Geçtiğimiz
gün hayatını kaybeden Mehmet Ali Birand’ın engelli olduğunu pek çok kişinin
bilmediğini tahmin ediyorum. Hakkında pek dile getirilmeyen, kendisini sadece
televizyonlardan tanıyanların bilmediği bir durum engelli olduğu… Ben de çok
geç öğrendim. Ayşe Arman geçtiğimiz ay Mehmet Ali Birand’la yaptığı
röportajında merak ettiğim bu konuyu onun ağzından yazmış… Ayşe Arman bu
konunun hikayesini Can Dündar’ın Mehmet Ali Birand’ın hayatını yazdığı “Birand -
Bir Ömür, Ardına Bakmadan” isimli biyografiden okuyor.
Öğreniyoruz
ki, Mehmet Ali Birand’ın bacağının sakatlığı iki yaşında küçük bir çocukken olmuş…
Pek çok engelli birey gibi bunun bedensel ve ruhsal sıkıntılarını çekmiş… Ayşe
Arman “Hayatınızdaki dönüm noktalarından biri bacağınızdaki yara.” O kazanın
hikayesini bir de sizden dinleyelim.” diyor. Mehmet Ali Birand bacağının nasıl
sakatlandığını şöyle anlatıyor:
“Erenköy’de
ahşap bir köşk… Kömür sobası iyice ısıtılmış. Üzerinde bakır bir güğüm içinde
fokur fokur su kaynıyor. Annem, suyu leğene alıyor, birazdan soğuk suyla
ılıştıracak, daha yapmamış sonra abimle beni yıkayacak. Ben de acayip yaramazım,
yürümeyi yeni öğrenmişim, arkadan anneme doğru koşup sırtına atlayıveriyorum. Annem,
“Amaaan! demeye kalmadan, sol ayağım kaynar suyun içine dalıyor. Annemin
çığlıklarıyla benimki birbirine karışıyor. Üzerimde pazen bir pijama var, zor
bela çıkarıyorlar. Pijamayla birlikte, bacak derim sıyrılıyor…”
Sadece
sol bacağı yanıyor ama anlattığından büyük bir hayati tehlike atlattığı
anlaşılıyor. Ateşi çıkıyor, bir türlü düşmüyor. Serum veriliyor. Ölümden
dönüyor. Sonra da yıllarca sürecek hastane maceralarına başlıyor. Bir yılını
hastanede geçiriyor. Hayatını etkileyen beş önemli ameliyat oluyor. Yanlış
tedavi ve bacak kemiğinin kendi kendini onaramayışı Birand’ı “aksak” yapıyor.
Ayşe
Arman’ın “Kendinize neyi ispat ettiniz?” sorusuna
“Benden de bir şey olabilirmiş! O topal, sıradan, vasat ve obez çocuktan…” diye
cevap vermesi ne çok şey anlatıyor. Kendine önceki bakışı ile şimdiki bakışı
arasındaki fark ve geldiği nokta çok çarpıcı…
Engelli
olmasıyla ilgili en vurucu soruyu Ayşe Arman şöyle soruyor: “Sizdeki başarma
arzusunun sebebi bu kaza mı?” Mehmet Ali Birand bu soruyu da şöyle cevaplıyor: “Evet
muazzam kamçıladı beni! Bacağımın kısalığını kapatabilmenin yolu başarmaktı.
Hayatım boyunca bunun için uğraştım. O “Topal” lakabından kurtulmalıydım.” Bunu
Mehmet Ali Birand'ın ağzından duymak çok etkileyici… Bazı lakapların engelliyi
nasıl incittiğini anlamak hiç de zor değil! Hırsını, azmini, başarma isteğini bacağının
durumundan almış… O, topal lakabından kurtulmak için, ona topal denilmesin
diye, “Mehmet Ali Birand” olmuş…
ALİYE
YÜCEL