> Engeloji : Engelli

Translate

Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ocak 2018 Pazar

KARNE ALMAK İSTİYORUM


Engelli küçük kızın karne üzüntüsü haberini gördüğümde ister istemez bir empati kurdum. Haberde Mardin'in Artuklu ilçesinde yaşayan Fikriye Nur Esin'in karne alamamasının üzüntüsü anlatılıyordu. Engelli olan 9 yaşındaki Fikriye Nur, okula devam edememenin üzüntüsünü yaşamış ve bu bir haber yapılmıştı. Yarıyıl tatilinin başladığı ve öğrencilerin karne aldığı gün önemli bir haberdi bu... Okumak ve karne almak isteyen engelli bir çocuk...

Fikriye Nur, arkadaşları gibi okula gidememenin ve karne alamamanın üzüntüsünü yaşıyor ve "Herkes karne alacak ben alamayacağım..." diyerek üzüntüsünü dile getiriyor. Küçük kız daha sonra "Okulumu seviyorum. Benim arkadaşlarım olsun istiyorum. Ben okula gitmiyorum, eğer gitsem arkadaşlarım olurdu. Gazeteci olacağım çünkü gazeteciler çok iyi. Ne olur bana yardım edin. Çünkü ben engelliyim. Engelliyim diye beni kabul etmiyorlar..." diye anlatıyor. İlkokul 2. sınıfa kadar giden küçük kız, okulda yaşanan problem nedeniyle okuluna devam edememiş.

Annesi bu konu ile ilgili: "Öğretmeni kendisiyle engelli olduğu için ilgilenmiyordu. Kendisini okul müdürüne de şikayet ettik. Sürekli kendisine bağırıyordu. Bize "Kızınızı başka okula gönderin. Benim yanıma getirmeyin" diyordu. Bu yüzden okula gönderemedik bu yıl. Bütün çocuklar karne alacak. Kızım alamayacak. Karne almayı çok istiyordu. Engelli olduğu için okuldan geri kalsın istemiyorum. Onun da okumaya hakkı var. Eğer kızım engelli olmasaydı, gelip "neden okula göndermiyorsun" diyeceklerdi. Ama engelli olduğu için istemiyorlar onu. Tek istediğim vatana hayırlı bir evlat olsun. Cumhurbaşkanından bu konuda yardım bekliyorum" diyor.


Bu ailenin anlattığı... Diğer tarafta ise; İhlas Haber Ajansı'nın (İHA) telefonla ulaştığı okul yetkilileri ve öğretmenler ise bu iddiaları yalanlamışlar. Ne dediler, kendilerini nasıl savundular, sebebini ne diye açıkladılar. Bu konuda bilgi verilmemiş. Gerçek nedir? Kim haklı, kim haksız bilemeyiz. Ama ortada bir gerçek var ki o da küçük kızın okula gidemediği ve karne sevincinden mahrum kaldığı... Fikriye Nur da akranları gibi okula gidebilmeli ve eğitim almalı...

Engelli çocukların eğitim alması çok önemli... Bunun içinde "kaynaştırma eğitimi" var. Bu engelli öğrenciler için bir hak. Ancak bu nedense uygulamada bazen böyle olmuyor. Neden olmuyor anlamak zor. Bu olayda aile öğretmeni suçluyor. Bazı okullarda öğrenciler tarafından dışlanıyor. Bazen de öğrenci velileri engelli öğrencileri istemeyebiliyorlar. Eğitim almak isteyen engelli öğrencilerin ve ailelerinin işi oldukça zor. Kendilerini okula ve öğrencilere kabul ettirmek için uğraşmaları, savaşmaları gerekebiliyor.

Engelli çocukların kendi akranlarıyla birlikte eğitim alması; hem onlar, hem de diğer çocuklar için çok kazançlı bir durum. Ama görüyoruz ki bazen amacına ulaşamıyor. Bunun için bir şeyler yapılmalı... Bir çözüm yolu bulunmalı... Bir tek engelli çocuk bile eğitim hakkından mahrum kalmamalı... Kabul etmek gerekir ki bazı engelli çocuklar için özel bir eğitim ve çaba gerekebilir. Ama engelli çocuklar da engeli olmayan çocuklarla aynı okula gidebilir. Sadece bazı hareketleri kısıtlı diye ya da tekerlekli sandalyede diye bir çocuk neden ayrı bir okula gitsin ki?


 ALİYE YÜCEL


14 Ocak 2018 Pazar

ENGELSİZ ŞIKLIK


Ünlü dünya markası Tommy Hilfiger, engellileri düşündü ve onlar için özel bir koleksiyon hazırladı. Daha önce lüks markaların göz ardı ettiği engelliler için kıyafetler tasarladı. Geçtiğimiz yıl ekim ayında bu kıyafetler satışa sunuldu. Koleksiyonda; engelli yetişkin erkekler için 37, engelli yetişkin kadınlar için ise 34 farklı giysi bulunuyor. Engelliler için hazırlanan bu özel tasarımlar, onlara hem şıklık hem de büyük kolaylık sağlayacak türden...

Bu özel koleksiyon Tommy Hilfiger firmasının engellilere yönelik ilk koleksiyonu da değil. Marka, daha önce de "Runway of Dreams" adı altında engelli çocuklar için özel iki koleksiyon hazırlamıştı. Bu koleksiyonda, engelli kız ve erkek çocukların gereksinimini göz önünde bulundurularak hazırlanan çeşitli kıyafetler yer alıyordu. Moda, herkes içindir. Firma böylece modayı engelli çocuklar için de erişebilir bir hale getirmişti.

İşte; şimdi de yetişkin engelliler için; pantolon, gömlek, ceket, kazak, elbise gibi çeşitli kıyafetler hazırladı. Ayarlanabilir dikişler ve kolayca kapanan düğmeler, fermuarlar, mıknatıslar, cırt cırtlar var. Pantolonların bacak iç bölümleri kolaylıkla açılacak türden yapılmış. Gömlekler tek elle bile kolaylıkla giyilebilecek düğme ve manşetlere sahip, yaka kısımları ayarlanabiliyor. Bu özel kıyafetler; engelliler, aileleri ya da refakatçileri için büyük kolaylık sağlayacak.


Markasına ismini veren Tommy Hilfiger, engelliler için hazırlanan bu koleksiyonu için "modanın demokratikleşmesi" olduğunu söylüyor. Hilfiger; "Demokratikleşme ve kapsayıcılık her zaman markamın DNA'sının merkezinde yer alıyor. Bu koleksiyon bahsettiğim vizyonun önemli bir parçası. Güçlendirici ve engelleri aşmamızı sağlayan tasarımlar... Engellilerin günlük hayatını kolaylaştırmak için pratik detayları düşünülerek tasarlanan koleksiyonda toplam 71 parça bulunuyor..." diye koleksiyonunu anlatıyor.

Engelliler, pek çok alanda olduğu gibi giyim alanında da zorluk çekiyorlar. Çoğu zaman uygun kıyafet bulmakta güç olabiliyor. Çünkü engellilerin farklı ihtiyaçları oluyor. İhtiyacı karşılayacak olan kıyafetleri bulmak imkansız gibi... İşte bu koleksiyon, uygun kıyafet bulmakta zorlanan engelliler için çok önemli bir çalışma... Bu giysiler, tekerlekli sandalye kullananlar ve hareketleri zorluğu çekenler ve hareketleri sınırlı olan engelliler için çok faydalı olacak. Bu kıyafetler engellilerin günlük yaşantısını büyük ölçüde kolaylaştıracak.

Şık giyinmek herkesin hakkı... Tommy Hilfiger, "engelli giyimi" konusunda bir farkındalık oluşturması açısından önemli bir adım atmış oldu. Dünyada pek çok engelli bu kıyafetleri alıp giyecek ve böylece daha şık olacak. Umarız yapılan bu çalışma tüm dünya markalarına da ilham verir. Onlar da bu yoldan giderek engelliler için özel koleksiyonlar hazırlarlar. Çünkü buna ihtiyaç olduğunu biliyoruz.


ALİYE YÜCEL

7 Ocak 2018 Pazar

ENGEL IRK KADAR GÖZ ÖNÜNDE


Maysoon Zayid; oyuncu, komedyen, senaryo yazarı ve yapımcı. Serebral palsili oyuncu olan Zayid'in adını duymuştum. Geçtiğimiz gün şu meşhur TED Konferansı'nda yaptığı konuşmasını izledim. Nasıl bir öz güven anlatamam. Öylesine kendisiyle barışık ki... Resmen kendiyle kendiyle dalga geçiyor. Hayran kalmamak elde değil. İnsana ilham veren bir konuşma... Seyretmeniz gerekir. Bu kadından çok etkilendim. Engele, engelliye bakışı tam olması gereken gibi...

Filistin asıllı Amerikalı Maysoon Zayid, 1974 yılında New Jarsey'de doğmuş. Doğum anında sereblal palsi geçirmiş. Ama durumu oldukça iyi. Yürüyebiliyor. Sadece titriyor ve titremesinin çok yorucu olduğu olduğunu söylüyor. "Sarhoş değilim. Ama beni doğurtan doktor öyleydi. Annemi altı farklı yerden altı kere kesmiş, bu arada zavallı ben de boğulmuşum. Sonuç olarak serebral palsi olmuşum, bunun anlamı sürekli titriyorum. Bakın. Bu çok yorucu, Shakira'nın Muhammed Ali'yle birleşimi gibiyim..." diyerek durumunu esprili bir biçimde açıklıyor.

Sereblal palsili kişilerin pek çoğu yürüyemiyor. Ancak Maysoon Zayid, yürüyebiliyor. Çünkü ailesi onun yürüyemediğine inanmamış... "Yapabilirsin" demişler ve yürüyebileceğine inanmışlar... Babası  5 yaşındayken ayaklarının üzerine ayaklarını koyarak yürürmüş. Bir de parayı sallayarak paraya doğru yürümesini sağlarmış... Üç ablası olan Zayid, onlar ne yapıyorsa yapıyormuş. Yerleri siliyorlarsa, o da silermiş. Ablaları devlet okuluna gittikleri için onu almayan eğitim sistemine dava açan ailesi onun da o okula gitmesini sağlamış...Yaz tatilleri genellikle babasının onu tedavi çabalarıyla geçmiş. Fizik tedavi yerine dans okuluna gitmiş. Topuklu ayakkabı giymiş ve topuklularla dans etmiş. Yoga yapmış... Ailesi her şeyi yapabileceğine inanıyormuş. Onun hayali ise oyuncu olmak ve "General Hospital" dizisinde oynamakmış.


Üniversiteye girmiş, bir burs almış. Tiyatro bölümünde herkes onu çok seviyormuş. Her sahne sergilediğinde profesörleri çok beğenseler de, ona hiç rol verilmemiş. Son sınıfta serebral palsili bir genç kızın hayat hikayesini anlatan bir oyun sergilenecekmiş... Sonunda bir rol kapacağını düşünmüş... Ancak rolü başkası almış. Nedeni öğrenmek için ağlayarak tiyatro bölüm başkanına sorduğunda ise, bazı numaraları yapamayacağını düşündüklerini söylemiş. O da "Af edersiniz ama, numaraları ben yapamazsam, asıl karakter de yapamaz" demiş. Kelimenin tam anlamıyla oynamak için doğduğu rolün palsisi olmayan bir oyuncuya verildiğini düşünmüş... "Tekerlekli sandalyedeki birisi nasıl Beyonce'yi oynayamazsa, Beyonce'de tekerlekli sandalyedeki birisini oynayamaz" diyor.

Üniversiteden sonra hayatta da aynı durum ile karşılaşmış. Hollywood'da da perdede engelli karakterleri, engelsiz oyunculara oynatırlar. Bir diziden teklif almayı beklerken anlamış ki; kilolu, etnik, engelli oyuncular seçilmiyor. Sadece mükemmel olanlar seçiliyor. Ama bu kuralın istisnası olduğunu anlamış... Whoopi Golberg, Roseanne Barr ve Ellen gibi ünlülerin ortak noktasının komedyen olduğunu fark ederek komedyen olmuş... Filmlerde, dizilerde oynamış, gösteriler yapmış... Yapmaya da devam ediyor. Çok çeşitli çalışmalar yapan sanatçı, Filistinli göçmen çocuklar için "Maysoon'un Çocukları" adını verdiği bir hayır kurumu da kurmuş.

Bir çok engelli gibi Maysoon Zayid de engelini başına gelen en kötü olgu, hayatındaki en vahim durum olarak görmüyor. "99 sorunum var, palsi bunlardan sadece birisi..." diyor. "Baskı olimpiyatları olsaydı, altın madalya kazanmıştım. Filistinli'yim, Müslüman'ım, kadınım, engelliyim ve New Jersey'de yaşıyorum..." diye ekliyor. Zayid, sosyal medyadan yakınıyor. Küçükken ve yetişkinken kimse onunla dalga geçmemiş... Ama şimdi internetten dalga geçenler oluyormuş. "Neden kıpraşıyor?", "Geri zekalı mı?" gibi yorumlar yazmışlar. Hatta yorum yapan biri engelini de unvanları arasına koymasını istemiş! Engelin ırk kadar göz önünde olduğunu düşünüyor. Engellilerin en büyük azınlık olduğunu ve eğlence dünyasında en az gösterildiğine inanıyor. Engelliler için birlikte daha pozitif bir imaj yaratılabileceğini umuyor.

ALİYE YÜCEL


31 Aralık 2017 Pazar

DÜNYADA ENGELLİ SAYISI ARTIYOR


2017 yılının son gününde bir istatistik konusunu ele almak istedim. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) raporuna göre; dünyada 1 milyardan fazla engelli olduğu açıklanmıştı. Yani dünya nüfusunun % 15'i... Az bir rakam değil. 720 milyon yetişkin kişi işlev güçlüğü yaşıyor. Şiddetli engellilik (omurilik felçlisi, görme engelli, şiddetli depresyon gibi) yaşayan yetişkin kişi sayısı da 190 milyon olarak belirtilmiştir.

Dünyada 93 milyon çocuk engelliden (0-14 yaş grubu), 13 milyonunun ağır engelli olduğu tahmin ediliyor. 59 ülkede yapılan araştırmaya göre, 18 yaş ve üzerindeki yetişkinler arasında engellilik oranı ortalama % 15,6 olduğu belirtilmiştir. Bu oran, yüksek gelirli ülkelerde % 11,8, düşük gelirli ülkelerde ise % 18'dir. 60 yaş ve üstü kişilerde engelli yaygınlık oranı ise; yüksek gelirli ülkelerde % 29,5, düşük gelirli ülkelerde ise 43,4 olduğu açıklanmıştır.
  
Engellilerin de eğitim almak en büyük haklarından biri... Ancak biliyoruz ki; engelli olmak eğitim almayı da büyük ölçüde engelliyor. İstatistikler de bunu doğruluyor. Rapora göre; 51 ülkede engelli erkeklerin % 50,6'sı, engelli olmayan erkeklerin % 61,3'ü ilkokul eğitimini tamamladığı kaydedilmiştir. Engelli kadınların ise % 41,7'si, engelli olmayan kadınların ise % 52,9'unun ilkokul eğimini tamamladığı bilgisine yer verilmiştir.


Engellilerin iş bulmakta zorlandığı ve işsiz kalmaları ihtimallerinin daha yüksek olduğu ve istihdam edilseler bile genellikle daha az kazanç elde ettikleri raporda da belirtilmiş. 51 ülkeden alınan sonuçlara göre;  istihdam oranları engelli erkeklerde % 52,8, engelli kadınlarda ise %19,6 olduğu bildirilmiştir. Engelli olmayan erkeklerde oran % 64,9, engelli olmayan kadınlarda ise % 29,9 olduğu belirtilmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü'nün raporunda, engellilikle ilişkili dezavantajların aşılması için bazı öneriler de yer alıyor. Genel politikalara dikkat çekiliyor. Sistemlere ve hizmetlere erişimin sağlanması, ulusal engellilik ve eylem planı hazırlanması, gerekli ve yeterli finansman sağlanması, insan kaynağı kapasitesinin güçlendirilmesi, engelliliği anlama ve engelli farkındalığının arttırılması, engellilik üzerine araştırmaların güçlenmesi ve desteklenmesi gerekliliği vurgulanıyor.

Engellilik riskinin yaşlanmaya paralel olarak arttığı, dünya nüfusunun ise önceden görülmemiş bir hızla yaşlandığı vurgulanmış. Nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıklardaki artış engelli sayısını da arttırıyor. Dünya nüfusu büyük bir hızla yaşlandığı için buna bağlı olarak engelli sayısı da artıyor. Dünya çapında; diyabet, kalp ve damar hastalıkları, akıl hastalıları da artıyor. Rapora göre bir ülkede engelliliğin izlediği seyrin, kronik sağlık durumlarının, çevresel faktörlerin, trafik kazaları, doğal afetler, savaş ve madde kullanımı gibi faktörlerden etkilendiği belirtiliyor. Son araştırmaların sonuçlarını bilmiyoruz ancak dünyada engelli sayısı artıyor. Umarız engelli sayısı değil  de engelli farkındalığı artar...

ALİYE YÜCEL 

24 Aralık 2017 Pazar

AH ŞU ÖN YARGI


Uzun yıllardır devam eden "Kim Milyoner Olmak İster?" yarışma programına farklı kesimlerden çok farklı kişiler katılıyor. Zaman zaman engelli yarışmacılar da katılıyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan fragmanında görme engelli bir yarışmacı olduğunu görünce seyretmek istedim. Maalesef o bölümü kaçırdım. Ancak çok merak ettiğim internetten bulup izledim. Görme engelli yarışmacı Ahmet Yıldırım'dı.

Ahmet Yıldırım, 5 yaşına kadar az görüyormuş daha sonra görme yeteneğini tamamen kaybetmiş. Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirmiş. Sonra İngiltere'de yönetim ve organizasyon masteri yapmış. Daha sonra yine İngiltere'de inovasyon ve girişimcilik alanında doktora yapmaya başlamış. Aynı zamanda bir ulaşım şirketinde inovasyon alanında çalışıyor. Tanıdığım bir çok görme engelli gibi, zeki, esprili ve güler yüzlü... Soruları, programın sunucusu Murat Yıldırım okudu. Ekranı görmediği ve soruları kendisi okumadığı halde soruları bir daha tekrarlatmadan bir bir cevapladı.

İzlemek için araştırırken; Ahmet Yıldırım'ın başarısı medyanın da ilgisini çekmiş olacak ki, haberleri yapıldığını gördüm. "Görme Engelli Yarışmacı İzleyenleri Ekrana Kilitledi" diye başlık atılmış. Ama nedense adı yazılmamış.. Haberlerin bir çoğunda sadece "Görme Engelli Yarışmacı" diye bahsediliyordu. Halbuki bir adı var. Bunu bulup yazmak çok mu zor? Bu kadar takdir ediyorsun, başarısını görüp haber yapıyorsun. Ama adı yerine "Görme Engelli Yarışmacı" olarak yazıyorsun. Neden? Anlamak zor.


Ahmet Yıldırım, başarılı bir yarışma çıkardı. "Hangi hayvanın vücudundaki kan basıncı diğerlerinden daha yüksektir?" sorusuna mantık yürütüp "zürafa" cevabını verdi. Böylece 125 bin liralık soruya kadar geldi. Cevabından emin olamadığı için çekilme kararı aldı. Yarışmadan 60 bin lira ile ayrıldı. Onun bu başarısına hiç şaşırmamak gerekir. Anlattığı üzere anlıyoruz ki, eğitim hayatı da oldukça başarılı bir şekilde geçmiş, halen de başarılı bir şekilde sürüyor.

Başarıları arasında yarışmadaki başarısı belki de son sıralarda...Tabii ki Kim Milyoner Olmak İster? yarışmasındaki başarısı da küçümsenmemeli... Bu da önemli bir başarı (daha ilk sorularda elenen yarışmacılardan sonra)... Ancak "Aaa bu görme engelli ama soruları da biliyor" diye düşünmek bana anlamsız geliyor. Görme engelli olması onun başarılı olmasını engelleyecek bir unsur olamaz ki. Bu neden hep unutuluyor?

Görme engellilerin neler yaptığını, neleri başardığını gördüm, çok iyi biliyorum. Onların yaptığı bazı işleri ve bunun sonucu gelen başarıları görme engeli olmayan kişilerin yapamayacağını da çok iyi biliyorum. Her zaman yazıyor, söylüyorum. Benim şaşırdığım bunun bir türlü bilinmemesi... Bu konu da bir ön yargı olması... Görme engelliler ne sanılıyorsa? Yarışmalara katılıp soruları bilip, başarılı olunca neden şaşırılıyor? Böyle düşünmekten, bu ön yargıdan ne zaman vazgeçilecek?


ALİYE YÜCEL 

17 Aralık 2017 Pazar

PARK EDERKEN BİRAZ DİKKAT!


Geçtiğimiz günlerde engelli farkındalığına dair güzel bir haber vardı. Haberde engeli geçiş yerine arabasını koyan bir sürücüye ilginç bir ceza verildiği yazıyordu. Olay İzmir'in Konak ilçesinde gerçekleşmişti. Bir sürücü Kordon boyunda engelli geçiş yerine arabasını park ediyor. Videolarıyla çok sayıda izleyicisi olan Semih Uyulgan isimli Youtuber da engelli rampasına park eden bu arabayı post it adı verilen not kağıtlarıyla kaplıyor. Böylece tepkisini ortaya koyuyor. Arabanın her yeri not kağıtlarıyla kaplanırken, çevredekiler de buna destek veriyor.

Arabanın hali görülmeye değer bir durumda... Sürücü (videoda yüzü kapatılmıştı) arabasının yanına gelince çok şaşırıyor. Önce arabasındaki not kağıtlarını sökmeye çalışıyor. Sonra da "Bunu siz mi yapıyorsunuz kardeşim? Verirsin plakayı çektirirsin arabayı..." diyor. Sonrada şoför tarafındaki kağıtları söküp arabasına binip oradan uzaklaşıyor. Umarız bu ona bir ders olmuştur. Arabasını bu halde görenlere de örnek olmuştur. Bu arada arabayı bu halde görenler bol bol fotoğraf çektirerek bunları sosyal medyada paylaşıyorlar.

Yapılan engelli farkındalığı adına etkili bir eylem. Fikir oldukça güzel. Ancak yapılan bu eylem orijinal değil. Bu olayın aynısı Brezilya'da engelli park yerine arabasını bırakan bir kişiye yapılmıştı. Brezilya'da bir sürücü, engeli olmadığı halde engellilere ayrılan yere otomobilini park ediyor. Bunu görenler arabanın üzerini baştan sona mavi çıkartmalarla kaplıyor ve üzerine de engelli logosu yerleştiriyor. Duyarsız sürücü geldiğinde arabasını tanınmaz bir halde buluyor. Büyük bir şok yaşıyor. 


Sürücü o haldeki arabasına biniyor, pencereler kaplı olduğu için göremiyor, çok öfkeleniyor. Hemen dışarı çıkıyor. Çıkartmaları sökmeye çalışıyor. Gelip geçenler ilgiyle seyrediyor. Bu cezayı hak ettiği için gülerek "Oh olsun" der gibi bakıyor. Böylece sürücü engelli yerine park etmenin cezasını çekiyor. Yaptığının yanlış olduğunu anlıyor. Yaptığına bin pişman oluyor. Brezilya ve Türkiye'de yapılan bu eylemler, engelli park ve engelli geçiş yerlerine arabaları bırakmanın yanlışlığı etkileyici bir şekilde ortaya koyuyor.

Engelsiz kişiler, engelliler için yapılan geçiş rampalarının önüne ve engelli park alanlarına arabalarını park etmeye devam ediyor. Bunları görünce şaşırmamak mümkün değil. Engellinin geçeceği yolda araba park ettiği için yoluna devam edememesi, park yerine ihtiyacı olan engellinin yer bulamaması ve uzaklara park etmek zorunda kalması ne büyük bir engel... Bu niye yapılır ki? Bunun engellileri zor durumda bırakacağı ortada... Ancak maalesef yapılıyor. Bazı insanlar empatiden yoksun olabiliyor.

Engelliler için yapılan geçiş rampalarının önüne ve engelli yerine park etmenin yanlışlığını anlatmak için çeşitli farkındalık çalışmaları yapılıyor. Ancak engelliler için yapılmış olanlara park etmemek hassasiyeti insan olmakla ilgili... Vicdanla ilgili...  Empati yapabilmekle ilgili... Aslında şikayet edilirse cezası da var. Ama hiç yapılmasa da engelliler zor durumda kalmasa daha iyi değil mi? Park ederken biraz dikkatli olabilsek... İstenilen çok mu zor?


ALİYE YÜCEL                                                               


10 Aralık 2017 Pazar

ENGELLERİ AŞANLAR 2017


3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığı tarafından "Engelleri Aşanlar 2017" programı düzenlendi. Programda; eğitim, müzik, kültür, sanat, spor, yenilikçilik, sosyal sorumluluk ve erişebilirlik gibi çeşitli alanlarda ödüller verildi. Parti genel merkezinde düzenlenen programda; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşmanın ardından "Engelleri Aşanlar 2017" ödülleri sahiplerini buldu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, programda yaptığı konuşmasında pek çok konuyu ele aldı. "Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyadaki pek çok toplumda engelliler bir yük olarak görülüp buna göre muamele görürken bizde tam tersine bir lütuf olarak kabul edilmiştir..." dedi. Engelli yada engelsiz olmanın değil insan ve adem olmanın önemli olduğunu söyledi. Yunus Emre'nin dizeleriyle "Yaradılanı severiz. Yaradan'dan ötürü" diyen bir medeniyetin, insanlar arasında ayrım yapmasının mümkün olmadığını belirtti.

Cumhurbaşkanı; her engellin doğuştan gelmediğine dikkat çekerek; Aşık Veysel gibi hastalık sebebiyle, Ampute Milli Takım Kaptanı Osman Çakmak gibi terörle mücadele sırasında, bazılarının iş veya trafik kazasında, bazılarının da başka sebeplerden daha sonradan engelli olabileceğini belitti. "Onun için önemli olan bu kardeşlerimizin engellerinin ne olduğu, nasıl olduğu değil bu kardeşlerimize nasıl baktığımızdır. Engelli kardeşlerimizin durumunu tıpkı erkek veya kadın olmamız gibi, tıpkı düz veya kıvırcık saçlı olmamız, tıpkı mavi veya kahverengi gözlü olmamız gibi olmamız gibi insani bir gerçek olarak kabul ettiğimizde diğer tüm sorunların kendiliğinden çözüm yoluna girdiğini görüyoruz..." diye konuşmasına devam etti.


Önemli olanın yapılan iyilik ve güzellik olduğunu belirten Erdoğan; "Engelli kardeşlerimize de tıpkı köken, inanç, dil, derimizin rengi gibi diğer farklılıklarımızın ötesinde insan gözüyle bakma anlayışını 7'den 70'e milletimizin tüm fertlerine kazandırmak zorundayız. Gerekiyorsa ilkokuldan itibaren çocuklarımıza bunun eğitimini vermeliyiz..." dedi. İlk engelliler kanunun 2005 yılında AK Parti'nin çıkardığını söyleyen Cumhurbaşkanı, engelliler için yapılan çalışmaları anlattı. 

Ödüller; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık tarafından verildi. Engelleri Aşanlar 2017'de ödül alanların isimleri şöyle;

Eğitim Alanı Birincilik Ödülü: Şeyma Sevim Saleh (Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni birincilikle bitiren görme engelli genç kız)
Kültür Sanat Birincilik Ödülü: Eşref Armağan (Görme Engelli Ressam)
Müzik Alanı Birincilik Ödülü: Yunus Yazar ("Beykoz'un Mozart'ı" adıyla tanınan otizmli genç)
Spor Alanı Birincilik Ödülü: Ayşegül Pehlivan (2017 Paralimpik Atıcılık Dünya Kupası birincisi bedensel engelli)
İkincilik Ödülü: Türkiye Kadın Golbol Milli Takımı,
Üçüncülük Ödülü: Avrupa Şampiyonu Ampute Futbol Milli Takımı,
Jüri Özel Ödülü: Ümithan Yılmaz (Bedensel Engelli Dijital Yaşam Koçu)
Yenilikçilik Ödülü: Lc Waikiki Firması (Görme engellilere kıyafet seçiminde "LCW Sence" adı verilen yardımcı mobil uygulaması nedeniyle...),
Sosyal Sorumluluk Ödülü: Turkcell,
Erişilebilirlik Ödülü: Türk Hava Yolları,
Engel Tanımayan Sivil Toplum Ödülü; Serebral Palsili Çocuklar Derneği (SERÇEV).

Ödül alanları gönülden tebrik ediyor, engellilerin her alanda başarılar elde etmesini diliyorum.


ALİYE YÜCEL

3 Aralık 2017 Pazar

BİRİ BİZİ ENGELLİYOR


Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü… Engellilerin sorunlarının alındığı, dile getirildiği ve engellilerin hatırlandığı gün… Belki daha önce yazdıklarıma benzer şeyler yazacağım. Ancak, engelli farkındalığını anlattığım blogumda bugün başka bir konu yazamazdım. Dünya Engelliler Günü'nün amacı; engelliler adına pozitif ayrımcılık yapılması, engellilerin topluma kazandırılması ve en önemlisi engelli farkındalığının meydana gelmesidir.

Birleşmiş Milletler, 1992 yılında aldığı bir kararla 3 Aralık gününü Uluslararası Engelliler Günü (International Day of Disabled Persons) olarak ilan etti. 1993 yılından itibaren de kutlanmaya başladı. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ülkemizde de kutlanıyor. Türkiye’de de engelliler konusunda dikkat çekmek ve duyarlılığı sağlamak için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Medyada bu konu ile ilgili çeşitli haberler yapılıyor. Engellilerin hayat şartlarını iyileştirme için yapılanlardan bahsediliyor.

Dünya Engelliler Günü için düzenlenen ve yapılan her şey önemli. Ancak, engellileri bir gün hatırlamak, bir tek gün onların sorunlarını görmek ve çözüm aramak yetmez. Son yıllarda engelliler adına iyi gelişmelerde olsa da engellilerin sıkıntıları devam ediyor. Üstelik pek çok alanda... Eğitim, mimari engeller, istihdam, engellilere yönelik yanlış bakış açısı ve ön yargı…


Bugün en çok sarf edilen cümleler: "Herkes bir engelli adayıdır...", "Bizler de birer potansiyel engelli adayıyız..." Bunlar anlam olarak doğru ve iyi niyetle söylenen cümlelerdir. Ancak beni en çok rahatsız eden de bu cümleler... Engelliye olan yaklaşım ve duyarlılık "Ya ben de bir gün ben de engelli olursam..." düşüncesinden yola çıkarak olmamalıdır. Bir gün engelli olmasak da bu duyarlılıkta olmalıyız. Nasıl hayvan haklarını savunmak için hayvan, kadın haklarını savunmak için kadın olmak gerekmiyorsa; engelli haklarını savunmak için de bir gün engelli olacağımızı düşünmek anlamsız...

Bir de sadece yetkililer değil bir şeyler beklemek ok yanlış... Herkes engellilerin sorunlarına karşı ilgili ve duyarlı olmalı... El birliği ile her alanda bir şeyler yapılmalıdır. Engellilerin de herkes gibi eşit haklara sahip olması gerekir. Engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olmamalı... Yoksa bugün için söylenen sahte dilekler çok yersiz olur. "Dünya Engelliler Günü" demenin de bir anlamı olmaz.

"3 Aralık" bana göre engelli farkındalığı günüdür. Engellileri fark etme günüdür. Empati kurup, dünyaya onlar gibi bakma günüdür. Hep beraber engelleri kaldırma günüdür. Ama elinizden hiç bir şey gelmiyor ve yapamıyorsanız; engellilere küçümseyen gözlerle bakmayın. Onlara acımayın. Engelli park alanlarına park etmeyin. Engelli rampalarının önlerini kapatmayın... Biri bizi engelliyor! Bu siz olmayın!

ALİYE YÜCEL


26 Kasım 2017 Pazar

BEKLENEN TEKERLEKLİ SANDALYE


Teknoloji ilerledikçe engelliler içinde hayat kolaylaşıyor. Yürüyemeyenler için tekerlekli sandalyelerin pek çok çeşidi yapılıyor. Manueli, akülüsü, hatta elektriklisi... Şimdi bunlara bir yenisi ekleniyor. "Laddroller" adı verilen tekerlekli sandalyenin en büyük özelliği ise engelliyi ayağa kaldırabilmesi... Laddroller, Yunan Mimar Dimitrios Petrotos tarafından tasarlandı. Bu sandalyeyi medikal alanında çalışan bir uzman değil de bir mimarın yapması da oldukça ilginç...

Laddrollerin ortaya çıkma hikayesi şöyle: Engelli bir müşterisi, Mimar Dimitrios Petrotos'a kendisi için tekerlekli sandalye ile kolayca dolaşabileceği bir ev tasarlamasını ister. Mimar, evi tasarlarken tekerlekli sandalye kullananların evlerinde yaşadıkları zorlukları görür, sorunları tespit eder. Bunun üzerine bazı engelleri aşabilecek ve gerektiği durumlarda yükselebilme özelliği olan bir sandalye yapmaya karar verir. Bu projesini gerçekleştirmek için bir ekip kurar ve çalışmalara başlar.

Dimitrios Petrotos'un kurduğu ekip proje üzerinde birkaç yıl çalışarak projeyi tamamlar. Yaptıkları sandalyenin bir versiyonunu da piyasaya sürerler. Ancak, laddroller henüz prototip aşamasında ve çalışmaları halen devam ediyor. 2020 yılında seri üretiminin yapılması ve dünyada satışa sunulması planlanıyor. Laddroller, Paralimpik Oyunları olan Cybathlon'da yer almış. Şimdi Dimitrios Petrotos, laddroller'in 2020 yılında Zürih'te gerçekleştirilecek 2. Cybathlon'da da yer almasını istiyor.


Laddroller, motorlu bir tekerlekli sandalye... Çekiş özelliğine sahip, ön taraftakileri daha büyük olmak üzere dört tekerleğe sahip... Oturulan yerin yükselmesini sağlayan pistonlu bir mekanizması var. Böylece ayakta durma pozisyonuna geçebiliyor. Tüm parçaları da sökülüp takılabiliyor. Laddroller, ayağa kalkma özelliği sayesinde engellilere evlerinde olduğu kadar dışarıda da faydalı olacak. Büyük tekerlekleri sayesinde kaldırım ve tümsekler daha kolay aşılacak. Parçalarının takılıp sökülebilmesi arabanın bagajına koyma ve taşınma açısından büyük kolaylık sağlayacak.

Tekerlekli sandalye olumsuz bir klişe gibi görülse de kullananlar için özgürlük ve hareket demektir. Yürüyemediği için yatağa bağımlı olacak kişiler tekerlekli sandalye sayesinde rahatlıkla gezip dolaşabilirler. Mimari engeller olmazsa her yere gidebilirler. Ancak tekerlekli sandalyelerin hareket yeteneği bir yere kadardır. Kişiye özel olarak tasarlansa bile hareketleri oldukça sınırlıdır. Sadece belli bir oturma pozisyonunda kullanılabilirler. ATM'lere, kapalı kapılara, yüksek yerlere ulaşmak zordur.

Görülüyor ki laddroller sayesinde tekerlekli sandalye kullananların günlük yaşantısı oldukça kolaylaşacak. Bugüne kadar nasıl düşünülmedi, neden yapılmadı anlamak zor. Oysa çok büyük bir ihtiyaç olduğu ortada... 2020 yılında piyasaya sürüleceği söyleniyor. Ancak bu kadar beklenmemeli... Bir an önce tamamlanıp, tüm dünyaya satışı yapılmalı. Tekerlekli sandalyede hayatını sürdürenler bir an önce bunu kullanabilmeli ve hayatları daha kolaylaşmalı...   


ALİYE YÜCEL

12 Kasım 2017 Pazar

SAĞIR KALAMADIM!


Türkiye Futbol Federasyonu işitme engellilerin oynadığı ligin adını "Turkcell Sağırlar Futbol Süper Ligi" olarak değiştirdi. Bu değişiklik İşitme Engelliler Spor Federasyonu'nun yönetim kurulu kararı ve talebi ile yapıldı. Türkiye Futbol Federasyonu bu konuyla ilgili: "Türkiye Futbol Federasyonu'nun "Türkiye Futbol Oynuyor" projesi kapsamında destek verdiği İşitme Engelliler Spor Federasyonu bünyesinde bulunan ligin adı "Turkcell Sağırlar Futbol Süper Ligi" olarak değişti" diye açıklama yaptı.
   
Önceden "İşitme Engelliler" isimlerini kullanan İşitme Engelliler Spor Federasyonu, sporcuların kendilerine "engelli" denmesini istememesi ve "sağırlar" olarak nitelendirilmesini talep etmesinden dolayı böyle bir isim değişikliğine gitmişler. Bu değişiklik futbolcuların isteği ve talebiyle yapılmış! Evet! Bu değişiklik bizzat İşitme Engelliler Spor Federasyonu ve futbolcular tarafından talep edilmiş. İnanılır gibi değil. Duyunca inanamadım. Bir an yanlış duyduğumu bile sandım.

Biz engelliler için; kör, topal, sağır, çolak, kambur gibi olumsuz sıfatların kullanılmaması için uğraşalım. İşitme Engelliler Spor Federasyonu da "işitme engellileri", "sağırlar" olarak değiştirsin. O zaman İşitme Engelliler Spor Federasyonu da adını değiştirsin ve Sağırlar Spor Federasyonu yapsın. İşitme Engelliler Spor Federasyonu, bu konu ile bir açıklama yapmış. Uzun bir açıklama. Ama tamamının yazmadan geçemeyeceğim. İşte o açıklama:


"Federasyonumuzun faaliyetleri içinde yer alan İşitme Engelliler Futbol Süper Ligi yönetim kurulu kararıyla bu sene ana sponsorumuzun da Turkcell olması sebebiyle "Turkcell Sağırlar Futbol Süper Ligi" olarak kamuoyuna lanse edilmiştir.
Ancak işitme kaybı olan bireyler için kullanılan "sağırlar" ifadesi toplumun çeşitli kesimleri tarafından yanlış algılanmış "aşağılama, küçük görme" gibi anlamları zihinlerde oluşturmuştur.
İşaret dili ve sağırlık üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda sağır kavramı işitme kaybı olan bireyler için kullanılmakta ve bir "engel" veya "özür" olarak görülmemektedir. İşitememe durumu hem tıbbi olarak hem de sosyo-kültürel olarak tanımlanmıştır.
Sağır kavramı işaret dilini öncelikli iletişim dili olarak benimseyen ve kendilerini sağır toplumuna ait hisseden bireyler için kullanılmaktadır.
Öte yandan sağır toplumu, kendi içlerinde örgütlenen, gündelik iletişimde işaret dillerini kullanan bireylerin oluşturduğu topluluğa verilen adlandırmadır. Türkiye'nin dört bir köşesinde sağırlar federasyonu ve dernekleri içerisinde yer alan kendilerine ait ulusal ve uluslararası tiyatro gibi sanatsal etkinlikler yürüten, lisanslı sporcular yetiştiren çok zengin bir alt-kültürdür.
Düzenlenen uluslararası faaliyetlerde de "deaf" kelimesi geçer ve Türkçe karşılığı 'sağır'dır. Sağır toplumu, bu kelimeyi benimsemiş ve bu kelimeyle ilgili bir rahatsızlık söz konusu değildir.  
Kendisi de sağır olan Federasyon Başkanımız Yakup Ümit Kihtir, sağır yönetim kurulu üyelerimiz ve kulüplerimizin ortak kararıyla futbol liginde olduğu gibi diğer liglerde ve faaliyetlerde de "İşitme Engelliler" yerine "Sağırlar" ifadesinin kullanılmasına karar verilmiştir."

İşitme Engelliler Spor Federasyonu'nun yukarıdaki açıklamasını okudunuz. Açıklama çelişkilerle dolu... Kendileri de; "İşitme kaybı olan bireyler için kullanılan "sağırlar" ifadesi toplumun çeşitli kesimleri tarafından yanlış algılanmış "aşağılama, küçük görme" gibi anlamları zihinlerde oluşturmuştur" demişler. Peki o zaman bu değişiklik niye? Anlamak zor. Onlar böyle istiyorsa ben de "Bu konuya sağır kalalım" diyeceğim! Ama gönlüm el vermiyor. Çünkü bu bütün engellilere yapılan bir haksızlık...

Bu durumda; görme engelliye "kör", bedensel engellilere de "topal", "çolak" gibi ifadeler mi kullanılsın? Kavramlara takılmamak gerekir diyenler olabilir. Ancak "sağır" kelimesinin kişiyi aşağıladığını ve küçümseme amacıyla kullanıldığını bilmeyen var mı? İşitme engelli futbolcular "engelli" kelimesini neden istememişler ki? Engelli terimi, sağır kelimesinden çok daha uygun. Ayrıca, bir engele çözümler getirmeyi çağrıştırıyor. Farkındalık sağlıyor. Böylece, engellerin kalkması için bir şeyler yapılabilir ve işitme engelliler için yaşanılabilir bir hayat sağlanabilir. Yoksa sorunlara sağır kalınabilir!


 ALİYE YÜCEL 

29 Ekim 2017 Pazar

HERKES ONU HATIRLASIN


Görme engelli ünlü bir kişi denildiğinde pek çok kişinin aklına ilk gelen isimdir Aşık Veysel. Veysel, "Dostlar beni hatırlasın" demiş. Kimler onu ne kadar hatırlıyor bilemiyoruz. Ama, ünlü arama motoru Google, onu hatırladı ve 25 Ekim günü doğduğunu belirtip, onun için özel bir Doodle yaptı. Ancak kızı Menekşe Şatıroğlu buna itiraz etti. Doğum tarihinin 25 Ekim olmasının mümkün olmadığını açıkladı. Doğum günü tam olarak hangi gündür bilinmez. Ama böylece büyük ustayı bize bir kez daha hatırlatmış oldu.

Aşık geleneğinin büyük ve son temsilcilerinden olan Aşık Veysel Şatıroğlu'nun hayat hikayesi ve başına gelenler oldukça ilginçtir. Aşık Veysel, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğuyor. Doğduğu yıllarda Sivas ve çevresinde çiçek hastalığının çok yaygın olduğu biliniyor. 7 yaşında çiçek hastalığı yüzünden görme yeteneğini kaybeden Veysel, ne acıdır ki yine iki kardeşini de bu hastalık yüzünden kaybetmiştir.

Engelli kişilerin ailesinin, onların engelini aşmasındaki önemini söylemeye gerek var mı bilemiyorum? Bunun çok önemli ve değerli olduğunu Aşık Veysel'in hayatından da bir kez daha anlıyoruz. Babası gözleri görmeyen küçük Veysel'in oyalanması ve üzüntüsünü unutması için bir saz alıyor. Ona, halk ozanlarından da şiirler ezberletiyor. Veysel de o günden sonra çalıyor, söylüyor. Babası iyi ki o sazı almış ve müziğe yönlendirmiş... Böylece onu herkesin onu tanımasını sağlamış... Göremeyen oğlu için böyle bir yol düşünen babasının feraseti de hangi kelimelerle anlatılır?


Aşık Veysel'in ilginç hayat hikayesinde beni en çok etkileyen ona ihanet edip kaçan karısı için yaptığıdır. Aşık Veysel'in ilk eşi maalesef bir adama aşık oluyor. Bir gün, Aşık Veysel'i ve küçük çocuğunu da bırakıp o adamla kaçıyor. Kaçan karısının yolda ayağına bir şey vuruyor. Ayakkabısını çıkardığında da orada para olduğunu görüyor. Karısı çok şaşırıyor. Meğerse, Aşık Veysel onun kaçacağını hissedip, gittiği yerde zor durumda kalmaması için ayakkabısına o parayı koyuyor... Kaç kişi bunu yapabilir? İnsan inanamıyor. Bunu yapabilmek, zor... Çok zor...

Okuma ve yazmayı bilmeyen, üstelik görmeyen bir kişinin; hayata, insana, doğaya bakışı çok etkileyici değil mi? Görmemesi bir eksiklik olmamış. Belki de  tam tersine hayatı daha iyi anlamasına sebep olmuş... Anlamış ve bize de anlatmış... Örneğin; hayatı "iki kapılı bir han..." diyerek ne güzel anlatmış... Dünyaya bakışı öyle etkileyici ki, insan "Acaba görse bu eserleri meydana getirebilir miydi?" diye düşünmeden edemiyor. Gönül gözünün önemini bir kez daha anlıyor.
  
Aşık Veysel, hiç kuşkusuz ülkemizin yetiştirdiği önemli sanatçılardan biridir. O, sadece bir saz ustası değildir. Güzel Türkçe ve sade bir dille yazdığı şiirlerini bilmeyen, duymayan yoktur. Günümüzde de sosyal medyada sözleri ve şiirleri daima paylaşılıyor. Gençler de böylece onu tanıyorlar. O, "Dostlar beni hatırlasın" demiş. Ancak onu herkes hatırlamalı... Üstelik sadece doğum ve ölüm yıldönümlerinde değil. Daima hatırlanmalı...

ALİYE YÜCEL


22 Ekim 2017 Pazar

LCW SENSE İLE ENGELSİZ ALIŞVERİŞ


Ünlü giyim firması LC Waikiki görme engelli kişiler için çok faydalı olacak bir uygulama başlattı. "LCW Sense" adı verilen uygulama ile mağazalarda satılan ürünlerin özellikleri barkod okuma teknolojisi ile sesli olarak duyulabiliyor. Bunun için akıllı telefonların kamerası kullanılıyor. Ücretsiz olarak cep telefonlarına indirilebilecek bu uygulama ile görme engelliler giysiler hakkında çeşitli bilgileri kolaylıkla öğrenebilecekler.

LCW Sense şöyle kullanılıyor: Uygulamanın ana menüsünde, "favorilerim", "gardrobum", "bilgi", "favorilerimden kaldır", "gardrobuma ekle" gibi bölümler yer alıyor. Fiyat kartonunun ortasında ve ürünün içerisinde bulunan yıkama etiketinin kısa parçasındaki kumaşa yakın yerdeki barkoda oku butonunu tutunca telefonun kamerası aktif hale geliyor. Uygulama barkodu otomatik olarak okuyor ve ürün hakkında menüde çıkan detaylı bilgilere ulaşılıyor.

LCW Sense sayesinde giysilerin etiketlerinde yazan her türlü bilgi kolayca öğrenilebiliyor. Giysinin rengi, kumaş türü, deseni, beden ölçüsü, yıkama talimatları ve fiyatı gibi... Ürünün peşin  ve taksitli fiyatları da verilen bilgiler arasında... Çeşitli kombin oluşturma ve ayırt edebilme konularında çözümler öğrenilebiliyor. Barkodu okunan ürünler favorilere ve gardroba da eklenebiliyor. Hatta bu bilgileri paylaşmak bile mümkün.


Dünyada bir ilk olan bu uygulama görme engelliler için çok büyük kolaylık olacak. Görme engelliler bir başkasına ihtiyaç duymadan alışveriş yapabilecekler. Onlar artık "Bu kazak ne renk?", "Bu pantolonun fiyatı ne kadar?" gibi soruların cevaplarını yanındakilere sormadan öğrenebilecekler. Alışveriş yapmak çok kolay olacağı gibi, tek başına kıyafet alabilmenin mutluluğunu da yaşamış olacaklar.

Aslında bu uygulama sayesinde görme engelliler alışverişte büyük bir özgürlük yaşayacağı gibi daha sonrası için de büyük kolaylık olacak. Çünkü, yalnız yaşayan görme engelliler artık kıyafetlerinin rengini bilerek giyecek, kıyafetlerinin uyumunu kimseye sormada sağlayacaklar. Aynı zaman da çamaşır yıkamada da büyük kolaylık olacak. Uygulama ile renkliler ve beyazları kolayca ayırabilecekler.

LCW Sense gibi uygulamalara ihtiyaç var. Umarız bu çok faydalı ve kullanışlı uygulama diğer tüm markalara da örnek olur. Her giyim firması hatta diğer sektördeki firmalar da bu uygulamayı başlatır. Böylece görme engelliler alışverişlerini hiç bir yardımcıya ihtiyaç duymadan yapabilirler. Engeller kalkar, hayatları kolaylaşır. Bu önemli sosyal sorumluluk projesini düşünen ve hayata geçiren LC Waikiki Sosyal Sorumluluk Platformu Gönüllüleri'ne çok teşekkürler...
                                                    
 ALİYE YÜCEL

15 Ekim 2017 Pazar

İŞTE ŞAMPİYON


Avrupa Ampute Futbol Federasyonu (EAFF) Avrupa Şampiyonası ülkemizde yapıldı. Final maçında İngiltere'yi mağlup eden Ampute Futbol Milli Takımımız şampiyon oldu. Bu şampiyonluk çok büyük ilgi gördü. Pek çok haberi yapıldı. Her yerden tebrikler geldi. Bir çok ödül verildi. Duymayan kalmadı. Eminim millilerimizi kazandıkları şampiyonluk kadar onlara gösterilen bu ilgi de mutlu etmiştir.
   
Milli takımımızın bu başarısı asla tesadüf değildi. Çünkü, maçları çok başarılı geçti. Gruptaki ilk maçında Almanya'yı 7-0, ikinci maçında Gürcistan'ı 9-0  mağlup etti. Son maçta da İspanya'yı 4-0 yenerek çeyrek finale yükseldi. Çeyrek finalde Rusya ile karşılaştı ve uzatmalarda 2-1 galip geldi ve yarı finale yükseldi. Millilerimiz yarı finalde Polonya'yı 2-0 mağlup etti. Böylece finale yükseldi. Final maçında da İngiltere'yi 2-1 mağlup eden milli takımımız Avrupa şampiyon oldu.

Şampiyonlukta büyük katkısı olan Gazi futbolcu Osman Çakmak, Rusya maçının sonunda yayıncı kuruluştan final maçını Beşiktaş'ın stadı Vodafone Park'ta oynamak istediklerini bildirdi. Bu istek sosyal medyada da gündem oldu. Beşiktaş Kulübü, ertesi günü açıklama yaparak finale çıkmaları takdirde maçı orada yapabileceklerini açıkladı. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak da devreye girdi. Program değişikliği konusunda talimat verdi. Sonunda final maçı Vodafone Park'ta oynandı ve böylece şampiyonluğa herkes şahit oldu.


Gel gelelim bu milli takımımızın ikinci Avrupa şampiyonluğu! Evet daha önce de şampiyon oldular. Ama kaç kişi biliyor? Pek çok kişinin bundan hiç haberi yok. Oysa ki Ampute Milli Takımımız 2015 yılında da şampiyon olmuşlardı. Pek çok kişi bu yıl ki şampiyonluğun ilk kez olduğunu düşündü. Bunda final maçının Vodafone Park'ta olması çok etkili oldu. Bu kesin... Çünkü daha önceki şampiyonluğu kimse duymamıştı. Bu kadar ses getirmemişti.

Bu konu ile ilgili olarak defalarca yazdım. Çünkü, futbolun çok büyük ilgi gördüğü ülkemizde Ampute futbolun bilinmemesi, ilginin az olması, elde edilen başarıların görülmemesi bana hep çok anlamsız geldi. Ampute Futbol Milli Takımımız bu kadar önemli başarılar yakalarken medyada yeteri kadar yer almaması ise garip bir durumdu... Neyse ki bu defa gereken ilgi ve önem veridi. Takdir edildi. Olması gereken buydu ve sonunda oldu...

Milli Takımımızın bu başarısı bir anda engelli sporuna dikkat çekti. Bedensel, görme ve işitme engelli sporcularımız pek çok başarılar kazandılar. Umarız bu günden sonra engelli sporlarına gereken önem ve ilgi verilir. Son olarak şunu yazmadan edemeyeceğim. Geçtiğimiz yıl İşitme Engelliler Erkek Milli Takımımız da İşitme Engelliler Dünya Şampiyonası'na katıldı ve dünya şampiyonu oldu. Üstelik 2012 yılında da şampiyon olmuşlardı. Yani üst üste ikinci kez şampiyon oldular. Kaç kişi biliyor? Şimdi soruyorum bu başarıların görülmesi ve takdir edilmesi için maçların Vodafone Park'ta mı yapılması gerekiyor?


ALİYE YÜCEL

8 Ekim 2017 Pazar

BLOGUM 6 YAŞINDA


Her hafta ne yazacağım bazen son güne kadar belli olmuyor. Gündemdeki bir konu, ilgimi çeken bir haber, seyrettiğim bir film, okuduğum bir kitap yazıma konu olabiliyor. Ama ekim ayının ilk haftası konum hep belli... Konu blogum... Blogum "Engeloji" 6 yaşında... Evet tam altı yıl önce bir ekim günü yazmaya başlamıştım. Benim için güzel bir ekim oldu! O günden bu yana her hafta yazmaya devam ediyorum.

Kişisel değil... Temasal bir blogum var. Hep engelliyi, engelliliği ve engelli farkındalığını anlatıyorum. Biliyorum ki bu kadar düzenli bir şekilde; moda, kadın, kozmetik, alışveriş ve magazin gibi konularda yazsaydım. Daha çok okunacak, daha çok ilgi görecek ve reklamlar alacaktım. Ama benim asıl isteğim bir engelli  farkındalığı meydana getirmek. Engellilerin anlatmak istedikleri aynı ve pek çok sorunları ortak. Birilerinin de bunu anlatması gerekiyor. Bunları yazarken birilerinin sesi olmak istiyorum.

6 yıldır her hafta mutlaka yazdım. Bu yıl çeşitli sebeplerden dolayı "Bu hafta yazmasam mı acaba?" dediğim anlar çok oldu. Ama içim rahat etmedi. Yazmaktan hiç vazgeçemedim. Bugüne kadar da 300'ün üstünde post yayınladım. Toplam sayfa görüntülenme sayısı da 300 bini geçti. Engelli ve engelsiz herkese sesleniyorum. En çok da engelsizlerin okuyup anlamasını istiyorum. Yanlış bildikleri pek çok şeyi öğrenmeleri için... Engellileri doğru tanımaları için... Bir gün biri rastlar da okursa engellileri doğru anlarsa ne mutlu bana!


Uzun  zamandır sadece "engelli ve engelliler" konusunda her hafta farklı bir konu bulmak ve bunu yazmak şaşırtıcı olabilir. Ama bana zor gelmiyor. Sadece hep aynı şeyleri yazma istemediğim için farklı konularda yazmaya ve aynı konudaki yazıyı iki hafta üst üste yazmamaya dikkat ediyorum. Konularım belli; engelli, engellilik, engelli farkındalığı... Engelliliğin yanlış bilinmesi, engellilerin yanlış tanınması beni bu konuda yazmaya zorluyor.

Blog yazılarımla ilgili hep güzel ve olumlu eleştiriler alıyorum. "Bir arama yaparken blogunuza rastladım, çok beğendim" , Uzun zamandır ilk defa engellilik ve engellilerle ilgili doğru kurulmuş cümleler okudum...", "Yazınızı okudum.  Anlatmak istediklerinizi çok güzel anlatmışsınız..." gibi yorumları görmek çok mutlu edici... Yazdıklarımın beğenilmesi ve en önemlisi anlaşılmak çok güzel. Okuyan bir kişide bile engelli farkındalığı meydana getirmek en büyük isteğim.

Engelli, engellilik ve engelli farkındalığı konularında anlatmak istediğim daha çok şeyin var olduğunu görüyorum. Bu yüzden ilk günkü istek ve heyecanla yazmaya devam etmek istiyorum. Bu arada 6 yıl boyunca  blogumu okuyan, takip eden, beğenen, paylaşan, eleştiren, yorum yazan, ziyaret eden ve beni motive eden herkese, arkadaşlarıma ve aileme teşekkür ediyorum. Anlaşılmak dileğiyle...


ALİYE YÜCEL