> Engeloji : Görme Engelli

Translate

Görme Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Görme Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2013 Pazar

ENGELLİ KARİYERİ


Engelli istihdamı ve kariyeri alanında yepyeni bir oluşum olan Engelli Kariyeri yaptığı çalışmalarla da farklı olmayı; engelliyi engelli olduğu için değil, yeteneğine uygun olduğu için işe yerleştirmeyi amaçlıyor.

Hedef kitlesi; 14 yaş üstü bedensel, hafif zihinsel, işitme, konuşma, görme ve süreğen engelliler olan Engelli Kariyeri, % 40 ve üzeri oranda Engelli Raporu olan herkese hizmet veriyor.

Şartlar uygun olduğunda, engellinin de her işi yapabileceğinden yol çıkan Engelli Kariyeri; engelliyi tanıyıp, önce ona uygun mesleği, sonra işi buluyor. İşe uyumunu sağlayıp, iş takibini de yapıyor.

Engelli Kariyeri’nin çalışma sistemi 6 aşamadan oluşuyor:

1- Kayıt:
Engellinin; severek çalışacağı işine ilk adımıdır. Engelli bireyin; engel grubu, eğitim durumu, aile ve iletişim bilgileri sistemli bir yazılım programında kayıt altına alınır.

2- Değerlendirme:
Engellilerin; yeteneklerinin, birikimlerinin, ilgi alanlarının, karakter özelliklerinin ve eğitim durumlarının, geçerliliği olan bir mesleki rehberlik testi ile belirlendiği süreçtir. Engeli dikkate alınmadan, hangi meslek alanlarının kişiye uygun olduğu tespit edilir.

3- Yönlendirme:
Değerlendirme sonucunda engelli bireyin eğitim eksikliği varsa ihtiyacına uygun olan temel eğitim kurslarına ya da kabiliyetine göre mesleki eğitim kurslarına yönlendirildiği aşamadır.


4- İş Eşleştirme:
İş ve meslek analizi tamamlanan engellinin eğitimine, birikimine, yeteneğine ve ilgi alanına en uygun iş yerine yerleştirilmesidir. En uygun işe, en uygun engellinin yerleştirilmesi amaçlanır.

5- Oryantasyon  (İş Uyumu):
Çalışma alanında şartlar uygunsa, kişi daha başarılı olur. Engelli bireyin işinde başarılı olması için gerekli şartlar belirlenerek, iş yerine uyumunu sağlayacak oryantasyonun yapılmasıdır.

6- İş Takibi (İzleme):
Engelli bireyin işe yerleştirdikten sonra belli periyodik aralıklarla durumunun takip edilmesi, olası sorunların işverenle beraber çözülmesi sürecidir. Böylece Engelli Kariyeri, engelliyi uygun işe yerleştirmekle kalmayıp iş takibini de yapmaktadır.

Engelli istihdamı konusunda kaliteyi getirmeyi ve engelli ile işveren arasında köprü olmayı hedefleyen Engelli Kariyeri; Türkiye Beyazay Derneği’nin bir projesidir.

Engelli Kariyeri; yeteneklerini keşfetmek, ilgi alanına uygun bir işe yerleşmek, daha verimli ve huzurlu bir işte çalışmak isteyen, geleceğin başarılı ve iddialı engelli bireylerini bekliyor.

İletişim:
Tel: 0212 250 29 46 - 48 

ALİYE YÜCEL

4 Ağustos 2013 Pazar

GERÇEK VE MECAZ



Kur’an-ı Kerim’de engellilerle ilgili pek çok hüküm bulunmaktadır. Çeşitli ayetlerde bedensel, görme, işitme, konuşma, zihinsel engellilik ve bazı hastalıklardan söz edilmektedir. Ancak bunlar birer kusur ve eksiklik olarak görülmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramların birçoğu mecaz manadadır.

Bilindiği gibi bir kelimenin hakiki anlamının dışında başka bir anlamda kullanılmasına mecaz, oluşan anlama da mecaz mana denir.  Mecazın diğer söz sanatlarından farklı olan bir yönü doğrudan “mana” ile alakalı oluşudur. Mecaz manada iki kelime bir yönüyle benzerlik ilişkisi kurularak birbirine benzetilir. Böylece anlatım güçlenir, renklenir; daha etkili ve derin olur.

Anlatılmak istenen bir şeyin çarpıcı ve etkili bir biçimde aktarılması olan mecaz Kur’an-ı Kerim’de çokça yer almaktadır. Bazen mecaz mana ile gerçek mana karıştırılır. Ayetlerdeki bazı hükümlerde böyle bir karışıklık olursa engelliye bakış açısından yanlışa düşülür. Bir örnekle anlatırsak; Kur’an-ı Kerim’de görme engelli anlamındaki kör (a’ma) kelimesi hem gerçek, hem de mecaz olarak kullanılmıştır.

Mecaz manaya bir örnek verecek olursak;
İsra Suresi 72. Ayet: “Şu dünyada kör (a’ma) olan kimse ahirette de kördür, yolu daha sapıktır.”

Bu ayette geçen “kör” sözcüğü mecaz manasıyla kullanılmıştır. Burada anlatılmak istenen mana şüphesiz ki gerçek mana değildir. Yani bu dünyada görme engeli olan kimse ahirette de aynen görme engelli olacak; görmeyecek demek değildir.  Ayetin sonundaki “… yolu daha sapıktır” ifadesine göre de delaletle ilgili olduğunu anlatılmaktadır. Buradaki körlük; görme engeli değil, “doğru yolu bulamamayı” ifade etmektedir. Bu durumda “Dünyada doğru yolu göremeyen, ahirette de kurtuluşa eremeyecektir.” Anlamını taşımaktadır. Ancak Yüce Allah, bunu bu şekilde değil… Daha çarpıcı ve etkili olması için mecaz olarak ifade etmiştir.



Kur’an-ı Kerim’de engellilikle ilgili gerçek bir kullanıma örnek verecek olursak;
Nur Suresi 61. Ayet: “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur.”

Bu ayette kör, topal ve hasta gerçek manalarında kullanılmıştır. “Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez, yapamadıklarından dolayı sorumlu tutulmazlar” anlamını taşımaktadır.
  
Engellilikle ilgili bir başka mecaz mana da şu ayette geçer:
Hacc Suresi 46. Ayet “Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki onları akıl edecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.”

Bu ayette Allah’ın bize anlatmak istediği; esas yanlış gerçekleri bile bile görmezden ve duymazdan gelmektir. Yoksa görmemek, duymamak gibi fiziki olan kusurlardan bahsedilmemiştir. Fiziki eksiklikler ve engellerin Allah katında önemi yoktur.

Bu örneklerden başka pek çok ayet mecaz mana yüklüdür. Mecazi kullanımın farklı bir etkisi vardır. Dil bilimcileri ve İslam alimlerinin çoğunluğu mecazın varlığını kabul etmiştir. Kabul edilmemesi mümkün görülmemektedir. Çünkü o zaman bazı olgu ve durumları açıklamakta zorluğa düşeriz. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramlarda bunlardandır…  


ALİYE YÜCEL

28 Temmuz 2013 Pazar

KUR’AN-I KERİM OKUMAYA ENGEL YOK


İstanbul’da düzenlenen Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması Dünya Elemeleri’nin galibi görme engelli Kasım Şen… Şen, Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma yarışmasında tüm rakiplerini geride bırakıp birinci olmuş… Görme engelli olması onu Kur’an-ı Kerim okumaktan mahrum etmemiş... O, Braille Alfabesiyle yazılmış Kur’an-ı Kerim (Kabartma Kur’an-ı Kerim) okuyor. Kur’an-ı Kerim’i parmaklarıyla okuyor.

Hiç Braille Alfabesiyle yazılmış Kur’an-ı Kerim gördünüz mü bilmem? Braille Alfabesiyle yazılan sayfalar fazla yer tuttuğu için Kabartma Kur’an-ı Kerimler beş-altı cilt oluyor. Gören gözlerle biz baktığımızda ne olduğunu anlamıyoruz ama görme engellilerin parmakları onu biliyor ve okuyor. Braille Alfabesiyle yazılmış Kur’an-ı Kerim olması görme engelliler için çok önemli bir çalışma… Böylece onlar da Kur’an-ı Kerim okuyabiliyorlar, bundan mahrum kalmıyorlar…

İşte Kasım Şen de Braille Alfabesiyle yazılmış Kur’an-ı Kerim’i tanımış görme engelli biri… Şen, çok küçük yaşta geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu görme yeteneğini tamamen kaybetmiş… Ama bu engel onun hayata tutunmasına asla engel olmamış… Çankırı Belediyesi’nde santral memuru olarak çalışan Kasım Şen’in aktif bir sosyal hayatı var. Spor yapıyor, şiir yazıyor. Kur’an-ı Kerim hocalığı yapıyor. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Kamu Yönetimi üçüncü sınıf ve İlahiyat birinci sınıfta eğitimine de devam ediyor…


İlk olarak bir Cuma hutbesinde görme engelliler için Kabartma Kur’an-ı Kerim olduğunu duyan Kasım Şen, Kur’an-ı Kerim okumaya karar vermiş… Hemen Kabartma Kur’an-ı Kerim’i temin etmiş ve öğrenmeye başlamış. Ancak bununla yetinmemiş en doğru ve en güzel şekilde okumak istemiş… Bu nedenle cami imamından tecvit dersi almış… Böylece Kur’an-ı Kerim’i en güzel şekilde okumaya başlamış…

Şen, daha sonra öğrendiğin Kur’an-ı Kerim’i öğretmeye de başlamış… Her yaz Kur’an Kursu’nda Kur’an-ı Kerim hocalığı yapıyor. Pek çok öğrenciye Kur’an-ı Kerim ve temel dini bilgiler dersi veriyor. Kur’an-ı Kerim öğretmeyi ve öğrencilerini çok seven Şen; öğrencilerinin karanlık dünyasının gören gözleri olduğunu söylüyor.

Hayatını Kur’an-ı Kerim okumaya ve öğretmeye adayan Şen, Kur’an-ı Kerim okuma ile ilgili düzenlenen pek çok yarışmalara katılmış ve dereceler almış... Belki de en ilginç yanı Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okuma yarışmasında derece alması… Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okumada herkes gözleriyle okurken, o parmaklarıyla okuyor ve dereceye giriyor!

Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’nda görebilen tüm rakiplerini geride bırakarak yarışmayı kazanan Kasım Şen, şimdi Suudi Arabistan‘ın Başkenti Riyad’da yapılacak olan dünya şampiyonasında Türkiye’yi temsil edecek… Ne mutlu ona… Görüyoruz ki Kur’an-ı Kerim okumaya engel yok… Bizi en iyi şekilde temsil etmesi ve başarılı olması dileğiyle…


ALİYE YÜCEL

21 Temmuz 2013 Pazar

ENGELSİZ CAMİ


Medyada zaman zaman gördüğümüz “Engelliler İçin Engelsiz Cami”, “Bu Cami Engelliler İçin Tasarlandı”, “Tarihi Cami Engelliler İçin Yeniden Düzenlendi”, “Camiye Rampa Yapıldı”, “Camiye Asansör Yapılıyor” gibi haberler pek çok tesis veya hizmet binası gibi, maalesef ki camilerin de engelliler için uygun olmadığını gösteriyor.

Camilerin fiziki yapısı da engellilerin ziyaretini, ibadetini zorlaştırıyor, hatta bazen imkansız hale getiriyor. Engellisin, camiye gitmek istiyorsun ama camiler hiç uygun değil. Bu camiye gitmek isteyen engelliler için önemli bir sorun… Camilere erişimin zorluğu anlaşıldığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı da bu konudaki eksikliği hissettiği için çeşitli düzenleme ve uygulama çalışmaları yapıyor. Ancak yeterli değil…

Pek çok caminin merdivenleri dik ve yüksek, bedensel engelli birinin çıkması çok zor. Tekerlekli sandalye için rampa yok. Asansör yok… Belki namaz kılmak için bir sandalyeye oturmak gerekebiliyor. Abdest almak için gereken lavabo ve tuvaletlere gelince... Bedensel engellilere hitap eden tuvalet bulmak çok zor hatta imkansız... Caminin abdest alma bölümünde ise bedensel engelli birinin abdest alması çok zorlukla gerçekleşiyor. Bedensel engelliler (ortopedik) için camiler erişilmez… Ancak; camiler sadece bedensel engelliler için değil, tüm engel grupları için ulaşılır ve erişilir olmalı…


Ağır işitenler için, kulaklıklardaki ses düzeyini yükselten sistem ile camilerin iç alanındaki ses düzeyi yükseltilebilir. Hiç işitmeyenler için projeksiyon ile hutbe metni yazı ile perdeye yansıtılabilir. Müftülük tarafından işaret dili bilen bir uzman görevlendirilebilir. Ezan için uyarı ışıkları yapılabilir. Görme engelliler için; hissedilebilir zemin ve özel dokuma halılar konulabilir. Böylece görme engellilerin camideki hareketleri kolaylaşmış olur.

Dinimizde caminin yeri ve önemi büyüktür. Bazı vecibeler camide yapılmaktadır. Biliyoruz ki camide cemaatle namaz kılmak, evde namaz kılmaktan çok daha fazla sevaptır. Bu nedenle “Engelli de camiye gitmesin, evinde namaz kılsın” diye düşünmek ve onları bundan mahrum etmek doğru olmaz. Engelliler de sorun yaşamadan ve rahatlıkla ibadetlerini yapabilmelidir. Hiç olmazsa mübarek gün ve gecelerde camide namaz kılmak, vaaz dinlemek engellinin de hakkıdır.

Engellilerinde camilere gitmekte zorlanmaması, cemaatle namaz kılmaktan mahrum kalmamaları için kamu alanlarında olduğu için düzenlemeler zorunlu olmalıdır. Tarihi ve tamamlanmış camilerde düzenlemeler çok zor olsa da yeni yapılacak camilerde buna mutlaka dikkat edilmelidir. Hiç olmazsa düzenlemeye uygun olan bazı camiler tespit edilip, o camiler engellilerin hizmetine uygun hale getirilmeli ve engellilerin hizmetine açılmalıdır. Üstelik yapılan düzenlemelerin bazıları, hareket zorluğu çeken yaşlı ve hasta olan cemaat içinde çok faydalı olacaktır.


ALİYE YÜCEL

14 Temmuz 2013 Pazar

FATİ’Yİ ÇOK SEVDİM


“Fati ile Birlikte Yürüyoruz” kampanyasından daha önceki bir yazımda bahsetmiştim. Geçtiğimiz hafta “ICEVI Europe 2013 Turkey” Kongresi’nde; Fati’nin yani “Birlikte Yürüyoruz” kampanyasının standı da vardı. Kampanyanın yüzü olan çizgi karakter Fati’nin canlandırılmış hali çok büyük ilgi gördü. Bu ilgi hoşuma gitti ve bu yazıyı yazmamı sağladı…

Fati, elinde beyaz bastonu, gözünde siyah gözlük olan görme engelli küçük bir çocuk… Öyle sevimli, öyle tatlı, öyle cana yakın ki onu gören herkesin yüzü gülüyor. Kongrede de ona rastlayan herkes, canlıymışçasına ona sevgi ve hayranlıkla baktı. Küçük büyük herkes Fati ile fotoğraf çektirmek için adeta yarıştı. 

“Fati ile Birlikte Yürüyoruz” engellileri ilgilendiren ama engelli olmayan kişilere yönelik bir kampanya… Bu kampanya engelliyi tanımadığımız için, engellilerle birlikte yaşama kültürünü arttırmak amaçlı olarak başlatıldı. Türkiye Beyazay Derneği tarafından da yürütülüyor.

Ailede ve çevrede engelli biri yoksa okullarda da öğretilmeyince (çünkü bildiğim kadarıyla okullarda engellilik kavramıyla ilgili bir müfredat yok ve öğretmenlerde bu konuda bir eğitim almıyor) çocuklar engelli olgusunu hiç bilmiyorlar. Bu nedenle çocuklar herhangi bir engelli biriyle karşılaştıklarında şaşırıyorlar… Engelliye nasıl davranacaklarını ve onlarla nasıl konuşacaklarını bilemiyorlar…


İşte Fati, yaşadığı çeşitli maceralarla pek bilinmeyen görme engellilerin dünyasına ışık tutuyor… Yaptıklarıyla engellilerin yaşam tarzını öğrenmek için çocuklara olduğu kadar, yetişkinlere de yardımcı oluyor… Bu kampanya ile toplum onu tanıyor, bu sayede görme engelli bireylerin farkında oluyor.

“Fati ile Birlikte Yürüyoruz” engelliyi tanıma adına yapılan en doğru kampanyalardan biri… Fati, çocukları engelliliğin bir çeşidi olan görme engellilikle tanıştırıyor. Fati’yi gören ve tanıyan bir çocuk, o günden sonra görme engelli birini görse şaşırmaz, yadırgamaz… Görme engellilik gerçeğini doğru öğrenip, ona göre davranır…

Fati karakteri görme engelliler adına çok olumlu bir sunum… Çünkü Fati; karanlıkta kitap okuyabilen, top oynayan, bilgisayar kullanabilen, satranç oynayan, sorumluluk sahibi, akıllı, özgüveni yüksek, yetenekli, esprili ve cesur bir kahraman... Bu nedenle Fati ile tanışan bir çocuk görme engeli birini gördüğünde ona çok farklı bakacak... Engelliyi tanıyacak, anlayacak ve doğru bir bakış açısına sahip olacak…

İşte tüm bu nedenlerden dolayı Fati’yi çok sevdim. Fati, görme engelli insanları tanıtmak, onlarla ilgili ön yargı ve tutumları değiştirmek için tasarlanmış ve amacına ulaşmıştır. Çünkü çocukların engellilik olgusuyla küçük yaşta tanışması, bunu öğrenmesi gerekiyor. Bundan asla kaçamayız. Unutmayalım ki engelli ve engelsiz sosyal hayatı beraber paylaşıyoruz.
  

ALİYE YÜCEL

7 Temmuz 2013 Pazar

ICEVI EUROPE 2013 TURKEY


“ICEVI EUROPE 2013 TURKEY” 30 Haziran - 5 Temmuz 2013 tarihleri arasında; Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Beyazay Derneği’nin ev sahipliğiyle İstanbul’da düzenlendi. Bilmeyenler için açıklayayım: “ICEVI”, Görmeyenlerin ve Az Görenlerin Eğitimi ve Rehabilitasyonu Uluslararası Konseyi’nin kısa adıdır.

Bu yıl 8.si düzenlenen ICEVI Avrupa 2013 Türkiye Kongresi 1 Temmuz Pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi, Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva, Dünya ICEVI Başkanı Colin Low, ICEVI Avrupa Başkanı Hans Welling’in açılış konuşmalarıyla başladı. Kongrenin açılışına ünlü sanatçı Ajda Pekkan da katıldı.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen yaptığı konuşmada engellilik alanında yapılan çalışmalarla ilgili olarak “Bu meselede asıl aşılması gereken zihni engellerdi. On yıllık süre içinde yapılan en önemli işlerden birisi, zihni dönüşümün ortaya çıkmış olmasıdır. Zihni dönüşüm aşıldıktan sonra artık onun önündeki problemler, kendiliğinden teker teker yok olmaya mahkumdur” dedi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi “On yıl önce Türkiye’de engellilik konusuna, “engelli kişi yardım edilecek kişidir” gözüyle bakılıyordu. Bu nedenle de bütün hizmet anlayışı, sosyal yardıma yönelikti. Son on yılda yaşanan zihinsel dönüşümle, bu durumun “topluma katılım”, “birlikte yaşama zihniyetinin kazandırılması” çalışmasına dönüştü. Bizim de yapmaya çalıştığımız en önemli şey: Birlikte yaşamayı öğrenmek, birlikte yaşayabilmek” diye konuştu.


Türkiye Beyazay Derneği Başkanı Lokman Ayva “11 yaşında görme duyumu kaybettim. Sonra fark ettim ki, ben aslında görürken karanlıkta yaşıyormuşum. Görürken, bazı konulara körmüşüm. Görme duyumu kaybettikten sonra insanların gerçek davranışlarını görmeye başladım. İnsanların pek çoğunun, herhangi bir engeli olan insanların bir şeyi başaramayacağına inanıyor. Hiçbir zaman gerçek bu şekilde değildir. Herkesin bir potansiyeli vardır…” diyerek engelliye bakışın değişmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.

“ICEVI İle Değişmekte Olan Bir Gelecek” sloganı ile uluslararası çalışmalar yapan konseyin, Kaya Ramada Plaza’da gerçekleşen kongresine yüzün üzerinde ülke katıldı. Çeşitli ülkelerden gelen yabancı ve yerli katılımcılar; her yaştaki görme engellileri, topluma ve günlük hayata dahil etmek için yaptıkları çalışmaları kongrede paylaştı. Görme engellilerin eğitiminde ve rehabilitasyonunda gelinen son nokta masaya yatırıldı.

ICEVI’nin düzenlediği kongreye Türkiye’nin ev sahipliği yapması; Türkiye’de de engellilik adına bir şeylerin yapıldığını ve engelliye bakışın değişmeye başladığını gösterdiği için çok çok önemli… “ICEVI İle Değişmekte Olan Bir Gelecek” dileğiyle…

ALİYE YÜCEL


30 Haziran 2013 Pazar

BLACK Mİ? SİYAH MI?


Ünlü ve güzel oyuncu Beren Saat, Uğur Yücel’in yöneteceği yeni filmine başlayacak haberleri medyada yayınlanmaya başladı. Film ile ilgili “Beren Saat, yeni filminde görme ve işitme engelli birini canlandıracak” cümlesi bende hemen iki çağrışım yaptı. Birincisi Helen Keller, ikicisi Hint filmi Black… Haklıydım, çünkü haberin devamında filmin Hint yapımı Black filminin uyarlaması olacağı yazıyordu. Black de Helen Keller’ın hayat hikayesini anlatan 2005 yapımı bir Bollywood filmiydi.

Dünyaca ünlü Amerikalı pedagog Helen Keller hem görme, hem işitme ve hem de konuşma engelli biriydi. Başardıkları, örnek hayatı ve mücadelesi onu efsaneleştirdi. Black, onun hikayesini anlatıyor ve ona teşekkürle başlıyor. Helen Keller’ın hayatıyla film arasındaki en önemli fark; hayatında ailesinden bile önemli rol oynayan öğretmendi. Helen Keller’ın öğretmeni Anne Sullivan’dı. Black, filminde ise öğretmen bir erkek…

Black filminin konusuna gelince: İki yaşında bir hastalık sonucu görme, işitme ve engelli olan Michelle Mcnally (Rani Mukherjee) insanlarla iletişim kurmak istiyor, kuramıyor. Bu onu sinirli ve saldırgan yapıyordu. Bu yüzden ailesi kızlarını eğitmesi için bir öğretmen buldu. Öğretmen Debraj Sahai (Amitabh Bachchan) Michelle’in kontrolsüz davranışlarının insanlarla iletişim kurmasıyla düzeleceğine inandı ve hemen bu yönde çalışmaya başladı. Michelle okumayı, yazmayı, iletişim kurmayı, kısaca hayatı Debraj Sahai sayesinde öğrendi…


Film boyunca Michelle ve Debraj arasında yaşananlar insanı derinden etkiliyor, şaşırtıyor, düşündürüyor. Michelle Mcnally rolündeki Rani Mukherjee, Debraj Sahai rolündeki Amitabh Bachchan çok başarılılar… Michelle’in küçüklüğünü canlandıran Ayesha Kapoor ise mükemmel rol yapıyor. Kendi küçük, oyunculuğu çok büyük… Bakışları, yürüyüşü, hareketleri öylesine gerçekçi ki… Ağzınız açık kalıyor. Öyle ki bizdeki çocuk oyuncunun kim olacağını çok merak ediyorum.

Black, alıştığımız bol danslı ve şarkılı Hint filmlerinden çok farklı… Yönetmen Sanjay Leela Bhansali çok başarılı bir iş çıkarmış… Her şey çok güzel anlatılmış… Her şey yerli yerinde… Hikaye, planlar, oyunculuk, sahneler, kurgu, diyaloglar, müzikler hepsi mükemmel… Black, pek çok Hollywood filminden daha başarılı bir Bollywood filmi… İzlenmezse bir şeyler eksik kalır…

Black, hakkında yazılacak o kadar çok şey var ki... Ancak, film hakkında layık kelimeleri bulamayabilirim. Zevkle seyrettiğim ve hiçbir sahnesinde sıkılmadığım bir filmdi. İki saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Hani bir film seyredersiniz çok beğenirsiniz de arkadaş, eş, dost çevrenizde kim varsa seyretmesini tavsiye edersiniz ya, Black öyle bir film…

Şimdi Beren Saat, Michelle karakterini canlandıracak. Bu çok yerinde bir seçim… Tahmin ediyorum Beren Saat dizilerinde olduğu gibi bu filmle de gönülleri fethedecek… Black filminin her karesini beynine kazımış biri olarak Beren Saat ve Uğur Yücel’in filmini seyretmek için sabırsızlanıyorum. Ama beklentim oldukça yüksek… Çünkü yapılmışı var! Bakalım Black mı? Siyah mı?

 ALİYE YÜCEL

23 Haziran 2013 Pazar

MİMAR ŞAHANE


Geçtiğimiz hafta, evde olduğum zaman ilgiyle seyrettiğim “Evim Şahane” programının ilginç bir bölümüne rast geldim. Programın mimarı ve sunucusu Selim Bey, görme engelli bir çiftin mutfaklarını dekore edeceği için, gözleri bantlı halde çalışacağını söyledi. Böylece Selim Yuhay, bugüne kadar görmediğimiz bir çalışma örneğini ekranlara taşıdı.

Biri beş buçuk, diğeri yirmi yaşında görme yeteneğini tamamen kaybetmiş Darıcı çifti Kanal D’de yayınlanan “Evim Şahane” programına mutfaklarının yenilenmesi için başvurmuşlar… Bunun üzerine mimar Selim Bey’de onların mutfağını dekore ederken; onlarla empati kurmak, ihtiyaçlarını daha iyi anlamak ve en kullanışlı mutfağı yapmak için çalıştığı üç gün boyunca gözlerini bantlamış… Eline de görme engellilerin kullandığı beyaz bastonu almış…

Selim Yuhay, görme engelli çiftin mutfağının dekorasyonuna başlamadan önce “Darıcı çiftinin ve görme engelli insanların yaşadığı sorunları anlamak ve onların istediği gibi güvenilir bir eve sahip olmaları için bunu yapmak istedim. Ve ilk defa dekore etmeye geldiğim bir evi görmeden yapacağım ve görmeden bu evden ayrılacağım. Bunu yaparken de umarım kimseyi incitmiş olmam…” diye bir açıklama yapıyor.

Tıpkı ev sahipleri gibi Selim Bey de,  mutfağı hiç görmeden sadece elleriyle dokunarak tanıyor. Daha sonra her aşamada gözleri kapalı ve sadece dokunarak çalışıyor. Mutfağın çizimini, malzemelerin seçimini ve alımını hep gözleri bantlı halde yapıyor. Alışveriş yaparken her ayrıntıya görme engelliler açısından bakıyor. Onlar için çeşitli kolaylıklar düşünüyor…


Başarılı mimar, dekore edeceği mutfak için pek çok ayrıntıyı dikkate alıyor. Dolap kapaklarını, açık kaldığında başlarının çarpmaması için sürgülü yapıyor. Fırını küçük çocuklarının açmaması için kilitli olanından seçiyor. Evyeyi kullanım açısından en uygun yere koyuyor. Sonunda mutfağı çiftin ve küçük çocuklarının en rahat hareket edeceği şekilde tasarlıyor.

Dokunarak keşfettiği mutfağı dekore edip bitiren Selim Bey, mutfağı görme engelli çiftin kullanımına sunuyor. Her şey bittikten sonra gözlerindeki bandı çıkarıp kameraya göstererek “Kolaydı… Bakın! İşte bu kadar kolay bir evdi. Anlık… Biz bunu yapabiliyoruz. Ama ya onlar? Bu kadar kolay, görme yetilerini kazanabiliyorlar mı?” diye sorup, yaptığı çalışma için “Gördüm! Ellerimle gördüm ve gönlümle gördüm…” diyor.

Empati kurabilmek önemli… Engelli bireyin ihtiyacı olan en önemli unsur belki de empati... Kendini onun yerine koyduğunuz an her şey yolunda gider. İletişim kolaylaşmış olur. Selim Yuhay’ın da yaptığı da işte buydu… Görme engelli biri gibi davranıp, onlar gibi çevreyi algılayıp, neye ihtiyacı olduğunu tespit edip, ona göre hareket etmek… Ne kadar etkileyici, ne kadar anlamlı… İnsan seyredince “Empati böyle olur… İşte bu mimar şahane!” diyor.

ALİYE YÜCEL  

16 Haziran 2013 Pazar

ENGELSİZ TATİL


Yaz geldi. Tatiller başladı. Engellilerde tatili hak ediyor. Ediyor etmesine ama gidilecek, kalınacak tesisler engellilere göre değil. Engelli odalarının birçoğu engellilerin ihtiyacını karşılamayacak durumda… Karşılayanların da diğer alanları engellilere uygun değil. Maalesef çok az tesis engellilere kalabileceği düzenlemelere sahip…

Engelli bireylerin de herkes gibi gezmeye, yeni yerler görmeye, seyahat etmeye, tatil yapmaya ihtiyacı vardır. Engellilerde hayatın her alanında aynı şartlarda yararlanmalıdır. Turizm de bu alanlardan biridir. Bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Ülkemizin her yerinde ama özellikle de tatil yörelerinde engellilere uygun otel, motel ve pansiyonlar olmalıdır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, engellilerin daha rahat konaklayabilmesi için düzenleme yapan tesislere “Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” veriyor. Bu belgeyi almaya hak kazanan tesislerde giriş, merdivenler, odalar, yemekhaneler, havuz, tuvaletler ve banyolar gibi her alanda engelli bir kişinin tek başına özgürce tatil yapabileceği şartlar sağlanıyor.

Tesisleri engellilere göre düzenlemek zor değil… Bedensel engellilerin rahat hareket edebileceği alanları ve denize girebileceği sahilleri, işitme engelliler için işaret dili bile personeli, görme engelliler için hissedilebilir zeminleri ve ses uyarıcıları olan tesisleri hazırlamak mümkün… Ancak bu konunun yasal zorunluluklar yerine teşvik edici unsurlar sayesinde olması en doğrusu…


Engelliler için yapılacak düzenleme ve uygulamalar maliyetli olabilir. Ancak bu uzun vadede kar olarak dönebilecektir. Çünkü herkes gibi engellilerde rahat hareket ettiği ve alıştığı ortama tekrar gelmek isteyecektir. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı; kamu kuruluşlarını, yatırımcıları, işletmeleri bu yönde teşvik edici çalışmalar yapmalıdır.

Unutulmaması gereken bir gerçek daha var ki engelliler adına yapılacak her türlü düzenleme yaşlılarında hayatını kolaylaştıracaktır. Çünkü yaşlılarında birçoğu hareket zorluğu yaşayabilir. Dünyada yaşlı nüfusun arttığını düşünürsek yapılan düzenlemeler onlara içinde çok faydalıdır. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır.

“Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” alan tesisler tüm dünyada yaygınlaşan “Engelsiz Turizm” alanında önemli bir aşama kat edecektir. Bu belge ile engelli bireyler turizm hizmetlerine ulaşabilecektir. Böylece yurt dışından da engelli turistler ülkemizi tercih edebilecektir. Bu ülkemizin turizmi açısından çok önemli bir adımdır.

Tatil için gidilecek yerde rahat hareket edemeyeceğini, zorluk çekeceğini bilmek caydırıcı bir durum… Düşünün, dinlenme amacıyla tatile çıkıyorsunuz. Ama hiç rahat edemiyorsunuz. Bir daha gitmek ister misiniz? Engelli olunca bu daha da etkili oluyor. Umarım bu konuda çalışmalar gerekli çalışmalar yapılır. Engelliler için düzenlemeleri olan tesisler çoğalır ve engelliler de bavullarını rahatça hazırlar…



ALİYE YÜCEL  

19 Mayıs 2013 Pazar

DEPREM VE ENGELLİLER



“Deprem” kelimesini her duyduğumda deprem ve engellilerle ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Ama yazmak istediğim depremde engelli olan kişiler değildi. Depremde engelli olanlar başlı başına bir konu… Ele almak istediğim deprem sırasında engellilerin neler yapması gerektiğiydi. Ancak bu konu beni aşıyordu. Mutlaka bir yardım gerekiyordu. Bu yardım geçtiğimiz günlerde AHDER’den geldi.

Kısa adı AHDER olan Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği çok geniş kapsamlı çalışmalar yapan bir dernek… Birçoğumuz derneği Ahmet Mete Işıkara namı diğer Deprem Dede sayesinde biliyoruz. Ahmet Mete Işıkara, Türkiye’ye deprem gerçeğini öğretmişti ve vefat ettiği zaman AHDER Yönetim Kurulu Başkanlığını yapıyordu.

AHDER, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında deprem ve engelliler konusunun altını bir kez daha çizmiş… Yapılan çalışma tam da olması gereken gibi, yani her engel grubu ayrı ayrı ele alınmış… Bedensel, görme, işitme ve zihinsel engelliler ayrı ayrı incelenmiş… “Farklı engelli gruplarına göre deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenler” başlığı altında depremde engellilerin yapması gerekenlerle ilgili çok ayrıntılı bilgiler verilmiş…

Deprem anında herkes gibi engellilerin de bilinçli olması gerekiyor. “Deprem bu ne yapılır ki? Elden ne gelir?” dememek, elimizden gelen tedbiri almamız lazım. Hadis-i Şerif’te Peygamberimiz “Deveni sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a tevekkül et” demişler. Bu nedenle uzmanların yaptığı uyarı ve önlemlere dikkat etmeliyiz. Çünkü bunlar uzun araştırmalar ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.


Her engel gurubuna göre durum farklılık gösterse de; engelliler deprem anında daha güç durumda kalabilir ve çok daha zorlanabilir. Engelli olarak deprem anında neler yapacağımızı biliyor muyuz? Peki, deprem anında yanımızda engelli biri varsa, ona nasıl yardım edeceğimizi biliyor muyuz? Belki bazı şeyleri bilsek bile bu konuda çok bilinçli olduğumuz söylenemez.

Deprem sırasında herkesin yapması gerekenler; soğukkanlı olmak, panik yapmamak, gidebileceğimiz en güvenli bölgeye geçmek ve temel bazı hareketleri yapmaktır. Ancak engelli kişilerin çok daha farklı olarak yapması ve uyması gereken kurallar vardır. İşte AHDER yetkilileri engelli ve engelli yakınları için bu konuda eğitim amaçlı bölümler hazırlamışlar.

AHDER’in hazırladığı ‘Engelliler İçin Afet Bilinci ve Hazırlık Projesi’nin amacına ulaşması için hem engelli hem de engelli yakınlarının bunları okuyup, bilmesi gerekiyor. Aslında bunları herkes okumalı… Engelli ya da engelli yakını olmayabiliriz. Ama yanımızda ve yakınımızda engelli biri olabilir. Ona yardım etmemiz gerekebilir. Çünkü depreme nerede ve nasıl yakalanacağımızı bilemiyoruz…

AHDER’in bu konudaki çalışmalarını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:



ALİYE YÜCEL

12 Mayıs 2013 Pazar

YILIN ANNELERİ



Her yıl çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından “Yılın Annesi” seçilir. Bana göre her “engelli annesi” yılın annesi ve her “engelli anne” yılın annesidir. Biliyorum ki, engelli çocukları olan annelerin ve kendisi engelli olan annelerin bu unvanı hak etmek için çok yerinde ve önemli sebepleri var.

Bir anne eğer engelli çocuğa sahipse hayatını ona adar… Engelli çocuk büyütmek, normal bir çocuk büyütmekten çok daha fedakarlık ister. Çocuğu görmüyorsa gözü, duymuyorsa kulağı olur. Tutmayan eli ayağı olur. Diğer anneler, çocuklarını en fazla iki yaşına kadar o da zaman zaman kucağında taşır. Halbuki yürüme engelli çocuğu olan bir anne ise uzun yıllar çocuğunu kucağında, sırtında taşır. Çocuğu zihinsel engelli ise fedakarlık kat kat artar.

Engelli çocuğu olan anneler, kendi çektikleri sıkıntı, üzüntü, dışlanma, zorluk (hele de kocası duyarsızsa) gibi pek çok şeye göğüs gererler. Bu durumun psikolojik, sosyal, maddi ve manevi her türlü zorluğuna katlanırlar. Engelli çocukları uğruna mücadele ettikleri, savaştıkları birçok şey vardır. Bizlerin aklına bile gelemeyecek pek çok şey…


Gelelim engelli olup, anne olan kadınlara… Engelli kadınların yardıma muhtaç ve aciz olduğunu düşünmek yanlıştır. Anne olmak onların da en doğal hakkıdır ve onlar da anne olabilir. Tanıdığım işitme, görme ve bedensel engelli pek çok anne var. Onlar engellerine rağmen anne olup engelleri aşmışlardır.

Bir anne düşünün gözü görmüyor, bir başkasının kulağı duymuyor, bir başkası tekerlekli sandalyede; hepsi de yavrularına en iyi şekilde bakmak için çabalıyor. Gözleri görmese de, kulakları duymasa da, çocuklarıyla el ele koşmasalar da onlar da anne… Üstelik engelli anneler çocuklarını büyütürken engeli olmayan annelere göre çok daha dikkatli ve tedbirli olmak zorundadır.

Engelli oldukları için hamilelikte, doğumda ve büyütürken ne çok zorluk çekerler. Engel gruplarına göre çektikleri sıkıntılar çok farklıdır. Bedensel engelli anneler farklı, işitme engelli anneler farklı, görme engelli anneler farklı zorluklar yaşar…  Hepsinin sorumlulukları da farklıdır. Ancak en büyük korkuları çocuklarına bakıp büyütmek değil; ya çocuğum benden utanırsa, ya arkadaşlarıyla beni tanıştırmak istemezse olur.

Engelli annelerin çocukları da, engelli çocukların anneleri de kendi buldukları çözümler sayesinde büyürler ve yetişirler. Bu zorlu sınavlarda hepsinin birbirinden çok farklı ve etkileyici hikayeleri vardır. Tüm bunlardan dolayı engelli çocukların anneler ve engelli olan anneler en büyük takdiri hak etmektedir. Çünkü onlar sevgi, şefkat ve sabrın en önemli simgesidirler. Hepsi yılın annesidir…

ALİYE YÜCEL

 

14 Nisan 2013 Pazar

ÇINGIRAKLI TOP'U İZLEDİNİZ Mİ?



Çıngıraklı Top, başrollerinde İlyas Salman, Zihni Göktay, Osman Tanburacı, Burak Önal, İpek Özkök gibi oyuncuların yer aldığı, yönetmenliğini ve senaristliğini Egemen Ertürk’ün yaptığı görme engellilerin futbol macerasını anlatan bir film… Dramatik bir komedi olan Çıngıraklı Top “Hayata körü körüne atılan bir çalım” sloganıyla da dikkat çekici…

Filmin konusu şöyle: Bakanlık, engelli derneği olan Boğaz Körler Derneği’nden Engelliler Olimpiyatları’na katılmalarını ister. Çeşitli spor dalları vardır. Ancak Boğaz Körler Derneği futbolu seçer… “Görme engelliler nasıl futbol oynayabilir?” diye düşünürler. Bunun da çaresi bulunur, çıngıraklı top hazırlanır. Türkiye’nin ilk görme engelli futbol takımı kurulur ve çalışmalar başlar… Başarılı bir futbolcu olan Kerem, sakatlık geçirmiş ve futbol kariyeri bitmiştir. Düştüğü içki, kumar batağı nedeniyle başı beladadır… Kerem ve Boğaz Körler Derneği’nin yolları kesişir. Kerem, derneğin futbol takımının antrenörü olur. Dernekteki herkes buna çok sevinir.

Dernek başkanı Ahi’nin yerine geçmek isteyen ve derneği de kebapçıya çevirmek isteyen Muzo, körlerin futbol oynayamayacağını söyler… Görme engellilerin hayat mücadelesini gören Kerem’in hayata bakışı değişir ve kendini toparlamaya başlar. Üniversitede asistanlık yapan Semra, arta kalan zamanını derneğe adamıştır. Semra ile Kerem arasında bir yakınlaşma başlar… Ve maç günü de gelip çatar…



2009 yılında gösterime giren Çıngıraklı Top; engellileri konu almasa üstünde konuşulmayacak bir film… Ele alınan konu ve verdiği sosyal mesajlar güzel… Ancak film çok vasat… Filmde; görme engellilerin hayata bağlılıkları, sevgi dolu ve neşeli halleri gösterilmeye çalışılmış… Böyle orijinal bir konunun, bir engelli hikayesinin bu kadar kötü çekilmesine üzülmemek elde değil… Kadrosu ünlü oyuncularla dolu olan film keşke daha seyredilebilir olsaydı…

Maddi imkansızlıklar olabileceğini düşünüyorum. Bir filmin ne zorluklarla çekildiğini biliyorum. Emeğe saygım da sonsuz… Ama maalesef olmamış… Dağınık konular, zorlama sahneler ve diyalogları kapatan bir müzik… Ayrıca, bazı sahneler gerçek dışı... Görme engelli birini tanımışlar mı? Görmüşler mi? Gözlemlemişler mi? Bir bilene danışmışlar mı? Cevap galiba hayır… Ancak yine de fazla bir beklenti taşımadan, sadece görme engellilerinde futbol oynayabildiklerini görmek için seyredebilir.

NOT:
Görme Engelliler Futbolu:
Filme adını veren çıngıraklı top ile oynanan futbolda sporcular görme derecelerine göre sınıflandırılırlar. Hiç görmeyenler ve kısmen görenler kendi aralarında mücadele ederler. Takımlar 4 oyuncu ve görebilen bir kaleciden oluşur. Futbol topunun içerisinde zil vardır. Top hareket ederken ses çıkarır. Böylece sporcular, bu sesi duyarak futbol oynarlar…


ALİYE YÜCEL

10 Mart 2013 Pazar

FATİ İLE BİRLİKTE YÜRÜYORUZ



Engellileri ilgilendiren ama engelli olmayan bireylere hitap eden bir kampanya başladı. “Birlikte Yürüyoruz” engelli olmayan bireylere (öncelikli olarak ilk ve orta öğretim öğrencilerine) engellilerle birlikte yaşama kültürünü arttırmak amaçlı olarak başlatıldı. Türkiye Beyazay Derneği tarafından yürütülen ve 3 yıl sürmesi planlanan kampanya geçtiğimiz Kasım ayında başladı.
Kampanya öncesi ülke genelinde yapılan araştırmalarda çıkan sonuçlara göre göre; toplum olarak engelliyi tanımıyor, tanınmadığımız için anlamıyor ve anlamadığı için de doğru bakış açısına sahip olamıyoruz. Böyle olunca da birlikte yürüyemiyoruz. İşte bu kampanya ile engelliyi daha yakından tanıyacağız, aynı dili konuşacağız ve hep birlikte yürüyebileceğiz.
Birlikte Yürüyoruz kampanyasının en farklı ve ilginç yanı kampanya yüzünün “Fati” isimli bir çizgi karakter olması… Fati, elinde beyaz bastonu, gözünde siyah gözlük olan görme engelli çok sevimli bir çocuk… Karanlıkta kitap okuyabilen, top oynayan, bilgisayar kullanabilen, satranç oynayan, sorumluluk sahibi, akıllı, özgüveni yüksek, yetenekli, esprili ve cesur bir kahraman...
Neden Fati ismini aldığını sorduğumuz da Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva “Fati’nin her harfi farklı bir anlam ifade ediyor. F: Farkındalık, A: Akıl, T: Tatbikat, İ: İrticalen (İstem dışı). Fati, öğrenmenin gerçekleştiği süreçtir. Bu kavram ve aşamalar "öğrenmek" işlemidir. Zira öğrenmek davranışlardaki değişikliklerdir.” diyor. Şöyle açıklıyor:
 
F: Farkındalık: Buna, bilmediğini bilmemekten kurtulmak da diyebiliriz. İnsan bilmediğini bilirse araştırır ve doğrusunu bilmeye çalışır. Otomobil kullanmayı bilmediğimizi biliyorsak, ilk aşamayı geçeriz. Pek çok insan engelli ile ilgili doğruları bildiğini sanır ve ilk aşamayı bir türlü geçemezler!
A: Akıl: Akılla öğrenmek… Otomobili kullanmayı bilmediğimizi biliyorsak ve bilmeye çalışıyorsak, otomobili akılla kullanmayı öğretirler. Şurası vites, geri vitesi şöyle yaparsın, ileriye böyle yaparsın diye anlatılınca akılla bu işi yaparsınız. Ama öğrenme tam gerçekleşmemiştir. Zira bu kişi otomobile binse hareket ettiremez. Engellilikle ilgili olarak da böyledir. Engellilerin eğitim görebileceğini, çalışabileceğini, sosyal hayata katılması gerektiğini bilirsiniz. Ama nasıl eğitim gördüğünü veya ona bir şey öğretme konusunu bilmezsiniz.
T: Tatbikat: Bu aşamada, bilmediğinizi fark etmiş, akılla o işi yapabilir duruma gelmişsinizdir ve akılla bildiklerinizi uygulamaya geçersiniz. Otomobile oturmuş, tedirgin ve dikkatlice otomobili hareket ettirmiş, frenle durdurmayı başarmışsınızdır. Henüz vücudunuz aklınızdan habersiz bu işleri yapamaz. Engellilerle ilgili olarak da engelli biriyle eğitim görmeye başlamışsınızdır. Ya da ona eğitim veriyorsunuzdur. Ama hala kör birine işaretle, resimle anlatmaya çalışıyorsunuzdur. Beraber pikniğe gitmişsinizdir ama hala evlenmeyi aklınızın ucundan bile getirememişsinizdir. İçinizden geldiği gibi davranmıyorsunuzdur. Kızamıyor, suçlayamıyorsunuzdur…
İ: İrticalen (İstem dışı): Bu aşamada o kadar çok tatbikat yapmışsınızdır ki artık otomobili kullanırken siz farkında olmadan ayağınız gaza, debriyaja basar, eliniz vitesi değiştirir. Yanınızdaki ile sohbet bile edebilirsiniz. Engellilikle ilgili olarak da yanınızdaki engelli mi değil mi fark etmezsiniz bile. İçinizden nasıl geliyorsa öyle davranırsınız. Onun engelli olup olmadığı çok önemli değildir. Böylelikle öğrenme tamamlanmış ve davranış değişikliği gerçekleşmiş olur”.
Lokman Ayva’nın anlattıklarından anlıyoruz ki Fati, yaşadığı maceralarla pek bilinmeyen engelli dünyasına ışık tutacak… Yaptıklarıyla engellilerin yaşam tarzını öğrenmek için çocuklara olduğu kadar, yetişkinlere de yardımcı olacak… Bu kampanya ile toplum onu tanıyacak, bu sayede görme engelli bireylerin farkında olacak... Fati‘yi ve Fati ile bir engelliyi tanımak isteyen herkes pilot il olan İstanbul’un üç ilçesi Başakşehir, Esenler ve Üsküdar’da başlayan ama tüm Türkiye’ye ve hatta yurt dışına da yayılacak Birlikte Yürüyoruz kampanyasına katılabilir.
 
ALİYE YÜCEL

30 Aralık 2012 Pazar

BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞMAK




Annalisa Minetti adını duydunuz mu? Annalisa Minetti’nin çok etkileyici bir hayat hikayesi var. Yaptığı ve başardığı işler insanı şaşırtıyor. O daha küçük yaşta iken halk arasında tavuk karası denilen hastalık nedeniyle görme oranı düşüyor. 18 yaşına gelince de tamamen görmez oluyor. Ama o asla pes etmiyor ve bu engeliyle en iyi şekilde yaşıyor. O; hem güzellik yarışmasında dereceye giren bir model, hem müzik yarışmasında birinci olan bir şarkıcı, hem de madalya olan bir sporcu oluyor.
Annalisa Minetti, 1997 yılında, 20 yaşındayken İtalya Güzellik Yarışması’na katılıyor. İlk on genç kız arasına seçiliyor ve Miss Gambissime (Miss Süper Bacaklar) unvanını kazanıyor. Misstalia’da finale kalanların arasında görme engelli bir yarışmacı olduğu ortaya çıkıyor. Minetti, görmediği halde podyumda rahatlıkla dolaşmış ve seyirciler de bunu hiç anlamamış… Ne büyük bir özgüven sahibi değil mi?
Finale kaldıktan sonra görmediğini ve bunu nasıl belli etmediğini şöyle anlatmış… O, yarışmada kulağının içine bir radyo alıcısı yerleştirmiş ve sevgilisi tarafından yönlendirilmiş… O yürürken sevgilisi ne yöne gideceğini, nerede duracağını, kaç adım atacağını fısıldıyormuş… Böylece Annalisa Minetti bu komutlara uyarak podyumda hatasız olarak yürüyormuş… Bu açıklamadan sonra ülkesinin tarihinde ilk görme engelli güzellik yarışmacısı olarak çok ilgi ve destek görüyor.
 
Annalisa Minetti ayrıca küçük yaştan beri müzikle de ilgileniyor. Miss Italia’da dereceye girmesinden bir yıl sonra, 1998 yılında ülkesinin en önemli müzik festivallerinden biri olan Sarremo Müzik Festivaline katılıyor. “Senza te o con te” şarkısıyla birinci oluyor. Böylece bu konuda da yeteneği olduğunu, başarılı bir şarkıcı olduğunu ispatlıyor.
Minetti, modellik ve şarkıcılığın yani sıra spor da yapıyor. Yardım kampanyalarının yüzü oluyor. Bu arada evleniyor ve “Görme engelliyim, çocuk bakamam” demeyip, çocuk sahibi oluyor. Futbolcu eşi Gennaro Esposito ile çok mutlu bir evliliği var. Yani sadece kariyer ve başarı peşinde koşmuyor. O, aynı zamanda iyi bir eş ve anne…
Gelelim 2012 yılına… Minetti, Londra 2012 Paralimpik Oyunları’nda kadınlar 1500 metrede yarıştı. Görme engellilerin katıldığı T11 kategorisindeki koşuyu, kılavuzuyla beraber dünya rekoru kırarak tamamladı. 4:48:88’lik derecesiyle T12 kategorisinde 3. sırada yer alarak bronz madalya aldı. “Süper Bacaklar” bu kez de koşarak büyük bir başarı elde etti.
Başarıdan başarıya koşan Annalisa Minetti, bu son başarısını oğlu Fabio’ya hediye ediyor. “Her şey mümkündür. İstenildiğinde başarmanın mümkün olduğunu ispatladım. Mutluluğumu tarif etmem çok güç… Umarım gelecek nesiller için bir şey başarabilmişimdir” diyerek; engelli ve engelsiz herkese önemli bir mesaj veriyor.
 
ALİYE YÜCEL