> Engeloji

Translate

27 Mayıs 2018 Pazar

KAÇ ENGELLİ MİLLETVEKİLİ OLACAK?



24 Haziran'da Cumhurbaşkanı ve parlamento seçimleri yapılacak. Yeni milletvekillerimiz belli olacak. Milletvekili seçimleri için partiler listelerini Yüksek Seçim Kurulu'na teslim etti. Partilerin listelerinde engelli milletvekili adayları da var. Engelli milletvekili adaylarını kimler olduğunu merak ettiğim için öğrenmeye çalıştım. Yaptığım araştırmaya göre engelli milletvekilleri adaylarının isimleri:

AK Parti:
İstanbul 1. Bölge Serkan Bayram, Ankara 1. Bölge Fatma Öncü,
İzmir 1. Bölge Ahmet Uğur Baran, Konya Hacı Ahmet Özdemir,
MHP:
İstanbul 3. Bölge Bahattin Şengül, Konya Özlem Sarıoğlu,
CHP:
İstanbul 3. Bölge Turan Hançerli, İstanbul 1. Bölge Aylin Sarıtaş,
İstanbul 3. Bölge Sinan Karahan, Kocaeli Ebru Küçükaydın,
İYİ PARTİ:
Ankara 3. Bölge Umutcan Günerkaya, Ankara 2. Bölge Hüseyin Özlük,
HDP:
İstanbul 1. Bölge Musa Piroğlu.

İsimler bunlar... Engelli milletvekili sayısı bu kadar değil. Sanırım sayı daha fazla... Kaçıncı sırada olduklarını da yazmadım. Ancak maalesef ki bu isimlerin bazıları seçilecek sıralarda yer almıyor. Yani listedeler ama seçilmeleri çok zor. Oysa mecliste daha çok engelli milletvekili olması gerekiyor. Belki de her engelli grubunu temsil edecek milletvekilleri olmalı. Görme engelli, işitme engelli, bedensel engelli ve zihinsel engelli yakını gibi...


Mecliste daha önceki dönemlerde engellileri temsil eden engelli milletvekilleri vardı. Ancak maalesef sayıları hep azdı. Engelli sayısına oranla temsil sayısı hep az oldu. Hangi parti kaç engelli millet vekili var bunların kaç tanesi mecliste olacak henüz belli değil. Fakat bu sayı yine çok olmayacak gibi görünüyor. Umarım yanılırım.

Partilerin tüzüklerinde engelliler için yapılması planlanan çalışmalar neler? Milletvekilleri bu konuda neler yapacak? Milletvekilleri bizleri en iyi şekilde temsil edecek mi? Bütün bunları bilemiyoruz. Ancak engellilerin yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalar yapacak milletvekilleri gerekli... Vekillerimiz; engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak çalışmalar yapmalı... Sorunları çözmeli...

Sorunların büyük bir bölümünün çözümü siyasetten geçiyor. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında engelliler daha çok yer almalı... Engelliler için ve engellilik konusunda yapılması gereken çok şey var. Yeni dönemde bunların yapılması gerekiyor. Yapılacak her çalışma engelliler açısından büyük önem taşıyor. Bu nedenle kaç engelli milletvekilinin meclise gireceğini merak ediyorum. Yapacaklarını merakla bekliyorum.

ALİYE YÜCEL

20 Mayıs 2018 Pazar

ENGELSİZ OYUNLAR



Bilgisayar oyunlarının temeli 1947 yılına dayanıyor. Bazıları sadece bilgisayarda oynarken, bazıları da oyun konsollarıyla oynamayı tercih ediyor. Oyun konsolları da, televizyon ve onun gibi diğer görüntü ünitelerine bağlanarak oyun oynama imkanı sağlıyor. Her alanda olduğu gibi oyunlar ve oyun konsolları da büyük gelişim göstermiştir. Günümüzde oyun konsolları pek çok kişinin en büyük eğlencesidir. En çok oynanan oyun konsolları Play Station, Wii ve Xbox'tur.

Teknoloji devi Microsoft, engelliler için yeni bir oyun konsolu geliştirdi. Bu yeni cihaz bedensel engelli oyuncular için çok uygun ve onlara hitap eden bir konsol. Xbox Adaptive Controller adı verilen bu konsoldaki kontrol sistemi bir ana ünite ve eklentilerden meydana geliyor. Cihazın bünyesinde iki adet geniş programlama yapabilen buton ve 19 adet jak girişi bulunuyor. Küçük ve büyük butonlardan oluşuyor. Konsolun arkasındaki girişlerle cihaza çeşitli joysticler bağlanıyor. Böylece konsol kişinin ihtiyacına göre olarak özelleşiyor.

Microsoft'un "Herkes İçin Oyun" programı kapsamında ürettiği bu oyun konsolu, sadece Windows 10 işletim sisteminin yüklü olduğu bilgisayarlarda ve Xbox One platformunda çalışabilecek. Xbox One oynayan engelli kullanıcılar için çok büyük kolaylık sağlayacak. Xbox Adaptive Controller'in bu yılın içerisinde piyasada yer alacağı bildiriliyor. Konsolun satış fiyatının da 100 dolar civarında olması bekleniyor. Türkiye'ye ne zaman geleceği ise henüz belli değil.


Bu cihazı sol elinde parmakları olmayan Microsoft çalışanı Solomon Romney kullanmış... Romney, deneyimini: "Eğer bir oyunu tamamen ayaklarımla oynamak istersem, yapabilirim. Kontrolleri bedenime, arzularıma uygun hale getirebilirim ve istediğim zaman onları değiştirebilirim. İstediğin şeyi tak ve git. Bunu kurmak ve kullanmak neredeyse hiç zaman almıyor. Daha basiti olamazdı..." diye anlatıyor.

Şimdi bu haberi okuyanlar, görenler; "Aman buna ne gerek var? Çok mu önemli? Engellinin başka bir sorunu kalmadı mı? Bir tek bu sorunu mu var? Engelli de oyun oynamasın..." diyebilirler. Tamam ama ya engelli bir kişi de oyun oynamak istiyorsa, sadece el kasları zayıf ya da parmakları yok diye bundan mahrum mu kalmalı? Herkes, her şeyden, her alanda eşit bir şekilde faydalanmalı... Her alanda engeller kaldırılmalı...

Çeşitli sosyal ve toplumsal projelere imza atan teknoloji şirketleri engellileri de unutmuyor. Her alanda engelliler hatırlanıyor ve o yönde özel çalışmalar yapılıyor. Teknoloji ilerledikçe engelli kişiler için hayat daha kolaylaşıyor. Bu nedenle engelliler için yapılan her çeşit teknolojik gelişmeler ilgi alanıma giriyor. Teknolojinin engelliler alanında kullanılması beni çok etkiliyor.

ALİYE YÜCEL

13 Mayıs 2018 Pazar

OLMALI, OLACAK, İSTİYORUM



Engelliler Haftası'ndayız. 10 - 16 Mayıs arası Birleşmiş Milletlere üye olan ülkelerde engelliler hatırlanıyor. Unutulan bir şey var ki bu hafta kutlanmak için değil. Bu hafta engelli ve engellilik konusuna dikkat çekmek içindir. Bu hafta engelli sorunlarını ele almak içindir. Bu nedenle bu hafta yapılması gereken en önemli  etkinlik engelli farkındalığının oluşturulması için çaba harcamak olmalıdır. Bu nedenle bu hafta Engelli Farkındalığı Haftası olmalıdır.

Engelli farkındalığının oluşması için de; engelliye bakış açımızın doğru olması gerekir. Engellilik daima negatif bir durum gibi görülmüştür. Oysa bu en büyük yanlıştır. Bakış açısı artık değişmelidir. Engel ve engellilik negatif bir durum olmaktan çıkıp, bir farklılık olarak kabul edilmelidir. Engelliliğin bir farklılık olduğu kabul edilirse bakış açısı da o yönde olacaktır.

Bu hafta boyunca, engellilerin yaşadığı zorluklar ele alınıyor. Hayat şartlarını iyileştirme için yapılan çabalardan bahsediliyor. Ama biliyoruz ki engellilerin sıkıntıları hala devam ediyor. Bunlar; eğitim, mimari engeller, istihdam ve engellilere yönelik yanlış bakış açısı... Engelliliğin yanlış bilinmesi, engellilerin yanlış tanınması ne acı... Belki hepsinden de zoru...


Engellileri küçümsemek ya da onlara acımak... Onları, “sakat, aciz, cüce, topal, çolak, kör, sağır, spastik, kambur” gibi çeşitli sıfatlarla anmak... Bunlar büyük bir yanlış... Engelliye küçümsemeden ve acımadan yaklaşılamaz mı? Engellilerin de herkes gibi eşit haklara sahip olduğu kabul edilemez mi?  Dünyaya onların penceresinden bakılamaz mı? Engellilerle empati kurmak bu kadar zor mu?

Edebiyat, sanat, spor, siyaset, iş dünyası gibi hayatın çeşitli alanlarında engellilerle karşılaşıyoruz. Engellilerin de pek çok alanda engeli olmayan bireylerden çok daha başarılı olduğu gerçeğini görüyoruz. Öyle ise neden hala engelli ve engellilik konularında bakış acısı değişmiyor anlamak zor. Bu bakış acısı mutlaka değişmeli... İşte bu bakış açısı değiştiği gün engelli farkındalığı sağlanmış olacağız.

Her yıl Engelliler Günü'nde ve Engelliler Haftası'nda aynı şeyleri duymak ve görmek çok can sıkıcı... Ama sorunlar devam ettiği ve bu bakış acısı değişmediği sürece bunlar hep yazılacak, hep duyulacak. Belki gün gelip, düşünce ve değerlendirmeler değişince bunlar yazılmayacak ve duyulmayacak. Biliyorum çok zor. Ama olmalı, olacak, istiyorum.

ALİYE YÜCEL

6 Mayıs 2018 Pazar

YARDIMA İHTİYACIN YOK


Bazen öyle şeyler oluyor ki insan inanamıyor. Yapılan haberlere göre; Easy Jet Hava Yolları çalışanları, eski paralimpik atlet Sophia Warner'in engelli görünmediğini düşünüp, yardım istediği halde uçağa binmekte yardımcı olmamışlar. İngiliz hava yolu şirketi Warner'den "Engelli olduğunu kanıtlamasını" istemiş. İnsan inanamıyor. Bunu bir kişi yapsa ve bireysel bir şey olsa kişinin hatası der geçersin. Ama bu bir kurum tarafından yapılınca suç daha da büyüyor.

Sophia Warner, 1974 yılında İngiltere'de doğmuş. Serebral palsili olduğu için bacaklarını ve sol kolunu rahat kullanamıyor. Warner, büyürken Paralimpik Oyunları izlemiş, bundan çok etkilenmiş. Bu yüzden engelli sporu yapmak istemiş. Çevresindekiler onu bisiklete binmek gibi sporlara yöneltmek isteseler de "Neden bisiklete bineyim? Koşmayı seviyorum" diyerek atletizmi seçmiş. Dünya şampiyonalarında gümüş ve bronz madalya kazanmış. 2012 Londra Paralimpik Oyunları'nda yarışarak derece almış. Sporu bıraktıktan sonra televizyonda sunuculuk yapmaya başlamış...

Paralimpik atlet, geçtiğimiz ay Milano'dan Gatwick'e yolculuk için Easy Jet Hava Yolları'nı seçmiş. Seyahati esnasında personelden yardım istemiş. Hava yolları çalışanları ise ona "Tamamen normal görünüyorsun. Neden yardıma ihtiyacın var?" diye cevap vermişler ve kendisine yardım etmemişler. Sophia Warner, yaşadığı bu muameleyi çok yıkıcı bulmuş ve evine gidene kadar gözyaşlarını tutamamış.


Warner daha sonra "Bütün yolu ağlayarak geçirdim. Bir şikayetle nereden başlayacağımı bile bilmiyorum..." diyerek, yaşadıklarını da sosyal medyada anlatmış... Paralimpik sporcu, "Daha önce hiç Twitter'de şikayet etmedim. Ancak engelliğimi kanıtlama emri kahredici olmanın ötesindeydi" diyor. Şikayeti paylaşımından sonra kendisine pek çok destek gelmiş. Bu tür olayları yaşayan engelliler de başına gelenleri anlatmışlar. 

Olay duyulunca Easy Jet sözcüsü Warner'i aramış ve üzgün olduğunu belirtip, özür dilemiş. Ama bu zor affedilir. Bir kişinin engeline inanmayıp, kendisinden engelini ispat etmesini istemek ilginç bir durum. Warner, Paralimpik Oyunları'na kabul edilmiş ve engelli olduğu için orada yarışmış. Ama hava yolu çalışanları onu engelli olarak görmemiş... Unutulmaması gereken bir gerçek var. Warner'in yardıma ihtiyacı olmasa niye bunu istesin? Zorlandığı bir durum var ki bir yardım istemiş. Bu yardıma cevap alamaması çok kötü...

Bu medyaya yansıyan bir örnek. Bu tür olaylar, her yerde engellilerin başına gelebiliyor. Engellilerle doğru iletişim maalesef kurulamıyor. Engellilerle doğru iletişimin kurulabilmesi için her türlü kurum ve kuruluşlardaki personelin eğitilmesi gerekiyor. Ama özellikle de günde pek çok engelli kişinin bulunduğu yerlerde bu mutlaka çözülmeli. Engelliler, bu şekilde mağdur olmamalı...

ALİYE YÜCEL

29 Nisan 2018 Pazar

İŞİTME ENGELLİ ŞOFÖR


Sosyal medyanın günümüzdeki önemi büyük... Yapılan bir paylaşım birden gündem oluyor. Dünyaya yayılıyor. Haber olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde model Rachel Hastings'in bir paylaşımı pek çok yerde haber oldu. Genç model, Londra'da bindiği Uber araçta şoförün aracına astığı ilginç bir notu görüyor. Fotoğrafını çekerek paylaşıyor. Bu paylaşım büyük ilgi görüyor. Bu not İngiltere'de taksi şoförlüğü yapan işitme engelli Onur Kerey tarafından asılmış...

Onur'un ailesi 30 yıl önce Adana'dan İngiltere'ye gitmiş. 24 yaşındaki Onur, doğuştan işitme engelli olarak orada doğmuş. Bir ay önce Uber'de şoför olarak çalışmaya başlamış. Aracına "Merhaba ben Onur, Uber'ime hoş geldiniz. Ben işitme engelliyim (sağır ve dilsizim), eğer bana bir şey söylemen gerekirse lütfen mesaj yolla veya durduğumuz zaman deftere yazıp bana göster. Kendi müziğini çalmak istersen AUX kablosunu kullanabilirsin, eğer yüksek bass'lı bir şeyler dinlersen ben de bundan keyif alırım. Bana katlandığın için teşekkürler, harika bir gün geçirmen dileğiyle" yazmış...

Londra'da bulunan Kuzey İrlandalı model Rachel Hastings bir gün Onur'un aracına biniyor. Arabanın arkasına oturunca, ön koltukta asılı bir yazıyı fark ediyor. Genç model, Onur'un müşterilerle iletişimi kolaylaştırmak için yazdığı bu notun fotoğrafını çekip Twitter'da paylaşıyor. Altına da "Bu en saf şey. Onur'u seviyoruz" notunu düşüyor. İşte bu paylaşım çok dikkat çekiyor. Tweet,  yüz binlerce beğeni ve retweet alıyor. Onur'un tanınmasını sağlıyor. 


Onur, gündem olan yazısı için "Ben doğuştan sağır ve dilsizim. Müşterilerle uygulama üzerinden haberleşiyoruz. Ancak araca bindiklerinde küçük iletişim sorunları yaşayabiliyorduk. Ben de müşterilerime sorunsuz bir yolculuk yaşatmak için bu yolu seçtim. Bundan iki gün sonra arkadaşlarımın "Twitter'a bak, herkes seni konuşuyor" demesi üzerine haberim oldu. Sadece İngiltere değil, Türkiye ve başka ülkelerden de çok güzel mesajlar alıyorum. Bu durum beni çok şaşırttı ama tepkilerden mutluyum" diyor.

Tweet yayılınca dünyada pek çok kişi Onur'u tanıyor ve ona destek olmaya başlıyor. Onur'a destek olanlarına arasında Amerikalı model ve oyunu Nyle DiMarco da var. O da Onur'a tweet atıyor. Kendisi de işitme engelli olan DiMarco "Adamım senin aracına binmem gerek, işaret dilinde konuşuruz" diyor. Onur da ona: "Merhaba Nyle kesinlikle yapmalıyız. Londra'ya bir dahaki gelişinde bana mesaj at, şehri birlikte turlayalım" diye cevaplıyor. Anladığımıza göre Onur ve Nyle bir gün bir araya gelecekler.

Onur için atılan bu tweet bir toplumda engellilik hakkında önemli ve gerekli bir tartışmayı da başlatıyor. Bazıları işitme engeli işine engel olacak diye eleştirirken, bazıları da işitme engelinin sürüş kabiliyetine hiç bir olumsuz etkisini olmadığını düşünüyor. Olaya bir de herkese çalışma fırsatı verme açısından bakarsak, şirketi de onu işitme engelli olmasına rağmen işe almış. İşitme engelinin sürüş kabiliyetine olumsuz etkisini olmadığını düşünmüş ve "Bu işitme engelli, bu işi  yapamaz"dememiş. Ona bir şans tanımış ve iş imkanı sunmuş...

Onur Kerey, işini yani şoförlüğü başarıyla yapabiliyor. Belki müşterileriyle iletişimde zaman zaman zorluk çekebilir. Onur da bunu, kendi durumunu açıklayan ve yolcuların kendisiyle nasıl iletişim kuracaklarını anlamalarına yardımcı olmak için bir not yazarak çözüyor. Böylece müşterileriyle iletişim için güzel bir adım atıyor. İşte bu herkesi etkiliyor. Her zaman insanlarla iletişim kurmanın bir yolunu bulabileceğimizi unutmayalım. Yeter ki isteyelim.

ALİYE YÜCEL

22 Nisan 2018 Pazar

DUVARLARI YIKIN



Pink Floyd'u bilmeyen yoktur sanırım. Yabancı müzik dinlemeyenler bile bu grubun adını duymuştur. Dünyanın en ünlü müzik grubunun "The Wall" (Duvar) albümündeki Another Brick in the Wall isimli şarkısı çok bilinir, dinlenir ve sevilir. İşte bu ünlü şarkı, İstanbul Zihinsel Engelliler İçin Eğitim ve Dayanışma Vakfı'nın (İZEV) yaptığı çok önemli bir projenin sesi oldu. Hayvanlar ve Biz  projesinin tanıtımı için Pink Floyd'un ünlü gitaristi Roger Waters'in parçası kullanıldı.

İstanbul Zihinsel Engelliler İçin Eğitim ve Dayanışma Vakfı,  23 yıldır otizmliler ve down sendromlular için çalışıyor, projeler yapıyor. "Hayat ve Biz" isimli projeleri üç aşamalı... İlk aşamada "Sanat ve Biz" isimli çalışmada 12 önemli eseri, down sendromlular ve otizmli kişileri buluşturmuştu. Şimdi projenin ikinci ayağı olan Hayvanlar ve Biz'de down sendromlu, otizmli ve mental geriliği olan 13 gencin yer aldığı bir fotoğraf sergisi hazırladılar. Sergi, İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı'nda 6 Mayıs'a kadar görülebilecek.

İZEV, bu projenin tanıtımında Pink Floyd'un Another Brick in the Wall'ın Türkçe versiyonunu kullanmak istemişler. Roger Wates'a ulaşmaları ve şarkıyı almaları oldukça ilginç. İZEV Danışmanı Hakan Kural ve Pelikan Müzik Roger Waters'e ulaşmak istemişler. Bir mail, sonra da down sendromlu gençlerin zeybek oynadığı bir video gönderilmiş. Roger Waters, 1,5 ay sonra onlara geri dönmüş ve "Bana sözleri gönderin" diyerek şarkının Türkçe versiyonu için söz istemiş.  Hakan Kural, hemen söz yazarak kendisine göndermiş. Böylece "Yaşam Hakkı - Duvar" ortaya çıkmış.


Ünlü müzisyen, büyük bir jest göstererek Another Brick in the Wall'ın Türkçe versiyonunun hakkını iki yıl ücretsiz olarak İZEV'in kullanması için vermiş. Parçayı; Selda Bağcan, Funda Arar, Kubat ve Koray Avcı ünlü sanatçılar seslendirmiş. "Yaşam Hakkı - Duvar" için bir de klip çekilmiş. Klipte; Selda Bağcan, Funda Arar, Kubat , Koray Avcı'nın yanı sıra öğretmen olarak Dr. Yavuz Dizdar ve İstanbul Zihinsel Engelliler İçin Eğitim ve Dayanışma Vakfı'nın çocukları yer alıyor. Klip, orijinal şarkının klibi gibi engellilerin toplumda yer bulma konusunda yaşadıkları sorunlara uyarlanarak çekilmiş.

Pink Floyd, The Wall albümünü 1979 yılında çıkarmıştır. The Wall, müziğinin yanı sıra sözleri ve anlattığı felsefesi ile de çok dikkat çekmiştir. Albümün konusu, kişinin hayat şartları ve korkularının sonucu kendisine, çevresine ve dünyaya yabancılaşmasını anlatır. Kişi giderek yalnızlaşır, yabancılaşır, korkuları ile kendi çevresine bir duvar örer. Bu duvarın en büyük nedeni ise kişiler arasındaki iletişimsizliktir.

Another Brick in the Wall, sisteme bir eleştiri olarak yazılmıştır. Anlıyoruz ki, bu şarkı tesadüf olarak seçilmemiş... Şarkının Türkçe versiyonu  engelli kişilerin toplumdaki yerini anlatıyor. Engelli olmayan kişiler ile engellilerin arasında bir duvar olduğunu bilmeyen var mıdır? İşte bu duvarların yıkılması gerekiyor. İZEV'in yaptığı bu proje duvarların yıkılması ve farkındalık sağlamak için çok etkili... Bu nedenle İZEV ve şarkısını proje için veren Roger Waters alkışı hak ediyor.

Şarkının Türkçe versiyonunun sözleri şöyle:
Yaşam Hakkı - Duvar
Yıkılmak zorunda olan zihinlerdeki duvar
Yaşam hakkı istiyoruz bize "dur" diyenlerden
Hey dinle biz duramayız
Sadece farklıyız ama hayattayız
Duvarları yıkın çünkü biz de varız

ALİYE YÜCEL



15 Nisan 2018 Pazar

İŞTE AŞK ŞARKIM



Aşk Şarkım (My Own Love Song) filmini, başrolündeki karakterin engelli bir kadın olduğunu öğrendiğim için seyrettim. Bir engelli hikayesi olmasa seyreder miydim bilemiyorum. 2010 yılı yapımı filmin başrollerinde Renee Zellweger, Forest Whitaker, Madeline Zima ve Nick Nolte oynuyor.  Filmin yönetmeni, yapımcısı ve senaristi Olivier Dahan. Filmin müzikleri Bob Dylan'a ait. Blues müzik sevenler sadece bunun için bile seyredebilir. Aşk Şarkım, komedi ve dramı harmanlamış bir yol filmi...

Filmin konusuna gelice; Jane Wyatt (Renee Zellweger) trafik kazası sonrası yürüyemez hale gelmiştir. Hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmektedir. Joey Navinsky (Forest Whitaker) ise ailesini kaybetmiş ve mistik olaylara inanan bir adamdır. Her ikisi de bunalımdadır. Joey, sevdiği bir yazarın konferansına gitmek için Memphis'ten New Orleans'a doğru yola çıkmaktadır. Jane'yi de beraberinde götürmek için ikna eder. Birlikte yola çıkarlar. Böylece Jane oğlunun törenine de katılabilecektir. Yol boyunca farklı kişilerle yolları kesişir...

Seyrederken anlıyoruz ki, Jane ve Joey birbirinden çok farklı karakterler. İkisi de psikolojik sorunları nedeniyle hastanede karşılaşıyorlar ve aralarında güçlü bir bağ oluşuyor. Jane, başarılı bir şarkıcı iken kazadan sonra şarkı söylemeye de küser. Sadece bacaklarını kullanamadığı halde şarkı söylememeye başlar. Joey, ona şarkıcı olduğunu hatırlatır ve hep yardımcı olur. Jane ise fikirlerine katılmadığı halde Joey'un yanında olmaya devam eder. Filmde; dostluk, arkadaşlık, sevgi ve dayanışma adına bir çok mesaj var.


Geçirdiği kaza Jane'den çok şey götürür. En önemlisi de  oğlunu bakamayıp evlatlık olarak vermek zorunda kalır. Aşk Şarkım, engelli bir kadın ve özellikle engelli bir anne olmanın zorluğunu bize çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Ancak, Jane engelli olduğu halde birilerinden yardım almayı sevmeyen, kimseye eyvallah demeyen çok güçlü bir kadın. Engelli anne, en güzel aşk şarkısını da oğlu için söylüyor. Bence bu filmin vermek istediği en önemli mesajlardan biri... Renee Zellweger, Jane rolünde oldukça başarılı. Gerçekten de hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor gibi...

Film de engelli ve engellilik adına çok etkileyici sahneler var. Ama beni en çok açılış sahnesi etkiledi. Yeni tanıştığı ve ona ilgi gösteren adamın onun engelli olduğunu anladığı an hemen oradan kaçmaya çalışması bir çok engellinin yaşadığı bir durumdur. Bu sahne, bir engellinin yaşadığı en önemli dışlanmayı çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Gerçek yüzünüze çarpıyor. Buruk bir his bırakıyor. Sahne ve yaşanan duygular bana da çok tanıdık geldi. Belki de onun için merakla seyrettim.

Yönetmen şaşırtmak istemiş mi istemiş, yoksa masalsı bir hava katmak mı bilemiyorum. Filme çizimler de eklenmiş. Gerçek ile hayal karışıyor. Aşk Şarkım, farklı duyguları tattırıyor. Bazen güldürüyor, bazen üzüyor, bazen düşündürüyor. İnançla ilgili olumsuz cümleler ve inanca dair bir sorgulama da var. Ama oralara takılmadım açıkçası... Bazılarına sıkıcı ve yavaş gelebilir. Bazıları da severek izler. Biraz da o an ki duygu durumunuza bağlı... Empati yaparsanız filme kendinizi kaptırabilirsiniz. Belki bir yerden sizi yakalar, iyi de gelebilir.

ALİYE YÜCEL