> Engeloji

Translate

8 Nisan 2018 Pazar

ANNE VE KIZININ GÜCÜ



Amerika'nın Kuzey Carolina eyaletinde yaşayan Natalie ve Mark Weaver çiftinin üç çocukları var. İlk çocukları Sophia; yüzünde, ellerinde ve ayaklarında deformasyon olduğu halde dünyaya gelmiş. Sophia, daha bir yaşında iken nörolojik bir hastalık olan "Rett Sendromu" teşhisi konulmuş... Şimdi dokuz yaşında olan küçük kız doğduğundan bu yana tam 22 kez ameliyat geçirmiş... Yürüyemiyor, konuşamıyor, bir tüp yardımıyla besleniyor. Ailesiyle, çıkardığı sesler ve göz teması yardımıyla iletişim kuruyor.

Rett Sendromu; X kromozomunun üzerinde bulunan MECP2 geninin kusurlu olmasından dolayı meydana geliyor. Sendromu, ilk kez Dr. Andreas Rett tanımlamış. Özellikle kız çocuklarında görülüyor. Çünkü, bu hastalığı yakalanan erkek ceninler doğmadan ölüyor. Rett sendromlu çocuklar;  bir, bir buçuk yaşına kadar normal ve normale yakın gelişim gösteriyorlar. Sonra duraklama ve gerileme sürecine giriyorlar. El becerileri ve konuşma yetenekleri kayboluyor. Rett Sendromu olan çocuklarda; denge bozukluğu, yürümede zorlanma, solunum güçlüğü, bel kemiği eğriliği gibi pek çok etkiler görülüyor.

Ailesi, Sophia'nın yüzündeki deformasyon nedeniyle söylenenler yüzünden çok incindiği için onu tam 7 yıl boyunca gizlemişler. Sonra anne Natalie, hayatın bu şekilde süremeyeceğini anladığı için kızını ortaya çıkarmış. Bunun üzerine sosyal medyada pek çok kişi Sophia'ya hakarete varan sözler sarf etmeye başlamışlar. Hiç doğmaması gerektiğini, ölmesi gerektiğini yazıyorlarmış... Natalie ise, kızı ve onun gibi olan çocuklara gösterilen; nefret, zorbalık, alay, küçümseme gibi tavırlara karşı çıkmaya ve savaşmaya karar vermiş.


Sosyal medyadaki paylaşımlarla mücadele etmeye çalışan Natalie, bir gün kürtajla ilgili bir paylaşım görmüş. Bu bardağı taşıran son damla olmuş... Kürtajı öven bir paylaşımda Sophia'nın fotoğrafı kullanılmış... Natalie, bunun üzerine twitter hesabını şikayet etmiş ancak mesaj silinmemiş. Buna çok sinirlenen Natalie Weaver, Rett sendromlu kızı Sophia için yapılan hakarete dayanamayıp bir savaş açmış. Medyanın da gücünü kullanarak bir hareket başlatmış.

Natalie, gücü sayesinde bu savaşı kazanmış. Bu paylaşımı yapan tweet silinmiş, yazan kişinin hesabı askıya alınmış... Twitter yetkilileri Natalie Weaver'den özür bile dilemişler. Bunun üzerine Twitter; artık engelli kişilere karşı kırıcı, tehditkar ve nefret içerikli söylemlerin de yasaklar arasına girdiğini açıklamış. Ayrıca; dil, din, ırk, cinsiyet ve yönelim gibi doğrudan hedef alınması yasak olan kategorilere "engel" seçeneği de eklenmiş... Natalie'nin kızını korumak için verdiği bu zafer bütün engellilerin yararına olmuş...

Engelli haklarının savunucusu Natalie, kızı ve diğer engellilerin hakları için savaşmaya devam edecek... Sophia, bakıma muhtaç ve zor bir hayat yaşasa da oldukça mutlu bir çocuk... Annesi, babası ve iki küçük kardeşi onu çok seviyor. Annesi onun mükemmel olduğunun düşünüyor. Natalie kızı için: "Tanıdığım en güçlü insan..." diyor. Mutlaka öyle olmalı, çünkü hayatta baş etmesi gereken çok şey var. Sosyal hayata katıldığında olumsuz bakışları işte bu gücü ve özgüveni sayesinde aşacak...

ALİYE YÜCEL

1 Nisan 2018 Pazar

BENİM GİBİ EMOJİ



Emojiler artık olmazsa olmazımız. Ne hissettiğimizi, ne yaptığımızı artık onlarla ifade ediyoruz. Onlarsız iletişim olmuyor. Bazen sözün yetmediği yerde, bazen de yazmak istemediğimizde onları kullanıyoruz. WhatsApp, facebook, twitter, instagram, ne kullanırsak kullanalım mutlaka onlara başvuruyoruz. 2000'e yakın emoji var. Emojiyi ilk olarak Japon Shigetaka Kurita bulmuş. İlk olarak 1998 yılında kullanılmış. Emojinin anlamına gelince; "Moji" karakter demek, "E" de görsel anlamını taşıyor.

Pek çok şey için emoji var ama engellileri anlatan yok. Bunca emoji arasında bir tek emoji var. O da tekerlekli sandalye sembolü. Bu sembol bütün engellileri ve engel gruplarını kapsamıyor. Bunu fark eden Apple, engellileri temsil eden 13 adet emojiyi yayına almak istemiş ve bunun için Unicode Consortium'a  (Evrensel Kod Konsorsiyumu) başvurmuş... Unicode Consortium, evrensel kod standardının geliştirilmesi, genişletilmesi, kullanımını yaygınlaştırılmasını ve yazının modern yazılım ortamında sunulmasını amaçlayan bir kuruluş... Kuruluşta Apple'dan başka Google, Microsoft, Adobe, Facebook, Twitter gibi isimlerde yer alıyor.

Apple tarafından istenilen emoji setinde görme, işitme ve bedensel engellileri temsil eden emojiler bulunuyor. 13 farklı emoji arasında; rehber köpek, işitme cihazı, akülü tekerlekli sandalyede bulunan biri, manüel tekerlekli sandalyede bulunan biri, beyaz bastonla yürüyen görme engelli, protez kol ve protez bacak gibi farklı emoji var. Üstelik bunlar erkek kadın seçenekleri ve renk tonlarıyla birlikte 45 farklı seçeneğe ulaşıyor.

Apple bu isteğinin nedeni için: "Engelli bireyleri daha iyi temsil etmek için emoji eklemesini yapmak istiyoruz. Şu anda bulunan emojiler bir çok seçenek sunuyor, ancak bu seçenekler engelli kişilerin deneyimlerini temsil etmeyebilir..." diyor. Ayrıca "Bu tüm olası engellerin tam bir listesi değil. Fakat önerimiz kabul edildiği takdirde benzeri bir çok emojiyi sağlayacağız..." diye açıklamada bulunuyor.

Teknoloji herkes için erişilebilir olmalı ve her türlü bireysel ihtiyaca hizmet etmeli düşüncesinden yola çıkan Apple, bu emojileri önermeden önce Amerikan Görme Engelliler Konseyi, Serebral Palsy Vakfı ve Ulusal İşitme Engelliler Derneği gibi oluşumlardan yardım almış. Apple, engelliler için emoji arayan ilk kuruluş değil. Scope, 2016 yılında engelliler için 18 farklı karakter bulmuş, ancak bunlar Unicode Consortium klavyesinin parçası olmadığı için kullanılamamış...

Emojiler için değerlendirme yapacak olan komitenin önümüzdeki ay toplanacağı belirtilmiş. Engelliler için önerilen emojiler onaylanırsa da hemen kullanamayacağız. Çünkü,  2018 yılı için kullanılacak emoji listesi tamamlanmış, engellileri anlatan emojileri ancak 2019 yılından sonra yazılım platformlarında görebileceğiz. Farklı engel çeşitlerinin emojilere yansıması dikkati çekecek, farkındalığı da arttıracaktır. Engellilerin de kendileri gibi emojileri görmeleri ilginç olacak. Madem her şeyi kapsıyor, herkes için var. Bizim için de olmalı... Benim gibi de olmalı...


ALİYE YÜCEL

25 Mart 2018 Pazar

SESLİ ADIMLAR'IN SESİ DUYULSUN


Tahmin ediyoruz ki görme ve işitme engellilere mekanların çoğu karmaşık gelir. İşte Türk Telekom'un görme ve işitme engelliler için geliştirdiği Sesli Adımlar uygulaması bu sorunu çözüyor. Uygulama ile; mekan haritaları, radyo sinyalleri ve çeşitli navigasyon özelliklerinin hepsi bir arada kullanılabiliyor. Kapalı alanlarda keşif ve yönlendirme hizmeti veriyor. Böylece bu mekan karmaşıklığı ortadan kalkıyor. Kısaca; Sesli Adımlar görme ve işitme engellilere özel iç mekan navigasyonu diyebiliriz.

Sesli Adımlar, dünyada ilk kez Türkiye'de ve Türk Telekom Boni A.Ş. işbirliği ile geliştirilmiştir. Uygulama operatörden bağımsız olarak bütün kullanıcılara hizmet ediyor. Kapalı Alanlarda Navigasyon, Sesli Kontrol, Hızlı Erişim Seçenekleri ve Erişebilirlik bölümleri bulunuyor. Şimdilik 8 ülke ve 20 şehirde kullanılabiliyor. 30 binden fazla kişi tarafından indirildi. 200 binin üzerinde de kullanıldı. Uygulama ile 2 milyon metre kare alan ile görme ve işitme engellilere erişim sağlandı.

Sesli Adımlar'ın nasıl çalıştığını merak edenler için; uygulama" Şu an neredeyim, etrafımda ne var?" ve "Şuraya nasıl gidebilirim?" gibi iki temel soruya cevap vererek çalışıyor. Uygulama; alışveriş merkezleri, havaalanları, hastaneler, üniversiteler, okullar, belediyeler, resmi devler daireleri, konferans salonları, müzeler ve camiler gibi her türlü kapalı mekanda kullanılabiliyor. Uygulama sayesinde her türlü kapalı alan ulaşılabilir ve güvenli hale geliyor.


Sesli Adımlar, 2014 yılında görme engellilere akıllı telefonlar üzerinden sesli yönlendirme yapmak amacıyla başlatıldı. Daha sonra 2017 yılında da basit ikonlarla işitme engellilere hizmet vermeye başladı. Böylece görme ve işitme engelli kişilerin karmaşık yapılarda yardım almadan hareket etmeleri daha kolay bir hale geldi. Görme ve işitme engellilerde uygulama sayesinde sosyal hayatın içinde daha çok yer almaya başladılar.

Sesli Adımlar, Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde ücretsiz hizmet veriyordu. Şimdi, bunlara yenileri eklendi. Türk Telekom bu konu ile ilgili olarak; Sesli Adımlar'ın kapsayıcılığını arttırma hedefiyle gerçekleştirilen çok dilli altyapı çalışmaları esnasında uygulamanın İngilizce, Almanca ve Arapça konuşan ülkelerde yaygınlığının daha çok olduğu gözlendiğini belirtiyor. Bu veriden yola çıkarak Sesli Adımlar'ın kullanılabildiği dillere Arapça ve Almanca'yı da ekliyorlar. Uygulamayı kullananlar dil seçimlerini otomatik olarak yapabiliyorlar.

Görme ve işitme engelli birilerini bazı kapalı mekanlarda özgürce yürürken görürseniz bu Sesli Adımlar sayesinde olabilir. Umarız bu uygulamanın kapsamı daha da genişler. Uygulamayı kullanmayan mekan ve işletme sahipleri Sesli Adımlar için başvururlar. Oralarda da Sesli Adımlar uygulaması yapılır. Yeni uygulama alanları ile kapsamı genişletilir. Böylece engelli dostu mekanlar artar. Görme ve işitme engelliler de özgürce her yerde dolaşabilirler.

ALİYE YÜCEL 

18 Mart 2018 Pazar

BİR ÖLÜMÜN ARDINDAN



Ünlü İngiliz evrenbilimci ve fizik profesörü Stephen Hawking 76 yaşında hayatını kaybetti. 1942 yılında doğan Hawking, 21 yaşında ALS (motor nöron) hastalığına yakalanmıştı. Ünlü fizikçi, ALS sebebiyle elli yıldan fazla vücudunu yönetemeden, hareket edemeden ve konuşamadan hayatını sürdürdü. İletişimini ve  konuşmasını makineye bağlı olarak gerçekleştirdi. Hawking, bir yazılım sayesinde konuşuyor, yazıyor ve kendisini ifade ediyordu.

ALS açık adıyla Amyotrofik Lateral Skleroz, merkezi sinir sisteminde, omurilik ve beyin sapı bölgesinde motor sinir hücrelerinin (nöronlar) kaybı ile ortaya çıkıyor. ALS, sinir sistemini felç ediyor. Bu nedenle kaslarda güçsüzlük başlıyor. Kasların zayıflığı önce ellerde başlıyor. Sonra sıra bacaklara, ağza ve dile kadar geliyor. En sonunda da tüm vücut etkileniyor. Ancak, ALS sinir sistemini felç etse de beynin zihinsel faaliyetlerine zarar vermiyor.

Hawking bir röportajında "8 Ocak 1942'de Galileo'nun 300. ölüm yıldönümünde doğdum. Fakat, tahminimce iki bin diğer bebek de benimle aynı gün doğdu. Onların astronomiye merak sarıp sarmadığını bilemiyorum. Ayaklarınıza değil, gökyüzüne bakın... Gördüğünüz şeylerin mantığı anlamaya çalışın. Evren'in neden ver olduğunu düşünün. Meraklı olun..." diyordu. Ne ilginçtir ki kadere bakın. Ölümü de ünlü fizikçi Albert Einstein'ın doğum günü olan 14 Mart gününe denk geldi. Stephen Hawking, Einstein'den sonra en büyük dahi olarak kabul ediliyordu.


Ünlü fizikçi yaptığı çok önemli bilimsel çalışmalar dışında söyledikleriyle de hep dikkat çekiyordu. Ben onun engellilik kavramıyla ilgili söylediklerini çok önemsiyorum. O , "Engelli bir bireyseniz, büyük ihtimalle bu sizin suçunuz değildir. Fakat insanlardan acıma beklemenin ya da dünyayı suçlamanın bir yararı da yoktur. Olumlu bir tavır takınmalı ve içinde bulunduğunuz durumu en iyiye döndürmeyi bilmelisin. Fiziksel bir engeliniz varsa, bunu psikolojik bir engele dönüştürmeyin. Bana göre, fiziksel engelli biri, kendisine fazla engel teşvik etmeyecek fiziksel aktivitelere yönelmeli..." demiştir.

Kendisiyle ilgili "Benim engellerim, çalışma alanım olan teorik fizikte bana büyük bir sorun teşkil etmiyor. Aslına bakarsanız bana faydaları da dokundu. Derslerden ve yönetimsel işlerden muafım. Engellilik hayatım boyunca karımdan, çocuklarımdan, iş arkadaşlarımdan, öğrencilerimden aldığım yardımı es geçemem. İnsanların size yardım etmeye hazır olduklarını anladım. Yeter ki, yardımlarının işe yarayacağına dair bir şeyler gösterin onlara. Elinizden gelenin en iyisi yapın..." diyerek, engellileri bir şeyler yapmaya teşvik etmiştir.

Engelli, hatta "ağır engelli" biri olarak neler yapabildiği ortada... Allah'ın hikmeti bu... Allah kudretini onda bize gösterdi. Onda düşünebilmenin, akıl sağlığının ve zekanın önemini gördük. O tekerlekli sandalyesinde aciz gibi görünse de aslında ne kadar güçlüydü. Hareket edemeyen hatta kıpırdayamayan bir adam ancak yaptıklarına, yapabildiklerine bir bakın. İnsanlık için gerekli olan bilime büyük hizmet etti. Dünyanın en büyük bilim insanlarından biriydi. Bu ne kadar değerli ve önemli... Bizi bu ilgilendirmeli... Engelli ya da engelsiz herkesin ondan ve onun hayatından çıkaracağı çok ders var.

ALİYE YÜCEL


11 Mart 2018 Pazar

2018 PARALİMPİK OYUNLARI


2018 Paralimpik Oyunları (Engelli Olimpiyatları) geçtiğimiz cuma günü başladı. Oyunlar, 9 - 18 Mart tarihleri arasında yapılacak. Paralimpik Oyunları, çeşitli engel gruplarından sporcuların katıldığı ve farklı sporların yapıldığı bir etkinliktir. Orijinal haliyle “Paralympic” kelimesi İngilizce engelli anlamına gelen “Paralyzed” ve “Olympic” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Paralimpik Oyunları Yaz ve Kış Oyunları olmak üzere olimpiyatların bitmesinden iki hafta sonra yine olimpiyatların yapıldığı ülkede oluyor.

Paralimpik Oyunları'nın fikir babası Sir Ludwig Guttman’dır. Nörolog olan Doktor Guttman, Stoke Mandeville Hastanesi'nde felçli genç gazilerle ilgileniyordu. Onlara bakarken sporun genç gaziler için ne kadar önemli olacağını düşünmüştü. Guttman, The Stoke Mandeville Hastanesi'nde, tekerlekli sandalyedeki engellilerin rehabilitasyonu için sportif aktiviteler düzenlemiş ve böylece bu engelliler sporunun tarihsel başlangıcı olmuştu.

Guttman’ın düzenlediği 1. Stoke Mandeville Tekerlekli Sandalye Oyunları, 1948 Londra Olimpiyat Oyunlar ile aynı tarihte yapılmıştır. 2. Dünya Savaşı gazilerinin katılımıyla düzenlenen bu organizasyon, dört yıl sonra Hollandalı sporcuların katılımıyla uluslararası olmuş; engelli sporcular için olimpik stildeki ilk organizasyon ise 1960 yılında Roma Olimpiyatları’nın ardından yapılmıştır. Paralimpik Oyunları, 2008 yılında olimpiyatlardan sonra uluslararası ikinci büyük spor yarışması haline gelmiştir.


Sir Ludwig Guttman, BBC’ye verdiği bir röportajında “Yarım felç ya da baştan aşağısı felç olma gibi ciddi bir engelle karşılaşan bir insanın ruhu da bundan etkilenir. Bu olumsuz psikolojik etkiden kurtulmak için spordan iyisi olamaz. Spor aklı çalıştırır, özgüveni arttırır, itibar kazandırır, dostluk bağlarını güçlendirir. Bu dört unsur da engelli insanı, engelsizlere eşit kılar…” diyerek sporun engellilere yaptığı olumlu etkiyi çok güzel anlatmıştır.

Paralimpik Oyunları, bu yıl Güney Kore'nin  PyeongChang şehrinde yapılıyor. Oyunlara 100 ülkeden 700'e yakın sporcu katılıyor. Bu yıl önceki yıllara göre daha fazla kadın sporcu katılacağı belirtiliyor. Sporcular; Alp Disiplini, Artistik Buz Pateni, Biatlon, Bobsleigh, Buz Hokeyi, Curling, Kayakla Atlama, Kayaklı Koşu, Kısa Mesafe Sürat Pateni, Kızak, Kuzey Disiplini, Serbest Stil Kayak, Skeleton, Snowboard ve Sürat Pateni gibi bir çok branşlarda yarışacaklar.

Türkiye'nin Paralimpik Oyunlarına katılıp katılmayacağını, katılırsa kimlerin katılacağını merak ettiğim için araştırdım. Ülkemizi Milli Kayakçımız Mehmet Çekiç'in tek başına temsil edeceğini öğrendim. Bedensel engelli olan kayakçımız ayakta slalom ve dev slalom  branşlarında yarışacak. Fransa'da yaşayan Mehmet Çekiç hazırlıklarını Erciyes Kayak Merkezi'nde yapmış. Çekiç, ilk kez katıldığı Soçi Paralimpik Kış Oyunları'nda kazanamadığı madalyaya Güney Kore'de ulaşmak istiyor. Biz de onun bu isteğinin kabul olmasını ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmesini dileriz. 

ALİYE YÜCEL

4 Mart 2018 Pazar

ENGELSİZ ÜNİVERSİTELER



Geçtiğimiz günlerde üniversiteye gitmek isteyen engelli öğrencileri ilgilendiren güzel bir haber gördüm. Engellilerin eğitme tam, etkin ve eşit katılımını sağlamak için başarılı çalışmalar yapan üniversiteler Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından ödüllendirilecekmiş. Böyle olunca da üniversiteler engelliler için uygun hale getirilecek. Bu haberi görünce fakültede okurken yaşadığım zorluklar bir bir gözümün önünden geçti. Herkes sınavları nasıl vereceğini düşünürken, ben bir binadan diğer binaya nasıl gideceğimi ve çıkacağım merdivenleri düşünürdüm.

Üniversiteler, "Engelsiz Üniversite Bayrakları" ve "Engelsiz Program Nişanları" alabilmek için YÖK'e başvuracaklar. Böylece her üniversite engelsiz hale gelmek için çeşitli çalışmaları yapacak. Engellilerde tercihlerini yaparken, puan, farklı bir şehir gibi konuların yanında bir de erişimi düşünmek zorunda kalmayacaklar. Bu onlar için ne büyük bir özgürlük... YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeliha Koçak Tufan bu konuyla ilgili uzun  açıklamalarda bulunmuş...

Tufan: "Zaten standartların hepsinin yapılıyor olması lazım. Üniversitelerin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Erişilebilirlik Belgesi'ni almış olmaları ya da TS 9111 standartlarına uygun olmaları lazım. Ancak eğitim ve sosyokültürel faaliyetlere erişim de bizim için çok önemli. Biz üniversitelerimizi teşvik etmek istiyoruz. Engelli öğrencilerimizin hayatı kolaylaşsın istiyoruz. Bir de aileler ve öğrenciler tercih yapacakken, engelliler konusunda çalışmalar yapan üniversite ve fakülteleri bilsinler istiyoruz..." diyor. 


Engelsiz üniversiteler için; üniversite kampüslerinde ve fakültelerde engelli öğrencilerin tek başlarına, yardım almadan hareket etmeleri için engelli çalışma gurubu ile birlikte olması gereken standartlar tespit edilmiş... Değerlendirme sonrasında ödüllendirilecek üniversiteleri belirlenecek. "Engelsiz Üniversite Bayrakları" 3 kategoride verilecek. "Mekanda Erişebilirlik" sağlayanlara turuncu, "Eğitimde Erişilebilirlik" sağlayanlara yeşil, "Sosyokültürel Faaliyetlerde Erişilebilirlik" sağlayanlara da mavi bayrak verilecek.

Bayrak almak için gerekli standartları sağlayamayan ama bu yolda iyi çalışmaları olan üniversitelerin de adaylıkları açıklanacak. Değerlendirme sonrası kriterlere göre en az 75 puan alan üniversiteler bayrak alacak. 50 ile 75 puan arasında kalanları da bayrak adayı üniversiteler olarak açıklanacak. Farklı engel grupları tarafından erişilebilir olan bölüm ve programlar "Engelsiz Program Nişanı" ile ödüllendirileceğini söyleyen Tufan bu konu ile ilgili şöyle bir örnek veriyor: "Görme engellinin İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne adaptasyonu ile işitme engellininki farklı. Dolayısıyla farklı engel gruplarına programlarını erişilebilir kılan bölümlere yaptıkları çalışmalar doğrultusunda bu nişanı vereceğiz..."

Verilen bilgiye göre; üniversitelerin kazandığı bayraklar 3 yıl geçerli olacak. Bu sürenin sonunda üniversitelerin başvuracağı yıla ait ölçütlere göre tekrar başvuracaklar. Başvuru olmazsa bayrak kaldırılacak. Yükseköğretim kurumları, değerlendirilmesini istedikleri fakülte ve kampüsleri için "mekanda", "eğitimde" ve "sosyokültürel faaliyetlerde" erişilebilirlik kategorilerinde başvuruda bulunacaklar. Birden fazla fakülte ve kampüs için ve birden fazla kategoride başvurabilecekler. Başvurular 12-19 Mart'ta "yoksis.yok.gov.tr" internet adresinde yer alan form üzerinden alınacak. "Engelsiz Üniversite Ödülleri" ise 9 Mayıs'ta düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Bakalım hangi üniversiteler bayrak kazanacak?

ALİYE YÜCEL

25 Şubat 2018 Pazar

KARDEŞİM OZİ BİZDEN BİRİ



Zaman zaman blogumun "İstatistikler" bölümüne bakıyorum. "Trafik Kaynakları" bölümünde "Ekşi Sözlük" üzerinden bloguma girildiğini gördüm. Kardeşim Ozi ile ilgili bölümde Ekşi Sözlük Yazarı "Lovefly" tarafından; "İnsanın içinde ifşa etme isteği yaratan anne tarafından şikayet edilen karakter..." diye başlayan  bölümde Habertürk'ün bu konu ile haberinin linki ve şikayet eden kadının yaptığı yanlışı anlatan bir kaç cümle yazılmıştı. Sonra, bir de şu siteye göz atın diyerek blogumun ve "Barbie ve Tekerlekli Sandalyedeki Arkadaşı" postumun linki verilmişti.

Spoiler olarak da; bu tür çizgi film ve oyuncakların faydalı olduğuna işaret eden yazımın bir bölümü "İşte Becky, çocuğu engelliliğin bir çeşidi olan ortopedik engellilikle tanıştırıyor. Bu hoş bir durum değil mi? Böyle bir bebekle oynayan çocuk tekerlekli sandalyede birini görse yadırgar mı? Engellilik kavramını ve engelli gerçeğini öğrenmez mi? Ayrıca, tekerlekli sandalyedeki çocuklar için de tıpkı onlar gibi bir bebek olması çok uygun bir durum değil mi?" bölümü yazılmıştı.

Ekşi Sözlük'te bu yazılanları görünce Kardeşim Ozi'yi çok merak ettim. Bir bölümümü izledim. Kardeşim Ozi, TRT Çocuk'ta yayınlanan bir çizgi film... Çizgi filmin kahramanı Ozi (Ozan) down sendromlu küçük bir çocuk. Annesi, babası, ablası ve dedesi ile yaşıyor. Ailesi onu ablasından farklı görmüyor. Konuşmalarında yarım cümleler kuruyor. Görünüşü farklı... Ozi maceraları ile down sendromuna dikkat çekiyor, down sendromu için bir farkındalık ortaya koyuyor. Daha önce de Minika Çocuk televizyonunda Punky isimli bir çizgi film yayınlanıyordu. Punky de down sendromlu bir kız çocuğuydu.


Down sendromuna dikkat çeken Kardeşim Ozi'yi, bir anne şikayet etmiş... Anne: "TRT Çocuk'taki Ozi karakteri Zombi gibi. 30 yaşında kadınım ben bile korkuyorum. Allah aşkına şu karakterleri daha sevimli çizin. Sizin hiç mi çocuğunuz, yeğeniniz, komşu çocuğunuz yok, hangisi Ozan'a benziyor? Böyle bir surat, böyle bir vücut olur mu? Kafa vücuda yapışmış boyun yok, konuşma bozukluğu da var. Sizin yüzünüzden kızımda konuşma bozukluğu olacak" diyerek sosyal medya üzerinden yayının durdurulması için şikayetçi olmuş.

Kardeşim Ozi'yi şikayet eden bu anneye ne demeli bilemedim. "Bu tahammülsüzlük niye?" diye sormak isterdim. Bunun niye yapıldığını bile anlamamış. Çocuklardan önce ebeveynler eğitilmeli galiba... Eminim ki çocuğu Ozi'den olumsuz etkilenmez. Çocuk, Ozi'nin farklı olduğunu görüp sorabilir. Ona uygun bir dille down sendromunun ne olduğu anlatılır ve böylece engelli farkındalığı öğrenebilir. Bu nedenle böyle bir karakterin olması çocuklar için oldukça faydalı. Bu anneye; hem uzmanlardan hem de sosyal medyadan "bilinçsizlik ve cehalet" diye büyük tepki gelmiş...

Unutmayalım; down sendromu genetik bir farklılık... Normal bir insanda 46 kromozom bulunurken onlarda 47 kromozom bulunuyor. Down sendromlu çocukların karakteristik özellikleri vardır. Diğer çocuklara göre yavaş öğrenirler. Problem çözmede ve karar vermede zorlanabilirler. Özel eğitim ve fizik tedavi görmeleri gerekebilir. Ancak günlük yaşantılarını sürdürmek için gereken pek çok şeyi öğrenebilirler. Pek çok işi başarabilirler. Down sendromlu çocukların çeşitli yetenekleri vardır. Normal çocuklarla iletişim kurup, onlarla oynayabilirler. Ozi gibi karakterler down sendromunu ve engelli farkındalığını çocuklara öğretiyor. Bu nedenle bu tür çizgi filmleri şikayet etmek yerine, artmasını istemeliyiz.

ALİYE YÜCEL