> Engeloji

Translate

29 Kasım 2015 Pazar

ENGELLİ OLAN YAPILARIMIZ


Mimarlar Odası Bursa Şubesi'nin düzenlediği Ulusal Fotoğraf Yarışması'nın bu yıl ki konusu ilgimi çekmişti. "Engelli Olan İnsanımız Değil Yapılarımız" konulu yarışma sonuçlandı. Yarışmaya Türkiye genelinde amatör ve profesyonel fotoğrafçılar, 383 eser ile katılmış... Bu yıl 4.'sü düzenlenen yarışmada Osman Arslan'ın fotoğrafı birinci, Hatice Karakan'ın ikinci, Aytül Akbaş'ın ise üçüncü olmuş...  Dereceye giren fotoğraflar oldukça etkileyici...
   
Mimarlar Odası Bursa Şubesi; mimari engellerden arınmış mekanların, engelli ve engelsiz herkesin hakkı olduğuna ve erişimin lüks değil, önemli hak ve ihtiyaç olduğuna inandığı için böyle bir konsept seçmiş... "Engelli Olan İnsanımız Değil Yapılarımız" diyerek zaten çok şey anlatmış... Bu fotoğraf yarışması önemli ve başarılı bir sosyal sorumluluk projesi... Dikkat çekici ve çarpıcı... Engelli, engelsiz kim olursa olsun bu fotoğrafları görüp etkilenmemesi mümkün değil.

"Engelli Olan İnsanımız Değil Yapılarımız" denildiğinde ilk akla gelen merdiven ve basamaklar olur. Gerçekten de özellikle de bedensel engelliyi en çok merdivenler zorlar. Fotoğraf sanatçıları da böyle düşünüp, bunu gözler önüne sermişler... Böyle yerleri bulmakta zorluk çekmediklerine de eminim! Fotoğraflarda, mimari engeller ve eksiklikler gözlemlenmiş... Engel ve insan ilişkisi çarpıcı bir şekilde ortaya konmuş... Fotoğraflara bakınca bunu açıkça görüyoruz.


Özellikle bedensel engellilerin yaşadığı mimari engeller ve erişimde yaşanılan sorunlara dikkat çekilmek için yapılan bu yarışma sonunda çekilen fotoğraflardaki karelerden engellilerin hiç dikkate alınmadığını bir kez daha görüyoruz. Nereye gidersek gidelim bir engel var. Eğitim, kültür, sosyal hayat gibi pek çok yerde karşımıza bir engel çıkıyor. Şehirlerdeki pek çok yerin mimari planları engeli olmayan insanlara göre çizilmiş ve öyle yapılmış...

Türkiye'de engelli olmak bu yüzden zor. Caddeler, sokaklar, parklar, yollar, binalar, kamuya açık alanlar mimari engellerle dolu... Tekerlekli sandalye kullananlar rampaların eğimi  yüzünden refakatçi olmadan çıkmaya çekiniyorlar. Görme engelliler yürüdükleri kabartma zeminlerde her an bir engelle karşılaşıyorlar. Kol değneği, baston kullananlar; yol, zemin, merdiven ve kaldırım gibi pek yerde zorlanıyorlar.

Engelliler için yapılması gerekenlerle ilgili kanunlar ve talimatlar olduğu halde hiç bir alanda uygulanmıyor. Oysa yerel yönetimler, ilgili kurum yetkilileri, sivil toplum örgütleri ve herkes bu engelleri kaldırmak için bir şeyler yapmalı... İşte Mimarlar Odası Bursa Şubesi böyle bir adım atmış ve engelli olanın insanımız değil yapılarımız olduğunu göstermeye çalışmış... Umarız atılan bu önemli adımla yapılan yanlışlar görülür ve gereken düzenlemeler yapılır.

Not: Yayınladığım fotoğraflar derece sırasına göre...


ALİYE YÜCEL

22 Kasım 2015 Pazar

ENGELLİ MİLLETVEKİLLERİMİZ VE BEKLENTİ


Yeni milletvekillerimiz belli oldu. Geçtiğimiz günlerde yeminlerini de ettiler. Çok istediğim bir şey vardı. O da engelli milletvekillerinin sayısının daha fazla olması... Belki pek çok kişi; hangi parti önde, hangi parti kaç milletvekili çıkaracak ve sonuç ne olacak diye merak ediyordu. Ben ise bunların yanı sıra kaç engelli milletvekilinin meclise gireceğini merak ediyordum. Bir önceki seçimlere göre sayıları arttı. Yeni kabinede beş engelli milletvekilimiz var.

7 Haziran seçimlerinde iki engelli milletvekili seçilmişti. AK Parti Bursa Milletvekili Bennur Karaburun ve CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey. Her ikisi de tekrar milletvekili oldular. Onlara yenileri eklendi. Partileri, illeri ve isimleri şöyle; AK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat, AK Parti Erzincan Milletvekili Serkan Bayram ve AK Parti Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir. Gönül isterdi ki sayıları daha fazla olsun. Ama buna da şükür...

Engellilerin hayatını değiştirecek karar ve düzenlemeler TBMM'den geçecek. Son yıllarda engellilerle ilgili çok önemli çalışmalar yapılsa da bunlar yeterli değil... Pek çok eksik noktalar ve yapılması gerekenler var. Engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak çalışmaların daha fazla olması gerekiyor. Engelliler için yapılan her şeyin insanlık için yapıldığını unutmayalım.


Engelli olmasa bile engelli ve engellilik konusunda çok duyarlı milletvekillerimiz var. Ancak engelli sorunlarının çözümü için engeli olmayan birinin başarılı olması daha zor. Engellilerin sorunlarını en iyi engelliler bilebilir. Bu nedenle çözümünü de en iyi onlar sunacaktır. Engellilerin yaşam kalitesini de onlar yükselteceklerdir. Bu nedenle engelli milletvekillerimiz yapacakları bizim için çok önemli...

Engelli milletvekillerimizin kendilerine "Engelliler için bugüne kadar neler yapıldı? Onlar neler bekliyor? Neler istiyor? Bizler neler yapabiliriz?" sorusunu soracaklarını ve gerekenleri yapacaklarını biliyoruz. Belki engelliler için yeni yasalar çıkarırlar. Belki de bir "Engelliler Bakanlığı" kurulur. Onlar bizim sesimiz... Onlar meclisteki temsilcilerimiz... Ve onlardan beklentilerimiz oldukça yüksek... İşleri hiç de kolay değil. Allah yardımcıları olsun.

Seçilen milletvekillerimiz hepsinin her alanda örnek çalışmalar yapacağını ve çok başarılı olacağına inanıyoruz. Ancak engelli sorunlarıyla özel olarak ilgilenmeleri, engellilerle ilgili çalışmalar yapmaları, engelliler için farklı projeler üretmeleri, engelli sorunlarına çözüm üretmeleri ve engelli çalışmalarına katkı sağlamaları gerekiyor. Bunu onlardan bekliyor ve görevlerinde başarılar diliyoruz.  

ALİYE YÜCEL


15 Kasım 2015 Pazar

DADA VE CODA!


Okan Bayülgen'in programının başlayacağını okuduğumda hiç tereddüt etmeden yine işitme engelliler için bir tercüman olacağını düşündüm. Ve yanılmadım. Dada, geçtiğimiz hafta başladı. Yeni başlayan programda da ekranın sağ alt köşesinde işaret dili tercümanı bulunuyor. Program sırasında tüm konuşmalar işaret dili bilen bir tercüman tarafından işitme engelliler için anında çevriliyor. Programın işaret dili tercümanı ise Neslihan Kurt.

Neslihan Kurt, bir koda (Coda)! Coda; İngilizce "Children Of Deaf Adults"ın kısaltılmışı... Anne ve babası işitme engelli olup, kendisi işitme engelli olmayan çocuklara böyle deniyor. Onların iki dili oluyor. İşitme engelli olmadıkları için normal dillerini konuşurken diğer taraftan ebeveynleriyle de işaret dili ile konuşuyorlar. Neslihan Kurt da küçük yaştan beri işaret dilini kullanıyor. O nedenle de bu kadar başarılı...

Neslihan Kurt, çevirileri yaparken öyle içten ve samimi ki yaptığı işi ne kadar çok sevdiğini anlıyoruz. Sular seller gibi konuşuyor! Bıkmadan usanmadan çeviriyor. Mimiklerini çok güzel kullanıyor. Devamlı gülümsüyor. Pozitif enerji saçıyor. Herkesin sempatisini kazandığını tahmin ediyorum. İşaret diline ihtiyaç duymayanları bile kendine baktırıyor. Eminim, onu seyredenlerin bir çoğunda işaret dilini öğrenmek isteği doğuyordur. Sayesinde işaret dili öğrenenler olmuştur.


Okan Bayülgen'in programları entelektüel düzeyi yüksek programlar... Farklı konu ve konuklar oluyor. Bu nedenle Neslihan Kurt'un işi oldukça zor. İnsan seyrederken bazı kelimeleri duyunca bunu nasıl çevirebildi, nasıl anlatabildi diye düşünmeden edemiyor. Özellikle de soyut ve felsefi kavramları... Ama o her şeyi anlatmanın bir yolunu buluyor. Nasıl da dikkatli... Bir cümle bile atlamıyor. Okan Bayülgen'in ve konuklarının her söylediğini işaret diliyle anlatabiliyor. Hatta şarkı sözlerini bile çeviriyor.

Okan Bayülgen'in yaptığı programlarda işaret dili bilen tercüman bulundurması çok önemli... Onun bu duyarlılığı çok değerli... İşitme engellileri düşünen tek programcı olduğunu söylersek yanlış olmaz sanırım. Programlarında zaman zaman engelli sorunlarını da ele alan Bayülgen, bu alandaki eksikliği iyi ki görmüş. İyi ki programlarında işitme engellilere de seslenmek için bir tercüman bulunduruyor. Böylece işitme engelliler farklı konularda bilgi sahibi oluyorlar, kültürleri artıyor ve gelişiyorlar.

Televizyon hayatımızda önemli bir yere sahip. Ancak işitme engeliyseniz bundan mahrum kalıyorsunuz. İşitme engellilerin sayısı oldukça fazla... Ancak işitme engellilerin izleyebileceği program sayısı yok denecek kadar az. Televizyon ile onlar arasında büyük bir engel var. Maalesef onlar bu kadar önemli bir iletişim aracından mahrum kalıyorlar. Belki her program için bir işaret dili tercümanı bulundurmak zor olabilir. Ancak hiç olmazsa her kanal işitme engelliler için bir kaç program yapmalı... Ekranlarda daha çok işaret dili  tercümanı görmek dileğiyle...

ALİYE YÜCEL

8 Kasım 2015 Pazar

KOLTUK DEĞNEKLİ DAĞCI


Bu yıl Cumhuriyetimizin 92. yıldönümünü kutladık. Bu nedenle Türkiye genelinde çok çeşitli etkinlikler yapıldı. Bursa Valiliği'nin de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle farklı bir etkinliği vardı. Uludağ Dağcılık Kulübü, Uludağ'ın zirvesine bir tırmanış düzenledi. 40 dağcı tam 13 saat süren bir zirve yürüyüşü gerçekleştirdi. Dağcılar karlarla kaplı zirveye çıkınca Türk Bayrağı'nı açtılar ve İstiklal Marşı'mızı okudular. Bu dağcılar arasında farklı bir dağcı vardı. O da koltuk değneğiyle dağa tırmanan Mustafa Kılıçarslan.

54 yaşındaki Mustafa Kılıçarslan, 4 aylık iken çocuk felci geçirmiş ve sağ bacağı felçli... Bacağı felçli olduğu için dağlara koltuk değneklerinin yardımıyla çıkıyor. Kılıçarslan, Kayseri'de yaşıyor. Sporla, özellikle de doğa sporlarıyla ilgilenen Kılıçarslan'ın asıl mesleği avukatlık. Engelli dağcı, önceleri doğa yürüyüşleri yapmaya başlamış, bu yürüyüşler ona iyi gelmiş. Kendini iyi hissedince yürümeye devam etmiş, yürümek ona yetmeyince de dağlara çıkmaya başlamış...

Mustafa Kılıçarslan'ın Uludağ'ın zirvesine ilk çıkışı... Ancak başta Ağrı Dağı (2 defa) ve Erciyes Dağı (13 defa) olmak üzere Aladağlar, Bolkarlar, Hasan Dağı, Antalya Bey Dağları gibi otuza yakın dağa tırmanmış... Normal hayatında koltuk değneklerine çok fazla ihtiyaç duymasa da uzun mesafelerde ve dağlara çıkmak için koltuk değneği kullanıyor. Dağlara tırmanmak için koltuk değneklerini kromdan özel olarak yaptırıyormuş... Kılıçarslan, dağcılığın yanı sıra maraton koşularına da katılıyor. Yıllarca sigara içen Kılıçarslan, doğa yürüyüşlerine başladıktan sonra sigarayı da bırakmış...


Bir tırmanışından sonra verdiği röportajda bu konuda "Sonra gördüm ki benim engelim sigara bağımlılığıymış... Engelim sakat bacağımda değil, sigaradaymış. Bu nedenle sigara içenleri biraz engelli gibi görüyorum. Çünkü sigara içenler dağlara çıkamıyorlar. Ama ben çıkabiliyorum..." diyor. Ve şöyle devam ediyor: "Her şeyden önce sağlıklı olmak için dağlara tırmanıyorum. Tırmandıkça kendimi daha güçlü hissediyorum. Günlük hayatta da daha rahat hareket ediyorum. Beni engelli bacağımla ve koltuk değnekle dağlara tırmandığımı görenler özeniyor..."

Bir hastalığı olmadığı sürece ömrü yettiği kadar doğa yürüyüşlerine ve dağ tırmanışlarına devam edeceğini belirten Mustafa Kılıçarslan, yaptıklarıyla örnek olmuş, pek çok kişinin de sigarayı bırakmasına ve sağlıklı yaşam yürüyüşüne başlamasına da sebep olmuş... Engelli dağcı yaptıkları ve söyledikleriyle çok güzel mesajlar veriyor. Bize azmin önemini gösteriyor. Onun başarısıyla bir kez daha görüyoruz ki insan bir şeyi çok isterse engeller kalkıyor.

Felçli olarak yürümek hatta bazen bir basamak bile çıkmak oldukça zordur bunu biliyoruz. Bunda bile zorlanan bir kişi için bir dağa tırmanmak, hem de dağın zirvesine çıkmak gerçekten büyük bir başarı değil de nedir? Dağcılık en zor sporlardan biridir. Bacakları sağlam olan kimseler için bile dağa tırmanmak zor bir sporken, onun koltuk değneği ile dağa tırmanması engelli, engelsiz herkese bir ibret olmalı...


ALİYE YÜCEL

1 Kasım 2015 Pazar

SEÇİM VE BİZ


İşte bir seçim daha... Dilerim ülkemiz açısından hayırlı olur. Yeni milletvekillerimiz belli olacak. Hangi parti kaç millet vekili çıkaracak henüz net değil. Ama yine çok istediğim bir şey var. Engelli milletvekillerinin meclise girebilmesi.. Belki pek çok kişi; hangi parti önde, hangi parti kaç milletvekili çıkaracak ve sonuç ne olacak diye merak ediyor. Bütün bunları ben de merak ediyorum. Ancak ben bütün bunların yanı sıra kaç engelli milletvekilinin de meclise gireceğini merak ediyorum.

Engelli sorunları ve çözümü açısından her partiye eşit mesafede olmak durumundayım. Hangi partiden olursa olsun engelliyi temsil edecek birilerinin mecliste olması gerektiğine inanıyorum. Maalesef meclisteki engellilerin sayısı oran olarak çok az... 9 milyon engelliyi temsil etmek için bir elin parmakları kadar bile olmayan milletvekili sayısı olur mu? Bu hiç iyi bir gösterge değil. Üstelik bu seçimlerde de engelli aday sayısı yine çok az...

Mecliste daha önceki dönemlerde engellileri temsil eden engelli milletvekilleri vardı. En çok tanınanları, ilk engelli milletvekili olan AK Parti Milletvekili Lokman Ayva ve CHP Milletvekili Şafak Pavey gibi...  Biri görme engellileri, diğeri ise bedensel engellileri temsil ediyordu. Bundan başka de engelli vekillerimiz oldu. 7 Haziran seçimlerinde ise iki engelli milletvekili seçildi. AK Parti'den Bennur Karaburun ve CHP'den Şafak Pavey. Yani sayı hep azdı. Maalesef bu kez de yine bu sayı çok olmayacak gibi görünüyor.


Son yıllarda engellilerle ilgili önemli çalışmalar yapıldı. 2005 yılında Engelliler Yasası çıkarıldı. 2010 yılında da engellilere çeşitli haklar verildi. Ama bunlar yeterli değil... Pek çok eksik nokta ve yapılması gereken çok şey var. Yeni dönemde bunların değişmesi, tamamlanmasını gerekiyor. Partilerin tüzüğünde engelliler için planlanan neler var acaba? Tam olarak bilemiyoruz. Ama yapılacak çalışmalar engelliler açısından büyük önem taşıyor.

Engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak önlemler almalı, bu yönde çalışmalar yapmalı. Ülkemize engellilerin yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalar yapan milletvekilleri gerekli. Gönül ister ki her engelli grubunu temsil edecek milletvekilleri olsun. Görme, işitme, bedensel engelli ve zihinsel engelli yakını gibi... Üstelik bu sayı bir veya birkaç milletvekili ile sınırlı olmamalı. Sayıları çok daha fazla olmalı...

Bilinen bir gerçek var ki sorunların büyük bir bölümünün çözümü siyasetten geçiyor. Engelli sorunlarının çözümü için engeli olmayan birinin başarılı olacağına inanamıyorum. İşte bu yüzden engelliler siyasette ve Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında daha çok yer almalı... Engelli olmasa bile bu konuda  çok duyarlı ve farkındalığa sahip milletvekilleri yok mudur? Tabii ki vardır. Ancak engelli birinin sorununu ancak engelli biri anlayabilir, bilebilir. Bu nedenle çözümünü de en iyi o sunar. Yani, bu noktada empati yeterli olmayabilir. Damdan düşmek gerekir!

ALİYE YÜCEL

25 Ekim 2015 Pazar

TUUBA İLE EMİN


Blogu açtığımdan beri "Mutlaka yazmalıyım..." dediğim ama bir türlü yazamadığım bir film var. Geçenlerde, "Sinema Tarihinin Hiçbir Zaman Unutulmayacak Efsanevi Sahneleri" arasında bu filmin de adını görünce yazmak istedim. Vizontele Tuuba'dan bahsedeceğim. Vizontele ve Vizontele Tuuba filmlerini seyretmeyen kalmamıştır. Her iki filmde yerli sinemamız adına çok başarılı filmlerdi.  Ancak Vizontele Tuuba'nın çok önemli bir misyonu daha vardı. Film, belki de engelli karakterin olumlu sunulduğu ilk yerli filmlerden biridir.

Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı, yönettiği ve oynadığı filmin diğer başrollerinde; Tuba Ünsal, Demet Akbağ, Tarık Akan ve Altan Erkekli oynuyordu. Hatırlatmak için, Vizontele filminin devam filmi olan Vizontele Tuuba'nın konusu ise kısaca şöyle: 1980'li yıllarda bir öğretmen (Tarık Akan) Güneydoğu'da kütüphanesi bile olmayan bir kasabaya Kütüphane Müdürü olarak tayin edilir. Gelen aile ile kasabalıların hayatları renklenir. Öğretmenin engelli kızı Tuuba ile köyün ilginç karakteri Deli Emin çok iyi anlaşırlar ve birbirlerini severler...

Tuuba karakteri; filmde acınacak, zavallı, alay edilen ve dışlanan bir karakter değildi. Bu yüzden seyrettiğimde çok etkilenmiştim. Tuuba, bir trafik kazası sonucu engelli hale gelmiş... Engelli ve tekerlekli sandalyede olmasına rağmen durumunu (pek çok engelli gibi) kabullenmiş durumdaydı. Bize de "Madem bu durumdayım. Öyleyse böyle yaşamak zorundayım..." mesajını veriyordu. İşte bu çok önemli... Kim bilir? Belki de Yılmaz Erdoğan, böyle bir kız tanımıştır. Engelli olmasına rağmen ağlatmayan ve tebessüm ettiren...


Evet Tuuba'nın içinde bulunduğu psikolojik durumu çok önemli... Ama bence filmle ilgili daha önemli bir olgu var. Bu da Deli Emin karakterinin Tuuba'ya olan yaklaşımı... Emin, lakabı Deli olmasına rağmen pek çok aklı başında insandan çok doğal ve normal davranıyor. Tuuba'yı görünce ona engeliyle ilgili farklı bir yaklaşımda bulunmuyor. Ne negatif ne de pozitif... Her engellinin isteyeceği gibi, doğru bir yaklaşım sergiliyor. Engelini hiç önemsemeden ondan bir şeyler yapmasını isteyebiliyor.

Deli Emin ise gerçekte ve bazı filmlerde gördüğümüz psikolojik yada zihinsel engelli olduğu için "Köyün Delisi" adı verilen bir karakter... Deli Emin, Vizontele filmlerinin en önemli ve başrol  karakteri... Aslında farklı fikirleri ve hazırcevaplığı ile belki de bir dahi... Ona karşı acıma, alay, küçümseme gibi olumsuz duygular taşımak imkansız. Güzel yüreği, iyimserliği ve insan verdiği değerle çok özel bir karakter... Belki Emin de ayrı bir yazı konusu...

Son yıllarda sinemamızda engelli karakterlerin başrol oynadığı ve olumlu sunulduğu filmlere rastlıyoruz. Başka Dilde Aşk, Benim Dünyam, Tamam mıyız?, Sadece Sen ve Mucize gibi... Ama Vizontele Tuuba 2003 yapımı bir film. O yıllarda böyle bir engelli filmi görmek çok etkileyiciydi. Filmin siyasi, sosyal pek çok mesaj verdiği biliyoruz. Ancak engelliye bakışı, ona yaklaşımı açısından da ayrı ve önemli bir mesaj daha veriyor. O da engelinin takınması gereken ruh hali ve engelliye yaklaşım şeklimiz...  


ALİYE YÜCEL

18 Ekim 2015 Pazar

2. SAYI ÇIKTI!


Türkiye’nin ilk engelli ve engelsiz birlikte yaşama kültürü dergisi Birlikte Daha Güzel'in 2. sayısı çıktı! Dergi, engellilerle birlikte yaşama kültürünü yaygınlaştırmak amacıyla Bağcılar Belediyesi koordinatörlüğünde; bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör işbirliğiyle yürütülen “Birlikte Daha Güzel Kampanyası” kapsamında çıkıyor. 3 ayda bir çıkan derginin kadrosu “Türkiye’nin Yeni Yazarları” isimli Yazarlık Atölyesi’ne katılan ve mezun olan kursiyerlerden meydana geliyor.

Derginin bu sayısında; Dr. Sare Davutoğlu yazısı, Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı’nın takdim yazısı, ilk çizimini Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı'nın yaptığı Türkiye'nin Yeni Çizerleri haberi, Türkiye’nin Yeni Yazarları projesinin kursiyerlerinden Talha Yıldız'ın yazdığı "Paşalar Divanı" kitabının tanıtımı, Engelsiz Türkiye Ödülleri haberi, Yönetmen Hakan Yonat ile yapılan röportaj, Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Ödülleri haberleri, Engelsiz Teknolojiler, Oku-yorum, Doğal ve Sağlıklı Hayat ve Bilgi Kutusu gibi birbirinden farklı içerikler yer alıyor.

Büyük ilgi gören ilk sayının sunuş yazısı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılmıştı. 2. sayının konuğu ise Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Dr. Sare Davutoğlu oldu. Davutoğlu, "Her türlü engeli aşabilmemizin sırrı birlikteliğimizdir" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dr. Sare Davutoğlu yazısında, engelli insanların elinden tutmanın kendisi için önemini belirtiyor. Yazısında ayrıca engelliler için hayata geçirilen çeşitli projelerden de bahsediyor.


Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı dergideki yazısında "Birlikte daha kolay başarıyoruz... Hep söylüyoruz. Bizim engellilere bakış açımız, yardım etmekten çok kendi ayakları üzerinde durmalarına katkı sağlamaktır..." diyerek engelliler için yaptıkları Engelliler Sarayı ve diğer tesisler sayesinde engellilerin hayata tutunmakla kalmayıp, meslek sahibi olduklarını, sosyal ve ekonomik açıdan güçlendiklerini belirtiyor.
 
Birlikte Daha Güzel dergisi;  yazılı ve görsel baskı, görme engelliler için Braille (Kabartma Yazı) baskı, web için flash animasyonlu format, indirilebilir PDF formatı, görme engelliler için ekran okuyucu uyumlu metin formatı olmak üzere 5 ayrı versiyonda hazırlanıyor. Dergiyi almak isteyenler; birliktedahaguzel.org web sitesinden, Bağcılar Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü ve Bağcılar Engelliler Sarayı’ndan temin edebilir. 

İnsanın emeğinin bulunduğu bir şeyi eline alması çok güzel... Bu derginin projesinin içinde olmaktan ve dergiye yazı yazmaktan dolayı mutluyum. Derginin 3. sayısının çalışmaları da bitmek üzere... Ben de yeni yazımı gönderdim. Birlikte Daha Güzel dergisinin engelli ve engelsiz herkesin birlikte yaşama kültürüne büyük katkılar sağladığına ve sağlayacağına inanıyorum. Dergimize emeği geçen herkese teşekkür eder, yayın hayatının uzun yıllar sürmesini dilerim...

ALİYE YÜCEL