> Engeloji : Engelli

Translate

Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2017 Pazar

LEĞENDE YAŞAYAN KIZ


Hayatını o yaşarken yazmak istiyordum. Ancak maalesef yazamadım. Şimdi ölüm haberinden sonra yazıyorum. Leğende yaşayan kızdan bahsedeceğim. Nijeryalı Rahma Haruna'dan... Tüm dünya onu "Leğende Yaşayan Kız" olarak tanıdı. Rahma, geçtiğimiz hafta 19 yaşında iken hayatını kaybetti. Öldüğü güne kadar da plastik bir leğende yaşadı. Oldukça çarpıcı bir hayat hikayesi vardı. Görenleri hayrete düşürüyordu.

Rahma, Nijerya'nın Kano şehrinde normal sağlıklı bir bebek olarak doğuyor.  6 aylık iken ateşli bir hastalığa yakalanıyor. Bu hastalıktan sonra ise vücudunun büyümesi tamamen duruyor. Yaşı büyüse de küçük bedeni bir leğene sığıyor. Rahma'nın erkek kardeşi Fahad onun bir fotoğrafını sosyal medyaya paylaşıyor ve böylece dünya onu tanıyor. Dünya medyası onunla çok ilgilenmişti. Çeşitli haberleri yapılmıştı. Çünkü gerçekten ilginç bir hayatı vardı.

Rahma Haruna, annesi ve kardeşinin desteği sayesinde hayatını sürdürüyordu. Günlük hayattaki bütün ihtiyaçları annesi tarafından karşılanıyordu. Rahma'nın annesi kızının hastalığını "6  aylık olduğunda ateşi yükseldi. Sonra ellerinin ve ayaklarının uyuştuğunu fark ettik. Daha sonra vücudu hiç gelişme göstermedi..." diye anlatmış, Rahma'nın çok zeki olduğunu ve her şeye rağmen mutlu bir genç kız olduğunu belirtmişti.


Erkek kardeşi Fahad, onu her gün dışarı çıkarıyor ve gezdiriyordu. Kardeşi "Ona yardımcı olmanın bir çok yolu var. Onu her gün dışarıya çıkarıyorum. İnsanların ona yardımcı olması beni mutlu ediyor. Akrabalarımızı görmeye gidiyoruz. Bu onu çok mutlu ediyor, çok iyi geliyor..." diye ablasını çok sevdiğini ve onu gezdirmekten hoşlandığını anlatmıştı. Rahma'nın babası Hussaini Haruna ise; yıllarca kızının hastalığının tedavisi için pek çok işte çalışmış ve kazandığını buna harcamıştı. Ancak kızının hastalığı karşısında çaresiz kalmıştı. Ailesi onun için elinden geleni yapıyordu.

Fotoğraflarının yayınlanmasından sonra Rahma'ya tekerlekli sandalye hediye edilmişti. Artık onunla daha rahat dolaşıyordu. Hiç arkadaşı olmadığını söyleyen genç kız, ailesinin ve erkek kardeşinin en yakın arkadaşı olduğunu belirtiyordu. Rahma, verdiği bir röportajında da hastalığının tıpta tedavisi olmadığını belirtmiş, ama her şey için Allah'a şükrettiğini söylemişti. Yapılan haberlerdeki fotoğraflarında yüzü gülüyordu.

Her genç kız gibi Rahma'nın yapmayı istediği hayalleri vardı. En büyük hayali ise; bir gün kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve tek başına alışverişe çıkmaktı. Hayatı kısa sürdü. Çok genç yaşta hayatını kaybetti ve hayallerini gerçekleştiremedi. Ölümü onu tanıyanları çok üzdü. Bu dünyadan; başı, beyni ve yaşı büyüse de vücudu hiç büyümeyen biri geldi, geçti. Oldukça ibretlik bir engelli hikayesi değil mi?

ALİYE YÜCEL


25 Aralık 2016 Pazar

BENİM HİKAYEM


25 Aralık doğum günüm... Benim hikayem bugün başladı. Bugün yazmayı düşündüğüm başka bir konu vardı. Ancak "25 Aralık" olunca kendi hikayemden bahsetmek istedim. Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde doğdum. Doğduğum yıllarda çocuk felci çok yaygın bir hastalıkmış... Ben de 9 aylık iken çocuk felci geçirdim. Bu nedenle bedensel (ortopedik) engelliyim. Çocukluğum ev, okul ve hastane üçgeninde geçti.  Ameliyatlar, doktor kontrolleri, fizik tedavi süreçleri...

Ailem benim için en büyük şans... Çok farklı karakterde olan annem ve babamdan ayrı ayrı konularda, ayrı ayrı güçler aldım. Annem, babam ve kardeşlerim bana hiç bir zaman engelli gibi davranmadılar. Eksikliklerimi gördüler ama hep artılarımı ön plana çıkardılar. Bu da beni daha güçlü yaptı. Böyle olunca çevreden gelen olumsuz etkilere aldırmamayı öğrendim. Ailem eğitim almam konusunda da maddi ve manevi desteği hiç esirgemedi.

Eğitim herkes için ilk şart... Ancak engelliyseniz bu çok daha önem kazanıyor. Sadece çalışan bir birey olmak için değil... Çevreye kendini kabul ettirmenin de bir yolu bu... Başarılı bir öğrenciydim. Tabii böyle olunca çevrede bir kabul görüyorsunuz, bu da bir özgüven sağlıyor... Özgüven çok önemli. Yoksa engelli olmak çok daha zor.


İlk, orta ve lise öğrenimimi ilçemde, Mustafakemalpaşa'da tamamladım. Üniversite öğrenimi için İstanbul'a geldim. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ilk tercihimdi. Oradan mezun oldum. Mezun olduğum yıllarda maalesef engellilere öğretmenlik hakkı verilmiyordu. Bu nedenle öğretmen olduğum halde, mezuniyet için gerekli olan stajımı yaptığım halde, mesleğimi  yapamadım.

Sevdiğim bir alan olduğu için medya sektöründe çalışmaya başladım. 1989 – 1990 yıllarında Kadın ve Aile Dergisi’nde editör olarak; 1991 – 1994 yılları arasında engellilere yönelik Yaşama Sevinci Dergisi’nde editör, yine engellilere yönelik hazırlanan ve TRT’de yayınlanan Her Şeye Rağmen programında yapım yardımcısı olarak çalıştım. Sonra TGRT'ye girdim.

TGRT'de uzun yıllar çalıştım. 1994 ile 2010 yılları arasında... Metin Yazarlığı, Yapım - Yönetim Yardımcılığı (Kadın ve Sağlık Programlarında), TGRT - Basın ve Halkla İlişkiler Basın Tanıtım Sorumlusu ve TGRT HABER Medya Sorumlusu olarak görev yaptım. 2010 yılından bu yana da Beyazay Derneği ve İŞ-KUR’un ortak projesi olan engelli istihdamına yönelik Engelli Kariyeri’nde Değerlendirme Uzmanı olarak çalıştım.

Bu arada engellilere yönelik çeşitli projelerde çalıştım. Danışmanlık yaptım. 2011 yılında yazmaya başladığım halen yazmaya devam ettiğim engelli ve engellilik hakkında yazdığım "Engeloji" isimli kişisel bir blogum var. Bu yazıyı okuduğunuza göre  biliyorsunuz! Ve aynı isimli bir kitabım var.

ALİYE YÜCEL

4 Aralık 2016 Pazar

7. ULUSLARARASI BARİKAT FİLM FESTİVALİ


3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle çeşitli kurum ve kuruluşlarda pek çok organizasyon düzenleniyor. Bu yıl da öyle oldu. Farklı etkinlikler yapıldı. Ama benim ilgimi en çok (Belki de jüri üyesi olarak adım geçtiği için...) Uluslararası Barikat Film Festivali çekti. Festival, 1-4 Aralık tarihleri arasında düzenlendi. Bu yıl 7.'si düzenlenen festival, engellilik alanında ilk uluslararası festival olma özelliğini de taşıyor.

"Barikatsız Bir Dünya İçin Hazırlanıyoruz" sloganıyla yola çıkan festivalde; engelli temalı kısa filmler yarıştı. Engellilerin beklentilerini, duygularını, hayata bakışlarını, yaşama katılımlarını, hayatın içinde aktif rol alarak üretici bir düzeye erişebilmelerini, çağın en etkili ve en yaygın aracı olan sinema yoluyla ortaya koyabilecekleri düşüncesiyle gerçekleştirildi.

Festival komitesi amaçlarını şöyle sıralıyor;
Engelli olmayanların zihinlerindeki, engellilere yönelik barikatlara dikkat çekmek için,
Engellilerin kendi algılarında ve kendilerine ilişkin olarak oluşan, dış dünyaya yönelik barikatlara dikkat çekmek için,
Engellilere karşı, onların isteği ve iradesi dışında oluşan, düşünsel, psikolojik ve fiili sayısız barikatlara dikkat çekmek için,
Sorunun, romantik söylemlerle yumuşatılamayacak kadar ciddi olduğuna dikkat çekmek amacıyla, "sert sessizlerin" sesi olmak için,
Engelliler Günü (3 Aralık) özür dileme ya da günah çıkarmaktan arındırmak ve onların da yaşamın her alanında olduklarını göstermek için,
Ve bu amaca hizmet edecek en önemli araçlardan biri kuşkusuz sinema olduğu için.


Festivale çeşitli ülkelerden uzun ve kısa metrajlı filmler yer aldı. Filmlerde "engellilik" temasını işleniyor olması katılım için ön şarttı. Başvuruda bulunan ve seçilen belgesel, kurmaca, animasyon türlerindeki filmlerin festival boyunca gösterimi yapıldı. Bu gösterimde yer alan filmler her engel grubuna ulaştı. Görme engelliler için sesli betimleme uygulaması, işitme engelliler için de Türkçe alt yazılı olarak gösterildi.
 
Festivalde; katılan filmlerin gösteriminin yanı sıra engelli konulu yerli ve yabancı film gösterimi yapıldı. Ayrıca; paneller, yürüyüşler, bisiklet etkinliği de yapıldı. Festivale katılan filmlerde; engelliliğin her alanına vurgu yaptıkları için kamuoyunda bu konuya dair bir farkındalık ortaya konuldu. Engellilerin üretme, sunma ve değerlendirme (yapım, yönetim, oyunculuk, jüri) gibi çok çeşitli alanlarda başarı ile yer aldığı kamuoyuna gösterilmiş oldu.

ALİYE YÜCEL                      

27 Kasım 2016 Pazar

YENİ UMUDUMUZ UMUT EVLERİ


Daha önce yazımda bir annenin isteğinden bahsetmiştim. Anne Gevher Kara, otizmli oğlu Taylan beraber kalabileceği bir "huzurevi" istiyordu. "Bu haklı istek karşısında kim kayıtsız kalabilir ki?" demiştim. Bu haklı istek karşısında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kayıtsız kalamadı. Bakanlık,Türkiye'de ilk kez engellilerin aileleriyle beraber yaşayacağı "Umut Evleri" projesini hayata geçiriyor. Engelliler ve aileleri ömürleri boyunca ayrılmayacaklar. 

Umut Evleri projesi 2008 yılında başlatılmıştı. Engelliler bir bakımevi yerine mahallelerinde, komşularından kopmadan hayatını sürdürdükleri pilot bir çalışma yapılmıştı.  Bir apartman dairesi ya da müstakil bir evde bakım elemanları ile en az 2, en fazla 6 engellinin bulunduğu evlerin sayısı 123'e ulaştı. Bu sistemin yaygınlaşması ve standartlarının oluşturulması için yeni bir yönergeye ihtiyaç duyuldu. Yeni bir yönerge hazırlanırken engelli çocuğu olanların onlarla beraber kalma isteği de değerlendirilmiş oldu.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Engelli ve Yaşlı Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan "Umut Evleri Yönergesi" ile engelliler kendisi ve yasal temsilcisi talep ettiğinde bir akrabasıyla Umut Evleri'nde kalabilecek. Bir  akrabanın Umut Evi'nde engelli yakını ile kalması halinde kuruluş müdürü ile akraba arasında evde kalış koşulları, akrabanın geliri dikkate alınarak eve katkı payı ödeyeceği ve kendi ihtiyaçlarını karşılayacağına dair bir protokol imzalanacak.


Yönergenin belki de en güzel tarafı isteyen engellinin evini Umut Evi yapabilecek olması. Bakım altına alınma talebiyle başvuran engellinin yaşadığı evlerindeki koşullar standartlara uygun ise kaldıkları ev Umut Evi'ne dönüşecek. Bu durumda ev sahibi ile kuruluş müdürü arasında protokol yapılacak. Bu protokol bakanlığı bağlı il müdürlüğünce onaylanacak. Böylece engelli evinden ayrılmadan orada kalmaya devam edecek.

Umut Evleri 24 saat esasına göre hizmet verecek. Şehir merkezlerinde bir apartman dairesinde veya müstakil bir evde açılacak Umut Evleri'ne  tabela asılmayacak. Evlerde her evi haftada en az üç kez ziyaret etmek ve engelliyi birebir takip etmek zorunda olan "Ev Sorumluları" ile "Bakıcı Eleman" ve "Sağlık Personeli" de görev alacak. Engelliye kendi ihtiyaçlarına uygun "Bireyselleştirilmiş Bakım Planı" hazırlanacak. Evdeki mobilyalar, engellilerin durumu, güvenliği ile istekleri dikkate alınarak seçilecek. Kültür, sanat ve gelişimi sağlayacak faaliyetler gerçekleştirilecek. Yemek listeleri özel ihtiyaçlara göre diyetisyen tarafından hazırlanacak.

Aynı evde yaşamak isteyenlere öncelik verilecek. Umut Evleri'nde kalan engelliler, genel sağlık sigortasından sağlık giderlerinin karşılanması, evde sağlık hizmeti ve sağlık kuruluşlarının diğer hizmetlerinden yararlandırılacak. Evler; hayırseverler, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetim tarafından gönüllü olarak yapılabilecek. Bağış hükümleri uygulanacak. Ayrıca; çalışan engellilerden ev için katkı alınabilecek, diğerlerine aylık harçlık ödemesi de yapılabilecek. Yönerge çok kapsamlı olarak ele alınmış. Engelli yararı düşünülmüş. Şimdi bütün bunların gerçekleşmesini bekliyoruz.


ALİYE YÜCEL     

13 Kasım 2016 Pazar

OKULA RAHATÇA GİDEBİLMEK


Herkesin yaşadığı bir duygudur. Güzel bir şey karşısında bazen kendi yararınıza olmuş gibi sevinirsiniz. Geçen gün böyle bir duygu yaşadım. Haberde "Bedensel (fiziksel) engelli öğrencilerin okula gidişini kolaylaştırmak için asansörlü okul servisi aracı uygulaması başlatıldı" yazıyordu. Milli Eğitim Bakanlığı ile Ankara Valiliği işbirliği ile yürütülen uygulamayla bedensel engelli öğrenciler evlerinden okullarına, okullarından evlerine erişilebilirlik standartlarına uygun, kimsenin yardımı olmadan asansörlü servis araçlarıyla taşınacaklar.

Bu hizmetten şimdilik, Ankara Doğan Çağlar Ortopedik Engelliler İlkokulu, Ortaokulu ve Meslek Lisesi öğrencileri ile Çankaya Gökkuşağı Özel Eğitim Anaokulu, İlkokulu ve Ortaokulu öğrencileri yararlanmaya başlamış. Engelli öğrencilerin taşıtlarında koltuk sayısı azaltılıyor. Otomatik asansör sistemi, rampa ve güvenlik mekanizmaları bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile Ankara Valiliği işbirliği ile yürütülen çalışmanın tüm Türkiye'de yaygınlaştırılması planlanıyormuş...

MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Celil Güngör, engelli öğrencilerin okullara daha kolay ve rahat bir şekilde ulaşabilmeleri amacıyla bu uygulamaya başladıklarını açıklıyor. Tekerlekli sandalyeyle servis aracına binmenin zor ve zahmetli olduğuna dikkat çeken Güngör, "Asansörlü servislerle örencilerimiz daha rahat bir şekilde servislere erişebilecek. Görevliler ve aileler çocuklarımızı tekerlekli arabayla servis aracına bindirmeye çalışıyordu. Çocuklarımızın servisten inmeleri de yine aynı şekilde çok zor bir süreçti..." diye anlatıyor. 


Haberi okurken okula gidip gelişlerimi düşündüm. Ne zorluklar yaşadım. Çoğu öğrenci sabah uyandığında o gün olacağı sınavı düşünür değil mi? Bense o gün okula gidip gidemeyeceğimi düşünürdüm. Okuldaki dersler, sınavlar kolaydı! Onları başarabilirdim. Ama ya arabamız çalışmaz da okula gidemezsem, diye çok korkardım. Bedensel engelli biri için ulaşım en büyük sorundur. Bu sorunun çözülmesi ise engelli için en büyük özgürlüktür.

Şimdi bu asansörlü okul servisi uygulaması sayesinde tekerlekli sandalye kullanan öğrenciler rahat ve güvenli bir şekilde okullarına gidip gelecekler... Tekerlekli sandalye ile başkalarının yardımıyla servislerine binerken zor anlar yaşayan öğrencilerin, artık yardımsız olarak servislerine binmeleri ne büyük bir rahatlık... Bunu yaşamayan bilemez. Bunu anlatmak ve anlamak zordur. Yaşamak lazım.

Bu haberi gören tekerlekli sandalye kullanan öğrenciler ne kadar çok sevinmiştir. Bu uygulama yapılamayacak ve zor bir şey değil. Her okula ve her güzergaha  böyle bir taşıt konulması gerekmiyor aslında... Bedensel öğrencileri tespit edip, sadece onların evlerinin bulunduğu güzergahların servislerinin böyle olması yeterli. Umarım bu güzel uygulama Türkiye genelinde de yaygınlaşır. Böylece tekerlekli sandalye kullanan öğrencilerin engeli kalkar.

ALİYE YÜCEL

6 Kasım 2016 Pazar

ÖNCE VE SONRA


Senden Önce Ben (Me Before You) filmi, gazeteci ve yazar Jojo Moyes'in 2012 yılında yazdığı ve Çok Satanlar listesinde yer alan, aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Romanın kahramanının engelli olduğu öğrendiğim için merak ediyor ve okumak istiyordum. Ben okuma listeme aldığımda da romanın filme uyarlandığı haberleri çıktı. "Önce okusam mı? Yoksa seyretsem mi?" diye düşünürken, okumadan önce seyrettim. Artık okur muyum? Bilemiyorum. Ama seyredince yazmadan duramadım.

Filmin konusu şöyle: Will Traynor,  yakışıklı, zengin ve başarılı genç bir adamdır. Geçirdiği bir trafik kazası sonrasında felçli hale gelmiştir. Will, bu durumda yaşamak istemez. Dünyaya küsmüştür ve ölmek istemektedir. Louisa Clark ise bir kafede garsonluk yapan genç bir kızdır. İşten çıkarılınca yeni bir iş aramaya başlar. Ve Will'e bakıcılık yapmak üzere işe alınır. Farklı kültürlerden geldikleri için önceleri anlaşamasalar da zamanla birbirlerine alışırlar. Aralarında gelişen yakınlık ikisini de değiştirmiştir. Artık onları farklı ve zorlu bir sınav beklemektedir...

Senden Önce Ben, 2016 yapımı Amerikan, İngiliz ortak yapımı bir film. Romantik bir dram olan filmin yönetmeni Thea Sharrock. Bir kadının romanını, yine bir kadın filme aktarmış. Sharrock tiyatro yönetmeni, Senden Önce Ben onun ilk filmi. Filmin oyuncuları; Emilia Clarke, Sam Claflin, Jenna Coleman, Charles Dance, Janet McTeer,  Matthew Lewis ve Ben Lloyd-Hughes. Film, çok satan bir romandan filme aktarıldığı için olumlu ve olumsuz pek çok çeşitli eleştiri aldı.


Benim en büyük eleştirim hep aynı hikaye olması, hep aynı konunun ele alınması... Kaza sonucu engelli olan bir adam ve bakıcısının hikayesinin anlatıldığı en az beş film sayabilirim. Bunlar; İspanyol yapımı İçimdeki Deniz (Mar Adento), Bollywood yapımı Guzaarish, ABD ve Fransız ortak yapımı Kelebek ve Dalgıç (The Diving Bell And Butterfly), Fransız yapımı Can Dostum (Intouchables) ve Polonya yapımı Hayat Çok Güzel (Life Feels Good). Saydığım filmlerin hepsinden benzer, hatta birebir aynı sahneler var. Üstelik ikisinde de (İçimdeki Deniz ve Guzaarish) aynı ölüm isteği işleniyordu. Neden özgün bir engelli hikayesi bulunamıyor, anlamak zor.

Bunları söyledikten sonra tavsiye eder miyim? Evet ederim. Romantik filmleri sevenler izlemeli... Film aşka ve sevgiye inanmamızı sağlıyor. Ama yetiyor mu? İşte onun için seyretmek gerekiyor. Anlattığı daha çok şey var. Louisa'nın Will'e yaşama sevinci verme ve değiştirme çabası çok etkileyici. Böyle bir sevgili, eş veya arkadaş bulan bir engelli çok şanslı olmalı diye düşünüyor insan... Will ve Louisa karakterlerini oynayan oyuncular çok başarılılar... Kitabı okurken gözlerimin önüne ikisi gelecek eminim. Film, aslında başımıza her an her şeyin gelebileceği gerçeğini de bize gösteriyor. Ama diğer konular arasında bu fikir kayboluyor sanki...

Senden Önce Ben'de engelli birinin duygu ve düşünceleri çok güzel yansıtılmış... Engelliyseniz filmdeki pek çok sahne sizin için kaçınılmaz olacaktır. Will'in "Benimle birlikte bu sandalyeye bağımlı kalmanı istemiyorum..." demesi engelli biri için çok tanıdık bir cümle... Hayatta isteyeceği ve yapabileceği her şeye sahip olan birinin daha sonra tekerlekli sandalyeye bağımlı olması çok zor, kabul ediyorum. Ancak, empati kurmaya çalışsam Will'den farklı düşünüyorum. Filmin sonunun farklı olmasını bekleyen ve isteyen sadece ben değildim sanırım.

ALİYE YÜCEL


23 Ekim 2016 Pazar

INSTAGRAM'DA ENGELOJİ




Bu hafta hep yapmak istediğim. Ancak ertelediğim, kitabım Engeloji'nin Instagram'da paylaşılan bir kaç fotoğraf ve tanıtımına yer vereceğim.

İlk fotoğraf ve paylaşım Burcu Kumaş'tan;

"Bu kitabı yaklaşık 2 hafta önce sabah haberlerini izlerken İsmail Küçükkaya'nın kurmuş olduğu aşağıdaki cümleler sonucu keşfettim... "Çocukken, bebekleri doğacak kişilerin "Kız ve erkek olsun hiç fark etmez. Eli ayağı düzgün olsun da" sözü içimi acıtırdı. Bu halk arasında çok kullanılan ve iyi niyetle söylenmiş bir dilektir. Ama bu cümle engelli birinin gözlerinin içine bakarak söylendiğinde, onu ne çok incittiğini hiç düşünülür mü? İnsanların bedensel engellerine odaklanmak yerine empati yapmamız gerekiyor..." (3 Aralık 2014)

 

İkinci fotoğraf ve paylaşım Mor Edebiyat'tan;

"Fi'den hemen sonra Engeloji'ye başladım ve kitabı bugün bitirdim. Engelliler üzerine Aliye Yücel'in sözleriyle anlatılmış güzel bir kitap. Yazarın düşüncelerinin yanında kitapta engellileri konulu kitaplardan, filmlerden, sosyal gerçeklerden, sosyal aktivitelerden ve gerçek yaşam öykülerinden de bahsedilmiş. Okumanızı tavsiye ederim. Aslında 'farklı' değil, çoğu zaman farkına varmadığımız bir dünyanın kapılarını gönlünüzde açacak. Mutlu akşamlar." (7 Mar 2015)




Son fotoğraf ve paylaşım Suko_Lata'dan;

"Yeni yıla sadece günler kala ben. Yeni yılda da bol okumalı günlerimiz olsun İnşallah. Kitap: Engeloji - Aliye Yücel" (29 Aralık 2014)

Bunlar beni tanımayan kişiler arasından seçtiklerim. Instagram'da Engeloji ile ilgili daha pek çok paylaşım yer alıyor. Bu da beni çok mutlu ediyor...

ALİYE YÜCEL

16 Ekim 2016 Pazar

MAMA CAX'IN GÜCÜ


Geçenlerde sosyal medyada Mama Cax'ın bir fotoğrafına rastladım. "İşte protez bacaklı bir manken (model) daha..." dedim. Hayatını okuyunca oldukça ilginç olduğunu gördüm. O bir moda ikonu ve blogger. Üstelik tam bir savaşçı, kanseri yenmiş. Mama Cax, 1989 yılında Brooklyn'de doğmuş. Montreal ve Haiti'de büyümüş. Daha 14 yaşında iken kemik ve akciğer kanser teşhisi konmuş. Üstelik 3 haftalık bir ömrünün olduğu söylenmiş. Çocuk yaştaki biri için ne büyük bir travma yaşadığını tahmin etmek zor değil... Ancak, o bir bacağını kaybetse de kanseri yenmiş.

Sağ bacağı kalçasından itibaren kesilen Mama Cax, ampute bacağına takılan protez bacağı ve kol değnekleri ile yürümüş... Daha 17 yaşında iken Kosta Rika'ya gitmiş. Seyahat etmeyi çok sevdiği için o günden sonra tam 5 kıtada 20 ülkeyi gezmiş. Mama Cax, aynı zamanda çok tanınan bir blogger. Kendi adının taşıyan blogunda önce seyahatlerini yazmış. Daha sonra modaya yer vermeye, yediklerini, içtiklerini ve yaşadıklarını yazmaya başlamış. Bir çok markanın da ilham kaynağı olmuş...

Genç kadının, pek çok kişinin umutsuzluğu düşeceği durumu karşısında oldukça metanetli olduğunu yaptıklarından anlıyoruz. Yaşama sevinci ile hayata dört elle sarılmış... Bu duruşu sayesinde moda ve blog dünyasına çok farklı bir renk katmış. Bir röportajında "Bu dünyanın daha fazla bloggera ihtiyacı yok ama farklı deneyimler içeren bloggerlara ihtiyaç var." diyerek farkını ortaya koyuyor. Bedensel engelli bir kadın olarak seyahat blogunun olması da engelliler için çok ilham verici...


Mama Cax, şanslı olduğunu düşünüyor. Çünkü birçok insanın tedavilerini karşılayamadığını ve engelleri yüzünden ayrımcılığa maruz kaldığını biliyor. Engellilerin dünyanın pek çok yerinde politik olarak ve sosyal anlamda dışlandığını görüyor ve bu nedenle "Farklı bir pozisyonda olduğumu görüyorum. Bir gün engellileri savunacağım" diyor. "İnsanlığı düşünmek yada bir şeylerin eksikliğini görmek beni motive ediyor. Dünyadaki iyiliği ve insanların bu yolculukta bana olan desteğini görmek, bana bırakmamam gerektiğini hissettiriyor" diyerek gücünü nereden aldığını açıklıyor.

"Yaralar, izler... Onlardan ne kadar nefret etsek de gün sonunda hala bir parçamız ve hikayemizi ancak onlarla anlatabiliriz" diyen Mama Cax, kendisini ve hikayesini "fiziksel engelli zenci bir kadının deneyimleri" diye tanımlıyor. Blogunun oldukça çok takipçisi olduğu gibi, sosyal medyada da pek çok takipçisi var. Her gün farklı bir protez bacakla bir fotoğraf paylaşıyor. Renkli ve desenli protez bacakları öyle etkileyici ve çarpıcı ki... Görülmeye değer! Bloguma fotoğraf seçerken zorlandım. Hepsini görmenizi isterim.

Her engellinin başarısı beni çok etkiler. Onların başarılarını gönülden destekler ve alkışlarım. Ancak konu mankenlik ve modellik olunca ayrı etkileniyorum. Çünkü, mankenlik ve modellik kavramları ile engellilik kavramı yan yana gelmesi mümkün değil. Bu nedenle engelli manken ve modeller elde ettikleri başarılarının yanı sıra ön yargıları da kırmış oluyorlar. Kusursuz bedenler yerine; kusurlu bedenler görmek farklı bir algı meydana geliyor. Bu da çok etkileyici ve engelli farkındalığı adına çok önemli bir adım...


 ALİYE YÜCEL

9 Ekim 2016 Pazar

BLOGUM 5 YAŞINDA


Bloguma, beş yıl önce başlamış, ilk yazımı 4 Ekim 2011 günü koymuştum. Engeloji, 5 yılını doldurdu. Bloga başlarken yıllarca yazacağımı, beğenileceğini ve bana bir kitap kazandıracağını bilemezdim. "Engelli Hikayeleri" diyerek başladığım ve engelli farkındalığına dair yazılar yazdığım bloguma daha sonra kitabımın adını verdim. "Engeloji" oldu. Engeli ve engelliyi doğru anlama bilimi... İsminin böyle etkili olacağını tahmin edemezdim. Ancak Engeloji çok etkili bir isim oldu.

Blogumu; ne amaçla, neyi eksik gördüğüm için, neyi anlatmamın gerekli olduğunu fark ettiğim için açtığımı defalarca anlattım. Kısaca bahsedersem. Engelliliğin yanlış bilinmesi, engellilerin yanlış tanınması beni bu konuda yazmaya zorladı. Bir engelli olarak bunu anlatmamın gerekli olduğunu düşündüm.  Okuduğum bir kitapta, seyrettiğim bir filmde, bir haberde, duyduğum bir sözde engelli farkındalığını görüp aktarmaya çalıştım.


Dile kolay tam 5 yıl. Genellikle pazar günleri olmak üzere her hafta bir post yayınladım. Ne olursa olsun mutlaka zaman ayırdım ve hiç aksatmadım. Her hafta farklı bir konu ve bu konu ile engelli farkındalığı ortaya koymak kolay değildi. Farklı farklı konularla hep engelliyi ve engelliliği anlattım. Bazen engellilerle ilgili bir gelişmeyi, bazen engellilere yapılan bir haksızlığı, bazen engelli konulu bir kitabı veya filmi yazdım.

Belki başka konularda (moda, kadın, kozmetik, alışveriş, magazin gibi...) yazsaydım. Daha çok ilgi görecek, daha çok okunacaktım. Reklam alacaktım. Bunu biliyorum. Ama anlatmak istediğim, anlatmamın gerektiğine inandığım önemli bir konu varken başka konularda yazmak istemedim. Çünkü, yazılarımın beğenilmesinden çok, engelli  farkındalığı meydana getirmek istiyorum. Bunu her fırsatta belirtiyorum. Bunları yazarken birilerinin sesi olduğuma inanıyorum. Engellilerin anlatmak istedikleri aynı ve pek çok sorunları ortak. Birilerinin de bunu anlatması gerekiyor.

Blogumun 5 yıl içindeki görüntülenme sayısı 250 bini geçti. Bu oldukça iyi bir rakam. Engeloji; düzenli (her hafta mutlaka bir post), özenli, fotoğrafları konu ile alakalı ve niş (niche) bir blog oldu. Bunu ben demiyorum. Bilenler diyor! Geriye dönüp baktıkça bunca zamandır sadece "engelli ve engelliler" konusunda her hafta farklı yazılar yazabildiğime şaşıranlar da oldu. Doğrusu bazen ben de şaşırıyorum!


Bu arada çok önemli bir gelişme de oldu. Blogum ve kitabım sayesinde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle düzenlenen 7. Cemil Meriç Engel Tanımayan Başarı Ödülü'nü kazandım. Ödülü, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu'nun elinden  aldım. Cemil Meriç'in adının geçtiği bir ödülü almak çok mutlu ediciydi.

Bu hafta 5. yıl dolayısıyla blogumla ilgili bir şeyler yazmak ve teşekkür etmek istedim. Engelli ve engellilik konularında anlatmak istediğim daha çok şeyin var olduğunu görüyorum. Bu nedenle bugünden sonra da yazmaya ve bir şeyler paylaşmaya devam etmek istiyorum. Bu geçen 5 yıl içinde bloguma giren, okuyan, öneren, takip eden, beğenen, paylaşan, eleştiren, yorum yazan, motive eden herkese çok teşekkür ediyorum. Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle...

ALİYE YÜCEL                       

25 Eylül 2016 Pazar

ENGELLİ DOSTU BANKALAR


Çoğu zaman engellilerin banka isyanı ile ilgili haberlere rastlıyoruz. Yüksek ATM'lerin tekerlekli sandalye kullanan için ne büyük bir zorluk olduğunu söylemeye gerek var mı? Görme engellinin bankadan içeri girdiğinde ne tarafa gideceğini bilememesi ne demek? Bankaya gelen işitme engellinin iletişim kurma çabası... Herkes gibi engellilerin de bankacılık hizmetlerinden faydalanabilmesi gerekli... İşte geçtiğimiz günlerde bununla ilgili güzel bir haber vardı. Bankalarda engellerin kalkmaya başladı haberi...

Bir bankanın girişindeki yüksek basamak nedeniyle içeriye giremediğim ve başka bir şubeye gittiğim olmuştur. Nasıl bir mimar, mühendis ve usta tarafından yapılmışsa öyle bir basamağı vardı ki, engelli olmayanlar bile zorlanıyordu. Bu benim yaşadığım bir zorluk. Bir gerçek var ki engelli müşteriler, bankalardaki çeşitli zorluklar yaşıyor. Her engel grubu farklı engelle karşılaşıyor. Görme engelliler farklı, ortopedik engelliler farklı, işitme engelliler farklı zorluk yaşıyor. İşte bunu gören bankalar, engelli bankacılığı için yatırımlarını arttırmaya başladı.

Türkiye Bankalar Birliği, ihtiyaçlar üzerine engelliler için bankacılık hizmetlerini geliştirmek için çalışmalar yapıyor. Bunun sonucu; banka şubelerinin girişleri ve kapıları ortopedik engellilere uygun hale getiriliyor. Görme engelliler için şubelerinin içine hissedilebilir zemin yapılıyor. Tekerlekli sandalyeyi kullananlar engelliler için alçak gişe bankoları ve alçak ATM'ler yapılıyor. Müşterinin engel bilgileri bankada kayıtlı olursa sıralama sisteminde engelli müşteriye öncelik tanınıyor...


Habere göre; son üç yılda ortopedik engelli kişilere hizmet veren ATM sayısı yüzde 393 oranında artmış ve 4362 sayısına ulaşmış. Görme engellilere hizmet veren post sayısı da yüzde 185 oranında artmış. 2014 yılında engellilere hizmet veren banka sayısı 21 iken, şubelerini engellilerin rahat kullanımı için düzenleyen banka sayısı şimdi 25'e ulaşmış... Bu sayı az. Ancak anlıyoruz ki bu sayı artacak. Çünkü ihtiyaç olduğu görülüyor.

Engellilere hizmet veren 25 bankanın 3229 şubesinde görme, 3754 şubesinde ortopedik engellilere hizmet veriliyor. Bankalar; sadece görme engelliler ve ortopedik engelliler için değil,  işitme engelliler için de çalışmalar yapmaya başlıyor. Bankalarda, işaret dili bilen personel alımı artıyor. Banka çalışanlarından işaret dili eğitimi almak isteyenlere kurs imkanı tanınıyor. Şubede işaret dili bilen personel bulunmadığı zaman da görüntülü destek sunulması zorunlu oluyor.

Engellilerin bankacılık işlemlerine kolayca ulaşması sektöre yeni kaynak girişini de sağlamış. Uzmanlar; engellinin gerek yatırım, gerekse kredi bazında bankalarla ilişkisi olduğunu belirtiyorlar. Her engelli için en az 2 bin liralık işlem yapılsa, 5 milyon engellide işlem hacmi 10 milyar civarında olacağı gözleniyor. Bu bile bankaların engellileri dikkate alması için yeterli oluyor.

Bankaların engellilere bu hizmeti vermesinde yönetmelikte etkili oluyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yapılan yönetmelik ve esaslar belirlendi. Bankalar, engellilerin sorunsuz hizmet alabilmesi için düzenlemelerini 1 Ocak 2018 tarihine kadar tamamlamaları gerekiyor. Dileriz bu süreden bile önce bu düzenlemeler yapılır. Çünkü, bankacılık gibi bir alanda engelli olmak oldukça zor...


ALİYE YÜCEL

18 Eylül 2016 Pazar

2016 PARALİMPİK OYUNLARI BİTTİ


7 Eylül'de başlayan 2016 Paralimpik Oyunları (Engelli Olimpiyatları) bugün sona erdi. Brezilya Rio'da yapılan olimpiyatlar çok ilginç görüntülere sahne oldu.

Paralimpik Oyunları'nda ilk madalyamız judoda Ecem Taşın'dan geldi. Kadınlar Judo 48 kiloda yarışan görme engelli Ecem Taşın, Tayvanlı sporcu ile karşılaştı ve bronz madalya kazandı. 

İlk altın madalya ise Nazmiye Muslu Muratlı'dan geldi. Muratlı, halterde kadınlar 41 kiloda 104 kiloyla dünya rekoru kırarak altın madalya kazandı. Nazmiye Muslu Muratlı 2012 Londra Paralimpik Oyunları'nda da altın madalya kazanmıştı.

2016 Paralimpik Oyunları'nda ikinci altın madalyamız masa tenisinden geldi. Sporcumuz Abdullah Öztürk, 4. Class'da mücadele etti. Çinli rakibini 3-1 yenerek altın madalyanın sahibi oldu.

Kadınlar atıcılık branşında Ayşegül Pehlivanlar, 10 metre havalı tabanca kategorisinde 3. oldu ve bronz madalya elde etti.


Judoda kadınlar 70 kiloda görme engelli Mesme Taşbağ, Belaruslu rakibiyle karşılaştığı maçı kazandı ve bronz madalyanın sahibi oldu.   

İlk gümüş madalyamız masa tenisinden geldi. 7. Class sporcumuz Kübra Korkut, final maçında Hollandalı rakibine yenildi. Gümüş madalya elde etti.

Bir bronz madalyada 4-5 Class'da Masa Tenisi Milli Takımımız'dan geldi. Abdullah Öztürk, Ali Öztürk ve Nesim Turan'dan oluşan grubumuz Çin Milli Takımı'nı mağlup ederek bronz madalya kazandı.

Görme engelliler (T11) 1500 metrede koşan Semih Deniz 3. oldu ve bize bir bronz madalya getirdi. 

Goalball Kadın Milli Takımı, finalde Çin ile oynadığı karşılaşmayı 4-1 kazanarak altın madalyanın sahibi oldu. 

Türkiye; 3 altın, 1 gümüş ve 5 bronz madalya aldı.


ALİYE YÜCEL

11 Eylül 2016 Pazar

2016 PARALİMPİK OYUNLARI BAŞLADI


2016 Paralimpik Oyunları (Engelli Olimpiyatları) görkemli bir açılış töreniyle başladı. Rio 2016 Paralimpik Oyunları 7 Eylül-18 Eylül tarihleri arasında yapılacak. Brezilya Rio'da yapılan olimpiyatlara 160 ülkeden 4148 sporcu 23 branşta katılıyor. Ülkemizi de üç farklı 79 sporcumuz temsil ediyor. Bedensel Engelliler Spor Federasyonu'ndan 49, Görme Engelliler Spor  Federasyonu'ndan 29, Özel Sporcular Federasyonu'ndan bir sporcu ile Paralimpik Olimpiyatları'na katılıyoruz.

79 sporcumuzun federasyonlara göre branşları şöyle; Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu'ndan; atıcılık, masa tenisi, okçuluk, atletizm, halter, yüzme, tekerlekli sandalye tenisi, tekerlekli sandalye basketbol. Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonu'ndan; B1 futbol, kadınlar golbol, erkekler golbol, judo, atletizm ve Özel Sporcular Federasyonu'ndan ise atletizm.

Paralimpik Oyunları, çeşitli engel gruplarından sporcuların katıldığı ve farklı sporların yapıldığı bir etkinliktir. “Paralympic” kelimesi İngilizce engelli anlamına gelen “Paralyzed” ve “Olympic” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir. Yaz ve Kış Oyunları olmak üzere olimpiyatların bitmesinden iki hafta sonra yine aynı ülkede yapılır. Engelli olimpiyatlarının fikir babası Sir Ludwig Guttman’dır. Nörolog Doktor Guttman, genç felçli gazilere bakarken, onların rehabilitasyonunda sporun önemini keşfetmiş ve tekerlekli sandalyedeki engellilere aktiviteler düzenlemiştir.


Sir Ludwig Guttman’ın düzenlediği 1. Stoke Mandeville Tekerlekli Sandalye Oyunları, 1948 Londra Olimpiyat Oyunlar ile aynı tarihte yapılmıştır. 2. Dünya Savaşı gazilerinin katılımıyla düzenlenen organizasyon, dört yıl sonra Hollandalı sporcuların katılımıyla uluslararası olmuştur. Engelli sporcular için olimpik stildeki ilk organizasyon ise 1960 yılında Roma Olimpiyatları’nın ardından yapılmıştır. Paralimpik Oyunları, 2008 yılında olimpiyatlardan sonra uluslararası ikinci büyük spor yarışması haline gelmiştir.

Ülkemiz ilk kez 1992 yılında Barcelona'da yapılan Paralimpik Oyunları'na bir yüzücüyle katıldı. 2000 yılında Sidney Paralimpik Oyunları'na da bir sporcu ile katıldı. 2004 Atina'ya 8, 2008 Pekin'e 16 sporcu ile katıldık. Bir önceki Londra 2012 Paralimpik Yaz Oyunları’na ise ülkemizden 69 sporcu ile katılmıştık. Londra'da 1 altın, 5 gümüş ve 4 bronz olmak üzere toplamda 10 madalya kazanmıştık. Bu yılda güzel başladık. Halterde 40 kiloda Nazmiye Muslu Muratlı 109 kiloyla dünya rekoru kırarak altın madalya kazandı.

Rio 2016 Paralimpik Oyunları TRT'den yayınlanıyor. Zaman zaman seyrediyorum. Maalesef devamlı seyretmenin imkanı yok. Öyle etkileyici, öyle güzel görüntüler var ki... Keşke tüm sporseverler seyredebilse... Azmi, başarıları ve yaşama sevincini görebilse... Önümüzdeki hafta bitecek ve kaç madalya aldığımız da belli olacak. Gönlümüz ve dualarımız sporcularımızla... Ay-yıldızlı bayrağımızın daha çok dalgalanması dileğiyle...

ALİYE YÜCEL

4 Eylül 2016 Pazar

REYHAN ÖĞRETMEN


Hakkında yapılan haberleri duydunuz mu bilemiyorum. İngilizce öğretmenliği yapan görme engelli Reyhan Arısoy Levent, velilerin şikayeti ile görevden alınmıştı. Bu haberi okuduğum günden beri sonucunun ne olacağını merak ediyordum. Çok şükür ki bu yanlıştan dönüldü. İzmir'in Karabağlar İlçesinde Duğrallar İlkokulu'nda görev yaparken görevden alınan ve bir süredir derslere giremeyen Reyhan Öğretmen, kaymakamlık talimatıyla görevine kaldığı yerden devam edebilecek...
 
Reyhan Arısoy Levent'in görevden alınma olayı şöyle gelişmişti: Sınıfa giren bazı veliler, Reyhan Öğretmen'in görüntülerini gizlice çekip, bunu sosyal medyada yayınlamıştı. Yayınlanan görüntülerde masada oturan öğretmen, ayağa kalkan öğrenciyi fark etmediği yer alıyordu. Bunun üzerine veliler, görmediği için sınıfta verimli ders işlenemediğini, ders sırasında öğrencilerin dışarı çıktığını ve öğretmenin buna müdahale edemediğini, güvenlik zafiyeti oluşturduğunu söyleyip; ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe verdiler ve Reyhan Öğretmen'in görevden alınması istemişlerdi.

Karabağlar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Reyhan Arısoy Levent'in öğretmenlik yapıp yapamayacağı konusunda bir rapor almasına karar vermişti. Ancak rapor daha beklenmeden, 17 yıldır öğretmenlik yapan öğretmenin, görevden alınıp idari hizmetlere alındığına dair bilgi verildi. Reyhan Öğretmen de, bunun üzerine görüntü çeken velinin tespitini isteyip, hukuka başvurdu. Türkiye Beyazay Derneği de ona bu süreçte destek verdi.


Görevden alınma haberi, öğrencilerini çok seven Reyhan öğretmen ve eşi tarafından üzüntüyle karşılandı. Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü mezunu olan Reyhan Arısoy Levent küçük yaşta geçirdiği ateşli hastalık sonucu görme yeteneği kaybetmiş... Eğitimini tamamladıktan sonra var olan açık nedeniyle İngilizce öğretmeni olarak atanmış... İstanbul ve Karaman'dan sonra 2010 yılından bu yana İzmir'in Karabağlar İlçesinde Duğrallar İlkokulu'nda görev yapmaya başlamış...

Reyhan Arısoy Levent, bu konuda verdiği röportajında bir velinin bu görüntüyü çektiğini belirtip; "Bugüne kadar ne öğretmenlerden, ne okul müdüründen, ne velilerden bir şikayet geldi. Bu olay ortaya çıkınca şoke oldum. Ben dersteyken hiçbir öğrenci dışarı çıkmıyor... Sadece teneffüse 1-2 dakika kaldığında, küçük olduklarından tuvalet ve kantin sırasında ezilmesinler diye onları erken çıkarıyorum. Çocuklar beni çok seviyorlar. Görmemem, kötü bir eğitimci olduğum anlamına gelmez. Çok iyi bir eğitimciyim. Bugüne kadar yetiştirdiğim öğrencilerden de bu belli..." demişti.

Bu konuda yazılacak ne çok şey var. Bir düşünelim. Görmemesi onun kandırılmasını mı gerektirir? Öğrencilerin de dürüst olması gerekmez mi? Ondan bir şeyler öğrenmek yerine onu kandırmaları mı gerekir?  Mesele eğer kopya çekmek ise, öğretmeleri görme engelli olmasa bile kopya çekmezler mi? Reyhan Öğretmen, yabancı dil öğretmeni bu yüzden ağırlıklı olarak konuşmaya dayalı  (ki bence engelliler de her alanda öğretmenlik yapabilir) eğitim vermiyor mu? Üstelik, Reyhan Öğretmen orada gardiyan olarak bulunmuyor ki, "Aman kaçmasınlar..." diyelim. Orada bir şeyler öğretmek için var. Öğrenmek isteyenler de karşısında... Reyhan Öğretmen, öğrencilerine güveniyor. Üstelik o öğrencilerine yabancı dilden daha fazlasını öğretiyor. Güven ve dürüstlüğü... O görmese de gören var!


ALİYE YÜCEL 

21 Ağustos 2016 Pazar

AŞMAK İÇİN HAREKET


Yurdumuzda 72 ve yurtdışında 7 şubesi ile pek çok engelliye hizmet götüren Türkiye Beyazay Derneği, Cumhurbaşkanlığı himayesinde "Aşmak İçin Hareket" kampanyasını başlattı. Ulusal bazda hizmet veren kampanya, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın destekleriyle yürüyor. Türkiye Beyazay Derneği'nin geliştirdiği "Aşmak İçin Hareket" felsefesi, engelleri beraber hareket ederek aşmayı benimsiyor ve birlikte yaşama kültürünü geliştirmeyi amaçlıyor.

Aşmak İçin Hareket projesi, engelli bireyler ile engelsiz bireyleri tanıştırmak, yüz bin engelli ve yüz bin engelsiz bireyi spor yaptırarak birlikte olmalarını sağlamayı hedefliyor. Engelleri her anlamda yıkacak bu kampanya ile engelli engelsiz kişilerin sosyal uyumları güçleniyor, yaşam standartları gelişiyor, engelli bireylerin toplumdan uzaklaşmalarına izin verilmeden toplumun merkezinde ve hayatla içi içe olmaları sağlanıyor.

Engelli ve engelsiz bireyler düzenlenecek çeşitli etkinliklerle bir araya geliyor ve birlikte düzenli spor yapmaları sağlanıyor. Engelli bireylere hareketlilik, oyun ve spor aktiviteleriyle oluşturulmuş "Spor Eğitim Programı" uygulanıyor. Uygulama sırasında engelli çocuk ve gençlerin yetenekleri doğrultusunda spor branşlarına teşvik ediliyor. Temel teknik ve becerileri doğrultusunda ilgili spor alanlarına yönlendiriliyor.


Kampanya kapsamında, spor eğitimi programı yürütecek spor eğitmenleri özel bir eğitimden geçirilerek Aşmak İçin Hareket kampanyasında görev alıyorlar. Engelsiz bireylere de engellilerle spor yapmak konusunda ön bilgi veriliyor. Çalışan sayısı fazla  olan çeşitli kurum ve şirketlerle görüşülerek çalışanların kampanya dahil  edilmesi sağlanıyor. Böylece her kesimden engelli ve engelsiz kişiler bir araya geliyor. Engelleri hep birlikte spor yaparak aşıyorlar.

Spor insanları birleştiren en önemli unsurlardan biri... Bireyler birlikte spor yaparak bir farkındalık geliştiriyorlar. Bu kampanya ile hareketlilik, sporla yaşanan heyecan, beraberlik, oyunların kattığı özgüven, engelli bireylerimizin bugüne kadar kullanılmayan yeteneklerinin ortaya çıkarılması, içlerindeki başarı inancının,  spor sevgisinin ve hayat motivasyonlarının arttırılması sağlanıyor.

Rastladınız mı bilmem? Türkiye Beyazay Derneği'nin Aşmak İçin Hareket kampanyasının kamu spotu başta TRT olmak üzere bir çok kanalda yayınlanıyor. Spotta "...İnsanlar kendilerini hapsettikleri hapishanelerinden kurtulmuş olurlar..." diyerek engellileri spora ve harekete teşvik ediyor. Spor yapanların bedenleri farklı olsa da yürekleri, kalpleri ve amaçları bir oluyor. Yazımı, Aşmak İçin Hareket'in internet sitesinin ilk sayfasındaki cümleyle bitiriyorum: "Birlikte Daha Aktif... Sen de Aşmak İçin Hareket'e dahil olmak istiyorsan kayıt ol..."


ALİYE YÜCEL