> Engeloji

Translate

18 Mayıs 2014 Pazar

ENGELLİLER HAFTASI


Engellilere ayrılmış hem bir gün (3 Aralık), hem de özel bir hafta var. 10 Mayıs ile 16 Mayıs arası Engelliler Haftası'dır. Bu haftada Birleşmiş Milletlere üye olan 156 ülkede, engelliler hatırlanır ve engelli sorunları ele alınır. Bu özel haftanın amacı; engellilerin topluma kazandırılması, engelli farkındalığının oluşması, insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanmasıdır. Bir hafta süre olunca her gün farklı bir engel grubuna tahsis edilmiş:
10 Mayıs Engelliler Haftası'nın Açılışı,
11 Mayıs Görme Engelliler Günü,
12 Mayıs İşitme ve Konuşma Engelliler Günü,
13 Mayıs Ortopedik Engelliler Günü,
14 Mayıs Zihinsel ve Ruhsal Engelliler Günü,
15 Mayıs Güçsüz, Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Günü,
16 Mayıs Engelliler Haftası'na Genel Bakış.

Engelliler Haftası'nda, engelliler konusunda dikkat çekmek ve duyarlılığı sağlamak için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Medyada da bu konu ile ilgili çeşitli haberler yapılıyor. Engellilerin hayat şartlarını iyileştirme için yapılanlardan bahsediliyor. Ama biliyoruz ki engellilerin sıkıntıları devam ediyor. Eğitim, mimari engeller, istihdam ve engellilere yönelik yanlış bakış… Yine de son yıllarda engelliler adına iyi gelişmelerde oluyor. Engellilere yönelik olumlu yasalar çıkıyor.


Türkiye nüfusunun % 10'u engelli... Bu küçümsenmeyecek bir rakam... Engellileri bir hafta hatırlamak, sadece bu haftada onların sorunlarını görmek ve çözüm aramak yetmez. Yetkililer de, toplum da engellilerin sorunlarına karşı ilgisiz ve duyarsız kalmamalı... Her alanda ve el birliği ile bir şeyler yapılmalı… Engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olmamalı... Engellilerde herkes gibi eşit haklara sahip olmalı... Yoksa Engelliler Haftası demenin bir anlamı olmaz. Söylenen sahte dilekler çok yersiz olur.

Genellikle Engelliler Günü'nde ve bu haftada "Bizler de birer potansiyel engelli adayıyız...", "Herkes bir engelli adayıdır..." gibi cümleler kuruluyor. Belki bunlar anlam olarak doğru, dikkat çekmek için ve iyi niyetle söylenen cümleler... Ancak engelliye olan yaklaşım ve duyarlılık açısından çok yanlış. Yapılanlar "Ya ben de bir gün ben de engelli olursam..." düşüncesiyle yapılırsa doğru olmaz. Nasıl hayvan haklarını savunmak için hayvan, kadın haklarını savunmak için kadın olmak gerekmiyorsa; engelli haklarını savunmak için de bir gün engelli olacağımızı düşünmek anlamsız...

Bu haftaya, "Engelli Farkındalığı Haftası" demek en doğrusudur. Engelli farkındalığının oluşması için de;  engellilerle empati kurmak, dünyaya onlar gibi bakmak gerekir. Ancak elden hiç bir şey gelmiyor ve yapılamıyorsa; hiç olmazsa engelli park alanlarına park etmeyelim, engelli yollarının ve rampalarının önlerini kapatmayalım, engellileri küçümsemeyelim, onlara acımayalım ve hor görmeyelim. Zor olan hayatlarını daha fazla zorlaştırmayalım. Engelli farkındalığının artması ve engellerin kalkması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL

11 Mayıs 2014 Pazar

CEZANIN BÖYLESİ


Melo'ya verilmesi düşünülen ceza sayesinde çok ilginç bir gerçeği öğrendim. Felipe Melo, Galatasaray - Fenerbahçe derbisinde yaptığı hareketler nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu tarafından Etik Kurulu'na sevk edilmişti. Medya, Melo'nun ceza alacağı haberlerine çok yer verdi. Kurulun böyle cezaya yetkisi var mı? Melo ceza alır mı? Bunu bilemem. Ama beni Etik Kurulu'nun Melo'nun alması gereken ceza ile ilgili ifadesindeki bir ibare dikkatimi çekti, çok şaşırdım.

Etik Kurulu'nun yaptırımlarıyla ilgili maddede (Madde 22 - Yaptırımlar 2) "Kurul, ihlalin niteliğine göre, uyarma, kınama, huzurda kınama, yazılı ya da görsel medya aracılığı ile kınama veya ihlalin toplumdaki olumsuz etkilerini gidermeye yönelik olarak kişinin konferans vermesi veya engelli sporcularla ilgili organizasyonlara katılması gibi sportif ve eğitici yaptırımlara karar verebilir." ifadeleri yer alıyor.

Okuyanlar, "Şimdi ne var bunda?" diyebilirler... Şöyle bir cümle var: "... veya engelli sporcularla ilgili organizasyonlara katılması gibi..." Birinin suç işlediğini düşünüyorsunuz, tamam... Sportmenliğe aykırı bir davranışta bulunmakta suçtur, tamam... Suç cezasız kalmamalı, buna da tamam... Peki cezalardan biri de ne? Engelli sporcularla ilgili organizasyonlara katılmak... Ne garip değil mi? Cezaya bak!


Etik Kurulu'nun bu maddesinden anladığımıza göre engellilerle olmak ceza gibi görülmüş... Suç nedir? Ceza nedir? Dil çıkarma yüzünden engelli sporcularla ilgili organizasyonlara katılacaksın! Bu nasıl bir düşünce tarzıdır? Nasıl bir zihniyet tarafından hazırlanmışsa artık... Etik bir ceza! Ahlak dersi! Melo, bu cezaya dil çıkarmış olmasın?

Bu konuyla ilgili yapılan bazı haberlerde de Melo'ya maç oynamaması yönünde bir ceza verilemeyeceği, bunun yerine "derslik" bir ceza alacağı yazıyordu. Derse bakar mısınız? Suçlusun! Engellilerle ol da aklın başına gelsin! Çok saçma değil mi? Engelliye nasıl bakılıyor... Engelliyle bir arada olmak bir ceza... Ayrımcılığı görüyor musunuz?

Bu durumun bir de şu yönü var. Bir engelli, kendisinin yanında olmasından mutlu olacağı bir kişiyi (sporcu, sanatçı vs.);  sadece ceza aldığı için yanında olduğunu bilirse, bu kime ceza olur? Engellileri küçük düşüren ve rencide edenleri bu düşüncelerden ne zaman kurtulacağız? Bu ne kadar utanç verici bir yaptırım. Bu yaptırım gözden geçirilmeli ve mutlaka, ama mutlaka değiştirilmeli...

Bir yandan engellinin ayrımcılık görmemesi, olumsuz sunulmaması için uğraşılsın… Engelliye farklı bakmamak gerektiğini anlatılsın. Bunun mücadelesi verilsin… Ama böyle bir yaptırım olsun. İnsan inanamıyor. Şaka gibi... Bunu kimler hazırladı acaba? Hazırlayanlara sormak isterdim. Hiç engelli birini tanımışlar mı? Engelli ile olmak ceza mıdır? Kim bilebilir? Belki de mükafattır!


ALİYE YÜCEL

4 Mayıs 2014 Pazar

KOŞAMAYANLAR İÇİN...


Dünya bugün omurilik sakatlıklarının tedavisi için yapılacak araştırmalara destek olmak için koştu. Wings for Life World Run, 6 kıtada, 34 ülkede aynı anda başladı. Bu koşuda sadece profesyonel koşucular  değil, amatör koşucularda yer aldı. "Dünya Koşamayanlar İçin Koşacak" solanıyla yüzbinlerce kişi koştu... Wings for Life World Run, pek çok yönden ilginçti.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği ve Wings for Life Vakfı işbirliği ile gerçekleşen Wings for Life World Run farklı ülkelerde Türkiye saatiyle 13:00'te başladı. Etkinliğin Türkiye'deki adresi de Alanya'ydı. Bu etkinlik için yapılan araştırmalar sonucu en uygun yerin Alanya olduğu tespit edilmiş...  100 kilometrelik bir parkurda koşuldu.  Şanslıyız. Saat 13:00 bir spor etkinliği için çok uygun bir saat...Canlı yayına ara ara baktığımda bu saatte geceyi yaşayan ülkeler vardı.

Tüm dünyada eş zamanlı başlayan yarışta bir başlangıç çizgisi vardı. Ancak belli bitiş çizgisi yoktu. Koşucular yarışa başladıktan bir süre sonra bir yakalama aracı koşucuların peşinden gitti. Üzerlerinde çip olan koşucular bu şekilde takip edildi. Herkes koşabileceği kadar koştu. Bu yakalama aracı kimi yakalarsa onun için yarış bitmiş oldu. Araç en öndeki koşucuya ulaşınca yarış son buldu. Son kalan bir kadın, bir de erkek yarışmacıda Wings for Life World Run'ın küresel şampiyonu oldu.


Tüm dünyada bu organizasyonu gerçekleştiren Wings for Life, omurilik sakatlanmaları için araştırmalar yapan bir vakıf... 2004 yılında kurulmuş olan vakıf; omurilik felcinin tedavisi için yapılan araştırmalara fon sağlayan, bu konu ile ilgili her türlü araştırmanın, projenin ve organizasyonun destekçisi olan bir kurum...

Wings for Life World Run, çok farklı ve benzersiz bir etkinlikti. Daha önce hiç denenmemiş bir formatta bir yarışma.... 34 ülkede herkes aynı anda yola çıktı, herkes için aynı kurallar geçerli... Tek şart 21 Nisan Pazartesi gününe kadar kayıt yaptırmak gerekiyordu. Kayıtta alınan 50 TL.'lik bağış ücreti Wings for Life vakfına bağışlandı.

Dünyada milyonlarca kişi omurilik sakatlanması yaşıyor ve felç oluyor. Hayatını bu şekilde sürdürüyor. Bu herkesin başına gelebilir. Gelmiş geçmiş en büyük koşu etkinliklerinden birinin, engellilik farkındalığı oluşturmak için yapılması çok anlamlı... Bu koşuya katılan herkes hem bir spor etkinliğini bir parçası oldu, hem de omurilik felçlerine ve omurilik sakatlanmalarına karşı dikkat çekti...


ALİYE YÜCEL

27 Nisan 2014 Pazar

ENGELLİ DOSTU İETT


İETT engelli dostu olarak bilinir. Engellilerin hayatını kolaylaştıran, onların engellerini kaldıran pek çok çalışmaya imza atmıştır. Engellinin yanındadır... Artık biliyoruz ki; İETT kendi bünyesinde çalışan engelli personeli için de dost bir kurum... Bir kurum düşünün, engelliyi personel olarak alıp, onlar için özel bir çalışma yapsın... İETT Genel Müdürlüğü Avrupa'da bile örneği olmayan bir çalışmayı hayata geçirdi. Engelli Çalışanlar İçin Değişim ve Yeniden Yapılanma Projesi... Bu proje, İETT ile Türkiye Beyazay Derneği Engelli Kariyeri Merkezi tarafından gerçekleştirildi.

Proje ile; İETT engelli personelinin çalışma ortamlarının iyileştirilmesi, erişim ve ulaşım ve engelinden dolayı yaşadığı sorunlarının çözülerek  motivasyon ve performanslarının arttırılması amaçlandı. İETT İnsan Kaynakları ve Türkiye Beyazay Derneği ekibi; kuruma bağlı müdürlük, hareket amirliği ve şeflikler dahil olmak üzere 24 noktayı gezerek engellilerin çalışma ortamlarını gözlemledi.

Engellilik alanında tecrübeli psikolog ve eğitmenlerden oluşan bu ekip; toplam 24 birimde; 184 engelli personel ile tek tek görüştü. Bu görüşmelerde; motivasyon testi, mesleki ilgi testi, işyeri memnuniyet anketi yapıldı. Engellilerin sorunları dinlendi. Görüşme tutanakları ve anket sonuçlarından yola çıkılarak sorunlar tespit edildi. Bu sorunlara çözüm önerileri hazırlanarak sunuldu. Ayrıca, engelli personel çalıştıran her amir ve yönetici proje hakkında ve engelliler hakkında bilgilendirildi.


Bu projeni çok önemli bir farkı var. Engelli çalışanı birey olarak inceleyip; çalışma ortamının uygunluğunu, mesleki ilgi ve eğilimini, işyeri memnuniyetini ve motivasyonunu, işyerinde eğitim ve kariyer olanaklarını, engelli destek teknolojilerini etkili kullanımı analizini; testler ve anketlerle rapor eden, gelişim planlarını hazırlayıp, bunları bir sonuca bağlayan ilk ve tek proje...

Her çalışan gibi; engelli personelin de sorunlarının tespit edilip, motivasyonlarının arttırılması ve engelli çalışanların doğru işlerde istihdamı çok önemlidir. Engelli sadece vasıfsız bir olarak kalmamalı, engelli olarak kariyer yapabilmelidir. İETT, engelli ve engelsiz her çalışanını kucaklayan, onlarla birlikte gelişen bu kurum... Bu nedenle İETT'de çalışan herkes gibi engelli çalışanlar da şanslı...

Engelli Çalışanlar İçin Değişim ve Yeniden Yapılanma Projesi; Eylül 2013 ve Nisan 2014 dönemleri arasında, toplam 8 aylık bir çalışmanın ürünü... Her kurum; İETT gibi engellileri dikkate alıp, bu yönde çalışmalar yapmalıdır. Engelliler için yapılan çalışmaların göstermelik olmaktan uzak, gerçekten onların yararına bir hizmet olması, onlara bir şeyler katması gerekir. Umarız bu proje toplumsal farkındalık oluşturur ve sonraki projelere örnek teşkil eder...


ALİYE YÜCEL

20 Nisan 2014 Pazar

TEŞEKKÜRLER PEPEE


Pepee'nin yeni bölümleri, büyümüş hali; özel bir kanalda yayınlanacak haberi aylar öncesinde medyada yer aldı. Küçük çocuğu, yeğeni, yakını olanlar bilirler; çocukların en çok sevdiği çizgi filmlerden biri Pepee'dir. Üstelik Pepee bizden biri, yani yerli bir yapım... Pepee, önceleri TRT Çocuk kanalında yayınlanıyordu. Sonra gün geldi yeni bölümleriyle Show Tv'de yayınlanmaya başlayacak haberi geldi...

Merak ettiğim için bir gün yayın saatini öğrenip (hafta içi her gün saat 08:00 ve 17:45'te) Show Tv'yi açtım. Birden ekranın sağ alt köşesinde işaret dili tercümanını görünce şaşırdım ve çok sevindim. Pepee, işaret dili bilen bir tercüman eşliğinde yayınlanıyordu. Böylece çocukların çok sevdiği kahramanı, işitme engelli çocuklarda izleyebiliyor... Pepee'yi seyretme zevkinden mahrum kalmıyorlardı.

Çizgi filmler çocukların vazgeçilmez bir eğlencesi... Bunun aksini söyleyemeyiz. Ancak işitme engelli iseler bundan mahrum kalıyorlar... İşitme engelli çocukların sayısı binlerle ifade ediliyor. Peki işitme engelli çocukların izleyebileceği kaç çizgi film var? Çizgi filmlerle onlar arasında neden bir engel var? Onları bundan mahrum etmek doğru mu? Çizgi filmler seyretmek onlarında hakkı değil mi? İşte tüm bu soruların cevabını Pepee veriyor!


Çocukların gelişiminde çizgi filmler çok önemli... Doğru mesajlar veriyorsa tabii... Çünkü çocuklar çizgi filmlerde gördüklerini gerçek hayatla ilişkilendiriyor, oradaki kahramanlardan gördüklerini yapıyorlar. Çok sayıda ve çok çeşitli çizgi film var. Ancak, çizgi filmlerin hepsinin çocuklar için iyi örnek olduğu söylenemez. Bu nedenle özenle seçilmeli... İyi ki Pepee var. Pepee Türkiye'nin milli çizgi kahramanı, bu nedenle kendi değer yargılarımız ve kültürümüze dair öğeler yer alıyor.

İletişim her çocuk için en gerekli unsurlardan biri... Ancak işitme engelli çocuklar için apayrı bir önem taşıyor. Çünkü onlar, etkileşim ve iletişim olmadan dünyayı anlamayı sağlayan bilgiden mahrum kaldıkları için, zihinsel gelişimleri de eksik kalabiliyor. Şimdi Pepee'de tüm konuşmalar işaret dili bilen bir tercüman (Berrak Fırat) tarafından işitme engelli çocuklar için anında çevriliyor. İşitme engelli çocuklar Pepee sayesinde pek çok şeyi öğrenebilirler...

Bildiğim kadarıyla, Pepee işaret diliyle yayınlanan ilk çizgi film... Bu kanalın mı, yoksa yapımcının fikri mi bilmiyorum... Ama bu çok takdir edilecek bir çalışma... Aynı zamanda da bir sosyal sorumluluk projesi... İşitme engelli çocuklar eğitiminde çok önemli bir hizmet yerine getirilmiş oluyor. Pepee, çocuklar tarafından çok sevilen bir çizgi filmdi. Şimdi daha çok sevilecek, bu ortada... Tüm çocuklar ve özellikle işitme engelli çocuklar adına teşekkürler Pepee.

ALİYE YÜCEL

13 Nisan 2014 Pazar

BİRLİKTE BİR ADIM


Debby Elnatan, yürüyemeyen oğluna yardımcı olmak amacıyla bir aparat  geliştirmiş... Bu bir "yürüyüş askısı"... Bu aparat yetişkin birine ve çocuğa takılıyor. Yani çocuk bir kemer ile yetişkin kişinin beline bağlanıyor. Onun sayesinde ayakta ve dik durabiliyor. Birbirine bağlı birer sandalet ile aynı anda adım atıyor. Böylece çocuk düşmeden ve dengesini kaybetmeden yürüyebiliyor.

Debby Elnatan'ın oğlu Rotem, beyin felci (serebral palsi) nedeniyle yürüyemiyormuş... Müzik terapisti olan Debby, oğlunun bu durumda olmasının çaresizliğiyle çok mutsuz olmuş... Rotem'i ayakta tutmanın yollarını aramış ve "Upsee" adı verilen bu aparatı (yürüyüş askısını) icat etmiş... Şimdi ise dünyaca ünlü bir anne...

Debby, kendisini "Upsee'ye götüren süreci kısaca şöyle anlatıyor: "Oğlum iki yaşında iken doktorlar onun yürüyemeyeceğini söyledi. Bunu duymak bir anne için ne kadar zor, inanması güç bir şeydi... İkimiz içinde çok yorucu bir süreç başlıyordu. Bu çaresizlikle aklıma bu fikir geldi. Yaptım ve semeresini de gördüm..." diyor.


Mühendis, tekstilciler, tasarımcılar ve terapistler bir araya gelip; Debby Elnatan yaptığı bu aparatın üzerinde çalışmışlar... Daha sonra da yürüyemeyen çocuklar ve aileleriyle birlikte denemişler. Çok başarılı sonuçlar elde etmişler. Şimdi Kuzey İrlanda'da Leckey isimli şirket Upsee'yi alarak seri üretimine başlamış... Böylece artık dünya çapında da pazarlanmaya başlanacak...

Öyle görülüyor ki yürüyemeyen küçük çocuklar Upsee sayesinde; adım atma, bir topa tekme atma , kardeş ya da arkadaşlarıyla oynama gibi belki basit ama onlar için çok anlamlı etkinlikleri yapabilecekler... Ayrıca; bir yetişkinin desteği ile ayağa kalkıp, tekrarlayan yürüme eğitimiyle motor becerileri de büyük ölçüde gelişebilecek...

Debby Elnatan'ın bu basit ama önemli buluşu dünyadaki pek çok engelli çocuğun hayatını değiştirecek ve kolaylaştıracak... Bu sayede engelli çocukların ve ebeveynlerinin yaşam kalitesi artacak... Bir çok aileye umut olacak... Bu basit aparat sayesinde engelli çocukların fiziksel, dolayısıyla duygusal ve sosyal gelişimlerinde olumlu gelişmeler olacak... Türkiye'ye geldiğinde pek çok aileyi de mutlu edecek eminim...

Hiç yürüyemeyen ve belki de ömür boyu yürüyemeyecek olan çocukları ayakta tutacak ve yürütecek müthiş bir buluş... Ama aslında çok da basit... Bugüne kadar kimsenin aklına nasıl gelmediğine şaşırdım. Biliyoruz ki, buluşlar ihtiyaçlardan doğar. Böyle bir ihtiyacı da; çocuğunu ayakta görmek ve onun adım atmasını isteyen bir anne bulabilir...

ALİYE YÜCEL

6 Nisan 2014 Pazar

BUKALEMUN OLMAK


2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü'ydü. Bu yazıyı okuyan kaç kişinin bir yakını otizmlidir (Otistik Değil, Otizmli!) ya da kaç kişi otizmli birini görmüş ve  tanımıştır bilemem... Pek çoğumuzun Yağmur Adam (Rain Man) gibi filmlerden tanıdığımız bir durum otizm... Filmde, Dustin Hoffman otizmli biri rolünü çok başarıyla canlandırmış; otizmin daha pek bilinmediği yıllarda otizme dikkat çekmişti. Otizm ve Asperger Sendromu kişilerde çok ilginç durumlar ortaya çıkarması sebebiyle pek çok filme konu olmuştur. İşte Bukalemun'da bu filmlerden biri... Mükemmel bir rol yeteneğine sahip, otizmli bir adamı anlatan kısa film...

Filmin konusu şöyle; Bir adam (Atıf Emir Benderlioğlu) sokaktaki ağacın dibinde kolları açık dikilirken bulunur. Dikkat çeken hali nedeniyle çevredekiler tarafından hastaneye götürülür. Orada hiç konuşmayınca, Psikiyatr Ebru'ya (Eda Akman) getirilir. Ebru, onun otizmli olduğunu düşünür. Kimsesiz olan adını bile söylemeyen bu adama Ozan adını verir. Ozan'ın hiç iletişim kuramamasına rağmen, çok büyük rol yeteneği vardır. Başarıyla pek çok kişiliğe dönüşür. Onun bu yeteneğini tesadüfen öğrenen Ebru ve stajyeri, Ozan'ı bir rol için oyuncu seçmelerine götürürler... Ancak Ozan bu rolü istemez. O çok basit bir rolün peşindedir...


Bukalemun, 2006 yılı yapımı psikolojik bir dram... Yönetmenliğini Alper Çağlar'ın yaptığı filmin başrollerinde; Atıf Emir Benderlioğlu, Eda Akman, Selçuk Çullu ve Çelik Bilge oynuyor. Filmin senaryosu oldukça sürükleyici... Oyunculuklar da çok etkileyici... Hiç konuşmayan Ozan'ın birden bir spor spikerine dönüşüp maç anlatma sahnesi, insanı hayrete düşürüyor. Atıf Emir Benderlioğlu'nun oyunculuğuna hayran kalmamak mümkün değil... Sadece bu sahneyi görmek için bile bu film izlenir.

Otizm iletişimi ve sosyal hayatı olumsuz etkileyen bir hastalık…  Ancak filmden de bir kez daha anlıyoruz ki otizm eksiklik değil, bir farklılık… Filmin adındaki gibi, her türlü kişiliğe mükemmel bir şekilde bürünmesi otizmlilerdeki dahiliği çok güzel bir biçimde ortaya koyuyor. Ozan; kimi zaman bir spor spikeri, kimi zaman Hamlet, kimi zaman da Moliere'in Cimri'si oluyor... Üstelik bunları çok ustaca yapıyor.

Bukalemun, ülkemizde yapılmış konusunu otizmden alan belki de en çarpıcı film... Hatta, pek çok benzeri yabancı filmden daha başarılı... Seyrederken; gerçek dünya ile aralarına aşılmaz bir duvar koyan otizmli kişilerin, farklı dünyasına kısa bir yolculuk yapıyorsunuz. Alper Çağlar, onların hayatına bir ışık tutmuş... Otizmli birini tanımak ve anlamak için sadece 19 dakikanızı ayırmamız yeterli...


ALİYE YÜCEL