Yıllar önce okumuştum. Kütüphanemi yerleştirirken elime geçti.
Şöyle bir bakınca tekrar okuma isteği duydum. Dikkatlice seyrettiğim bir filmi
bir daha kolay kolay seyredemem. Ama kitap öyle değil. Hele de bazı kitaplar...
Bazı kitaplar vardır okuduğunuzda çok tanıdık duygu ve düşünceler barındırır. Kambur’da
benim için öyleydi. Bana göre az bilinen muhteşem hikaye kitaplarından biridir
Kambur… Ve müthiş bir edebiyatçıdır Necati Tosuner.
Necati Tosuner, Kambur’da yer alan “İki Gün” adlı hikayeyle 1971
yılında TRT Öykü Başarı Ödülü’nü aldı. İki Gün’de küçük yaşta kaza sonucu bacağı
kısa kalan ve bu yüzden aksayan bir adamın ruhi acılarını anlatmıştı. Bu
hikayede kamburunu anlatan Necati yerine topallığını anlatan bir Remzi vardı. Hiç
unutmam. Hikayeyi okuduğumda kendimle özleştirmiştim. İçim ezilmişti. Yine
okudum, ne garip yine aynı hisler… Yine nasıl içimi acıttı, nasıl içimi yaktı
bazı cümleleri… Yine ne çok şey anlattı bana bu hikaye…
Necati Tosuner bu hikayede “
Ben büyük bir yazar olacaktım. Ve sakat insanları anlatacaktım, kendimi yani…”,
“Bir şeye çok dikkat ederken, birçok şeyi kaçırıyorum. Ben insanların
bakışlarına ve ayağımı onlardan gizlemeye dikkat ettim hep.”, “Oturur roman
yazarız… Yaşadıklarımızı ve yaşayamadıklarımızı… Yazarız. ‘Bir Topal’ın
Serüvenleri’. İşte adını koyduk bile. Ya da “Topal Evleniyor.” Şöyle de biter:
‘… dediysek de inanmayın.’ İyi mi?” diyordu...
Tosuner, dört yaşından bu yana omurilik eğriliği (kamburluk) ile
yaşayan bir yazar... Bu nedenle kambur ya da sakat bir kişiden yola çıkarak bedensel
takıntıları çok doğru anlatabilen bir edebiyatçı… Genellikle eksikliğinden
kaynaklanan sıkıntılarını anlatıyor. Kanayan yanlarını gösteriyor. Bedensel
engeli yazılarına acı olarak, yalnızlık olarak yansıyor. Ancak bunu bir
sızlanma şeklinde yapmıyor. Bunu
yaparken duygu sömürüsü ve acındırma da yok.
Eserlerinde engellilik konusunu sosyal ve toplumsal olarak işlemiş
Necati Tosuner... Yalnızlığı, sevgisizliği, çaresizliği, mutsuzluğu, acıyı, öfkeyi
ve düş kırıklıklarını anlatmış... Onun anlattıkları kendi deyimiyle; bir eksik
adamın gündelik ve ruhsal yaşantılarını konu alıyor. Belki de edebiyatımızda
hiç kimse engelli olmanın kişiye getirdiği duygu ve düşünceleri onun kadar
güzel anlatamamıştır.
Tosuner bir röportajında “Yazarlığa heves edişim kendimi anlatma
isteğinden tabii. Yaşadıklarından çıkardığı şeyleri yazan birisiyim. Elbette
her şeyle kendisini anlatıyor da değilim. Yazarlığa heveslendiğim zamanlara
dönersem bunu daha iyi anlatabilirim. O zamanlar 20 yaşlarında toplumun içinde
sakat adam diye damgalanmış bir genç olarak bu değer yargılarına karşı koymanın
sanki benim için tek yoluymuş gibi yazarlığa heveslendim. Yine de ancak 3.
kitabımın adını “Kambur” koyabildim.” diyor.
Birçok ödül kazanan Tosuner’in yazdıkları öyle etkileyici ki… Hemen
hemen her cümlesi altını çizecek kadar, sosyal medyada paylaşılacak kadar
değerli… Umarım bir gün biri, bir film olur… Eserlerini okumayan kişiler
tarafından da bu sayede tanınır… Herkesin onun bir kitabını okumalarını isterdim.
Eksik insanlara tam bakabilmeleri için… En çokta engellilerin okumasını
isterim. Ne eksik anlamaları için…
ALİYE YÜCEL