> Engeloji

Translate

23 Şubat 2014 Pazar

YAZMAYA ENGEL YOK


Bağcılar Belediyesi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü işbirliğiyle yürütülen "Türkiye'nin Yeni Yazarları" isimli Yazarlık Atölyesi projesi başladı. Projenin tanıtımına, ilk dersi vermek üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da katıldı. Siyaset, sanat, spor ve basın dünyasından bir çok konuğun katıldığı programın sunuculuğunu İnci Ertuğrul yaptı.

Bağcılar Engelliler Sarayı'nda yapılacak atölye çalışmalarına; görme, işitme, bedensel engelli ve engeli olmayan 18 kursiyer katılıyor. Sloganı "Kitaplar Böyle Daha Güzel" olan Türkiye'nin Yeni Yazarları projesi 6 hafta sürecek... Bu sürede atölyede yazarlık teknikleri ve uygulamaları anlatılacak... Pek çok yazar, şair, fikir adamı ve yazıya gönül vermiş kişiler bu atölyede tecrübelerini paylaşacak...

Türkiye'nin Yeni Yazarları, engellilerin yetenek ve potansiyellerini görünür hale getirmek ve engellilere yeni istihdam alanlarının açılmasına yönelik önemli bir proje... Atölye çalışmalarına katılan kursiyerler, çeşitli medya organlarında yazar ve editör olarak görev alabilecek... Belki de en önemlisi bu proje ile engelliyi iyi tanıyan ve onları doğru anlatan yazarlar ortaya çıkacak... Bu nedenle proje; engelli ve engelsiz, herkesin birlikte yaşama kültürüne büyük katkılar sağlayacak...


Yazarlık Atölyesi'nin bitiminde düzenlenecek törende; öykü yarışmasında birinci olan grup Altın Kalem Ödülü'nü alacak... Örnek ve teşvik olması açısından da engelli olup; sanat ve edebiyat alanında başarılı olan Aşık Veysel ve Cemil Meriç gibi ünlülerin canlandırmaları yapılacak... Ayrıca kursiyerlerin yazdığı öyküler üç versiyon (Braille Alfabesi ve sesli) şeklinde kitap haline getirilecek...

Atölyedeki yeni yazar adaylarıyla tanışma imkanı buldum. Türkiye'nin Yeni Yazarları olma yolundaki arkadaşların hepsi de çok istekli ve heyecanlı... Kursiyerlerin yazarlık isteğiyle beraber; iyi birer "okur olma" isteklerine de şahit oldum. Bu da oldukça önemli... Çünkü biliyoruz ki, yazmanın yolu öncelikle okumaktan geçiyor. Başarılı olacaklarına inandığım arkadaşlarımın takipçisi olacağım...

Türkiye'nin Yeni Yazarları, engelliler adına yapılan sosyal sorumluluk projelerinden çok farklı... Yazmaya verilen bu büyük destek ve engellileri yazmaya yönlendirmek takdir edilecek bir çaba... Dünyaya örnek olabilecek bir çalışma... Bu nedenle başta Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı olmak üzere, bu projeye emeği geçen herkese çok teşekkürler...


ALİYE YÜCEL

16 Şubat 2014 Pazar

ENGELLİ DİSNEY PRENSESLERİ



Dünyaca ünlü illustrasyon sanatçısı ve moda eleştirmeni Alexsandro Palombo'nun her çalışması çok dikkat çekiyor. İtalyan sanatçı kendine özgü ilginç çizimleriyle sosyal mesajlar veriyor. Yaptığı her çalışmayla daima kendinden söz ettiriyor. Çizimleri konusunda ünlü bir isimden, resimden ve bir çok şeyden ilham alabilen Palombo, bu kez de Disney Prensesleri'nden ilham almış...

Alexsandro Palombo, Disney Prensesler serisini engelli olarak çizmiş... Bildiğimiz; Pamuk Prenses, Külkedisi, Uyuyan Güzel, Küçük Denizkızı, Rapunzel, Prenses Pocahontas hepsi engelli olarak tasarlanmış... Disney Prensesleri Palombo'nun, çizimleri sayesinde yeni bir görünüme sahip olmuşlar...  Prensesler bazısı tekerlekli sandalyede, bazısının kolu yada bacağı eksik, bazısı da  koltuk değneği kullanıyor...

Bütün prenseslerin engelinin ne olduğunu burada tek tek anlatmak uzun sürer... Çizimlerin hepsini görmeniz gerekir... Örneğin; Pamuk Prenses, daha önce hiç görmediğimiz gibi bir tekerlekli sandalyede ve prens onun sandalyesini itiyor... Pocahontas'ın bir bacağı yok ve koltuk değneği ile yürüyor... Külkedisi Sinderalla tekerlekli sandalyede ve bacağı takma... Bu durumuna göre, kaybolan ayakkabısı protez ayağına uyacak mı diye bakılıyor! Hepsi de oldukça ilginç...


Hiç bir Disney filminde engelli birini gördünüz mü? Tabii ki hayır... Çünkü engellilik oradaki kahramanlara uygun bir durum değil... Engelli bir kahraman olabilir mi? Hele de bu kahramanlar birer prenses iseler... Güzeller güzeli, kusursuz vücutlara sahip, ideal birer genç kız olan ve herkesin hayran olduğu prensesleri böyle görmek oldukça şaşırtıcı...

Çarpıcı çizimlerin sahibi Alexsandro Palombo, güzellikleriyle herkesi etkileyen prensesleri engelli olarak çizerek, dünyada insanları etkileyen bir soruna, engelliliğe dikkat çekiyor. Güzellik ve kusursuzluğu bir tezat olarak engellilikle göstermiş.... Bu mesajı çok dikkat çekici... Engellilik sorununa toplumsal bir farkındalık getirmek için bu çizimleri yapmış... Engelli ayrımcılı önemli bir sorun... Palombo bunu çizimleriyle gözümüze sokuyor. Geleneksel algıyı yıkıyor. Disney Prensesleri'ni böyle görmek bilinçlendirmeye yardımcı olabilir. Bu nedenle çok başarılı bir kampanya...

Engellilik hayatın bir parçası... Bir uzuv kaybı herkesin başına gelebilecek bir durum... Herkes kolunu yada bacağını kaybedebilir ve bu durumda yaşaması gerekebilir. Ama ne yazık ki pek çok kişi bunun, "gizlenmek zorunda olan bir çirkinlik" olduğunu düşünüyor. Şimdi şöyle bakalım... Bu karakterler böyle fiziksel engelli olsaydı, bu kadar popüler olur muydu? Onları böyle görmek ister miydik? Bu durumda olsalar bu kadar sevilirler miydi? Alexsandro Palombo, çizimleriyle sosyal dışlanmayı gözle görülür bir hale getirmiş... Bize de gözlerimizi açmak ve bunu görmek düşüyor!

ALİYE YÜCEL

9 Şubat 2014 Pazar

OLAĞANÜSTÜ BİR ŞEY YOK


Geçtiğimiz günlerde İngiltere'nin (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı) Ankara Büyükelçisi Richard Moore, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e güven mektubunu sunmak için gelmişti... Bu kabulde gazeteciler, "Sorumuz olabilir mi?" demiş... Cumhurbaşkanı Gül de bunun üzerine "Olağanüstü bir şey mi var ki?" diye cevap vermişti...

İngiltere Büyükelçisi'nin güven mektubunu Cumhurbaşkanı'na getirdiği sırada  geçen bu konuşma olmasaydı, diğer haberler içinde dikkatimi çekmeden geçip gidecekti... Gazeteci arkadaşlar "Sorumuz olabilir mi?" dediğinde izin çıksaydı neler soracaktılar, bilemem... Ama ben görüntüler ekrana gelip; Büyükelçi Richard Moore ve görme engelli eşini görünce aklımdan pek çok soru geçti. Belki olağanüstü bir şey yoktu. Ama ilgimi çeken bir şey vardı. O da büyükelçinin görme engelli eşi...

Büyükelçi Richard Moore ve eşi Maggie, Abdullah Gül ile kısa süreli Türkçe konuştular... Kabuldeki görüşmede ve fotoğraf çekimlerinde İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi'nin görme engelli eşine, köşk personeli yardımcı oluyordu. Maggie Moore, elinde beyaz bastonu ile Çankaya Köşk'üne, Abdullah Gül'ün makamına gelmişti. Bayan Sefire; güzel, zarif ve şıktı. O da eşi gibi çok samimi ve güler yüzlüydü.


Büyükelçi ve eşi Maggie'nin hayat hikayelerini çok merak ettim. Özellikle de Maggie Moore'ın nasıl ve ne zaman görme engelli olduğunu... Araştırdığımda da fazla bilgiye rastlamadım. Görme engelli olduğu beyaz bastonundan ve Sayın Büyükelçi'nin Twitter hesabındaki fotoğraftaki rehber köpeğinden anlıyoruz. O fotoğrafta; Büyükelçi, eşi Maggie ve rehber köpeği Star var.  İstanbul uçağına binmeyi beklerken çekilen bu fotoğrafta çok mutlu görünüyorlar... Büyükelçi ve eşi, görme engellilere rehberlik etmek için yetiştirilen Star'a "Yıldız Hanım" diyorlarmış...

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore ve eşi, daha önceki yıllarda ülkemizde bulunmuşlar... Moore; 1990 yılında İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliği'nde, 1991-1992 yıllarında da İngiltere'nin İstanbul Konsolosluğu'nda görev yapmış... Bu yüzden Büyükelçi ve eşi Türkçeyi güzel konuşuyorlar... Türkiye'yi çok seviyorlar... Çiftin iki çocukları var. Kızları Türkiye'de dünyaya gelmiş...

Ülkemizde daha önce bulunmuş olsalar da, Büyükelçi Richard Moore; bu göreve çok yeni başladı. Haklarında çok az bilgi var. Onlarla yapılmış fazla röportaj yok... Dilerim bu konuyu benden başka birileri de merak eder... Böylece Richard Moore ve eşi Maggie ile röportajlar yapılır. Ben de  bu konuda merak ettiklerimi öğrenebilirim. Çünkü, görme engelli sefirenin hayat hikayesini çok merak ediyorum.


ALİYE YÜCEL

2 Şubat 2014 Pazar

ÇOK ŞEY ANLATAN FOTOĞRAFLAR



Sosyal medyada Luka'nın fotoğraflarını görüp; hikayesini öğrenince çok etkilendim. Bir fotoğrafa bakınca sadece bir "an" görürsünüz. Ama bu fotoğraflar öyle değildi... Fotoğraflar sanki harekete dönüşmüştü... Sloven fotoğrafçı Matej Peljhan'ın çektiği fotoğraflar çok anlamlıydı... Ve ne çok şey anlatıyordu.

Fotoğrafları çekilen Luka, 12 yaşında kas erimesi (Müsküler Distrofi) hastası bir çocuk... Hastalığı nedeniyle kasları zayıfladığı için tek başına yapabilecekleri çok sınırlı... Luka; yürüyemiyor, giyinemiyor ve yardımsız yemeğini bile yiyemiyor. Hayatını tekerlekli sandalyede sürdürüyor. Sadece parmakları hareket ediyor. Bu sayede tekerlekli sandalyesinin hareket kolunu kullanabiliyor. Eline kalem alıp resim yapabiliyor.

Fotoğrafçılığın yanı sıra klinik psikoloji alanında çalışan Matej Peljhan, projenin nasıl gerçekleştiğini şöyle anlatıyor: "Konuşmalarımızdan birinde Luka benden yürürken, hareket ederken ve çeşitli etkinlikler yaparken fotoğraflarını çekmemi istedi..." Yani, bu fotoğrafları çekme fikri Luka'dan çıkıyor. Büyük bir hayal gücü olduğu kesin... Fotoğraflarda, kendini hareketli, yapamadıklarını yaparken görmek istiyor. Yapabilseydi nasıl görüneceğini bilmek istiyor...


Peljhan, önce bunun imkansız olduğunu düşünüyor. Sonra bu fikir ona da ilginç geliyor. Luka'nın çizdiği resimlerden esinlenen Matej Peljhan hareket hissini arttırmak için fotoğrafları kuşbakışı açıdan ve perspektifi değiştirerek çekiyor. Zemin üzerine renkli çarşaf ve çeşitli objelerden hayali bir dünya oluşturuyor. Oluşturduğu bu sahnelere, o sahnelere uygun kıyafetlerle Luka'yı yerleştiriyor. Fotoğraflarında fotoğraf hilesi, fotoshop kullanmıyor. Bu serinin adını da ünlü Fransız romanından esinlenip "Küçük Prens" (Le Petit Prince) koyuyor.  

"Küçük Prens" serinin ilk fotoğrafı Luka'nın balon çizmesiyle başlıyor. Sonra Luka balonla uçuyor, merdivenlerden çıkıyor, kaykaya biniyor, denize dalıyor, kayak yapıyor, basketbol oynuyor, koşuyor, breakdance yapıyor... Tüm bunları yapamasa da hep hayal etmiş... Böylece yapabilse nasıl olacağını görüyor. Fotoğraflarda hiç engellenmiyor... Matej Peljhan, Luka'yı böyle fotoğraflayarak Luka'nın engellerini kaldırıyor. Onun hayallerini gerçekleştiriyor.

Bu fotoğraflar küçük çocuk için çok mutluluk verici ve unutulmaz bir hatıra oluyor. Luka'yı iyi tanıyan Peljhan, onunla ile ilgili şunları söylüyor: "Luka, kendisine acınmasını, hatta empati kurulmasını istemiyor. Hayata pozitif bakmak ve sadece yapabileceklerine odaklanmak istiyor..."  Bunlardan anlıyoruz ki Luka engelini ve bu nedenle oluşan fiziksel kısıtlamaları hiçe sayarak "Ben de varım..." diyor. Fotoğrafları gören herkesin de yüreğine dokunuyor...

Fotoğrafların Tamamı İçin: http://mate.1x.com/gallery/144270

ALİYE YÜCEL

26 Ocak 2014 Pazar

ÖZEL BİR FİLM...


2007 yılı Bollywood (Hindistan) yapımı "Her Çocuk Özeldir", Dislektik bir çocuğu tanımak ve anlamak için mükemmel bir film... Taare Zameen Par (Every Child is Special) bizde ki ismiyle Her Çocuk Özeldir (Yerdeki Yıldızlar), Dislektik küçük Ishaan ve onun hayatını değiştiren resim öğretmeninin hikayesini anlatıyor.

Filmde de geçtiği gibi, Disleksi (Öğrenme Bozukluğu); yazıyı algılamadaki bozuklukla, okuma ve yazmadaki güçlükle kendini gösterir. Ama maalesef bu tür çocuklar; tembel, uyumsuz ve geri zekalı olarak algılanır. Her çocuğun kendine özgü yetenekleri, kapasitesi ve hayalleri vardır. Ancak bu çoğu zaman dikkate alınmaz...

Filmin konusu şöyle: 8 - 9 yaşlarındaki Ishaan, derslerinde başarısız ve davranışlarında tutarsız bir çocuktur. 3. sınıfta olmasına rağmen okumayı ve yazmayı öğrenememiştir. Bu nedenle ailesi ve çevresindekiler onun zeka problemi olduğunu düşünmektedir. Başarısız olduğu daima yüzüne vurulan Ishaan, karamsar ve içine kapanık bir hale gelir. Annesinin ilgisine rağmen babasının ve öğretmenlerinin katı davranması sonucu insanlardan uzaklaşır.

Ailesi onun duruma çözüm olacağını düşündükleri için yatılı okula verir. Yeni okulunda da problemleri süren, öğretmenleri tarafında tembel olduğu düşünülen Ishaan'ın, yeni gelen resim öğretmeni sayesinde hayatı değişir... Öğretmeni onun tembel yada geri zekalı değil Dislektik olduğunu anlayınca her şey farklı olur. Gösterdiği sevgi ve ilgi sayesinde Ishaan'ın özgüveni yerine gelir. Dünyası çözülünce, Ishaan herkesi şaşırtır. Yaptığı resimler inanılmaz güzelliktedir. Sadece ailesinden ayrılışını canlandırdığı resimleri görmek bile yeterli...


Dislektik olan, ancak "dahi" olarak bilinen kişiler olduğunu unutmayalım. Filmde de Dislektik olan dünyaca ünlü kişilerin isimleri geçiyor. Bunlar; Thomas Edison, Albert Einstein, Leonardo Da Vinci, Pablo Picasso, Walt Disney, Agatha Christie... Bu isimlerin problemli birer çocuk olduğunu düşünmek çok şaşırtıcı... Onlar dünyaya farklı gözle bakmışlar ve düşünme şekilleri farklıymış... Ama mükemmel işlere imza atmışlar...

Filmde Ishaan'ı canlandıran küçük Darsheel Safary bütün film ödüllerini alacak kapasitede bir oyunculuk çıkarmış... Resim öğretmeni rolündeki Aamir Khan, filmin yapımcılığını ve yönetmenliğini de üstlenmiş... Film, pek çok dalda aday gösterilmiş ve ödüller almış... Bazı sahnelerde gözleriniz dolacak, hatta gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. Filmde, Hint filmlerini vazgeçilmezi müzik ve dans da var... Tek olumsuz yönü uzunluğu (2 saat 40 dakika)... Evet belki sıkılmıyorsunuz. Ama bazı sahneler gereksiz uzatılmış gibi...

Filmde, Ishaan'ın öğretmeninin onun için yaptıkları çok etkileyici... "İşte öğretmen dediğin böyle olmalı.." diyor insan... Diğer öğretmenlerinin, hatta babasının yapamadığı ilgiyi gösteriyor, yardımı ediyor. Onun eğitimi için inanılmaz bir mücadele veriyor. "Çocuklar problemleri her ne olursa olsun birlikte okumalılar..." diyerek, kaynaştırma eğitimin önemini ortaya koyuyor.

Eğer izlemediyseniz mutlaka izleyin. Çünkü, Her Çocuk Özeldir, özel bir film... Bakış açınızı değişecek... Günün birinde böyle bir çocuğa rastlarsanız, siz de onun hayatını değiştirebilirsiniz. Filmi izlerken; herkesin ama özellikle her öğretmenin izlemesi gerektiğine inanmıştım. Hatta, her öğretmene sorulmalı... Filmi izlemediyse, mutlaka eksik bir şeyler vardır!


ALİYE YÜCEL

19 Ocak 2014 Pazar

ENGELLİ VİTRİN MANKENLERİ


Dünyada engellilere dikkat çekmek için çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bunlardan bazıları gerçekten çok çarpıcı ve etkileyici oluyor. Geçtiğimiz Dünya Engelliler Günü nedeniyle Pro İnfirmis Vakfı'nın hazırlattığı kampanya da bunlardan biri... Bu kampanyada "engelli vitrin mankenleri" kullanılmış... Kısa boylu, skolyozu olan, kolu ve bacağı olmayan; engelli bedenlere sahip mankenler... Yani bildiğimiz cansız vitrin mankenleri bu kez kusursuz ölçülere sahip değiller.

İsviçre'deki Pro İnfirmis Vakfı, engelliler yararına bir sivil toplum kuruluşu... Vakıf engellilere dikkat çekmek için farklı bir reklam kampanyası yapmak istemiş ve bunu başarmış... Farklı bedensel engele sahip ikisi kadın beş kişinin vücut ölçüleri alınıp, tıpatıp aynı mankenleri yapılmış.. Daha sonra bu mankenlere üzerlerine uygun kıyafet giydirilmiş ve Zürih'te ünlü alışveriş caddesinde bir mağazanın vitrinine konulmuş...

Kampanyanın sloganı da büyük anlam taşıyor. "Kim mükemmel ki? Yaklaş..." Kampanya fikriyle, sloganıyla, tasarımıyla çok etkileyici... Engellilerinde bizlerden biri olduğunu ve onları görmemezlikten gelemeyeceğimizi anlatıyor. Ne güzel bir anlatım olmuş... Ne güzel bir iş çıkarmışlar... Yapılan bu çalışmaların hazırlık  ve yapım videosu da görülmeye değer...


Pro İnfirmis, bu başarılı kampanya için bir ajans ile çalışmış... Bu güzel işi ajans Jung von Matt Limmat ortaya koymuş... Bir ajansla çalışınca, profesyonelce bakış olunca böyle güzel ve etkili bir sonuç meydana gelmiş... Jung von Matt Limmat, daha önceki yıllarda da engellilerle ilgili çok etkili kampanyalara imza atmış... 2014 yılı için de bu konuda bir çalışma yapacaklarsa, ne olacağını merakla bekliyorum.

Manken denilince akla güzellikle beraber; uzun boy, mükemmel hatlar ve eksiksiz vücutlar gelir. Mağazaların vitrinlerinde gördüğümüz o kusursuz vücutlu mankenler yerine; engelli mankenleri görünce, engellilerinde hayatın bir gerçeği olduğunu anlamış oluyoruz. Bu nedenle engelli vitrin mankenleri bize farklı bir bakış açısı getiriyor. İnsana bakışımızı sorguluyor. Zihnimizdeki engelleri yıkıyor. Üstelik bunu da çok çarpıcı bir biçimde yapıyor.

Şimdi bu çalışmanın bizde, Türkiye'de yapıldığını varsayalım. Nişantaşı ya da Bağdat Caddesi'nde ünlü mağazalara böyle engelli mankenler koyalım... Görenlerin tepkisi nasıl olurdu? Bir düşünelim bakalım... Engellilerle ilgili düşüncelerimizde ne kadar samimiyiz? Empati yapabiliyor muyuz?  Gerçek şu ki, pek samimi olduğumuz söylenemez. Üstelik empati konusunda da hiç başarılı değiliz. Engellisi, engelsizi herkes toplumun bir parçası, ama maalesef pek çok alanda bu unutuluyor. Engelliler görmezden geliniyor.

ALİYE YÜCEL

12 Ocak 2014 Pazar

YILDIZLAR ENGEL TANIR MI?



"Yıldızlar Engel Tanımaz" kitabını yeni çıktığında bir arkadaşım hediye etmişti. Kitap engelli sahabelerin hayatını anlatıyordu. Kitabı elime alıp; Hadis-i Şerif’lerde ve siyer kitaplarında zaman zaman okuduğumuz engelli sahabelerin isimlerini, engellerini ve hayatlarını toplu halde görünce "Ne güzel bir çalışma... Keşke bu çalışmayı ben yapabilseydim..." diye düşünmüştüm.

Kitabın adı bile başlı başına çok şey anlatıyordu. Yıldızlar Engel Tanımaz... Biliyoruz ki; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde yaşayan sahabelerin hepsi birer yıldızdır. Hepsi bizlere yol gösterir. Bu yıldızların içinde elbette ki engelli olanları da vardı. İşte Prof. Dr. Ali Seyyar yaptığı bu çalışma ile onları tek tek ele almış ve anlatmıştı.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde engellilerin sayısı oldukça fazlaydı. Çünkü o dönemde hastalıklar ve savaşlar sebebiyle el, kol, ayak, bacak ve göz gibi organlarını kaybedenler çoktu. Yıldızlar Engel Tanımaz'da biri kadın (Ümmü Ümare Nesibe (R.A)) olmak üzere, tam yirmi sekiz engelli sahabenin hayatından kesitler var. Her birinin hikayesi çok etkileyici ve ibret dolu...


Yıldızlar Engel Tanımaz, Prof. Dr. Ali Seyyar'ın engelliler üzerine yazdığı ilk kitabı değil... Seyyar, engelliler konusunda pek çok araştırma yapmış ve eser meydana getirmiş bir bilim adamı... Prof. Dr. Ali Seyyar, halen Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde Öğretim Üyesi... Engelliler konusunda yaptığı çeşitli çalışmalarla da bu konuda bilirkişi sayılacak düzeyde... Aslında yaptıkları sadece bilimsel değeri olan çalışmalar olarak görülmemeli; aynı zamanda engellilere sabır, güç ve özgüven aşılayan çalışmalar...

Kitap, iki bölüm halinde ele alınmış; ilk bölümde Ortopedik (Bedensel) Engelli Sahabeler, ikinci bölümde ise Görme Engelli Sahabeler var. Kitabı okuyup, engelli sahabelerin yaptıklarına ve örnek hayatlarına baktığımızda; o devirde engellilere verilen önem ve değeri görmek çok etkileyici... Engelliler, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) döneminde negatif bir ayrımcılık görmemiş... İnsan sadece insan olarak kabul edilmiş... İmamlık, valilik, peygamber katipliği yapmış ve engelli olduğu halde savaşa katılmış sahabeler var.

Kitapta yazılanlardan engelli sahabelerin hiç bir engeli olmayan pek çok kişiden daha önemli işler başardığını görüyoruz. Onların örnek hayatları engellilere büyük bir moral kaynağı olacak türden... Yıldızlar, gerçekten de engel tanımamış... Kitabı okuyan engelli ya da engelsiz herkes, farklı dersler ve sosyal mesajlar çıkaracak... Ayrıca, çevresindeki engellilerle olan ilişkilerini de bir daha gözden geçirecek...

ALİYE YÜCEL