> Engeloji

Translate

1 Temmuz 2018 Pazar

EL FENERLERİ ÇOĞALMALI



TRT Çocuk kanalı çok önemli bir projeye imza atıyor. Kanalda yayınlanacak yeni bir çizgi film 0-5 yaşındaki çocuklara işaret dili öğretecek. "El Feneri" isimli bu çizgi film işitme engelli çocuklar için ışık olacak. Bu çizgi film hem sesli olacak, hem de işaret dilinde bir anlatıcısı olacak. El Feneri programı, yeni yayın döneminde Eylül ayında TRT Çocuk ekranlarında yayınlanmaya başlayacak.

Bu proje, dünyada ve Türkiye'de 0-5 yaş arası işitme engelli çocuklara çizgi film ile işaret dili öğreten ilk proje olma özelliği taşıyor. El Feneri'ni dünyadaki benzerlerinden ayıran bir özelliği de bilimsel verilere dayanması... 0-5 yaş arası işitme engelli çocukların hangi kelimeleri öğrendiği, hangi kelimeleri hangi yaşlarda kullanmaya başladığı araştırılmış. Buna dayanarak bu çizgi filmin serisi oluşturulmuş.

"El Feneri" sadece bir çizgi film değil. Tamamen işaret dilini öğretmeye yönelik bir proje... Çocukların dikkatini dağıtmadan, eğlendirici bir şekilde bilgiyi onlara aktarıyor. Proje için büyük özen gösterilmiş. Ayrıca; işaret dili bilmeyen çocukların yanı sıra onların ebeveynleri ve işitme engelli olmayıp işaret dili öğrenmek isteyenler için de çok faydalı olacak bir proje. Çizgi film, tek hedefi sadece işitme engelli çocuklar değil. Yapılan açıklamalara göre; bu çizgi film ile çocukların ebeveynlerinde farkındalık artacak. Belki de en önemlisi çocuklarda bir farkındalık meydana gelecek. Çocuklar, işaret dili ile konuşan birini gördüğünde şaşırmayacaklar.


Bu çizgi film Türk İşaret dilinde anlatılıyor ve aynı zamanda görsel olarak sunuluyor. İşitme engelliler için bugüne kadar yapılan her çalışma bu çocukların işaret dili bildiği düşünülerek yapılmıştır. Bu çizgi film hedef kitlesi ise işaret dili bilmeyen çocuklar. El Feneri için 30 kişilik bir ekip çalışmış. El Feneri, ilk önce 30 bölümde 150 kelimeyi öğretmeyi amaçlıyor. Daha sonra çizgi filmde 300 kelimeye ulaşılması planlanıyor.

Çizgi filmin yapımcılığını Filmix Yapım üstleniyor. Projenin baş danışmanlığını Beyza Sümer yapıyor. Sümer; Türk İşaret Dili'nin işitme engelliler okullarında birinci, ikinci ve üçüncü sınıfların eğitim müfredatında yer aldığını, Türk İşaret Dili'ni öğretecek bir eğitim kadrosunun olmadığını ve işitme engelli çocuklara işaret dilini öğretecek eğitim materyallerinin olmadığı belirtiyor. Sümer ayrıca; Türk İşaret Dili eğitimi eksikliğinin, okul derslerinde; özellikle okuma-yazma alanında başarısızlığa, sosyal hayatta uyum zorluğuna ve psikolojik bozukluğa yol açabileceği konusuna dikkat çekiyor.

İşitme engelliler için işaret dilinin önemini söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Hayattaki iletişimlerini sağlayan en önemli unsur. İşte bu yüzden bu çizgi film sosyal sorumluluk alanında çok önemli bir proje olduğu görülüyor. El Feneri, medya alanı için de önemli ve öncü bir proje... İşaret dili için teknoloji ve medya uygulamalarının gelecekteki çalışmaları için de büyük bir esin kaynağı olacak. El fenerleri çoğalacak...

ALİYE YÜCEL

24 Haziran 2018 Pazar

BİR TANE BİZDEN ÇIKSA



Belçika'da ekim ayında yerel seçimler yapılacak. Yeşiller Partisi (Groen) bu seçimler için Brugge kentinde down sendromlu bir genci aday olarak gösterdi. 18 yaşındaki Tane Depuyt, eğer seçilirse Belçika'nın ilk down sendromlu belediye meclisi üyesi olacak. Tane Depuyt, Yeşiller Partisi gençlik örgütünde aktif olarak çalışıyor. Aday olmayı da kendisinin istediği belirtiliyor.

Medyadaki haberlere göre; Tane Depuyt, babası da politikacı olduğu için politikacı olmak istiyor. Politikayı ciddiye alıyor ve aktif olarak çalışıyor. Çok iddialı ve planlı çalışan Depuyt, kampanyanın web sitesini, afişlerini ve posterlerini de kendi hazırlamış. Listede 16. sırada yer alan down sendromlu gencin hedefi tercih oyları ile seçilmek.  "Neden Yeşiller Partisi'ni seçtin?" sorusunu ise; "Çünkü daha fazla doğaya ihtiyacımız var" diyerek açıklıyor.

Yeşiller Partisi Brugge kenti örgütü, Tane Depuyt'un adaylığı kamuoyunun ilgisini çekmek için yapılmış göstermelik bir adaylık olmadığını belirtiyor. Partinin Brugge sorumlusu Marleen Ryelandt'in açıklamasına göre, down sendromlu aday aynı sorunlara sahip olsun ya da olmasın diğer gençlerin de sosyal olarak topluma katılmasını istiyor.


Marleen Ryelandt ayrıca, Yeşiller Partisi listesinin toplumu kucaklayacak şekilde hazırlandığını söylüor. Down sendromlu Tane Depuyt'un dışında tekerlekli sandalyeli ve konuşamayan iki engelli adayları daha olduğunu belirtiyor. Partinin Brugge sorumlusu Ryelandt, konuşma engelli adayın bilgisayarda çok başarılı işler yaptığını ve onlara çok önemli fikirler verdiğini açıklıyor.

Down sendromu genetik bir farklılık... Normal bir insanda 46 kromozom bulunurken, down sendromlularda 47 kromozom bulunuyor. Down sendromluların karakteristik bazı özellikleri var. Yavaş öğrenirler. Problem çözmede ve karar vermede zorlanabilirler. Özel eğitim görmeleri gerekebilir. Ancak, günlük yaşantılarını sürdürmek için gereken pek çok şeyi öğrenebilirler. Down sendromluların çeşitli yetenekleri vardır. Pek çok işi başarabilirler. İşte Tane Depuyt, bunlardan biri...

Yeşiller Partisi, Brugge Belediye Meclisi'nde şimdilik üç sandalyeye sahip. Parti, sonbaharda yapılacak seçimlerde en az beş üyelik almayı hedefliyor. Umarız hedeflerine ulaşırlar. Tane Depuyt ve diğer engelli adaylar da belediye meclisi üyesi olabilirler. Seçildikten sonra çok başarılı ve örnek çalışmalar yapacaklarından hiç kuşkum yok. Dileğim bizden de bir "Tane" çıkması... 

ALİYE YÜCEL

17 Haziran 2018 Pazar

376 YIL SONRA KONULAN TEŞHİS



Operatör Doktor Kadir Abul, ünlü İspanyol Ressam Jusepe de Ribera'nın "Çarpık Ayak" isimli yağlıboya tablosunu inceledi. Ribera bu resmi 1642 yılında yapmıştı. Dr. Abul, resimde yer alan dilenci çocuğun hastalığının "Çarpık Ayak" değil, o dönemde henüz adı bile konulmamış "Çocuk Felci" (poliomiyelit) hastalığı olduğunu belirledi. Doktorumuz tam 376 yıl sonra bu teşhisi koydu. Böylece tablonun sırrını çözdü.

Jusepe de Ribera (ya da Jose Ribera) 1591 yılında doğmuş, 1652 yılında Napoli'de ölmüştür. Ribera, 20 yaşında iken İtalya'ya gitmiş bir daha ülkesine dönmemiştir. Caravaggio ve Corregio gibi İtalyan ressamların etkisinde kalsa da İspanyol resminin özelliklerini de bırakmamıştır. Dini motifleri kullansa da acılı olayların ve umutsuzluğun ressamı olarak anılır. Acıyı bayağılığa kaçan gerçekçilikte anlatmıştır. "Çarpık Ayak" (bazı yerlerde "Topal"  diye de geçiyor) yani söz konusu  tablo da bunlardan biridir. 

Jusepe de Ribera'nın sağ ayağı sakat bir dilenci çocuğu resmettiği tablosu önceleri "Cüce" diye anılmış, daha sonra çocuğun engelinin "Çarpık Ayak" olduğu değerlendirilmiş ve bu  isim verilmiş. Eser, Paris'te bulunan ünlü Louvre Müzesi'nde bulunuyor. Dr. Kadir Abul, bu tabloyu bir arkadaşının sosyal medya paylaşımında görüyor. İlgisini çekiyor ve bu eseri inceliyor. Yaptığı analizde çocuğun hastalığının "Çarpık Ayak" değil de o dönemde henüz adı konmamış "Çocuk Felci" olduğunu belirliyor.
 
Dr. Abul, tabloyu incelemeye başladığında, çocuğun elinde tuttuğu bir kağıt ve sol omzunda tuttuğu  sopa dikkatini çekiyor. Bu sopanın bir koltuk değneği olabileceğini düşünüyor. Çünkü "Çarpık Ayak" hastalarının koltuk değneğine ihtiyaç duymadığını bildiği için heyecana kapılıyor. Hemen bilgisayarda sopanın boyunu ölçüyor. Değneği hizaladığında tam koltuk altı seviyesine geldiğini görüyor. Değnek düz değil de bir seviyeden sonra eğri duruyor. Çocuğun boynunun tam önüne gelen kısmı aşınmış ve eğrilmişti. Buraya bir bası geliyor olmalıydı. İşte bu aşınma ve eğilme, çocuğun dizi kilitlemek için, değneğini dizin hemen üzerine ve ön kısmına bastırarak kullandığını gösteriyordu. Bu  yürüme şekli "çocuk felci" hastalığının karakterine uyuyordu.


Çocuğun neden elini dizinin üstüne bastırarak yürümek yerine koltuk değneği kullandığını düşündü. Bu sorunun cevabı da çocuğun elinde tuttuğu kağıtta gizliydi. Kağıtta Latince "Da mihi elimo/sinam propter/amorem dei! (Allah aşkına bana sadaka verin!) yazıyordu. Bu kağıt o dönemde hükümetten alınan dilencilik belgesiydi. Bu belge olmadan dilenince hırsız olarak kabul edilir dilenemezdi. Belge sayesinde hem dilenme hakkını elde ediyor. Hem de koltuk değneğini dizine yaslayıp kilitleyerek yürüyünce kendisini daha aciz ve acınır durumda gösterip para alma şansını arttırıyordu. 

Doktorumuz, çalışmasını ilk olarak Türk Milli Ortopedi Kongresi'nde sunuyor. Çalışma daha sonra Op. Dr. Fettah Büyük ve Op. Dr. Adbulhamit Mısır'ın katkılarıyla bilimsel bir makale haline getiriliyor. Yazışmalar sonrası Louvre Müzesi'nden telif hakları alınıyor ve Amerika'nın ünlü tıp dergisi Clinical Orthopaedics and Related Research'de yayınlanıyor. Makale, derginin ana editörlerinin ilgisini çekiyor. Derginin, Mayıs 2018 sayısının kapağında yer alıyor. Dr. Kadir Abul ve meslektaşları şimdi, tablonun adını değiştirmek için Louvre Müzesi'ne başvuracaklar.

Op. Dr. Kadir Abul, teşhisini "Tablonun çizildiği sene 1642, çocuk felci hastalığının tanımlanması 1789 senesi. Arada 150 yıl gibi bir süre var. Ressam çiziyor ama hangi hastalığı çizdiği belli değil. Tabii bizim iddiamız çocuk felci yönünde, elimizde bunu net kanıtlayacak MRI veya EMG gibi tetkiklerimiz de yok. O yüzden tablodaki gizli ayrıntıların analizi önem kazanıyor. Bizim yaptığımız tam da bu oldu" diye açıklıyor.

Haberi önce Show TV'de gördüm. Sonra da Hürriyet Gazetesi'nde okudum. Araştırmak için baktığımda bir çok yerde haberinin yapıldığını gördüm. Çok dikkatimi çeken bir haber oldu. Belki de çocuk felci olması daha da ilgimi çekti. Gerçekten de ilginç bir haber... Her şey iyi güzel. Ancak engelli çocuğun dilenci olma ihtimali oldukça çok can sıkıcı... Engelliler dilenci değil ki... Engellilere acımak ve sadaka vermek yanlış bir davranış. Onlara maddi değil, manevi destek verilmesi gerekir. Sevgi, anlayış, empati gibi...

ALİYE YÜCEL

10 Haziran 2018 Pazar

ENGELSİZ ÜNİVERSİTELER BELLİ OLDU



"Engelsiz Erişim" ve Engelsiz Eğitim" sloganları ile yükseköğretim kurumlarındaki engelli bireylerin mekanlara, eğitsel imkanlara ve sosyokültürel faaliyetlere erişimleri konusunda farkındalık yaratmayı ve iyi uygulamaları yaygınlaştırmayı amaçlayan Yükseköğretim Kurumu, Engelsiz Eğitim Çalıştayı düzenledi. Çalıştayda, yükseköğretime kaliteli erişebilirlik bağlamında engelli öğrenciler için yapılan hizmetlerin var olan durumunu ve iyi uygulama örneklerinin ortaya konarak geleceğe dönük neler yapılabileceği ele alındı.

Engelsiz üniversiteler için; üniversite kampüslerinde ve fakültelerde engelli öğrencilerin tek başlarına, yardım almadan hareket etmeleri için engelli çalışma gurubu ile birlikte olması gereken standartlar tespit edildi. Üniversiteler, "Engelsiz Üniversite Bayrakları" ve "Engelsiz Program Nişanları" alabilmek için YÖK'e başvurdular. Engellilerin eğitme tam, etkin ve eşit katılımını sağlamak için başarılı çalışmalar yapan üniversiteler Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından tespit edildi.

Yapılan değerlendirme sonrasında ödüllendirilecek üniversiteler belirlendi. Engelsiz Üniversite Ödülleri geçtiğimiz ay YÖK'te düzenlenen törenle sahiplerini buldu. "Engelsiz Üniversite Bayrakları" 3 kategoride verildi. "Mekanda Erişebilirlik" sağlayanlara turuncu, "Eğitimde Erişilebilirlik" sağlayanlara yeşil, "Sosyokültürel Faaliyetlerde Erişilebilirlik" sağlayanlara da mavi bayrak verildi.


Açılış konuşmalarının ardından Engelsiz Üniversite Ödülleri gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. "Öğrenci Dostu Yeni YÖK" olarak, engellilerin sorunlarının çözümü için teşvik edici çalışmalar ve projeler gerçekleştirmiş yükseköğretim kurumlarına "Mekanda Erişebilirlik", "Eğitimde Erişilebilirlik", ve "Sosyokültürel Faaliyetlerde Erişilebilirlik" olmak üzere 3 kategoride bayrak ödülleri ile farklı engelli gruplarına erişilebilir kılan üniversitelerin ilgili programlarına "Engelsiz Program Nişanı" verildi.

"Mekanda Erişebilirlik" sağlayanlar üniversitelere "Turuncu Bayrak" verildi. Aksaray, Altınbaş, Anadolu, Bilecik Şeyh Edebali, Boğaziçi, Bülent Ecevit, Erciyes, Hitit, İstinye, İzmir Bakırçay, Kahramanmaraş Sütçü İmam, Kırıkkale, Marmara, Mehmet Akif Eysoy, Recep Tayyip Erdoğan ve Yaşar Üniversitesi'nde bazı fakülte ve yerleşkeleri Turuncu Bayrak almaya hak almaya hak kazandı. "Eğitimde Erişilebilirlik" sağlayan üniversitelere "Yeşil Bayrak" verildi. Anadolu, Boğaziçi, Dicle, Hitit, Karamanoğlu Mehmet Bey, Marmara ve Yaşar Üniversitesi'nde bazı fakülte ve yerleşkeleri Yeşil Bayrak almaya hak kazandı.

"Sosyokültürel Faaliyetlerde Erişilebilirlik" sağlayan üniversitelere "Mavi Bayrak" verildi. Anadolu, Boğaziçi, Dicle Üniversitesi'nde bazı fakülte ve yerleşkeleri de Mavi Bayrak almaya hak almaya hak kazandı. Farklı engelli gruplarına erişilebilir kılan üniversitelerin ilgili programlarına da "Engelsiz Program Nişanı" verildi. Anadolu, Hasan Kalyoncu ve Hitit Üniversiteleri'nin bazı fakülte ve yerleşkeleri  de "Engelsiz Program Nişanı" almaya hak kazandılar.

YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, törende yaptığı konuşmada bu ödüllerin nice güzel diğer çalışmaları, işbirliklerini teşvik etmesini diledi. Saraç ayrıca; ileride hangi programların hangi engel gruplarına erişilebilir olduğunun YÖK'ün kılavuzda da yer almasını hedeflediklerini vurguladı. Bu uygulama sayesinde üniversiteye gitmek isteyen engelli öğrenciler, bölüm seçimlerinin yanı sıra bu bayraklara da bakacaklar ve tercihlerini buna göre yapacaklar. Böylece engelli öğrencilerin hayatları kolaylaşmış olacak.

ALİYE YÜCEL

3 Haziran 2018 Pazar

DUYABİLEN İÇİN...



Bu hafta vizyona giren bir yerli film var. Film, birbirlerini işitme engelli sanan iki kişinin hikayesini anlatıyor. Fragmanları oldukça etkileyici. Filmin bir aşk ve dram filmi olmasının yanı sıra bir  farkındalık filmi olduğunu anlıyoruz. İşitme engellilere destek filmi olarak yapılmış... Engelli farkındalığına dikkat çeken bir film... "Deniz ve Güneş" filmini henüz seyretmedim. Ama bir engelli filmi olduğu görünce vizyona girince yazmak istedim.

Filmin yönetmeni Barış Denge, görüntü yönetmeni Feza Çaldıran, senaristi Yaşar Tolga Bozkurt. Filmin oyuncularına gelince; Şafak Pekdemir, Burak Serdar Şanal, Eylül Öztürk, Levent Özdilek, Otilia Bruma, Melissa Giz Cengiz, Yaşar Tolga Bozkurt, Yener Gürsoy, Seda Oğuz, Ayşen İnci ve Selahattin Taşdöğen. Yapımcılığını MT Film Prodüksiyon ve yürütücü yapımcılığını ATS Film Yapım yaptığı filmin müzikleri Fırat Yükselir'e ait.

Filmin konusu şöyle: Deniz (Burak Serdar Şanal), babasının isteği üzerine bir mantık evliliği yapacak ve Nurperi (Eylül Öztürk) ile evlenecektir. Evlilik öncesi Nurperi'nin yatıyla Otilia konseri için Burgazada'ya gelirler. Deniz, orada dalış yaparken Güneş'le (Şafak Pekdemir) karşılaşır. Güneş'in işitme olduğunu zanneder. Bu  nedenle onunla iletişim kurmak için işaret dilini öğrenmeye başlar. İşaret dili ile iletişim kurmaya başlarlar. Güneş de onun işitme engelli olduğunu zanneder. Birbirlerine aşık olurlar...


Filmin hikayesi bir uyarlama mı yoksa özgün mü bilemiyorum. Uyarlama değilse engelli farkındalığı adına yapılan bir filmimiz  oldu. Sinemamız için farklı bir adım... İşte bu çok önemli. Umarım herkese ulaşır. Gerçekten bir farkındalık sağlar... Bu film bize ayrıca konuşmadan da iletişim kurulabileceği anlatılıyor. Fragmanında ise Şemş-i Tebrizi'nin "Sessizlik en güzel sestir, duyabilen için..." sözleri geçiyor. Bu sözle filmde verilmek istenen kısaca özetlenmiş galiba...

İletişimsizlik en büyük sorunumuz. Ama insan isterse iletişimin bir yolunu buluyor. Filmde genç adamın sevdiği kişi için yaptığı çabadan anlıyoruz. Sevdiği kadınla iletişim için kurmak için bir çaba harcıyor ve işaret dili öğreniyor. Deniz ve Güneş her ikisi de işitme engelli değilse, peki işitme engelli kim? Filmde işitme engelli yok mu derseniz? Cevap: Evet var! Anladığımız kadarıyla Güneş'in küçük kız kardeşi işitme engelli...

Deniz ve Güneş, galada işitme engelliler için alt yazı ile gösterime sunulmuş. Böylece filmin  işitme engellilere de ulaşması sağlanmış. Filmin başrol oyuncuları ile yapılan röportajlarda hemen hepsi işitme engelliler için farkındalığa değinmişler. Tanıtımlarda da hep buna dikkat çekilmiş. Engelli farkındalığı verilmek istenen bu filmde; konu nasıl işlemiş ve konuya ne kadar yer verilmiş merak ediyorum. Ancak seyretmeden anlayamayız.


ALİYE YÜCEL

27 Mayıs 2018 Pazar

KAÇ ENGELLİ MİLLETVEKİLİ OLACAK?



24 Haziran'da Cumhurbaşkanı ve parlamento seçimleri yapılacak. Yeni milletvekillerimiz belli olacak. Milletvekili seçimleri için partiler listelerini Yüksek Seçim Kurulu'na teslim etti. Partilerin listelerinde engelli milletvekili adayları da var. Engelli milletvekili adaylarını kimler olduğunu merak ettiğim için öğrenmeye çalıştım. Yaptığım araştırmaya göre engelli milletvekilleri adaylarının isimleri:

AK Parti:
İstanbul 1. Bölge Serkan Bayram, Ankara 1. Bölge Fatma Öncü,
İzmir 1. Bölge Ahmet Uğur Baran, Konya Hacı Ahmet Özdemir,
MHP:
İstanbul 3. Bölge Bahattin Şengül, Konya Özlem Sarıoğlu,
CHP:
İstanbul 3. Bölge Turan Hançerli, İstanbul 1. Bölge Aylin Sarıtaş,
İstanbul 3. Bölge Sinan Karahan, Kocaeli Ebru Küçükaydın,
İYİ PARTİ:
Ankara 3. Bölge Umutcan Günerkaya, Ankara 2. Bölge Hüseyin Özlük,
HDP:
İstanbul 1. Bölge Musa Piroğlu.

İsimler bunlar... Engelli milletvekili sayısı bu kadar değil. Sanırım sayı daha fazla... Kaçıncı sırada olduklarını da yazmadım. Ancak maalesef ki bu isimlerin bazıları seçilecek sıralarda yer almıyor. Yani listedeler ama seçilmeleri çok zor. Oysa mecliste daha çok engelli milletvekili olması gerekiyor. Belki de her engelli grubunu temsil edecek milletvekilleri olmalı. Görme engelli, işitme engelli, bedensel engelli ve zihinsel engelli yakını gibi...


Mecliste daha önceki dönemlerde engellileri temsil eden engelli milletvekilleri vardı. Ancak maalesef sayıları hep azdı. Engelli sayısına oranla temsil sayısı hep az oldu. Hangi parti kaç engelli millet vekili var bunların kaç tanesi mecliste olacak henüz belli değil. Fakat bu sayı yine çok olmayacak gibi görünüyor. Umarım yanılırım.

Partilerin tüzüklerinde engelliler için yapılması planlanan çalışmalar neler? Milletvekilleri bu konuda neler yapacak? Milletvekilleri bizleri en iyi şekilde temsil edecek mi? Bütün bunları bilemiyoruz. Ancak engellilerin yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalar yapacak milletvekilleri gerekli... Vekillerimiz; engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak çalışmalar yapmalı... Sorunları çözmeli...

Sorunların büyük bir bölümünün çözümü siyasetten geçiyor. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında engelliler daha çok yer almalı... Engelliler için ve engellilik konusunda yapılması gereken çok şey var. Yeni dönemde bunların yapılması gerekiyor. Yapılacak her çalışma engelliler açısından büyük önem taşıyor. Bu nedenle kaç engelli milletvekilinin meclise gireceğini merak ediyorum. Yapacaklarını merakla bekliyorum.

ALİYE YÜCEL

20 Mayıs 2018 Pazar

ENGELSİZ OYUNLAR



Bilgisayar oyunlarının temeli 1947 yılına dayanıyor. Bazıları sadece bilgisayarda oynarken, bazıları da oyun konsollarıyla oynamayı tercih ediyor. Oyun konsolları da, televizyon ve onun gibi diğer görüntü ünitelerine bağlanarak oyun oynama imkanı sağlıyor. Her alanda olduğu gibi oyunlar ve oyun konsolları da büyük gelişim göstermiştir. Günümüzde oyun konsolları pek çok kişinin en büyük eğlencesidir. En çok oynanan oyun konsolları Play Station, Wii ve Xbox'tur.

Teknoloji devi Microsoft, engelliler için yeni bir oyun konsolu geliştirdi. Bu yeni cihaz bedensel engelli oyuncular için çok uygun ve onlara hitap eden bir konsol. Xbox Adaptive Controller adı verilen bu konsoldaki kontrol sistemi bir ana ünite ve eklentilerden meydana geliyor. Cihazın bünyesinde iki adet geniş programlama yapabilen buton ve 19 adet jak girişi bulunuyor. Küçük ve büyük butonlardan oluşuyor. Konsolun arkasındaki girişlerle cihaza çeşitli joysticler bağlanıyor. Böylece konsol kişinin ihtiyacına göre olarak özelleşiyor.

Microsoft'un "Herkes İçin Oyun" programı kapsamında ürettiği bu oyun konsolu, sadece Windows 10 işletim sisteminin yüklü olduğu bilgisayarlarda ve Xbox One platformunda çalışabilecek. Xbox One oynayan engelli kullanıcılar için çok büyük kolaylık sağlayacak. Xbox Adaptive Controller'in bu yılın içerisinde piyasada yer alacağı bildiriliyor. Konsolun satış fiyatının da 100 dolar civarında olması bekleniyor. Türkiye'ye ne zaman geleceği ise henüz belli değil.


Bu cihazı sol elinde parmakları olmayan Microsoft çalışanı Solomon Romney kullanmış... Romney, deneyimini: "Eğer bir oyunu tamamen ayaklarımla oynamak istersem, yapabilirim. Kontrolleri bedenime, arzularıma uygun hale getirebilirim ve istediğim zaman onları değiştirebilirim. İstediğin şeyi tak ve git. Bunu kurmak ve kullanmak neredeyse hiç zaman almıyor. Daha basiti olamazdı..." diye anlatıyor.

Şimdi bu haberi okuyanlar, görenler; "Aman buna ne gerek var? Çok mu önemli? Engellinin başka bir sorunu kalmadı mı? Bir tek bu sorunu mu var? Engelli de oyun oynamasın..." diyebilirler. Tamam ama ya engelli bir kişi de oyun oynamak istiyorsa, sadece el kasları zayıf ya da parmakları yok diye bundan mahrum mu kalmalı? Herkes, her şeyden, her alanda eşit bir şekilde faydalanmalı... Her alanda engeller kaldırılmalı...

Çeşitli sosyal ve toplumsal projelere imza atan teknoloji şirketleri engellileri de unutmuyor. Her alanda engelliler hatırlanıyor ve o yönde özel çalışmalar yapılıyor. Teknoloji ilerledikçe engelli kişiler için hayat daha kolaylaşıyor. Bu nedenle engelliler için yapılan her çeşit teknolojik gelişmeler ilgi alanıma giriyor. Teknolojinin engelliler alanında kullanılması beni çok etkiliyor.

ALİYE YÜCEL