Çok merak ettiğim “Sen, Sen Değilsin” filmini sonunda izledim. Bu film bana "Dostluk var!" dedirtti. Evet, dostluk var ve bu insanlar için çok önemli... Dost olmak için de; sosyal statü,
ekonomik güç, kişilik yapısı gibi çeşitli özelliklerin aynı olması gerekmiyor.
Gerçek dostlukta bütün bunların hiçbir önemi kalmıyor, bunu görüyoruz. Filmde,
iki farklı kadının birbirleriyle iletişimi ve dostluğu öyle güzel aktarılmış
ki… “Dost olmak demek, bu olsa gerek” dedirtiyor.
Sen,
Sen Değilsin ( You’re Not You) filmi 2014 yapımı bir dram… Filmin yönetmeni
George C. Wolfe. Başrollerini Hilary Swank, Emmy Rossum, Josh Duhamel ve Ali
Larter paylaşıyor. Film, engelli bir kadın ve ona bakmak için gelen genç kız arasındaki dostluğu çok güzel bir biçimde anlatıyor. Sen, Sen Değilsin; Can Dostum (Intouchables-2011)
filmine benziyor. Can Dostum’da da bir engelli ve onun bakıcısı vardı. Ancak aralarında bir fark var cinsiyetleri…
Filmin
konusu şöyle: Kate, başarılı bir yazardır. Eşiyle çok mutlu bir hayatı varken,
bir gün ALS teşhisi konur. Bu hastalık nedeniyle günlük aktivitelerini yerine
getirmekte zorlandığı için bir yardımcıya ihtiyacı vardır. Yardımcı olarak bir
gün üniversite öğrencisi Bec gelir. Bec, beceriksiz, kaba ve sorumsuz bir genç kızdır.
Kate’in kocasıyla sorunları vardır. Bec’in de ilişkileri kötü gitmektedir. Bec, öz bakımını bile kendisi yapamayan Kate’e yardımcı olurken çok iyi birer dost olurlar…
Filmde;
geçen yıl yapılan Ice Bucket Challenge (Bir Kova Buz) kampanyasıyla dikkati
çeken ALS hastalığı çok etkileyici bir biçimde anlatılmış… ALS hastalığı; merkezi
sinir sisteminde hücrelerin kaybı ile ortaya çıkıyor. Bu nedenle kaslarda
güçsüzlük başlıyor. Kasların zayıflığı önce ellerde başlıyor. Sonra sıra
bacaklara, ağza ve dile geliyor. Ve en sonunda tüm vücut etkileniyor. Filmde de
bu süreç çok güzel aktarılmış…
Sen,
Sen Değilsin; ALS hastalığına farkındalığı arttırmak için çok etkili bir film… Kate
rolündeki Hilary Swank büyük bir performans sergiliyor. Bir ALS hastasını nasıl
gözlemlediyse artık, insanı gerçekten bu hastalığa yakalandığına inandırıyor. Yaşadığı
psikolojiyi öyle güzel aktarıyor ki etkilenmemek elde değil. Filmin insana
kattıkları çok fazla… Bir engelliye yaşadığı, zorlandığı, çaresiz kaldığı
anları anlatıyor. Engeli olmayanlara ise empati yapmalarını sağlıyor. Herkese
de kaderin önüne geçilmeyeceğini bir kez daha idrak ettiriyor.
Filmin
sloganı “Hayat, bizi nefessiz bıraktığı anların çokluğuyla ölçülür…” Sadece
dostluğa değil; hayata, aile kavramına, aşka, sevgiye dair de çok çarpıcı ayrıntılar
var. Duygu yüklü bu filmden kim ne kadar
etkilenir bilemem. Ama bu film beni ağlattı. Gözyaşlarımı tutamadım. Filmi
izlerken mutsuz iki kadının aralarındaki yakınlığı ve samimiyeti anlıyor ve görüyorsunuz.
Ancak bir sahne geliyor ki dostluklarının ne kadar büyük olduğunu yüzünüze
çarpıyor. İşte o zaman arkadaşlığın, dostluğun her şeyden önde olabileceğini
anlıyorsunuz. Etkisi öyle büyük oluyor ki sizi yüreğinizden yakalıyor.
Not: Bu filmi bana da bir dostum tavsiye etmişti. Ona çok teşekkür ediyorum...
ALİYE YÜCEL
Not: Bu filmi bana da bir dostum tavsiye etmişti. Ona çok teşekkür ediyorum...
ALİYE YÜCEL