> Engeloji

Translate

21 Kasım 2021 Pazar

GÜN VE HAFTA YETMEZ


Engelliler Günü ve Engelliler Haftası derken meğer 
İngiltere'de engelliler için tahsis edilmiş bir "ay" varmış... "Engellilik Geçmişi Ayı", Engelli Hakları Savunucusu Richard Rieser tarafından; engelli ve engelliliğin karşı karşıya olduğu engeller hakkında farkındalığı artırmak için 2010 yılında kuruluyor.

Engellilik Geçmişi Ayı, 18 Kasım'da başlıyor ve 20 Aralık'a kadar sürüyor. Her yıl farklı temalar ele alınıyor. Bu yılın temaları şöyle; gizli engeller, engelli cinselliği ve ilişkileri...

Engellilik Geçmişi Ayı'nın amacı; engellilerin hayatlarını kutlamak ve toplumun her alanında engellilere daha eşit davranılmasını sağlamak için neler yapılabileceğini araştırmak.

Richard Rieser, "Birleşik Krallık Engellilik Tarihi Ayı'nın tüm amacı, engelli insanlara odaklanmak..." diyor ve "Engellilik, yüzlerce, hatta binlerce yıldır inşa edilmiş yanlış veya olumsuz kalıp yargılara dayalı, fiziksel veya zihinsel olarak farklı insanlara karşı sistematik bir ayrımcılıktır" diye ilave ediyor. 

Biliyorsunuz bizde de 3 Aralık Engelliler Günü ve 10 - 16 Mayıs Engelliler Haftası var. Ama engellilere ayrılmış aylık bir süreç yok. Engelli sorunları çok olduğuna ve bitmek bilmediğine göre bir de ay olmalı mı ne dersiniz?

ALİYE YÜCEL

14 Kasım 2021 Pazar

KIZILAY ENGELSİZ

 



Türk Kızılay'ın artık yepyeni bir birimi var: Kızılay Engelsiz.

Kızılay Engelsiz, öncelikle engelli bireylerin temel hak ve özgürlüklerini insan onuruna yakışır şekilde kullanabilmesini, hayatın her alanında eşit koşullarda tam ve etkin katılımının desteklenmesini sağlamak amacıyla kuruldu.

Kızılay Engelsiz, Türk Kızılay'ın faaliyetlerinde engellilerin gönüllü ve aktif görev almalarını teşvik edecek; toplumda farklılıklara saygı göstermeye, sosyal uyuma yönelik farkındalık oluşturacak. 

Bilindiği gibi; Türk Kızılay'ı afetlerde ve olağan dönemlerde ihtiyaç sahipleri ve korunmasız vatandaşlara yönelik yardım sağlamak, toplumda yardımlaşmayı geliştirmek, güvenli kan temini gerçekleştirmek ve zarar görebilirliği azaltmak, ihtiyaç sahipleri ile kaynakları buluşturmak, incinebilir grupları tespit ederek toplumsal hayata katılımlarını sağlamak ve toplumsal dayanıklılığı arttırmak amacıyla birçok faaliyet yürütüyor. Engellilere dair de çeşitli yardım ve faaliyet yapan Türk Kızılay da şimdi de engellilerle birlikte çeşitli çalışmalara imza atacak.  
 
Birim, Kızılay’ın Türkiye genelinde bulunan tüm şubelerinde hayata geçirilecek. Şubelerde kurulacak olan 
Kızılay Engelsiz; başkanları ile üyeleri ve gönüllüleri de engelli bireylerden oluşturularak engelli bireylerin şubelere üye veya gönüllü olmaları için çalışmalar yürütülecek.

Daha önce Ankara'da başlayan çalışmalara başlayan birim İstanbul'da da kuruldu. Ben de içinde olmaktan onur ve mutluluk duyuyorum.

Unutmayalım ki, bir kurumda engelli varsa empati vardır. Zorluğu kolaylığa çevirme yolları vardır. Yıllardır; kadınların duyarlılığını, gençlerin enerjisini yanına alan Türk Kızılay şimdi de engellilerin gücünü yanına alıyor. 

ALİYE YÜCEL 
 
 

7 Kasım 2021 Pazar

İLHAM KAYNAĞI OLMAK YA DA OLMAMAK


Zaman zaman "Engelliler bir ilham kaynağı olmalı mıdır?" konusuna rast geliyorum. Buna net bir cevabım yok. Bu durumda daha önce iki bölüm halinde yazdığım Stella Young'ın bu konudaki görüşünü hatırlıyorum.

2014 yılında 32 yaşında hayatını kaybeden engelli aktivist, komedyen ve gazeteci Stella Young'a göre bu çok yanlış... Bu küçük dev kadın, yüzlerce kişiye yaptığı bir konuşmasında "Bir çoğunuzun gözünde engelli insanlar birer öğretmen, doktor ya da manikürcü olamıyor. Bizler gerçek bile değiliz. İlham olmak için buradayız. Aslında ben şu an bu sahnedeyim. Tüm bu konuşmayı tekerlekli sandalyede yapıyorum ve sizler benden size ilham olmamı bekliyorsunuz. Haksız mıyım? Değil mi? Bayanlar baylar, korkarım ki sizleri büyük hayal kırıklığına uğratacağım. Burada size ilham vermek için bulunmuyorum!" diyerek pek çok ezberi bozuyor. 

İlham kaynağı olmak istemeyen ve bunu övgü olarak kabul etmeyen Stella Young, konuşmasında orada olmasının nedenini insanlara söylenen ve onların da inandığı bir yalanı açıklamak için olduğunu söylüyor. Bu yalan, "Engelli olmak kötü bir şeydir. Engelle yaşamak sizi özel kılar." Doğrusu: "Engelli olmak kötü bir şey değil ve sizi özel kılmaz." diyor. Sosyal medyanın son yıllarda bu yalanı propagandasını yaptığından şikayet ediyor. 

'İlham pornosu' terimi de Stella Young ait... Yaptığı konuşmasında da bunun mantığını da açıklıyor. Bu terimi bilinçli bir şekilde kullandığı kesin... İlham olma durumunun, engelli insanlara zarar veren bilinçsiz bir önyargı biçimi olduğunu düşünüyor. Anlıyoruz ki bu durumda engelliler, engel olmayan kişiler yararına birer nesne oluyor. Engelsizler kendilerini engellilerle karşılaştırıyor.

Bir engelin gerçekten hangi durumlarda ilham kaynağı olacağı konusunda kafam karışık... Blogumda her türlü engeli ve engelliliği ele aldım. Belki ben de böyle bir algı meydana getiren yazılar yazdım. Ama bildiğim şu "engellinin başarısına şaşmak" diye bir durum var ki bu da engellinin yetersiz ve engelliden beklentinin düşük olduğunu gösteriyor. Bu nedenle ilham olması bekleniyor. Stella Young'da itiraz ettiği bir durum.

Anlaşılan bu konu çok su götürür. Benim de bu konuda yazacaklarım bitmedi.

ALİYE YÜCEL

31 Ekim 2021 Pazar

EVET DEMEK Mİ?


Daha önce bahsetmiştim. Türkiye Beyazay Derneği'nde birlikte çalışmalar yaptığım arkadaşlarımla birlikte "Engelli Mahremiyeti" adıyla bir Instagram hesabımız var ve paylaşım yapmaya devam ediyoruz. Takip edenler bilir. Engelli ve engellilik konularında faydalı ve farkındalık meydan getirecek bilgiler paylaşıyoruz. 

Geçtiğimiz hafta; "Engelsiz insan engelli bir insan ile evlenirse onun bakıcısı mı olur?" sorusunu sorduğumuz bir paylaşım yaptık. Ben de kendi hesabımdan yorum istedim. Bir kaç kişi "Sevginin önemli olduğu..." şeklinde cevap verdi. Pek çok kişi ise soruyu okuyup geçti, cevaplamadı. Şimdi bu "evet" demek mi bilemedik. Halbuki bir şeyler yazmalarını beklerdim, ekipteki arkadaşlarım da bekledi. 

Anlaşılan evliliğe bakış hala eski Türk filmlerindeki ve "Sakatlık İzdivaca Mani" yazımda olduğu gibi... "Kör görmeye başlamadan, kötürüm de yürümeden olmaz!" 

ALİYE YÜCEL

24 Ekim 2021 Pazar

BİR FOTOĞRAFIN HİKAYESİ

Her fotoğrafın ayrı bir hikayesi vardır. Bazıları mutluluk, bazıları hüzün, bazıları sevinç, bazıları acı taşır.  

Bir fotoğraf size neler anlatabilir? Birçok duyguyu aynı anda yaşatabilir mi? Böyle fotoğraflar vardır. Bunlardan birine ünlü gazeteci Ali Eyüboğlu'nun paylaşımında rastladım. Fotoğrafa dakikalarca baktım. Aynı anda bir çok duyguyu yaşattı. Hemen paylaşımlarını ilgi ile takip ettiğim Ali Eyüboğlu'na yazdım. Bu fotoğraf ve hikayesini blogumda paylaşmak için izin aldım.

Fotoğraf Siena Uluslararası Fotoğraf Ödülleri arasında Yılın Fotoğrafı Ödülü kazanmış ve Türk fotoğrafçı Mehmet Aslan tarafından çekilmiş... Fotoğrafta tek bacaklı bir adam ile kolları ve bacakları olmayan minik bir çocuk var.

Dünyanın en prestijli fotoğraf yarışmalarından olan Siena Uluslararası Fotoğrafçılık Ödülleri'nin (Siena International Photography Awards / SIPA) bu yılki sonuçları açıklanmış. Yarışmaya 163 ülkeden katılan fotoğrafçıların eserleri değerlendirilmiş ve yılın fotoğrafı da Türk fotoğrafçı Mehmet Aslan'ın çektiği, 'Hayatın Zorluğu' isimli bu fotoğraf olmuş.

Mehmet Aslan, 'Hayatın Zorluğu' ismini verdiği fotoğrafını Hatay'ın Suriye sınırındaki Reyhanlı ilçesinde çekiyor. Fotoğraf; savaş sırasında çıkan sinir gazından rahatsızlanan annesinin kullandığı ilaçlar nedeniyle uzuvları olmadan dünyaya gelen çocuk ile onu kucağına alan bir bacağını kaybetmiş Suriyeli bir baba arasındaki duygusal anı yansıtıyor.

Hikayesi ise şöyle: 
Münzir yani fotoğraftaki baba, Suriye'nin İdlib kentinde bir çarşıdan geçerken bir bombanın düşmesi sonucu sağ bacağını kaybetmiş. O sırada hamile olan eşi Zeynep ise atılan sarin gazından (sinir gazı) etkilenmiş ve ilaç kullanmak zorunda kalmış... Bunun etkisiyle küçük Mustafa'da tetra amelia sendromu nedeniyle kol ve bacakları olmadan dünyaya gelmiş.

Eserin sahibi Mehmet Aslan, Siena'da "Yılın Fotoğrafı" seçilen bu fotoğrafın öyküsünü "İşte insanlığın ve savaşın çirkin yüzü diyerek..." anlatmış ve fotoğrafına "Hayatın Zorluğu" adını vermiş. Ben ise sadece "Hayat" kısmını görmek istedim! Hayat bu işte... Her şey yaşanıyor. Evet zorluk ve acı var ama sevinç ve mutluluk da var.

ALİYE YÜCEL

17 Ekim 2021 Pazar

KIRMIZI ODA'DA MBPS SENDROMU


"The Act", dizisini daha önce ele almıştım.  Hulu'nun suç dizisi The Act'in en önemli özelliği gerçek hayatta yaşanması... Munchausen By Proxy Sendromu (MBPS)  sendromlu bir anne ve kızının hikayesini anlatıyordu. TV 8'de yayınlanan Kırmızı Oda dizisinde de bu konu işleniyor. 

Munchausen By Proxy Sendromu (MBPS) özel bir çocuk istismarı durumu... İlk kez 1977'de Meadow tarafından tanımlanmış. Anne ya da koruyucu kimse çocukta bir hastalık varmış gibi yapmakta ya da hastalık semptomlarını kendi uydurmaktadır. Anneler, çocuğun her zaman yanında olabilmek için onun hasta olmasına ihtiyaç duyuyor, çocukları sevgi adı altında kendine muhtaç ediyorlar.

Bu çocuğun en yakınında oldukları için şüphelenmek, suçlamak zor. Bu durumda yakalanmaları da imkansız gibi... Böyle bir hastalık varlığını bilmek, tanı koymak çok zor. Belki de ancak çocuğun başına bir şey geldiğinde anlaşılır olması en korkuncu...

Kırmızı Oda'da da Rezzan'ın hasta olan annesi, ablasına bu istismarı uygulayıp onun ölümüne yol açıyor. Rezzan'ın da hasta olmasına sebep oluyor. Dizide Rezzan'ı Nihal Yalçın canlandırıyor. 

Her iki diziyi de izlerken bir çok sahnede irkilmemek imkansız. Çok sarsıcı ve rahatsız edici... Annenin yıllar boyunca kızına yaptıklarına şaşırıp kalmamak mümkün değil. Bu nasıl bir anne diye düşünüp dehşete düşüyorsunuz. 

ALİYE YÜCEL

10 Ekim 2021 Pazar

BLOGUM 10 YAŞINDA


Blogum tam 10 yaşında...

Ne yazacağım bazen son güne kadar belli olmuyor. Gündemdeki bir konu, ilgimi çeken bir haber, seyrettiğim bir film, okuduğum bir kitap, duyduğum bir söz yazıma konu olabiliyordu. Ama ekim ayının ilk haftası konum hep belliydi. Konu blogumun doğum günü!  

Blogum "Engeloji" şimdi 10 yaşında... Tam 10 yıl önce bir ekim günü yazmaya başlamıştım. Blogum 1 Yaşında, 2, 3, ... ve Blogum 8 Yaşında diye her ekim ayında yazdım. Ancak geçen yıl, 9. yılda hiç yazamadım.
 
İki elim kanda olsa bile mutlaka her hafta mutlaka yazmaya çalışmıştım. Hiç aksatmamıştım. Bir işim çıktığında ya da bir yere gideceğimiz zaman ailemin "Bu hafta da yazma. Kalsın..." demelerine rağmen mutlaka bir yazı koymaya çalıştım. Ta ki annemin vefatına kadar... O günden sonra yazmadım. 

Evet. Tam bir yıl hiç yazamadım. Elim gitmedi derler ya... Her şey anlamsız geldi. Onu, canım annemi yazamadım. Ondan başka bir şey yazmak da saçma geldi. 

Ancak engelli ve engellilik hakkında söyleyeceklerim bitmedi. Bu nedenle artık uzun uzun olmasa da bir şeyler koymaya çalışıyorum. Bugün de blogumun 10. yılını yazmak istedim. Adıyla yaşasın!
 
ALİYE YÜCEL