Bir
proje için Eşref Armağan'ın telefonu gerekiyormuş, benden istediler. Güncel
numarası olmadığı için bir arkadaşımdan aldım. Bulunca da hemen aradım. Görmez
ressam Eşref Armağan'ı yıllar öncesinden tanıyorum. Aradığımda uzun yıllar
görüşmediğimiz için kendimi hatırlatma gereği duydum. Buna hiç gerek yokmuş
aslında... Hemen geçmişi konuşmaya başladık. Eski günleri, Yaşama Sevinci Dergisi'ni,
Faruk Bey'i (Öztimur), ilk sergisini... Eşref Ağabey her zaman ki gibi yine
esprili, sevecen ve içtendi. Hep onu yazmak istiyordum. Bu görüşme sebep oldu.
Eşref
Armağan'ı ilk tanıdığımda ve onun resimlerine baktığımda; önceleri gördüğünü,
daha sonra görme yeteneğini kaybettiğini düşünüyordum. Çünkü ömrü boyunca hiç
bir şey, hiç bir renk görmeyen birinin bunları yapabilmesi imkansızdı! Sonra bu
resimleri nasıl yaptığını anlatmıştı. Ailesinden ve çevresinden nesnelerin
nasıl olduğunu ve renklerini soruyordu. Bazılarının maketlerini buluyor,
yaptırıyor ve onlara dokunarak öğreniyordu. Resimlerinin önce konturlarını
çiziyor, sonra içlerini boyuyordu. Renkleri bir sıraya koyduruyor ve sıraya
göre alıyordu. Fırça yerine de parmaklarını kullanıyordu.
Resimlerinin
hepsi çok güzel ve çok etkileyici.... Denizi, baharı, çiçeği, böceği, kuşu
görmeden resimlerini yapabilmek insanı şaşırtıyor. Ancak bence en ilginç olanı portre
resimlerinin benzerliği idi. Bazı nesneler tarif ve maket yardımı ile yapabilir
belki. Ama portre böylesine nasıl benzetilir? İnsan hayrete düşüyor. Tansu
Çiller, Süleyman Demirel ve başka bir
çok ünlünün resimleri öyle çok benziyor ki... Pek çok kişinin görerek yapamayacağı
resimleri o hiç görmeden yapabiliyor. Çok şaşırtıcı..
Eşref
Armağan'ın doğuştan görme engelli bir ressam olması, yani hiç görmediği halde
resim yapması dünyanın da ilgisini çekti. Bu ilginç durumu nedeniyle, dünya çapında
bir üne sahip oldu. Harvard Üniversitesi'nde beyin fonksiyonları incelenmiş ve bir
nesneye dokunduğunda beyinde görülen cisimlerin algılanması ile ilgili bölümün
hareket geçtiği görülmüştür. İngiliz bilim dergisi New Scientist'te hakkında
makale yayınlanmıştır. Discovery Channel'da da onun için yapılan The Real
Superhumans (Gerçek Süper İnsanlar) isimli belgesel gösterilmiştir.
1953
yılında İstanbul'da doğan Eşref Armağan, uzun süre İstanbul'da yaşadı. Şimdi kendi
gibi görme engelli eşiyle Ankara'da yaşıyor. Eşref Ağabey'e "Sizi blogumda
yazmak istiyorum. Ama sizinle ilgili öyle çok haber yapıldı ki, sizinle ilgili
her şey yazıldı. Ben artık ne yazayım? Farklı bir şey var mı?" dediğim de
"Evet farklı bir şey var! Dişlerimi yaptırdım..." diye espri yaptı.
Bilmeyenler için en önemli bir diğer özelliği de espritüelliğidir.
Konuşmalarını, anlattıklarını mutlaka bir espri ile süsler. Telefon
konuşmamızda da böyleydi.
Kardeşim
ve ben Eşref Armağan'ın ilk sergisinin hazırlık aşamasında bulunmuş ve sergiden
bir tablosunu almıştık. "Allah'a Dua (1991)" isimli bir tablo...
Kardeşimle bu tabloyu paylaşmadık. Şimdi benim duvarımı süslüyor. Tablosuna her
baktığımda ondan büyük bir güç alıyorum. Her baktığımda o tablo bana pek çok
şey anlatıyor. Mücadeleyi, gücü, yılmamayı, şükrü ve daha bir çok şeyi... Eşref
Ağabey, bakmadan görmüş ve renk nedir bilmeden ressam olmuş... Yani çok özel
biri... Yoksa insan hiç görmediği halde
nasıl resim yapabilir öyle değil mi?