Engelli filmleriyle ilgili en merak ettiğim şey bir engellinin engeliyle nasıl baş ettiği, engeline rağmen neyi başardığı ve bunun nasıl anlatıldığı olmuştur. “İçimdeki Dans" filminde dayanışmanın ve tüm engellere rağmen bağımlı olmadan yaşamayı başarmanın önemi anlatılmış… Film ülkemizde İçimdeki Dans, ismiyle gösterime girmiş, ancak “İçimde Dans Ediyorum” çok daha uygun… Dans etmesi mümkün olmayan birinin, hayalinde dans etmesi ancak böyle anlatılır. Ama seyredince anlıyoruz ki, kahramanlar içlerinde dans etmekten çok daha fazlasını yapıyorlar!
İçimdeki Dans, engelli iki arkadaş Michael (Steven Robertson) ile Rory’nin (James McAvoy) hikayesi… Michael, engelliler için özel olarak yapılan bir bakımevinde kalmaktadır. Bir gün kısa bir süre orada kalmak için Rory gelir. Asi ruhlu Rory ile Michael arasında bir dostluk başlar ve o günden sonra ayrılmazlar. Hatta bakımevinden ayrılıp beraberce bir eve çıkmanın yollarını arar ve bulurlar…
Michael
ile Rory yollarına birlikte devam etseler de çok zıt karakterde iki gençtir. Her ikisinin de farklı hayat deneyimleri
vardır. Aslında tek ortak özellikleri engelli olmalarıdır. Michael, sakin,
durumunu kabullenmiş ve uyumlu biridir. Rory ise deli dolu, kurallara uymayı
sevmeyen ve özgür ruhludur. Olumsuz özellikleri olsa da; ağır engeline rağmen Rory’nin
özgüvene imrenmemek elde değil…
Engellerine
gelince; Michael beyin felci geçirmiştir. Tekerlerli sandalyede yaşamaktadır.
Kol ve ellerini zor hareket ettirmektedir. Konuşması zor anlaşılmakta daha
doğrusu anlaşılmamaktadır! Söylemek istediği kelimeyi ancak harfleri tek tek
göstererek anlatabilmektedir. Hiç kimsenin anlayamadığı konuşmalarını Rory
anlayabilmiş ve bir anlamda onun tercümanı olmuştur. Rory ise kas erimesi
hastasıdır. Vücudunu hareket hiç ettirememektedir. O da tekerlekli sandalye de
yaşamaktadır. Sadece başı ve bir elinin iki parmağı hareket edebilmektedir. Rahat
konuşabilmektedir. Her ikisinin de zeka problemi yoktur.
Filmde
engelliler dünyasından çarpıcı tespitler ve çok etkileyici sahneler var. Michael’in
onu engelli olduğu için terk eden babasını buldukları sahne çok çarpıcı… Ev
ararken emlakçının onları merdivenli bir eve götürmesiyle; engelli birinin
durumunun nasıl dikkate alınmadığı ve neye gereksinimi olduğu bilinmediği çok
güzel anlatılmış… Kendi başına yaşama izni ve ödeneği için başvuru sırasında
yaşananlar, engellilere nasıl bakıldığını gösteriyor. Michael’in bakıcı kıza
duyduğunun aşk mı, minnet mi olduğu tartışılır. Ama bu duygu yüklü sahnelerden
etkilenmemek elde değil.
Engelli
kişilerin dünyasını ve engellilik konusunu eğlenceli bir dille anlatan filmin
oyuncuları da çok başarılı… Oyuncuların gerçek hayatta da engelli olduğunu
düşünenler olmuştur. Engelli olmayan kişileri nasıl etkiler bilemem ama
seyredilmeye değer bir film olduğu kesin… Bu film, belki de engellilere bakış
açınızı değiştirmenize yardımcı olabilir.