Yürürken
dayanmaya yarayan bir araç olan baston; ağaç, metal gibi çeşitli maddelerden
yapılır. Baston, tarih boyunca dini, siyasi ve idari alanlarda güç simgesi
olmuştur. Çok çeşitli şekilde kullanılmıştır. Ancak esas görevi ve en önemli
işlevi çeşitli sebeplerden dolayı yürümede zorluk çekenler ve dengesiz
yürüyüşler için yürüme desteğidir.
Baston,
Fransızca “Sağlamlaşmış Mevki” anlamına gelen “Bastion” kelimesinden gelmiştir.
Önceden aksesuar olarak çok yaygın olarak kullanılan baston; engelliler, yaşlılar
ve kırık, burkulma gibi sebeplerle geçici olarak engelli olanlar için çok gerekli
bir araçtır. Aksesuar olarak ise daha çok erkekler tarafından kullanılmıştır.
Kadınlar ise ancak gerektiği zamanlarda kullanmışlardır.
Asıl
anlatmak istediğim konuya gelince... Biliyoruz ki her Osmanlı padişahının
farklı farklı hobileri varmış. Padişah Sultan 2. Abdülhamit Han da marangozluğa
meraklıymış ve usta bir marangozmuş. Yıldız Sarayı’nda bir marangoz atölyesi varmış.
Devlet işlerinden yorulduğunda dinlenmek için bu atölyeye gelir, iş tulumunu
giyer ve atölyesinde saatlerce çalışırmış. Çeşitli ahşap eşyalar yaparmış. Bu yaptıklarının
her biri de sanat eseri sayılacak nitelikteymiş…
1897
Osmanlı – Yunan Savaşı zaferle sonuçlanmış. Sultan 2. Abdülhamit büyük sevinç
içindeymiş. Savaşta yaralanan gazilerin hepsini İstanbul’a getirtmiş. Bu
gaziler Gümüşsuyu Hastanesi ve yeni yaptırdığı Şişli Etfal Hastanesi’ne
yatırılmış. Padişah, yaralıların durumlarını öğrenmek için her gün bu hastanelere
görevliler gönderiyormuş. Görevliler her gazinin durumunu padişaha
bildiriyormuş...
2.
Abdülhamit, bir gün bir şeylerle uğraşıp, dinlenmek için marangoz atölyesine
gitmiş. Kapıda onu marangoz Mehmet Usta karşılamış. Sultan 2. Abdülhamit
ustaya:
“Hadi
bakalım Mehmet Usta! 150 tane baston ağacı kes…” demiş.
Mehmet
Usta şaşırmış ve bunun üzerine sormuş:
“Ferman
padişahımızındır. Lakin merakımı mazur görün efendim, bu kadar baston ağacı ne
olacak?”
Padişah ustanın bu sorusu üzerine:
“Mehmet
Usta, araştırdım. Gazilerimizin 150 kadarının bacaklarından yaralı olduğunu
öğrendim. Bunlar iyi olsalar da yürümek için bir asaya (baston) muhtaç
kalacaklar. Hepsine birer baston yapacağım ve hastaneden çıkıp memleketlerine
gidecekleri zaman kendilerine hediye edeceğim…”
Mehmet
Usta, 2. Abdülhamit’in bu ulvi düşüncesine ve insan sevgisine hayran kalarak
hemen işe koyulur ve kısa zamanda bastonları yaparlar. Bitirilen bastonlar
gazilere ulaştırılır.
Bu
hikayeyi okuduğumda Sultan 2. Abdülhamit’in bu duyarlılığından çok
etkilenmiştim. O konumda gazileri düşünmesi ve bastonları bizzat kendinin yapması
insanı düşündürüyor. Baston, kol değneği gibi nesnelerin engelli biri için
önemini anlatmaya gerek var mı bilmiyorum? Yürüme engelli biri için baston çok
değerlidir. Buna muhtaç olmayan kişiler tam olarak anlayamasa da, biraz empati yapmak
yeterli olur. Bir de gazileri düşünelim; en çok ihtiyaç duydukları bu nesne bir
de padişahları tarafından yapılıp, hediye edilirse değerine paha biçilebilir
mi?
Kaynak: Türkiye Gazetesi - Vehbi Tülek (24.3.2004)
ALİYE
YÜCEL