> Engeloji : Hat Sanatı

Translate

Hat Sanatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hat Sanatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Eylül 2012 Pazar

SOLAK HATTAT



Elsiz – Ayaksız Hattat Bolulu Mehmet Efendi’den bahsedip de yine engelli bir hattat olan Esad Yesari Efendi’den bahsetmeden olmaz… Hattat Mehmet Esad Yesari Efendi’nin de ilginç bir hayat hikayesi var. O da azmin ve çalışmanın insanı nerelere götürdüğünün en güzel örneğini gösteriyor.
Mehmet Esad Yesari Efendi doğduğunda sağ tarafı tamamen felçli, sol tarafı da güçsüzdü. Ama o bu durumunun hayatını devam ettirmeye, çalışmaya, bir işte çok başarılı olmaya engel olmayacağını kanıtlarcasına yaşadı! Çok küçük yaşta hat sanatına ilgi duymaya başlamıştı. Sağ kolu ve eli tamamen felçli olduğundan sol eliyle yazıyordu. Bu nedenle “Yesari” (Solak) diye anılmış ve bu isimle tanınmıştı.
Babası, Esad Yesari’yi hat dersi aldırmak için önce ünlü hattat Şeyhülislam Veliyüddin Efendi’ye götürdü. O, Yesari Efendi’nin çolak olduğunu görünce “Bu işi yapamaz” deyip kabul etmedi. Ama hat öğrenme aşkı Yesari Efendi’yi başka bir hocaya yönlendirdi. Bu kez Dedezade Mehmet Said Efendi’ye gitti. Mehmet Said Efendi kimseyi kırmak ve incitmek istemezdi. Esad Yesari’ye baktı, güzel yazı yazabileceğine aklı yatmadı ama üzmemek için onu öğrenciliğe kabul etti. Hat çalışması için bir meşk verdi “Buna benzet ve bana getir” dedi. Yesari, bir süre uğraştı ve çalıştığı meşki getirdi. Hocası bakıp “Evladım benim sana verdiğim örneği niye bana gösteriyorsun, sen bana kendi yazdığını göster bakayım" diyerek Yesari’nin yazdığına inanamadı. Yesari Efendi, “Ama hocam bu zaten benim yazdığım” deyince bir kere de gözünün önünde yazdırdı. Esad Yesari, titrek eliyle aynı güzellikte yazdı. Dedezade hayretler içinde kaldı.
 
Böylece Yesari, Dedezade’den ders görüp, icazet almaya hak kazandı. İcazet töreninde onu kabul etmeyen Veliyüddin Efendi de vardı. Yesari Efendi’nin eşsiz hatlarını ve başarısını gören Veliyüddin Efendi onu reddettiğini hatırladı. Ağlayarak “Yazıklar olsun ki. Bu çocuğun hocası olma şerefine ben erecektim. Bilemedim ve kaçırdım. Yüce Allah bu kişiyi bizim kirlenen burnumuzu (kibrimizi) kırmak için göndermiştir!” diye takdir etti.
Esad Yesari Efendi, hat sanatında çok ilerlemiş, devrinin en ünlü hattatları arasında yer alarak Enderun-ı Hümayun’a hat hocası olarak tayin edilmişti. Sultan 3. Selim’in de takdirini kazanmıştı. Yesari Efendi’ye gelene kadar bir hat yazma çeşidi olan “Ta’lik’ yazıda İran hattatları önde gelmekteydi. Esad Yesari Efendi, “Ta’lik’ yazıya en mükemmel şekli kazandırmış ve hat sanatının bu çeşidinde Osmanlı sanatçılarının da mükemmel eserler verebileceğini göstermişti.
Yesari Efendi çok alçak gönüllüydü. Herkes tarafından çok taktir ediliyor, seviliyor, sayılıyor ve itibar görüyordu. Sanatını öğretmek konusunda da çok istekliydi. Bu konudaki bütün bilgisini öğrenmek isteyen herkese veriyordu. Evi bir okul gibiydi. Bu sanatı öğrenmek isteyen herkes belirli günlerde gelip ondan ders alıyordu. Kendi oğlu Hattat Mustafa İzzet Efendi dahil pek çok öğrenci yetiştirmişti. Yesari Efendi 1798 yılında İstanbul’da vefat ettiğinde geriye çok sayıda eşsiz eser bırakmıştı.
 
ALİYE YÜCEL

16 Eylül 2012 Pazar

ELSİZ - AYAKSIZ HATTAT


Hüsn-ü Hat, adı üstünde güzel yazı sanatı… Bir hat yazısına baktığımız zaman bir kalemden böylesine güzel bir yazının çıkması büyük bir hayranlık uyandırır. Deneyimin olduğu için biliyorum... Hat sanatı; yetenek, büyük bir sabır, özen isteyen, incelikli bir sanattır. Bir çırpıda, hatasız yazmak ve her gün çalışmak gerekir. Bir süre bırakınca o da seni bırakır! Yazmakta oldukça zordur… O öyle normal bir kalem ya da fırça tutmaya da benzemez…
Peki, bu güzel yazıyı yazan kimsenin, bir de her iki eli de yoksa? Çok zor, hatta imkansız gibi… Ama böyle biri var! Hattat Mehmet Efendi hem elsiz, hem ayaksız imiş! Her iki el ve ayağı bileklerinden itibaren olmadığı için “Elsiz - Ayaksız” (Bidest-ü Bipa) adıyla da tanınmış... Ayaklarının olmaması bir hattat için problem değil. Ancak ellerinin olmaması insanı hayrete düşürüyor.
1600’lü yıllarda yaşayan Mehmet Efendi bir hastalık sonucu ellerini ve ayaklarını kaybetmiştir. Bolulu olan Mehmet Efendi geçimini temin etmek için Bolu’dan İstanbul’a göç eder... İstanbul’da yolu hattat Suyolcuzade’den ders alan öğrencilerin yanına düşer, onları görünce duygulanır ve yaşlı gözlerle bakıp “Ahhh! Ahhh” çeker... Bunun üzerine Suyolcuzade Mustafa Eyyubi Efendi, bu elsiz, ayaksız kişiyi görünce çok etkilenip önce  “Ya! Rabbi! Bu garip şahısta istidat var. Ama ne el var, ne ayak… Nasıl yardımcı olabilirim ki…” diye düşünür…  Daha sonra Bolulu Mehmet Efendi’nin yanına gelip; elleri olmadığı için kamış kalemi onun, iki bilek kemiği arasına yerleştirip nasıl yazılacağını gösterir… Böylece Mehmet Efendi,  o haliyle büyük bir gayretle hat yazmaya başlar; çalışıp, döneminin sayılı hattatları arasında yer alır. Hatta bir En’am-ı Şerif (Dua Kitabı) bile yazar…


Bu ilginç durum dönemin padişahı 4. Mehmet’in kulağına kadar gelir. Padişah 4. Mehmet, Bolulu Mehmet Efendi’yi huzuruna çağırır ve ondan gözünün önünde bir yazı yazmasını ister. Mehmet Efendi, bilek uçlarıyla hokkasını ve kalemini çıkartıp, kalemi bileklerinin arasına alıp; hiç aksatmadan, mükemmel bir yazı yazar. Yazıyı gören padişah ve yanındakiler hayrete düşerler... Daha önce yazmış olduğu En’am-ı Şerif’i de padişaha takdim edince; 4. Mehmet onu takdir eder ve kendisine yüksek bir maaş bağlar…
Hat sanatında el kıvraklığı çok önemlidir. Elleri olmayan bir kimse, kalemi iki bileği arasında tutup nasıl yazar? Üstelik hattın; şimdiki kalemlere benzemeyen ucu olan bir kalemle, sık sık bir mürekkep hokkasına batırılarak, ayrıca da harflerin güzelliğini sağlayan incelik ve kalınlıkların kalemin tutuş şeklinden çıktığını düşünürsek Mehmet Efendi’nin ne muazzam bir iş başardığını anlarız. Elsiz biri hattat, üstelik hatırı sayılır bir hattat olabiliyorsa; ben bunu yapamam demek ne büyük bir yanılgıdır… 
Hat tarihimizin en ilginç hattatlarından biri olan Bolulu Mehmet Efendi eserlerini “Bidest-ü Bipa” yani “Elsiz - Ayaksız” diye imzalamıştır. Sülüs-Nesih hattı ile yazdığı bir eseri (yukarıdaki ilk fotoğrafta görülen yazı) Topkapı Sarayı Milli Kütüphanesi’nde “Güzel Yazılar Albümü” 321 numaralı sırada kayıtlıdır. Topkapı Sarayı Milli Kütüphanesi’ni gezdiğimizde bu eseri görürsek, ne büyük gayretle ve nasıl yazıldığını unutmayalım…
ALİYE YÜCEL