> Engeloji : Türk Filmi

Translate

Türk Filmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Filmi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ocak 2013 Pazar

AŞK HER DİLDE AYNI…



Uzun zamandır “Başka Dilde Aşk” filmini yazmak istiyordum. Yani, bu yazı biraz geç kalmış bir yazı… Film, engelli duyarlılığı adına yapılan en güzel Türk filmlerinden biri… İşitme engelli bir genç adamla, hiçbir engeli olmayan bir genç kızın hikayesi… Film, konuşmadan anlaşmak mümkün müdür? Sorusunu soruyor ve cevaplıyor.
Filmin konusuna gelince: İşitme engelli Onur, bir kütüphanede çalışmaktadır. Babası, Onur küçükken onu ve annesini terk etmiştir. Onur, bundan kendini sorumlu tutmuş ve konuşmayı öğrendiği halde konuşmamıştır. Galatasaray kürek takımında olan Onur takım arkadaşının nişan partisinde Zeynep’le tanışır. Hiç konuşmadan geçen gecenin sonunda Zeynep Onur’un işitme engelli olduğunu öğrenir. Ancak yine de ondan vazgeçmez... Bir çağrı merkezinde çalışan ve hiç tanımadığı kişilerle devamlı konuşmak zorunda kalan Zeynep, konuşmadan anlaştığı Onur’la çok mutludur…
Filmde Onur’u Mert Fırat canlandırıyor. Nasıl başarılı anlatılmaz, görmek lazım. Oynamamış, yaşamış sanki… Filmi seyredip daha sonra Mert Fırat’ı konuşurken görürseniz bir an şaşkınlığa uğrayabilirsiniz!  Aaa! Bu adam konuşuyormuş diye! Aynı zaman da senaryo da ona ait. Kafasında işitme engelli birinin hikayesi varmış ve bunu filmin yönetmeni İlksen Başarır’a anlatmış senaryo haline getirmişler ve çok güzel bir iş başarmışlar… Mert Fırat, bu senaryoyu yazarken bir arkadaşından etkilenmiş… Zaten rolünü bu kadar güzel oynamasını bir işitme engelliyi tanımasına bağlıyorsunuz. Başka türlü nasıl bu denli gerçekçi olabilir ki… 
Mert Fırat, Saadet Işıl Aksoy ve Lale Mansur bu film için işaret dili öğrenmişler… Mert Fırat’ın dışında başta Zeynep rolündeki Saadet Işıl Aksoy ve Onur’un annesini canlandıran Lale Mansur olmak üzere diğer oyuncular da çok başarılı… Saadet Işıl Aksoy çok doğal… Lale Mansur’a gelince engelli birinin annesi nasıl olursa aynen öyle…
Film, engelliye toplumumuzda nasıl bakıldığının örneklerini ve mahalle baskısını gösteriyor. Zeynep’in arkadaşları “Aslında sağır olmasa yakışıklı çocukmuş…” ve “Annen, baban Onur’un halini öğrenince ne olacak?”, Zeynep’in babası ise “Neyini eksik ettik ki, eksik bir adamla birliktesin?” diyebiliyor! Onur’un annesi Zeynep’in engelli olmadığını öğrenince ilişkilerini onaylamayıp oğluna “Ben seni düşünüyorum, üzülmemen için…” diyor. Onur ise tüm bunlar için annesine “Babam utandığı için… Sen korktuğun için…” diyerek engellilere bakışlardaki yanlışlığı dile getiriyor.
Filmde çok etkileyici sahneler var. Ama birkaç sahne var ki… Sadece bunlar için bile bu film seyredilir. Zeynep ve Onur’un ağladıkları sahne, Onur’un annesiyle tartıştığı sahne,  bir de psikolojik engelli komşularına jest yaptıkları sahne… Öyle sarsıcı ki… Öyle duygu yüklü ki… Etkilenmemek mümkün değil.
Film, romantik komedi ama çok önemli sosyal mesajlar veriyor, hem de insanın gözüne sokmadan ve duygu sömürüsü yapmadan… İşitme engellilerin dünyasını da çok güzel ayrıntılarla (çalar saat işlevini gören sallanan yatak gibi) anlatmış… Filmin alt yazılı olarak yayınlanması ve böylece işitme engellilere de ulaşması çok yerinde… Sonuç olarak hala seyretmemiş olanlar varsa mutlaka seyretmeli…
ALİYE YÜCEL

29 Nisan 2012 Pazar

SAKATLIK İZDİVACA MANİ...


Eski Türk filmlerindeki engelliler; hep acınacak, zavallı, dışlanması gereken veya alay edilen kişilerdi. Öyle kötü bir durumdaydılar ki yaşamaları bile gereksizdi! Türk filmlerindeki sakat kalan oyuncular eşi veya sevgilisi tarafından mutlaka terk edilirdi. Ya da bir vesile ile sağlamlaşırdı! Çünkü aksini düşünmek imkansızdı. Yani sakat biri ile sağlam biri asla sevgili olamaz, evlenemezdi. Sakatlık “izdivaçlarına mani” olurdu! Hiçbir yerli filmde kör görmeden, kötürüm yürümeden “Son” yazmazdı!

Oyuncu, tekerlekli sandalyedeki veya gözleri görmeyen sevgilisini görünce ne yapacağını şaşırır, ne söyleyeceğini bilemez ve kaçar giderdi… İşin en garip yanı ise; çevresindekilerin sakatlanan kişiyi zavallı ve acınacak biri olarak görmesi değil, bu durumu yaşayan kişinin de böyle düşünmesiydi! Yani, kanıksanmış çaresizlik vardı!

“- Ben artık yarım bir insanım!”
“- Ben kör bir gencim. Rica ederim duygularımla oynamayın!”
“-Sakat bir kıza gönderilen çiçeğin şefkatten başka ne anlamı olabilir?”
“- Ben bu sakat halimle seni mutlu edemem! Sen git…”

Bu örnekler sayfalarca uzatılabilir… Filmde bu replikler, böyle bir trajedi olunca biz de şunu anlardık: Kör, koltuk değnekli ya da tekerlekli sandalyedeki bir kişiyle evlenmek ve onunla yaşamak karşı tarafı “bedbaht etmek” için yeterli bir sebeptir! Eşinden, sevgilisinden mutlaka kaçıp gitmesi ve “bu bahsi burada kapatması” gerekir! İşte Yeşilçam’ın engelliye bakışı budur!


Film izlerken pek çok kişi kendini oyuncunun yerine koyar, kendini onlarla özdeşleştirir. Gelin, şimdi Türk filmlerini izleyen engellileri bir düşünelim. Kendini yerine koyduğu kişi bir zavallı! Terk edilmeye mahkum, yaşaması bile suç! Sakat olan kişi asla sevilemez, evlenemezdi! Ancak mucizevi bir iyileşme olursa bu hakka sahip olabilirdi! Senaristler, yapımcı ve yönetmenler engellilere hep bunu gösterirdi! Bu engelliler için ne büyük bir yıkım…

Bu nedenle şimdi her seyrettiğim film ve dizilerde engelliler varsa onların nasıl sunulduğu beni çok ilgilendiriyor. Maalesef engelli olup, seyrettiğimizde mutlu olacağımız filmler çok az… Engelliyi toplumda aşağılanan, küçük görülen, acınan biri olmaktan çıkarabilmek ve olumlu bir duygu beslememizi sağlayabilmek çok önemli...

Eski Türk filmleri çok sevilir ve seyredilir. Ama engellilerin bu olumsuz sunumunu da herkes bilir. Böyle senaryo yazdıklarına ve böyle film yaptıklarına göre böyle düşünülüyor demek ki... Ne sakat bir düşünce! Oysa engelliler de herkes gibi normal bir yaşam sürdürebiliyor. Milyonlarca insan ömür boyu engelli olarak yaşıyor. Bu nedenle artık bunu yansıtan filmler ve diziler çekilmeli… Oyuncu engelliyse sevdiğinden ayrılmamalı… Sakatlık izdivaca mani olmamalı…

ALİYE YÜCEL

12 Şubat 2012 Pazar

TÜRK FİLMİNE TÜRKÇE ALTYAZI


Başlığı okuyunca, “Bu ne için? Neden?” diyenler olabilir. Bu gereklilik işitme engelliler için… İşitme engelliler sinema bileti alıp, yerli yapım filmleri sinemada izleyemiyor! Çünkü Türk filmlerinde altyazı yok! Altyazı olmayınca sessiz film izlemiş gibi oluyorlar!
Düşünsenize sinemada yabancı bir film izliyorsunuz dublaj yok, altyazı yok… Görüntülerden ve hareketlerden bir şeyler anlıyorsunuz fakat yeterli değil. İşte işitme engelliler için altyazısız filmlerde böyle!
Geçtiğimiz günlerde “Fetih 1453” filminin sinemalarda Türkçe altyazılı olarak vizyona gireceğini öğrendim. Hatta, fragmanı da Türkçe altyazılı olarak verilmişti. Bunun işitme engelliler için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha düşündüm.  
Ülkemizde engelliler birçok problemle karşılaşıyorlar. Bunlardan biri de kültürel faaliyetlerden yararlanamamalarıdır. Ortopedik engelliler mimari engellerden dolayı, görme engelliler betimleme filmlerin olmamasından, işitme engellilerde altyazılı filmlerin olmamasından dolayı sinemaya gidemiyor. İşitme engelliler de Türk Filmi izlemek için sinemaya gitmeli, sinemada film izleme heyecanını mutlaka yaşamalı...
Beyazperdede Türkçe altyazılı olarak hazırlanmış çok fazla film yok. İşitme engelliler daha önce; Başka Dilde Aşk, No Ofsayt ve Atlıkarınca filmlerini sinema salonlarında Türkçe altyazılı seyretme şansını yakalamışlar. DVD seçeneklerinde Türkçe altyazı seçeneği olan bazı filmler var. Ancak yeterli değil. Her hafta bir ya da birkaç yeni yerli film vizyona giriyor. Ama altyazısız olarak!
Sinema Destekleme Kurulu’nun 21 Nisan 2009 yılında Ankara’da gerçekleştirilen toplantısında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkçe altyazı seçeneği kullanılması yönünde aldığı karar tavsiye niteliğinde olduğu için yapımcılar filmlerine Türkçe altyazı koymuyorlar. Standart olması gereken Türkçe altyazı az da olsa bir maliyet gerektiriyor ve maalesef ekstra harcama olarak görülüyor.
İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği, sinemada film izleyemeyen işitme engellileri için Türkçe Altyazı Film Kütüphanesi oluşturmuş. Bu konuda büyük bir çaba gösteriyorlar. Ama yeterli değil! Bu konuda olabilecek en doğru şey bir yasanın ya da yönetmeliğin çıkması ve yerli filmlere altyazı konulmasıdır.
Şimdi de Fetih 1453 filmi sinemalarda altyazılı olarak gösterilecek... Bunu sosyal sorumluluk amaçlı olarak ele alan, bu konuda duyarlılık gösteren herkese teşekkürler… Bu konudaki duyarlılığın artması dileğiyle…

ALİYE YÜCEL