> Engeloji : Bedensel Engelli

Translate

Bedensel Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bedensel Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Aralık 2014 Pazar

STELLA YOUNG'UN ANISINA


Engelli Aktivist, komedyen ve gazeteci Stella Young, geçtiğimiz hafta (6 Aralık 2014) 32 yaşında hayatını kaybetti. Bu küçük dev kadının fotoğraflarını hep görüyordum. Yaptığı bir konuşmayı izlemiş, çok etkilenmiştim. Her söylediğini yazmak istiyordum. Maalesef ölünce yazabiliyorum. Stella Young'un engele ve engelliye bakışı çok etkileyici, farklı ama olması gereken gibi... Her cümlesi insanı sarsıyor. Söylediklerinin hepsinin altına imzamı atmak isterdim.

Stella Young, 1982 yılında doğuştan bedensel engelli olarak dünyaya gelmiş. Hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmüş. Anlattığına göre normal bir çocuk olarak yetiştirilmiş. Okula gitmiş, arkadaşlarıyla zaman geçirmiş, küçük kız kardeşleriyle kavga etmiş. Yani pek çok çocuk gibi büyümüş, engelli olması onu farklı kılmamış. Özgüveni öyle yüksek, kendisiyle öyle barışık ki  insan gıpta ediyor. Hayatı boyunca engele ve engelliye bakışın yanlışlığını anlatmış...

Stella Young, büyük bir salonda yüzlerce kişiye yaptığı  bir konuşmasında "Bir çoğunuzun gözünde engelli insanlar birer öğretmen, doktor ya da manikürcü olamıyor. Bizler gerçek bile değiliz. İlham olmak için buradayız. Aslında ben şu an bu sahnedeyim. Tüm bu konuşmayı tekerlekli sandalyede yapıyorum ve sizler benden size ilham olmamı bekliyorsunuz. Haksız mıyım? Değil mi? Bayanlar baylar, korkarım ki sizleri büyük hayal kırıklığına uğratacağım. Burada size ilham vermek için bulunmuyorum!" diyerek pek çok ezberi bozuyor.

İlham kaynağı olmak istemeyen ve bunu övgü olarak kabul etmeyen Stella Young, konuşmasında orada olmasının nedenini insanlara söylenen ve onlarında inandığı bir yalanı açıklamak için olduğunu söylüyor. Bu yalan, "Engelli olmak kötü bir şeydir. Engelle yaşamak sizi özel kılar." Doğrusu: "Engelli olmak kötü bir şey değil ve sizi özel  kılmaz." diyor. Sosyal medyanın son yıllarda bu yalanı propagandasını yaptığından şikayet ediyor.


"Hayatta tek engel kötü yaklaşımdır", "Özrünüz kabul edilmiyor", "Vazgeçmeden önce dene!" gibi bazı engelli fotoğraflarına yazılan sloganların yanlışlığını vurgulayarak: "Bunlar sadece bir kaç örnek, bunlar gibi daha çok resim var. Bilirsiniz işte, elleri olmayan kızın ağzında kalem tutarak resim çizdiğini görmüşsünüzdür. Karbon fiber protez bacakla koşan çocuğu görmüş olabilirsiniz..."  diyor. Bu tür fotoğrafların bir grup insanı diğer bir grubun çıkarı için yani; Engelli insanları, engelsiz insanların çıkarı için nesneleştirdiğini düşünüyor.

Stella Young'a göre bu fotoğrafların amacı ilham vermek, motive etmek... Böylece fotoğraflara bakanlar "Yaşamım ne kadar kötü olursa olsun daha kötü olabilirdi. Bu kişi ben olabilirdim..." diye düşünecekler. Engeli olmayanlar onlara bakacak, haline şükredecek ve endişelerine bakış açısı getirecekler. Bana göre de en büyük yanlış bu... Stella Young, "Evet engelli bir insan olarak hayatın bazı zorlukları var. Bazı şeylerin üstesinden geliyoruz. Ancak üstesinden geldiğimiz şeyler sizin düşündüğünüz şeyler değil... Bizleri engelli kılan şey bedenlerimiz ve hastalıklarımızdan ziyade daha çok toplumun kendisi... " diyor.

Ünlü aktivist engelli bedenini sevdiğini, yapması gerekenleri yaptığını ve onu en üst kapasite de kullanmayı öğrendiğini söylüyor. Engellilerin yaptığının da bu olduğunu, sıra dışı bir şeyler yapmadığını belirtiyor. "Bu fotoğrafları paylaşarak onları nesneleştirmek hak mıdır?" diye soruyor. Stella Young'un anlattıkları insanı derinden etkiliyor. Engele, engelliye böyle bakan bir kadının hayata erken veda etmesine üzülmemek elde değil. Kim bilir söyleyecek ne çok şeyi daha vardı. Bu arada benim de onunla ilgili yazacaklarım bitmedi. Haftaya...


ALİYE YÜCEL

25 Mayıs 2014 Pazar

PAHA BİÇİLMEZ YARDIM


Bazen bir filmde, bazen bir haberde engellilere yardım eden köpekleri görmüşsünüzdür. Köpekler; pek çok konuda eğitildiği gibi, engellilere yardım konusunda da eğitilebiliyorlar. Bu uygulama 1915 yılında, 1. Dünya Savaşı'nda gözlerini kaybeden askerlere yardımcı olmak amacıyla Almanya ve Fransa'da başlatılmış. Daha sonra köpeklerin eğitildiği bu merkezler çoğalmış.

Yardımcı köpekler; engellilerin yetersiz kaldığı durumlarda bazı şeyleri yaparak ve engellilerin bazı ihtiyaçlarının karşılayarak onların hayatını kolaylaştırıyorlar. Köpekler önceleri görme engellilere yardım için eğitilse de; günümüzde bedensel, işitme ve zihinsel engellilere de yardım edebiliyorlar. Ayrıca bazı süreğen hastalıklar için eğitilen köpekler de var. Bu köpekler; hizmet köpekleri, rehber köpekler, asistan köpekler, terapi köpekleri gibi çeşitli isimler alıyorlar.

Rehber köpekler; görme engellilere evde, dışarıda, asansörde, merdivenlerde, sokakta, caddede ve her yerde yardımcı oluyorlar. İşitme engelliler için eğitilmiş olan köpekler ise; kapı, telefon, alarm çaldığında, bebek ağladığında, anormal bir ses duyduklarında, biri sahiplerine seslendiğinde onları uyararak yardımcı oluyorlar.
  
Hizmet köpekleri ise bedensel engelli, tekerlekli sandalyede yaşayan veya hareketlerinde kısıtlama olan kişilere yardım ediyor. Bu köpekler; evdeki kapı, dolap ve çekmeceleri açabiliyor. Işıkları açıp, kapatabiliyor. Kirli çamaşırları makineye atıp, yıkandıktan sonra boşaltabiliyor. Bazı eşyaları taşıyabiliyor. Yerden bir şeyi  alıp verebiliyor. Çöp atabiliyor. Alışverişte yardım ediyor. Tekerlekli sandalyeleri çekebiliyor. Oturan birine, ayağa kalkması için yardım edebiliyorlar. 


Bu eğitimi alan köpekler engelli sahipleriyle 24 saat birlikte yaşıyor, her yerde birlikte dolaşıyor. Sinema, tiyatro, lokanta, otel gibi pek çok yere onlarla birlikte girebiliyorlar. Köpeklerin üzerinde "Hizmet köpeğidir. Lütfen sevmeyin!" yazan uyarıcı giysiler oluyor. Böylece kimse onlara dokunamıyor. Köpeğin tüm dikkati sadece sahibinde ve yapacağı işlerde oluyor.

Yardımcı köpekler, pek çok ülkede yaygın olarak kullanılıyorlar. Bu köpeklerin eğitimine; önce onları sosyalleştirerek başlanıyor, sonra ondan beklenilen aktiviteler öğretiliyor. En sonunda da sahipleriyle beraber bir eğitime tabi tutuluyorlar. Yurt dışında bu eğitimler Sivil Toplum Kuruluşları tarafından yapılıyormuş. Türkiye'de bilinen bir uygulama değil. Bunu yapan bir Sivil Toplum Kuruluşu da maalesef yok. Ülkemizde de bazı kişi ve kurumlar bu uygulamayı yapmak istese de proje bazında kalmış, hayata geçememiş...

Biliyoruz ki, hayvanlar sahiplerini, sahipleri de hayvanlarını çok severler. Aralarında daima güzel bir bağ oluşur. Bunun pek çok örneğini görüyoruz. Ama buradaki iletişim ve paylaşım bambaşka... Böyle bir köpeğe sahip olmak ne büyük bir şans... Örneğin; normal bir kişi için düşen eşyayı yerden almak çok basit bir harekettir. Oysa tekerlekli sandalyede yaşayan biri için (hele de yalnızsa) ne çaresiz bir durumdur. İşte o an köpeğin onu yerden alıp uzatması ne güzel bir an, sahibi için de ne paha biçilmez bir yardımdır.

Not: Sadece köpekler değil; kedi, maymun, kuş, at gibi hayvanlarda engellilere yardım için eğitilebiliyor.

ALİYE YÜCEL

16 Mart 2014 Pazar

ONLINE EĞİTİM İLE...


Engellilerin önündeki en büyük engelin eğitimsizlik olduğu gerçeğine inanan Türkiye Beyazay Derneği "Online Eğitim ile Engelleri Aşıyoruz" projesi başlattı. İstanbul'da yaşayan ve yaşları 7 ile 18 arası değişen; bedensel engeli nedeniyle okuldaki eğitime göremeyen ya da eğitimini yarıda bırakan engellilerin evden online eğitim görmelerini sağlayacak bir proje...
  
Kalkınma Bakanlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı'nın desteği, İstanbul Valiliği ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliği ile Türkiye Beyazay Derneği tarafından yürütülen "Online Eğitim ile Engelleri Aşıyoruz" projesi kapsamında İstanbul'da yaşayan 7 ile 18 arası değişen bedensel engelli 431 bedensel engelli yararlanacak...

"Online Eğitim ile Engelleri Aşıyoruz" projesi kapsamında Fatih'te yaşayan ve projeden yararlanması için seçilen 47 öğrenciye tablet bilgisayarları düzenlenen bir törenle verildi. Fatih Belediyesi Engelliler Birimi'nin desteğiyle Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde düzenlenen tablet bilgisayar dağıtımına Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva, Fatih Kaymakamı Ahmet Ümit, Fatih halkı, engelli çocuklar ve aileleri katıldı. Dağıtım töreninden önce proje ile ilgili ayrıntılı bilgi verildi.


Törende konuşan Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva eğitimin engelli için önemini belirterek şöyle konuştu: "11 yaşında görme engelli oldum. Hepimizin bir potansiyeli var. Herkesin yapabileceği bir şey var. Dolayısıyla bu potansiyeli açığa çıkartmanın yolu da eğitim... Bu eğitimin olması lazım ki çocukların yarınları aydınlık olsun. Sadece kendilerini kurtarmakla kalmasınlar... Ailelerine, ülkelerine, Fatih'e (ilçesine) insanlığa faydalı olsunlar... Bu yüzden tablet dağıtımını çok önemsiyorum..."

Bu projeyi öğrenince günümüzdeki engellilerin şanslı olduğunu düşündüm. Yıllar önce bu tür imkanlar, böyle teknolojik gelişmeler yoktu. Eğer olsaydı pek çok bedensel engelli arkadaşımız eğitim görecek, bu günkü durumlarından çok farklı yerlerde olabilecekti. Çünkü bedensel engeli ağır olan biri için okula gidip eğitim almak çok zor olabiliyor. Okullardaki mimari engeller kolay kolay aşılamıyor.

Tabletleri alan engelli çocukların sevinçleri gözlerinden okunuyordu. Bir an önce eve gidip tablet bilgisayarlarını açmak için sabırsızlanıyorlardı. Yapılan bu eğitim desteği, onların hayatlarını değiştirecek güzel adım atmalarına sebep olacak... Belki de yarım kalan okuma hayallerini bu sayede gerçekleştirebilecekler... Ancak önce bunu kendileri istemeleri ve verilen eğitimleri dikkatle takip etmeleri gerekiyor. Unutmayalım eğitim engeli aşılınca her şey çok farklı olabiliyor.

ALİYE YÜCEL

19 Ocak 2014 Pazar

ENGELLİ VİTRİN MANKENLERİ


Dünyada engellilere dikkat çekmek için çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bunlardan bazıları gerçekten çok çarpıcı ve etkileyici oluyor. Geçtiğimiz Dünya Engelliler Günü nedeniyle Pro İnfirmis Vakfı'nın hazırlattığı kampanya da bunlardan biri... Bu kampanyada "engelli vitrin mankenleri" kullanılmış... Kısa boylu, skolyozu olan, kolu ve bacağı olmayan; engelli bedenlere sahip mankenler... Yani bildiğimiz cansız vitrin mankenleri bu kez kusursuz ölçülere sahip değiller.

İsviçre'deki Pro İnfirmis Vakfı, engelliler yararına bir sivil toplum kuruluşu... Vakıf engellilere dikkat çekmek için farklı bir reklam kampanyası yapmak istemiş ve bunu başarmış... Farklı bedensel engele sahip ikisi kadın beş kişinin vücut ölçüleri alınıp, tıpatıp aynı mankenleri yapılmış.. Daha sonra bu mankenlere üzerlerine uygun kıyafet giydirilmiş ve Zürih'te ünlü alışveriş caddesinde bir mağazanın vitrinine konulmuş...

Kampanyanın sloganı da büyük anlam taşıyor. "Kim mükemmel ki? Yaklaş..." Kampanya fikriyle, sloganıyla, tasarımıyla çok etkileyici... Engellilerinde bizlerden biri olduğunu ve onları görmemezlikten gelemeyeceğimizi anlatıyor. Ne güzel bir anlatım olmuş... Ne güzel bir iş çıkarmışlar... Yapılan bu çalışmaların hazırlık  ve yapım videosu da görülmeye değer...


Pro İnfirmis, bu başarılı kampanya için bir ajans ile çalışmış... Bu güzel işi ajans Jung von Matt Limmat ortaya koymuş... Bir ajansla çalışınca, profesyonelce bakış olunca böyle güzel ve etkili bir sonuç meydana gelmiş... Jung von Matt Limmat, daha önceki yıllarda da engellilerle ilgili çok etkili kampanyalara imza atmış... 2014 yılı için de bu konuda bir çalışma yapacaklarsa, ne olacağını merakla bekliyorum.

Manken denilince akla güzellikle beraber; uzun boy, mükemmel hatlar ve eksiksiz vücutlar gelir. Mağazaların vitrinlerinde gördüğümüz o kusursuz vücutlu mankenler yerine; engelli mankenleri görünce, engellilerinde hayatın bir gerçeği olduğunu anlamış oluyoruz. Bu nedenle engelli vitrin mankenleri bize farklı bir bakış açısı getiriyor. İnsana bakışımızı sorguluyor. Zihnimizdeki engelleri yıkıyor. Üstelik bunu da çok çarpıcı bir biçimde yapıyor.

Şimdi bu çalışmanın bizde, Türkiye'de yapıldığını varsayalım. Nişantaşı ya da Bağdat Caddesi'nde ünlü mağazalara böyle engelli mankenler koyalım... Görenlerin tepkisi nasıl olurdu? Bir düşünelim bakalım... Engellilerle ilgili düşüncelerimizde ne kadar samimiyiz? Empati yapabiliyor muyuz?  Gerçek şu ki, pek samimi olduğumuz söylenemez. Üstelik empati konusunda da hiç başarılı değiliz. Engellisi, engelsizi herkes toplumun bir parçası, ama maalesef pek çok alanda bu unutuluyor. Engelliler görmezden geliniyor.

ALİYE YÜCEL

12 Ocak 2014 Pazar

YILDIZLAR ENGEL TANIR MI?



"Yıldızlar Engel Tanımaz" kitabını yeni çıktığında bir arkadaşım hediye etmişti. Kitap engelli sahabelerin hayatını anlatıyordu. Kitabı elime alıp; Hadis-i Şerif’lerde ve siyer kitaplarında zaman zaman okuduğumuz engelli sahabelerin isimlerini, engellerini ve hayatlarını toplu halde görünce "Ne güzel bir çalışma... Keşke bu çalışmayı ben yapabilseydim..." diye düşünmüştüm.

Kitabın adı bile başlı başına çok şey anlatıyordu. Yıldızlar Engel Tanımaz... Biliyoruz ki; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde yaşayan sahabelerin hepsi birer yıldızdır. Hepsi bizlere yol gösterir. Bu yıldızların içinde elbette ki engelli olanları da vardı. İşte Prof. Dr. Ali Seyyar yaptığı bu çalışma ile onları tek tek ele almış ve anlatmıştı.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde engellilerin sayısı oldukça fazlaydı. Çünkü o dönemde hastalıklar ve savaşlar sebebiyle el, kol, ayak, bacak ve göz gibi organlarını kaybedenler çoktu. Yıldızlar Engel Tanımaz'da biri kadın (Ümmü Ümare Nesibe (R.A)) olmak üzere, tam yirmi sekiz engelli sahabenin hayatından kesitler var. Her birinin hikayesi çok etkileyici ve ibret dolu...


Yıldızlar Engel Tanımaz, Prof. Dr. Ali Seyyar'ın engelliler üzerine yazdığı ilk kitabı değil... Seyyar, engelliler konusunda pek çok araştırma yapmış ve eser meydana getirmiş bir bilim adamı... Prof. Dr. Ali Seyyar, halen Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde Öğretim Üyesi... Engelliler konusunda yaptığı çeşitli çalışmalarla da bu konuda bilirkişi sayılacak düzeyde... Aslında yaptıkları sadece bilimsel değeri olan çalışmalar olarak görülmemeli; aynı zamanda engellilere sabır, güç ve özgüven aşılayan çalışmalar...

Kitap, iki bölüm halinde ele alınmış; ilk bölümde Ortopedik (Bedensel) Engelli Sahabeler, ikinci bölümde ise Görme Engelli Sahabeler var. Kitabı okuyup, engelli sahabelerin yaptıklarına ve örnek hayatlarına baktığımızda; o devirde engellilere verilen önem ve değeri görmek çok etkileyici... Engelliler, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde negatif bir ayrımcılık görmemiş... İnsan sadece insan olarak kabul edilmiş... İmamlık, valilik, peygamber katipliği yapmış ve engelli olduğu halde savaşa katılmış sahabeler var.

Kitapta yazılanlardan engelli sahabelerin hiç bir engeli olmayan pek çok kişiden daha önemli işler başardığını görüyoruz. Onların örnek hayatları engellilere büyük bir moral kaynağı olacak türden... Yıldızlar, gerçekten de engel tanımamış... Kitabı okuyan engelli ya da engelsiz herkes, farklı dersler ve sosyal mesajlar çıkaracak... Ayrıca, çevresindeki engellilerle olan ilişkilerini de bir daha gözden geçirecek...

ALİYE YÜCEL


29 Eylül 2013 Pazar

KONU "TOPAL ÖYKÜLER" OLUNCA...


Yazarının yakın bir arkadaşım olması sebebiyle ayrı bir merak ile okudum Topal Öyküler’i… Kitapta bedensel engellilerin başından geçen ilginç hatıralar yer alıyor. Kimi güldürüyor, kimi hüzünlendiriyor. Ama hepsi de düşündürüyor! Konu Topal Öyküler olunca çok tanıdık cümleye, olaya ve duyguya rastladım. Okuduklarım; bana yaşadığım ve pek çok engellinin de yaşadığını tahmin ettiğim durumları hatırlattı.

Topal Öyküler kitabının yazarı Ayhan Bahçeli, küçük yaşta geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu bedensel engelli olmuş ve kol değnekleriyle yürüyor. Yıllardır tekerlekli sandalye basketbolu oynayan milli bir basketbolcu...  Evli ve bir çocuk babası olan Bahçeli,  halen bir kamu kuruluşunda yönetici olarak çalışıyor.  Engellilerle ilgili sivil toplum kuruluşlarında çalışmalar yapıyor ve engellileri çok iyi tanıyor. Kitabında da bir çok engellinin hayatından kesitler anlatıyor.

İlmek Yayınları’ndan çıkan Topal Öyküler; parlak kırmızı renkli kapağıyla çok güzel bir kitap... Kapakların kitapları sevdirmekte çok etkili olduğunu düşünür ve bu yüzden kitap kapaklarını çok önemserim. Topal Öyküler,  nesne olarak da beğenilecek ve sevilecek bir kitap... İnanıyorum ki Topal Öyküler'i kitapçıda, kitap vitrininde görseniz eliniz gidiverir ve almak istersiniz.


Kitabın arka yüzünde “Bu kitap, toplumda tam olarak adını alamamış, çok bilindik, çok tanıdık ve yıllarca hep yanlış tanıtılmış, farklı insanların ve bu farklı insanlarla birlikte yaşayan insanların “kimi zaman mizah kimi zaman düşündüren kimi zaman da hüzünlendiren yaşanmış öykülerini” anlatıyor…” yazıyor. “Neler Dediler?” bölümünde; Beşiktaş Spor Kulübü Fahri Başkanı Süleyman Seba, Televizyon Programcısı ve Yazar Kenan Işık ve Kaliteli Yaşam Danışmanı Dr. Haluk Saçaklı'nın kitap hakkında görüşleri yer alıyor.

Kitapta anlatılan kısa hikayelerin bazısı yazarın başından geçmiş, bazılarını da çevresindeki kendi gibi bedensel engelli olanlardan dinlemiş. Hepsi de gerçek yaşanmış öyküler... Topal Öyküler'de anlatılanlardan anlıyoruz ki; toplum engelliyi tanımıyor, onlara nasıl davranacağını bilmiyor. Bu nedenle kitap bir rehber olma özelliğini de taşıyor. Böylece okuyucu engellinin araba kullandığını, spor yaptığını, evlendiğini, siyasette var olduğunu öğreniyor.

Kısa kısa yaşanmış hikayelerden oluşan kitapta toplumun engelliye bakışını görüyoruz. Engellilere bakışımız çok önemli... Hem görmek amacıyla bakışımız, hem de bakış açımız... Engelliye yanlış baktığımız sürece onların hayatını zorlaştırıyoruz. Onlar günlük hayatta yaşadığı her türlü zorluğun üstesinden gelebiliyor. Ama toplumun bu bakışı engellilerin hayatını zorlaştırıyor.

Düşünün bir kolunuz veya bacağınız yok ya da koltuk değneği ile yürüyorsunuz. Biri size çok dikkatli, meraklı ya da alaycı bir şekilde bakıyor. Ne hissedersiniz? Görme engelliler galiba daha şanslı... Çünkü onlar bu bakışları görmüyor! Fiziki görünümün bu kadar önem taşıdığı dünyamızda bedensel engellinin neler yaşadığını bu kitap sayesinde öğreniyorsunuz.

ALİYE YÜCEL

11 Ağustos 2013 Pazar

ENGELLİ KARİYERİ


Engelli istihdamı ve kariyeri alanında yepyeni bir oluşum olan Engelli Kariyeri yaptığı çalışmalarla da farklı olmayı; engelliyi engelli olduğu için değil, yeteneğine uygun olduğu için işe yerleştirmeyi amaçlıyor.

Hedef kitlesi; 14 yaş üstü bedensel, hafif zihinsel, işitme, konuşma, görme ve süreğen engelliler olan Engelli Kariyeri, % 40 ve üzeri oranda Engelli Raporu olan herkese hizmet veriyor.

Şartlar uygun olduğunda, engellinin de her işi yapabileceğinden yol çıkan Engelli Kariyeri; engelliyi tanıyıp, önce ona uygun mesleği, sonra işi buluyor. İşe uyumunu sağlayıp, iş takibini de yapıyor.

Engelli Kariyeri’nin çalışma sistemi 6 aşamadan oluşuyor:

1- Kayıt:
Engellinin; severek çalışacağı işine ilk adımıdır. Engelli bireyin; engel grubu, eğitim durumu, aile ve iletişim bilgileri sistemli bir yazılım programında kayıt altına alınır.

2- Değerlendirme:
Engellilerin; yeteneklerinin, birikimlerinin, ilgi alanlarının, karakter özelliklerinin ve eğitim durumlarının, geçerliliği olan bir mesleki rehberlik testi ile belirlendiği süreçtir. Engeli dikkate alınmadan, hangi meslek alanlarının kişiye uygun olduğu tespit edilir.

3- Yönlendirme:
Değerlendirme sonucunda engelli bireyin eğitim eksikliği varsa ihtiyacına uygun olan temel eğitim kurslarına ya da kabiliyetine göre mesleki eğitim kurslarına yönlendirildiği aşamadır.


4- İş Eşleştirme:
İş ve meslek analizi tamamlanan engellinin eğitimine, birikimine, yeteneğine ve ilgi alanına en uygun iş yerine yerleştirilmesidir. En uygun işe, en uygun engellinin yerleştirilmesi amaçlanır.

5- Oryantasyon  (İş Uyumu):
Çalışma alanında şartlar uygunsa, kişi daha başarılı olur. Engelli bireyin işinde başarılı olması için gerekli şartlar belirlenerek, iş yerine uyumunu sağlayacak oryantasyonun yapılmasıdır.

6- İş Takibi (İzleme):
Engelli bireyin işe yerleştirdikten sonra belli periyodik aralıklarla durumunun takip edilmesi, olası sorunların işverenle beraber çözülmesi sürecidir. Böylece Engelli Kariyeri, engelliyi uygun işe yerleştirmekle kalmayıp iş takibini de yapmaktadır.

Engelli istihdamı konusunda kaliteyi getirmeyi ve engelli ile işveren arasında köprü olmayı hedefleyen Engelli Kariyeri; Türkiye Beyazay Derneği’nin bir projesidir.

Engelli Kariyeri; yeteneklerini keşfetmek, ilgi alanına uygun bir işe yerleşmek, daha verimli ve huzurlu bir işte çalışmak isteyen, geleceğin başarılı ve iddialı engelli bireylerini bekliyor.

İletişim:
Tel: 0212 250 29 46 - 48 

ALİYE YÜCEL

4 Ağustos 2013 Pazar

GERÇEK VE MECAZ



Kur’an-ı Kerim’de engellilerle ilgili pek çok hüküm bulunmaktadır. Çeşitli ayetlerde bedensel, görme, işitme, konuşma, zihinsel engellilik ve bazı hastalıklardan söz edilmektedir. Ancak bunlar birer kusur ve eksiklik olarak görülmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramların birçoğu mecaz manadadır.

Bilindiği gibi bir kelimenin hakiki anlamının dışında başka bir anlamda kullanılmasına mecaz, oluşan anlama da mecaz mana denir.  Mecazın diğer söz sanatlarından farklı olan bir yönü doğrudan “mana” ile alakalı oluşudur. Mecaz manada iki kelime bir yönüyle benzerlik ilişkisi kurularak birbirine benzetilir. Böylece anlatım güçlenir, renklenir; daha etkili ve derin olur.

Anlatılmak istenen bir şeyin çarpıcı ve etkili bir biçimde aktarılması olan mecaz Kur’an-ı Kerim’de çokça yer almaktadır. Bazen mecaz mana ile gerçek mana karıştırılır. Ayetlerdeki bazı hükümlerde böyle bir karışıklık olursa engelliye bakış açısından yanlışa düşülür. Bir örnekle anlatırsak; Kur’an-ı Kerim’de görme engelli anlamındaki kör (a’ma) kelimesi hem gerçek, hem de mecaz olarak kullanılmıştır.

Mecaz manaya bir örnek verecek olursak;
İsra Suresi 72. Ayet: “Şu dünyada kör (a’ma) olan kimse ahirette de kördür, yolu daha sapıktır.”

Bu ayette geçen “kör” sözcüğü mecaz manasıyla kullanılmıştır. Burada anlatılmak istenen mana şüphesiz ki gerçek mana değildir. Yani bu dünyada görme engeli olan kimse ahirette de aynen görme engelli olacak; görmeyecek demek değildir.  Ayetin sonundaki “… yolu daha sapıktır” ifadesine göre de delaletle ilgili olduğunu anlatılmaktadır. Buradaki körlük; görme engeli değil, “doğru yolu bulamamayı” ifade etmektedir. Bu durumda “Dünyada doğru yolu göremeyen, ahirette de kurtuluşa eremeyecektir.” Anlamını taşımaktadır. Ancak Yüce Allah, bunu bu şekilde değil… Daha çarpıcı ve etkili olması için mecaz olarak ifade etmiştir.



Kur’an-ı Kerim’de engellilikle ilgili gerçek bir kullanıma örnek verecek olursak;
Nur Suresi 61. Ayet: “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur.”

Bu ayette kör, topal ve hasta gerçek manalarında kullanılmıştır. “Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez, yapamadıklarından dolayı sorumlu tutulmazlar” anlamını taşımaktadır.
  
Engellilikle ilgili bir başka mecaz mana da şu ayette geçer:
Hacc Suresi 46. Ayet “Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki onları akıl edecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.”

Bu ayette Allah’ın bize anlatmak istediği; esas yanlış gerçekleri bile bile görmezden ve duymazdan gelmektir. Yoksa görmemek, duymamak gibi fiziki olan kusurlardan bahsedilmemiştir. Fiziki eksiklikler ve engellerin Allah katında önemi yoktur.

Bu örneklerden başka pek çok ayet mecaz mana yüklüdür. Mecazi kullanımın farklı bir etkisi vardır. Dil bilimcileri ve İslam alimlerinin çoğunluğu mecazın varlığını kabul etmiştir. Kabul edilmemesi mümkün görülmemektedir. Çünkü o zaman bazı olgu ve durumları açıklamakta zorluğa düşeriz. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramlarda bunlardandır…  


ALİYE YÜCEL

21 Temmuz 2013 Pazar

ENGELSİZ CAMİ


Medyada zaman zaman gördüğümüz “Engelliler İçin Engelsiz Cami”, “Bu Cami Engelliler İçin Tasarlandı”, “Tarihi Cami Engelliler İçin Yeniden Düzenlendi”, “Camiye Rampa Yapıldı”, “Camiye Asansör Yapılıyor” gibi haberler pek çok tesis veya hizmet binası gibi, maalesef ki camilerin de engelliler için uygun olmadığını gösteriyor.

Camilerin fiziki yapısı da engellilerin ziyaretini, ibadetini zorlaştırıyor, hatta bazen imkansız hale getiriyor. Engellisin, camiye gitmek istiyorsun ama camiler hiç uygun değil. Bu camiye gitmek isteyen engelliler için önemli bir sorun… Camilere erişimin zorluğu anlaşıldığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı da bu konudaki eksikliği hissettiği için çeşitli düzenleme ve uygulama çalışmaları yapıyor. Ancak yeterli değil…

Pek çok caminin merdivenleri dik ve yüksek, bedensel engelli birinin çıkması çok zor. Tekerlekli sandalye için rampa yok. Asansör yok… Belki namaz kılmak için bir sandalyeye oturmak gerekebiliyor. Abdest almak için gereken lavabo ve tuvaletlere gelince... Bedensel engellilere hitap eden tuvalet bulmak çok zor hatta imkansız... Caminin abdest alma bölümünde ise bedensel engelli birinin abdest alması çok zorlukla gerçekleşiyor. Bedensel engelliler (ortopedik) için camiler erişilmez… Ancak; camiler sadece bedensel engelliler için değil, tüm engel grupları için ulaşılır ve erişilir olmalı…


Ağır işitenler için, kulaklıklardaki ses düzeyini yükselten sistem ile camilerin iç alanındaki ses düzeyi yükseltilebilir. Hiç işitmeyenler için projeksiyon ile hutbe metni yazı ile perdeye yansıtılabilir. Müftülük tarafından işaret dili bilen bir uzman görevlendirilebilir. Ezan için uyarı ışıkları yapılabilir. Görme engelliler için; hissedilebilir zemin ve özel dokuma halılar konulabilir. Böylece görme engellilerin camideki hareketleri kolaylaşmış olur.

Dinimizde caminin yeri ve önemi büyüktür. Bazı vecibeler camide yapılmaktadır. Biliyoruz ki camide cemaatle namaz kılmak, evde namaz kılmaktan çok daha fazla sevaptır. Bu nedenle “Engelli de camiye gitmesin, evinde namaz kılsın” diye düşünmek ve onları bundan mahrum etmek doğru olmaz. Engelliler de sorun yaşamadan ve rahatlıkla ibadetlerini yapabilmelidir. Hiç olmazsa mübarek gün ve gecelerde camide namaz kılmak, vaaz dinlemek engellinin de hakkıdır.

Engellilerinde camilere gitmekte zorlanmaması, cemaatle namaz kılmaktan mahrum kalmamaları için kamu alanlarında olduğu için düzenlemeler zorunlu olmalıdır. Tarihi ve tamamlanmış camilerde düzenlemeler çok zor olsa da yeni yapılacak camilerde buna mutlaka dikkat edilmelidir. Hiç olmazsa düzenlemeye uygun olan bazı camiler tespit edilip, o camiler engellilerin hizmetine uygun hale getirilmeli ve engellilerin hizmetine açılmalıdır. Üstelik yapılan düzenlemelerin bazıları, hareket zorluğu çeken yaşlı ve hasta olan cemaat içinde çok faydalı olacaktır.


ALİYE YÜCEL

16 Haziran 2013 Pazar

ENGELSİZ TATİL


Yaz geldi. Tatiller başladı. Engellilerde tatili hak ediyor. Ediyor etmesine ama gidilecek, kalınacak tesisler engellilere göre değil. Engelli odalarının birçoğu engellilerin ihtiyacını karşılamayacak durumda… Karşılayanların da diğer alanları engellilere uygun değil. Maalesef çok az tesis engellilere kalabileceği düzenlemelere sahip…

Engelli bireylerin de herkes gibi gezmeye, yeni yerler görmeye, seyahat etmeye, tatil yapmaya ihtiyacı vardır. Engellilerde hayatın her alanında aynı şartlarda yararlanmalıdır. Turizm de bu alanlardan biridir. Bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Ülkemizin her yerinde ama özellikle de tatil yörelerinde engellilere uygun otel, motel ve pansiyonlar olmalıdır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, engellilerin daha rahat konaklayabilmesi için düzenleme yapan tesislere “Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” veriyor. Bu belgeyi almaya hak kazanan tesislerde giriş, merdivenler, odalar, yemekhaneler, havuz, tuvaletler ve banyolar gibi her alanda engelli bir kişinin tek başına özgürce tatil yapabileceği şartlar sağlanıyor.

Tesisleri engellilere göre düzenlemek zor değil… Bedensel engellilerin rahat hareket edebileceği alanları ve denize girebileceği sahilleri, işitme engelliler için işaret dili bile personeli, görme engelliler için hissedilebilir zeminleri ve ses uyarıcıları olan tesisleri hazırlamak mümkün… Ancak bu konunun yasal zorunluluklar yerine teşvik edici unsurlar sayesinde olması en doğrusu…


Engelliler için yapılacak düzenleme ve uygulamalar maliyetli olabilir. Ancak bu uzun vadede kar olarak dönebilecektir. Çünkü herkes gibi engellilerde rahat hareket ettiği ve alıştığı ortama tekrar gelmek isteyecektir. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı; kamu kuruluşlarını, yatırımcıları, işletmeleri bu yönde teşvik edici çalışmalar yapmalıdır.

Unutulmaması gereken bir gerçek daha var ki engelliler adına yapılacak her türlü düzenleme yaşlılarında hayatını kolaylaştıracaktır. Çünkü yaşlılarında birçoğu hareket zorluğu yaşayabilir. Dünyada yaşlı nüfusun arttığını düşünürsek yapılan düzenlemeler onlara içinde çok faydalıdır. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır.

“Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” alan tesisler tüm dünyada yaygınlaşan “Engelsiz Turizm” alanında önemli bir aşama kat edecektir. Bu belge ile engelli bireyler turizm hizmetlerine ulaşabilecektir. Böylece yurt dışından da engelli turistler ülkemizi tercih edebilecektir. Bu ülkemizin turizmi açısından çok önemli bir adımdır.

Tatil için gidilecek yerde rahat hareket edemeyeceğini, zorluk çekeceğini bilmek caydırıcı bir durum… Düşünün, dinlenme amacıyla tatile çıkıyorsunuz. Ama hiç rahat edemiyorsunuz. Bir daha gitmek ister misiniz? Engelli olunca bu daha da etkili oluyor. Umarım bu konuda çalışmalar gerekli çalışmalar yapılır. Engelliler için düzenlemeleri olan tesisler çoğalır ve engelliler de bavullarını rahatça hazırlar…



ALİYE YÜCEL  

19 Mayıs 2013 Pazar

DEPREM VE ENGELLİLER



“Deprem” kelimesini her duyduğumda deprem ve engellilerle ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Ama yazmak istediğim depremde engelli olan kişiler değildi. Depremde engelli olanlar başlı başına bir konu… Ele almak istediğim deprem sırasında engellilerin neler yapması gerektiğiydi. Ancak bu konu beni aşıyordu. Mutlaka bir yardım gerekiyordu. Bu yardım geçtiğimiz günlerde AHDER’den geldi.

Kısa adı AHDER olan Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği çok geniş kapsamlı çalışmalar yapan bir dernek… Birçoğumuz derneği Ahmet Mete Işıkara namı diğer Deprem Dede sayesinde biliyoruz. Ahmet Mete Işıkara, Türkiye’ye deprem gerçeğini öğretmişti ve vefat ettiği zaman AHDER Yönetim Kurulu Başkanlığını yapıyordu.

AHDER, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında deprem ve engelliler konusunun altını bir kez daha çizmiş… Yapılan çalışma tam da olması gereken gibi, yani her engel grubu ayrı ayrı ele alınmış… Bedensel, görme, işitme ve zihinsel engelliler ayrı ayrı incelenmiş… “Farklı engelli gruplarına göre deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenler” başlığı altında depremde engellilerin yapması gerekenlerle ilgili çok ayrıntılı bilgiler verilmiş…

Deprem anında herkes gibi engellilerin de bilinçli olması gerekiyor. “Deprem bu ne yapılır ki? Elden ne gelir?” dememek, elimizden gelen tedbiri almamız lazım. Hadis-i Şerif’te Peygamberimiz “Deveni sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a tevekkül et” demişler. Bu nedenle uzmanların yaptığı uyarı ve önlemlere dikkat etmeliyiz. Çünkü bunlar uzun araştırmalar ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.


Her engel gurubuna göre durum farklılık gösterse de; engelliler deprem anında daha güç durumda kalabilir ve çok daha zorlanabilir. Engelli olarak deprem anında neler yapacağımızı biliyor muyuz? Peki, deprem anında yanımızda engelli biri varsa, ona nasıl yardım edeceğimizi biliyor muyuz? Belki bazı şeyleri bilsek bile bu konuda çok bilinçli olduğumuz söylenemez.

Deprem sırasında herkesin yapması gerekenler; soğukkanlı olmak, panik yapmamak, gidebileceğimiz en güvenli bölgeye geçmek ve temel bazı hareketleri yapmaktır. Ancak engelli kişilerin çok daha farklı olarak yapması ve uyması gereken kurallar vardır. İşte AHDER yetkilileri engelli ve engelli yakınları için bu konuda eğitim amaçlı bölümler hazırlamışlar.

AHDER’in hazırladığı ‘Engelliler İçin Afet Bilinci ve Hazırlık Projesi’nin amacına ulaşması için hem engelli hem de engelli yakınlarının bunları okuyup, bilmesi gerekiyor. Aslında bunları herkes okumalı… Engelli ya da engelli yakını olmayabiliriz. Ama yanımızda ve yakınımızda engelli biri olabilir. Ona yardım etmemiz gerekebilir. Çünkü depreme nerede ve nasıl yakalanacağımızı bilemiyoruz…

AHDER’in bu konudaki çalışmalarını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:



ALİYE YÜCEL

12 Mayıs 2013 Pazar

YILIN ANNELERİ



Her yıl çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından “Yılın Annesi” seçilir. Bana göre her “engelli annesi” yılın annesi ve her “engelli anne” yılın annesidir. Biliyorum ki, engelli çocukları olan annelerin ve kendisi engelli olan annelerin bu unvanı hak etmek için çok yerinde ve önemli sebepleri var.

Bir anne eğer engelli çocuğa sahipse hayatını ona adar… Engelli çocuk büyütmek, normal bir çocuk büyütmekten çok daha fedakarlık ister. Çocuğu görmüyorsa gözü, duymuyorsa kulağı olur. Tutmayan eli ayağı olur. Diğer anneler, çocuklarını en fazla iki yaşına kadar o da zaman zaman kucağında taşır. Halbuki yürüme engelli çocuğu olan bir anne ise uzun yıllar çocuğunu kucağında, sırtında taşır. Çocuğu zihinsel engelli ise fedakarlık kat kat artar.

Engelli çocuğu olan anneler, kendi çektikleri sıkıntı, üzüntü, dışlanma, zorluk (hele de kocası duyarsızsa) gibi pek çok şeye göğüs gererler. Bu durumun psikolojik, sosyal, maddi ve manevi her türlü zorluğuna katlanırlar. Engelli çocukları uğruna mücadele ettikleri, savaştıkları birçok şey vardır. Bizlerin aklına bile gelemeyecek pek çok şey…


Gelelim engelli olup, anne olan kadınlara… Engelli kadınların yardıma muhtaç ve aciz olduğunu düşünmek yanlıştır. Anne olmak onların da en doğal hakkıdır ve onlar da anne olabilir. Tanıdığım işitme, görme ve bedensel engelli pek çok anne var. Onlar engellerine rağmen anne olup engelleri aşmışlardır.

Bir anne düşünün gözü görmüyor, bir başkasının kulağı duymuyor, bir başkası tekerlekli sandalyede; hepsi de yavrularına en iyi şekilde bakmak için çabalıyor. Gözleri görmese de, kulakları duymasa da, çocuklarıyla el ele koşmasalar da onlar da anne… Üstelik engelli anneler çocuklarını büyütürken engeli olmayan annelere göre çok daha dikkatli ve tedbirli olmak zorundadır.

Engelli oldukları için hamilelikte, doğumda ve büyütürken ne çok zorluk çekerler. Engel gruplarına göre çektikleri sıkıntılar çok farklıdır. Bedensel engelli anneler farklı, işitme engelli anneler farklı, görme engelli anneler farklı zorluklar yaşar…  Hepsinin sorumlulukları da farklıdır. Ancak en büyük korkuları çocuklarına bakıp büyütmek değil; ya çocuğum benden utanırsa, ya arkadaşlarıyla beni tanıştırmak istemezse olur.

Engelli annelerin çocukları da, engelli çocukların anneleri de kendi buldukları çözümler sayesinde büyürler ve yetişirler. Bu zorlu sınavlarda hepsinin birbirinden çok farklı ve etkileyici hikayeleri vardır. Tüm bunlardan dolayı engelli çocukların anneler ve engelli olan anneler en büyük takdiri hak etmektedir. Çünkü onlar sevgi, şefkat ve sabrın en önemli simgesidirler. Hepsi yılın annesidir…

ALİYE YÜCEL

 

21 Nisan 2013 Pazar

FİLİSTİNLİ FOTOĞRAFÇI



Şartlar uygun olduğunda bir engellinin hemen hemen her mesleği yapabileceğini gördüm. Önemli olan şartları uygun hale getirmek… Şartlar uygun olunca ve engeller yok olunca pek çok şey başarılıyor. Belki bazı meslekler biraz daha zorlayabiliyor. Ama yapılabiliyor mu? Kesinlikle “Evet” yapılabiliyor.

Her engel gurubunun zorlandığı durumlar birbirinden çok farklı… Bazı meslekler bedensel engelliyi zorlayabiliyor. Bedeni bazı sınırlamalar getirebiliyor. İşte fotoğrafçılıkta bunlardan biri… Tekerlekli sandalyede fotoğrafçı olmak, fotoğrafçılık yapmak hiç kolay iş değil… Ancak Filistinli Moamen Qreiqea bunu başarıyor.

Sosyal medyada, küçük bir kız çocuğunun fotoğrafını çekmeye çalışan tekerlekli sandalyede birini görünce çok etkilendim. Bu genç adamın Filistinli serbest fotoğrafçı Moamen Qreiqea olduğunu öğrendim. Bir fotoğrafçı arkadaşı, Moamen Qreiqea’yı kendi evinin önünde kızının fotoğrafını çekerken yakalamış… Öyle güzel bir kare ki görmeye değer… Hele de baba ve kız olduklarını öğrenince etkilenmemek mümkün değil…



Moamen Qreiqea, 2008 yılında Gazze’nin doğusunda fotoğraf çekerken, İsrail’in gerçekleştirdiği hava saldırısında yaralanmış… Bunun sonucu olarak her iki bacağını da kaybetmiş… İki çocuk babası Moamen, o günden sonra da hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor.

Biraz araştırınca Moamen Qreiqea'nın arkadaşları tarafından çekilmiş birçok fotoğrafına rastladım. Fotoğrafçı Moamen Qreiqea’yı arkadaşları pek çok farklı yerde fotoğraflamışlar... İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumların serbest bırakılmasını isteyen protestocuların fotoğrafını çekerken, kardeşinin yardımıyla evinden çıkarken, spor salonunda egzersiz yaparken… Öyle güzel, öyle etkileyici fotoğraflar ki… Birçoğunda da Moamen Qreiqea’nın elinde fotoğraf makinesi var…

Moamen Qreiqea, engelli hale geldikten sonra çok sevdiği mesleğine veda etmiyor. Tüm engellere rağmen kariyerine devam etmeye karar veriyor. Mesleğini sürdürüyor. Filistin, Gazze gibi bir yerde savaşın ortasında fotoğrafçı olmak hiç kolay değil. Ama o bunu başarıyor. Fotoğraf çekme tutkusundan hiç vazgeçmiyor.

Her geçen gün Filistin’de, Gazze’de çatışmalar oluyor. Bu çatışmalarda pek çok kişi ya ölüyor ya da yaralanıyor. Yaralıların birçoğu engelli hale geliyor. İşgal altındaki Filistin’de ne çok engelli vardır bilemiyoruz. Moamen Qreiqea’yı fotoğrafçı arkadaşları sayesinde tanımış olduk… Oysa kim bilir? Ne çok engelli hikayesi vardır. Filistin, ne çok engelli hikayesini barındırır…


ALİYE YÜCEL

24 Mart 2013 Pazar

ŞÜKRÜ SÜRMEN’İ RAHMETLE ANARKEN…



İki yıl önce Mart ayında kaybetmiştik Şükrü Ağabey’i… Hayatta bazı insanlar için iyi ki tanımışım diye düşünürsünüz ya…  İşte Şükrü Sürmen’de benim için öyle biriydi… Efendi, kibar, mütevazı, samimi, hoşsohbet biriydi. Candan bir dosttu. Onu en son Herkes İçin Erişilebilir İstanbul kapsamındaki bir toplantıda görmüştüm. Vefatını duyduğumda bir dost kaybetmenin acısı içime işlemişti.

66 yaşında aramızdan ayrılan Şükrü Sürmen, 1945 yılında Trabzon’da doğmuştu. 19 yaşında iken ailesiyle birlikte bir trafik kazası geçirmişti. İşte bu kazada annesini ve babasını kaybetmiş, kendisi de engelli hale gelmişti. O günden sonra hayatını tekerlekli sandalyede sürdürdü. Kaza geçirdikleri yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümü birinci sınıf öğrencisiydi. Kaza sonrasında eğitimine uzun bir süre ara verse de daha sonra tekerlekli sandalyede eğitimini tamamlamış, İTÜ Mimarlık bölümünden mezun olmuştu.

Yüksek Mimar Şükrü Sürmen, Karayolları İdaresi’nde uzun yıllar kontrol mimarı olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde teknik mimarlık yaptı. Yine İTÜ’de Özürlü ve Yaşlılar İçin Çevre Tasarımı dersleri verdi. Oradan emekli oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin özürlüler ile ilgili projelerinde de danışman olarak görev yaptı. Ömrünü engelsiz bir Türkiye ve engelsiz bir İstanbul için harcayan Sürmen’e, TBMM Üstün Hizmet Ödülü verildi. Son olarak Bakırköy Belediyesi’nde çevre standartlarının yükselmesi ve projelerin engellilere uygunluğu konusunda danışmanlık yapıyordu. Vefatından sonra Bakırköy Belediyesi, Şenlikköy’deki bir parka onun adını verdi.



Çok uzun yıllar tekerlekli sandalyede hayatını sürdüren Sürmen, engellilerin çektiği sıkıntıları bizzat yaşıyor ve çok iyi biliyordu. Engelliler ve yaşlılarla ilgili mimari düzenlemeler, yaşlı yurtları, rehabilitasyon merkezleri ve hastaneler üzerine araştırmalar yapmıştı. Kamu projelerinin mimari açıdan engellilere uygun olup olmadığı konusunda danışmanlık yapıyordu. Caddelerde, sokaklarda ve ulaşımda ve sosyal hayatta yaşadığı sorunları fotoğraflı raporlarla yetkililere iletiyordu.

Engelliler ve yaşlıların hayatını kolaylaştıran şehir ve mimari çalışmalarıyla tanınan Mimar Şükrü Sürmen; Tekerlekli Koltuktaki İnsanların, Postacıyı Beklerken, Yaşlılar ve Yaşlılık Üzerine Dağınık Notlar, Tasarım Üzerine Söyleşiler ve Karışık Yazılar isimli kitapları yazmıştı. Ayrıca çeşitli yayın organlarında makale, inceleme ve araştırma yazıları bulunan Sürmen, Mimarist Dergisi danışma kurulu üyesiydi.

Şükrü Ağabey’in ibretlik bir hayat hikayesi olduğunu düşünürdüm. Mimarlık bölümü öğrencisi iken mimari engellere maruz kalması, bana ilginç gelirdi. Tekerlekli sandalyede mimarlık eğitimi görmek ve mimar olmak… Böylece en iyi o anladı bedensel engelli birinin mimari engeller yüzünden neler çektiğini… Çözümünü de o buldu. Yıllarca çalışmaları hep bu yönde idi... Engellilerin sorunlarına onların gözüyle baktı. Engelliler için modern standartların uygulanması en büyük çabasıydı. Son yıllarda engelliler adına önemli adımlar atılsa da yapılması gereken çok şey olduğunu söylerdi.

Sürmen, kitabında “Ölüme ise birçok insandan daha fazla hazır olduğumu sanıyorum. Demek ki bazı sakatlar için asıl korkutucu olan yeni ve daha ileri bir sakatlıktır…” yazmıştı. Ama korktuğu olmadı… Hasta olup yatmadan, yolda giderken aniden kalp krizinden aramızdan ayrıldı. Allah rahmet eylesin… Nur içinde yatsın.

ALİYE YÜCEL