> Engeloji : İşitme Engelli

Translate

İşitme Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İşitme Engelli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Nisan 2014 Pazar

TEŞEKKÜRLER PEPEE


Pepee'nin yeni bölümleri, büyümüş hali; özel bir kanalda yayınlanacak haberi aylar öncesinde medyada yer aldı. Küçük çocuğu, yeğeni, yakını olanlar bilirler; çocukların en çok sevdiği çizgi filmlerden biri Pepee'dir. Üstelik Pepee bizden biri, yani yerli bir yapım... Pepee, önceleri TRT Çocuk kanalında yayınlanıyordu. Sonra gün geldi yeni bölümleriyle Show Tv'de yayınlanmaya başlayacak haberi geldi...

Merak ettiğim için bir gün yayın saatini öğrenip (hafta içi her gün saat 08:00 ve 17:45'te) Show Tv'yi açtım. Birden ekranın sağ alt köşesinde işaret dili tercümanını görünce şaşırdım ve çok sevindim. Pepee, işaret dili bilen bir tercüman eşliğinde yayınlanıyordu. Böylece çocukların çok sevdiği kahramanı, işitme engelli çocuklarda izleyebiliyor... Pepee'yi seyretme zevkinden mahrum kalmıyorlardı.

Çizgi filmler çocukların vazgeçilmez bir eğlencesi... Bunun aksini söyleyemeyiz. Ancak işitme engelli iseler bundan mahrum kalıyorlar... İşitme engelli çocukların sayısı binlerle ifade ediliyor. Peki işitme engelli çocukların izleyebileceği kaç çizgi film var? Çizgi filmlerle onlar arasında neden bir engel var? Onları bundan mahrum etmek doğru mu? Çizgi filmler seyretmek onlarında hakkı değil mi? İşte tüm bu soruların cevabını Pepee veriyor!


Çocukların gelişiminde çizgi filmler çok önemli... Doğru mesajlar veriyorsa tabii... Çünkü çocuklar çizgi filmlerde gördüklerini gerçek hayatla ilişkilendiriyor, oradaki kahramanlardan gördüklerini yapıyorlar. Çok sayıda ve çok çeşitli çizgi film var. Ancak, çizgi filmlerin hepsinin çocuklar için iyi örnek olduğu söylenemez. Bu nedenle özenle seçilmeli... İyi ki Pepee var. Pepee Türkiye'nin milli çizgi kahramanı, bu nedenle kendi değer yargılarımız ve kültürümüze dair öğeler yer alıyor.

İletişim her çocuk için en gerekli unsurlardan biri... Ancak işitme engelli çocuklar için apayrı bir önem taşıyor. Çünkü onlar, etkileşim ve iletişim olmadan dünyayı anlamayı sağlayan bilgiden mahrum kaldıkları için, zihinsel gelişimleri de eksik kalabiliyor. Şimdi Pepee'de tüm konuşmalar işaret dili bilen bir tercüman (Berrak Fırat) tarafından işitme engelli çocuklar için anında çevriliyor. İşitme engelli çocuklar Pepee sayesinde pek çok şeyi öğrenebilirler...

Bildiğim kadarıyla, Pepee işaret diliyle yayınlanan ilk çizgi film... Bu kanalın mı, yoksa yapımcının fikri mi bilmiyorum... Ama bu çok takdir edilecek bir çalışma... Aynı zamanda da bir sosyal sorumluluk projesi... İşitme engelli çocuklar eğitiminde çok önemli bir hizmet yerine getirilmiş oluyor. Pepee, çocuklar tarafından çok sevilen bir çizgi filmdi. Şimdi daha çok sevilecek, bu ortada... Tüm çocuklar ve özellikle işitme engelli çocuklar adına teşekkürler Pepee.

ALİYE YÜCEL

15 Aralık 2013 Pazar

KENAN DOĞULU GÜZELDEN ANLAR!


Beren Saat ve Kenan Doğulu  aşkının bilmeyen yok sanırım... Çiftin aşkı duyulduğunda herkes çok şaşırdı. Ancak onları çok yakıştırdı. Biri genç ve güzel bir oyuncu, diğeri çok sevilen yakışıklı bir şarkıcı... Bu yüzden çok medyatik bir çift oldular. Gün geçmiyordu ki onlarla ilgili bir haber yapılmasın. Orada gittiler, bunu yaptılar, evleniyorlar gibi pek çok haber... Kısacası her yaptıkları haber oluyor.

Beren Saat çok hoş, alımlı ve güzel bir oyuncu... Bir o kadar da yetenekli... Her rolün üstesinden geliyor... Benim Dünyam filminde görme ve işitme engelli birini  canlandırıyordu. Bu film Bollywood yapımı Black filminin uyarlamasıydı ve dünyaca ünlü Amerikalı pedagog Helen Keller’ın hayat hikayesini anlatıyordu. Beren Saat, görme ve işitme engelli Helen Keller'ı rolündeydi. Genç oyuncu, bu rolde çok başarılı bulundu. Rolünün hakkını vermişti, gerçekten engelli biri gibiydi...

Beren Saat ve Kenan Doğulu'yu gören magazinciler mikrofon uzatmadan duramıyorlar... Gündemde Benim Dünyam filmi olduğu için geçtiğimiz günlerde Kenan Doğulu'ya şu soruyu sormuşlar:

- "Beren Saat "Benim Dünyam" filminde canlandırdığı karakter gibi günün birinde engelli olursa ilişkinizi sürdürür müsünüz?"


O da bu soruyu şöyle cevaplamış:
- "Bu çok zor bir soru. Eğer sonradan kusurlu olsaydı, onunla ilişkimi devam ettirirdim. Ancak doğuştan kusurlu olsaydı ne yapardım bilemem. Çünkü işin bu tarafını hiç düşünmedim..."

Kenan Doğulu, doğruyu söylemiş... Bugünden sonra Beren Saat'e bir şey olursa, tabii ki yanında olur. Olmazsa çok garip olur! Ama doğuştan bu durumdaki birinin yani işitme ve görme engelli birinin Kenan Doğulu'ya yaklaşma şansı olur mu? Cevap tabii ki hayır... Arkadaş, dost, sevgili, eş olmak bir yana... Yanına bile yaklaşamaz...

Yapılan haberde, Beren Saat'in bu açıklamayı duyması halinde canı sıkılacağını düşündükleri için " Beren Saat, Kenan Doğulu'nun açıklamasını duymasın!" diye bir yorum yapılmış... Duyarsa duysun! Duymasında ne gibi bir sakınca var ki? Beren Saat, bunu bilmiyor mu? Kenan Doğulu, onunla yeteneği için mi beraber? O güzelden anlar! Bu yazdıklarımı da anlayan anlar...


ALİYE YÜCEL


3 Kasım 2013 Pazar

"BENİM DÜNYAM" AMA BEN İZLEYEMİYORUM!


Uğur Yücel’in yönettiği; başrollerini Uğur Yücel, Beren Saat ve Ayça Bingöl'ün paylaştığı Benim Dünyam filmi gösterime girdi. Girdi girmesine de filmle ilgili olumlu ve olumsuz pek çok eleştiri de başladı. Filmin bir uyarlama olması, başrol oyuncularının başarısı gibi... Ama bence en önemli eleştiri; işitme engelliler için altyazı ve görme engelliler için sesli betimleme uygulamasının olmamasıydı.

Benim Dünyam, Hint yapımı Black filminin uyarlaması... Black, Helen Keller’ın hayat hikayesini anlatan 2005 yapımı bir Bollywood filmi... Dünyaca ünlü Amerikalı pedagog Helen Keller hem görme, hem işitme ve hem de konuşma engelliydi. Örnek hayatı, mücadelesi ve başardıkları onu efsaneleştirdi. Benim Dünyam filminde Beren Saat, filmde görme ve işitme engelli Helen Keller'ı canlandırıyor...

İki yaşında bir hastalık sonucu görme, işitme ve engelli olan Ela (Beren Saat) insanlarla iletişim kurmak istiyor, kuramıyor. Bu onu sinirli ve saldırgan yapıyor. Bu yüzden ailesi kızlarını eğitmesi için bir öğretmen buluyor. Mahir Hoca (Uğur Yücel) Ela'nın  kontrolsüz davranışlarının insanlarla iletişim kurmasıyla düzeleceğine inanıyor ve hemen bu yönde çalışmaya başlıyor. Ela; okumayı, yazmayı, iletişim kurmayı, kısaca hayatı Mahir Hoca sayesinde öğreniyor…


Benim Dünyam, konusu itibariyle herkesin ilgisini çekecek olsa da engellilere, özellikle de görme ve işitme engellilere hitap edecek bir film... Ancak işitme engelliler için altyazı, görme engelliler için sesli betimleme uygulaması yok. Yapımcı firma sesli betimleme ve alt yazı olmamasının sebebini maliyet getirmesi ve zaman yetersizliği olarak ileri sürmüş... Bu kadar saçma iki bahane olabilir mi? Film engelli dünyasını anlatıyordu. Bu nedenle filme başlarken bunlar düşünülmeliydi. Üstelik alt yazı ve sesli betimleme uygulamaları, çok fazla maliyet yüklemez...

Engelli olmayanlara engellilerin dünyasını anlatması ve onların neler yapacağını göstermesi açısından çok başarılı bir film... Ama keşke görme ve işitme engellilere de ulaşabilseydi. Engellileri yüreklendirecek, umut kaynağı olacak ve özgüven sağlayacak bir filmi, bir takım bahanelerle onlardan uzak tutmak ne büyük bir yanlış... Nasıl bir duyarsızlık... Benim Dünyam ama ben izleyemiyorum!

Görme ve işitme engelliler, Benim Dünyam filmini daha sonra yapılacak betimleme ve altyazıyla izleyecekler. Ancak vizyona girdiğinde bir sinema salonuna gidip, koltuğa oturup izlemeliydiler. Bu imkansız bir şey değildi... Her film için sesli betimleme ve altyazı gerekli iken, görme ve işitme engelli birinin hayatını anlatan bir film bir yapar da engellileri nasıl düşünmezsiniz? Bir film yaparsınız da hedef kitlesine ulaşmasını nasıl istemezsiniz? İşte bunu anlamak çok zor...

ALİYE YÜCEL

İlgili Yazılar:

http://aliyeyucel.blogspot.com/2012/04/helen-kellerin-sessiz-ve-karanlik.html

http://aliyeyucel.blogspot.com/2013/06/black-mi-siyah-mi.html

13 Ekim 2013 Pazar

KAFALARDA İŞARET DİLİ!


Okan Bayülgen'in programlarını seyredenler işitme engelliler için işaret dili ile tercüme yaptırdığını bilirler... Program sırasında tüm konuşmalar işaret dili bilen bir tercüman tarafından işitme engelliler için anında çevriliyor. Bu çok önemli uygulamanın yeteri kadar duyulduğunu sanmıyorum. Eminim pek çok kişi program yayınlanırken görmüştür. Bu uygulamanın olduğuna dair çok az haber gördüm. Oysa medyada daha fazla yer alması, duyurulması ve takdir edilmesi gerekiyordu.

Başarılı televizyoncu, geçen yılın Şubat ayından bu yana hazırlayıp sunduğu programlarda işaret dili çevirmeni bulunduruyor. Bu yıl da Show TV'de üç gece program yapan Okan Bayülgen; Muhallebi Kafa, Çıplak Kafa ve Makina Kafa programlarında yine işaret dili ile tercüme yaptırıyor. Ekranın sağ alt köşesinde işaret dili tercümanı bulunuyor.  Böylece programlarını işitme engelliler de izleyebiliyor. İşitme engellilerin bunca kanal ve program arasında hiç olmazsa takip edebildikleri bir program oluyor.

Programlarda iki işaret dili tercümanı var. Uzun süren programları dönüşümlü olarak işitme engelliler için işaret diliyle anlatıyorlar. Onlarla yapılan bir röportajdan, her ikisinin de ailesinde işitme engelli olduğunu ve bu yüzden sular seller gibi işaret dili konuştuklarını öğrenmiştim. Yaptıkları çevirilerde öyle içten ve samimiler ki, yaptıkları bu işi ne kadar sevdiklerini hissedebiliyor insan...


Okan Bayülgen'in programları entelektüel düzeyi çok yüksek programlar... Bu yüzden çevirmenlerin yaptıkları iş oldukça zor. Seyrederken bazı kelimeleri duyunca bunu nasıl çevirebildi, nasıl anlatabildi diye düşünüyorum. Özellikle de soyut ve felsefi kavramları... Ama onlar her şeyi anlatmanın bir yolunu buluyor. Hatta şarkı sözlerini bile çeviriyorlar...

Televizyon hayatımızın vazgeçilmezi...  Bunun aksini söyleyemeyiz. Ancak işitme engeliniz varsa bundan mahrum kalıyorsunuz. İşitme engellilerin sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Peki işitme engellilerin izleyebileceği kaç program var? Televizyonla onlar arasında neden engel var? Onları bu kadar önemli bir iletişim aracından mahrum etmek doğru mu? Hiç olmazsa her kanal işitme engellilere uygun bir kaç program yapamaz mı? Televizyon seyretmek onlarında hakkı değil mi?

Bu nedenle Okan Bayülgen'in yaptığı programlarda işaret dili bilen tercüman bulundurması çok çok önemli... Programlarında zaman zaman engelli sorunlarını ele alan Bayülgen bu alandaki eksikliği görmüş olmalı ki programlarında işitme engellilere de seslenmek için bu yöntemi uyguluyor. Geçen yıl başlatılan bu uygulama diğer kanallar ve programlara örnek olur diye düşünmüştüm. Ama maalesef bunu yapan olmadı. İşitme engelliler için yapılan programların artması dileğiyle...


ALİYE YÜCEL

6 Ekim 2013 Pazar

BAKANLAR DA AĞLAR



Ağlamak bir duygu paylaşımıdır.  Bazen üzüntüden, bazen söylenecek söz kalmadığından, bazen bir şeylerin içini acıtmasından, bazen çaresizlikten, bazense sevinçten ağlanır... Biliyoruz ki ağlamak sadece gözyaşı dökmek değildir. İnsanın içini boşaltmasının bir yoludur. Bazen bir başkasının yanında yapılınca ayıp sayılır ya da yanlış anlaşılabilir... Ancak elde değildir. Birden akıverir...

Ağlamak insana özgü normal bir durum... Ancak bakanlar ağlayınca haber oluyor... Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in bir sosyal sorumluluk projesinde, göz yaşlarına engel olamayıp ağlaması medyada geniş yer aldı. Her iki bakanı ağlatan ise işitme engelli iki çocuğun düeti ve slayt gösterisiydi.

Haberi televizyondan ve bir kaç farklı kanaldan izleme şansım oldu. Bakanların ağlamasıyla dikkat çeken; bu ağlamalar olmasa belki de haberdar olamayacağımız projeden de bahsetmek gerekir. Proje gerçekten çok önemli bir sosyal sorumluluk projesi... İki bakanlık bir araya gelerek "Ulaşımda, İletişimde Hayatın İçerisinde Ben de Varım" isimli istihdam projesini hayata geçirdi. İletişim ve GSM firmaları da bu projeye destek veriyordu. Bu proje kapsamında "Sessizliğe Kulak Vermek" etkinliği düzenlendi.


Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yürütülen proje kapsamında işitme engellilerin istihdamına yönelik "Sessizliğe Kulak Vermek" etkinliği Ankara'da yapıldı. Engellilerin hazırladığı programı başta Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin olmak üzere çok sayıda davetli izledi.

"Sessizliğe Kulak Vermek" etkinliğinde işitme ve konuşma engelli Naz ve Tufan sahneye çıktı. İki çocuk "Bana Bir Masal Anlat Baba" şarkısının sözlerini işaret dili ile seslendirdi. Çocuklar elleriyle şarkıyı söylerken, bu sessiz düet Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile birlikte protokolde bulunan bir çok kişiye duygusal anlar yaşattı... Çoğu göz yaşlarını tutamadı. Daha sonra engelli çocukların hayatlarından kesitlerin bulunduğu slayt ekranlara gelince, bu kez sessiz düette iyice dolan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da ağlamaya başladı.

Programın sonunda her iki bakan da çocuklara sarılarak, onları kutladı. Binali Yıldırım konuşmasında ağlamasına değinerek "Biz de insanız. Ağlamasını unutan, göz pınarları kurumuş insanlar; topluma, ülkelerine bir şey veremezler..." diyerek bu ağlamanın merhametten geldiğini ve yürekten süzülüp aktığını çok güzel anlattı. Ağlamak insani bir davranış, bakanlar da ağlar...

ALİYE YÜCEL 

11 Ağustos 2013 Pazar

ENGELLİ KARİYERİ


Engelli istihdamı ve kariyeri alanında yepyeni bir oluşum olan Engelli Kariyeri yaptığı çalışmalarla da farklı olmayı; engelliyi engelli olduğu için değil, yeteneğine uygun olduğu için işe yerleştirmeyi amaçlıyor.

Hedef kitlesi; 14 yaş üstü bedensel, hafif zihinsel, işitme, konuşma, görme ve süreğen engelliler olan Engelli Kariyeri, % 40 ve üzeri oranda Engelli Raporu olan herkese hizmet veriyor.

Şartlar uygun olduğunda, engellinin de her işi yapabileceğinden yol çıkan Engelli Kariyeri; engelliyi tanıyıp, önce ona uygun mesleği, sonra işi buluyor. İşe uyumunu sağlayıp, iş takibini de yapıyor.

Engelli Kariyeri’nin çalışma sistemi 6 aşamadan oluşuyor:

1- Kayıt:
Engellinin; severek çalışacağı işine ilk adımıdır. Engelli bireyin; engel grubu, eğitim durumu, aile ve iletişim bilgileri sistemli bir yazılım programında kayıt altına alınır.

2- Değerlendirme:
Engellilerin; yeteneklerinin, birikimlerinin, ilgi alanlarının, karakter özelliklerinin ve eğitim durumlarının, geçerliliği olan bir mesleki rehberlik testi ile belirlendiği süreçtir. Engeli dikkate alınmadan, hangi meslek alanlarının kişiye uygun olduğu tespit edilir.

3- Yönlendirme:
Değerlendirme sonucunda engelli bireyin eğitim eksikliği varsa ihtiyacına uygun olan temel eğitim kurslarına ya da kabiliyetine göre mesleki eğitim kurslarına yönlendirildiği aşamadır.


4- İş Eşleştirme:
İş ve meslek analizi tamamlanan engellinin eğitimine, birikimine, yeteneğine ve ilgi alanına en uygun iş yerine yerleştirilmesidir. En uygun işe, en uygun engellinin yerleştirilmesi amaçlanır.

5- Oryantasyon  (İş Uyumu):
Çalışma alanında şartlar uygunsa, kişi daha başarılı olur. Engelli bireyin işinde başarılı olması için gerekli şartlar belirlenerek, iş yerine uyumunu sağlayacak oryantasyonun yapılmasıdır.

6- İş Takibi (İzleme):
Engelli bireyin işe yerleştirdikten sonra belli periyodik aralıklarla durumunun takip edilmesi, olası sorunların işverenle beraber çözülmesi sürecidir. Böylece Engelli Kariyeri, engelliyi uygun işe yerleştirmekle kalmayıp iş takibini de yapmaktadır.

Engelli istihdamı konusunda kaliteyi getirmeyi ve engelli ile işveren arasında köprü olmayı hedefleyen Engelli Kariyeri; Türkiye Beyazay Derneği’nin bir projesidir.

Engelli Kariyeri; yeteneklerini keşfetmek, ilgi alanına uygun bir işe yerleşmek, daha verimli ve huzurlu bir işte çalışmak isteyen, geleceğin başarılı ve iddialı engelli bireylerini bekliyor.

İletişim:
Tel: 0212 250 29 46 - 48 

ALİYE YÜCEL

4 Ağustos 2013 Pazar

GERÇEK VE MECAZ



Kur’an-ı Kerim’de engellilerle ilgili pek çok hüküm bulunmaktadır. Çeşitli ayetlerde bedensel, görme, işitme, konuşma, zihinsel engellilik ve bazı hastalıklardan söz edilmektedir. Ancak bunlar birer kusur ve eksiklik olarak görülmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramların birçoğu mecaz manadadır.

Bilindiği gibi bir kelimenin hakiki anlamının dışında başka bir anlamda kullanılmasına mecaz, oluşan anlama da mecaz mana denir.  Mecazın diğer söz sanatlarından farklı olan bir yönü doğrudan “mana” ile alakalı oluşudur. Mecaz manada iki kelime bir yönüyle benzerlik ilişkisi kurularak birbirine benzetilir. Böylece anlatım güçlenir, renklenir; daha etkili ve derin olur.

Anlatılmak istenen bir şeyin çarpıcı ve etkili bir biçimde aktarılması olan mecaz Kur’an-ı Kerim’de çokça yer almaktadır. Bazen mecaz mana ile gerçek mana karıştırılır. Ayetlerdeki bazı hükümlerde böyle bir karışıklık olursa engelliye bakış açısından yanlışa düşülür. Bir örnekle anlatırsak; Kur’an-ı Kerim’de görme engelli anlamındaki kör (a’ma) kelimesi hem gerçek, hem de mecaz olarak kullanılmıştır.

Mecaz manaya bir örnek verecek olursak;
İsra Suresi 72. Ayet: “Şu dünyada kör (a’ma) olan kimse ahirette de kördür, yolu daha sapıktır.”

Bu ayette geçen “kör” sözcüğü mecaz manasıyla kullanılmıştır. Burada anlatılmak istenen mana şüphesiz ki gerçek mana değildir. Yani bu dünyada görme engeli olan kimse ahirette de aynen görme engelli olacak; görmeyecek demek değildir.  Ayetin sonundaki “… yolu daha sapıktır” ifadesine göre de delaletle ilgili olduğunu anlatılmaktadır. Buradaki körlük; görme engeli değil, “doğru yolu bulamamayı” ifade etmektedir. Bu durumda “Dünyada doğru yolu göremeyen, ahirette de kurtuluşa eremeyecektir.” Anlamını taşımaktadır. Ancak Yüce Allah, bunu bu şekilde değil… Daha çarpıcı ve etkili olması için mecaz olarak ifade etmiştir.



Kur’an-ı Kerim’de engellilikle ilgili gerçek bir kullanıma örnek verecek olursak;
Nur Suresi 61. Ayet: “Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur.”

Bu ayette kör, topal ve hasta gerçek manalarında kullanılmıştır. “Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez, yapamadıklarından dolayı sorumlu tutulmazlar” anlamını taşımaktadır.
  
Engellilikle ilgili bir başka mecaz mana da şu ayette geçer:
Hacc Suresi 46. Ayet “Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki onları akıl edecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.”

Bu ayette Allah’ın bize anlatmak istediği; esas yanlış gerçekleri bile bile görmezden ve duymazdan gelmektir. Yoksa görmemek, duymamak gibi fiziki olan kusurlardan bahsedilmemiştir. Fiziki eksiklikler ve engellerin Allah katında önemi yoktur.

Bu örneklerden başka pek çok ayet mecaz mana yüklüdür. Mecazi kullanımın farklı bir etkisi vardır. Dil bilimcileri ve İslam alimlerinin çoğunluğu mecazın varlığını kabul etmiştir. Kabul edilmemesi mümkün görülmemektedir. Çünkü o zaman bazı olgu ve durumları açıklamakta zorluğa düşeriz. Kur’an-ı Kerim’de geçen engellilikle ilgili kavramlarda bunlardandır…  


ALİYE YÜCEL

21 Temmuz 2013 Pazar

ENGELSİZ CAMİ


Medyada zaman zaman gördüğümüz “Engelliler İçin Engelsiz Cami”, “Bu Cami Engelliler İçin Tasarlandı”, “Tarihi Cami Engelliler İçin Yeniden Düzenlendi”, “Camiye Rampa Yapıldı”, “Camiye Asansör Yapılıyor” gibi haberler pek çok tesis veya hizmet binası gibi, maalesef ki camilerin de engelliler için uygun olmadığını gösteriyor.

Camilerin fiziki yapısı da engellilerin ziyaretini, ibadetini zorlaştırıyor, hatta bazen imkansız hale getiriyor. Engellisin, camiye gitmek istiyorsun ama camiler hiç uygun değil. Bu camiye gitmek isteyen engelliler için önemli bir sorun… Camilere erişimin zorluğu anlaşıldığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı da bu konudaki eksikliği hissettiği için çeşitli düzenleme ve uygulama çalışmaları yapıyor. Ancak yeterli değil…

Pek çok caminin merdivenleri dik ve yüksek, bedensel engelli birinin çıkması çok zor. Tekerlekli sandalye için rampa yok. Asansör yok… Belki namaz kılmak için bir sandalyeye oturmak gerekebiliyor. Abdest almak için gereken lavabo ve tuvaletlere gelince... Bedensel engellilere hitap eden tuvalet bulmak çok zor hatta imkansız... Caminin abdest alma bölümünde ise bedensel engelli birinin abdest alması çok zorlukla gerçekleşiyor. Bedensel engelliler (ortopedik) için camiler erişilmez… Ancak; camiler sadece bedensel engelliler için değil, tüm engel grupları için ulaşılır ve erişilir olmalı…


Ağır işitenler için, kulaklıklardaki ses düzeyini yükselten sistem ile camilerin iç alanındaki ses düzeyi yükseltilebilir. Hiç işitmeyenler için projeksiyon ile hutbe metni yazı ile perdeye yansıtılabilir. Müftülük tarafından işaret dili bilen bir uzman görevlendirilebilir. Ezan için uyarı ışıkları yapılabilir. Görme engelliler için; hissedilebilir zemin ve özel dokuma halılar konulabilir. Böylece görme engellilerin camideki hareketleri kolaylaşmış olur.

Dinimizde caminin yeri ve önemi büyüktür. Bazı vecibeler camide yapılmaktadır. Biliyoruz ki camide cemaatle namaz kılmak, evde namaz kılmaktan çok daha fazla sevaptır. Bu nedenle “Engelli de camiye gitmesin, evinde namaz kılsın” diye düşünmek ve onları bundan mahrum etmek doğru olmaz. Engelliler de sorun yaşamadan ve rahatlıkla ibadetlerini yapabilmelidir. Hiç olmazsa mübarek gün ve gecelerde camide namaz kılmak, vaaz dinlemek engellinin de hakkıdır.

Engellilerinde camilere gitmekte zorlanmaması, cemaatle namaz kılmaktan mahrum kalmamaları için kamu alanlarında olduğu için düzenlemeler zorunlu olmalıdır. Tarihi ve tamamlanmış camilerde düzenlemeler çok zor olsa da yeni yapılacak camilerde buna mutlaka dikkat edilmelidir. Hiç olmazsa düzenlemeye uygun olan bazı camiler tespit edilip, o camiler engellilerin hizmetine uygun hale getirilmeli ve engellilerin hizmetine açılmalıdır. Üstelik yapılan düzenlemelerin bazıları, hareket zorluğu çeken yaşlı ve hasta olan cemaat içinde çok faydalı olacaktır.


ALİYE YÜCEL

30 Haziran 2013 Pazar

BLACK Mİ? SİYAH MI?


Ünlü ve güzel oyuncu Beren Saat, Uğur Yücel’in yöneteceği yeni filmine başlayacak haberleri medyada yayınlanmaya başladı. Film ile ilgili “Beren Saat, yeni filminde görme ve işitme engelli birini canlandıracak” cümlesi bende hemen iki çağrışım yaptı. Birincisi Helen Keller, ikicisi Hint filmi Black… Haklıydım, çünkü haberin devamında filmin Hint yapımı Black filminin uyarlaması olacağı yazıyordu. Black de Helen Keller’ın hayat hikayesini anlatan 2005 yapımı bir Bollywood filmiydi.

Dünyaca ünlü Amerikalı pedagog Helen Keller hem görme, hem işitme ve hem de konuşma engelli biriydi. Başardıkları, örnek hayatı ve mücadelesi onu efsaneleştirdi. Black, onun hikayesini anlatıyor ve ona teşekkürle başlıyor. Helen Keller’ın hayatıyla film arasındaki en önemli fark; hayatında ailesinden bile önemli rol oynayan öğretmendi. Helen Keller’ın öğretmeni Anne Sullivan’dı. Black, filminde ise öğretmen bir erkek…

Black filminin konusuna gelince: İki yaşında bir hastalık sonucu görme, işitme ve engelli olan Michelle Mcnally (Rani Mukherjee) insanlarla iletişim kurmak istiyor, kuramıyor. Bu onu sinirli ve saldırgan yapıyordu. Bu yüzden ailesi kızlarını eğitmesi için bir öğretmen buldu. Öğretmen Debraj Sahai (Amitabh Bachchan) Michelle’in kontrolsüz davranışlarının insanlarla iletişim kurmasıyla düzeleceğine inandı ve hemen bu yönde çalışmaya başladı. Michelle okumayı, yazmayı, iletişim kurmayı, kısaca hayatı Debraj Sahai sayesinde öğrendi…


Film boyunca Michelle ve Debraj arasında yaşananlar insanı derinden etkiliyor, şaşırtıyor, düşündürüyor. Michelle Mcnally rolündeki Rani Mukherjee, Debraj Sahai rolündeki Amitabh Bachchan çok başarılılar… Michelle’in küçüklüğünü canlandıran Ayesha Kapoor ise mükemmel rol yapıyor. Kendi küçük, oyunculuğu çok büyük… Bakışları, yürüyüşü, hareketleri öylesine gerçekçi ki… Ağzınız açık kalıyor. Öyle ki bizdeki çocuk oyuncunun kim olacağını çok merak ediyorum.

Black, alıştığımız bol danslı ve şarkılı Hint filmlerinden çok farklı… Yönetmen Sanjay Leela Bhansali çok başarılı bir iş çıkarmış… Her şey çok güzel anlatılmış… Her şey yerli yerinde… Hikaye, planlar, oyunculuk, sahneler, kurgu, diyaloglar, müzikler hepsi mükemmel… Black, pek çok Hollywood filminden daha başarılı bir Bollywood filmi… İzlenmezse bir şeyler eksik kalır…

Black, hakkında yazılacak o kadar çok şey var ki... Ancak, film hakkında layık kelimeleri bulamayabilirim. Zevkle seyrettiğim ve hiçbir sahnesinde sıkılmadığım bir filmdi. İki saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Hani bir film seyredersiniz çok beğenirsiniz de arkadaş, eş, dost çevrenizde kim varsa seyretmesini tavsiye edersiniz ya, Black öyle bir film…

Şimdi Beren Saat, Michelle karakterini canlandıracak. Bu çok yerinde bir seçim… Tahmin ediyorum Beren Saat dizilerinde olduğu gibi bu filmle de gönülleri fethedecek… Black filminin her karesini beynine kazımış biri olarak Beren Saat ve Uğur Yücel’in filmini seyretmek için sabırsızlanıyorum. Ama beklentim oldukça yüksek… Çünkü yapılmışı var! Bakalım Black mı? Siyah mı?

 ALİYE YÜCEL

16 Haziran 2013 Pazar

ENGELSİZ TATİL


Yaz geldi. Tatiller başladı. Engellilerde tatili hak ediyor. Ediyor etmesine ama gidilecek, kalınacak tesisler engellilere göre değil. Engelli odalarının birçoğu engellilerin ihtiyacını karşılamayacak durumda… Karşılayanların da diğer alanları engellilere uygun değil. Maalesef çok az tesis engellilere kalabileceği düzenlemelere sahip…

Engelli bireylerin de herkes gibi gezmeye, yeni yerler görmeye, seyahat etmeye, tatil yapmaya ihtiyacı vardır. Engellilerde hayatın her alanında aynı şartlarda yararlanmalıdır. Turizm de bu alanlardan biridir. Bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Ülkemizin her yerinde ama özellikle de tatil yörelerinde engellilere uygun otel, motel ve pansiyonlar olmalıdır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, engellilerin daha rahat konaklayabilmesi için düzenleme yapan tesislere “Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” veriyor. Bu belgeyi almaya hak kazanan tesislerde giriş, merdivenler, odalar, yemekhaneler, havuz, tuvaletler ve banyolar gibi her alanda engelli bir kişinin tek başına özgürce tatil yapabileceği şartlar sağlanıyor.

Tesisleri engellilere göre düzenlemek zor değil… Bedensel engellilerin rahat hareket edebileceği alanları ve denize girebileceği sahilleri, işitme engelliler için işaret dili bile personeli, görme engelliler için hissedilebilir zeminleri ve ses uyarıcıları olan tesisleri hazırlamak mümkün… Ancak bu konunun yasal zorunluluklar yerine teşvik edici unsurlar sayesinde olması en doğrusu…


Engelliler için yapılacak düzenleme ve uygulamalar maliyetli olabilir. Ancak bu uzun vadede kar olarak dönebilecektir. Çünkü herkes gibi engellilerde rahat hareket ettiği ve alıştığı ortama tekrar gelmek isteyecektir. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı; kamu kuruluşlarını, yatırımcıları, işletmeleri bu yönde teşvik edici çalışmalar yapmalıdır.

Unutulmaması gereken bir gerçek daha var ki engelliler adına yapılacak her türlü düzenleme yaşlılarında hayatını kolaylaştıracaktır. Çünkü yaşlılarında birçoğu hareket zorluğu yaşayabilir. Dünyada yaşlı nüfusun arttığını düşünürsek yapılan düzenlemeler onlara içinde çok faydalıdır. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır.

“Herkes İçin Erişilebilirlik Belgesi” alan tesisler tüm dünyada yaygınlaşan “Engelsiz Turizm” alanında önemli bir aşama kat edecektir. Bu belge ile engelli bireyler turizm hizmetlerine ulaşabilecektir. Böylece yurt dışından da engelli turistler ülkemizi tercih edebilecektir. Bu ülkemizin turizmi açısından çok önemli bir adımdır.

Tatil için gidilecek yerde rahat hareket edemeyeceğini, zorluk çekeceğini bilmek caydırıcı bir durum… Düşünün, dinlenme amacıyla tatile çıkıyorsunuz. Ama hiç rahat edemiyorsunuz. Bir daha gitmek ister misiniz? Engelli olunca bu daha da etkili oluyor. Umarım bu konuda çalışmalar gerekli çalışmalar yapılır. Engelliler için düzenlemeleri olan tesisler çoğalır ve engelliler de bavullarını rahatça hazırlar…



ALİYE YÜCEL  

19 Mayıs 2013 Pazar

DEPREM VE ENGELLİLER



“Deprem” kelimesini her duyduğumda deprem ve engellilerle ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Ama yazmak istediğim depremde engelli olan kişiler değildi. Depremde engelli olanlar başlı başına bir konu… Ele almak istediğim deprem sırasında engellilerin neler yapması gerektiğiydi. Ancak bu konu beni aşıyordu. Mutlaka bir yardım gerekiyordu. Bu yardım geçtiğimiz günlerde AHDER’den geldi.

Kısa adı AHDER olan Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği çok geniş kapsamlı çalışmalar yapan bir dernek… Birçoğumuz derneği Ahmet Mete Işıkara namı diğer Deprem Dede sayesinde biliyoruz. Ahmet Mete Işıkara, Türkiye’ye deprem gerçeğini öğretmişti ve vefat ettiği zaman AHDER Yönetim Kurulu Başkanlığını yapıyordu.

AHDER, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında deprem ve engelliler konusunun altını bir kez daha çizmiş… Yapılan çalışma tam da olması gereken gibi, yani her engel grubu ayrı ayrı ele alınmış… Bedensel, görme, işitme ve zihinsel engelliler ayrı ayrı incelenmiş… “Farklı engelli gruplarına göre deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenler” başlığı altında depremde engellilerin yapması gerekenlerle ilgili çok ayrıntılı bilgiler verilmiş…

Deprem anında herkes gibi engellilerin de bilinçli olması gerekiyor. “Deprem bu ne yapılır ki? Elden ne gelir?” dememek, elimizden gelen tedbiri almamız lazım. Hadis-i Şerif’te Peygamberimiz “Deveni sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a tevekkül et” demişler. Bu nedenle uzmanların yaptığı uyarı ve önlemlere dikkat etmeliyiz. Çünkü bunlar uzun araştırmalar ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.


Her engel gurubuna göre durum farklılık gösterse de; engelliler deprem anında daha güç durumda kalabilir ve çok daha zorlanabilir. Engelli olarak deprem anında neler yapacağımızı biliyor muyuz? Peki, deprem anında yanımızda engelli biri varsa, ona nasıl yardım edeceğimizi biliyor muyuz? Belki bazı şeyleri bilsek bile bu konuda çok bilinçli olduğumuz söylenemez.

Deprem sırasında herkesin yapması gerekenler; soğukkanlı olmak, panik yapmamak, gidebileceğimiz en güvenli bölgeye geçmek ve temel bazı hareketleri yapmaktır. Ancak engelli kişilerin çok daha farklı olarak yapması ve uyması gereken kurallar vardır. İşte AHDER yetkilileri engelli ve engelli yakınları için bu konuda eğitim amaçlı bölümler hazırlamışlar.

AHDER’in hazırladığı ‘Engelliler İçin Afet Bilinci ve Hazırlık Projesi’nin amacına ulaşması için hem engelli hem de engelli yakınlarının bunları okuyup, bilmesi gerekiyor. Aslında bunları herkes okumalı… Engelli ya da engelli yakını olmayabiliriz. Ama yanımızda ve yakınımızda engelli biri olabilir. Ona yardım etmemiz gerekebilir. Çünkü depreme nerede ve nasıl yakalanacağımızı bilemiyoruz…

AHDER’in bu konudaki çalışmalarını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz:



ALİYE YÜCEL

12 Mayıs 2013 Pazar

YILIN ANNELERİ



Her yıl çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından “Yılın Annesi” seçilir. Bana göre her “engelli annesi” yılın annesi ve her “engelli anne” yılın annesidir. Biliyorum ki, engelli çocukları olan annelerin ve kendisi engelli olan annelerin bu unvanı hak etmek için çok yerinde ve önemli sebepleri var.

Bir anne eğer engelli çocuğa sahipse hayatını ona adar… Engelli çocuk büyütmek, normal bir çocuk büyütmekten çok daha fedakarlık ister. Çocuğu görmüyorsa gözü, duymuyorsa kulağı olur. Tutmayan eli ayağı olur. Diğer anneler, çocuklarını en fazla iki yaşına kadar o da zaman zaman kucağında taşır. Halbuki yürüme engelli çocuğu olan bir anne ise uzun yıllar çocuğunu kucağında, sırtında taşır. Çocuğu zihinsel engelli ise fedakarlık kat kat artar.

Engelli çocuğu olan anneler, kendi çektikleri sıkıntı, üzüntü, dışlanma, zorluk (hele de kocası duyarsızsa) gibi pek çok şeye göğüs gererler. Bu durumun psikolojik, sosyal, maddi ve manevi her türlü zorluğuna katlanırlar. Engelli çocukları uğruna mücadele ettikleri, savaştıkları birçok şey vardır. Bizlerin aklına bile gelemeyecek pek çok şey…


Gelelim engelli olup, anne olan kadınlara… Engelli kadınların yardıma muhtaç ve aciz olduğunu düşünmek yanlıştır. Anne olmak onların da en doğal hakkıdır ve onlar da anne olabilir. Tanıdığım işitme, görme ve bedensel engelli pek çok anne var. Onlar engellerine rağmen anne olup engelleri aşmışlardır.

Bir anne düşünün gözü görmüyor, bir başkasının kulağı duymuyor, bir başkası tekerlekli sandalyede; hepsi de yavrularına en iyi şekilde bakmak için çabalıyor. Gözleri görmese de, kulakları duymasa da, çocuklarıyla el ele koşmasalar da onlar da anne… Üstelik engelli anneler çocuklarını büyütürken engeli olmayan annelere göre çok daha dikkatli ve tedbirli olmak zorundadır.

Engelli oldukları için hamilelikte, doğumda ve büyütürken ne çok zorluk çekerler. Engel gruplarına göre çektikleri sıkıntılar çok farklıdır. Bedensel engelli anneler farklı, işitme engelli anneler farklı, görme engelli anneler farklı zorluklar yaşar…  Hepsinin sorumlulukları da farklıdır. Ancak en büyük korkuları çocuklarına bakıp büyütmek değil; ya çocuğum benden utanırsa, ya arkadaşlarıyla beni tanıştırmak istemezse olur.

Engelli annelerin çocukları da, engelli çocukların anneleri de kendi buldukları çözümler sayesinde büyürler ve yetişirler. Bu zorlu sınavlarda hepsinin birbirinden çok farklı ve etkileyici hikayeleri vardır. Tüm bunlardan dolayı engelli çocukların anneler ve engelli olan anneler en büyük takdiri hak etmektedir. Çünkü onlar sevgi, şefkat ve sabrın en önemli simgesidirler. Hepsi yılın annesidir…

ALİYE YÜCEL

 

17 Mart 2013 Pazar

İŞİTME ENGELLİLERİ DUYUN!



Turkcell’in işitme engellilere yönelik ve hikayesi gerçek hayattan alınan reklam filmi çok etkileyici… Turkcell, kayınvalidesi işitme engelli olduğu için işaret dili öğrenen bir çalışanının; bunu gelen müşterilerle iletişim kurmak için kullandığını öğrenince, çalışanlarının işaret dili öğrenmeleri gerektiğini düşünüp, bunu bir proje halinde uygulamaya koymuş…
Reklamda gelin-kaynana ilişkisi hoş bir şekilde anlatılmış… İşitme engelli bir kayınvalide ve işaret dili bilen bir gelin var. Bir gelinin kayınvalidesi için işaret dili öğrenmesi çok şaşırtıcı ve ayrıca takdir edilmesi gereken bir durum… Bazıları aynı dili konuşurken bile anlaşamazken, bir gelinin kayınvalidesiyle anlaşmak için işaret dilini öğrenmiş olması insanı hayrete düşürüyor… “Demek ki önemli olan anlaşmayı istemekmiş…” diye düşündürüyor.
Yayınlanan reklam filminde işitme engelli birinin Turkcell İletişim Merkezi’ne geldiğinde isteğini anlatmaya çalışırken yaşadığı zorluklar anlatılıyor. İşte Turkcell bu zorlukları görüp, çözüm için “Turkcell’in Parmakları Konuşuyor” projesini gerçekleştiriyor. Türkiye İşitme Engelliler Federasyonu ile işbirliğiyle hayata geçirilen projede önce işitme engelli müşterilerin ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak için ürün ve servislerin tanınmasını sağlayan bir müfredat oluşturuluyor. Bu daha sonra işaret diline çevriliyor.
 
Türkiye’nin çeşitli Turkcell İletişim Merkezleri’nde çalışan 225 kişi de işaret dilini öğreniyor. Proje ilk olarak İstanbul’daki üç Turkcell İletişim Merkezi’nde başlatılıyor. İşaret dili öğrenen personel buralarda hizmet veriyor. Daha sonra da 125 Turkcell İletişim Merkezi’nde hizmet verilmeye başlanıyor.  Verilen bilgiye göre bu uygulamanın tüm yurtta yaygınlaştırılması planlanıyor…
Parmaklar konuşmaya başlayınca Turkcell’e gelen işitme engelli ziyaretçi sayısı da artmış… Bu beklenen bir durum… Hizmeti nasıl ve nereden alabiliyorsak orada olmamız çok doğal… Karşında seni anlayan, iletişim kurabileceğin birilerinin bulunduğu yerden hizmet almayı kim istemez?
Turkcell, işitme engelli müşterilerine işaret diliyle hizmet sunmak için gerçekleştirdiği bu projesiyle Dünya Perakende Ödülleri’nde dev markalarla yarışmış… “Turkcell’in Parmakları Konuşuyor” projesi çok büyük ilgi görmüş ve “Yılın En Sorumlu Perakendecisi” kategorisinde 6 finalistten biri olmuş…
İşitme engellilere yapılan bu tür hizmetlerin yaygınlaşması gerektiğine inanıyorum. Aslında tüm büyük şirketler bu duyarlılığı göstermeli ve işitme engellilerle iletişimini kolaylaştıran projeler yapmalı… Buna gerçekten çok ihtiyaç var. Hayat aynı dili paylaşınca güzel! İşitme engelliler de kendini anlatabilmeli, işitme engellileri de birileri duymalı!
 
ALİYE YÜCEL

3 Şubat 2013 Pazar

SESİ GÖRMEK!


Hiç duymayan biri için sesin ne ifade ettiğini hep merak etmişimdir. Bir olgu var. İnsanlar bunu biliyor. Onun yardımıyla anlaşıyor. Pek çok şeyi onunla algılıyor… Siz işitme engelliyseniz bu olgudan asla haberdar olamıyorsunuz!  Ses sizin için ne ifade eder? Sesi nasıl algılarsınız? Bunu Christine Sun Kim’le ilgili yazıyı okuduğum ve kısa filmi izlediğimde anladım. The Selby projesiyle bilinen Todd Selby Christine’in ilginç çalışmalarını kısa film haline getirmiş…
İşitme engelli olan Christine Sun Kim, Amerika’da yaşayan Asyalı bir performans sanatçısı… Christine, hep “Sese sahip olmak nedir?” sorusunu düşünerek büyümüş… “Doğal olarak duyabilen insanlar sesi sahipleniyor ve onun hakkında konuşma hakkına da sahip oluyor. Neyin doğru ses olduğuna dair bir sürü geleneksel fikir vardı, etrafta… Bana sessiz olmamı söylerlerdi. Geğirme, ayağını sürüme, yüksek sesler çıkarma gibi… Onların seslerine saygı duymayı öğrendim. Sesi onların tekelinde görüyordum…”diyor.
Christine, küçükken ailesiyle kurduğu iletişim çoğu zaman onun kafasını karıştırmış… Ailesi aynı anda hem İngilizce hem de işaret dili öğrenmeye çalışıyormuş. Çünkü farklı dillerden ve dilbilgisi kurallarından parçalar öğreniyormuş. Kafası bu yüzden çok karışmış... İfade etmek istediği fikirleri varmış ama ifade edemiyormuş. Bu onu çok yıpratmış… Sesinin boğulduğunu hissediyormuş ve sanki gerçekten boğuluyormuş gibi oluyormuş… Kendi dil kısıtlamalarının içinde hapsolmuş. O anlatırken ne kadar zorluk çektiğini anlıyorsunuz.
 
İşitme engelli Christine, ses dünyasının dışında kalmak istemediğinden, ses ile başka bağlantılar kurmanın yollarını aramış... Şimdi ise yaptığı performans çalışmalarıyla ses üzerinde hak iddia ediyor. Sesi anlamak, sesi tanımak, sesi keşfetmek için yaptığı çalışma çok ilginç… Christine Sun Kim, “Sesin fiziksel biçimlerini” keşfetmek için yola çıkıyor. Bir kayıt aletiyle sokağın sesini, gelip geçenlerin konuşmalarını, araç ve korna seslerini kaydediyor. Sonra da stüdyosunda kayıt aletinden çıkan bu seslerin etkisini başka nesneler üzerinde deniyor.
Performansı ile ilgili olarak “Benim çalışmalarım sesin fiziksel haliyle ilgili… Sesin kabaca başka bir biçime çevrilmesi, aynı zamanda performans da içeriyor. Sesin ne olduğunu bir şey aracılığıyla, yorumlamadan sesi keşfetmek istiyorum. Sesin anlamını kendi deneyimlerimle bulmak istiyorum. Daha büyük kitlelerle bağlantı kurmak ve onlara ulaşmak için sesi bir vasıta olarak kullanmak istedim. Benim misyonum buydu” diyor.
Performans alanında çok özgür olduğunu söyleyen Christine, “Performans sırasında her şey bedenimin içinde başlıyor, organik ve ham… Bazen etkisi şiddetli ve sert oluyor. Bu da titreşimleri bedenimde hissetmeme yol açıyor. Fiziksel bir şey oluyor. Bedenimi hareket ettiriyor. İşaret dilinin aksine ses titreşimleri organları etkileyebiliyor ve içsel işaret dili ise kinetik nedeniyle daha dışsal ve mekânsal. Sadece kulaklarımızla değil, gözlerimizle de duyalım! Asıl o ideal olur. Büyük resme bakalım…” diyor. Böylece sesi duymuyor belki ama yaptığı performanslarla sesi görüyor!

6 Ocak 2013 Pazar

AŞK HER DİLDE AYNI…



Uzun zamandır “Başka Dilde Aşk” filmini yazmak istiyordum. Yani, bu yazı biraz geç kalmış bir yazı… Film, engelli duyarlılığı adına yapılan en güzel Türk filmlerinden biri… İşitme engelli bir genç adamla, hiçbir engeli olmayan bir genç kızın hikayesi… Film, konuşmadan anlaşmak mümkün müdür? Sorusunu soruyor ve cevaplıyor.
Filmin konusuna gelince: İşitme engelli Onur, bir kütüphanede çalışmaktadır. Babası, Onur küçükken onu ve annesini terk etmiştir. Onur, bundan kendini sorumlu tutmuş ve konuşmayı öğrendiği halde konuşmamıştır. Galatasaray kürek takımında olan Onur takım arkadaşının nişan partisinde Zeynep’le tanışır. Hiç konuşmadan geçen gecenin sonunda Zeynep Onur’un işitme engelli olduğunu öğrenir. Ancak yine de ondan vazgeçmez... Bir çağrı merkezinde çalışan ve hiç tanımadığı kişilerle devamlı konuşmak zorunda kalan Zeynep, konuşmadan anlaştığı Onur’la çok mutludur…
Filmde Onur’u Mert Fırat canlandırıyor. Nasıl başarılı anlatılmaz, görmek lazım. Oynamamış, yaşamış sanki… Filmi seyredip daha sonra Mert Fırat’ı konuşurken görürseniz bir an şaşkınlığa uğrayabilirsiniz!  Aaa! Bu adam konuşuyormuş diye! Aynı zaman da senaryo da ona ait. Kafasında işitme engelli birinin hikayesi varmış ve bunu filmin yönetmeni İlksen Başarır’a anlatmış senaryo haline getirmişler ve çok güzel bir iş başarmışlar… Mert Fırat, bu senaryoyu yazarken bir arkadaşından etkilenmiş… Zaten rolünü bu kadar güzel oynamasını bir işitme engelliyi tanımasına bağlıyorsunuz. Başka türlü nasıl bu denli gerçekçi olabilir ki… 
Mert Fırat, Saadet Işıl Aksoy ve Lale Mansur bu film için işaret dili öğrenmişler… Mert Fırat’ın dışında başta Zeynep rolündeki Saadet Işıl Aksoy ve Onur’un annesini canlandıran Lale Mansur olmak üzere diğer oyuncular da çok başarılı… Saadet Işıl Aksoy çok doğal… Lale Mansur’a gelince engelli birinin annesi nasıl olursa aynen öyle…
Film, engelliye toplumumuzda nasıl bakıldığının örneklerini ve mahalle baskısını gösteriyor. Zeynep’in arkadaşları “Aslında sağır olmasa yakışıklı çocukmuş…” ve “Annen, baban Onur’un halini öğrenince ne olacak?”, Zeynep’in babası ise “Neyini eksik ettik ki, eksik bir adamla birliktesin?” diyebiliyor! Onur’un annesi Zeynep’in engelli olmadığını öğrenince ilişkilerini onaylamayıp oğluna “Ben seni düşünüyorum, üzülmemen için…” diyor. Onur ise tüm bunlar için annesine “Babam utandığı için… Sen korktuğun için…” diyerek engellilere bakışlardaki yanlışlığı dile getiriyor.
Filmde çok etkileyici sahneler var. Ama birkaç sahne var ki… Sadece bunlar için bile bu film seyredilir. Zeynep ve Onur’un ağladıkları sahne, Onur’un annesiyle tartıştığı sahne,  bir de psikolojik engelli komşularına jest yaptıkları sahne… Öyle sarsıcı ki… Öyle duygu yüklü ki… Etkilenmemek mümkün değil.
Film, romantik komedi ama çok önemli sosyal mesajlar veriyor, hem de insanın gözüne sokmadan ve duygu sömürüsü yapmadan… İşitme engellilerin dünyasını da çok güzel ayrıntılarla (çalar saat işlevini gören sallanan yatak gibi) anlatmış… Filmin alt yazılı olarak yayınlanması ve böylece işitme engellilere de ulaşması çok yerinde… Sonuç olarak hala seyretmemiş olanlar varsa mutlaka seyretmeli…
ALİYE YÜCEL