> Engeloji : 2018

Translate

30 Aralık 2018 Pazar

2018 BİTERKEN...


Yeni bir yıla giriyoruz. Herkes gelecek yıl için beklentiler içinde... 2019 yılında herkes sağlık, mutluluk, başarı ve hayatında güzel gelişmeler olsun istiyor. Ben de bunlara ilave olarak yeni yılda engellilerin ve engellilik sorunlarının çözülmesini diliyorum. Çünkü, istatistiklere göre Türkiye nüfusunun % 10'u engelli. Bu hiç de küçümsenecek bir rakam değil.

2019 yılı geldi. Ancak engellilerin sorunları hala devam ediyor. Eğitim, istihdam, mimari engeller ve engellilere yönelik yanlış bakış açısı gibi bir çok şey... Hangisini sayalım? Say say bitmiyor. Oysa engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olamaz, olmamalı... İşte bu yüzden bir an önce bazı şeylerin değişmesi gerekiyor.

Engellilerin de herkes gibi eşit haklara sahip olması için her alanda ve el birliği ile bir şeyler yapılmalı... Bir an önce engellilerin sorunlarına kesin çözümler getirilmesi, engelli haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması gerekiyor. Tüm bunlar yapılmalı, sözde kalmamalı... Çünkü, bütün bunlar zor ve imkansız olan şeyler değil.



Engellilerin hayat şartlarını iyileştirilmesi konusunda güzel gelişmeler de olmuyor değil. Ancak engellilere olan yanlış bakış açısı bir türlü değişmiyor. Bu ön yargı maalesef her kesimde var. İşte öncelikle bu bakışın artık ortadan kalkması gerekiyor. Engelliye ön yargısız, acımadan ve küçümsemeden yaklaşılmalı... Yapılan bu iletişim yanlışı engelliler için en büyük engel...

Engelliyi engeli değil; engeli nedeniyle istenmemesi, küçümsenmesi, işe yaramaz görülmesi olumsuz yönde etkiliyor. Yani görünürde engel olan engel, zorlayan engeli değil! İstenmemek, küçümsenmek ve sevgiden mahrum kalmak çok daha zor geliyor. Ayrıca; sakat, aciz, kör, topal, dilsiz, kambur gibi sıfatlarla yaklaşmak en büyük yanlış...

Engelliler için herkes bir şeyler yapabilir. Engelli park alanlarına park etmemek gibi, engelli rampalarının önlerini kapatmamak gibi, ön yargı ile yaklaşmamak gibi,  engellilere acımamak gibi, onları küçümsememek gibi... Böylelikle belki bazı şeyler değişebilir. Engeller ortadan kalkabilir. 2019 yılında engelli farkındalığının artması ve engellerin kalkması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL

23 Aralık 2018 Pazar

GÖRMÜYORSAN KAN VEREMEZSİN!



Medyada 3,5 yaşındaki Öykü Arin Yazıcı'nın haberlerini görmüşsünüzdür. Minik Öykü'ye Dokuz Eylül Üniversitesi'nde nadir görülen Juvenil Miyelomonositik Lösemi (JMML) teşhisi konmuştu ve ilik aranıyordu. Bunun için kampanyalar başlatıldı. Hala da devam ediyor. İnşallah uygun ilik bulunur. Görme engelli Yusuf Ak da Öykü'ye kan vermek istiyor ve bunun için Kızılay'ın kan bağışı noktasına gidiyor. Ancak görme engelli olduğu ve yanında bir yakını olmadığı için ondan kan alınmıyor.

27 yaşındaki Yusuf Ak, "Çok yerde ayrımcılığa maruz kaldım ancak böylesini ilk kez yaşadım" diyerek üzüntüsünü anlatıyor. Genç adam "Öykü Arin için kan vermek amacıyla kan bağışı noktasına gittim. Bana yanımda yakınımın olması ve onun şahitliği gerektiği söylendi. Yaşanan bu olay beni çok üzdü. Ağlamaklı oldum. Mevzuatta böyle bir şey yok. Bu; ben, benim gibi engellilere yapılmış büyük bir haksızlık..." diye devam ediyor. Ayrıca; Kızılay'dan da kendisinden özür dilemesini istiyor.

Bu konu ile ilgilenen İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel ise bunun kabul edilemez olduğunu ve Yusuf Ak'ın uğradığı bu haksızlığın takipçisi olacaklarını söyleyerek "Bu aşamadan sonra Kızılay Bölge Müdürlüğü ile bağlantıya geçip, yaşanan olayın sebebini öğrenecek ve kurumsal olarak olayın takipçisi olacağız. Biz mağduriyetin ortadan kaldırılması açısından üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız" diyor.


Bu durum karşısında şaşırmamak elde değil. Bu belki oradaki kan alan bir görevlinin hatası... Onun hatasını  tüm kuruma mal etmek doğru olmayabilir. Ama bu tür yerlerde çalışan kişilerin bu konularda daha bilinçli olması gerekmiyor mu? Görmüyor diye bir kişiden kan alınmaz mı? Yusuf Ak, bir okulda memurluk yapan yetişkin bir kişi neden kan veremesin? Görmemek kan vermeye engel olan bir şey mi? Gerçekten inanılmaz bir tutum.

Haberi okuyunca aklıma Türkiye Beyazay Derneği'nin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü için yaptığı kampanya geldi. Dernek, Türkiye genelinde "Kan Vermeye 'Engel' Yok!" kampanyası başlattı. Engelliler ve engelli yakınları kan bağışında bulundular.  Kampanyadaki amaç, kan bağışında toplumsal farkındalık yaratmak, kan vermenin engel tanımadığını, sağlığı uygun herkesin rahatlıkla kan verebileceğini göstermekti. Tam da bu kampanyanın üzerine görme engelli birinden kan alınmaması çok garip geldi.

Kızılay'dan yetkili bir kişi Yusuf Ak'tan özür diledi mi ya da diler mi? Bunları bilemiyoruz. Ancak görmemek, işitmemek yada yürüyememek kan vermeye asla  engel olamaz. Bunu çok iyi biliyoruz. Artık bu ayrımcılıktan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Engellileri de herkes gibi  görmek gerekiyor. Engelin hiç bir şeye engel olmadığını bilmek gerekiyor. Engelli ve engelsiz herkes eşit olduğunu kabul etmek gerekiyor.


ALİYE YÜCEL

16 Aralık 2018 Pazar

İNCİ'NİN KİTABI



Ekranların sevilen yüzü ve benim canım arkadaşım İnci Ertuğrul'un ilk kitabı çıktı. İlk diyorum çünkü devamı gelecek buna inanıyorum. İnci, kitabının çıktığını bana söylediğinde kendi kitabım çıkmış gibi sevindim. Yazdıklarını da çok merak ettim. "Sessizliğe Konuşanlar, Sessizliğe Susanlar" isimli kitabı imzalı olarak elime geçti. Büyük bir merak ve heyecanla okudum. Her ne kadar onu tanısam da yazdıklarından İnci Ertuğrul'u daha iyi tanıyacaktım. Öyle de oldu. Bilmediğim bazı yönlerini de öğrenmiş oldum.

TGRT'nin bana kazandırdığı en güzel dostlardan biridir İnci. Onu görenler ne kadar güzel olduğunu biliyor. Ancak onu tanıyanlar yüreğinin de ne kadar güzel olduğunu çok iyi bilirler. Ekranda yaptığı programlarında ilginç hikayelere şahit olan İnci Ertuğrul'un bunlardan etkilenmemesi ve bunları kağıda dökmemesi mümkün değildi. Bunu tahmin etmek hiç de zor değil. Bir gün yazacağını biliyordum.

Her okuduğum kitabı bloguma yazamıyorum. Yazdıklarım malum; engelli, engellilik ve engelli farkındalığı konusunda... İnci'nin kitabında çok etkileyici engelli hikayeleri var. Onların her cümlesini, her kelimesini farklı bir merakla okudum. Onlardan ortak bir duygu yakalamak için... Görme, işitme, bedensel ve zihinsel engelli kişilerin yaşadıkları vardı. Altı çizilecek cümlelerle dolu bu hikayeler çok tanıdık geldi. TGRT'den sonra engellilerle ilgili bir projede İnci'yle beraber çalışmak kısmet olmuştu. Engelli duyarlılığını iyi bildiğim için o hikayelerdeki farkındalık beni bir başka etkiledi.


İnci, duygu ve düşüncelerini anlatmaktan öte gözlemlerini de çok etkili bir biçimde aktarmış, bu da empati yeteneğini bize gösteriyor. Sessizliğe Konuşanlar, Sessizliğe Susanlar'da öyle hikayeler var ki gerçek olduğunu bilmek insanın içini acıtıyor ve çok üzüyor. Bir kısmını ekranda gördüğüm konuların hikayesini okumak ilginç geldi. Bazı konular hakkında bilgim vardı. Bazıları hakkında da bilmediğim yönleri gördüm. Ne çok tanıdık duygu ve düşünce vardı. Bazen gözyaşlarımı zor tuttum. Bazen de tutamadım.

İnci Ertuğrul kitabının arka kapağında: "Birlikte ağlamaktan fazlasını yapalım diye anlatıyorum size isimsiz kadınların hikayelerini. Onları tanıyalım, anlayalım diye. "Biz" diye başladığımız cümlelerin devamında, hakkında ahkam kestiğimiz isimsiz kadınların yaşamlarındaki farklılıkları görebilelim diye. Kendi kararlarını alıp uygulayabilen, ayaklarının üstünde durabilen, birey olan kadınların sayısı artsın diye..." diyerek bizlere sesleniyor.

İnci'nin kadınları anlatması tesadüf değil. Hayatının her döneminde kadınları dinlemiş, kitap bu doğal süreç içinde ortaya çıkmış gibi... Sanki her kadının hayatından öğreneceği çok şey var da hepsiyle konuşmak istemiş gibi... Bunu okurken anlıyorsunuz. Anlattıklarının ayrıntılarını merak ediyorsunuz. Sanki bitmesin ve daha uzun olsun istiyorsunuz. Bu da hikayelere bir gizem katıyor. Ve her hikaye bir roman olabilir diye düşündürüyor. Yazdığı hikayeler arasında kendi hikayeleri de var. Ne kadar da içtenlikle anlatmış kendini ve yaşadıklarını... Okuduğun bir kitabın yazarını tanımak, sevdiğin birinin kitabını okumak çok güzel.

ALİYE YÜCEL

9 Aralık 2018 Pazar

3 ARALIK'IN ARDINDAN



Birleşmiş Milletler, 1992 yılında aldığı bir kararla 3 Aralık gününü Uluslararası Engelliler Günü (International Day of Disabled Persons) olarak ilan etti. Bu karardan sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu 5 Mart 1993 tarihli ve 1993/29 sayılı bildiri ile üye ülkelerce 3 Aralık gününün tanınmasını istedi. Böylece ilk kez 1993 yılı 3 Aralık günü "Uluslararası Engelliler Günü" olarak anıldı ve kutlandı.

Geçtiğimiz pazartesi günü 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ydü. Dünyada ve Türkiye'de engellilerin hatırlandığı ve engelli sorunlarının ele alındığı gün... Bu yıl 3 Aralık'ta da yine öyle oldu. Engelliler konusunda dikkat çekmek ve duyarlılığı sağlamak için çeşitli etkinlikler düzenlendi. Medyada bu konu ile ilgili çeşitli haberler yapıldı. Sosyal medyada bugüne ait paylaşımlar yapıldı. Engellilerin hayat şartlarını iyileştirme için yapılanlardan bahsedildi.

Tüm dünya, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ne önem veriyor. Ama maalesef engellilerin sıkıntıları hala devam ediyor. Eğitim, mimari engeller, istihdam, engellilere yönelik yanlış bakış... Hangisini sayalım... Bu nedenle 3 Aralık Dünya Engelliler Günü için söylenen sahte dilekler çok yersiz geliyor. Bir şeyler değişmeli... En önemlisi de engellilere olan yanlış bakış değişmeli... Bu değişmediği sürece bugünün bir anlamı yok.


Engellileri bir tek gün hatırlamak, bir tek gün onların sorunlarını görmek ve sorunlara çözüm yolları bulmak yeterli olabilir mi? Engellilerde herkes gibi eşit haklara sahip olmalıdır. Engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olamaz. Toplumumuz ve yetkililer engellilerin sorunlarına karşı ilgisiz ve duyarsız kalmamalıdır. Bu nedenle her alanda ve el birliği ile bir şeyler yapılmalıdır.

3 Aralık günü için: "Herkes bir engelli adayıdır...", "Bizler de birer potansiyel engelli adayıyız..." gibi cümleler kurmak çok yanlış... Ancak maalesef ki bu yanlış hala devam ediyor. Bu bana çok şaşırtıcı geliyor. Engellilere olan duyarlılık "Ben de bir gün engelli olursam..." düşüncesiyle olabilir mi? Nasıl kadın haklarını savunmak için kadın olmak, hayvan haklarını savunmak için hayvan gerekmiyorsa; engelli haklarını savunmak için de engelli olacağımızı düşünmemeliyiz.

Dünya Engelliler Günü'nün amacı, engellilerin topluma kazandırılması, engellilerin sorunlarına çözüm bulmak, engelli haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması olsa da hep sözde kalıyor. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nün ardından söylenecek çok şey var... 3 Aralık engellileri fark etme günü olmalı. Empati kurup, dünyaya onlar gibi bakma günü olmalı. Hep beraber engelleri kaldırma günü olmalı . Ama artık bunlar sözde kalmamalı...

ALİYE YÜCEL

2 Aralık 2018 Pazar

KAN VERMEYE ENGEL YOK



Yarın 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. 3 Aralık günü ülkemizde çeşitli kurum ve kuruluşlarda etkinlikler düzenleniyor.  Bu etkinlikler günün anlamı nedeniyle engelli, engellilik ve engelli farkındalığı üzerine oluyor. Türkiye Beyazay Derneği ise bu yıl 3 Aralık günü farklı bir etkinliğe imza atıyor. "Kan Vermeye 'Engel' Yok!" kampanyası ile  engelliler ve engelli yakınları kan bağışında bulunacaklar.

Bir sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Beyazay Derneği, 1988 yılından bu yana engelli ve engellilik konusunda önemli çalışmalar yapıyor. Yurt içi ve yurt dışı şubeleriyle başta engellilerin eğitimi ve istihdamı olmak üzere toplumsal farkındalık çalışmaları yürüten Türkiye Beyazay Derneği 3 Aralık Dünya Engelliler Günü etkinlikleri çerçevesinde yurt genelinde kan bağışı kampanyası başlatacak.

Kan bağışı kampanyası ile ilgili olarak Genel Başkan Nejla Sümer "Kan Vermeye 'Engel' Yok! sloganı ile başlattığımız kampanyamızda yurt genelinde 80 şubemizdeki engelli ve engelli yakınlarımız ile toplu kan bağışında bulunacağız. Bu kampanyadaki amaç, kan bağışında toplumsal farkındalık yaratmak, kan vermenin engel tanımadığını, sağlığı uygun herkesin rahatlıkla kan verebileceğini kamuoyu ile paylaşmaktır..." diyor.


Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Nejla Sümer, kan bağışının hayati önemine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam ediyor "Kızılay'ın verilerine göre ülkemizde her 4 saniyede bir ünite kana ihtiyaç var. Her bir kan bağışı üç kişinin hayatını kurtarabilir. Böylesine insani ve ulvi bir olayda engellilerin de desteğinin olması önemlidir."

Türkiye Beyazay Derneği, kampanya ile ilgili olarak yaptıkları afişte "3 Aralık Dünya Engelliler Günü saat 11:00 de Beyazay ailesi olarak Türkiye genelinde kan veriyoruz. Sen de bize katıl 3 kişiye can ver!" diyorlar. İrtibat olarak da  yurt içindeki bütün Türkiye Beyazay Derneği şubelerini gösteriyorlar. Verebilecek durumda olan bütün üyelerini Beyazay - Kızılay işbirliği ile eş zamanlı kan bağışı yapmak üzere davet ediyorlar.

Kan vermenin önemini söylemeye gerek var mı? Kan demek can demek... Bu hayati sıvıyı elde etmenin bir tek yolu var. O da kan bağışı... Başka yolu yok. Kan bağışlamakla hayat kurtarıyoruz. Bu yüzden Türkiye Beyazay Derneği'nin kan bağısı için kampanya yapması çok değerli. Umarım gereken ilgi gösterilir ve engelliler için önemli olan bu günde sadece engelli farkındalığı değil de farklı bir farkındalık adımı da atılmış olur.

ALİYE YÜCEL

25 Kasım 2018 Pazar

ENGELLİ MEMUR ALIMI



Engelli memur alımı ilanı için tercihler büyük bir merakla bekleniyordu. Sonunda beklenen açıklama geldi. Başvurular yakında başlıyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, 2 bin 504 engelli alım ilanı için tercihlerin 29 Kasım 2018 Perşembe günü başlayacağını ve 7 Aralık 2018 Cuma gününe kadar da devam edeceğini açıkladı.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, kurumların talepleri doğrultusunda; İlköğretim düzeyinde 198, Ortaöğretim düzeyinde 534, Ön lisans düzeyinde 773, Lisans düzeyinde ise 999 olmak üzere, toplam 2 bin 504 kişilik bir kadronun ataması yapılmak üzere Devlet Personel Başkanlığı'na bildirildiğini açıkladı.

Tercih kılavuzunun Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı'na gönderildiğini açıklayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk, adayların "2016 - EKPSS" veya "2018 - EKPSS" sonuçları ile "2016 - Kura" veya "2018 - Kura" kayıtlarına göre tercih işlemlerini www.osym.gov.tr internet adresi üzerinden yapabileceklerini belirtti.
  
Engelli memurlar için yapılan sınav ilk kez 2012 yılında Özürlü Memur Seçme Sınavı (ÖMSS) adıyla yapılmıştı. Biliyoruz ki yıllarca, “Özürlü mü?” yoksa “Engeli mi?” diye iki kavram üzerinde tartışmalar oldu. Sonra "özürlü" yerine "engelli" doğru kabul edildi. Böylece isimler de değişti. Özürlü Memur Seçme Sınavı (ÖMSS) da Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) oldu.


Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS);  ilköğretim, ortaöğretim, ön lisans, lisans eğitimi düzeyindeki engellilerin katıldığı merkezi sınav sistemidir. Sınav engel grupları ve eğitim durumlarına göre yapılır. Sonuçlarına göre engelliler; devlet memuru ile kamu kurum ve kuruşlarına işçi olarak atanırlar.

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na doğuştan veya sonradan, bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yetenekleri bakımından özür oranının % 40 veya üzerinde olduğunu sağlık kurulu raporuyla belgeleyen herkes girebilir. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na girmek için yaş sınırı da yoktur. İstekleri halinde engellilere engel grubuna uygun refakatçi temin edilebilir.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk bu konu ile ilgili olarak "Engelli kardeşlerimizi kamuda istihdam ederek hayatlarını kolaylaştırmaya, umutlarını güçlendirmeye, heyecanlarına ortak olmaya devam edeceğiz..." diye açıklama yaptı. Bakanımızın yaptığı bu açıklama çok değerli... Çünkü, engellilerin iş bulması ve istihdamı çok daha güç oluyor.

Bu başvuru sonucunda 2 bin 504 engelli arkadaşımız istihdam edilecek, bir iş sahibi olacak. Hem de kamu kurum ve kuruluşlarında… Keşke daha fazla kontenjan olsaydı. Ama buna da şükür diyelim. Dileriz arkadaşlarımız personel tercihlerini dikkatli ve doğru yaparlar. Hem kamu kurumlarının ihtiyacı olduğu alanlara, hem de kendi eğitimine, yeteneğine ve engeline uygun bir kadroya atanırlar. Bol şanslar...
                                                           
ALİYE YÜCEL

18 Kasım 2018 Pazar

GEREKLİ BİR İSTİFA



Bulgaristan'da fakirlik, hayat pahalılığı ve yapılan zamlar nedeniyle hükümet aleyhine çeşitli protestolar yapılıyor. Engelli çocuğu olan yüzlerce anne de çocuklarına sağlanan sosyal hakların iyileştirilmesi için gösteri yaptılar. Bu gösteri sırasında, engelli çocukların ailelerine yönelik sözleri nedeniyle sert tepkiler gösterilen Başbakan Yardımcısı Valeri Simeonov istifa etti. Başbakan Boyko Borisov da  kendisinin görevi bırakmayacağını belirterek onun istifasını kabul etti. İstifa etme sebebinin engelli çocuklar ve anneleri için söylediği sözler olması ilginç...

Bulgaristan Başbakan Yardımcısı, parlamentonun önünde engelli çocuklarıyla birlikte onlara daha iyi bir hayat için gösteri yapan anneleri "shrill kadın" yani "cırtlak cırtlak bağıran kadınlar" olarak nitelendiriyor. Valeri Simeonov "Bağırıp, çağıran kadınlar, toplayın sözde hasta çocuklarınızı ve onları maymun gibi sokaklarda dolaştırmayın" diyor. Sözde hasta olan çocuklarını spekülasyon amacı ile kullandıklarını ima ediyor. Onlara ve engelli çocuklarına hakaret ediyor. Simeonov'un söylediklerine bir bakın!

Bu sözleri üzerine de Bulgaristan'da 150'den fazla örgüt ve dernek Başbakan Yardımcısı Valeri Simeonov istifasını istiyor. Büyük tepki alan Bulgaristan Başbakan Yardımcısı "Hükümette daha fazla gerginliğe yol açmak istemiyorum. Toplumda gerilime sebep olmak istemiyorum" demiş ve istifasını vermiş. Başbakan Yardımcısı, kararının şahsi olduğunu hükümetin otoritesini zedeleyen bir medya kampanyasının olduğunu söylemiş...


Haberi okuyunca insan inanamıyor. Diyelim ki hükümet aleyhine yapılan bu protestolar için bir takım şeyler söyleyecek, bir açıklama yapacak. Bu sözler mi söylenir? Anlaşılan ne diyeceğini bilememiş. Bir şeyler söylemek istemiş bu cümleleri kurmuş! Annelere ayrı hakaret, engelli çocuklara ayrı hakaret.. Bilinçaltı bu şekilde çünkü... Engellileri böyle görüyor, böyle düşünüyor ve böyle söylüyor. Zihniyetini de açıkça belli ediyor.

İnsanlar, kelimeler ağzından çıkmadan önce iyice düşünmeli... Herkes için bu böyle olmalı... Ama özellikle de yetkililerin ağzından çıkanların kulaklarının duyması gerekiyor. Yapacaklarıyla engellilere faydalı olacak konumdaki biri engellileri böyle tanımlasın. Olacak iş değil. Bu büyük bir gaf. Engellilik konusunda duyarlılığı olmayan ve oradaki kişilerle empati yapamayan birinin bu konumda olması çok acı.

İstifa etmiş etmesine de acaba söylediklerini düşünüp, biraz utandı mı? "Ben ne yaptım, bu sözler söylenir mi?" diyerek pişman oldu mu? Yoksa gelen tepkiler üzerine "Artık bu makamda durmamalıyım" dedi ve istifa mı etti? Bunu tam olarak bilemiyoruz. Ama bu sözleri söyleyecek bir zihniyeti taşıdığına göre pişman olmaktan çok, tepkiler yüzünden istifa etmiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir zihniyet taşıyan kişilerin önemli makamlarda olmaması gerekiyor. Eğer böyle şeyler söylüyorsa da istifa etmeli...

ALİYE YÜCEL

11 Kasım 2018 Pazar

GÖNÜLLERİMİZİN ŞAMPİYONU



2018 Dünya Ampute Futbol Şampiyonası 24 Ekim - 5 Kasım tarihleri arasında Meksika'nın San Juan de los Lagos şehrinde yapıldı. Bu şampiyona Dünya Ampute Futbol Federasyonu (WAFF) tarafından düzenleniyor. Ampute Futbol Milli Takımımız şampiyonluğu kıl payı kaçırarak dünya ikincisi oldu. Bilmeyenler için; Ampute Futbol (Engelli Futbolu); bacaklarından biri olmayan sporcuların koltuk değneği (kanadyen) kullanarak oynadığı bir engelli sporudur.

Ampute futbolun diğer futboldan farklı ve kendine özgü bazı kurallar var. Takım, 6 oyuncu ve 1 kaleciden oluşur. Kaleciler tek kolludur. Karşılaşmalar, 25’şer dakikalık 2 devreden oluşur. Devre araları 10 dakikadır. Taç atışı ayakla yapılır. Ofsayt yoktur. Oyuncular değneğiyle topu atamaz. Oyuncuların kesik uzuvlarıyla topa dokunmaları da yasaktır. Oyuncu değişikliğinde sınır yoktur. Her iki takımında mola hakkı vardır.

Dünya Ampute Futbol Şampiyonası'nda A, B,C,D,E ve F olmak üzere 6 grup yer aldı. Milli takımımız ABD, Kenya, Liberya ile birlikte F grubundaydı. Ampute Futbol Milli Takımımız gurubunu yenilginiz lider olarak tamamladı. İkinci turda İrlanda'yı geçti. Çeyrek final maçında son dünya şampiyonu Rusya ile karşılaştı. Rusya'yı 5-1 yendi. Böylece yarı finale yükselen milli takımımız yarı  finalde ev sahibi Meksika ile oynadı. Bu maçı da 4-0 kazandı. Diğer yarı final maçı Brezilya ile Angola arasında oynandı. Maçı Brezilya'yı yenen Angola kazandı.


Böylece finaldeki rakibimiz Angola oldu. Maçın normal süresinde eşitlik bozulmadı. Maç penaltı atışlarına kaldı. Milli takımımız penaltılarda 5-4 Angola'ya yenildi. Takımımız Ampute Futbol Dünya Kupası’nda şampiyonluğu kaçırdı ve dünya ikincisi oldu. Ay-yıldızlı millilerimiz ikinci olsalar da gerçekten çok güzel performans gösterdiler. Maçları çok başarılı geçti. Böylece de kendi branşında dünyanın sayılı takımları arasında yer aldılar.

Spor engelliler için büyük önem taşıyor. Ancak ampute futbola sadece bir spor karşılaşması olarak da bakmamak gerekiyor. Futbolcularda bedensel eksikliğin; sosyal hayatın içinde olmaya engel teşkil etmediğini görüyoruz. Engelli sporculardan, her türlü şartlarda hayata bağlanmak gerektiği anlıyoruz. Ayrıca; bir engelli olarak, sporcu kimliği kazanmak ve bu kimlikle uluslararası bir başarı elde etmenin de önemi var.

Futbolun çok büyük ilgi gördüğü ülkemizde ampute futbolun bilinmemesi ve ilginin az olması üzücü bir durumdu. Ampute Milli Takımımız daha önce de önemli başarılar yakaladığı halde medyada yeteri kadar yer almaması gerçekten garipti. Neyse ki artık bu durum ortadan kalktı. Milli takımımız gereken ilgiyi gördü. Pek çok haberi yapıldı. Duymayan kalmadı. Her yerden tebrikler geldi. Ödüller verildi. Ampute Futbol Milli Takımımız gönüllerimizin şampiyonu oldu.

ALİYE YÜCEL


4 Kasım 2018 Pazar

OTİZMLİ MÜZİK DEHASI ÜNİVERSİTEDE



Raci Demir, otizmli bir genç... Aynı zamanda bir müzik dehası... Raci, özel yetenek sınavının ikinci aşamasında DEÜ Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü'ne kabul edilmiyor. Ancak babası İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Demir onun için bir hukuk mücadelesi başlatıyor. 23 Ekim 2017 tarihinde başlattıkları bu mücadeleyi kazandılar. Raci şimdi üniversitede okuyabilecek...

Hukuk mücadelesini kazanan Raci'nin babası Prof. Dr. Cengiz Demir konuyla ilgili olarak "Raci, DEÜ Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü özel yetenek sınavına girmişti. İkinci aşamada elenmişti, ben de notunu sormuştum ama söylememişlerdi. Dava açtık. İzmir 6. İdare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararı verince Raci'nin okula kaydı alındı ve bütün derslerden başarılı oldu..." diyor. Sonra da "Üniversiteye giriş zor ama okuma süreci kolay oldu" diye ilave ediyor.

Geçtiğimiz yıl zihinsel engelli öğrencilerin Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) en az 100 puan almaları şartı ile özel yetenek sınavı ile üniversiteye girebilecekleri kararı alındı. Bu karara göre de özel yetenek sınavı ile öğrenci alan bölümler engelliler için ayrı bir sınav yapacaklardı. Bedensel, görme ve işitme engelli kişiler bir şekilde yüksek öğretim yapabiliyor ve üniversiteye girebiliyordu. Ancak zihinsel engelliler bundan mahrumdu. Böylece onlar da yüksek öğretim imkanına sahip oldular.


Engelli öğrencilerin kapsamı da oldukça genişti. Otizmli adaylar da engelli sağlık kurulu raporları ve YGS'de 100 ve üstünde puan aldıklarında özel yetenek sınavlarına katılabiliyordu. Raci de bu haktan yararlanarak özel yetenek sınavına katılmış... O, gerçek bir müzik dehası... Notalarına bile bakmadan pek çok parçayı; keman, piyano, çello ve akordiyon gibi müzik aletlerini çalabiliyor. Masaya vurulan bir kalemin çıkardığı sesin bile notasını söylüyor. California Üniversitesi'nin Perfect Pitch sınavından tam puana yakın bir puan alıyor. Bu yeteneği ile yüksek öğretimi hak etmiyor mu?

Şunu biliyoruz ki, zihinsel bir takım problemleri olsa da bazı kişiler gerçekten olağanüstü bir yeteneğe sahip olabiliyor. Bazı zihinsel farklılıklar insanlara özel yetenek katabiliyor. Tarihe damga vurmuş pek çok kişinin topluma garip gelen, sıra dışı farklılıkları vardı. Örneğin; Albert Einstein'in otizm spektrum bozukluğu, Issaac Newton'un Asperger sendromlu ve Steve Jobs'un disleksi  olduğunu biliyoruz. Bu örnekleri arttırabiliriz. Bu nedenle bu gibi kişilerin tespit edilmesi ve eğitim görmesi çok büyük kazanç...

Yükseköğretim Genel Kurulu'nun zihinsel engelliler öğrencilerin YGS'de en az 100 puan almaları şartı ile özel yetenek sınavı ile üniversiteye girebilecekleri karar ile ilgili bir yazı yazmış. "Umarız farklı özelliklere sahip ama yetenekli kişiler ortaya çıkar. Belki bu kişilerin üniversite eğitimine kazandırılması zor olabilir. Belki de sayıları çok azdır. Ama bir kişi bile verilen bu haktan yararlansa yetmez mi? Kim bilir belki de bir gün bu haktan yararlanan bir kişinin başarı hikayesini buraya yazarım" demiştim. İşte Raci Demir, bunlardan biri...

ALİYE YÜCEL

28 Ekim 2018 Pazar

BLOGUM 7 YAŞINDA



Blogumu tam 7 yıl önce bir ekim günü yazmaya başlamıştım. Bir kaç yıldır her ekim ayının başında bu konuyu yazıyor, "Blogumun doğum günü..." diyordum. Bu yıl "Artık yazmayayım. 10 yıl olunca hala da yazıyorsam o zaman yazarım" dedim. Dedim demesine ama dayanamadım. Yılda bir kere bir haftayı da bloguma ayırmalıyım. Bloga başlarken yıllarca yazacağımı, beğenileceğini ve ciddi bir okuyucu kitlesine ulaşacağımı düşünemezdim.

Anlar, saatler, günler, haftalar, aylar ve yıllar geçti. Aksatmadan her hafta yazdım. Her pazar mutlaka bir yazı yayınladım. Bu güne kadar da 360'ün üstünde post oldu. Günde 100 ile 800 kişi bloguma giriyor. Ayda 5 bin civarında görüntülenme oluyor. Bu da beni mutlu ediyor. Toplam sayfa görüntülenme sayısı da 360 bini buldu. Bu konuda mütevazı olamayacağım. Blogum içerik olarak başarılı...

Engeloji, malum temasal bir blog. Sadece engelli ve engellilik hakkında yazıyorum. Engelli  farkındalığı meydana getirmek istiyorum. Blogumu en çok engeli olmayanların okumasını istiyorum. Okuyup anlasınlar, nasıl engellediklerini görsünler istiyorum. Bir gün biri okur ve engellileri yanlış tanıdığını anlar diye yazıyorum. Engelliliğin yanlış bilinmesi, engellilerin yanlış tanınması beni bu konuda yazmaya zorluyor.


Bloguma bir konu bulmak için araştırma yapmayı seviyorum. Bu konuda yazacağım bir şeyler var diye düşünmek ve bir yazı ortaya koymak beni mutlu ediyor. Ancak bazen zaman konu seçememek ya da zaman yetersizliğinden yazmayayım dediğim zamanlar olmadı değil. Ama bir ihmal edersem bir daha yazmak istemeyebilirim, diye endişeleniyorum. Bu nedenle bir görev disiplini yazmaya devam ettim.

Engelli ve engellilik hakkında araştırma yapanlar mutlaka bloguma rast geliyor. Çünkü 7 yıl boyunca engelli ve engellilik konusunda çok farklı konular yazdım. Farklı farklı konularla hep engelliyi ve engelliliği anlattım. Bazen gündemdeki konular ilgili olarak bloguma ilgi artıyor. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası, Mucize filminin televizyon kanallarında yayınlanması gibi...

Hep yazıyor ve söylüyorum. Yazılarımın beğenilmesini mutlaka isterim. Ama asıl isteğim engelliyi doğru tanımlayıp bir farkındalık ortaya koymak. Yazılarım hakkında yapılan güzel eleştiriler beni mutlu ediyor. Anlaşılmak çok güzel şey... Bu 7 yıl boyunca okuyan, takip eden, beğenen, paylaşan, eleştiren, yorum yazan, ziyaret edenlere, herkese, arkadaşlarıma ve aileme çok teşekkür ediyorum.                                                                                                                                                                            
ALİYE YÜCEL    

21 Ekim 2018 Pazar

ALTIN PROTEZLİ GELİN



Günümüzde engelli kişilerin de modellik yapabileceğini kanıtlayan modeller var. Bunlardan biri de Rebekah Marine. En iyi "Biyonik Model" olarak bilinen Marine'in sağ kolu dirseğinin altından itibaren yok. Böyle doğmuş. Piyasadaki en gelişmiş protez kolu kullanıyor. Onun protezi robotik, ileri bir teknolojinin ürünü. Sinir sistemi veya beyin dalgaları yerine iç ve dış kol hareketlerini algılayan iki sensör yardımıyla çalışıyor. Protez kolunu akıllı telefonu sayesinde kontrol edebiliyor. Bu sayede parmaklarını hareket ettiriyor ve bir şeyler tutabiliyor. İşte bu nedenle ona Biyonik Model deniyor.

Marine, küçük yaşlarında kolu nedeniyle içine kapalı biriymiş. Kolunu saklayan ve kapatan bol kollu kıyafetler giyiyormuş. Ancak, bir taraftan model olmak istiyor ve bunu hayalini kuruyormuş. Bu nedenle bazı başvurularda bulunmuş ama hep olumsuz cevaplar almış. Kendisine bu alanda asla çalışmayacağı söylenmiş. Nedeni olarak da tahmin edeceğiniz gibi kolunun olmadığı belirtilmiş... Ancak o bu hayalinden asla vazgeçmemiş... Bütün ön yargılara ve her şeye meydan okumuş...

Azmi sonucunda 20'li yaşlarında moda alanda çalışmalara başlamış. Rebekah Marine, kolu sayesinde farklı olduğu için akılda kalmış ve çok kısa zamanda tanınmış. Medyada çok yer almaya başlamış. Ünü hızla yayılan Biyonik Model'in; Time, Cosmopolitan, Daily News, People Magazine gibi pek çok ünlü basında haberleri yer almış. Çeşitli moda haftalarında podyuma çıkmış. Tommy Hilfiger, Dove gibi ünlü markaların etkinliklerine katılmış... Kısacası Rebekah Marine, engelli modellerin en tanınmışlarından biri...


Biyonik Model, yaptığı konuşmalarda engellilere motivasyon olması için yaşadıklarını anlatıyor. "Ben çocukken Google ya da Facebook yoktu. Dolayısıyla bir engelli olarak ayakkabılarımı nasıl bağlayabileceğim ya da gömleğimi nasıl ilikleyebileceğim gibi bir takım bilgilere ulaşacağım kaynak da yoktu. Hepsini kendim öğrenmek zorundayım. 16 yaşına gelene kadar saçımı nasıl atkuyruğu yapacağımı öğrenemedim" diyerek her engellinin hayatında çeşitli zorluklar yaşadığına dikkat çekiyor.

Moda sektöründe çalışan Rebekah Marine, bu konudaki önemli bir eksikliği görmüş. Engelliler için özel, uyarlanabilir kıyafetler üretilmesi için çalışmalara katılıyor. Bu konu ile ilgili olarak: "Engellilere uyarlanabilir kıyafet konusu çok önemli. Neden bunu daha önce yapmadık?" diyor. Fermuar ve düğme yerine mıknatıslı, etek ve kol boyu ayarlanabilen, kolayca giyilip çıkarılabilen tasarımların gösterildiği bir defileye de kendisi gibi engelli modellerle birlikte katılmış... 

Rebekah Marine, kusursuz görünümlü modellerden farklı olduğu için sadece model değil aynı zamanda bir rol model de oluyor. Küçük yaşlarında ve genç kızlık çağlarında kolundan dolayı toplum içine çıkmaktan çekinen, kameralardan kaçan bir kızken, şimdi çok ünlü bir model. Biyonik Model, bu yıl nisan ayında evlendi. Şimdi hamile bir çocuğu olacak. Evlenirken de koluna altından bir protez taktı. Protezi parıl parıl parlıyordu. Protezini kamufle etmek yerine daha da dikkat çekici bir hale getirmiş. Özgüvene bakar mısınız? Ne büyük bir meydan okuma değil mi?
                                                                           
ALİYE YÜCEL                                                

14 Ekim 2018 Pazar

FATURA ÇAĞLA ŞİKEL'E KESİLDİ



Geçtiğimiz günlerde ünlü manken ve sunucu Çağla Şikel hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Sebebi de oldukça ilginç... Engellilere hakaret içeren sözler kullandığı için... Ağrı İl Engelliler Meclisi ve Doğubayazıt Yaşama Sevinci Engelliler Derneği Başkanı Oktay Topçi, Fox TV'de yayınlanan "Çağla ile Yeni Bir Gün" isimli programda "engellilere yönelik hakaret içerikli sözler kullandığı" iddiasıyla Çağla Şikel hakkında Doğubayazıt Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayet dilekçesi verdi.

Oktay Topçi, bu şikayet ile ilgili "Kendisi Türkiye'ye mal olmuş birisi. Şimdi biz toplumda engellilerin psikolojisini düzeltmeye çalışırken Çağla Hanım'ın çıkıp da programında engellilere yönelik 'körler, sağırlar birbirini ağırlar' sözlerini kullanması gerçekten bizi çok rahatsız etti. Engellilerin engelini ön plana çıkarmak, bunları kullanmak gerçekten çok yanlış ve rahatsız edici..." diyerek savcılığa dilekçe verdiklerini ve Çağla Şikel'den özür dilemesini istediklerini açıkladı.

Ancak şikayet konusu "Körler, sağırlar birbirini ağırlar" sözü Çağla Şikel'e ait bir söz değil ki... Her gün, her programda buna benzer öyle çok söz kullanılıyor ki. Bu yazıyı yazarken arada televizyona bakıyordum TV 8'de O Ses Türkiye programında Acun Ilıcalı da "Körler, sağırlar birbirini ağırlar" dedi. Merak ediyorum. Bakalım bu nedenle Acun Ilıcalı'ya da suç duyurusunda bulunan olacak mı? Bu tür sözler için suç duyurusunda bulunmaya kalkarsak şikayet etmediğimiz hiç kimse kalmaz.


Sonuçta herkes kullanıyor ama fatura Çağla Şikel'e kesildi. Sanırım şikayetçi olan dernek bunu bu konuya dikkat çekmek yaptı. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Amaç eğer buysa amaçlarına ulaştıklarını belirteyim. Çünkü bu şikayet çok dikkat çekti. Bir çok medyada haberleri yapıldı. Engelliler alanında başarılı çalışmaları olan Hürriyet yazarı sevgili Ayşe Baykal da bu konudaki görüşlerini yazdı. Yazısında kitabım Engeloji'den de alıntılar vardı.
 
Açıkçası engelli farkındalığı konusunda hassas olduğum ve bu konuda yazdığım halde bundan çok rahatsız olmadım. Evet söylenmese iyi ama, halk arasında çok kullanılan bir söz... Çağla Şikel'in ağız alışkanlığıyla söylediği belli... Ben bu kalıplaşmış söz ve deyimlerden ziyade engellilere bakış açışından dolayı söylenen cümlelerden rahatsızım. Normal insanların (!) engellileri;  acıma ya da küçümseme unsuru olarak gördüğü için söylediği sözlerden... Örneğin; Hande Yener'e "Hayatınızda biri var mı? Sevgiliniz var mı? " diye sorulduğunda "Sakat mıyım? Kör müyüm? Topal mıyım? Tabi ki sevgilim var..." diye cevap vermesi gibi...

Engellilerin trajik bir yaşam sürdüğü, normal bir hayat sürdürmediklerine dair bir ön yargı var. Hande Yener gibi bazı kişiler de engellileri acıma ve küçümseme unsuru olarak görüyor. İşte bu bakış açısı, düşünce ve değerlendirme ile söylenen sözler de gün geliyor atasözü ve deyim oluyor. Atasözleri ve deyimler toplumun; inanç, kültür, duygu ve düşünce yapısını yansıtıyor. Önce bu bakış açısı değişmeli ki dilimizden bu sözler uzaklaşsın. Yoksa bu sözleri daha çok duyacağız.

ALİYE YÜCEL

7 Ekim 2018 Pazar

VESTEL ENGELLERİ SEVGİYE DÖNÜŞTÜRÜYOR



Sosyal sorumluluk projeleri çok önem taşıyor. Şirketler; çocuklar, hayvanlar, engelliler ve doğa gibi farklı konularla ilgili projeler üretiyor. Vestel Şirketler Grubu da çok önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza attı. "Vestel Engelleri Sevgiye Dönüştürüyor" projesiyle, kullanım ömrünü tamamlamış ürünlerin parçalarından "engelli hayvanlar için yürüteç" tasarladı. Firma tarafından yapılan açıklamada bu projenin Vestel ve Manisa Büyükşehir Belediyesi iş birliği ile gerçekleştirildiği belirtildi.

Engelli hayvanlar için yürüteç projesiyle ilgili olarak Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan: "Vestel olarak insanlar için üretiyor ama üretim yaparken yaşadığımız çevreyi göz ardı etmiyoruz. Ürünlerimiz ve üretim süreçlerimizde çevreye zarar vermemeyi çok önemsiyoruz. Arkadaşlarımızın geri dönüşüme ayrılan Vestel ürünlerinden elde ettikleri malzemeler ile tasarladıkları yürüteçler, hayvan dostlarımızı yeniden hayata kazandırıp onlara can oluyor..." diye açıklama yaptı.

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün ise felçli hayvanlar için bakım yeri yaptıklarını söyleyip: "Trafik kazası, silahlı yaralanma ya da insan eliyle oluşan yaralanmalardan dolayı zarar görmüş olan hayvan dostlarımıza adeta bir umut olan bu güzel projeyi tasarlayan, hayata geçiren ve ön ayak olan herkesten Allah razı olsun diyorum.  Manisa'nın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hem şahsım adına, hem hemşehrilerim adına bu güzel projeye öncülük eden herkese teşekkür ediyorum" diyor.


Şirketten edinilen bilgiye göre, kullanım ömrünü tamamlamış ürünlerin parçalarından hazırlanan bu yürüteçler ilk önce Manisa Hayvan Barınağı'ndaki acımak ve engelli hayvanlara uygulanıyor. Bu hizmet daha sonra Türkiye'deki belediyelere bağlı bütün resmi barınaklarda yaşayan engelli hayvanlara götürülecek. Böylelikle engelli hayvanlara, sürünmeden yaşama imkanı sunulacak. Eğer bu yürüteçler olmasa acı çekecek, bir süre sonra ölecek hayvanlar böylece hayata dönecek.

Çeşitli şekilde kaza geçiren ve felç olan insanlar için yürüteç, protez gibi cihazlar yapılıyor ve bunlarla yürüyebiliyorlar. Sonuçta insanların başına gelen kazalar hayvanların da başına gelebiliyor. İnsanlar derdini anlatıp bir çözüm yolu bulabiliyor. Hayvanlar ise bunlardan yoksun kalıyor. Bu imkanlardan insanlar faydalanıyorsa, hayvanlar da faydalanmalı... Kazada bacağını kaybetmiş, felç olmuş hayvanlar takılan bu yürüteçlerle yürüyüp ve hayatlarına devam edebilmeli...

Eğer  yürüteçler olmasa, pek çok hayvanın bir köşede ölüme terk edileceğini unutmayalım! Engelleri yüzünden hayatlarını sürdüremeyen hayvanlar için hazırlanmış yürüteçler sayesinde hayvanlar uyutulmadan, sürünmeden, acı çekmeden yürüyebilecek ve hayatlarını sürdürecekler. Pek çok hayvanın acı sonla bitecek hikayesi Vestel sayesinde devam edecek. Bu nedenle Vestel'in bu projesi çok anlamlı...

ALİYE YÜCEL