Engellileri konu alırken en büyük yol göstericinin onlara bakışını bilmeden, görmeden olmaz… Peygamberimizin engelliye bakışı tam da olması gereken gibi… Her şeyi mükemmel olan bunu da öyle yapmaz mı? O; acımadan, incitmeden, küçümsemeden, eksikliklerini görerek ama artılarını ön plana çıkaran bir davranış sergilemiş…
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde engellilerin sayısı fazlaydı. Çünkü o dönemde hastalıklar ve savaşlar sebebiyle el, kol, ayak, bacak ve göz gibi organlarını kaybedenler çoktu. Hz. Muhammed (S.A.V) toplum içinde sosyal statüye sahip olmayan ve aşağılanan engelli sahabelere şefkatle yaklaşmış, sosyal hayata katılmalarını sağlamış, istihdam alanında imkan vermiş ve onları topluma kazandırmıştı.
Hadis-i Şerif’lerde engelli sahabelere ait pek çok örnek görüyoruz. Ancak beni en çok Peygamberimizin Zahir isimli sahabeyle ilişkisi etkiledi! Zahir (R.A) bedensel kusurları olduğu için toplum içine çıkmak istemeyen “Herkes bana bakıyor!” düşüncesiyle tedirgin olan ve bu yüzden çölde yaşamayı seçen bir sahabeydi. Peygamberimiz onun bu psikolojik problemini biliyor ve onunla iletişimini kesmiyordu. Zahir, bu ilgiden çok memnun oluyor ve Peygamberimiz sevgisini kazanmış olmak ona bütün problemlerini unutturuyordu.
Peygamberimiz Zahir’e; çölden bazı bitkileri toplayıp, Medine pazarına getirip beraberce satmayı önermiş ve ayrıca ona bazı siparişler de vermişti. Peygamberimizin bunlara ihtiyacı olmasa da, yaptığı Zahir’i topluma kazandırmak ve ekonomik yönden bağımsız hale getirmek için ne harika bir yaklaşımdı! Pazardaki alışverişlerde Zahir’e yardımcı olan Peygamberimiz “Zahir bizim çölümüzdür (Çölde yaşayanımızı temsil eder). Biz de onun şehriyiz (Şehirde yaşayanını temsil ederiz).” diyerek iltifatlarda bulunmuştu.
Bir gün Hz. Zahir, en kalabalık olduğu saatte Medine pazarına geldi, tenha bir köşede Hz. Muhammed (S.A.V)’i beklerken; Peygamberimiz ona sessizce arkasından yaklaştı ve Zahir’in gözlerini kapatarak şakalaştı… Zahir önce tanıyamayıp “Bırak beni…” dedi, sonra anlayınca Peygamberimize yaslandı. Peygamberimizin o güne kadar hiç kimseye bu kadar samimi davranmadığını bilen çevredekiler bu ilginç duruma şaşkınlıkla baktılar. Peygamberimiz bunu fırsat bilip; tebessüm ederek yüksek bir sesle çevreye: “Bir kölem var! Satıyorum. Onu benden kim alır?” diyerek şakaya devam etti…
Bunun üzerine Zahir, ömrü boyunca yaşadığı kompleksin etkisiyle Peygamberimizin şakasına hüzünle karışık bir şakayla “Yemin olsun ki Ey Allah’ın Elçisi, beş para etmez, sakat bir köleyi satmaya çalışıyorsun! Onu kim alır?” deyince Peygamberimiz birden şakayı bitirdi! Mizahı gerçeğe dönüştürdü ve bütün ciddiyetiyle etrafını sarmış kalabalığa şöyle seslendi: “Hayır! Ey Zahir! And olsun ki Allah ve Resulü katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni seviyoruz…”
Peygamberimiz böyle davranıp, böyle diyerek ne güzel manevi ve sosyal bir mesaj vermişti. Zahir’i her yönüyle rehabilite etmenin fırsatını yakalamıştı. Herkesin içinde sıkılarak, çekinerek dolaşan Zahir’e öyle bir terapi uygulamıştı ki; o günden sonra Zahir hiç kimse karşısında en küçük bir sıkıntı hissetmeden, rahat ve özgüvenle yaşadı... Bu olaydan sonra çevredeki herkes engellilerle olan ilişkilerini yeniden gözden geçirerek, onlara nasıl bakmaları gerektiğini anladı!
ALİYE YÜCEL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder