Geçtiğimiz
günlerde Müge Anlı'nın programında annesini arayan genç bir kadın, kızını
arayan başka bir kadın, yine annesini arayan genç bir adam vardı. Bir şekilde çocuklar
küçük yaşta ailelerinden ayrılmıştı. Şimdi ekran aracılığıyla onları bulmaya
çalışıyorlardı. Gördüğümüz kadarıyla insanlar kaç yaşında olursa olsun, evlatlık
olduğunu öğrenince gerçek anne ve babalarını merak ediyor ve arıyorlar.
Evlatlık
konusu duygusal, sosyal, psikolojik bir konu... Belli bir yaşa kadar saklansa
da bir şekilde öğreniliyor. Gerçek ortaya çıktığında ise evlat edinilen çocuk
ve aile için zor bir süreç başlıyor. Bu konu ile ilgili pek çok haber
yapılıyor. "Yıllar sonra annesini buldu", "Şu kadar yıl sonra
evladına kavuştu" gibi. Hepsi de hüzün ve mutluluk dolu pek çok kavuşma...
Hepsinin birbirinden ilginç hikayesi var.
Evlatlık
olduğunu öğrenmek mümkünse bir insanın hiç öğrenmemesi gereken bir durum. Sanıyorum
ki o andan itibaren evlat edinen aileye karşı hissedilen duygular oldukça
karışır. Büyük bir yıkım... Hayal kırıklığı... Öz aileye bir kırgınlık... Sonra öz aileyi merak etme... Eğer hayattaysa
arama ve hemen bulma istediği... Birçok düşünce ve duygu karmaşası... Ben bütün
bunları empati yaparak yazıyorum.
İlkokul çağlarındaydım.
Mahallemizde bir arkadaşımızın evlatlık olduğu söylentileri çıkmıştı. Daha
sonra da bunun doğru olduğunu öğrenmiştik. Bu bizi çok etkilemişti. Hepimiz şaşırmış
ve üzülmüştük. Ortada şüphelenmemizi gerektiren bir durum da yoktu! Ailesi onun
üzerine titriyor, çok iyi bakıyor ve çok seviyordu! Kendi aramızda bunu
konuşuyor, "Nasıl olur, neden, niçin" sorularını soruyorduk.
Çocuklar
için ilginç bir psikolojik durum olmalı ki... Arkadaşımızın bu durumunu
öğrendikten sonra herkes ailesiyle olan benzerliğini sorguluyordu. Özelikle tek
çocuk olan ve ailesindeki kişilere pek benzemeyen arkadaşlarımızın canı epeyce
sıkılmıştı. Bir çoğu "Acaba ben de evlatlık mıyım?", "Ya ben de evlatlıksam?"
diye düşünüp, üzülmeye başlamıştı. İşte bütün bunlar konuşulurken ben oldukça
rahattım!
Yine
bir gün bu konu konuşulurken çocuk aklımla arkadaşlarıma dönüp, büyük bir
rahatlıkla "Ben evlatlık değilim buna eminim. Bu kesin... Siz düşünün."
demiştim. Bana hemen "Nereden biliyorsun?", "Nasıl bu kadar emin
olabilirsin?" diye sormuşlardı. Ben de cevap olarak onlara "Bir
düşünün. Sakat bir çocuğu kim evlatlık olarak alır ki?" demiştim. Böylece
arkadaşlarım hemen ikna olmuştu. Haklıydım! Anne ve babama benzeyen taraflarım
olsa da benim çok daha önemli bir kanıtım vardı. Engelli olmak!
ALİYE
YÜCEL