu haftada, Birleşmiş Milletlere üye olan ülkelerde engelliler hatırlanıyor ve engelli sorunları gündeme alınıyor. Dünyanın pek çok yerinde kutlanan bu haftayı "Engelli Farkındalığı Haftası" olarak görüyorum. Bu haftada yapılacak en önemli etkinliğinde engelli farkındalığının oluşturulması için çaba harcamak olduğuna inanıyorum. Bu konuda çalışmalar yapılmalı... Gerisi boş!

Bu haftada da her yıl olduğu gibi yine engelliler konusuna dikkat çekilecek. Çeşitli kurum ve kuruluşlarda etkinlikler düzenlenecek. Medyada da bu konu ile ilgili pek çok haberler yapacak. Yıllardır bu böyle sürüyor. Ancak "Bu yeterli oluyor mu? Bir faydası var mı?" derseniz. Cevap tabii ki "Hayır". Çünkü engellilerin sorunları, sıkıntıları devam ediyor. Çünkü, engelliye bakış sakat! Çünkü, engelliye bakış çok yanlış... Bu bakış olduğu sürece bu durumun değişmesi oldukça zor.

Engelliye bakış açısı artık değişmeli... Engelliye doğru bakış küçük yaşta kazandırılmalı... Bu nedenle anne, baba ve öğretmenlere büyük iş düşüyor. Çocuk engelliye acımamayı, küçümsememeyi, alay etmemeyi öğrenmeli... Ders kitaplarında engelli algısı doğru olarak anlatılmalı... Çocuk büyüdüğünde de engelliye ön yargı ile bakmamalı... Engelliye “sakat, aciz, cüce, topal, çolak, kör, sağır, spastik, kambur” diyerek yaklaşmaması öğretilmeli ve çocuk bunu bilmeli...


Engelli kişilerle iletişimde yapılan en büyük yanlış ön yargıdır. Engellilik negatif bir durum gibi görülmüştür. Engellilik negatif bir durum olmaktan çıkıp bir farklılık olarak kabul edilmelidir. Engelliliğin bir farklılık olduğu kabul edilip, ona göre davranılmalıdır. Herkes farklı bir özelliğe sahiptir. Engellilik de böyle bir farklılık olarak görülmelidir. Engelliye acımadan, küçümsemeden yaklaşılmalıdır.

Engelliler ve dolayısıyla Engelliler Haftası'nın ne zaman kutlandığı ve önemi kaç kişi umurunda bilemem. Ancak "Herkes bir engelli adayıdır...", "Engelliler de yaşamımızın parçası...", "Bizler de birer potansiyel engelli adayıyız..." gibi cümleler ve söylenen sahte dileklerde engellilerin umurunda değil inanın! Bu konuda duyarlılık olmayınca, empati yapılmayınca, söylenenler çok yersiz oluyor, anlamsız kalıyor.

Engellileri bir haftada hatırlamak, sadece bu haftada onların sorunlarını görmek ve sorunlara çözüm aramak yetmez. Hafta bittiğinde her şey yine aynı olacaksa bunun bir anlamı var mı? Bu nedenle her alanda bir farkındalık oluşturulmalı... Her alanda engelli kişilerin varlığı da düşünülmeli... Engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olmamalı... Engelli farkındalığının artması ve engellerin kalkması dileğiyle...

ALİYE YÜCEL

1 Mayıs 2016 Pazar

ÖTANAZİ VE HAYAT


Guzaarish'i izlerken "Bir ötanazi filmi daha..." dedim. 2010 yapımı bu filmi, İçimdeki Deniz filmine çok benzettim. Guzaarish filmi için Bollywood yapımı bir Mar Adentro (İçimdeki Deniz) dersek yanlış olmaz. Aynı onun gibi kaza sonucu kötürüm olan bir adamın ötanazi isteğini işliyor. Ötanazi konusunu ele aldığı için çok dramatik olduğunu düşünmeyin. Aynı zamanda eğlenceli bir film... Filmin yönetmeni Sanjay Leela Bhansali. Bhansali, çok ses getiren Black filminin de yönetmeni... Başrollerinde ise Hint sinemasının iki ünlü ismi: Hrithik Roshan ve Aishwarya Rai Bachchan var.

Filmin konusuna gelince şöyle; Ethan Mascarenhas (Hrithik Roshan) ünlü bir sihirbazdır. Merlin lakabını almıştır. Bir gösteri sırasında kaza geçirir. Kaza sonucunda boynundan aşağısı felçli hale gelir. Ethan evinden hiç çıkmadan, ancak yaşama sevgisini de kaybetmeden 14 yıl böyle yaşamıştır. Engellilere destek olmak için kitaplar yazmıştır. Bir radyoda da ilgiyle dinlenen bir program yapmaktadır. 12 yıl boyunca ona güzeller güzeli hemşiresi Sofia (Aishwarya Rai Bachchan) bakmış, onun her şeyi ile ilgilenmiştir.

Yıllar geçtikçe genç adamın durumu kötüleşmekte, iç organları iflasa doğru gitmektedir. Bu yüzden yaşadığı hayata bir son vermek ister ve ötanazi için mahkemeye başvurur. Avukatlığını da yakın arkadaşı Devyani üstlenir. Ancak, Hindistan yasaları ötanaziye izin vermez. Böylece davayı kaybeder... Ancak ötanazi fikrinden vazgeçmez. Diğer yandan Omer isimli bir genç Ethan'dan sihirbazlık dersi almak için gelir. Ethan, bildiği bütün sihirbazlık sırlarını ona öğretir...



Ethan, ötanazi isteyen bir kişi olarak çok hayat dolu... Espriler yapıyor. Gülüyor, güldürüyor. Gözleriyle ne çok şey anlatıyor. (Göz demişken, Ethan ve Sofia'nın gözleri inanılmaz güzellikte...) Karizması müthiş. Sevgi dolu... Film boyunca ötanazi fikirden vazgeçmesini bekledim. Çevresindeki herkes ona çok iyi davranıyor. Seviyor, seviliyor... Ondan bıkan hiç kimse yok. Üstelik çok da iyi bakılıyor. "Neden ölmek ister ki? Neden ecelini beklemez?" diye düşünmeden edemiyor, insan...

Guzaarish; senaryosu, oyunculukları, görüntüleri, müzikleri oldukça güzel bir film. İlgiyle izlenecek ve üzerinde düşünülecek türden... Çok etkileyici sahneleri var. Garip bir hüzün bırakıyor. Oyuncuların enerjileri yüksek... Çeşitli duygular yaşatan repliklerle dolu... Koşulsuz sevmeyi ve şükretmemiz gereken ne çok şey olduğunu anlatıyor. Ben bir engelli hikayesi olarak baktım. Büyük ve gerçek bir aşk hikayesi aslında...

Gelelim ötanaziye... Durum ne olursa olsun ötanaziyi desteklemem mümkün değil. Başta inancıma ters... Hayata da asla Ethan gibi bakmam, bakamam... Ben de onun çevresindekiler gibi bu isteğinin yanlış olduğunu düşünürüm. Ancak bazı sahneleriyle engelli çaresizliğini öyle güzel ortaya koyuyor ki... İnsan ister istemez empati yapıyor. Tabii bizim bundan alacağımız ders; bu çaresizlikten kaçmak yerine, sabırla hayatı sürdürmek olmalı... Ve her şeye rağmen hayat devam etmeli...


ALİYE YÜCEL

24 Nisan 2016 Pazar

SEVGİ İZİ HİKAYESİ


Geçenlerde "İncir Reçeli 2" filmini seyrettim. Seyredenler bilir. Dövmeci bir kızın ilginç aşk hikayesini anlatır. Kız, dövme yaptırmaya gelen kişilere "Bir hikayen var mı?" diye sorar. Gelenler hep marjinal tiplerdir. Bir gün iki kadın gelir. Genç olan "Anneme dövme yaptırmak istiyoruz..." der. Dövmeci kız yine sorar "Annenizin bir hikayesi var mı?" Sonra ki sahnede bir gece vakti; yaşlı kadın parkta bankta oturuyordur. Yanına bir polis gelir. Kadın kolunu açar. Kolunda bir dövme vardır. Dövmede oturduğu mahalle, sokak, kapı numarası ve semti yazıyordur...

Bu sahneden sonra aklıma Müge Anlı'nın "Sevgi İzi" projesi geldi. Sevgi İzi, Müge Anlı programında bahsettiği günden beri yazmak istediğim ama hep ertelediğim bir konu... Filmi seyredince yazmadan olmazdı. Müge Anlı'nın programına yakınları kaybolan kişiler geliyor. Kaybolanların bazıları da zihinsel engelli, Alzheimer ve epilepsi hastası... Kendilerini ifade edemedikleri için yakınları çok endişeli ediyor. Bulunması da zor oluyor.

Müge Anlı da yıllardır; kaybolma riski taşıyan ve kaybolunca kendini ifade edemeyen bu kişilerin yakınlarına "Keşke koluna bir telefon numarasını dövme olarak yaptırsaydınız" derdi. Çünkü, bu tür kişiler kolunda, boynunda, cebinde olan şeyleri çıkarma ve kaybetme riski olduğu için ancak silinmeyen bir telefon numarası uygun olur diye düşünüyordu. Ben de hep telefon numarası zamanla değişebilir diye düşünürdüm. Bu işe bu kadar kafa yoran Müge Anlı sonunda buna bir çözüm buldu. Herkese bir numara verilecek ve bu numara kola dövme olarak yazılacaktı. Buna çok güzel bir isim de buldu: "Sevgi İzi".


Sevgi İzi projesi şöyle işliyor. Önce kaybolma riski taşıyan kişiler için www.benibuldular.com'a başvuruluyor. Yapılan kayıttan sonra orada bir rakam veriliyor. İşte verilen bu rakam kola dövme olarak yapılıyor. Kişi kaybolursa kolundaki bu rakam yani Sevgi İzi'ni görenler tarafından polis ya da Müge Anlı'nın ekibine bildiriliyor. Böylece kaybolanlar yakınlarına kolayca ulaşıyor. Dövmeciler, Türkiye hatta yurt dışında bu sevgi izlerini ücretsiz uyguluyor. Böylece bir sosyal sorumluluk projesinin bir parçası oluyorlar.

Dövmeye ön yargı ile bakanlar olabilir. Ancak buradaki çok farklı bir durum. Bir zaruret... Düşünsenize bir kişi engeli ya da hastalığı yüzünden ismini bile söyleyemeyecek durumda olabilir. Kaybolduklarında ne olacak? Yakınları onları nasıl bulacak? Eğer kolunda bir Sevgi İzi varsa bunun sayesinde kolayca ailelerine ve evlerine kavuşacaklar. Belki de hayatları kurtulacak. Üstelik kaybolmasalar ve buna hiç ihtiyaç duyulmasa bile aileleri bu iz sayesinde daha rahat olacaklar.

Sevgi İzi çok ilgi gördü. Yaptıranların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu arada kaybolup da Sevgi İzi sayesinde bulunanlar da oluyor. Bu günden sonra kaybolup da kendini ifade edemeyen kişilerin kollarına bakmayı unutmayalım. Sevgi İzi  taşıyan birini görürsek onu ailesine kolayca ulaştırabiliriz. Müge Anlı'yı ne kadar kutlasak azdır. Çok faydalı bir projeyi hayata geçirdi. Bu iz engellide de, engelsizde de bir iz bırakacak. Bazılarımızın kolunda, bazılarımızın kalbinde...

ALİYE YÜCEL

17 Nisan 2016 Pazar

GÖRME ENGELLİ YARIŞMACI


"Kim Milyoner Olmak İster?" yarışma programı uzun yıllardır sürüyor ve ilgi ile izleniyor. Eminim pek çok kişi her bölümünü olmasa da bazı bölümlerini mutlaka izlemiştir. Ben de zaman zaman rastladığımda izliyorum. Geçtiğimiz günlerde fragmanında görme engelli bir yarışmacı olduğunu görünce merak ettim ve seyretmek istedim. Önce tanıyamadım. Sonra ismini duyunca emin oldum. Yarışmacı tanıdığım biri, Kürşat Ceylan'dı.

Kürşat'ı ağabeyi ile aynı projede beraber çalıştığım için tanıyorum. Seyredenler de anlattıklarından ve yarışmadaki başarısından sonra onu tanıdılar. Ancak, Kürşat'ın yaptıkları arasında yarışmadaki başarısı ne ki? Oradaki başarısını asla küçümsemiyorum. Tabii ki o da önemli... Hele de daha ilk sorularda elenen yarışmacıların yanında başarısı çok önemli... Ancak Kürşat Ceylan, daha pek çok başarılara imza etmiş bir genç...

Kürşat Ceylan, Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunu. Boğaziçi Üniversitesi'nde okurken Young Guru Academy (YGA) ile tanıştı. YGA, sosyal bilinçli liderler yetiştirmek vizyonuyla 2000 yılında Türkiye'de kurulan uluslararası bir liderlik okuludur. 2 yıl Kör Liderler Projesi'nde gönüllü olarak çalıştı. 3000 görme engelli arasından seçilen 600 öğrenciden biri olarak programdan mezun oldu. Görme engelli ilköğretim öğrenciler için liderlik programları tasarladı. Görme engelliler için rol model oldu.



Kürşat, Gamze Sofuoğlu ile birlikte NTV Radyo'da "Başka Bir Gözle" programını yaptı. Uluslararası bir firma olan Roche'da yönetici olarak çalıştı. Daha sonra işinden ayrılıp YGA'da profesyonel olarak çalışmaya başladı. Ödüllü bir proje olan "Hayal Ortağım" projesinin liderliğini üstlendi. Hayal Ortağım sayesinde görme engellilerin sinemada sesli betimleme ile rahatça film izleyebilmesi için çalışıyor. Görme engellilerin hayatı için çok önemli olan bu adımdan sonra, şimdi de dünyadaki görme engellilerin hayatını kolaylaştırmak için yurt dışına açılıyor. Kürşat; kayak yapıyor, gitar ve klavye çalıyor. 

Kim Milyoner Olmak İster? yarışmasında 125 bin TL değerindeki 11. soruyu açtıran Kürşat, doğru cevabı bilmesine rağmen riske girmek istemedi ve çekildi. Yarışmadan 60 bin TL ödül kazandı. Onunla ilgili olarak "Kim Milyoner Olmak İster? tarihine geçti", "Görme engelli yarışmacıdan hayat dersi", "Kim Milyoner Olmak İster? Programına Damga Vuran Görme Engelli Yarışmacı", "Görme engelli Kürşat Ceylan başarısıyla herkesi kendine hayran bıraktı..." gibi övgü dolu haberler yapıldı.

Oysa, Kürşat'ın başarısına hiç şaşırmadım. Onun ve onun gibi görme engellilerin neler yaptığını, neleri başardığını gördüm. Onların yaptığı bazı işleri hiç bir engeli olmayan kişilerin yapamayacağını da çok iyi biliyorum. Benim şaşırdığım bunun bilinmemesi... Nasıl bir ön yargı varsa. Görme engelliler ne sanılıyorsa artık... Yarışmada bir kaç soruyu bilip, başarılı olunca şaşırılıyor. Bu duruma gülmek mi gerekiyor, yoksa ağlamak mı bilemedim.

ALİYE YÜCEL

10 Nisan 2016 Pazar

FOTOĞRAFTA NE VAR?


Gün geçmiyor ki sosyal paylaşım siteleriyle ilgili bir yenilik olmasın. Dünyanın en çok kullanılan sosyal medya platformu Facebook da görme engelliler için yeni bir uygulamayı hizmete sundu. Bu uygulama Automatic Alternative Text (Otomatik Alternatif Metin) adı verilen bir fotoğraf tanıma sistemi... Bu sistem yayınlanan fotoğrafları tarıyor ve gördüklerini sesli olarak söylüyor. Paylaşılan fotoğraflarda neler olduğu artık kelimelere dökülüyor. Böylece görme engelliler de paylaşılan görsellerde neler olduğunu öğrenebiliyor.

Her gün Facebook, Twitter, Instagram ve WhatsApp gibi sosyal paylaşım sitelerinde milyarlarca paylaşım yapılıyor. Bu paylaşımlar arasında da en çok ilgi görenler fotoğraflardır. Görme engelliler maalesef paylaşılan fotoğraflarda ne olduğundan haberdar olamıyordu. İşte artık olacaklar. Facebook'ta bu uygulamadan önce ekran okuma araçları görsel paylaşımlar için sadece "fotoğraf" deyip geçiyordu. Şimdi ise fotoğraflarda görünenler, yapay zeka teknolojisiyle kelimelerle etiketleniyor.

Fotoğraflara ait açıklamalar şimdilik çok az. 100 kelime kadar... Ancak bu da hiç yoktan iyidir. Etiketlerde; yüz tanıma yöntemiyle kaç kişi olduğu, çevredeki objelerin neler olduğu, ortamın dış mı, iç mekan mı olduğu bilgisi veriliyor. Önceden bir fotoğraf paylaşılıyor... Sonra herkes o fotoğraf hakkında yorumlar yapıyordu. Ancak o fotoğrafta neler olduğunu kimse yazmadığı için görmeyen biri  için çok anlamsız oluyordu.


Görme engellilerle ilgili teknolojilerle yakından ilgilenen bir arkadaşıma bu konuyu sordum. Bu uygulamayı Amerika'da yaşayan görme engelli bir arkadaşlarına denetmişler. Paylaşılan görsel bir grup kişinin yemek yedikleri bir fotoğrafmış... Facebook'taki yeni uygulama bununla ilgili olarak "16 kişi var. Kapalı bir alanda çorba içiyorlar..." gibi bir tanımlama yapmış. Bunları yaparken kesin ifadeler yerine, olabilir gibi ifadeler kullanılıyormuş. Bu da en doğrusu olmuş... Çünkü ne de olsa yapay zeka bir yanılma payı olmalı...

Görme engelliler için çok faydalı bu uygulama şimdilik iOS işletim sistemi kullanan telefonlarla ve İngilizce olarak var. Ancak Facebook bunu geliştirmeye devam ediyor. Yakın bir gelecekte Android telefonlar için hatta internet tarayıcılarında bile bu özellik bulunacak. Farklı dillerde de olacak. Gün gelecek fotoğraflarla ilgili her soruya cevap da alınabilecek. Bu arada buna benzer bir uygulamayı Twitter da kullanmaya başlamış... Onun da hakkını yemeyelim.

Bu uygulamanın nasıl olduğunu merak ediyorum. Eminim görme engelliler için çok şey ifade edecek. İfade edecek etmesine de bu uygulama henüz çok yaygın değil. Bir kaç ülke ile sınırlı... Ülkemizde de henüz yok. Bakalım Türkiye'ye ne zaman gelecek? Bu yenilik mutlaka  yaygınlaşmalı... Facebook'ta çok sayıda görme engelli kullanıcı olduğunu tahmin etmek zor değil. İşte onlar bu erişim kolaylığından bir an önce faydalanmalı...


ALİYE YÜCEL