> Engeloji : İşitme Engelli

Translate

İşitme Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İşitme Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ağustos 2015 Pazar

17. DÜNYA İŞİTME ENGELLİLER (SAĞIRLAR) KONGRESİ


17. Dünya İşitme Engelliler (Sağırlar) Kongresi 28 Temmuz - 1 Ağustos 2015 tarihleri arasında İstanbul'da yapıldı. Bu yıl yapılması planlanan bu organizasyona aday olarak üç şehir vardı. Bunlar; Berlin, Mexico City ve İstanbul'du. Yapılan oylamada Berlin 12, Mexico City 10, İstanbul ise 49 oy almıştı. Böylece bu şehirleri geride bırakan İstanbul, bu kongreye ev sahipliği yapmaya hak kazanmıştı.

Dünyadaki işitme engelliler arasında önemli bir bilgi alışverişi sağlayan İşitme Engelliler Kongresi 4 yılda bir yapılıyor. Her kongre de döneme ve şartlara göre bir tema belirleniyor. İnsan çeşitliliğinin bir parçası olarak işitme engelli bireylerin kabul edildiği eşit bir dünya için, bu yıl "İnsan Çeşitliliğinin Güçlendirilmesi" temasıyla gerçekleştirildi. Kongreyi; İşitme Engelliler Federasyonu, Cumhurbaşkanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu destekledi.

Bu yıl  WFD üyesi 100'ü aşkın ülkeden gelen binlerce işitme engelli, uzman, akademisyen, bu alanda hizmet veren katılımcılar görüş, fikir ve deneyimlerini paylaştı. İstanbul Kongre Merkezi'nde yapılan organizasyonda  "2015 - 2019 Küresel İşitme Engelli Toplumu Politikaları" belirlendi. Böylece işitme engellileri ilgilendiren; erişilebilirlik, farkındalık, teknoloji, farklı işaret dilleri, eğitim, sağlık, insan hakları, istihdam, sanat gibi pek çok konu ele alındı.


Her ülkenin dili ve alfabesi farklı olduğu için işaret dilleri de farklı oluyor. Uluslararası organizasyonlardaki sunumlarda ise bulunduğu ülkenin işaret dili de kullanıldığı için17. Dünya İşitme Engelliler Kongresi'nin resmi dili İngilizce ve Türkçe olarak belirlenmiş. Ancak katılımcı olan ülkeler kendi işaret dili tercümanları ile çeviriler de yaptırdı. Bu nedenle kongrede pek çok işaret dili tercümanı görev aldı.

Dünya İşitme Engelliler Kongresi; işitme engellilerin sorunlarının tartışılması, ihtiyaçlarının belirlenmesi, haklarının bilinmesi ve hayat kalitelerinin arttırılması konusunda çok önemli bir organizasyon. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 600 milyon, Türkiye'de ise 3 milyon civarında işitme engelli olduğu biliniyor. İşitme engellilerle ilgili her konu işitme engellinin ailesini ve yakın çevresini de ilgilendirdiğini düşünürsek bu sayı daha fazlalaşıyor.

Engelsiz bir dünya için atılan her adım çok önemli... Özellikle de böyle büyük organizasyonlar... Bu nedenle Türkiye İşitme Engelliler (Sağırlar) Milli Federasyonu'nun girişimleri ile bu yıl Türkiye'de yapılan 17. Dünya İşitme Engelliler Kongresi'nde ele alınan konular, paylaşılan fikirler, sorunların çözümünde gidilecek yollar ve alınan kararlar büyük önem taşıyor. Umarız kongreden çıkan sonuçlar, Türkiye ve dünyadaki bundan sonra yapılacak çalışmalara yön verecek ve işitme engellilere büyük katkı sağlayacaktır.

Not: Genelde 17. Dünya Sağırlar Kongresi olarak geçiyor. Ancak Dünya İşitme Engelliler Kongresi olarak tercih ettim.

ALİYE YÜCEL                          

24 Mayıs 2015 Pazar

ATLA TERAPİ


Ülkemizin çeşitli yerlerinde atla tedavi yapılan merkezler var. Geçtiğimiz günlerde bunlara bir yenisi daha eklendi. Türkiye Jokey Kulübü'nün (TJK) Veliefendi Hipodromu bünyesinde faaliyet gösterecek Atla Terapi Merkezi açıldı. Merkezin açılışında TJK Başkanı Yasin Kadri Ekinci, Genel Sekreter Necati Demirkol, engelli çocuklar ve aileleri bulundu.

TJK Başkanı Yasin Kadri Ekinci, Türkiye nüfusunun 12,29'unun engelli olduğunu ve yaptıkları çalışmanın bir sosyal sorumluluk olduğunu belirterek "Engelli kardeşlerimizin yaşadığı sorunlar yalnız kendilerinin değil, hepimizin sorunudur. Biz de TJK olarak bu sorumluluğumuzun bilinciyle Atla Terapi Merkezi'ni hayata geçirdik. Tedavisine fizyoterapist raporuyla izin verilen tüm engelli çocuklar bu merkezden ücretsiz olarak yararlanabilecek..." dedi.

Türkiye Jokey Kulübü Genel Sekreteri Necati Demirkol ise; atla terapinin yani hipoterapinin Türkiye'de yeterince gelişmemiş bir tedavi şekli olduğunu belirterek "Atın yürüyüşündeki ritmik ve dinamik hareketler özellikle engelli bireylerde, birçok sistem ve duyunun uyarılmasına yardımcı olacaktır..." diyerek konuşmasını sürdürdü.
Hipoterapi ismi Eski Yunancada "At" anlamına gelen Hippos kelimesinden geliyor. 


Tıpta "Hipoterapi" adı verilen atla terapi yöntemi, atın çok boyutlu hareketlerini kullanarak, engelli çocukların duygusal, zihinsel ve fiziksel gelişmelerine yardımcı olan alternatif ve tamamlayıcı bir tedavi yöntemi... Atla terapi hem zihinsel hem de bedensel engelli kişilerde; rehabilitasyon, ilaç ve cerrahi gibi tedavi yöntemlerin dışında onlara destek bir uygulama olarak yapılıyor. Atların hareket halindeki ritmik hareketleri vücut ısıları engelliler üzerinde çok olumlu etkiler yapıyor.

Atların tedavideki faydası daha MÖ 460 yıllarında fark edilmiş... Hipoterapinin; kasları normalleştirme, vücut dengesini sağlamak, baş ve gövde kontrolü, koordinasyon, konuşma, sosyalleştirme, psikolojide düzelmeler gibi pek çok faydaları bulunuyor. Atla terapi; Serebral Palsi (Beyin Felci), öğrenme bozuklukları, Otizm, Spina Pfida, zihinsel engellilik, işitme engellilik, Down Sendromu, görme engellilik, çeşitli ruhsal bozukluklar, Multiple Skleroz (MS), Spina Bifida, Parapleji, Kas Distrofisi, çeşitli felçler gibi pek hastalık ve engel grubunun tedavisinde kullanılıyor.

Veliefendi Hipodromu Atla Terapi Merkezinde; Apranti Eğitim Merkezi mezunu olan ve özel eğitim alan eğitmenler, özel çiftlikte yetişmiş 4 at, 1 atla terapi uzmanı ve 3 adaptif binicilik uzmanı bulunuyor. Merkez haftanın üç günü saat 10:30 ile 17:30 saatleri arasında ücretsiz olarak hizmet verecek. Atla terapinin ücreti, maliyetinden dolayı yüksek olduğu için bundan pek çok engellinin yararlanamayacağını düşünürsek, Türkiye Jokey Kulübü'nün ücretsiz yaptığı bu hizmet çok önemli... Engellinin engelini aşma yolunda yapılan her çalışma ise çok değerli...


ALİYE YÜCEL

15 Şubat 2015 Pazar

BÜTÜN ELLER DUYSUN


Samsung’un işitme engelliler için görüntülü çağrı merkezi hizmetini anlattığı yeni reklam filminden etkilenmemek mümkün değil. “Duyan Eller” projesinin tanıtımı için işitme engelli bir gence çok çarpıcı bir sürpriz hazırlanmış… İzleyince insanı öyle bir yakalıyor ki… “Ne güzel bir çalışmaya imza atmışlar” dedirtiyor. Düşünenin, yapanın; ellerine, yüreğine sağlık… Eminim, bu reklam filmden etkilenen sadece ben değilim.

İşitme engelliler çağrı merkezinden yararlanamıyor. İşte bu nedenle Samsung, internet sitesinden işaret dili bilen çağrı merkezi çalışanlarıyla görüntülü servis hizmeti verecek… Çağrı merkezlerinde artık işaret dili bilen müşteri temsilcileri olacak ve işitme engelli müşterilerle onlar iletişim kuracak. Satış sonrası verilecek bu hizmet çok önemli ve gerekli… Firma da bunu Leo Burnett İstanbul ile çok güzel bir şekilde, çok güzel bir filmle tanıttı.

Samsung Türkiye, işitme engelli Muharrem’e öyle bir sürpriz hazırlıyor ki… Kamera şakası tadında… Önce Muharrem’i İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği aracılığıyla buluyorlar. Bir ay süren büyük bir organizasyon, gizli kameralar, işaret dili eğitimleri… Muharrem’in ablası da buna dahil oluyor. Herkes olayı biliyor. Bir tek Muharrem bilmiyor. Bir sabah ablasıyla Bağcılar’daki evinden çıkıyor. Muharrem yolda kime rastladıysa işaret dili biliyor. Onun için inanılmaz bir durum, rüya gibi bir dünya... Sonunda çok duygulu anlar yaşıyor ve gözyaşlarını tutamıyor. Tabii biz de…


Muharrem; çevresinde kendisiyle konuşan ve iletişim kuran kişilerle karşılaşınca yalnız olmadığını görüyor. Engelsiz bir gün yaşıyor. Olanlar karşısında çok duygulanıyor. Engelle yaşayan birinin kısa süre bile olsa engelini kaldırabilmek ve meydana gelen etkiyi görmek çok güzel… Aslında engelli, engelsiz fark etmiyor. Birine yardım etmek güzel… İnsanlarla doğru iletişimin onları ne kadar mutlu ettiği de bilinen bir gerçek… Ama unutuyoruz. 

“Yılın en duygusal sürprizi” adıyla yayınlanan ve süresi 3 dakika bile olmayan bu özel film önemli bir farkındalık sağlıyor. İnsani olan her şey gibi yüreğimizden yakalıyor. İşitme engelli birinin gün boyunca neler yaşayabileceğini bu kısa sürede çok iyi anlıyoruz. Hatta insana “İşaret dili öğrenmeliyim. Belki bir gün bir yerde Muharrem’e veya onun gibi işitme engelli birine rastlayabilirim” bile dedirtiyor.

“Duyan Eller” projesi sosyal sorumluluk açısından da önemli bir hizmet… Belki "Duygu sömürüsü var" diyenler olacaktır. Ama hedef kitlesine ulaşıyor mu? Ulaşıyor. Üstelik diğer kişilerinde dikkatini çekiyor mu? Çekiyor. Maalesef, bazen ancak böyle şeyler karşısında empati yapabiliyor ve harekete geçebiliyoruz. Bu nedenle engelleri aşmak için yapılan bu hizmet ve tanıtım alkışları hak ediyor. Muharrem’in her gününün, o günkü gibi olmasını diliyor. Bu projeye emeği geçen herkesi kutluyorum. 

ALİYE YÜCEL

25 Mayıs 2014 Pazar

PAHA BİÇİLMEZ YARDIM


Bazen bir filmde, bazen bir haberde engellilere yardım eden köpekleri görmüşsünüzdür. Köpekler; pek çok konuda eğitildiği gibi, engellilere yardım konusunda da eğitilebiliyorlar. Bu uygulama 1915 yılında, 1. Dünya Savaşı'nda gözlerini kaybeden askerlere yardımcı olmak amacıyla Almanya ve Fransa'da başlatılmış. Daha sonra köpeklerin eğitildiği bu merkezler çoğalmış.

Yardımcı köpekler; engellilerin yetersiz kaldığı durumlarda bazı şeyleri yaparak ve engellilerin bazı ihtiyaçlarının karşılayarak onların hayatını kolaylaştırıyorlar. Köpekler önceleri görme engellilere yardım için eğitilse de; günümüzde bedensel, işitme ve zihinsel engellilere de yardım edebiliyorlar. Ayrıca bazı süreğen hastalıklar için eğitilen köpekler de var. Bu köpekler; hizmet köpekleri, rehber köpekler, asistan köpekler, terapi köpekleri gibi çeşitli isimler alıyorlar.

Rehber köpekler; görme engellilere evde, dışarıda, asansörde, merdivenlerde, sokakta, caddede ve her yerde yardımcı oluyorlar. İşitme engelliler için eğitilmiş olan köpekler ise; kapı, telefon, alarm çaldığında, bebek ağladığında, anormal bir ses duyduklarında, biri sahiplerine seslendiğinde onları uyararak yardımcı oluyorlar.
  
Hizmet köpekleri ise bedensel engelli, tekerlekli sandalyede yaşayan veya hareketlerinde kısıtlama olan kişilere yardım ediyor. Bu köpekler; evdeki kapı, dolap ve çekmeceleri açabiliyor. Işıkları açıp, kapatabiliyor. Kirli çamaşırları makineye atıp, yıkandıktan sonra boşaltabiliyor. Bazı eşyaları taşıyabiliyor. Yerden bir şeyi  alıp verebiliyor. Çöp atabiliyor. Alışverişte yardım ediyor. Tekerlekli sandalyeleri çekebiliyor. Oturan birine, ayağa kalkması için yardım edebiliyorlar. 


Bu eğitimi alan köpekler engelli sahipleriyle 24 saat birlikte yaşıyor, her yerde birlikte dolaşıyor. Sinema, tiyatro, lokanta, otel gibi pek çok yere onlarla birlikte girebiliyorlar. Köpeklerin üzerinde "Hizmet köpeğidir. Lütfen sevmeyin!" yazan uyarıcı giysiler oluyor. Böylece kimse onlara dokunamıyor. Köpeğin tüm dikkati sadece sahibinde ve yapacağı işlerde oluyor.

Yardımcı köpekler, pek çok ülkede yaygın olarak kullanılıyorlar. Bu köpeklerin eğitimine; önce onları sosyalleştirerek başlanıyor, sonra ondan beklenilen aktiviteler öğretiliyor. En sonunda da sahipleriyle beraber bir eğitime tabi tutuluyorlar. Yurt dışında bu eğitimler Sivil Toplum Kuruluşları tarafından yapılıyormuş. Türkiye'de bilinen bir uygulama değil. Bunu yapan bir Sivil Toplum Kuruluşu da maalesef yok. Ülkemizde de bazı kişi ve kurumlar bu uygulamayı yapmak istese de proje bazında kalmış, hayata geçememiş...

Biliyoruz ki, hayvanlar sahiplerini, sahipleri de hayvanlarını çok severler. Aralarında daima güzel bir bağ oluşur. Bunun pek çok örneğini görüyoruz. Ama buradaki iletişim ve paylaşım bambaşka... Böyle bir köpeğe sahip olmak ne büyük bir şans... Örneğin; normal bir kişi için düşen eşyayı yerden almak çok basit bir harekettir. Oysa tekerlekli sandalyede yaşayan biri için (hele de yalnızsa) ne çaresiz bir durumdur. İşte o an köpeğin onu yerden alıp uzatması ne güzel bir an, sahibi için de ne paha biçilmez bir yardımdır.

Not: Sadece köpekler değil; kedi, maymun, kuş, at gibi hayvanlarda engellilere yardım için eğitilebiliyor.

ALİYE YÜCEL

20 Nisan 2014 Pazar

TEŞEKKÜRLER PEPEE


Pepee'nin yeni bölümleri, büyümüş hali; özel bir kanalda yayınlanacak haberi aylar öncesinde medyada yer aldı. Küçük çocuğu, yeğeni, yakını olanlar bilirler; çocukların en çok sevdiği çizgi filmlerden biri Pepee'dir. Üstelik Pepee bizden biri, yani yerli bir yapım... Pepee, önceleri TRT Çocuk kanalında yayınlanıyordu. Sonra gün geldi yeni bölümleriyle Show Tv'de yayınlanmaya başlayacak haberi geldi...

Merak ettiğim için bir gün yayın saatini öğrenip (hafta içi her gün saat 08:00 ve 17:45'te) Show Tv'yi açtım. Birden ekranın sağ alt köşesinde işaret dili tercümanını görünce şaşırdım ve çok sevindim. Pepee, işaret dili bilen bir tercüman eşliğinde yayınlanıyordu. Böylece çocukların çok sevdiği kahramanı, işitme engelli çocuklarda izleyebiliyor... Pepee'yi seyretme zevkinden mahrum kalmıyorlardı.

Çizgi filmler çocukların vazgeçilmez bir eğlencesi... Bunun aksini söyleyemeyiz. Ancak işitme engelli iseler bundan mahrum kalıyorlar... İşitme engelli çocukların sayısı binlerle ifade ediliyor. Peki işitme engelli çocukların izleyebileceği kaç çizgi film var? Çizgi filmlerle onlar arasında neden bir engel var? Onları bundan mahrum etmek doğru mu? Çizgi filmler seyretmek onlarında hakkı değil mi? İşte tüm bu soruların cevabını Pepee veriyor!


Çocukların gelişiminde çizgi filmler çok önemli... Doğru mesajlar veriyorsa tabii... Çünkü çocuklar çizgi filmlerde gördüklerini gerçek hayatla ilişkilendiriyor, oradaki kahramanlardan gördüklerini yapıyorlar. Çok sayıda ve çok çeşitli çizgi film var. Ancak, çizgi filmlerin hepsinin çocuklar için iyi örnek olduğu söylenemez. Bu nedenle özenle seçilmeli... İyi ki Pepee var. Pepee Türkiye'nin milli çizgi kahramanı, bu nedenle kendi değer yargılarımız ve kültürümüze dair öğeler yer alıyor.

İletişim her çocuk için en gerekli unsurlardan biri... Ancak işitme engelli çocuklar için apayrı bir önem taşıyor. Çünkü onlar, etkileşim ve iletişim olmadan dünyayı anlamayı sağlayan bilgiden mahrum kaldıkları için, zihinsel gelişimleri de eksik kalabiliyor. Şimdi Pepee'de tüm konuşmalar işaret dili bilen bir tercüman (Berrak Fırat) tarafından işitme engelli çocuklar için anında çevriliyor. İşitme engelli çocuklar Pepee sayesinde pek çok şeyi öğrenebilirler...

Bildiğim kadarıyla, Pepee işaret diliyle yayınlanan ilk çizgi film... Bu kanalın mı, yoksa yapımcının fikri mi bilmiyorum... Ama bu çok takdir edilecek bir çalışma... Aynı zamanda da bir sosyal sorumluluk projesi... İşitme engelli çocuklar eğitiminde çok önemli bir hizmet yerine getirilmiş oluyor. Pepee, çocuklar tarafından çok sevilen bir çizgi filmdi. Şimdi daha çok sevilecek, bu ortada... Tüm çocuklar ve özellikle işitme engelli çocuklar adına teşekkürler Pepee.

ALİYE YÜCEL

15 Aralık 2013 Pazar

KENAN DOĞULU GÜZELDEN ANLAR!


Beren Saat ve Kenan Doğulu  aşkının bilmeyen yok sanırım... Çiftin aşkı duyulduğunda herkes çok şaşırdı. Ancak onları çok yakıştırdı. Biri genç ve güzel bir oyuncu, diğeri çok sevilen yakışıklı bir şarkıcı... Bu yüzden çok medyatik bir çift oldular. Gün geçmiyordu ki onlarla ilgili bir haber yapılmasın. Orada gittiler, bunu yaptılar, evleniyorlar gibi pek çok haber... Kısacası her yaptıkları haber oluyor.

Beren Saat çok hoş, alımlı ve güzel bir oyuncu... Bir o kadar da yetenekli... Her rolün üstesinden geliyor... Benim Dünyam filminde görme ve işitme engelli birini  canlandırıyordu. Bu film Bollywood yapımı Black filminin uyarlamasıydı ve dünyaca ünlü Amerikalı pedagog Helen Keller’ın hayat hikayesini anlatıyordu. Beren Saat, görme ve işitme engelli Helen Keller'ı rolündeydi. Genç oyuncu, bu rolde çok başarılı bulundu. Rolünün hakkını vermişti, gerçekten engelli biri gibiydi...

Beren Saat ve Kenan Doğulu'yu gören magazinciler mikrofon uzatmadan duramıyorlar... Gündemde Benim Dünyam filmi olduğu için geçtiğimiz günlerde Kenan Doğulu'ya şu soruyu sormuşlar:

- "Beren Saat "Benim Dünyam" filminde canlandırdığı karakter gibi günün birinde engelli olursa ilişkinizi sürdürür müsünüz?"


O da bu soruyu şöyle cevaplamış:
- "Bu çok zor bir soru. Eğer sonradan kusurlu olsaydı, onunla ilişkimi devam ettirirdim. Ancak doğuştan kusurlu olsaydı ne yapardım bilemem. Çünkü işin bu tarafını hiç düşünmedim..."

Kenan Doğulu, doğruyu söylemiş... Bugünden sonra Beren Saat'e bir şey olursa, tabii ki yanında olur. Olmazsa çok garip olur! Ama doğuştan bu durumdaki birinin yani işitme ve görme engelli birinin Kenan Doğulu'ya yaklaşma şansı olur mu? Cevap tabii ki hayır... Arkadaş, dost, sevgili, eş olmak bir yana... Yanına bile yaklaşamaz...

Yapılan haberde, Beren Saat'in bu açıklamayı duyması halinde canı sıkılacağını düşündükleri için " Beren Saat, Kenan Doğulu'nun açıklamasını duymasın!" diye bir yorum yapılmış... Duyarsa duysun! Duymasında ne gibi bir sakınca var ki? Beren Saat, bunu bilmiyor mu? Kenan Doğulu, onunla yeteneği için mi beraber? O güzelden anlar! Bu yazdıklarımı da anlayan anlar...


ALİYE YÜCEL


3 Kasım 2013 Pazar

"BENİM DÜNYAM" AMA BEN İZLEYEMİYORUM!


Uğur Yücel’in yönettiği; başrollerini Uğur Yücel, Beren Saat ve Ayça Bingöl'ün paylaştığı Benim Dünyam filmi gösterime girdi. Girdi girmesine de filmle ilgili olumlu ve olumsuz pek çok eleştiri de başladı. Filmin bir uyarlama olması, başrol oyuncularının başarısı gibi... Ama bence en önemli eleştiri; işitme engelliler için altyazı ve görme engelliler için sesli betimleme uygulamasının olmamasıydı.

Benim Dünyam, Hint yapımı Black filminin uyarlaması... Black, Helen Keller’ın hayat hikayesini anlatan 2005 yapımı bir Bollywood filmi... Dünyaca ünlü Amerikalı pedagog Helen Keller hem görme, hem işitme ve hem de konuşma engelliydi. Örnek hayatı, mücadelesi ve başardıkları onu efsaneleştirdi. Benim Dünyam filminde Beren Saat, filmde görme ve işitme engelli Helen Keller'ı canlandırıyor...

İki yaşında bir hastalık sonucu görme, işitme ve engelli olan Ela (Beren Saat) insanlarla iletişim kurmak istiyor, kuramıyor. Bu onu sinirli ve saldırgan yapıyor. Bu yüzden ailesi kızlarını eğitmesi için bir öğretmen buluyor. Mahir Hoca (Uğur Yücel) Ela'nın  kontrolsüz davranışlarının insanlarla iletişim kurmasıyla düzeleceğine inanıyor ve hemen bu yönde çalışmaya başlıyor. Ela; okumayı, yazmayı, iletişim kurmayı, kısaca hayatı Mahir Hoca sayesinde öğreniyor…


Benim Dünyam, konusu itibariyle herkesin ilgisini çekecek olsa da engellilere, özellikle de görme ve işitme engellilere hitap edecek bir film... Ancak işitme engelliler için altyazı, görme engelliler için sesli betimleme uygulaması yok. Yapımcı firma sesli betimleme ve alt yazı olmamasının sebebini maliyet getirmesi ve zaman yetersizliği olarak ileri sürmüş... Bu kadar saçma iki bahane olabilir mi? Film engelli dünyasını anlatıyordu. Bu nedenle filme başlarken bunlar düşünülmeliydi. Üstelik alt yazı ve sesli betimleme uygulamaları, çok fazla maliyet yüklemez...

Engelli olmayanlara engellilerin dünyasını anlatması ve onların neler yapacağını göstermesi açısından çok başarılı bir film... Ama keşke görme ve işitme engellilere de ulaşabilseydi. Engellileri yüreklendirecek, umut kaynağı olacak ve özgüven sağlayacak bir filmi, bir takım bahanelerle onlardan uzak tutmak ne büyük bir yanlış... Nasıl bir duyarsızlık... Benim Dünyam ama ben izleyemiyorum!

Görme ve işitme engelliler, Benim Dünyam filmini daha sonra yapılacak betimleme ve altyazıyla izleyecekler. Ancak vizyona girdiğinde bir sinema salonuna gidip, koltuğa oturup izlemeliydiler. Bu imkansız bir şey değildi... Her film için sesli betimleme ve altyazı gerekli iken, görme ve işitme engelli birinin hayatını anlatan bir film bir yapar da engellileri nasıl düşünmezsiniz? Bir film yaparsınız da hedef kitlesine ulaşmasını nasıl istemezsiniz? İşte bunu anlamak çok zor...

ALİYE YÜCEL

İlgili Yazılar:

http://aliyeyucel.blogspot.com/2012/04/helen-kellerin-sessiz-ve-karanlik.html

http://aliyeyucel.blogspot.com/2013/06/black-mi-siyah-mi.html

13 Ekim 2013 Pazar

KAFALARDA İŞARET DİLİ!


Okan Bayülgen'in programlarını seyredenler işitme engelliler için işaret dili ile tercüme yaptırdığını bilirler... Program sırasında tüm konuşmalar işaret dili bilen bir tercüman tarafından işitme engelliler için anında çevriliyor. Bu çok önemli uygulamanın yeteri kadar duyulduğunu sanmıyorum. Eminim pek çok kişi program yayınlanırken görmüştür. Bu uygulamanın olduğuna dair çok az haber gördüm. Oysa medyada daha fazla yer alması, duyurulması ve takdir edilmesi gerekiyordu.

Başarılı televizyoncu, geçen yılın Şubat ayından bu yana hazırlayıp sunduğu programlarda işaret dili çevirmeni bulunduruyor. Bu yıl da Show TV'de üç gece program yapan Okan Bayülgen; Muhallebi Kafa, Çıplak Kafa ve Makina Kafa programlarında yine işaret dili ile tercüme yaptırıyor. Ekranın sağ alt köşesinde işaret dili tercümanı bulunuyor.  Böylece programlarını işitme engelliler de izleyebiliyor. İşitme engellilerin bunca kanal ve program arasında hiç olmazsa takip edebildikleri bir program oluyor.

Programlarda iki işaret dili tercümanı var. Uzun süren programları dönüşümlü olarak işitme engelliler için işaret diliyle anlatıyorlar. Onlarla yapılan bir röportajdan, her ikisinin de ailesinde işitme engelli olduğunu ve bu yüzden sular seller gibi işaret dili konuştuklarını öğrenmiştim. Yaptıkları çevirilerde öyle içten ve samimiler ki, yaptıkları bu işi ne kadar sevdiklerini hissedebiliyor insan...


Okan Bayülgen'in programları entelektüel düzeyi çok yüksek programlar... Bu yüzden çevirmenlerin yaptıkları iş oldukça zor. Seyrederken bazı kelimeleri duyunca bunu nasıl çevirebildi, nasıl anlatabildi diye düşünüyorum. Özellikle de soyut ve felsefi kavramları... Ama onlar her şeyi anlatmanın bir yolunu buluyor. Hatta şarkı sözlerini bile çeviriyorlar...

Televizyon hayatımızın vazgeçilmezi...  Bunun aksini söyleyemeyiz. Ancak işitme engeliniz varsa bundan mahrum kalıyorsunuz. İşitme engellilerin sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Peki işitme engellilerin izleyebileceği kaç program var? Televizyonla onlar arasında neden engel var? Onları bu kadar önemli bir iletişim aracından mahrum etmek doğru mu? Hiç olmazsa her kanal işitme engellilere uygun bir kaç program yapamaz mı? Televizyon seyretmek onlarında hakkı değil mi?

Bu nedenle Okan Bayülgen'in yaptığı programlarda işaret dili bilen tercüman bulundurması çok çok önemli... Programlarında zaman zaman engelli sorunlarını ele alan Bayülgen bu alandaki eksikliği görmüş olmalı ki programlarında işitme engellilere de seslenmek için bu yöntemi uyguluyor. Geçen yıl başlatılan bu uygulama diğer kanallar ve programlara örnek olur diye düşünmüştüm. Ama maalesef bunu yapan olmadı. İşitme engelliler için yapılan programların artması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL

6 Ekim 2013 Pazar

BAKANLAR DA AĞLAR



Ağlamak bir duygu paylaşımıdır.  Bazen üzüntüden, bazen söylenecek söz kalmadığından, bazen bir şeylerin içini acıtmasından, bazen çaresizlikten, bazense sevinçten ağlanır... Biliyoruz ki ağlamak sadece gözyaşı dökmek değildir. İnsanın içini boşaltmasının bir yoludur. Bazen bir başkasının yanında yapılınca ayıp sayılır ya da yanlış anlaşılabilir... Ancak elde değildir. Birden akıverir...

Ağlamak insana özgü normal bir durum... Ancak bakanlar ağlayınca haber oluyor... Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in bir sosyal sorumluluk projesinde, göz yaşlarına engel olamayıp ağlaması medyada geniş yer aldı. Her iki bakanı ağlatan ise işitme engelli iki çocuğun düeti ve slayt gösterisiydi.

Haberi televizyondan ve bir kaç farklı kanaldan izleme şansım oldu. Bakanların ağlamasıyla dikkat çeken; bu ağlamalar olmasa belki de haberdar olamayacağımız projeden de bahsetmek gerekir. Proje gerçekten çok önemli bir sosyal sorumluluk projesi... İki bakanlık bir araya gelerek "Ulaşımda, İletişimde Hayatın İçerisinde Ben de Varım" isimli istihdam projesini hayata geçirdi. İletişim ve GSM firmaları da bu projeye destek veriyordu. Bu proje kapsamında "Sessizliğe Kulak Vermek" etkinliği düzenlendi.


Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yürütülen proje kapsamında işitme engellilerin istihdamına yönelik "Sessizliğe Kulak Vermek" etkinliği Ankara'da yapıldı. Engellilerin hazırladığı programı başta Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin olmak üzere çok sayıda davetli izledi.

"Sessizliğe Kulak Vermek" etkinliğinde işitme ve konuşma engelli Naz ve Tufan sahneye çıktı. İki çocuk "Bana Bir Masal Anlat Baba" şarkısının sözlerini işaret dili ile seslendirdi. Çocuklar elleriyle şarkıyı söylerken, bu sessiz düet Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile birlikte protokolde bulunan bir çok kişiye duygusal anlar yaşattı... Çoğu göz yaşlarını tutamadı. Daha sonra engelli çocukların hayatlarından kesitlerin bulunduğu slayt ekranlara gelince, bu kez sessiz düette iyice dolan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da ağlamaya başladı.

Programın sonunda her iki bakan da çocuklara sarılarak, onları kutladı. Binali Yıldırım konuşmasında ağlamasına değinerek "Biz de insanız. Ağlamasını unutan, göz pınarları kurumuş insanlar; topluma, ülkelerine bir şey veremezler..." diyerek bu ağlamanın merhametten geldiğini ve yürekten süzülüp aktığını çok güzel anlattı. Ağlamak insani bir davranış, bakanlar da ağlar...

ALİYE YÜCEL 

11 Ağustos 2013 Pazar

ENGELLİ KARİYERİ


Engelli istihdamı ve kariyeri alanında yepyeni bir oluşum olan Engelli Kariyeri yaptığı çalışmalarla da farklı olmayı; engelliyi engelli olduğu için değil, yeteneğine uygun olduğu için işe yerleştirmeyi amaçlıyor.

Hedef kitlesi; 14 yaş üstü bedensel, hafif zihinsel, işitme, konuşma, görme ve süreğen engelliler olan Engelli Kariyeri, % 40 ve üzeri oranda Engelli Raporu olan herkese hizmet veriyor.

Şartlar uygun olduğunda, engellinin de her işi yapabileceğinden yol çıkan Engelli Kariyeri; engelliyi tanıyıp, önce ona uygun mesleği, sonra işi buluyor. İşe uyumunu sağlayıp, iş takibini de yapıyor.

Engelli Kariyeri’nin çalışma sistemi 6 aşamadan oluşuyor:

1- Kayıt:
Engellinin; severek çalışacağı işine ilk adımıdır. Engelli bireyin; engel grubu, eğitim durumu, aile ve iletişim bilgileri sistemli bir yazılım programında kayıt altına alınır.

2- Değerlendirme:
Engellilerin; yeteneklerinin, birikimlerinin, ilgi alanlarının, karakter özelliklerinin ve eğitim durumlarının, geçerliliği olan bir mesleki rehberlik testi ile belirlendiği süreçtir. Engeli dikkate alınmadan, hangi meslek alanlarının kişiye uygun olduğu tespit edilir.

3- Yönlendirme:
Değerlendirme sonucunda engelli bireyin eğitim eksikliği varsa ihtiyacına uygun olan temel eğitim kurslarına ya da kabiliyetine göre mesleki eğitim kurslarına yönlendirildiği aşamadır.


4- İş Eşleştirme:
İş ve meslek analizi tamamlanan engellinin eğitimine, birikimine, yeteneğine ve ilgi alanına en uygun iş yerine yerleştirilmesidir. En uygun işe, en uygun engellinin yerleştirilmesi amaçlanır.

5- Oryantasyon  (İş Uyumu):
Çalışma alanında şartlar uygunsa, kişi daha başarılı olur. Engelli bireyin işinde başarılı olması için gerekli şartlar belirlenerek, iş yerine uyumunu sağlayacak oryantasyonun yapılmasıdır.

6- İş Takibi (İzleme):
Engelli bireyin işe yerleştirdikten sonra belli periyodik aralıklarla durumunun takip edilmesi, olası sorunların işverenle beraber çözülmesi sürecidir. Böylece Engelli Kariyeri, engelliyi uygun işe yerleştirmekle kalmayıp iş takibini de yapmaktadır.

Engelli istihdamı konusunda kaliteyi getirmeyi ve engelli ile işveren arasında köprü olmayı hedefleyen Engelli Kariyeri; Türkiye Beyazay Derneği’nin bir projesidir.

Engelli Kariyeri; yeteneklerini keşfetmek, ilgi alanına uygun bir işe yerleşmek, daha verimli ve huzurlu bir işte çalışmak isteyen, geleceğin başarılı ve iddialı engelli bireylerini bekliyor.

İletişim:
Tel: 0212 250 29 46 - 48 

ALİYE YÜCEL

4 Ağustos 2013 Pazar

GERÇEK VE MECAZ



Kur’an-ı Kerim’de engellilerle ilgili pek çok hüküm bulunmaktadır. Çeşitli ayetlerde bedensel, görme, işitme, konuşma, zihinsel engellilik ve bazı hastalıklardan söz edilmektedir. Ancak bunlar birer kusur ve eksiklik olarak görülmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramların birçoğu mecaz manadadır.

Bilindiği gibi bir kelimenin hakiki anlamının dışında başka bir anlamda kullanılmasına mecaz, oluşan anlama da mecaz mana denir.  Mecazın diğer söz sanatlarından farklı olan bir yönü doğrudan “mana” ile alakalı oluşudur. Mecaz manada iki kelime bir yönüyle benzerlik ilişkisi kurularak birbirine benzetilir. Böylece anlatım güçlenir, renklenir; daha etkili ve derin olur.

Anlatılmak istenen bir şeyin çarpıcı ve etkili bir biçimde aktarılması olan mecaz Kur’an-ı Kerim’de çokça yer almaktadır. Bazen mecaz mana ile gerçek mana karıştırılır. Ayetlerdeki bazı hükümlerde böyle bir karışıklık olursa engelliye bakış açısından yanlışa düşülür. Bir örnekle anlatırsak; Kur’an-ı Kerim’de görme engelli anlamındaki kör (a’ma) kelimesi hem gerçek, hem de mecaz olarak kullanılmıştır.

Mecaz manaya bir örnek verecek olursak;
İsra Suresi 72. Ayet: “Şu dünyada kör (a’ma) olan kimse ahirette de kördür, yolu daha sapıktır.”

Bu ayette geçen “kör” sözcüğü mecaz manasıyla kullanılmıştır. Burada anlatılmak istenen mana şüphesiz ki gerçek mana değildir. Yani bu dünyada görme engeli olan kimse ahirette de aynen görme engelli olacak; görmeyecek demek değildir.  Ayetin sonundaki “… yolu daha sapıktır” ifadesine göre de delaletle ilgili olduğunu anlatılmaktadır. Buradaki körlük; görme engeli değil, “doğru yolu bulamamayı” ifade etmektedir. Bu durumda “Dünyada doğru yolu göremeyen, ahirette de kurtuluşa eremeyecektir.” Anlamını taşımaktadır. Ancak Yüce Allah, bunu bu şekilde değil… Daha çarpıcı ve etkili olması için mecaz olarak ifade etmiştir.



Kur’an-ı Kerim’de engellilikle ilgili gerçek bir kullanıma örnek verecek olursak;
Nur Suresi 61. Ayet: “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur.”

Bu ayette kör, topal ve hasta gerçek manalarında kullanılmıştır. “Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez, yapamadıklarından dolayı sorumlu tutulmazlar” anlamını taşımaktadır.
  
Engellilikle ilgili bir başka mecaz mana da şu ayette geçer:
Hacc Suresi 46. Ayet “Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki onları akıl edecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.”

Bu ayette Allah’ın bize anlatmak istediği; esas yanlış gerçekleri bile bile görmezden ve duymazdan gelmektir. Yoksa görmemek, duymamak gibi fiziki olan kusurlardan bahsedilmemiştir. Fiziki eksiklikler ve engellerin Allah katında önemi yoktur.

Bu örneklerden başka pek çok ayet mecaz mana yüklüdür. Mecazi kullanımın farklı bir etkisi vardır. Dil bilimcileri ve İslam alimlerinin çoğunluğu mecazın varlığını kabul etmiştir. Kabul edilmemesi mümkün görülmemektedir. Çünkü o zaman bazı olgu ve durumları açıklamakta zorluğa düşeriz. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramlarda bunlardandır…  


ALİYE YÜCEL

21 Temmuz 2013 Pazar

ENGELSİZ CAMİ


Medyada zaman zaman gördüğümüz “Engelliler İçin Engelsiz Cami”, “Bu Cami Engelliler İçin Tasarlandı”, “Tarihi Cami Engelliler İçin Yeniden Düzenlendi”, “Camiye Rampa Yapıldı”, “Camiye Asansör Yapılıyor” gibi haberler pek çok tesis veya hizmet binası gibi, maalesef ki camilerin de engelliler için uygun olmadığını gösteriyor.

Camilerin fiziki yapısı da engellilerin ziyaretini, ibadetini zorlaştırıyor, hatta bazen imkansız hale getiriyor. Engellisin, camiye gitmek istiyorsun ama camiler hiç uygun değil. Bu camiye gitmek isteyen engelliler için önemli bir sorun… Camilere erişimin zorluğu anlaşıldığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı da bu konudaki eksikliği hissettiği için çeşitli düzenleme ve uygulama çalışmaları yapıyor. Ancak yeterli değil…

Pek çok caminin merdivenleri dik ve yüksek, bedensel engelli birinin çıkması çok zor. Tekerlekli sandalye için rampa yok. Asansör yok… Belki namaz kılmak için bir sandalyeye oturmak gerekebiliyor. Abdest almak için gereken lavabo ve tuvaletlere gelince... Bedensel engellilere hitap eden tuvalet bulmak çok zor hatta imkansız... Caminin abdest alma bölümünde ise bedensel engelli birinin abdest alması çok zorlukla gerçekleşiyor. Bedensel engelliler (ortopedik) için camiler erişilmez… Ancak; camiler sadece bedensel engelliler için değil, tüm engel grupları için ulaşılır ve erişilir olmalı…


Ağır işitenler için, kulaklıklardaki ses düzeyini yükselten sistem ile camilerin iç alanındaki ses düzeyi yükseltilebilir. Hiç işitmeyenler için projeksiyon ile hutbe metni yazı ile perdeye yansıtılabilir. Müftülük tarafından işaret dili bilen bir uzman görevlendirilebilir. Ezan için uyarı ışıkları yapılabilir. Görme engelliler için; hissedilebilir zemin ve özel dokuma halılar konulabilir. Böylece görme engellilerin camideki hareketleri kolaylaşmış olur.

Dinimizde caminin yeri ve önemi büyüktür. Bazı vecibeler camide yapılmaktadır. Biliyoruz ki camide cemaatle namaz kılmak, evde namaz kılmaktan çok daha fazla sevaptır. Bu nedenle “Engelli de camiye gitmesin, evinde namaz kılsın” diye düşünmek ve onları bundan mahrum etmek doğru olmaz. Engelliler de sorun yaşamadan ve rahatlıkla ibadetlerini yapabilmelidir. Hiç olmazsa mübarek gün ve gecelerde camide namaz kılmak, vaaz dinlemek engellinin de hakkıdır.

Engellilerinde camilere gitmekte zorlanmaması, cemaatle namaz kılmaktan mahrum kalmamaları için kamu alanlarında olduğu için düzenlemeler zorunlu olmalıdır. Tarihi ve tamamlanmış camilerde düzenlemeler çok zor olsa da yeni yapılacak camilerde buna mutlaka dikkat edilmelidir. Hiç olmazsa düzenlemeye uygun olan bazı camiler tespit edilip, o camiler engellilerin hizmetine uygun hale getirilmeli ve engellilerin hizmetine açılmalıdır. Üstelik yapılan düzenlemelerin bazıları, hareket zorluğu çeken yaşlı ve hasta olan cemaat içinde çok faydalı olacaktır.


ALİYE YÜCEL

30 Haziran 2013 Pazar

BLACK Mİ? SİYAH MI?


Ünlü ve güzel oyuncu Beren Saat, Uğur Yücel’in yöneteceği yeni filmine başlayacak haberleri medyada yayınlanmaya başladı. Film ile ilgili “Beren Saat, yeni filminde görme ve işitme engelli birini canlandıracak” cümlesi bende hemen iki çağrışım yaptı. Birincisi Helen Keller, ikicisi Hint filmi Black… Haklıydım, çünkü haberin devamında filmin Hint yapımı Black filminin uyarlaması olacağı yazıyordu. Black de Helen Keller’ın hayat hikayesini anlatan 2005 yapımı bir Bollywood filmiydi.

Dünyaca ünlü Amerikalı pedagog Helen Keller hem görme, hem işitme ve hem de konuşma engelli biriydi. Başardıkları, örnek hayatı ve mücadelesi onu efsaneleştirdi. Black, onun hikayesini anlatıyor ve ona teşekkürle başlıyor. Helen Keller’ın hayatıyla film arasındaki en önemli fark; hayatında ailesinden bile önemli rol oynayan öğretmendi. Helen Keller’ın öğretmeni Anne Sullivan’dı. Black, filminde ise öğretmen bir erkek…

Black filminin konusuna gelince: İki yaşında bir hastalık sonucu görme, işitme ve engelli olan Michelle Mcnally (Rani Mukherjee) insanlarla iletişim kurmak istiyor, kuramıyor. Bu onu sinirli ve saldırgan yapıyordu. Bu yüzden ailesi kızlarını eğitmesi için bir öğretmen buldu. Öğretmen Debraj Sahai (Amitabh Bachchan) Michelle’in kontrolsüz davranışlarının insanlarla iletişim kurmasıyla düzeleceğine inandı ve hemen bu yönde çalışmaya başladı. Michelle okumayı, yazmayı, iletişim kurmayı, kısaca hayatı Debraj Sahai sayesinde öğrendi…


Film boyunca Michelle ve Debraj arasında yaşananlar insanı derinden etkiliyor, şaşırtıyor, düşündürüyor. Michelle Mcnally rolündeki Rani Mukherjee, Debraj Sahai rolündeki Amitabh Bachchan çok başarılılar… Michelle’in küçüklüğünü canlandıran Ayesha Kapoor ise mükemmel rol yapıyor. Kendi küçük, oyunculuğu çok büyük… Bakışları, yürüyüşü, hareketleri öylesine gerçekçi ki… Ağzınız açık kalıyor. Öyle ki bizdeki çocuk oyuncunun kim olacağını çok merak ediyorum.

Black, alıştığımız bol danslı ve şarkılı Hint filmlerinden çok farklı… Yönetmen Sanjay Leela Bhansali çok başarılı bir iş çıkarmış… Her şey çok güzel anlatılmış… Her şey yerli yerinde… Hikaye, planlar, oyunculuk, sahneler, kurgu, diyaloglar, müzikler hepsi mükemmel… Black, pek çok Hollywood filminden daha başarılı bir Bollywood filmi… İzlenmezse bir şeyler eksik kalır…

Black, hakkında yazılacak o kadar çok şey var ki... Ancak, film hakkında layık kelimeleri bulamayabilirim. Zevkle seyrettiğim ve hiçbir sahnesinde sıkılmadığım bir filmdi. İki saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Hani bir film seyredersiniz çok beğenirsiniz de arkadaş, eş, dost çevrenizde kim varsa seyretmesini tavsiye edersiniz ya, Black öyle bir film…

Şimdi Beren Saat, Michelle karakterini canlandıracak. Bu çok yerinde bir seçim… Tahmin ediyorum Beren Saat dizilerinde olduğu gibi bu filmle de gönülleri fethedecek… Black filminin her karesini beynine kazımış biri olarak Beren Saat ve Uğur Yücel’in filmini seyretmek için sabırsızlanıyorum. Ama beklentim oldukça yüksek… Çünkü yapılmışı var! Bakalım Black mı? Siyah mı?

 ALİYE YÜCEL

16 Haziran 2013 Pazar

ENGELSİZ TATİL


Yaz geldi. Tatiller başladı. Engellilerde tatili hak ediyor. Ediyor etmesine ama gidilecek, kalınacak tesisler engellilere göre değil. Engelli odalarının birçoğu engellilerin ihtiyacını karşılamayacak durumda… Karşılayanların da diğer alanları engellilere uygun değil. Maalesef çok az tesis engellilere kalabileceği düzenlemelere sahip…

Engelli bireylerin de herkes gibi gezmeye, yeni yerler görmeye, seyahat etmeye, tatil yapmaya ihtiyacı vardır. Engellilerde hayatın her alanında aynı şartlarda yararlanmalıdır. Turizm de bu alanlardan biridir. Bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Ülkemizin her yerinde ama özellikle de tatil yörelerinde engellilere uygun otel, motel ve pansiyonlar olmalıdır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, engellilerin daha rahat konaklayabilmesi için düzenleme yapan tesislere “Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” veriyor. Bu belgeyi almaya hak kazanan tesislerde giriş, merdivenler, odalar, yemekhaneler, havuz, tuvaletler ve banyolar gibi her alanda engelli bir kişinin tek başına özgürce tatil yapabileceği şartlar sağlanıyor.

Tesisleri engellilere göre düzenlemek zor değil… Bedensel engellilerin rahat hareket edebileceği alanları ve denize girebileceği sahilleri, işitme engelliler için işaret dili bile personeli, görme engelliler için hissedilebilir zeminleri ve ses uyarıcıları olan tesisleri hazırlamak mümkün… Ancak bu konunun yasal zorunluluklar yerine teşvik edici unsurlar sayesinde olması en doğrusu…


Engelliler için yapılacak düzenleme ve uygulamalar maliyetli olabilir. Ancak bu uzun vadede kar olarak dönebilecektir. Çünkü herkes gibi engellilerde rahat hareket ettiği ve alıştığı ortama tekrar gelmek isteyecektir. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı; kamu kuruluşlarını, yatırımcıları, işletmeleri bu yönde teşvik edici çalışmalar yapmalıdır.

Unutulmaması gereken bir gerçek daha var ki engelliler adına yapılacak her türlü düzenleme yaşlılarında hayatını kolaylaştıracaktır. Çünkü yaşlılarında birçoğu hareket zorluğu yaşayabilir. Dünyada yaşlı nüfusun arttığını düşünürsek yapılan düzenlemeler onlara içinde çok faydalıdır. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır.

“Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” alan tesisler tüm dünyada yaygınlaşan “Engelsiz Turizm” alanında önemli bir aşama kat edecektir. Bu belge ile engelli bireyler turizm hizmetlerine ulaşabilecektir. Böylece yurt dışından da engelli turistler ülkemizi tercih edebilecektir. Bu ülkemizin turizmi açısından çok önemli bir adımdır.

Tatil için gidilecek yerde rahat hareket edemeyeceğini, zorluk çekeceğini bilmek caydırıcı bir durum… Düşünün, dinlenme amacıyla tatile çıkıyorsunuz. Ama hiç rahat edemiyorsunuz. Bir daha gitmek ister misiniz? Engelli olunca bu daha da etkili oluyor. Umarım bu konuda çalışmalar gerekli çalışmalar yapılır. Engelliler için düzenlemeleri olan tesisler çoğalır ve engelliler de bavullarını rahatça hazırlar…



ALİYE YÜCEL