> Engeloji

Translate

3 Temmuz 2016 Pazar

DÜNYA ŞAMPİYONU İŞİTME ENGELLİLER


İşitme Engelliler Erkek Milli Futbol Takımımız, 19 Haziran - 02 Temmuz tarihleri arasında yapılan İşitme Engelliler Dünya Şampiyonası'na katıldı ve dünya şampiyonu oldu. İtalya'nın ev sahipliği yaptığı şampiyonada 16 takım mücadele etti. Türkiye Futbol Federasyonu'nun "Türkiye Futbol Oynuyor" projesi kapsamında destek verdiği millilerimiz, 2012 yılında da dünya şampiyonu olmuştu. Böylece üst üste 2. kez şampiyonluğu elde etti. 

Erkek milli takımımız bu şampiyonaya Avrupa ve Dünya Şampiyonu unvanlarıyla katıldı. Bayan Milli takımımız ise, ilk kez bir uluslararası turnuvada mücadele etti. İşitme engellilerin futbolunda; 55 desibel ve üzerinde duyma kaybı olan oyuncular yer alıyor. Kurallar FİFA'nın belirlediği şekilde uygulanıyor. Her bir takımda 11 oyuncu yer alıyor.

İşitme engelli erkek milli takımımızın şampiyona serüveni şöyle; 19 Haziran'da başlayan şampiyonanın ilk iki maçında hem  İsveç'i ve hem de Suudi Arabistan'ı 2-1 mağlup etti. Arjantin ile 1-1 berabere kalıp grup lideri olarak çeyrek finale yükseldi. Çeyrek finalde ise Mısır ile karşılaştı. Normal süresi golsüz biten maçta uzatmalara gidildi. Uzatmalarda ise Mısır'ı 1-0 mağlup edip yarı finale çıktı.


Yarı finalde Rusya ile karşılaşan işitme engelli millilerimiz onları da 1-0 mağlup etti ve final hakkını kazandı. Finalde Almanya ile eşleşti. Türkiye, Almanya karşılaşmasının ilk yarısı golsüz bitti. Millilerimiz ikinci yarıda 77. dakikada Mehmet Sert'in golüyle 1-0 öne geçti. Ancak maç 85. dakikada Almanya'nın attığı golle 1-1 berabere tamamlandı ve uzatmalara gidildi.

Türkiye, uzatmanın 118. dakikasında Murat Şimşek'in golüyle Almanya'yı 2-1 mağlup etti. Böylece İşitme Engelliler Milli takımımız dünya şampiyonu oldu. İşitme engelli millilerimiz, 2008 yılında yine Almanya ile final oynamış ve mağlup olmuştu. Bu kez Almanya'yı mağlup ederek hem rövanşı aldı, hem de şampiyon oldu.

Millilerimizin finale kaldığını öğrendiğinde büyük bir gurur ve sevinç duydum. Bu yazıyı ay-yıldızlı millilerimiz şampiyon olmasaydı yazmayı düşünüyordum. Çünkü final maçı oynayıp kaybetselerdi bile dünya ikincisi olacaklardı. Bu da çok büyük bir başarı... Ancak maalesef bu şampiyonluktan ve bu önemli başarıdan çok az kişinin haberi var. Oysa biliyoruz ki Türkiye'de futbol çok ilgi görüyor. Şampiyonlarımızı kutluyor, engelli futbolunun da gereken ilgi ve desteği görmesini diliyorum. 


ALİYE YÜCEL

26 Haziran 2016 Pazar

HAKLI BİR İSTEK


Zaman zaman "change.org" kampanyalarıyla ilgili mailler ve katılım için imza istekleri geliyor. Bunların bazılarını biraz düşünüp öyle imzalıyorum. Bazılarını ise hiç düşünmeden... Geçen gün öyle bir mail geldi ki... "Altına imzamı atarım..." dedim! Kampanya, huzur evinde kalacak olan bir annenin isteğiydi. Kampanyanın muhatabı ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ydı. Anne, ne mi istiyordu? Engelli oğluyla beraber kalacağı bir "huzurevi"...

Kampanyayı başlatan Gevher Kara, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı Kurucu Üyesi, oğlu Taylan otizmli... Gevher Hanım, oğlu 6 aylık olunca ondaki farklılığı görmüş. Taylan, 1 yaşına gelince de tamamen içine kapanmış. Çevresini fark etmemiş, duymamış, konuşmamış... Gevher Kara, onun hem annesi, hem öğretmeni olmuş. Konuşmayı, okumayı yazmayı öğretmiş. Şimdi 43 yaşında olan Taylan kendi ihtiyaçlarını gideriyor, bazı ev işlerini yapabiliyor. Ancak yaşlanıyorlar ve ikisi evde yaşayamayacak duruma gelecekler...

Gevher Kara, öyle etkileyici cümlelerle durumunu ve isteğini anlatmıştı ki... Oğlu Taylan'la birlikte aynı huzur evinde kalmak istiyor. Oysa yasalarımız buna engel... O bir huzurevine, engelli oğlu ise bir bakımevine konacak... Kampanyayı bu nedenle başlatmış. Change.org bu kampanya için bir film de hazırlamış. Kampanyanın video filmini seyreden, mektubunu da okuyan herkes hak verecek... Anneyi haklı görmeyen bir kişi bile çıkacağını sanmıyorum.


Gevher Kara mektubuna şöyle başlıyor. "İki ayrı bedeniz ama aslında tek kişiyiz. Oğlumla bizi ayırmayın. Zihinsel engelli bir çocuk annesi olarak doğduğu günden bu yana gözümün önünden ayırmadığım, ömrümü seve seve adadığım evladımla, elden ayaktan düşüp ona bakamayacak yaşa gelince de birlikte bir huzur evine yerleşme hayali kurardım. Ben evladıma ihtiyaç duyduğu sevgiyi verirken ikimizin bakımına birinin yardım edeceği düşüncesiyle içim huzurla dolardı.

Ancak çok yakın bir tarihte öğrendim ki yasalarımız buna müsaade etmiyor! Ben normal bir huzur evine yerleştirilirken; canımdan çok sevdiğim, hayatı boyunca koruduğum ve kolladığım evladım, benden çok uzakta hiç bilmediği, anlayamayacağı bir ortama konacakmış. Kalan ömrümüzde bize verilen bir lokma ekmeğe gözyaşımızı katık ettirmeyin.

Analara, babalara, sesimi duyan sizlere sesleniyorum. Ancak sizin desteğinizle sessiz çığlığımı gerekli makamlara duyurabilirim. Biliyorum bu ülkede benim gibi birçok aile var... Devletin evlatlarımız birlikte kalabileceğimiz "huzurevlerini" hayata geçirmesi için sizlerden bir imza, sadece bir imza istiyorum... Bu ayrılığı bize yaşatmasınlar, zaten ölüm bir ayrılıktır ama ölmeden önce bizi öldürmesinler..." diye bitiriyor.

Gevher Kara isteğinde çok haklı. Kampanyanın sonucunu merakla takip ediyorum. Çünkü emsal teşkil edecek, belki pek çok anne ve babanın yüreğine su serpecek. Kampanya daha ilk günden binlerce imza attı. Başlamasından kısa bir süre sonra sonuç gelmeye başladı. Bakanın talimat verdiği ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın harekete geçtiği, aileye yardımcı olmak istedikleri haberleri yer aldı. Böyle olacağından hiç şüphem yoktu. Bu haklı istek karşısında kim kayıtsız kalabilir ki?  


ALİYE YÜCEL

19 Haziran 2016 Pazar

ENGELSİZ ÜRÜNLER


Ev aletleri hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Çünkü büyük kolaylık ve gereklilik... Ancak, bunların bazılarından görme engelliler faydalanamıyor. Oysa herkes için erişilebilirlik olmalı, görme engelliler de bunları kullanabilmeli. Düşünsenize, görme engellisiniz ve çamaşır yıkayacaksınız. Ama makinenizi çalıştıramıyorsunuz. Mutlaka birinden yardım almak zorunda kalıyorsunuz. Zor bir durum... İşlerimizi başkalarına ihtiyaç duymadan tek başına yapabilmemiz çok önemli...

Görme engelliler ev aletlerini başkasının yardımı olmadan kullanmak istiyorlar. Bu çok yerinde bir istek. Çeşitli uygulamalar sayesinde de bunu yapabilirler. Buradan yola çıkan Altınokta Körler Derneği, sosyal medyadan bir "change.org" kampanyası başlatıyor. İstekleri de görme engeliler için "ev aletlerinin erişilebilir olması"... Bu kampanyanın başlamasından bir süre sonra da Arçelik bu sese kulak veriyor ve dernekle iletişime geçiyor.

Böylece, Altınokta Körler Derneği ile Arçelik ortak bir çalışma yaparak çok güzel bir iş ortaya çıkıyorlar. Arçelik, "Engelsiz Ürünler" projesi başlatıyor. Bir ilke imza atıp, görme engellilerin yardımsız kullanabileceği ev aletleri üretiyor. Ünlü beyaz eşya üreticisi, görme engelliler için ev aletlerindeki engelleri kaldırıyor. Görme engellilerin hayatını kolaylaştırıyor. Onların da rahatlıkla kullanabileceği çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrik süpürgesi, fırın ve ütü gibi çeşitli eşyalar üretiyor.


Arçelik, bunu HomeWhiz teknolojisi ile yapıyor. HomeWhiz, akıllı cihazlarla uyumlu çalışıp, ürünler üzerinde kontrol sağlıyor. Bazıları cep telefonlarıyla yönetilebiliyor. Engelsiz ürünlerde; Braille Alfabesi yazılan kullanma panelleri, sesli ikazlar, sesli kullanım kitapçıkları var. Ürünlerin üzerinde bulunan, gösterge panelleri, düğme ve kumandalar için Braille Alfabesi ile yazılan çıkartmalar üretiliyor.

Bazı örnekler verirsek; çamaşır makinesinin kontrol paneli Braille Alfabesi ile yazılıyor. Elektrik süpürgesi toz torbası dolduğunda sesli uyarı veriyor. Buzdolabı sesli geri bildirim veriyor ve kontrol düğmesi Braille Alfabesi ile yazılıyor. Ütünün tabanına eklenen bir parça ellerin zarar görmesinin önüne geçiliyor. Bunlar kurulum sırasında veya  çağrı merkezlerine başvurarak elde edilebiliyor. Engelsiz ürünler sipariş verildiği takdirde kolayca satın alınabiliyor.

Herkes gibi görme engelliler de her türlü ürünü yardımsız kullanabilmeli... Çözümü bulunabiliyorsa engeller kalkmalı... Sosyal sorumluluk alanında çok önemli bir adım atan Arçelik, bu konuda daha pek çok çözüm üretecek gibi... Engelli kişilerin bu ihtiyacını görüp, yaptıklarıyla cevap vermesi nedeniyle Arçelik alkışı hak ediyor. Dileriz bundan böyle diğer firmalar da yaptıkları ürünlerde engellileri düşünür.



ALİYE YÜCEL

12 Haziran 2016 Pazar

SANATA DOKUNMAK


Dünyada sanat alanında çok farklı çalışmalar yapanlar var. İşte bunlardan biri de Andrew Myers. Sanatçı, farklı ve kendine has bir teknikle yaptığı resim çalışmalarıyla dikkat çekiyor. O, vidalardan mükemmel resimler yapan bir ressam. Tuval olarak kontrplak, fırça olarak da matkap kullanıyor. Üç boyutlu portreleri çok ilgi görüyor ve iyi para ediyor. Alman asıllı sanatçı California'da yaşıyor.

Andrew Myers, eserlerini şu şekilde meydana getiriyor: Önce kontrplak üzerine yapacağı portrenin eskizini çiziyor. Daha sonra matkapla delikler açıyor. Açtığı binlerce deliğe vidaları yerleştiriyor. Girintili çıkıntılı şekilde yerleştirdiği vidalar boyut kazanıyor. Daha sonra bu vidaların üzerini boyayarak görsel olarak da muhteşem bir eser ortaya çıkarıyor. Bakıldığında vidalarla hazırlandığı anlaşılmayacak kadar güzel olan portrelerini yaklaşık altı ay kadar bir sürede tamamlıyor.

George Wurtzel ise görme engelli bir ahşap ustası. Görmediği halde marangoz tezgahında öyle maharetli ki görmeniz gerekir. Kesici aletleri büyük bir ustalıkla kullanıyor. Yaşlı adam, aynı zamanda bir çok görme engelli öğrenci yetiştiriyor ve bir sanat galerisi var. George Wurtzel ile Andrew Myers'in bir araya gelme hikayesi oldukça ilginç... 


Cantor Fine Art kurusu Sam Cantor, Görme Engelliler İçin Büyülü Tepeler Kampı (The Enchanted Hills Camp For The Blind) sayesinde George Wurtzel ile tanışıyor. Onun atölyesini geziyor ve çok etkileniyor. Onun bir fotoğrafını çekiyor ve Andrew Myers'e gönderiyor. Wurtzel'den habersiz, onun bir portresini yapmasını istiyor.

Myers, bu fotoğraftan yola çıkarak görme engelli ustanın tam dört bin vidadan oluşan bir portresini yapıyor. Tablo bittikten sonra Myers, onu alıp Wurtzel'in atölyesine gidiyor. Yaşlı adama vidalarla yapılmış tabloyu hediye ediyor. Wurtzel, dokunmaya başlıyor. Portreyi inceleyen yaşlı adam elleriyle kendi yüzünü görüyor. Bu sürpriz karşısında gülümsüyor ve çok mutlu oluyor. Adamın gülümsemesi sanatçıyı çok etkiliyor. Myers, o an gören bir kişinin bile o portreye bakarak bu kadar zevk alamayacağını düşünüyor.

Cantor Fine Art, tarafından hazırlanan mini (5 dakikalık) belgeselde ikilinin (George Wurtzel ile Andrew Myers) tanışmaları, aralarında geçen diyalog ve Wurtzel'in portresine dokunmasını seyretmek çok etkileyici... İnsanın ruhuna dokunuyor. Andrew Myers, görme engellilerin dokunarak görebileceği portreler yaparak onların dünyasına resim sanatını sokuyor. Böylece sadece görmeye dayalı bir sanatın dokunarak da görülmesini sağlıyor.


ALİYE YÜCEL

5 Haziran 2016 Pazar

MODEL OLMAK


Misfit Models bir modellik ajansı... Model denilince aklınıza; kusursuz bedenler, uzun boy, güzel ve yakışıklı kişiler gelir. Misfit Models'de ise; böyle modeller yok. Bu ajansta; kısa boylu, şişman, cılız, bazı uzuvları olmayan, yüzleri alışılagelmişten farklı, dövmeli, garip saçlı, tekerlekli sandalyeli ve engelli bedenlere sahip modellerden var. Sıra dışı, uyumsuz, farklı, kendine has görünüşleri olan ve normlara uymayan modeller...

Ajansa ait internet sitesini incelediğinizde, aynı anda görmenizin asla mümkün olamayacağı farklı insan tipleriyle karşılaşıyorsunuz. Berlin'de bulunan ajansın sahibi Del Keens İngiltere'de yaşadığı zaman Ugly Models ajansına kayıtlıymış. Keens; Calvin Klein, Ranault, Levis ve Dizel gibi pek çok ünlü firma ile çalışmış. Bu konuda deneyim kazanmış. Daha sonra Berlin'e taşınınca Almanya'da çalışabileceği buna benzer bir ajans aramış. Fakat bulamamış. "Böyle bir ajansı niye ben kurmayayım..." diye düşünmüş ve Misfit Models ajansını kurmuş.

Ajans; güzellik kelimesini alışagelen algıdan farklı kabul ediyor. "Modanın size zorla kabul ettirmeye çalıştığı gibi değilseniz, iki haftalık diyetleri takmıyor, toplumca kabul edilen burun şeklini umursamıyorsanız, mükemmel bir vücuda sahip değilseniz, o zaman siz de Misfit Model olabilirsiniz" diye sesleniyor. Yaş, ırk, milliyet ayrımı gözetmeden sıra dışı bedenlere sahip herkesi ajansa davet ediyor.


Modellerin hemen hemen hepsinin (sahibi de dahil) görünüşleri nedeniyle alay edilmiş, aşağılanmış ve küçümsenmiş olduklarını tahmin etmek hiç de zor değil. Oysa şimdi hepsi özgüveni tam olan kişiler... Ajans sayesinde dış görünüşleriyle barışmışlar. Kendilerini özel hissediyorlar. Artık cesurlar ve farklılıklarını değerlendiriyorlar. Önceden dalga geçilen özellikleri şimdi aranan bir kişi olmalarını sağlıyor.

Bir gün Del Keens'e "Portföyünüzde ne tür engelliler var?" diye soruluyor. O da cevap olarak "Bilmiyorum ki... Çünkü "engelli" tam olarak ne demek ki?" diyor. Ne güzel bir cevap bu... Gerçekten de "Engel nedir?", "Engelli nedir?" sorularının cevabını kim tam olarak bilebilir ve verebilir? Bir organın olmaması yada görevini yapamaması mı kişiyi engelli yapar? Yoksa asıl engel onları engelli gören zihinlerde midir?

Ajansa kayıtlı sıra dışı modeller çeşitli reklamlarda oynuyor ve oldukça başarılılar. Dikkat ve ilgi çekiyorlar. Akılda kalıyorlar. Ancak, umarım bu modellere hep kötü roller verilmez. Devamlı kötüyü canlandırmazlar. Çünkü biliyoruz ki; masallarda ve filmlerde iyiler hep güzel... Kötüler ise hep çirkin ve kusurludur. Dileriz bu modellere verilen iyi ve başarılı roller çocukluktan beri bize öğretilen bu algıyı da yıkar. Böylece engelli ve kusurlu olan kişilerin de iyi ve başarılı olabileceği fikri yaygınlaşır.

                                                                                              
ALİYE YÜCEL

29 Mayıs 2016 Pazar

ANLAMLI PASLAŞMA


Futbolun en çok sevilen ve izlenen spor dalı olduğunu biliyoruz. Her yaştan, her kesimden fanatiği var. Futbol sevgisi engel de tanımıyor. İşte Tottenham Hotspur Kulübü bunu çok iyi bildiği için, bedensel engelli küçük bir futbolseveri sahasına konuk etmiş. Tottenham Kulübü İngiltere Premier Lig'inde mücadele ediyor. Kulüp; minik Marshall Jansen'i, futbolcularla birlikte sahaya çıkararak onun en büyük hayalini gerçekleştirmiş... 

8 yaşındaki Marshall Jansen fanatik bir Tottenham taraftarı... Geçtiğimiz günlerde takımının Southampton'la karşılaştığı maçın devre arasında onlarla birlikte White Hart Lane'a çıkıyor. Marshall, üzerine de 10 numaralı "Kane" formasını giymiş. Sahada oyuncularla birlikte ısınıyor. Yıldız futbolcularla paslaşıyor. Marshall Jansen'i hayranı olduğu futbolculara pas atarken görmeye değer! O anlarda öylesine mutlu ki...

Marshall Jansen, bir yaşında menenjit hastalığı geçirmiş. Bu nedeniyle kol ve bacaklarını kaybetmiş. Protez bacaklarla yürüyor, koşuyor. Hatta futbol oynuyor. Minik Marshall Jansen'in bacaklarının olmaması onun futbol sevgisini asla engelleyememiş. Futbol aşkı öyle belli ki, insana geleceğin ampute futbol oyuncularından biri olabileceğini düşündürüyor. Kim bilir gün gelir o da hayranı olduğu futbolcular gibi yıldız bir sporcu olur.


 White Hart Lane, Tottenham Hotspur takımının stadı... Stat, 36,310 kişilik kapasiteye sahip... Engelli çocuğun bu kadar kalabalık karşısına çıkması muhteşem bir durum. Bütün futbolseverler çocuğu büyük bir ilgiyle seyrediyor. Ayakta alkışlıyor. Hatta bazı seyircilerin gözlerinden yaşlar dökülüyor ve duygusal anlar yaşanıyor. Tottenham Kulübü engelli bir çocuğa büyük bir jest yaparak, çok anlamlı bir iş başarıyor. Böylece küçük Marshall belki de hayatının en mutlu günlerden birini yaşıyor. Çünkü, çok sevdiği futbolcularla ve takımının sahasında...

Bizde de zaman zaman bazı engelli çocukların hayranı olduğu futbolcularla bir araya geldiği ve onların büyük sevinç yaşadığı haberleri görüyoruz. Ancak, Tottenham Kulübü'nün bunu sahasında ve bir karşılaşma esnasında yapması daha fazla kişiye ulaşması açısından çok daha etkili... Keşke büyük kulüplerimizden biri de böyle uygulama yapsa... Galatasaray, Beşiktaş veya Fenerbahçe kulüpleri de engelli bir çocuğu sahalarına konuk alsa ve böylece onları mutlu etse...


ALİYE YÜCEL

22 Mayıs 2016 Pazar

CEMİL MERİÇ VE GELEN ÖDÜL


Engelli yazar, engelli ve kitap, engelli ve edebiyat denildiğinde ilk aklıma gelen isim Cemil Meriç'tir. Hep onunla ilgili bir şeyler yazmak istedim. Her defasında "Onu nasıl anlatabilirim ki, benim cümlelerime sığar mı? Ne yazsam az kalır..." dedim ve yazmaktan çekindim. Kelime ustasını kelimelerle anlatmak benim için çok zordu. Geçen hafta onun adının verildiği bir ödül aldım. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 7.'si verilen Cemil Meriç Engel Tanımayan Başarı Ödülü'nü... Bu ödüller her yıl; müzik, sanat, teknoloji, edebiyat ve spor gibi çeşitli dallarda başarı gösteren üç kişiye veriliyor. Benim ödülüm de edebiyat alanında oldu.

Cemil Meriç'in hayatı ve eserleri hakkında detaylı bilgi pek çok yerde bulunabilir. Burada kısaca bahsedeceğim. Yazar, çevirmen ve düşünür olan Hüseyin Cemil Meriç 1916 yılında Reyhanlı'da doğdu. 1987 yılında İstanbul'da vefat etti. Dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji alanında araştırmalar yapmış, yazılar yazmıştır. Büyük düşünce adamı Cemil Meriç'in eser ve tercümeleriyle edebiyatımızda çok büyük yeri vardır. 38 yaşında görme yetisini tamamen kaybetmiştir. Eserlerinden bazıları şunlardır: Bu Ülke, Işık Doğudan Gelir, Umrandan Uygarlığa, Jurnal 1-2, Kırk Ambar 1-2, Mağaradakiler, Kültürden İrfana...

"Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplar..." diyen Cemil Meriç tüm parasını kitaplara yatırıyormuş. Tam 11.000 ciltlik bir kütüphaneye sahip olduğunu biliyoruz. Elindeki kitaba yüzünü iyice yaklaştırdığı bir fotoğrafı vardır. O hep gözümün önüne gelir.

Yıllar önce kızı Prof. Dr. Ümit Meriç ile tanışmıştım. Cemil Meriç'in kitap sevgisini bilsem de kızının anlatımından bir kez daha anladım. Günden güne görme oranının azalmasına rağmen okumayı hiç bırakmamış. Kitaptaki harfleri daha iyi görebilsin diye sandalyesini tavandaki ışığın altına koyuyor ve okumaya devam ediyormuş. Görme yetisini tamamen kaybettiğinde ise kitapları kızı Ümit Hanım'a okutmuş. Yıllarca pek çok eseri kızının ağzından dinlemiş. Tamamen görmediği zamanlarda, geceleri kitaplığından sevdiği kitapları alıp ellerini satırlarında gezdirerek ağladığını öğrendiğimde çok etkilenmiştim.

Cemil Meriç, telif eserlerinin çoğunu görme yeteneğini tamamen kaybettikten sonra vermiştir. O herkesin, her kesimin kabul ettiği çok değerli bir entelektüeldir. Cumhuriyet döneminin en önemli aydınlarındandır. Şüphesiz ismi çok bilinen bir düşünür ve yazardır Cemil Meriç. Pek çok yere ismi de verilmektedir. Değeri biliniyor. Ancak kitaplarının yeterince okunmadığını düşünüyorum. Oysa kitaplarının mutlaka okunması ve anlaşılması gerekiyor.
   
İçinde bulunduğun engelli çalışmalarında örnek isimleri ele almamız gerektiğinde mutlaka Cemil Meriç'e yer verilmesi isterdim. Çok ayrı bir yeri var benim için... Büyük bir hayranlık... Cemil Meriç'in doğumunun 100. yılında onun adıyla bir ödül almak çok mutluluk verici... Hem de onun alanında edebiyatta... Bu nedenle, bu ödülü bana layık gören başta Kocaeli Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.

ALİYE YÜCEL