Biliyorum hiç belli olmayacak. Ancak yazarken en çok
duygulandığım yazı bu olacak... 1999 yapımı "Cennetin Rengi" filminden
bahsetmek istiyorum. Bu filmdeki duygular öyle gerçekçi ki... Bir film insanı
bu kadar etkileyebilir. Yazarken bile filmin bazı sahnelerini düşündükçe içim
parçalanıyor. Yönetmen, muhtemelen bu çarpıcı etkiyi yaratmak istemiş ve çok güzel başarmış...
Cennetin Rengi, görme engelli bir çocuk olan
Muhammed'in hikayesini anlatıyor. Tahran'daki körler okulunda yatılı eğitim gören
Muhammed, yaz tatili için ailesinin yanına gelir. Babaannesi ve iki kız kardeşi
onu sabırsızlıkla beklerken; babası onu almaya bile geç gelmiştir. Annesi
öldüğü için, babası yeniden evlenecektir. Ancak Muhammed kör olduğu için, onu
bu evliliğe engel olarak görür ve ondan kurtulmayı ister....
Görme
engelli bir çocuğun dünyası bu kadar güzel anlatılır. Muhammed'i canlandıran çocuk oyuncu
Mohsen Ramezani de görme engelli... Yani rol
yapmıyor, kendini oynuyor. Öyle güzel oynuyor ki... Bazı sahneleri gerçek
hayatında da yaşadığını anlıyorsunuz. Bunu
bilmek sanki insanı çok daha derinden etkiliyor. Hani bir an, "Film icabı,
rol icabı işte..." dersiniz ya... İşte burada diyemiyorsunuz!
Muhammed
ve babaannesi Aziz'in sevgileri görülmeye değer... Her sahnesi akıllarda
kalacak kadar etkili... Babaannesi ona
okumasını öğütlerken "... Senin durumunda meslek sahibi olmuş pek çok
insan var. Tek engel cehalettir..." diyor. Yaşlı, eğitim almamış, köylü
bir kadının ferasetine hayran kalıp "İnsan olmak başka bir şey..."
diyorsunuz.
Bir
sahnede Muhammed, elinden tutan babaannesine "Senin ellerin bembeyaz
Aziz..." diyor. Babaannesi "Ne beyazı, iş yapmaktan nasırlaşmış,
kırışık kuru bir el işte..." diye cevaplıyor. Muhammed bunun üzerine
"Sen çok iyi birisin. Senin ellerin bembeyaz..." diye karşılık
veriyor. Anlıyoruz ki Muhammed'e göre iyiliğin ve iyilerin rengi beyaz!
Filmde öyle
dokunaklı sahneleri var ki... Hele Muhammed'in ağladığı sahne insanın içini
koparıyor. Yanında kaldığı marangoz ustasına "Kimse
beni sevmiyormuş. Ben ona ağlıyorum. Ama sebebini biliyorum. Beni kör olduğum
için istemiyorlar. Öğretmenimiz Allah'ın körleri sevdiğini söyler. Ben de bir
keresinde "Madem seviyor neden bizi kör etti? Neden kendisini görmemize
izin vermedi? diye sormuştum. Öğretmen de Allah'ın görünmez olduğunu
söylemişti. Ama O'nu her an her yerde hissedebilirmişiz. Ellerimizi uzatırsak
O'na ulaşabileceğimizi söylemişti. O günden beri her yerde Allah'ı arıyorum.
Ellerimi uzatıp O'na ulaşmayı bekliyorum." dediği sahne için bile
seyredilir.
Cennetin Rengi'nin sade, duygu yüklü, sürükleyici
ve etkileyici bir anlatımı var. Yönetmen
Mecid Mecidi çok başarılı... Senaryo da kendisine ait... Filmde oyunculuk, müzik, görsellik hepsi mükemmel... Yer yer belgesel
tadında görüntüler var. Aldığı ödülleri fazlasıyla hak ediyor. İran sinemasını
takdir etmemek mümkün değil... Onlar bu işi biliyorlar.
Cennetin Rengi'ni görmediyseniz mutlaka seyredin. Film,
gören görmeyen herkese bir şeyler söylüyor. Bu filmi seyrederken bir kez daha
anladım ki, engelliyi engeli değil; engeli nedeniyle istenmemek, işe yaramaz
görülmek ve sevilmemek üzüyor... Muhammed engeli ile barışık, sevgi dolu bir
çocuk. Onu üzen ve zorlayan engeli değil. İstenmemesi ve sevgiden mahrum kalışı...
ALİYE
YÜCEL