> Engeloji

Translate

29 Ekim 2017 Pazar

HERKES ONU HATIRLASIN


Görme engelli ünlü bir kişi denildiğinde pek çok kişinin aklına ilk gelen isimdir Aşık Veysel. Veysel, "Dostlar beni hatırlasın" demiş. Kimler onu ne kadar hatırlıyor bilemiyoruz. Ama, ünlü arama motoru Google, onu hatırladı ve 25 Ekim günü doğduğunu belirtip, onun için özel bir Doodle yaptı. Ancak kızı Menekşe Şatıroğlu buna itiraz etti. Doğum tarihinin 25 Ekim olmasının mümkün olmadığını açıkladı. Doğum günü tam olarak hangi gündür bilinmez. Ama böylece büyük ustayı bize bir kez daha hatırlatmış oldu.

Aşık geleneğinin büyük ve son temsilcilerinden olan Aşık Veysel Şatıroğlu'nun hayat hikayesi ve başına gelenler oldukça ilginçtir. Aşık Veysel, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğuyor. Doğduğu yıllarda Sivas ve çevresinde çiçek hastalığının çok yaygın olduğu biliniyor. 7 yaşında çiçek hastalığı yüzünden görme yeteneğini kaybeden Veysel, ne acıdır ki yine iki kardeşini de bu hastalık yüzünden kaybetmiştir.

Engelli kişilerin ailesinin, onların engelini aşmasındaki önemini söylemeye gerek var mı bilemiyorum? Bunun çok önemli ve değerli olduğunu Aşık Veysel'in hayatından da bir kez daha anlıyoruz. Babası gözleri görmeyen küçük Veysel'in oyalanması ve üzüntüsünü unutması için bir saz alıyor. Ona, halk ozanlarından da şiirler ezberletiyor. Veysel de o günden sonra çalıyor, söylüyor. Babası iyi ki o sazı almış ve müziğe yönlendirmiş... Böylece onu herkesin onu tanımasını sağlamış... Göremeyen oğlu için böyle bir yol düşünen babasının feraseti de hangi kelimelerle anlatılır?


Aşık Veysel'in ilginç hayat hikayesinde beni en çok etkileyen ona ihanet edip kaçan karısı için yaptığıdır. Aşık Veysel'in ilk eşi maalesef bir adama aşık oluyor. Bir gün, Aşık Veysel'i ve küçük çocuğunu da bırakıp o adamla kaçıyor. Kaçan karısının yolda ayağına bir şey vuruyor. Ayakkabısını çıkardığında da orada para olduğunu görüyor. Karısı çok şaşırıyor. Meğerse, Aşık Veysel onun kaçacağını hissedip, gittiği yerde zor durumda kalmaması için ayakkabısına o parayı koyuyor... Kaç kişi bunu yapabilir? İnsan inanamıyor. Bunu yapabilmek, zor... Çok zor...

Okuma ve yazmayı bilmeyen, üstelik görmeyen bir kişinin; hayata, insana, doğaya bakışı çok etkileyici değil mi? Görmemesi bir eksiklik olmamış. Belki de  tam tersine hayatı daha iyi anlamasına sebep olmuş... Anlamış ve bize de anlatmış... Örneğin; hayatı "iki kapılı bir han..." diyerek ne güzel anlatmış... Dünyaya bakışı öyle etkileyici ki, insan "Acaba görse bu eserleri meydana getirebilir miydi?" diye düşünmeden edemiyor. Gönül gözünün önemini bir kez daha anlıyor.
  
Aşık Veysel, hiç kuşkusuz ülkemizin yetiştirdiği önemli sanatçılardan biridir. O, sadece bir saz ustası değildir. Güzel Türkçe ve sade bir dille yazdığı şiirlerini bilmeyen, duymayan yoktur. Günümüzde de sosyal medyada sözleri ve şiirleri daima paylaşılıyor. Gençler de böylece onu tanıyorlar. O, "Dostlar beni hatırlasın" demiş. Ancak onu herkes hatırlamalı... Üstelik sadece doğum ve ölüm yıldönümlerinde değil. Daima hatırlanmalı...

ALİYE YÜCEL


22 Ekim 2017 Pazar

LCW SENSE İLE ENGELSİZ ALIŞVERİŞ


Ünlü giyim firması LC Waikiki görme engelli kişiler için çok faydalı olacak bir uygulama başlattı. "LCW Sense" adı verilen uygulama ile mağazalarda satılan ürünlerin özellikleri barkod okuma teknolojisi ile sesli olarak duyulabiliyor. Bunun için akıllı telefonların kamerası kullanılıyor. Ücretsiz olarak cep telefonlarına indirilebilecek bu uygulama ile görme engelliler giysiler hakkında çeşitli bilgileri kolaylıkla öğrenebilecekler.

LCW Sense şöyle kullanılıyor: Uygulamanın ana menüsünde, "favorilerim", "gardrobum", "bilgi", "favorilerimden kaldır", "gardrobuma ekle" gibi bölümler yer alıyor. Fiyat kartonunun ortasında ve ürünün içerisinde bulunan yıkama etiketinin kısa parçasındaki kumaşa yakın yerdeki barkoda oku butonunu tutunca telefonun kamerası aktif hale geliyor. Uygulama barkodu otomatik olarak okuyor ve ürün hakkında menüde çıkan detaylı bilgilere ulaşılıyor.

LCW Sense sayesinde giysilerin etiketlerinde yazan her türlü bilgi kolayca öğrenilebiliyor. Giysinin rengi, kumaş türü, deseni, beden ölçüsü, yıkama talimatları ve fiyatı gibi... Ürünün peşin  ve taksitli fiyatları da verilen bilgiler arasında... Çeşitli kombin oluşturma ve ayırt edebilme konularında çözümler öğrenilebiliyor. Barkodu okunan ürünler favorilere ve gardroba da eklenebiliyor. Hatta bu bilgileri paylaşmak bile mümkün.


Dünyada bir ilk olan bu uygulama görme engelliler için çok büyük kolaylık olacak. Görme engelliler bir başkasına ihtiyaç duymadan alışveriş yapabilecekler. Onlar artık "Bu kazak ne renk?", "Bu pantolonun fiyatı ne kadar?" gibi soruların cevaplarını yanındakilere sormadan öğrenebilecekler. Alışveriş yapmak çok kolay olacağı gibi, tek başına kıyafet alabilmenin mutluluğunu da yaşamış olacaklar.

Aslında bu uygulama sayesinde görme engelliler alışverişte büyük bir özgürlük yaşayacağı gibi daha sonrası için de büyük kolaylık olacak. Çünkü, yalnız yaşayan görme engelliler artık kıyafetlerinin rengini bilerek giyecek, kıyafetlerinin uyumunu kimseye sormada sağlayacaklar. Aynı zaman da çamaşır yıkamada da büyük kolaylık olacak. Uygulama ile renkliler ve beyazları kolayca ayırabilecekler.

LCW Sense gibi uygulamalara ihtiyaç var. Umarız bu çok faydalı ve kullanışlı uygulama diğer tüm markalara da örnek olur. Her giyim firması hatta diğer sektördeki firmalar da bu uygulamayı başlatır. Böylece görme engelliler alışverişlerini hiç bir yardımcıya ihtiyaç duymadan yapabilirler. Engeller kalkar, hayatları kolaylaşır. Bu önemli sosyal sorumluluk projesini düşünen ve hayata geçiren LC Waikiki Sosyal Sorumluluk Platformu Gönüllüleri'ne çok teşekkürler...
                                                    
 ALİYE YÜCEL

15 Ekim 2017 Pazar

İŞTE ŞAMPİYON


Avrupa Ampute Futbol Federasyonu (EAFF) Avrupa Şampiyonası ülkemizde yapıldı. Final maçında İngiltere'yi mağlup eden Ampute Futbol Milli Takımımız şampiyon oldu. Bu şampiyonluk çok büyük ilgi gördü. Pek çok haberi yapıldı. Her yerden tebrikler geldi. Bir çok ödül verildi. Duymayan kalmadı. Eminim millilerimizi kazandıkları şampiyonluk kadar onlara gösterilen bu ilgi de mutlu etmiştir.
   
Milli takımımızın bu başarısı asla tesadüf değildi. Çünkü, maçları çok başarılı geçti. Gruptaki ilk maçında Almanya'yı 7-0, ikinci maçında Gürcistan'ı 9-0  mağlup etti. Son maçta da İspanya'yı 4-0 yenerek çeyrek finale yükseldi. Çeyrek finalde Rusya ile karşılaştı ve uzatmalarda 2-1 galip geldi ve yarı finale yükseldi. Millilerimiz yarı finalde Polonya'yı 2-0 mağlup etti. Böylece finale yükseldi. Final maçında da İngiltere'yi 2-1 mağlup eden milli takımımız Avrupa şampiyon oldu.

Şampiyonlukta büyük katkısı olan Gazi futbolcu Osman Çakmak, Rusya maçının sonunda yayıncı kuruluştan final maçını Beşiktaş'ın stadı Vodafone Park'ta oynamak istediklerini bildirdi. Bu istek sosyal medyada da gündem oldu. Beşiktaş Kulübü, ertesi günü açıklama yaparak finale çıkmaları takdirde maçı orada yapabileceklerini açıkladı. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak da devreye girdi. Program değişikliği konusunda talimat verdi. Sonunda final maçı Vodafone Park'ta oynandı ve böylece şampiyonluğa herkes şahit oldu.


Gel gelelim bu milli takımımızın ikinci Avrupa şampiyonluğu! Evet daha önce de şampiyon oldular. Ama kaç kişi biliyor? Pek çok kişinin bundan hiç haberi yok. Oysa ki Ampute Milli Takımımız 2015 yılında da şampiyon olmuşlardı. Pek çok kişi bu yıl ki şampiyonluğun ilk kez olduğunu düşündü. Bunda final maçının Vodafone Park'ta olması çok etkili oldu. Bu kesin... Çünkü daha önceki şampiyonluğu kimse duymamıştı. Bu kadar ses getirmemişti.

Bu konu ile ilgili olarak defalarca yazdım. Çünkü, futbolun çok büyük ilgi gördüğü ülkemizde Ampute futbolun bilinmemesi, ilginin az olması, elde edilen başarıların görülmemesi bana hep çok anlamsız geldi. Ampute Futbol Milli Takımımız bu kadar önemli başarılar yakalarken medyada yeteri kadar yer almaması ise garip bir durumdu... Neyse ki bu defa gereken ilgi ve önem veridi. Takdir edildi. Olması gereken buydu ve sonunda oldu...

Milli Takımımızın bu başarısı bir anda engelli sporuna dikkat çekti. Bedensel, görme ve işitme engelli sporcularımız pek çok başarılar kazandılar. Umarız bu günden sonra engelli sporlarına gereken önem ve ilgi verilir. Son olarak şunu yazmadan edemeyeceğim. Geçtiğimiz yıl İşitme Engelliler Erkek Milli Takımımız da İşitme Engelliler Dünya Şampiyonası'na katıldı ve dünya şampiyonu oldu. Üstelik 2012 yılında da şampiyon olmuşlardı. Yani üst üste ikinci kez şampiyon oldular. Kaç kişi biliyor? Şimdi soruyorum bu başarıların görülmesi ve takdir edilmesi için maçların Vodafone Park'ta mı yapılması gerekiyor?


ALİYE YÜCEL

8 Ekim 2017 Pazar

BLOGUM 6 YAŞINDA


Her hafta ne yazacağım bazen son güne kadar belli olmuyor. Gündemdeki bir konu, ilgimi çeken bir haber, seyrettiğim bir film, okuduğum bir kitap yazıma konu olabiliyor. Ama ekim ayının ilk haftası konum hep belli... Konu blogum... Blogum "Engeloji" 6 yaşında... Evet tam altı yıl önce bir ekim günü yazmaya başlamıştım. Benim için güzel bir ekim oldu! O günden bu yana her hafta yazmaya devam ediyorum.

Kişisel değil... Temasal bir blogum var. Hep engelliyi, engelliliği ve engelli farkındalığını anlatıyorum. Biliyorum ki bu kadar düzenli bir şekilde; moda, kadın, kozmetik, alışveriş ve magazin gibi konularda yazsaydım. Daha çok okunacak, daha çok ilgi görecek ve reklamlar alacaktım. Ama benim asıl isteğim bir engelli  farkındalığı meydana getirmek. Engellilerin anlatmak istedikleri aynı ve pek çok sorunları ortak. Birilerinin de bunu anlatması gerekiyor. Bunları yazarken birilerinin sesi olmak istiyorum.

6 yıldır her hafta mutlaka yazdım. Bu yıl çeşitli sebeplerden dolayı "Bu hafta yazmasam mı acaba?" dediğim anlar çok oldu. Ama içim rahat etmedi. Yazmaktan hiç vazgeçemedim. Bugüne kadar da 300'ün üstünde post yayınladım. Toplam sayfa görüntülenme sayısı da 300 bini geçti. Engelli ve engelsiz herkese sesleniyorum. En çok da engelsizlerin okuyup anlamasını istiyorum. Yanlış bildikleri pek çok şeyi öğrenmeleri için... Engellileri doğru tanımaları için... Bir gün biri rastlar da okursa engellileri doğru anlarsa ne mutlu bana!


Uzun  zamandır sadece "engelli ve engelliler" konusunda her hafta farklı bir konu bulmak ve bunu yazmak şaşırtıcı olabilir. Ama bana zor gelmiyor. Sadece hep aynı şeyleri yazma istemediğim için farklı konularda yazmaya ve aynı konudaki yazıyı iki hafta üst üste yazmamaya dikkat ediyorum. Konularım belli; engelli, engellilik, engelli farkındalığı... Engelliliğin yanlış bilinmesi, engellilerin yanlış tanınması beni bu konuda yazmaya zorluyor.

Blog yazılarımla ilgili hep güzel ve olumlu eleştiriler alıyorum. "Bir arama yaparken blogunuza rastladım, çok beğendim" , Uzun zamandır ilk defa engellilik ve engellilerle ilgili doğru kurulmuş cümleler okudum...", "Yazınızı okudum.  Anlatmak istediklerinizi çok güzel anlatmışsınız..." gibi yorumları görmek çok mutlu edici... Yazdıklarımın beğenilmesi ve en önemlisi anlaşılmak çok güzel. Okuyan bir kişide bile engelli farkındalığı meydana getirmek en büyük isteğim.

Engelli, engellilik ve engelli farkındalığı konularında anlatmak istediğim daha çok şeyin var olduğunu görüyorum. Bu yüzden ilk günkü istek ve heyecanla yazmaya devam etmek istiyorum. Bu arada 6 yıl boyunca  blogumu okuyan, takip eden, beğenen, paylaşan, eleştiren, yorum yazan, ziyaret eden ve beni motive eden herkese, arkadaşlarıma ve aileme teşekkür ediyorum. Anlaşılmak dileğiyle...


ALİYE YÜCEL                      

1 Ekim 2017 Pazar

TEKERLEKLİ SANDALYEDE OLMAK


Bazı kişiler kaza ya da hastalıklar sonucu yürüyemedikleri için hayatlarını tekerlekli sandalyede sürdürürler. Hayatını tekerlekli sandalyede geçiren bu kimseler için genellikle "tekerlekli sandalyeye mahkum" cümlesi kullanılıyor. Bilinmeli ki onlar bu tabirden hiç hoşlanmıyorlar. Mahkum kelimesi çok rahatsız edici geliyor. Onlar sadece hayatlarını tekerlekli sandalyede sürdüklerinin bilinmesini istiyorlar.

Tekerlekli sandalyede yaşayanların bir çoğu küçük yaştan beri durumlarının farkında ve bunu kabullenmişler... Günlük yaşantılarında zaman zaman mimari engellerden dolayı zorlansalar da yaşantılarını bu şekilde sürdürebiliyorlar. Evet yürüyemiyorlar ancak yürüyemeseler de tekerlekli sandalyeleriyle pek çok yere gidebiliyorlar. Bu şekilde eğitimlerini sürdürüyorlar, çalışıyorlar, sosyal hayata katılıyorlar...

Bazen normal insanlar (!) tekerlekli sandalyede yaşayanlara acıma ya da küçümsemeyle bakıyorlar. Oysa onlar kendilerine  farklı bakılmamasını ve ilk tanışmada herkese nasıl davranılıyorsa onlara da öyle davranılmasını istiyorlar. Tekerlekli sandalyede yaşayanlar dışlanmayı istemedikleri gibi fazla ilgi de beklemiyorlar.


Tekerlekli sandalyede oldukları için onlara “sakat, aciz" gibi etiketlerle yaklaşılıyor. Bu da onları oldukça rahatsız ediyor. Hiç kimsenin acıyarak yaklaşmasını ve acıma hissi veren bir ses tonu ile konuşmasını istemiyorlar. Sonuçta bazı engellere sahip olduklarını biliyorlar. Ancak  hasta ya da mutsuz olmadıklarının bilinmesini istiyorlar.

Onlar, karşılarında çok dikkatli ve özenli olmaya çalışanları da hiç anlayamıyorlar. Diğer insanlarla nasıl konuşuluyorsa onlarla da öyle konuşulmasını istiyorlar. Bazı kişilerin kelimeleri vurgulayarak veya yüksek sesle konuşmasını anlamsız buluyorlar, çünkü duyma sorunları olmadığının bilinmesini istiyorlar! Ayrıca zeka ve algılama sorunu olduğunu ima eder gibi tane tane ve vurgulayarak konuşulmasını da istemiyorlar.

Tekerlekli sandalyede oldukları için onlara yardım etmek isteyenlerin aniden atılmamalarını, onlardan yardım istemesini beklemelerini istiyorlar. Eğer yardım istiyorlarsa da kendileri söylemek istiyorlar. Doğru bir yardım yapılabilmesi için yardım edecek kişiyi kendi yönlendirmeleri gerekiyor. Tekerlekli sandalyelerine aniden yaslanılması ve dokunulması onları rahatsız edebiliyor.

Hayatını tekerlekli sandalye sürdüren kişiler, kendisiyle konuşan kişinin tam karşılarında ve rahatlıkla görebileceği şekilde durmasını istiyorlar. Sanıldığının aksine, onlar engelleriyle ilgili soru sorulmasından rahatsız olmuyorlar. Sadece soruların samimi olmasını ve uygun bir dille sorulmasını bekliyorlar. Kısaca onlar bizden çok şey beklemiyorlar. Onları oldukları gibi kabullenmemizi istiyorlar...

ALİYE YÜCEL

            

24 Eylül 2017 Pazar

ENGELLİ MOLA EVLERİ


Antalya Büyükşehir Belediyesi "Engelsiz Antalya" hedefiyle engellilere yönelik projelerini hayata geçirmeye devam ediyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi, şimdi de engelli aileleri için çok önemli bir hizmet başlatıyor. Engelli ailelerinin günübirlik işlerini rahatlıkla yapabilmesi için "Engelli Mola Evleri" projesi hayata geçirilecek. Antalya Valisi Münir Karaloğlu ve Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel, bu önemli projenin protokolünü imzaladı. Böylece aileler engelli çocuklarını mola evlerine bırakarak, çarşıda pazarda ve nerede işleri olursa olsun rahatlıkla yapabilecekler.

Menderes Türel mola evleri hakkında yaptığı açıklamada "... Özel bir bireyi olan bir aile su faturasını, elektrik faturasını veya günlük çarşı alışverişini yapmak için engelli bir bireyle çarşıya çıkması kolay olmuyor. İşte bu yüzden bu engelli mola evlerimize çocuklarını bırakarak, günlük rutin işlerini gün boyu rahatlıkla yapabilecek. Bankada işi varsa banka işini görecek. Çarşıda pazarda alışverişi varsa onu yapacak, elektrik, su faturası varda onu ödeyecek. Bütün gün boyunca engelli mola evlerimizde aileler adına bu hizmeti vereceğiz. Günübirlik bir hizmet olacak tabi ki. Gün sonunda veya birkaç saat sonunda da aileler engelli vatandaşlarımızı mola evlerimizden alarak tekrar evlerine dönebilme şansı olacak." dedi.

Antalya Belediye Başkanı Türel'in proje ile yaptığı açıklamalara göre; Engelli Mola Evleri, ilk olarak Muratpaşa, Kepez ve Konyaaltı ilçelerinde belirlenen 3 pilot okulda başlayacak. Daha sonra önce 5 ve daha fazla okulda mola evleri açılacak. Okul bahçelerinde belirlenen alanlara engellilerin rahatlıkla ulaşabileceği, kısmı zamanlı veya günübirlik bakılarak, keyifli zaman geçirebileceği tek katlı binalar inşa edilecek. Binaların kapalı ve açık alanlarının toplamı 400 metrekareyi bulacak.


Ağır engellilerin bakımı oldukça zordur. Engelli çocukları olan aileler oldukça meşakkatli günler geçirirler. Bir yere gitmek istedikleri zaman çocuklarını bırakabilecek birini bulmak, bırakacakları bir yer bulmak imkansızdır. Hiç olmazsa bazı günler; bir zaruret durumunda, bir sağlık sorunu olduğunda, zorunlu gidilmesi gereken yer olduğunda engelli çocukların bırakılacağı bir yerin olması onlar için ne kadar büyük bir kolaylık olur. İşte Engelli Mola Evleri buna cevap verecek.

Bu projenin ne kadar gerekli olduğu ortada... Engelli çocukları olan aileler çocukları orada iken sosyal hayata katılabilecekler ve çocukları ile uğraşırken yapamadıkları pek çok şeyi yapabilecekler. Bu projenin bir diğer yararı da engelli çocuklara olacak. Evinden hiç çıkmayan, daima evinde oturan, sadece belli kişileri gören engelli çocuklar dört duvar arasında kalmaktan kurtulacaklar. Böylece onlarda sosyalleşecek ve üstelik bazı beceriler de kazanacaklar.

"Engelli Mola Evleri" projesi Türkiye'de bir ilk. Daha önce niye düşünülmedi? Bugüne kadar neden yapılmadı acaba? Anlamak zor. Halbuki çok gerekli olduğu ortada... Bu proje engelli çocuğu olan bir çok aileyi büyük ölçüde rahatlatacak ve onları mutlu edecek. Umarız bu proje sadece Antalya ile kalmaz. Diğer illere ve hatta ilçelere de örnek olur ve pek çok yerde Engelli Mola Evleri açılır. Engelli Mola Evleri'nin çoğalması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL

17 Eylül 2017 Pazar

INSTAGRAM'DAN İNSANLIK AYIBI


Charlie Beswick, Goldenhar Sendromlu küçük oğlunun fotoğrafını Instagram'da paylaşıyor. Ancak, Instagram bunu beğenmediği için kaldırıyor! Evet doğru okudunuz. Instagram, çocuğun fotoğrafını beğenmiyor! Geçtiğimiz hafta Charlie, Harry'nın protez gözü olmadan çekilen bir fotoğrafını Instagram'da paylaşıyor. Instagram bu fotoğrafı yüzünün şekli yüzünden, "ihlal kuralları" gerekçesiyle kaldırıyor. Daha sonra bu yanlış düzeltilmiş, Harry'nin ailesinden özür dilenmiş ve fotoğraf tekrar yüklenmiş... Yüklenmiş ancak böyle bir zihniyetin ve ayrımcılık olması ne kadar can sıkıcı... İnsanlık ayıbı...

Harry, Goldenhar Sendromu nedeniyle bir gözü, gözünün yuvası, burun deliği ve bir kulağı eksik olarak doğuyor. Goldenhar doğuştan gelen bir sendrom. Bu sendrom yüzü ve omuriliği etkiliyor. Goldenhar Sendromu'nda; yüzde asimetri (yüzün bir tarafı diğerinden farklı olması) oluyor. Gözde iyi huylu büyümeler veya göz ve yuvasının olmaması, hiç oluşmamış veya kısmen oluşmuş bir kulak, eksik burun deliği, omurilikte anormallikler oluyor. Ayrıca kalp, akciğer, böbrekler ve merkezi sinir sistemini de etkileyebiliyor.

Anne Charlie, oğlunun fotoğrafının kaldırılmasından sonra "Instagram'ın bu tavrı iğrenç bir şey ve bana ayrımcılık gibi geliyor. Oğlumu ve onun yüzünü gösterdiğim için gurur duyuyorum" diyerek Twitter hesabından "Çocuğuma bakınca ne görüyorsunuz? En güzel gülümsemeyi, harika kalbi ve en saf sevgiyi görüyorum" diyerek paylaşmış. Bunun üzerine bu tweet 100 binden fazla RT almış. Instagram'dan da bu ayrımcılığa bir son verilmesi istenmiş...


Harry'nin fotoğrafının kaldırılmasından sonra fotoğrafın tekrar Instagram'da yer almasını isteyen pek çok mesaj gelince fotoğraf yeniden yükleniyor. Instagram sözcüsü bu konu ile ilgili "Fotoğraf yanlışlıkla kaldırıldı. Ancak hatayı fark ettiğimizde fotoğrafı hemen geri yükledik. Aileden özür dileriz." diye bir açıklama yapıyor. Aslında daha önce de böyle bir durum yaşanıyor. Morgan Bartley isimli 19 yaşında genç bir kızın zayıfladığını gösterdiği fotoğrafı da Instagram tarafından kaldırılmış...

Instagram'da; topluluk yönergeleri, çıplaklığı tasvir eden, organize suçu ve terörizmi kutlayan, çeşitli kitlelere uygun olmayan fotoğraflar yasak... Ayrıca ırk,  cinsiyet, cinsel yönelim, dini bağlılık, engellilik ve yaralanma gibi sebeplerle rahatsız edici fotoğraflar da yasak... Bütün bunları anladık, ama bir annenin sevgi ile koyduğu fotoğrafı kaldırmak neyin nesi? Sana ne? O anne çocuğunu öyle seviyor. Ondan hiç utanmıyor... Asla çirkin bulmuyor ve paylaşıyor. Kim bunu hangi hakla kaldırabilir?

Victor Hugo "Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık. Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin." diyor ama bu çok zor galiba... Günümüzde hep kusursuz şeyler paylaşılıyor. Medya da bunu destekliyor. Bunu teşvik ediyor. Farklı, kusurlu görseller asla kabul görmüyor. Bu ayrımcılığı bazı kişiler yapabilir ancak dünyaca ünlü ve çok ilgi gören bir sosyal medya platformu yapınca insan büyük bir şaşkınlık duyuyor ve inanamıyor. Bu arada insanlığın geldiği nokta da insanı korkutuyor!
                                                                                       
ALİYE YÜCEL