> Engeloji

Translate

19 Temmuz 2015 Pazar

KULAÇ ATMADAN YÜZMEK


Gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklığa kulaç denir. Kulaç atmak ise; yüzerken kolları, sırayla üstten ileriye doğru atıp suyu arkaya doğru çekmektir. Yani, kulaç yüzme için kullanılan belki de en önemli terimdir. Peki bir kişi kulaç atmadan yani kolları olmadan yüzerse? Bu çok büyük bir başarı değil midir? Dünyada ve ülkemizde kulaç atmadan yüzmeyi başaran, kolsuz yüzücüler var. İşte bunlardan biri de Beytullah Eroğlu.

Bedensel engelli yüzücü Beytullah Eroğlu'nun hayatı çeşitli zamanlarda haber yapılmıştı. Yüzmede çeşitli başarılara imza atan Beytullah, son olarak geçtiğimiz günlerde Uluslararası Paralimpik Komitesi (IPC) Dünya Yüzme Şampiyonası'nda kendinden söz ettirdi. İskoçya'nın Glasgow kentinde düzenlenen şampiyonada erkekler 50 metre kelebekte 4. oldu. Erkekler 50 metre sırtüstünde ise 3. oldu ve bronz madalya kazandı.

Beytullah Eroğlu, 1995 yılında Kahramanmaraş'ta engelli olarak dünyaya gelmiş. Doğuştan iki kolu yok ve bir bacağı da diğerinden tam 12 santimetre kısa... O, el ile yapılması gereken her şeyi ayaklarıyla yapıyor. Yazmayı, yemeği, içmeyi... Beytullah, 2001 yılında küçük yaşında yüzme ile tanışıyor. Kolları olmadığı halde yüzmeyi başarıyor. O gün bu gündür de yüzüyor. 2004 yılında profesyonel oluyor. Bu alanda Türkiye ve dünyada çeşitli başarılar elde ediyor.


İlk defa 2007 1. Karadeniz Oyunları'nda yarışıyor. 50 metre serbest yüzmede 1. oluyor ve büyük takdir kazanıyor. 2010 yılında Almanya'da yapılan Dünya Şampiyonası'nda erkekler 50 metre kelebek ve erkekler 50 metre sırtüstünde gümüş madalya alıyor. Yine 2010 yılı Ağustos ayında Hollanda'da yapılan Dünya Şampiyonası'nda dünya 6.'sı oluyor. 2011 yılında yapılan Berlin Avrupa Şampiyonası'nda 50 metre kelebekte altın madalya ve 200 metre karışıkta gümüş madalya alıyor. Milli yüzücü, 2012 yılında yapılan Londra Paralimpik Olimpiyatları 50 metre kelebekte 7. oluyor.

Beytullah, bacağının biri kısa yani engelli olmasına rağmen kendi durumuna uygun bir klasman olmadığı için her iki bacağı da sağlam olan kişilerle yarışmış... Şu anda 7 branşta Türkiye rekorlarını elinde tutuyor. Bunlar; 50 metre serbest, 50 metre kelebek, 50 metre sırtüstü, 100 metre kurbağalama, 100 metre serbest, 200 metre serbest ve 200 metre karışık. Türkiye'nin yüzme yarışmalarında pek başarılı olmadığını düşününce, ayrıca önemli bir başarı elde ettiğini görüyoruz.

Şampiyon yüzücü, aynı zamanda bir şampiyonun yeğeni... Amcası Şeref Eroğlu, Türk güreş tarihinin en büyük rekortmenlerinden biri... Defalarca önemli başarılar elde etmiş, dünya şampiyonu ve Olimpiyat 2.'si olmuş... Amcası onun için en büyük örnek... Onun omuzlarda taşınmasında çok etkilenen Beytullah, "Ben de 2016 yılında Rio'da yapılacak Paralimpik Oyunları'nda kürsüye çıkıp, amcam gibi omuzlarda taşınmak istiyorum..." diyor.

Engelli yüzücü; azmi, çabası, başarıları ve özgüveniyle hayranlık uyandırıyor. Bir röportajında "Kollarına ne oldu? Kolların nerede?" diyenlere "Kollarımı evde unuttum!" dediğini anlatacak kadar da kendiyle barışık biri... Beytullah, bu özgüveni ailesi ve yüzme sporuna borçlu olduğunu söylüyor. Umarız dileği yerine gelir ve 2016 yılında yapılacak Paralimpik Oyunları'nda tarih yazar. Biz de onun başarısıyla bir kez daha gurur duyarız.


ALİYE YÜCEL



12 Temmuz 2015 Pazar

EMMA'NIN HASTALIĞI


Yabancı dizilerin izleyeni çok... Ancak takip etmek mümkün değil. Ardı arkası kesilmiyor. Benim bu diziler konusunda uzman iki arkadaşım (Feray ve Sema) var. Onların tavsiyesi üzerine bir diziye başladım. Bates Motel, 3. sezonu bitmiş bir dizi... 10'ar bölümden 30 bölüm... "Yok olmaz, bitiremem... 4. Sezon'a gelmiş..." diye düşünürken başladım. Bırakamadım. Birinci sezonu bir kaç gün içinde bitirdim. Film ve dizileri izlerken algıda seçicilik olmalı ki engelli bir karakter hemen ilgimi çekiyor. Bu dizide de Kistik Fibrozis hastası bir genç kız vardı; Emma...

Bates Motel dizisi, Robert Bloch'un aynı adlı romanından 1960 yılında Alfred Hitchcock  tarafından uyarlanan Psycho (Sapık) adlı filminin ana karakterinin gençliğini anlatıyor. Dizinin türü psikolojik gerilim.... Konusuna gelince kısaca şöyle; Norma Bates (Vera Farmiga) kocasının ölümünü ardından 17 yaşındaki oğlu Norman (Freddie Highmore) ile yeni bir hayat için bir kasabaya taşınır ve burada diziye adını veren bir motel alır. Onlar, yeni ve sakin bir hayat isterken yaşadıkları hiç de öyle olmaz...

Kistik Fibrozis hastası Emma, dizinin genç kahramanı Norman'nın yakın kız arkadaşı... Emma Decody rolünü Olivia Cooke canlandırıyor. Norman, onu normal bir arkadaş gibi görse de Emma, Norman'dan hoşlanıyor. Norman ile birlikte bazı gizemli olayların peşine düşüyorlar... Dizide kötü karakterler kaynarken, Emma iyi bir rolde... Hatta dizinin en iyisi diyebiliriz. Zeki ve girişken biri... Okulunun da en başarılı öğrencilerinden. Alışılmadık bir rolü var. Emma, dizide önemli bir karakter. Emma karakterine ait bir blog bile var.


Norma, Emma'yı seviyor ve motelinde part-time çalıştırıyor. Norma'nın Emma'yı böylesine tasvip etmesi pek de alışıla gelmiş bir durum değil... Güzel, popüler ve çekici Bradley varken... O; oğlunu, hasta ve engelli olmasına rağmen Emma'ya yönlendiriyor. Emma, Kistik Fibrozis hastası olduğu için bu nedenle oksijen tüpünü (oksijen tankını) devamlı yanında taşıyor. Kendi deyimiyle tüpü "evcil bir hayvan" gibi dolaştırıyor.

Emma'nın hastalığı; Kistik Fibrozis (Cystic Fibrosis). Kısa adıyla KF genetik bir hastalık... Öncelikle solunum ve sindirim sistemi olmak üzere birden çok sistemi etkileyebiliyor. En çok etkilenen organlar ise dış salgı bezlerinin olduğu organlar... Salgı bezlerinin ince ve akışkan bir sıvısı vardır... KF'li hastalarda bu salgıların kıvamı artıyor. Akıcılığı ve saflığı kayboluyor. Bu nedenle hastaların balgam çıkarması zorlaşıyor. Küçük hava yollarının tıkanmasıyla akciğer rahatsızlıkları ve enfeksiyonlar başlıyor. Kistik Fibrozis bir süreğen engel türü... Yani bu hastalığı taşıyanlar en az % 40 engelli raporu alıyor.

Kistik Fibrozis, hayati risk içeren ve hayat kalitesini düşürebilen bir hastalık... Ancak, bu hastalığı taşıyanlar bir de Emma'yı bir görsün! Elinde tüpüyle dere tepe geziyor. "Ben de hastayım..." deyip, kendini hiç bir şeyden mahrum etmiyor. Engelini aşan örnek biri... Senarist neden bu hastalığı seçmiş, neden böyle bir karakter oluşturmuş merak ettim. Çok yaygın bir engel türü de değil. Bakalım diğer sezonun bölümlerinde Emma'yı neler bekliyor? Emma'yı merak ettiniz değil mi? Öyle ise seyredin. Oyunculuklara bayılacak... Diziyi zaten seveceksiniz...


ALİYE YÜCEL  

5 Temmuz 2015 Pazar

İYİ TATİLLER


Engelli bireylerin de herkes gibi gezmeye, yeni yerler görmeye, seyahat etmeye, tatil yapmaya ihtiyacı var. Engelliler de tatil yapmak istiyor. Onlarda tatili hak ediyor. Ancak gidilecek, kalınacak tesisler nerede? Pek çok tesis engellilere uygun değil. Bazı tesislerde düzenlemeler var. Ama bunların birçoğu engellilerin ihtiyacını karşılayacak düzeyde değil. Karşılayanların da bazı alanları engellilere uygun olmuyor.

Son yıllarda engelsiz turizm, engelsiz tatil, erişilebilir tatil adı altında bazı çalışmalar yapılsa da... Engellilere rahat bir tatil sağlayacak çok az tesis var. Engelliler için ayrı bir tesis yapmak, engelli ve engelsiz kişilerin birbirlerinden daha da yabancılaşmasına yol açar. Önemli olan engelli kişilerin de herkesle aynı ortamda tatil yapması olmalıdır. Engellilerde hayatın her alanında aynı şartlarda yararlanmalıdır. Turizm de bu alanlardan biri... Bu nedenle  bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı; "Engelli Dostu" tesislere “Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi" veriyor. Bu belgeyi almaya hak kazanan tesisler engellilerin daha rahat konaklayabilmesi için düzenlemeler yapıyor. Bu düzenlemeler tesislere girişten başlıyor. Merdivenler, odalar, yemekhaneler, havuz, tuvaletler ve banyolar gibi her alanda devam ediyor. Böylece bir engellinin de tek başına özgürce tatil yapabileceği şartlar sağlanıyor.


Turistik tesislerin engellilere göre düzenlenmesi ve engelli odaları denilince, bedensel engelliler için düzenlenmiş odalar akla geliyor. Evet, bedensel engellilerin  rahat kalabileceği odalar, hareket edebileceği alanlar ve denize girebileceği sahiller gerekiyor. Ancak diğer engel gruplarının da farklı ihtiyaçları var.  İşitme engelliler için işaret dili bilen bir personel, görme engelliler için de hissedilebilir zeminler, ses uyarıcıları, Braille alfabesiyle yazılmış broşür gibi... Ancak bütün bunların yasal zorunluluklar yerine teşvik edici bazı unsurlar sayesinde olması en doğrusu olur.

Engelliler için yapılacak düzenleme ve uygulamaların maliyetinin yüksek olacağı düşünülebilir. Ancak bu uzun vadede bunlar kar olarak dönecektir. Herkes gibi engellilerde rahat hareket ettiği ve alıştığı ortama tekrar gelmek isterler... Ayrıca; bir gerçekte engelliler için yapılacak bazı düzenlemelerin yaşlılarında hayatını kolaylaştırmasıdır. Çünkü yaşlılarında birçoğu hareket zorluğu yaşarlar. Dünyada yaşlı nüfusun arttığını düşünürsek yapılan düzenlemeler onlara içinde faydalıdır. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır.

Ülkemizin her yerinde engellilere uygun otel, motel ve pansiyon ve tesisler olmalıdır. Ama özellikle de tatil yörelerinde... Engelli gittiği yerde rahat hareket edip, zorluk çekmezse ve erişilebilir bir tatil yaparsa tekrar gitmek isteyecektir. Aslında bu engelli, engelsiz herkes için böyledir. Zorluk ve sıkıntılarla dolu bir tatili kim ister ki... Herkes için erişilebilir bir tatil için gerekli çalışmalar devlet ve özel sektör işbirliği ile olmalıdır. Böylece engellilere de iyi bir tatil yapabilir.

ALİYE YÜCEL  


28 Haziran 2015 Pazar

PARK DEĞİL ÇARK EDELİM


Engelli park alanlarına, engelsiz kişilerin park ettiği araçları görmüşsünüzdür. Bu durumu görünce insan hayrete düşüyor. Bir insan bunu nasıl yapar? Bir kişiyi zor durumda bırakacağını nasıl anlamaz? Engelliye zarar vereceğini nasıl düşünmez? Bir insan empatiden nasıl bu kadar yoksun nasıl olur? diye... Ama bu manzara ile maalesef çokça karşılaşıyoruz. Bununla ilgili pek çok fotoğraf yayınlanıyor. Haber yapılıyor...

Gelelim bu konuda yazmama neden olan ilginç habere... Brezilya'da bir sürücü engeli olmadığı halde engellilere ayrılan yere park ediyor. Sen misin buraya park eden! Duyarsız sürücü geldiğinde otomobilini tanınmaz bir halde buluyor. Otomobilinin üzeri baştan sona mavi çıkartmalarla kaplanıyor ve üzerine de engelli logosu yerleştiriliyor. Otomobil görülmeye değer... Gelip geçen herkes ilgiyle seyrediyor.

Aracını bıraktığı gibi bulamayan sürücü büyük bir şok yaşıyor. Aracına biniyor, pencerelerde kaplı olduğu için göremiyor dışarı çıkıyor. Çıkartmaları sökmeye çalışıyor. Yaptığına bin pişman oluyor ve çok öfkeleniyor. Çevredekiler, bu durumu görenler onun bu cezayı hak ettiği için gülerek "Oh olsun" der gibi bakıyor. Böylece sürücü engelli yerine park etmenin cezasını çekiyor. Umarız bu ona bir ders olur. Onu ve arabasını bu halde görenlere de örnek olur.


Rusya'da da engelli park yerine araç bırakmayı önlemek için çok çarpıcı bir uygulama yapılmıştı. Otoparktaki engelli park alanına kameralar yerleştirilmişti. Kamera gelen aracın ön camında "engelli" işaretini görmeyince (engelli aracı değilse) aracın önüne bir engelli kişinin hologramı beliriyor. Bu hologram duyarlılık göstermeyen sürücüleri uyarmak için konuşmaya başlıyor. Sürücülere  bunu neden yaptığını diye soruyor. Bu yaptıklarının yanlış olduğunu, engelli park yerine park etmemeleri gerektiğini çok etkileyici bir biçimde anlatıyor. 

Ülkemizde de engelli yerine park etmenin yanlışlığını anlatmak için çeşitli farkındalık çalışması yapılıyor. Bunlardan en anlamlılarından biri de engelli park alanlarına yazılan bir slogan... Bu sloganda "Yerimi aldın. Engelimi de alır mısın?" yazıyordu. Oldukça etkileyici olan bu söz pek çok park yerinde kullanılmış ve oldukça ses getirmişti. Bu uyarıcı söz keşke tüm otoparklara yazılsa... Böylece duyarsız kişilerin gözüne sokulsa... 

Türkiye'de ve dünyada engelli park yerine aracını bırakmanın yanlışlığı çeşitli şekilde ortaya konuluyor. Ama çok doğal bir durummuş gibi hala park edenler sürücüler oluyor. Bu yanlış hep devam ediyor. Kişi hiç düşünmüyor. Bu engel kendisinde olsaydı ve park yeri bulamasaydı ne yapardı. Biraz empati yapalım ve bu alanlara park etmeyelim. Bir engelliye zarar vermeyelim, onu zor durumda bırakmayalım. Bu alanlar engelliler için... Bu yanlıştan dönelim. Artık park değil, çark edelim!
                                                                                       
ALİYE YÜCEL         

21 Haziran 2015 Pazar

BENNUR KARABURUN MECLİSTE


AK Parti Bursa Milletvekili Bennur Karaburun Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kaydını yaptırdı ve mazbatasını aldı. Biz onu iki yıl kadar önce, yağmurun altında tekerlekli sandalye ile giderken ıslanmaması için yanında şemsiyesini tutan biri ile birlikte fotoğrafta görmüştük. Bu fotoğraf medyada çok yer aldı. Sonra onun Bursa'dan AK Parti 9. sıradan milletvekili adayı olduğunu öğrendik. Seçilmeyi başardı. Şimdi meclisteki iki engelli vekilden biri...

Bennur Karaburun, 1973 yılında Bursa'da doğuyor. 7 yaşından 23 yaşına kadar profesyonel olarak yüzme ve su topu ile yapıyor. Bu konuda dereceleri ve rekorları var. Uludağ Üniversitesi Tekstil Bölümü'nü bitirdikten sonra imalat müdürü olarak çalışıyor. Son çalıştığı firmanın aracı ile bir trafik kazası geçiriyor. Kazada boynu kırılınca aylarca yaşam mücadelesi veriyor. O günden sonra omurilik felçlisi olarak tekerlekli sandalyede hayatını sürdürüyor. Bu arada Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitiriyor. Halen de  Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü son sınıf öğrencisi...

İki dil bilen Karaburun; engelli hale geldikten sonra kök hücre konusunda araştırmalar yapmış. Amerika ve Çin ile bağlantıya geçmiş. Kök hücre ameliyatı yapılmalı yapılmamalı mı diye tartışılırken o ameliyat olmak istemiş ve olmuş... İlk kök hücre ameliyatı olanlardan... Kök hücre ile ilgili; Eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, zamanın başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın doktorları ve Sağlık Bakanlığı ile görüşmeler yapmış. Öyle ki bu konuda çalışmalar yapmak için de milletvekili olmak istemiş...


Bennur Karaburun, kaydını yaptırmasının ardından çok heyecanlı olduğunu belirterek "Engelli bir milletvekili olarak burada olmak gerçekten çok güzel. Bu ben olduğum için değil, başka bir engelli kardeşimiz de olmuş olsaydı yine aynı mutluluğu yaşardım. Bundan sonraki süreçte de İnşallah engelli kardeşlerimizin, kadınlarımızın, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vekili olmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Hizmet odaklı bir partiyiz ve hizmet anlamında elimizden gelen her şeyi yapacağız..." diyor.

"Meclis engelli bir milletvekiline hazır mı?" sorusuna ise "İnanın hazır, rampa ile ilgili hiç bir sıkıntı yaşamadım. Kapıdan buraya gelene kadar bir sıkıntı yaşamadım. Bundan sonra nasıl olur bilmiyorum ama..." diyerek gerektiğinde seyyar rampayı kullanabileceğini böylece engeli aşacağını açıklıyor. Bennur Karaburun; güzel bir ekiple çalıştığını, hiçbir zorluk yaşamadığını ve destekleyici bir güçle orada olduğunu belirtiyor. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılacak çalışmalar engelliler açısından büyük önem taşıyor. Bennur Karaburun, 2015 Genel Seçimleri'nde milletvekili olan iki engelliden biri. Engelli milletvekillerinin sayısını artsın isterken maalesef azaldı. Geçen dönem dört milletvekili vardı. Şimdi ise sayı ikiye indi. Engelli sorunlarının çözümünün engelli bireylerden geçtiğine inandığım için kendisinden çok şey bekliyorum. Özellikle de Bursalı ve engelli biri olarak...


ALİYE YÜCEL                                                 

14 Haziran 2015 Pazar

ŞANSLI BALIK


Hayvanlar için yapılan yürüme aparatlarını görmüştüm. Sanırım pek çok kişi de görmüştür. Kedi, köpek, at, kaplumbağa gibi pek çok çeşitli hayvan sakat kalıp, engelli hale geliyor. Ama takılan bir aparat sayesinde rahatça yürüyor, hayatını böyle sürdürüyor. Ancak bir balık için yapılanını görünce şaşırmamak elde değil. Bir balık bir aparat sayesinde akvaryumda rahatça yüzüyor. Çok ilginç...

Paylaşılan fotoğraf gören herkesi yüreğinden yakalayacak türden... Balık çok sevimli ve çok tatlı görünüyor. İnsanı gülümsetiyor. Bir Japon balığı bir aparat sayesinde karın üstü durabiliyor, su altında kalabiliyor ve tek başına rahat rahat yüzebiliyor. Garip geliyor değil mi? Kimin aklına gelir? Balığa böyle bir şey yapmak... Engelli bir balık "yüzer tekerlekli sandalye" ile akvaryumda... Şaşırtıcı bir görüntü...

Fotoğraftaki Japon balığını görünce önce şaşırıyor ve gülümsüyoruz. Sonrada bir balığın bile engelli olabileceğini ve bir aparata ihtiyaç duyabileceğini anlıyoruz. Solungaçlarındaki bir problem yüzünden, sindirim sistemi bozukluklarında ya da çeşitli hastalıklar nedeniyle yüzme engeli olan balıklar bu sayede yüzebilecek ve böylece hayatta kalabilecek. İlginç bir buluş...


Balık için yapılan bu aparatın yani yüzer tekerlekli sandalyenin uzman biri tarafından yapılmış versiyonları vardır ve satılabilir. Ama bu kolayca evde yapılacak kadar basit... Bir mantar ve bandaj birbirine tutturularak bir düzenek hazırlanmış... Bu da engelli balığa takılmış. Balık dik duramıyor ve yüzemiyor işte bu aparat onun yüzmesini sağlıyor. Bir tür şamandıra...

Bu aparat hayat kurtarıcı... Çünkü takılmasa yüzemeyen balık su yüzeyine çıkıp yem yiyemeyecek ve ölecek... Sahibinin bunu fark edip yüzemeyen balığa bu yardımı yapması ne etkileyici. Nasıl fark etti acaba? Nasıl düşündü? Nasıl yaptı? Balık farkında değil ama çok şanslı... Böyle bilinçli bir bakıcısı var. Tebrik etmek gerekir. Balığın durumunu görmüş ve bu aparatı yapmış. Yoksa yüzemeyecek, yem yiyemeyecek ve ömrü daha az olacaktı, bu kesin.

Her canlı gibi bu balıkta daha iyi bir hayatı hak ediyor. Sahibi bu aparatı yaparak hem balığa büyük bir yardım yapmış... Hem de bize bir balığın bile engelli olabileceğini... Ve ona nasıl bir yardım yapılabileceğini göstermiş... Hayat çok garip... İnsan yaşadıkça nelerle karşılaşıyor. Bir yanda balığın engeline çözüm bulan bir insan, diğer yanda engelli insana çözüm bulmak şöyle dursun, ona engel olan insanlar var.

ALİYE YÜCEL

7 Haziran 2015 Pazar

SEÇELİM SEÇİLELİM


Bugün milletimiz açısından önemli bir gün. Genel seçimler yapıldı. Yeni milletvekillerimiz belli olacak. Hangi parti kaç millet vekili çıkaracak henüz belli değil. Ama çok istediğim bir şey var. Engelli olan ya da engelliyi iyi bilen, iyi tanıyan milletvekillerinin mecliste olması... Belki pek çok kişi; hangi parti önde olacak, hangi parti kaç milletvekili çıkaracak, koalisyon mu  olacak diye merak ediyor. Ancak ben bütün bunların yanı sıra, kaç engelli milletvekilinin de meclise gireceğini merak ediyorum.

Engelli sorunları ve çözümü açısından bu noktada her partiye eşit mesafede olmak durumundayım. Hangi partiden olursa olsun engelliyi temsil edecek birilerinin mecliste olması gerektiğine inanıyorum. Maalesef meclisteki engellilerin sayısı oran olarak çok az... 9 milyon engelliyi temsil için bir elin parmakları kadar bile olmayan milletvekili sayısı olur mu? Bu hiç iyi bir gösterge değil. Üstelik bu seçimlerde de engelli aday sayısı çok azdı. Hepsi meclise girse bile yetersiz kalır.

Mecliste daha önceki dönemlerde engellileri temsil eden milletvekilleri vardı. En çok tanınanları, ilk engelli milletvekili olan AK Parti Milletvekili Lokman Ayva ve CHP Milletvekili Şafak Pavey gibi...  Biri görme engellileri diğeri, ise bedensel engellileri temsil ediyordu. Bundan başka de engelli vekillerimiz oldu. Şu an ki mecliste de 4 engelli milletvekili var. Bu milletvekillerinden biri CHP'den Şafak Pavey, diğer üçü ise AK Parti'den Gürsoy Erol, Mehmet Doğan Kubat ve Abdurrahim Akdağ.


Engellilerle ilgili önemli çalışmalar yapıldı. 2005 yılında Engelliler Yasası çıkarıldı. 2010 yılında da engellilere çeşitli haklar verildi. Ama bunlar yeterli değil... Çok eksik noktalar ve yapılması gereken pek çok şey var. Yeni dönemde bunların tamamlanmasını gerekiyor. Partilerin tüzüklerinde engelliler için yapılması planlanan neler var. Tam olarak bilmiyorum. Ama yapılacak çalışmalar engelliler açısından büyük önem taşıyor.

Ülkemize engellilerin yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalar yapan milletvekilleri gerekli... Engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak önlemler almalı, bu yönde çalışmalar yapmalı... Gönül ister ki her engelli grubunu temsil edecek milletvekilleri olsun. Görme, işitme, bedensel engelli ve zihinsel engelli yakını gibi... Ancak bu sayı birkaç milletvekili ile sınırlı olmamalı... Sayıları çok daha fazla olmalı...

Sorunların büyük bir bölümünün çözümü siyasetten geçiyor. Engelli sorunlarının çözümü için engeli olmayan birinin çok başarılı olacağına inanmıyorum. İşte bu yüzden engelliler siyasette ve Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında daha çok yer almalı... Seçmeli, seçilmeli... Engelli olmasa bile bu konuda duyarlı ve farkındalığa sahip milletvekilleri yok değil. Fakat benim sorunumu en iyi ben bilirim. Çözümünü de en iyi ben sunarım. Bunun aksini söyleyecek biri var mıdır? Sanmıyorum. Varsa da lafügüzaf...


ALİYE YÜCEL