> Engeloji : Koltuk Değneği

Translate

Koltuk Değneği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Koltuk Değneği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Kasım 2015 Pazar

KOLTUK DEĞNEKLİ DAĞCI


Bu yıl Cumhuriyetimizin 92. yıldönümünü kutladık. Bu nedenle Türkiye genelinde çok çeşitli etkinlikler yapıldı. Bursa Valiliği'nin de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle farklı bir etkinliği vardı. Uludağ Dağcılık Kulübü, Uludağ'ın zirvesine bir tırmanış düzenledi. 40 dağcı tam 13 saat süren bir zirve yürüyüşü gerçekleştirdi. Dağcılar karlarla kaplı zirveye çıkınca Türk Bayrağı'nı açtılar ve İstiklal Marşı'mızı okudular. Bu dağcılar arasında farklı bir dağcı vardı. O da koltuk değneğiyle dağa tırmanan Mustafa Kılıçarslan.

54 yaşındaki Mustafa Kılıçarslan, 4 aylık iken çocuk felci geçirmiş ve sağ bacağı felçli... Bacağı felçli olduğu için dağlara koltuk değneklerinin yardımıyla çıkıyor. Kılıçarslan, Kayseri'de yaşıyor. Sporla, özellikle de doğa sporlarıyla ilgilenen Kılıçarslan'ın asıl mesleği avukatlık. Engelli dağcı, önceleri doğa yürüyüşleri yapmaya başlamış, bu yürüyüşler ona iyi gelmiş. Kendini iyi hissedince yürümeye devam etmiş, yürümek ona yetmeyince de dağlara çıkmaya başlamış...

Mustafa Kılıçarslan'ın Uludağ'ın zirvesine ilk çıkışı... Ancak başta Ağrı Dağı (2 defa) ve Erciyes Dağı (13 defa) olmak üzere Aladağlar, Bolkarlar, Hasan Dağı, Antalya Bey Dağları gibi otuza yakın dağa tırmanmış... Normal hayatında koltuk değneklerine çok fazla ihtiyaç duymasa da uzun mesafelerde ve dağlara çıkmak için koltuk değneği kullanıyor. Dağlara tırmanmak için koltuk değneklerini kromdan özel olarak yaptırıyormuş... Kılıçarslan, dağcılığın yanı sıra maraton koşularına da katılıyor. Yıllarca sigara içen Kılıçarslan, doğa yürüyüşlerine başladıktan sonra sigarayı da bırakmış...


Bir tırmanışından sonra verdiği röportajda bu konuda "Sonra gördüm ki benim engelim sigara bağımlılığıymış... Engelim sakat bacağımda değil, sigaradaymış. Bu nedenle sigara içenleri biraz engelli gibi görüyorum. Çünkü sigara içenler dağlara çıkamıyorlar. Ama ben çıkabiliyorum..." diyor. Ve şöyle devam ediyor: "Her şeyden önce sağlıklı olmak için dağlara tırmanıyorum. Tırmandıkça kendimi daha güçlü hissediyorum. Günlük hayatta da daha rahat hareket ediyorum. Beni engelli bacağımla ve koltuk değnekle dağlara tırmandığımı görenler özeniyor..."

Bir hastalığı olmadığı sürece ömrü yettiği kadar doğa yürüyüşlerine ve dağ tırmanışlarına devam edeceğini belirten Mustafa Kılıçarslan, yaptıklarıyla örnek olmuş, pek çok kişinin de sigarayı bırakmasına ve sağlıklı yaşam yürüyüşüne başlamasına da sebep olmuş... Engelli dağcı yaptıkları ve söyledikleriyle çok güzel mesajlar veriyor. Bize azmin önemini gösteriyor. Onun başarısıyla bir kez daha görüyoruz ki insan bir şeyi çok isterse engeller kalkıyor.

Felçli olarak yürümek hatta bazen bir basamak bile çıkmak oldukça zordur bunu biliyoruz. Bunda bile zorlanan bir kişi için bir dağa tırmanmak, hem de dağın zirvesine çıkmak gerçekten büyük bir başarı değil de nedir? Dağcılık en zor sporlardan biridir. Bacakları sağlam olan kimseler için bile dağa tırmanmak zor bir sporken, onun koltuk değneği ile dağa tırmanması engelli, engelsiz herkese bir ibret olmalı...


ALİYE YÜCEL

16 Şubat 2014 Pazar

ENGELLİ DİSNEY PRENSESLERİ



Dünyaca ünlü illustrasyon sanatçısı ve moda eleştirmeni Alexsandro Palombo'nun her çalışması çok dikkat çekiyor. İtalyan sanatçı kendine özgü ilginç çizimleriyle sosyal mesajlar veriyor. Yaptığı her çalışmayla daima kendinden söz ettiriyor. Çizimleri konusunda ünlü bir isimden, resimden ve bir çok şeyden ilham alabilen Palombo, bu kez de Disney Prensesleri'nden ilham almış...

Alexsandro Palombo, Disney Prensesler serisini engelli olarak çizmiş... Bildiğimiz; Pamuk Prenses, Külkedisi, Uyuyan Güzel, Küçük Denizkızı, Rapunzel, Prenses Pocahontas hepsi engelli olarak tasarlanmış... Disney Prensesleri Palombo'nun, çizimleri sayesinde yeni bir görünüme sahip olmuşlar...  Prensesler bazısı tekerlekli sandalyede, bazısının kolu yada bacağı eksik, bazısı da  koltuk değneği kullanıyor...

Bütün prenseslerin engelinin ne olduğunu burada tek tek anlatmak uzun sürer... Çizimlerin hepsini görmeniz gerekir... Örneğin; Pamuk Prenses, daha önce hiç görmediğimiz gibi bir tekerlekli sandalyede ve prens onun sandalyesini itiyor... Pocahontas'ın bir bacağı yok ve koltuk değneği ile yürüyor... Külkedisi Sinderalla tekerlekli sandalyede ve bacağı takma... Bu durumuna göre, kaybolan ayakkabısı protez ayağına uyacak mı diye bakılıyor! Hepsi de oldukça ilginç...


Hiç bir Disney filminde engelli birini gördünüz mü? Tabii ki hayır... Çünkü engellilik oradaki kahramanlara uygun bir durum değil... Engelli bir kahraman olabilir mi? Hele de bu kahramanlar birer prenses iseler... Güzeller güzeli, kusursuz vücutlara sahip, ideal birer genç kız olan ve herkesin hayran olduğu prensesleri böyle görmek oldukça şaşırtıcı...

Çarpıcı çizimlerin sahibi Alexsandro Palombo, güzellikleriyle herkesi etkileyen prensesleri engelli olarak çizerek, dünyada insanları etkileyen bir soruna, engelliliğe dikkat çekiyor. Güzellik ve kusursuzluğu bir tezat olarak engellilikle göstermiş.... Bu mesajı çok dikkat çekici... Engellilik sorununa toplumsal bir farkındalık getirmek için bu çizimleri yapmış... Engelli ayrımcılı önemli bir sorun... Palombo bunu çizimleriyle gözümüze sokuyor. Geleneksel algıyı yıkıyor. Disney Prensesleri'ni böyle görmek bilinçlendirmeye yardımcı olabilir. Bu nedenle çok başarılı bir kampanya...

Engellilik hayatın bir parçası... Bir uzuv kaybı herkesin başına gelebilecek bir durum... Herkes kolunu yada bacağını kaybedebilir ve bu durumda yaşaması gerekebilir. Ama ne yazık ki pek çok kişi bunun, "gizlenmek zorunda olan bir çirkinlik" olduğunu düşünüyor. Şimdi şöyle bakalım... Bu karakterler böyle fiziksel engelli olsaydı, bu kadar popüler olur muydu? Onları böyle görmek ister miydik? Bu durumda olsalar bu kadar sevilirler miydi? Alexsandro Palombo, çizimleriyle sosyal dışlanmayı gözle görülür bir hale getirmiş... Bize de gözlerimizi açmak ve bunu görmek düşüyor!

ALİYE YÜCEL

5 Ocak 2014 Pazar

O SES TÜRKİYE'NİN ÇİĞDEM'İ


Star TV'de yayınlanan ve yapımcılığını Acun Ilıcalı'nın yaptığı "O Ses Türkiye" yarışmasında kol değneğiyle gelen bir yarışmacı görünce ilgi ve merakla izledim. Genç kadın, şarkısı söylerken 4 jüri üyesi de çok beğenip, butona basıp döndüler. Hepsi; Ebru Gündeş, Hadise, Murat Boz ve Gökhan Özoğuz da Çiğdem Bezci'yi kendi takımına almak istedi.

Şarkısını bitirince Çiğdem gözyaşlarını tutamadı. "Bu mutluluk gözyaşları... Çok mutluyum. Ayakta durmakta zorlanıyorum..." deyince Ebru Gündeş ona "Neyin var?" diye sordu. Bunun üzerine Çiğdem ilginç hayat hikayesini anlattı. Yaşadıklarını öğrenen jüri üyeleri ve seyirciler duygusal anlar yaşadı....  Çiğdem, geçirdiği bir trafik kazası sonucunda sağ bacağını kaybetmiş ve kol değneği ile yürüyor.

Yarışmada anlattıklarından ve medyada yazılanlardan anladım ki Çiğdem'in film gibi bir hayat hikayesi var. Çiğdem Bezci, kazadan önce mankenlik ve şarkıcılık yapıyormuş... İbrahim Tatlıses ile aynı sahneyi bile paylaşmış... Hatta kazadan bir süre önce bir film teklifi bile almış... 2009 yılında Antalya'nın Alanya ilçesinde nişanlısının kullandığı otomobilin kaza yapması sonucu çok ağır yaralanmış... Ölümden dönmüş...


Kaza da vücudunda 19 kırık oluşmuş ve sağ bacağını diz kapağının üzerinden kaybetmiş... Bu kazadan sonra bir yıla yakın bir zaman nişanlısı onun başucundan hiç ayrılmamış, ona çocuklar gibi bakmış... Çiğdem, bir gelecekleri olmayacağını düşünerek ona ayrılmak istediğini söylese de nişanlısı onu bırakmamış... Bu tür durumlarda nişanlı, hatta evli olanlar bile kaçıp giderken, nişanlısı onun hep yanında olmuş... "İyi günde, kötü günde..." lafına uygun davranmış... Anlıyoruz ki sevgileri engel tanımamış... 

Çiğdem, kendini toparladıktan ve hastaneden çıktıktan sonra da evlenmişler... Hamile kaldığında da çok büyük sağlık sorunları yaşamış... Ama çok şükür ki sağlıklı bir çocukları olmuş... Çiğdem, O Ses Türkiye yarışmasında "Oğlumuz Kutsal Haktan dünyaya geldiğinde yeniden doğdum. Şimdi ise şarkılarımı sizlere söylemek istiyorum..." diyerek sözlerini tamamladı. Sonrada elbisesinin eteğini kaldırarak protez bacağını gösterdi...

Çiğdem Bezci, Ebru Gündeş'in takımında olmak istemiş, onu seçmişti. O Ses Türkiye yarışması devam ediyor. Çiğdem bu yarışmayı kazanır mı kazanmaz mı bilinmez... Ama yarışmaya damgasını vurdu. Çiğdem, bu kazayı geçirmeyip engelli olmasaydı da bu yarışmaya katılır, sesi çok güçlü ve güzel olduğu için jüri üyeleri döner ve hepsi de kendi takımında olmasını isterdi. Ancak sıradan bir yarışmacı olur, bu kadar dikkat çekmezdi. Pek çok engelli de her şeye rağmen hayatın devam ettiği gerçeğini göremezdi...

ALİYE YÜCEL

29 Eylül 2013 Pazar

KONU "TOPAL ÖYKÜLER" OLUNCA...


Yazarının yakın bir arkadaşım olması sebebiyle ayrı bir merak ile okudum Topal Öyküler’i… Kitapta bedensel engellilerin başından geçen ilginç hatıralar yer alıyor. Kimi güldürüyor, kimi hüzünlendiriyor. Ama hepsi de düşündürüyor! Konu Topal Öyküler olunca çok tanıdık cümleye, olaya ve duyguya rastladım. Okuduklarım; bana yaşadığım ve pek çok engellinin de yaşadığını tahmin ettiğim durumları hatırlattı.

Topal Öyküler kitabının yazarı Ayhan Bahçeli, küçük yaşta geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu bedensel engelli olmuş ve kol değnekleriyle yürüyor. Yıllardır tekerlekli sandalye basketbolu oynayan milli bir basketbolcu...  Evli ve bir çocuk babası olan Bahçeli,  halen bir kamu kuruluşunda yönetici olarak çalışıyor.  Engellilerle ilgili sivil toplum kuruluşlarında çalışmalar yapıyor ve engellileri çok iyi tanıyor. Kitabında da bir çok engellinin hayatından kesitler anlatıyor.

İlmek Yayınları’ndan çıkan Topal Öyküler; parlak kırmızı renkli kapağıyla çok güzel bir kitap... Kapakların kitapları sevdirmekte çok etkili olduğunu düşünür ve bu yüzden kitap kapaklarını çok önemserim. Topal Öyküler,  nesne olarak da beğenilecek ve sevilecek bir kitap... İnanıyorum ki Topal Öyküler'i kitapçıda, kitap vitrininde görseniz eliniz gidiverir ve almak istersiniz.


Kitabın arka yüzünde “Bu kitap, toplumda tam olarak adını alamamış, çok bilindik, çok tanıdık ve yıllarca hep yanlış tanıtılmış, farklı insanların ve bu farklı insanlarla birlikte yaşayan insanların “kimi zaman mizah kimi zaman düşündüren kimi zaman da hüzünlendiren yaşanmış öykülerini” anlatıyor…” yazıyor. “Neler Dediler?” bölümünde; Beşiktaş Spor Kulübü Fahri Başkanı Süleyman Seba, Televizyon Programcısı ve Yazar Kenan Işık ve Kaliteli Yaşam Danışmanı Dr. Haluk Saçaklı'nın kitap hakkında görüşleri yer alıyor.

Kitapta anlatılan kısa hikayelerin bazısı yazarın başından geçmiş, bazılarını da çevresindeki kendi gibi bedensel engelli olanlardan dinlemiş. Hepsi de gerçek yaşanmış öyküler... Topal Öyküler'de anlatılanlardan anlıyoruz ki; toplum engelliyi tanımıyor, onlara nasıl davranacağını bilmiyor. Bu nedenle kitap bir rehber olma özelliğini de taşıyor. Böylece okuyucu engellinin araba kullandığını, spor yaptığını, evlendiğini, siyasette var olduğunu öğreniyor.

Kısa kısa yaşanmış hikayelerden oluşan kitapta toplumun engelliye bakışını görüyoruz. Engellilere bakışımız çok önemli... Hem görmek amacıyla bakışımız, hem de bakış açımız... Engelliye yanlış baktığımız sürece onların hayatını zorlaştırıyoruz. Onlar günlük hayatta yaşadığı her türlü zorluğun üstesinden gelebiliyor. Ama toplumun bu bakışı engellilerin hayatını zorlaştırıyor.

Düşünün bir kolunuz veya bacağınız yok ya da koltuk değneği ile yürüyorsunuz. Biri size çok dikkatli, meraklı ya da alaycı bir şekilde bakıyor. Ne hissedersiniz? Görme engelliler galiba daha şanslı... Çünkü onlar bu bakışları görmüyor! Fiziki görünümün bu kadar önem taşıdığı dünyamızda bedensel engellinin neler yaşadığını bu kitap sayesinde öğreniyorsunuz.

ALİYE YÜCEL

9 Haziran 2013 Pazar

MESSİ VE BAĞDATLI MESSİ


“Bağdatlı Messi” filminden; Messi ve filmin küçük yıldızı Katar’da bir araya gelince haberdar oldum. Filmin varlığını öğrenip araştırınca, Bağdatlı Messi filminin 19 dakikalık kısa bir film olduğunu öğrendim. Filmin fragmanı hatta afiş fotoğrafı bile insanı etkilemeye yetiyor. Filmde, Irak’taki çatışmalarda bir bacağını kaybeden küçük bir çocuğun ünlü futbolcu Messi’ye olan hayranlığı anlatılıyor.

Film; 2009 yılında Irak’ta geçiyor. Sekiz yaşındaki Hamoudi tek bacağını Irak Savaşı’nda kaybetmiştir. Koltuk değnekleriyle hayatını sürdürmektedir. Ancak bu onun futbol tutkunu olmasını ve futbol oynamasını engellememiştir. Hamoudi ve arkadaşları Barcelona ve Manchester United arasında oynanan Şampiyonlar Ligi final maçını izlemek için televizyonun karşısına geçerler. Ama tam o sırada Hamoudi’nin televizyonu bozulur…

Ödüllü kısa filmde, koltuk değnekleriyle hayatını sürdüren, hatta futbol oynayan Hamoudi’nin mücadelesi çok etkileyici bir biçimde işlenmiş… Bağdatlı Messi, bir çocuğun gözünden savaşa ve futbola bakışı anlatıyor. Yönetmenliğini Sahim Omar Kalifa’nın yaptığı film; 2012 yılı Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Belçika ortak yapımı… Filmde, Hamudi’yi küçük oyuncu Ali Raad Al-Zaidawy oynuyor.



Lionel Messi, geçtiğimiz günlerde Katar’da Bağdatlı Messi’nin çocuk oyuncusu Ali Raad Al-Zaidawy bir araya gelmiş... Bu önemli buluşma medyada yer aldı. Buluşmada çok duygulu ve unutulmaz anlar yaşanmış… Messi, küçük oyuncuya övgüler yağdırmış ve ona “Senin gibi bir oğlum olmasını isterdim” demiş… Bu özel anlar ve söylenen bu cümlenin Ali Raad Al-Zaidawy’yi ne kadar mutlu ettiğini tahmin etmek hiçte zor değil… Hayran olduğu oyuncu onunla tanışmak için geliyor ve ona övgüler yağdırıyor. Eminim pek çok çocuk, hatta yetişkinler bile Ali Raad Al-Zaidawy’nin yerinde olmayı Messi ile tanışmayı isterdi.

Dünyanın en iyi futbolcusu olarak kabul edilen Messi, daha önce de Barcelona Kulübü’nün engellilere destek için düzenlediği kampanyada Faslı bir çocuk olan Soufian Bouyinza ile kamera karşısına geçmişti. “Leo Messi engelli olsaydı…”adıyla gösterilen spot filmde Soufian’la futbol oynamıştı. Soufian da her iki bacağını kaybetmiş ve protez bacaklarla yürüyen futbol tutkunu bir çocuktu…

Nasıl bir organizasyon yapıldı? Messi, Katar’a neden gitti? Bağdatlı Messi’nin çocuk oyuncusuyla görüşmesi nasıl gelişti? Nasıl bir araya geldiler? Bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki; futbol birleştirici bir güç ve bir futbolcunun yaptığı örnek davranışlar da dikkat çekiyor… Barcelona’nın ünlü futbolcusu Messi’nin Ali Raad Al-Zaidawy’ye zaman ayırması çok güzel bir davranış… Lionel Messi’nin engelli çocuklara karşı duyarlılığı takdiri ve alkışı hak ediyor.

ALİYE YÜCEL

24 Haziran 2012 Pazar

BUNLARI BİLELİM!


“Bedensel (Ortopedik) Engelliye Nasıl Davranmalı?” konusunu ele almak istedim. Bu bilimsel bir çalışma değil! Sadece bu güne kadar gördüklerim, okuduklarım, duyduklarım, izlenimlerim ve yaşadıklarım…
Ülkemizde maalesef engellilerle ilgili algılama ve tanımlama zorluğu yaşanıyor. Genelde normal insanlar (!) engellileri; korku, acıma ya da küçümseme unsuru olarak görüyor. Öncelikle engelli birine farklı gözle bakmamak gerekiyor. İlk tanışmada herkese nasıl davranılıyorsa engellilere de öyle davranmak gerekir.  Farklı olmak ekstra bir ilgiyi ya da dışlanmayı gerektirmez.
Bedensel engelliye “sakat, aciz, cüce, topal, çolak…” gibi etiketlerle ya da empati kurmadan yaklaşmak nasıl yanlışsa; engelliye acıyarak yaklaşmak, acıyan davranışlarda bulunmak ve acıma hissi veren ses tonu ile konuşmakta yanlıştır. Sonuçta onlar sadece birtakım engellere sahiptir. Hasta ya da mutsuz değildir!
Engelli kişiler karşısında çok dikkatli ve özenli olmaya da çalışmamalıdır. Diğer insanlarla nasıl konuşuluyorsa engellilerle de öyle konuşulmalıdır. Kelimeleri vurgulayarak veya yüksek sesle konuşulmamalıdır! Bedensel engelli bir kişinin duyma sorunu yoktur! Ayrıca onun zeka ve algılama sorunu olduğunu ima eder gibi tane tane ve vurgulayarak konuşulmamalıdır. Özellikle spastik engellilere bu şekilde davranılmaktadır. Bu büyük bir yanlıştır!
Tekerlekli sandalyede ya da koltuk değneği ile yürüyen engellilere karşı yardım etmek amacıyla aniden atılmamalıdır. Onların yardım istemesini beklemeli ya da yardım etmeden önce yardım isteyip istemediğini mutlaka sormalıdır. Onlardan bir istek olmadan kendimize göre yardımda bulunmak, aniden koluna girip tutmamak gerekir. Çünkü istemeden onun düşmesine ya da psikolojik olarak rahatsız olmasına sebep olunabilir. Eğer yardım istiyorsa, sizi yönlendirmesine göre davranılmalıdır.
Tekerlekli sandalyeli kişinin sandalyesine yaslanmamak ve dokunmamak gerekir. İstenmediği sürece tekerlekli sandalyeyi asla itmemelidir. Tekerlekli sandalyedeki kişinin görme seviyesinde, tam karşısında rahatlıkla göreceği şekilde sohbet etmelidir.
İncitirim korkusuyla normal konuşmalarının ya da davranışların dışına da çıkmamak gerekir. Örneğin; engelli bir insanın eli ve kolu olmasa da, normal bir şekilde elimizi uzatabiliriz. O buna uygun davranıp ve bir cevap verecektir.
Sanıldığının aksine engelliler engeliyle ilgili soru sorulmasından rahatsız olmazlar. Çünkü hiç bir şey yokmuş gibi davranmakta bazen doğru olmaz. Sadece soruyu samimiyetle, uygun bir dille sormayı bilmek gerekir. 
Engellinin kullandığı koltuk değneği ya da baston varsa, onları alarak kişiyi taklit etmemek gerektiğini de unutmamak gerekir!
Sonuç olarak kişi “Bedensel Engelliye Nasıl Davranmalı?” sorusunun cevabını sadece teoride biliyorsa (!) onlarla hiç karşılaşmadıysa durum tabii ki zor! Engellilik ve engelliler hayatın gerçeği; bu gerçekten habersiz olanlar ve onlarla tanışma fırsatını yakalayamayanlar için bu yazılanların da belki bir anlamı yok! Ama yine de bunları bilelim!

ALİYE YÜCEL


6 Mayıs 2012 Pazar

BİR SINAV BÖYLE GEÇTİ


Geçen Pazar günü (29 Nisan) Özürlü Memur Seçme Sınavı yapıldı. Engelliler için ilk defa düzenlendiği için önemli bir sınavdı. Ama maalesef yetkililer sınavı geçemedi! Engelliler için özel olarak düzenlenen ÖMSS’de bile merdiven engeli ortaya çıktı! Asansör ve rampa olmadığı için adaylar salona ulaşmakta zorluk çekti. Mimari engellerden dolayı sınav salonlarına ulaşmak bedensel engelliler için eziyete dönüştü.
Bu durum haberlere de konu oldu. Tekerlekli sandalyede oldukları için merdivenleri görevlilerin, polislerin veya yakınlarının yardımıyla güçlükle çıkan adaylar… Koltuk değnekleriyle yüksek merdivenleri çıkmak zorunda kalanlar… Merdiven çıkamadıkları için karga tulumba taşınanlar… Anlaşılan o ki bedensel engelli adayları sınavdan çok merdivenler ve sınav salonlarına ulaşmak yordu.
Bir sınavdan sonra; sorular kolay mı, zor mu, yanlış soru var mı gibi konular konuşulur ve tartışılırken; Özürlü Memur Seçme Sınavı’ndan sonra sınav salonlarına ulaşmadaki zorluklar konuşuldu. Bedensel engelli adayların çektiği sıkıntılar dile getirildi. Çünkü burada en önemli şey unutulmuştu! Sınava gireceklerin engelli olduğu…
Özürlü Memur Seçme Sınavı’na girecek aday tekerlekli sandalyede ya da kol değnekleriyle çok zor yürüyor. Ama sınav salonu 3. katta… Şaka gibi… Bu nasıl unutulur? Bu kişiler başvuru sırasında Özürlü Raporu ile başvurmadılar mı? Bu sınav için 9 aydır çalışılmıyor muydu? Bunu düzenlemek çok mu zordu?

ÖMSS’ye başvuru sırasında da pek çok zorluk yaşanmıştı. O zorluklar bir şekilde aşıldı. Ancak bu çok daha kötü bir durum… Bir yanda sınava girmenin psikolojisi bir yanda, erişebilirlik problemi… Kucaklarda taşınmak zorunda kalmak… Çık çık bitmeyen merdivenler… Ne büyük bir stres… Yaşamayan bilemez! Sınav öncesi sıkıntı çekmek ve yorgun düşmek ne kötü… Kendimden biliyorum. O merdivenleri çıkmak, oturup soru çözmekten daha zor olabiliyor!
81 ilde gerçekleştirilen bu sınav için toplam 968 bina tahsis edilmiş… Biliyoruz ki sınav merkezi olan pek çok bina ortopedik engellilerin erişimine uygun değil. Rampası ve asansörü olan bina yok denecek kadar az… Pek çok yerde bunu düzenlemek çok güç, hatta imkansız. Ama en azından ortopedik engelli adayların sınav salonları giriş katında olabilirdi. Bunun mutlaka düşünülmesi gerekiyordu. Bunu düzenlemek çok mu zordu?
Engelliye sınav stresi dışında başka stres daha yaşatan bir sınav böyle geçti. Dileriz bir sonraki sınavda gerekli çalışmalar yapılır ve bu sorunlar tamamen ortadan kalkar. Özür gruplarına göre farklı sınav uygulamalarının gerçekleştiği Özürlü Memur Seçme Sınavı’nda bedensel engellilerin erişim konusu unutulmaz!

ALİYE YÜCEL