> Engeloji : Engelli Farkındalığı

Translate

Engelli Farkındalığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Engelli Farkındalığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ekim 2016 Pazar

BLOGUM 5 YAŞINDA


Bloguma, beş yıl önce başlamış, ilk yazımı 4 Ekim 2011 günü koymuştum. Engeloji, 5 yılını doldurdu. Bloga başlarken yıllarca yazacağımı, beğenileceğini ve bana bir kitap kazandıracağını bilemezdim. "Engelli Hikayeleri" diyerek başladığım ve engelli farkındalığına dair yazılar yazdığım bloguma daha sonra kitabımın adını verdim. "Engeloji" oldu. Engeli ve engelliyi doğru anlama bilimi... İsminin böyle etkili olacağını tahmin edemezdim. Ancak Engeloji çok etkili bir isim oldu.

Blogumu; ne amaçla, neyi eksik gördüğüm için, neyi anlatmamın gerekli olduğunu fark ettiğim için açtığımı defalarca anlattım. Kısaca bahsedersem. Engelliliğin yanlış bilinmesi, engellilerin yanlış tanınması beni bu konuda yazmaya zorladı. Bir engelli olarak bunu anlatmamın gerekli olduğunu düşündüm.  Okuduğum bir kitapta, seyrettiğim bir filmde, bir haberde, duyduğum bir sözde engelli farkındalığını görüp aktarmaya çalıştım.


Dile kolay tam 5 yıl. Genellikle pazar günleri olmak üzere her hafta bir post yayınladım. Ne olursa olsun mutlaka zaman ayırdım ve hiç aksatmadım. Her hafta farklı bir konu ve bu konu ile engelli farkındalığı ortaya koymak kolay değildi. Farklı farklı konularla hep engelliyi ve engelliliği anlattım. Bazen engellilerle ilgili bir gelişmeyi, bazen engellilere yapılan bir haksızlığı, bazen engelli konulu bir kitabı veya filmi yazdım.

Belki başka konularda (moda, kadın, kozmetik, alışveriş, magazin gibi...) yazsaydım. Daha çok ilgi görecek, daha çok okunacaktım. Reklam alacaktım. Bunu biliyorum. Ama anlatmak istediğim, anlatmamın gerektiğine inandığım önemli bir konu varken başka konularda yazmak istemedim. Çünkü, yazılarımın beğenilmesinden çok, engelli  farkındalığı meydana getirmek istiyorum. Bunu her fırsatta belirtiyorum. Bunları yazarken birilerinin sesi olduğuma inanıyorum. Engellilerin anlatmak istedikleri aynı ve pek çok sorunları ortak. Birilerinin de bunu anlatması gerekiyor.

Blogumun 5 yıl içindeki görüntülenme sayısı 250 bini geçti. Bu oldukça iyi bir rakam. Engeloji; düzenli (her hafta mutlaka bir post), özenli, fotoğrafları konu ile alakalı ve niş (niche) bir blog oldu. Bunu ben demiyorum. Bilenler diyor! Geriye dönüp baktıkça bunca zamandır sadece "engelli ve engelliler" konusunda her hafta farklı yazılar yazabildiğime şaşıranlar da oldu. Doğrusu bazen ben de şaşırıyorum!


Bu arada çok önemli bir gelişme de oldu. Blogum ve kitabım sayesinde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle düzenlenen 7. Cemil Meriç Engel Tanımayan Başarı Ödülü'nü kazandım. Ödülü, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu'nun elinden  aldım. Cemil Meriç'in adının geçtiği bir ödülü almak çok mutlu ediciydi.

Bu hafta 5. yıl dolayısıyla blogumla ilgili bir şeyler yazmak ve teşekkür etmek istedim. Engelli ve engellilik konularında anlatmak istediğim daha çok şeyin var olduğunu görüyorum. Bu nedenle bugünden sonra da yazmaya ve bir şeyler paylaşmaya devam etmek istiyorum. Bu geçen 5 yıl içinde bloguma giren, okuyan, öneren, takip eden, beğenen, paylaşan, eleştiren, yorum yazan, motive eden herkese çok teşekkür ediyorum. Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle...

ALİYE YÜCEL                       

4 Eylül 2016 Pazar

REYHAN ÖĞRETMEN


Hakkında yapılan haberleri duydunuz mu bilemiyorum. İngilizce öğretmenliği yapan görme engelli Reyhan Arısoy Levent, velilerin şikayeti ile görevden alınmıştı. Bu haberi okuduğum günden beri sonucunun ne olacağını merak ediyordum. Çok şükür ki bu yanlıştan dönüldü. İzmir'in Karabağlar İlçesinde Duğrallar İlkokulu'nda görev yaparken görevden alınan ve bir süredir derslere giremeyen Reyhan Öğretmen, kaymakamlık talimatıyla görevine kaldığı yerden devam edebilecek...
 
Reyhan Arısoy Levent'in görevden alınma olayı şöyle gelişmişti: Sınıfa giren bazı veliler, Reyhan Öğretmen'in görüntülerini gizlice çekip, bunu sosyal medyada yayınlamıştı. Yayınlanan görüntülerde masada oturan öğretmen, ayağa kalkan öğrenciyi fark etmediği yer alıyordu. Bunun üzerine veliler, görmediği için sınıfta verimli ders işlenemediğini, ders sırasında öğrencilerin dışarı çıktığını ve öğretmenin buna müdahale edemediğini, güvenlik zafiyeti oluşturduğunu söyleyip; ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe verdiler ve Reyhan Öğretmen'in görevden alınması istemişlerdi.

Karabağlar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Reyhan Arısoy Levent'in öğretmenlik yapıp yapamayacağı konusunda bir rapor almasına karar vermişti. Ancak rapor daha beklenmeden, 17 yıldır öğretmenlik yapan öğretmenin, görevden alınıp idari hizmetlere alındığına dair bilgi verildi. Reyhan Öğretmen de, bunun üzerine görüntü çeken velinin tespitini isteyip, hukuka başvurdu. Türkiye Beyazay Derneği de ona bu süreçte destek verdi.


Görevden alınma haberi, öğrencilerini çok seven Reyhan öğretmen ve eşi tarafından üzüntüyle karşılandı. Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü mezunu olan Reyhan Arısoy Levent küçük yaşta geçirdiği ateşli hastalık sonucu görme yeteneği kaybetmiş... Eğitimini tamamladıktan sonra var olan açık nedeniyle İngilizce öğretmeni olarak atanmış... İstanbul ve Karaman'dan sonra 2010 yılından bu yana İzmir'in Karabağlar İlçesinde Duğrallar İlkokulu'nda görev yapmaya başlamış...

Reyhan Arısoy Levent, bu konuda verdiği röportajında bir velinin bu görüntüyü çektiğini belirtip; "Bugüne kadar ne öğretmenlerden, ne okul müdüründen, ne velilerden bir şikayet geldi. Bu olay ortaya çıkınca şoke oldum. Ben dersteyken hiçbir öğrenci dışarı çıkmıyor... Sadece teneffüse 1-2 dakika kaldığında, küçük olduklarından tuvalet ve kantin sırasında ezilmesinler diye onları erken çıkarıyorum. Çocuklar beni çok seviyorlar. Görmemem, kötü bir eğitimci olduğum anlamına gelmez. Çok iyi bir eğitimciyim. Bugüne kadar yetiştirdiğim öğrencilerden de bu belli..." demişti.

Bu konuda yazılacak ne çok şey var. Bir düşünelim. Görmemesi onun kandırılmasını mı gerektirir? Öğrencilerin de dürüst olması gerekmez mi? Ondan bir şeyler öğrenmek yerine onu kandırmaları mı gerekir?  Mesele eğer kopya çekmek ise, öğretmeleri görme engelli olmasa bile kopya çekmezler mi? Reyhan Öğretmen, yabancı dil öğretmeni bu yüzden ağırlıklı olarak konuşmaya dayalı  (ki bence engelliler de her alanda öğretmenlik yapabilir) eğitim vermiyor mu? Üstelik, Reyhan Öğretmen orada gardiyan olarak bulunmuyor ki, "Aman kaçmasınlar..." diyelim. Orada bir şeyler öğretmek için var. Öğrenmek isteyenler de karşısında... Reyhan Öğretmen, öğrencilerine güveniyor. Üstelik o öğrencilerine yabancı dilden daha fazlasını öğretiyor. Güven ve dürüstlüğü... O görmese de gören var!


ALİYE YÜCEL 

21 Ağustos 2016 Pazar

AŞMAK İÇİN HAREKET


Yurdumuzda 72 ve yurtdışında 7 şubesi ile pek çok engelliye hizmet götüren Türkiye Beyazay Derneği, Cumhurbaşkanlığı himayesinde "Aşmak İçin Hareket" kampanyasını başlattı. Ulusal bazda hizmet veren kampanya, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın destekleriyle yürüyor. Türkiye Beyazay Derneği'nin geliştirdiği "Aşmak İçin Hareket" felsefesi, engelleri beraber hareket ederek aşmayı benimsiyor ve birlikte yaşama kültürünü geliştirmeyi amaçlıyor.

Aşmak İçin Hareket projesi, engelli bireyler ile engelsiz bireyleri tanıştırmak, yüz bin engelli ve yüz bin engelsiz bireyi spor yaptırarak birlikte olmalarını sağlamayı hedefliyor. Engelleri her anlamda yıkacak bu kampanya ile engelli engelsiz kişilerin sosyal uyumları güçleniyor, yaşam standartları gelişiyor, engelli bireylerin toplumdan uzaklaşmalarına izin verilmeden toplumun merkezinde ve hayatla içi içe olmaları sağlanıyor.

Engelli ve engelsiz bireyler düzenlenecek çeşitli etkinliklerle bir araya geliyor ve birlikte düzenli spor yapmaları sağlanıyor. Engelli bireylere hareketlilik, oyun ve spor aktiviteleriyle oluşturulmuş "Spor Eğitim Programı" uygulanıyor. Uygulama sırasında engelli çocuk ve gençlerin yetenekleri doğrultusunda spor branşlarına teşvik ediliyor. Temel teknik ve becerileri doğrultusunda ilgili spor alanlarına yönlendiriliyor.


Kampanya kapsamında, spor eğitimi programı yürütecek spor eğitmenleri özel bir eğitimden geçirilerek Aşmak İçin Hareket kampanyasında görev alıyorlar. Engelsiz bireylere de engellilerle spor yapmak konusunda ön bilgi veriliyor. Çalışan sayısı fazla  olan çeşitli kurum ve şirketlerle görüşülerek çalışanların kampanya dahil  edilmesi sağlanıyor. Böylece her kesimden engelli ve engelsiz kişiler bir araya geliyor. Engelleri hep birlikte spor yaparak aşıyorlar.

Spor insanları birleştiren en önemli unsurlardan biri... Bireyler birlikte spor yaparak bir farkındalık geliştiriyorlar. Bu kampanya ile hareketlilik, sporla yaşanan heyecan, beraberlik, oyunların kattığı özgüven, engelli bireylerimizin bugüne kadar kullanılmayan yeteneklerinin ortaya çıkarılması, içlerindeki başarı inancının,  spor sevgisinin ve hayat motivasyonlarının arttırılması sağlanıyor.

Rastladınız mı bilmem? Türkiye Beyazay Derneği'nin Aşmak İçin Hareket kampanyasının kamu spotu başta TRT olmak üzere bir çok kanalda yayınlanıyor. Spotta "...İnsanlar kendilerini hapsettikleri hapishanelerinden kurtulmuş olurlar..." diyerek engellileri spora ve harekete teşvik ediyor. Spor yapanların bedenleri farklı olsa da yürekleri, kalpleri ve amaçları bir oluyor. Yazımı, Aşmak İçin Hareket'in internet sitesinin ilk sayfasındaki cümleyle bitiriyorum: "Birlikte Daha Aktif... Sen de Aşmak İçin Hareket'e dahil olmak istiyorsan kayıt ol..."


ALİYE YÜCEL

31 Temmuz 2016 Pazar

ENGELLERİ KALDIRAN ÇİZGİLER


İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 'Engelsiz İzmir 2016 Uluslararası Kongresi' kapsamında düzenlenen "Engelleri Kaldıralım" konulu uluslararası karikatür yarışması sonuçlandı. Bu yıl ikincisi düzenlenen uluslararası yarışmaya 31 ülkeden 205 karikatür sanatçısı 530 eser ile katıldı. Yarışmada ilk üç derece; İranlı, Polonyalı ve Türk karikatürcüler arasında paylaşıldı.

İranlı karikatürist Hamed Mortazavi Alavi birinci, Polonyalı karikatürist Karolina Gniterek ikinci, Türk karikatürist Muammer Kotbaş ise üçüncü oldu. İranlı karikatürist Saeed Sadeghi, Türk karikatürist Kaan Saatçi ve Kazakistanlı karikatürist Galym Boranbayev ise mansiyon ödülü aldılar. 6 eser ödül alırken, 40 karikatür de sergilenmeye değer bulundu.

"Engelleri Kaldıralım Uluslararası Karikatür Yarışması" İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından engelli sorunlarına dikkat çekmek amacıyla düzenledi. Başvuruları 17 Temmuz'da sona eren yarışmanın şartnamesinde; karikatürlerin daha önce yayınlanmış olabileceği ancak başka bir yarışmada ödül almamış olması yer alıyordu.


Yarışmanın jürisinde karikatüristler; Yoshiaki Yokota, Musa Gümüş, Massoud Shojai Tabatabai, Eray Özbek, İzel Rozental ve Ömer Çam, İzmir Büyükşehir Belediyesi Tanıtım Şube Müdürlüğü Etkinlikler Şefi Betül Gündüz ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Tanıtım Şube Müdürlüğü Grafik Tasarımcı Özgür Saraçoğlu bulunuyordu. Jüri üyelerinin seçmede zorlandığı karikatürler çok etkileyici...

Engelleri Kaldıralım Uluslararası Karikatür Yarışması'nda dereceye girenlerin ödüllerini 3-5 Kasım tarihlerinde düzenlenen bir törenle alacaklar. Yarışma sonucunda derece alanlara plaket ve para ödülü verilecek. Birinciye 8 bin TL, ikinciye 5 bin TL, üçüncüye 3 bin TL verilecek. Mansiyon kazanan karikatüristler ise bin TL alacaklar.

Karikatür, engelli sorunlarına ve engelli farkındalığına dikkat çekmek doğru bir seçim... Çünkü; biliyoruz ki karikatür gülümsetirken düşündürür, düşündürürken gülümsetir... Dileriz ki engelsiz bir hayata ve engelli farkındalığına dikkat çekmek için yapılan bu yarışmanın karikatürlerini gören herkes sadece gülüp geçmez! Engelli farkındalığı artar. Her türlü engelleri görür ve engelleri kaldırma adına bir çaba gösterir.


Not: Karikatürler derece sırasına göredir.


ALİYE YÜCEL


10 Temmuz 2016 Pazar

BİR FAZLASINI ÖĞRETİR


Bu yıl, Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (EKPSS) katılan adaylar arasından 498 engelli öğretmen atanma hakkı elde etti. Milli Eğitim Bakanlığı, bu konuyla ilgili yazılı bir  açıklama yaptı. Açıklamaya göre; 2016 yılında yapılan Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na katılan adaylar arasından EKPSS puanına göre atandılar. Adaylar, bu atamaların sonuçlarını "www.meb.gov.tr" internet adresinden öğrenebilecekler. 

Aday olan engelli öğretmenler, atanmak istedikleri tercihleri 27-30 Haziran tarihleri arasında elektronik başvuru formunu doldurmak suretiyle yapmışlardı. Başvurusu kabul edilen 1712 aday arasından; puan üstünlüğü, tercihleri ve alan kontenjanlarına göre 498 öğretmen adayının ataması gerçekleşti. Ataması yapılan öğretmenlerin görev yerleri valiliklerce belirlendi. Şimdi görevleri ve öğrencileri onları bekliyor.

Daha önce engelli öğretmen atamaları yapılacağı haberleri medyada yer almıştı. Hatta sayı olarak da 250 civarı verilmişti. Oysa neredeyse iki katı, 498 öğretmen adayının ataması gerçekleşti. Gönül isterdi ki başvurusu kabul edilen 1712 engelli öğretmen adayının tamamı bir yerlere atanabilsin. Ancak ne diyelim, buna da çok şükür... Çünkü daha önceki yıllarda bu hak da yoktu. Engellilere öğretmenlik yapma hakkı tanınmıyordu.


Engelli kişilerin öğretmen olmasına, bu mesleği yapmalarına başka bir açıdan bakıyor ve çok önemsiyorum. Engelli farkındalığı açısından... Engelli öğretmenler uzun yıllar çalışacaklar ve yüzlerce öğrenci yetiştirecekler. Bu çocuklar engelli kavramını öğretmenleri vasıtasıyla öğrenecekler. Böylece çocuklar, bir engellinin de meslek sahibi olabileceğini, başarı gösterebileceği anlayacaklar. Sanıldığının aksine aciz olmadığını görecekler. Engellerin aşılabileceğine en yakından tanık olacaklar...

Okulun ve dolayısıyla öğretmenlerin çocukların hayatındaki önemi söylemeye gerek var mı bilmiyorum? Öğretmenler, anne ve babadan sonra çocuk için en büyük örnektir. Çocuklar önce evde ebeveyn tarafından, sonra da okulda öğretmenleri tarafından eğitilirler. Eğer; bir öğretmen mesleğini seviyorsa, araştırıyorsa, milli ve manevi değerlere sahipse, idealleri varsa ve doğru örnek oluyorsa bir çocuk için ömür boyu rol modeldir. 

Ancak bir öğretmen engelliyse; çocuğa diğer öğretmenlerinden fazladan bir şeyi daha öğretir! Doğru engelli algısını... Çocuk; engelli bir bireyin yapabileceklerini, azmini ve engelli farkındalığını öğretmeni sayesinde öğrenir. Bu nedenle, engellinin olumlu sunumu gösteren belki de en önemli mesleklerden biri öğretmenlik... Düşünsenize; engelli bir öğretmeni tanıyan ve seven bir çocuğun bütün hayatı boyunca engelliye karşı bir ön yargısı ve olumsuz bir düşüncesi olabilir mi? Asla olmaz... Bu nedenle engelli öğretmenlerin hepsinin başarılı olması ve sayısının artmasını diliyorum. 

ALİYE YÜCEL 

8 Mayıs 2016 Pazar

ENGELLİ FARKINDALIĞI HAFTASI


10 Mayıs ile 16 Mayıs arası Engelliler Haftası... Bu haftada, Birleşmiş Milletlere üye olan ülkelerde engelliler hatırlanıyor ve engelli sorunları gündeme alınıyor. Dünyanın pek çok yerinde kutlanan bu haftayı "Engelli Farkındalığı Haftası" olarak görüyorum. Bu haftada yapılacak en önemli etkinliğinde engelli farkındalığının oluşturulması için çaba harcamak olduğuna inanıyorum. Bu konuda çalışmalar yapılmalı... Gerisi boş!

Bu haftada da her yıl olduğu gibi yine engelliler konusuna dikkat çekilecek. Çeşitli kurum ve kuruluşlarda etkinlikler düzenlenecek. Medyada da bu konu ile ilgili pek çok haberler yapacak. Yıllardır bu böyle sürüyor. Ancak "Bu yeterli oluyor mu? Bir faydası var mı?" derseniz. Cevap tabii ki "Hayır". Çünkü engellilerin sorunları, sıkıntıları devam ediyor. Çünkü, engelliye bakış sakat! Çünkü, engelliye bakış çok yanlış... Bu bakış olduğu sürece bu durumun değişmesi oldukça zor.

Engelliye bakış açısı artık değişmeli... Engelliye doğru bakış küçük yaşta kazandırılmalı... Bu nedenle anne, baba ve öğretmenlere büyük iş düşüyor. Çocuk engelliye acımamayı, küçümsememeyi, alay etmemeyi öğrenmeli... Ders kitaplarında engelli algısı doğru olarak anlatılmalı... Çocuk büyüdüğünde de engelliye ön yargı ile bakmamalı... Engelliye “sakat, aciz, cüce, topal, çolak, kör, sağır, spastik, kambur” diyerek yaklaşmaması öğretilmeli ve çocuk bunu bilmeli...


Engelli kişilerle iletişimde yapılan en büyük yanlış ön yargıdır. Engellilik negatif bir durum gibi görülmüştür. Engellilik negatif bir durum olmaktan çıkıp bir farklılık olarak kabul edilmelidir. Engelliliğin bir farklılık olduğu kabul edilip, ona göre davranılmalıdır. Herkes farklı bir özelliğe sahiptir. Engellilik de böyle bir farklılık olarak görülmelidir. Engelliye acımadan, küçümsemeden yaklaşılmalıdır.

Engelliler ve dolayısıyla Engelliler Haftası'nın ne zaman kutlandığı ve önemi kaç kişi umurunda bilemem. Ancak "Herkes bir engelli adayıdır...", "Engelliler de yaşamımızın parçası...", "Bizler de birer potansiyel engelli adayıyız..." gibi cümleler ve söylenen sahte dileklerde engellilerin umurunda değil inanın! Bu konuda duyarlılık olmayınca, empati yapılmayınca, söylenenler çok yersiz oluyor, anlamsız kalıyor.

Engellileri bir haftada hatırlamak, sadece bu haftada onların sorunlarını görmek ve sorunlara çözüm aramak yetmez. Hafta bittiğinde her şey yine aynı olacaksa bunun bir anlamı var mı? Bu nedenle her alanda bir farkındalık oluşturulmalı... Her alanda engelli kişilerin varlığı da düşünülmeli... Engelli olmak diğer bireylerle beraber yaşamaya engel olmamalı... Engelli farkındalığının artması ve engellerin kalkması dileğiyle...

ALİYE YÜCEL

14 Şubat 2016 Pazar

ENGEL OLMAK BU


Ülkemizde ve dünyada engelliler yeterince tanınmıyor, anlaşılmıyor. Böyle olunca da doğru iletişim kurulamıyor. Engellilere genellikle acımak ya da küçümsemek şeklinde çok yanlış bir bakış açısı var. Bunu yapılan araştırmalardan öğrendiğimiz gibi medyaya yansıyan haberlerden görüyor ve anlıyoruz. Öyle şeyler söylüyorlar ve engellilere öyle bakıyorlar ki insan inanamıyor. Şimdi bazılarını sıralayayım.

İlk örnek bir şarkıcıdan... Magazin muhabirlerinin sıkça sorduğu bir soru olan: "Hayatınızda biri var mı? Sevgiliniz var mı? " sorusu şarkıcı Hande Yener'e de soruluyor. O da cevap olarak "Sakat mıyım? Kör müyüm? Topal mıyım? Yaşlı mıyım yaaa? Tabi ki sevgilim var..." diyor. Evet! Hiç çekinmeden, rahatlıkla bu cevabı veriyor. Bu cevapla engellilere nasıl bir bakış açısı olduğunu da ortaya koyuyor. Engellileri hiç tanımadığı, bilmediği verdiği bu cevaptan nasıl da belli oluyor.

AK Parti Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut, bir açılışta engelliler için çıkan yasaları hatırlatıp "Bu insanlar sokağa çıkamıyorlardı, evlerde saklanıyorlardı. Anneleri babaları bu insanları sokağa çıkarmaya sıkılıyordu, utanıyordu. Ama hükümetimizin 2005 yılında çıkardığı yasa ile biz engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk. Bazıları 'Eskiden evimizdeki engelli, yatalaklar bir an önce ölse de kurtulsak diye Allah'a yalvarırdık' diyordu. Şimdi 'Aman ölmesin, evimizin bereketi bu. Ben onun yüzünden devletten 450-500 lira bakım ücreti alıyorum, aman ona bir şey olmasın diye bakıyoruz' diyorlar. İşte zihniyet değişikliği bu..." diyerek engelliye bakışının yanlışlığını ortaya koyuyor. 

Gazi olan Yılmaz Yiğit,  Ankara'da bir belediye otobüsüne bindiğinde, otobüsün şoförü gaziye kartını basmasını söylüyor. Gazi'de kartı arka cebinde olduğu ve her iki eli de olmadığı için çıkaramıyor. Şoförden yardım istiyor. Şoför açıyor ağzını yumuyor gözünü... "Sizin gibi şerefsizlerden bıktım. Bana ne. Çıkarmak zorunda mıyım? Bunlar hep böyle. Benim için mi kollarını kaybettin? Sana iyi olmuş, iyi ki kaybetmişsin. Senin gibi şerefsiz bir gaziden 2 bin 500 TL. tazminat aldım, benim için mi gazi oldun? Şerefsiz..." gibi bir çok hakaret ettikten sonra gazinin kollarını kastederek "Allah görmüş de elini almış işte..." diyebiliyor.


Amerika'da 2016 yılında yapılacak seçimlerde başkan aday adayı olan ünlü iş adamı Donald Trump, yaptığı bir seçim konuşmasında New York Times muhabiri Serge Kovaleski'nin hareket ve konuşmasını taklit ediyor. Donald Trump, mitingte Kovaleski için "İyi bir muhabir..." diye bahsedip, sonra da "Şimdi bu zavallı adamı görmelisiniz..." diyerek kollarını ve ellerini tuhaf hallere sokup, çarpıtarak muhabirle engelinden dolayı alay edebiliyor.

Son örnekte Savunma Sanayi Müsteşarlığı ARGE ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanı Ata Şenlikçi'den... Ata Şenlikçi, Engelsiz Siber Güvenlik Konferansı'na konuşmacı olarak katılıyor. Konuşmasında da "Şahsıma ait 6 çocuğum var. Elhamdülillah hiçbirinde hata yok..." diyebiliyor. Engelli için; özürlü, sakat, noksan, malul, aciz gibi çok tabirler kullanılıyordu. O da çıkıp "hatalı" dedi.

İşte böyle... Yukarıda bahsettiğim konuları zamanında uzun uzun yazmıştım. Cehalet, eğitim vs. diyeceğiz, ancak görüyorsunuz ki değil. Her kesimden ve mevkiden gelen bakış bu yönde... Gördüğünüz gibi bu örnekler medyaya yansıyanlar ve benim rastladıklarım. Bunun gibi yüzlerce örnek vardır. Üstelik bunlar söze dökülenler, bir de akıldan geçip dile getirilemeyenler var. Bunları gördükçe umutsuzluğa düşmemek elde değil. Engele ve engelliye bakış maalesef bu... Aslında engel olmak bu...


ALİYE YÜCEL

24 Ocak 2016 Pazar

ENGELSİZ DÜNYA PLATFORMU


Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu'nun yaptığı bir sergi açılışıyla hayata geçirilen Engelsiz Türkiye Platformu'nun kapsamı değişti. Yapacağı çalışmalar uluslararası bir hale gelince "Engelsiz Dünya Platformu" oldu. Kısa adı EDP olan Engelsiz Dünya Platformu, öncelikle engelliler olmak üzere bütün dezavantajlı gruplarla birlikte yaşama kültürünü hem Türkiye'de hem de yurt dışında yaygınlaştırmak amacıyla kurulan bir sivil toplum örgütü.

Her geçen gün yeni isimlerin katıldığı platformun; üniversiteler, konfederasyonlar, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, özel kuruluşlar ve bunlara bağlı 314 dernek ve 1.100.000 üyeden meydana gelen oldukça geniş bir yapısı var. Bunların isimleri şöyle;

Kızılay,
Bağcılar Belediyesi,
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu (TSK),
Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği (TBYM),
Türkiye Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu (TAŞPAKON),
Yeni Dünya Vakfı,
İstanbul Aydın Üniversitesi,
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi,
GENAR Araştırma,
 Nakkaş Akademi ve
VEFA Yayın Yapım Grubu'dur.


Farkındalık oluşmuş bir topluluk ve dünya için var olmak misyonuyla yola çıkan platform, bütün dezavantajlı gruplarla birlikte yaşama kültürü konusunda farkındalığı yaygınlaştırma vizyonunu hedef alıyor. Engelsiz Dünya Platformu; farklılıkları kabul edip aynı zaman birleştirici olmayı, başkalarını ötekileştirmemeyi, herkese güven vermeyi, toparlayıcı ve birleştirici olmayı, sahip olduğumuz insani değerleri muhafaza etmeyi ve  herkesin değerlerine saygılı olmayı ilke ediniyor.

Platform; başta engelliler olmak üzere yaşlılar, yetim çocuklar ve kadınlar için çeşitli faaliyetler yapmayı amaçlıyor. Ayrıca, bünyesinde bulunan sivil toplum kuruluşları arasındaki tanışma, dayanışma ve müzakere olanaklarını geliştirmek, yurt ve dünyadaki olaylara ortak tepki vermek, sahip olduğumuz değerlere topluma aktarmak için çaba göstermek amaçlarından bazıları... Bu amaçları gerçekleştirmek için gerekli eğitim, bilinçlendirme, sosyal ve kültürel etkinlikler için çalışmalarını sürdürecek...

Birlikte yaşama kültürünün gelişmesi için yapılan her adım çok önemli ve değerli... Engelsiz Dünya Platformu'nun faaliyet alanları oldukça geniş... Yapacakları faaliyetlerin, olaylara verilecekleri tepkilerin, eğitim çalışmalarının, oluşturacakları lobilerin, yapacakları seminer, panel ve kampanyaların, her türlü etkinliklerin örnek olacağına inanıyorum. Engelsiz Dünya Platformu Başkanı Kenan Yabanigül olmak üzere tüm kuruculara ve yönetim kurulu üyelerine başarılar diliyorum.


ALİYE YÜCEL  

3 Ocak 2016 Pazar

"BAMBAŞKA" BİR ENGELLİ FİLMİ


Yeni bir engelli filmi daha vizyona girmeye hazırlanıyor. "Bambaşka" 8 Nisan 2016 tarihinde vizyonda olacak. Film, bir kaza sonucu engelli hale gelen Doğa'nın hayata tutunma çabasını konu alıyor. Filmin haberlerini, afişini ve fragmanını görünce çok şey vaat ettiğini görüyoruz. Beğeniyle seyrettiğimiz ve çok sevdiğimiz eski Türk filmleri tadında bir film gibi... Umarım sonu eski Türk filmlerinden farklı olur!

Engelli farkındalığını anlatmak için çekilen filmin yapımcısı ve senaristi Bülent Aydoslu. Yönetmeni ise Bahadır Abşin. Filmin başrollerinde; Buse Sevindik, Birgül Ulusoy, Caner Tanrıverdi, Tayfun Sav, Fatih Paşalı ve paylaştığı fotoğraflarla sosyal medya fenomeni olan Cansu Taşkın oynuyor. Film, bir sosyal sorumluluk projesi olarak düşünülmüş... Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen filmin çekimleri İzmir Boyoz Akademi Oyunculuk Okulu tarafından yapılmış... Komedi filmlerinin ilgi gördüğü günümüzde romantik bir dram olan filmin ilgi görmesini dilerim.

Filmin konusu şöyle: Doğa, üniversite öğrencisi genç bir kızdır. Hayat dolu, eğlenceli biri olan Doğa bir kaza geçirir. Kaza sonucu omurilik felci olur ve belden aşağısını hissedemez. Tekerlekli sandalyede yaşamaya başlar. Hayatı tamamen değişen ve yaşama sevincini kaybeden genç kız bir gün Yiğit ile tanışır. Yiğit, medyatik bir oyuncudur ve nişanlısı tarafından aldatılmıştır. Yiğit, ruhsal yıkımını atlatmak isterken, Doğa da Yiğit'le hayata tutunmayı dener. İki genç, engelli ve engelsiz kişilerin birlikte yaşayabileceğini gösterirler...


Bambaşka için yapılan haber, fragman ve tanıtımlardan anlıyoruz ki filmde engelli birinin hayata tutunma çabaları ve çevresiyle olan ilişkileri ele alınıyor. Doğa, engelli hale gelince hayata küsüyor. Sonradan engelli hale gelen kişilerin bu ruh halinde olması çok rastlanır bir durum... Hayatını normal bir şekilde sürdürürken birden engelli olmak, tekerlekli sandalyede yaşamaya başlamak hemen kabullenilir bir durum değil. Ancak hayat devam ediyor. Doğa da mücadelesini sürdürürken; sevip, seviliyor ve hayata başka bakıyor. Bambaşka, bir sevgi filmi... Sevgi ve aşk gerçek olunca engelli, engelsiz ayrımı kalmıyor.

Seyretmeden bir şeyler yazmak pek uygun değil. Ancak, film sadece engellinin değil, çevresinin de engel ve engelliye bakışını yansıtıyor. Yiğit, aldatılmanın yıkımını Doğa'nın sevgisiyle atlatmaya çalışıyor. Mutluluğu onda buluyor... Film de pek çok engelli ebeveyninin çabalarını da görüyoruz. Doğa'nın annesi Hatice Hanım kızı için her türlü zorlukla savaşıyor. Kızının eski günlerine dönmesi için çabalıyor... Babası Behzat Bey de kızı için ne yapacağını bilemiyor ve onun mutlu olması için uğraşıyor...

Bir engelli hikayesini anlatan Bambaşka'nın nesi bambaşka çok merak ediyorum. Doğa rolündeki oyuncunun engelliyi nasıl canlandırdığını da... Eski Türk filmlerine benzeyen filmin  sonunun onlara benzemesini istemiyorum. Sonunda Doğa iyileşip, kalkıp yürümesin! "Bu nasıl bir dilek?" diyenlere şunu söylemek istiyorum. Unutmayın, ömür boyu bu şekilde yaşayanlar var. Bir kişinin sevgiyi ve mutluluğu hak etmesi için mutlaka engelsiz olması gerekmiyor. Engelli ve engelsiz kişiler de birlikte mutlu olabilir. Biraz da bunlar anlatılmalı...

ALİYE YÜCEL

Formun Üstü

 

27 Aralık 2015 Pazar

VİCDANLI OLMALI


Rehabilitasyon merkezlerinde bazı görevlilerin engelli çocuklara işkence yapıldığı haberleri medyaya sık sık yansıyor. Engellilere yapılan bu muamele insanı dehşete düşürüyor, kanını donduruyor ve çok üzüyor. İnsanlığından bile utandırıyor. Aslında bunlar bize yansıyan ve kayıt altına alınan bölümü... Bir de kayıt altına alınamayanlar var. Kim bilir böyle ne çok vaka vardır. Düşünmesi bile çok korkunç... Ortaya çıkınca, yakalanıp büyük cezalar almaları bile benim içimi rahatlatmıyor.

Yapılan her haberden sonra gelen tepkilerden ve ailelerin şikayetlerinde dolayı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olaylara el koyuyor. Bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Bakanlık, bu konuda çok hassas biliyoruz. Bu tür bakım merkezleri için özel standartlar getiriliyor ve sıkı denetime tabi tutuluyor. Ama yıllardır değişen bir şey olmuyor. Maalesef bu acı olaylar hep tekrarlanıyor. Bunları okurken bile birilerinin bu insafsız muameleyi görmediğini bilebilir miyiz?

Engellilerin bir çoğu derdini anlatacak ve kendisine yapılanı anlatabilecek ve şikayet edecek durumda da değiller. Bir çoğu doğruyu yanlışı ayırt edemiyor. Muhtaç bir durumda… Maalesef kötü muamele, işkence ve insanlıktan çıkmış davranışlarla karşılaşabiliyorlar. Ailelerinin eğitim alması ve daha iyi bir seviyeye gelmesi için bu tür merkezlere götürdüğü çocuklar, yapılan kötü muameleden sonra ruhsal açıdan daha kötü bir duruma düşebiliyorlar.


Kabul edelim ki engelli, hasta, yaşlı veya bakıma muhtaç kimselere hizmet vermek çok güç... Böyle olunca da her şey vicdanlara kalıyor. Vicdanlar engelliyse maalesef yapılacak bir şey yok. Bunu dikkate almak gerekir. Kendi normal çocuğuna bile tahammül gösteremeyen ebeveynler var. Bunun yanında yedi kat yabancı birine şefkatle yaklaşanlar kişiler olabiliyor. Bu nedenle bu tür yerlerde çalışanlar çok özenle seçilmeli…

Görüyoruz ki denetim yeterli olmuyor. Hem bu konuda nasıl sağlıklı bir denetim yapılır ki? Keşke olabilse… Ama çok zor. Denetimle olmaz bu... Denetimden ziyade bu kurumlarda çalışanların insanı değerlere sahip olması gerekiyor. Vicdanlı olmaları gerekiyor. Bu her şeyden daha önemli… Bakım merkezlerinde çalışanların empati yeteneği yüksek, şefkatli, sabırlı, merhametli, öfke kontrolünü yapabilen ve vicdanlı kimseler olması gerekir. Yoksa bu tür vakalara daha pek çok yerde rastlanır.

Bu tür yerlerde çalışanlar çok özenle seçilmeli... Bu çok hassas bir konu… Bu seçme nasıl bir yöntemle olur ve nasıl bir sertifika almaları gerekir bilemem. Ama bu merkezlerde çalışacak personelin mutlaka; sosyal hizmet uzmanı, psikolog, pedagog, psikiyatr gibi kişilerin bulunduğu bir grup uzmanlar tarafından ve çeşitli mülakatların yapıldığı bir dizi eleme sonucunda seçilmesi gerekiyor. Başka bir yolu yok...

Yazdığım her yazının kimler tarafından okunacağının hiç önemi yoktu. Kim okursa okusun. Bir kişi bile okusa ve bir farkındalık meydana gelse yeterdi... Ama bu yazıyı özellikle bu konuyla ilgili yetkililerin okumasını çok istiyorum. Biliyorum çok zor bir şey istiyorum. Ama isteğim bu... Okumalı ve buralarda çalışacak personeller artık özel olarak ve özenle seçilmeli... Eğitim gerekli ama bu merkezlerde çalışanlar her şeyden önce vicdanlı olmalı...

ALİYE YÜCEL



1 Kasım 2015 Pazar

SEÇİM VE BİZ


İşte bir seçim daha... Dilerim ülkemiz açısından hayırlı olur. Yeni milletvekillerimiz belli olacak. Hangi parti kaç millet vekili çıkaracak henüz net değil. Ama yine çok istediğim bir şey var. Engelli milletvekillerinin meclise girebilmesi.. Belki pek çok kişi; hangi parti önde, hangi parti kaç milletvekili çıkaracak ve sonuç ne olacak diye merak ediyor. Bütün bunları ben de merak ediyorum. Ancak ben bütün bunların yanı sıra kaç engelli milletvekilinin de meclise gireceğini merak ediyorum.

Engelli sorunları ve çözümü açısından her partiye eşit mesafede olmak durumundayım. Hangi partiden olursa olsun engelliyi temsil edecek birilerinin mecliste olması gerektiğine inanıyorum. Maalesef meclisteki engellilerin sayısı oran olarak çok az... 9 milyon engelliyi temsil etmek için bir elin parmakları kadar bile olmayan milletvekili sayısı olur mu? Bu hiç iyi bir gösterge değil. Üstelik bu seçimlerde de engelli aday sayısı yine çok az...

Mecliste daha önceki dönemlerde engellileri temsil eden engelli milletvekilleri vardı. En çok tanınanları, ilk engelli milletvekili olan AK Parti Milletvekili Lokman Ayva ve CHP Milletvekili Şafak Pavey gibi...  Biri görme engellileri, diğeri ise bedensel engellileri temsil ediyordu. Bundan başka de engelli vekillerimiz oldu. 7 Haziran seçimlerinde ise iki engelli milletvekili seçildi. AK Parti'den Bennur Karaburun ve CHP'den Şafak Pavey. Yani sayı hep azdı. Maalesef bu kez de yine bu sayı çok olmayacak gibi görünüyor.


Son yıllarda engellilerle ilgili önemli çalışmalar yapıldı. 2005 yılında Engelliler Yasası çıkarıldı. 2010 yılında da engellilere çeşitli haklar verildi. Ama bunlar yeterli değil... Pek çok eksik nokta ve yapılması gereken çok şey var. Yeni dönemde bunların değişmesi, tamamlanmasını gerekiyor. Partilerin tüzüğünde engelliler için planlanan neler var acaba? Tam olarak bilemiyoruz. Ama yapılacak çalışmalar engelliler açısından büyük önem taşıyor.

Engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hayata katılmalarını sağlayacak önlemler almalı, bu yönde çalışmalar yapmalı. Ülkemize engellilerin yaşam kalitesini yükseltmek için çalışmalar yapan milletvekilleri gerekli. Gönül ister ki her engelli grubunu temsil edecek milletvekilleri olsun. Görme, işitme, bedensel engelli ve zihinsel engelli yakını gibi... Üstelik bu sayı bir veya birkaç milletvekili ile sınırlı olmamalı. Sayıları çok daha fazla olmalı...

Bilinen bir gerçek var ki sorunların büyük bir bölümünün çözümü siyasetten geçiyor. Engelli sorunlarının çözümü için engeli olmayan birinin başarılı olacağına inanamıyorum. İşte bu yüzden engelliler siyasette ve Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında daha çok yer almalı... Engelli olmasa bile bu konuda  çok duyarlı ve farkındalığa sahip milletvekilleri yok mudur? Tabii ki vardır. Ancak engelli birinin sorununu ancak engelli biri anlayabilir, bilebilir. Bu nedenle çözümünü de en iyi o sunar. Yani, bu noktada empati yeterli olmayabilir. Damdan düşmek gerekir!

ALİYE YÜCEL

11 Ekim 2015 Pazar

KİTABIM 1 YAŞINDA...


Geçen hafta blogumun 4. yaş günüydü. Ne ilginç ki dün de kitabım Engeloji'nin yaş günüydü. Kitabım 1 yaşında... Engeloji, 10 Ekim 2014 günü satışa çıkmıştı. Güzel bir duyguydu. Sağlık problemlerim yüzünden bu sevincime gölge düşse de "Bunda da bir hayır vardır" diye düşünmüştüm. İstediğim tanıtımın olmadığına inanıyorum. Bu kesin...  Ama yine de medyada yer aldı. Hem de övgü ile bahsedildi. Okuyan herkes beğendiğini iletti. Bu da beni çok mutlu etti. Bir yazar ne ister ki? Anlaşılmak, beğenilmek...

Engeloji'den bahsedenleri daha önce blogumda yazmıştım. Milliyet Gazetesi Ali Eyüboğlu, ATV Müge Anlı, Fox TV İsmail Küçükkaya (Çalar Saat), 24 TV Murat Çiçek (Günün Manşeti), Akşam Pazar Eki, Yeni Akit Gazetesi, Yazar Ümit Şimsek, Kadınlar Arası, Hürriyet Sosyal Ayşe Baykal, Türkiye Gazetesi, Posta Gazetesi, Millet Gazetesi, Fikir Haber, Fatih Gazetesi, Küçük Kırmızı Pabuçlar, Engelliler.web, Olumlu Haber, Varide, Yaşadıkça, Özürlüler Gazetesi, Dünya Bizim, Milliyet Blog, Duyabilirsin, Engelsiz Dostlar, Ne Okuyabilirim gibi bir çok medyada yer almıştı. Bunlar bulabildiklerim, rast geldiklerimdi.


Bu arada Instagram, Facebook ve Twitter’da da çok güzel paylaşımlar yer aldı. Okuyanlar görüşlerini yazdı. Kitabım olduğu için diye söylemiyorum. Engeloji, nesne olarak da güzel oldu. Kapak tasarımı da çok beğenildi. İlk gördüğümde benim içime sinmişti. Herkes tarafından da çok beğenildi. Tanıdığım, tanımadığım pek çok kişi tarafından fotoğrafları çekildi. Sosyal medyada yayınlandı. Öyle güzel ve ilginç fotoğraflar vardı ki... Görülmeye değerdi. Çok beğendim ve mutlu oldum. Bazılarını da bloguma koydum.

Kitabın hazırlık sürecinde isminin böyle etkili olacağını düşünmemiştim. Adı ilk bulduğumda arama motorunda sorgulayınca, arama motoru yakın bir kelime yazıp "Yine de girdiğiniz şu sorguyu mu aramak istiyorsunuz?" yazdı. Benim de istediğim buydu! Hiç kullanılmamıştı, farklıydı ve anlamlıydı. Bulduğum an "İşte bu..." demiştim. Engelli ve engelliyi doğru anlamak bir bilimdi!  Engeloji de bunu anlatıyordu. Zamanla da Engeloji ismini daha çok benimsedim ve sevdim.

Bu arada alıp okuyanların kitap hakkındaki düşüncesi "Başladım, hiç sıkılmadan okudum...", "Elime aldım okumaya başladım, bırakmak istemedim...", "Engelliyi tanımıyormuşuz okuyunca anladım...", "İkincisi ne zaman gelecek?", "Yenisini bekliyoruz...", "Engeloji 2 ne zaman çıkacak?" oluyor. Bu sözler de beni mutlu ediyor. Engeloji’yi okuyan, bahseden herkese söyledikleri övgü dolu çok sözler için çok teşekkür ediyorum. Engeloji 2 de gelebilir belki...
                                                                                               


ALİYE YÜCEL

4 Ekim 2015 Pazar

BLOGUM 4 YAŞINDA...


Bugün 4 Ekim. Blogum, bugün tam 4 yaşında... Bu nedenle bu konuda yazmak istedim. Blogumu 4 Ekim 2011 günü Engelsiz e-Ticaret projesi kapsamındaki eğitimde deneme amaçlı kurmuştum. O gün bloga başlarken yıllarca yazacağımı, beğenileceğini ve ciddi bir okuyucu kitlesine ulaşacağımı düşünebilir miydim? Hayır... Blogumu "Engelli Hikayeleri" adıyla başlamıştım.  Daha sonra kitabım sayesinde değişti "Engeloji" oldu!

Engelli ve engellilik hakkında kişisel olarak ve çevremde gözlemlediklerimden bir fikrim vardı. Engellilik yanlış biliniyor, engelliler yanlış tanınıyordu. Hep "Bunu doğru anlatmalıyım..." diye düşünüyordum. İşte deneme amaçlı açtığım blogum bunu anlatmamı sağladı. Farklı farklı konularla hep engelliyi ve engelliliği anlattım. Yazılarımın beğenilmesini tabii ki isterim. Kim istemez? Ama asıl isteğim engelliyi doğru tanımlayıp bir farkındalık ortaya koymaktı. Sanırım bunu başardım.

İki elim kanda olsa bile mutlaka her hafta yazmaya çalıştım. Her hafta (genellikle pazar günleri) bir post yayınladım. Hiç aksatmadım. Bir işim çıktığında ya da bir yere gidileceği zaman ailemin "Bu hafta da yazı koyma... Ne olur ki? Kalsın..." demelerine "Yok! Olmaz..." deyip mutlaka bir yazı koymaya çalıştım. Çünkü biraz ihmal etsem, bir aksasa, belki de yazma hevesim kaçacak, bir daha yazmak istemeyecektim.


4 yıldır emek verdim. Bir görev disiplini ile yazdım, yazdım, yazdım... Yazmaktan hiç vazgeçmedim. Hep aynı heyecan ve istekle yazmaya devam ettim. Bu süre içinde 200'ün üstünde post yayınladım. Engelli ve engelsiz herkese seslenmek istedim. Bu nedenle konularımı araştırarak, özenle ve günceli yakalayarak seçmeye çalıştım. Konu bulmanın sıkıntısını, bulmanın sevincini, yayınladıktan sonraki rahatlamayı, beğenilmesinin sevincini ve ziyaretçi sayısının artmasının mutluluğunu yaşadım.

4 yıl az bir zaman değil. Bu zaman içinde neler neler oldu. Çok şey değişti. Hayat bu... Üzücü, kaygılı, umutlu, sevinçli, mutlu, mutsuz; pek çok an, saat, gün, hafta, ay ve  yıl geçti. Her yazıda farklı ruh hali içindeydim. Yayınladığım her yazı bana da bir şeyler kattı. Blogum bana çok şey verdi. Sayesinde çok şey öğrendim. Güzel insanlarla tanıştım. En önemlisi de bir yayınevi tarafından fark edildim... Ve pek çok blog yazarı gibi bir kitap sahibi oldum.

Bugünden sonra da yazmaya devam edeceğim. Blogumun; düzenli, özenli, seçtiğim fotoğrafların konu ile alakalı ve niş (niche) bir blog olduğunu söyleyenleri hiç yanıltmamak istiyorum. 4 yıl boyunca okuyan, takip eden, beğenen, paylaşan, eleştiren, yorum yazan, ziyaret eden ve beni motive eden herkese, arkadaşlarıma ve aileme çok çok  teşekkür ediyorum. Diğer yazılarda görüşmek dileğiyle... Nice yıllara...

                                                                  
ALİYE YÜCEL    

6 Eylül 2015 Pazar

BENİM GİBİ OYUNCAK


Sosyal medyadan change.org'u biliyorsunuzdur. Orada çok etkili kampanyalar başlatılıyor. Bunlardan biri de "Toy Like Me". İngiltere'de yaşayan üç anne, engelli çocuklarına onlara benzer oyuncak almak istiyorlar. Ancak istedikleri oyuncakları bulamayınca, "Benim Gibi Oyuncak" (Toy Like Me) adı altında bu ilginç projeyi başlatıyorlar. Anneler, engelli oyuncak bebekler tasarlayıp bunu  internette paylaşıyorlar. Yaptıkları oldukça ilginç değil mi? Oysa kolu, bacağı kopan oyuncak bebekler çöpe atılır!

Kızı tekerlekli sandalyede yaşayan işitme engelli gazeteci Melissa Mostyn, işitme engelli ve gözlerinde bozukluk olan gazeteci Rebecca Atkinson ve oğlu görme engelli olan eski oyun danışmanı Karen Newell bu etkili kampanyayı başlatan anneler... Onlar, ilk olarak işitme cihazı (Koklear İmplant) kullanan bir bebek tasarlayıp, bunu  internette paylaşıyorlar. Bu kampanya çok beğeniliyor ve ilgi görüyor.

Bu üç annenin bir amacı da; ayrımcılık ve dışlamaya karşı çıkmak... Bu proje ile oyuncak üreticilerine daha farklı ve kapsayıcı oyuncaklara da ihtiyaç olduğunu anlatmak istiyorlar. Yaptıkları beğenilip yayılınca da butik işler yapan bir oyuncak firması onlara destek veriyor. Engelli çocukları olan ebeveynler de sosyal medyada "toylikeme" etiketiyle tasarımlar paylaşıyorlar. Ailelerin seslerini duyan İngiliz oyuncak firması bunun üzerine engelli oyuncaklar üretmeye başladı.


Ünlü Barbie bebeklerinin yapım firması Mattel 1997 yılında Barbie'nin tekerlekli sandalyedeki arkadaşı Becky'yi yapmıştı. Ancak bu bebekler çok çeşitli ve farklı formlarda... Bebeklerin hepsi birbirinden ilginç... Hemen hemen her engel türü var. Görmeniz gerekir. Solunum cihazıyla yaşayan, işitme cihazlı, protez bacaklı, tavşan dudaklı, tekerlekli sandalyeli, wolker ile yürüyen, kolu olmayan, saçları dökülmüş, kılavuz köpekle gezen, beyaz bastonla yürüyen ve hatta yüzünde doğum lekesi olan bebek bile yapılmış...

"Benim Gibi Oyuncak" kampanyası engellinin sunumuyla ilgili oldukça etkili... Farklı bir farkındalık şekli... Engelli çocuklar; daima kusursuz bebekleri görüp, kendilerini dışlanmış ve yalnız hissedebiliyorlar. Oysa oyuncak bebekler de engelli olabilir. Neden olmasın? Engelli ve kendine benzeyen bebeklerle oynayan çocuklar kendini daha iyi hissettirecektir. Bu oyuncaklar onları mutlu edecektir. Aslında engellisi ve engelsizi her çocuk bu tür oyuncaklarla oynamalı...

"Bu kampanya güzel, bu fikir iyi... Ama ben böyle bir bebeği çocuğuma almam derseniz..." diyecek bir şey yok! Saygı duymaktan başka... Kimseye zorla alın diyemeyiz. Bu bir tercih meselesi... Ancak hiç olmazsa kolu ve bacağı çıkıp, kaybolan bebekleri atmayalım. Çocukları bunlarla oynamaya teşvik edelim. Bununla oynamaya alışan çocuklar, çevresinde engelli birini gördüğünde onları dışlamasın!


ALİYE YÜCEL

23 Ağustos 2015 Pazar

ENGELSİZ TÜRKİYE PLATFORMU


Engelliler için pek çok önemli proje hayata geçiriliyor. Bunlardan biri de "Engelsiz Türkiye Platformu"... Engelsiz Türkiye Platformu, öncelikle engelliler olmak üzere bütün dezavantajlı gruplarla birlikte yaşama kültürünü hem Türkiye'de hem de yurt dışında yaygınlaştırmak amacıyla kurulan bir sivil toplum örgütü. Kısa adı ETP olan Engelsiz Türkiye Platformu, geçtiğimiz mayıs ayında Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu'nun yaptığı sergi açılışıyla hayata geçirildi.

Platformun; üniversiteler, konfederasyonlar, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, özel kuruluşlar ve bunlara bağlı 314 dernek ve 1.100.000 üyeden meydana gelen oldukça geniş bir yapısı var. Bunlar;
Sivil Toplum Kuruluşları: Türk Kızılayı, Türkiye Ortopedik Engelliler Federasyonu (TOEF), Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği (TBYM), Türkiye Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu (TAŞPAKON), Yeni Dünya Vakfı
Yerel Yönetimler: Bağcılar Belediyesi
Üniversiteler: İstanbul Aydın Üniversitesi, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi
Özel Sektör: GENAR Araştırma, Nakkaş Akademi ve VEFA Yayın Yapım Grubu'dur.


Farkındalık oluşmuş bir topluluk ve dünya için var olmak misyonuyla yola çıkan platform, bütün dezavantajlı gruplarla birlikte yaşama kültürü konusunda farkındalığı yaygınlaştırma vizyonunu hedef alıyor. Engelsiz Türkiye Platformu; farklılıkları kabul edip aynı zaman birleştirici olmayı, başkalarını ötekileştirmemeyi, herkese güven vermeyi, toparlayıcı ve birleştirici olmayı, sahip olduğumuz insani değerleri muhafaza etmeyi ve  herkesin değerlerine saygılı olmayı ilke ediniyor.

Platform; başta engelliler olmak üzere yaşlılar, yetim çocuklar ve kadınlar için çeşitli faaliyetler yapmayı amaçlıyor. Ayrıca, bünyesinde bulunan sivil toplum kuruluşları arasındaki tanışma, dayanışma ve müzakere olanaklarını geliştirmek, yurt ve dünyadaki olaylara ortak tepki vermek, sahip olduğumuz değerlere topluma aktarmak için çaba göstermek amaçlarından bazıları... Bu amaçları gerçekleştirmek için gerekli eğitim, bilinçlendirme, sosyal ve kültürel etkinlikler için çalışmalarını sürdürecek...

Engelsiz Türkiye Platformu'nun faaliyet alanlarının çok geniş olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Birlikte yaşama kültürünün gelişmesi için yapılan her adım çok önemli ve değerli... Yapacakları faaliyetlerin, olaylara verilecekleri tepkilerin, eğitim çalışmalarının, oluşturacakları lobilerin, yapacakları seminer, panel ve kampanyaların, her türlü etkinliklerin örnek olmasını diliyor, başta Engelsiz Türkiye Platformu Başkanı Kenan Yabanigül olmak üzere tüm kurucuları ve yönetim kurulu üyelerini kutluyorum.


ALİYE YÜCEL